#dinç
Explore tagged Tumblr posts
Text
GTÜ ve TRMotor İş Birliği ile Motor Test Merkezi Kuruluyor
Gebze Teknik Üniversitesi (GTÜ) ile TRMotor Güç Sistemleri A.Ş. arasında üniversite-sanayi iş birliğini güçlendirecek önemli bir protokol imzalandı. Motor test altyapıları kurulumuna yönelik protokol ile GTÜ Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi B Blok Hangar binası “Motor Alt Sistemler Test Merkezi” olarak kullanılacak. Bu iş birliği, Türkiye’nin havacılık ve savunma sanayiinde yerli ve milli…
#Cemal Güneş#Gebze#Gebze Teknik Üniversitesi#Marmara#Prof. Dr. Hacı Ali Mantar#Prof. Dr. Hasari Çelebi#Prof. Dr. İlyas Kandemir#Prof. Dr. Osman Saim Dinç#Serdar Aksoy#TRMOTOR#Tuğrul Başaran
0 notes
Text
Hazine ve Maliye, Sanayi ve Teknoloji, Tarım ve Orman Bakanlıklarında Görev Atamaları ve Değişiklikler
Görev Atamaları ve Değişiklikler Son yapılan atama ve görevden alma kararlarına göre, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nda açık bulunan vergi başmüfettişliği pozisyonuna Yalçın Gemici atanmıştır. Bu atama, bakanlığın vergi denetim süreçlerinin güçlendirilmesi amacıyla gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nda açık bulunan başmüfettişlik pozisyonlarına aşağıdaki müfettişlerin…
#Adem Dinç#Emrah Yıldırım#görev değişiklikleri#Hüseyin Gökçe#Hazine ve Maliye Bakanlığı#personel yönetimi#Seyfullah Arslantürk#Türkiye Şeker Fabrikaları#Tarım ve Orman Bakanlığı#vergi başmüfettişi
0 notes
Text
Erenler’de 23 Nisan Coşku İle Kutlanacak
Erenler Belediye Başkanı Şenol Dinç, “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı 23 Nisan Salı günü evlatlarımızla beraber, belediye hizmet binamızın bahçesinde büyük bir şenlikle kutlayacağız” dedi. Erenler Belediyesi 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları kapsamında düzenleyeceği Çocuk Şenliği ile belediye hizmet binası bahçesinde çocukları misafir edecek. 23 Nisan Salı günü…
View On WordPress
0 notes
Text
Fasih Dinç – Osmanlı-İran Sınırında Devlet ve Toplum (2024)
Modernleşme ve merkezileşme yönelimiyle birlikte toplum ve daha önce pek de hesaba katılmayan toplumsal gruplar daha okunabilir, daha tahmin edilebilir kılınmak istenmiş, bu da ister istemez yöneticilerin bizatihi toplumsal kurumlarla ilişki kurma biçimlerini dönüştürmüştür. Fasih Dinç, ‘Osmanlı-İran Sınırında Devlet ve Toplum’ kitabında aşiretler, cemaatler, sınır ve yerel elitler gibi kavram ve…
View On WordPress
#2024#Caf Aşireti#Caf Aşireti ve Nasturî Cemaati (1839-1914)#Fasih Dinç#Nasturiler#Osmanlı-İran Sınırında Devlet ve Toplum#İletişim Yayınları
0 notes
Text
40 yıl uyusamda dinç kalkacağıma dair inancım yok benim
289 notes
·
View notes
Text
Mükemmeli ararken mümkünlerden olmayalım. Mehmet Dinç.
74 notes
·
View notes
Text
Sevgilime Vermediğim Bekaretimi Komşuma Verdim! (Nermin 20 Y., İstanbul)
Ben Nermin. 20 yaşında, 1.72 boyunda, 50 kiloda, esmer güzeli bir kızım. Üniversite için geldiğim İstanbul'da yurtta kalmak istemediğim için ailem daire tutmuştu. Güzelliğim konusunda her zaman kendime güvenirdim. Üniversitenin ilk yılında Emre isminde bir çocukla çıkmaya başlamıştım. Onunla tanışma partilerinden birinde tanışmış ve sürekli birlikte vakit geçirirken kendimizi sevgili olmuş halde bulmuştuk.
Evde tek kaldığım için Emre bazen bende kalıyor ve birlikte uyuyorduk. Birlikte uyumanın getirdiği sonuçlar, sabahları elini ya mememde ya da amımda bularak uyanmam oluyordu. Önce hiçbir şey olmamış gibi davrandım, uyku hali diye ses etmedim, ama ilerleyen günlerde, Emre'nin eli amımı okşamaya, külotumdan içeriye girmeye başladı. Ben pijamayla uyumayı sevmediğim için külotla yatardım sadece ve ona tek engel olan ince külodumdu ve bu da onu durdurmuyordu. Elleri daha cüretkar bir hal alınca, ağzımdan çıkan iniltiye engel olamadım. Bir anda beni sırtüstü yatırıp üzerime çıktı ve deli gibi öpmeye başladı. Ona aynı şekilde karşılık verdiğimde, Emre aldığı cesaretle, askılı tişörtümü sıyırıp memelerimi emmeye, ısırmaya başladı. Bir eli de amımı kurcalamaya devam ediyordu. Bakire olduğum için tereddütte kalıyordum yine de. Bekaretimi bozmasından korkuyordum. Bunu ona söylediğimde bekaretimi bozmayacağına söz verdi. Rahatlamıştım.
Daha önce Emre'yle hep öpüşür, sürekli birbirimizi ellerdik, ama hiç çırılçıplak kalıp ta yapmamıştık. Beni çırılçıplak soydu (ki bunun için tişörtümü ve külotumu çıkarması yeterli olmuştu) ve dudakları yavaş yavaş aşağıya doğru ilerleyip adresine ulaştı. Amıma yumulduğunda yaşadığım zevki şu an yazarken bile hissediyorum. Amımı öyle bir yalıyordu ki, iniltilerime engel olamıyordum. "Bal gibisin aşkım, yerim amcığını!" deyip daha çok emmeye başlıyordu. Dili deliğimden içeriye kaydığında şaşkınlıkla çığlık attım. Resmen diliyle sikiyordu beni. O kadar heyecanlanmıştım ki, o an sikse beni umrumda olmazdı. Bekaret korkum uçup gitmişti. Ama bir kere demiştim bozma beni diye. İnatla beni çıldırtacak hareketler yapıyor, ama yarak diye yanan amıma sikini sokmuyordu.
Daha önce kimseyle sikişmemiştim, ama bu konuda cahil de değildim. Sürekli pørnø filmler seyreder, seks hikayeleri okurdum. Emre 69 yapmamızı istediğinde bu yüzden tedirgin olmadım. Nasılsa bekaretim sağlama alınmıştı. O günden sonra hep aynı rutini tekrarlar olmuştuk, ama ben artık daha fazlasını istiyordum. Ama Emre ısrarla beklememiz gerektiğini, beni acele ettirmek istemediğini söylüyordu. Aradan geçen aylar beni daha da azgın birine dönüştürmüştü. Artık sikilmek istiyordum. Gözümü karartmıştım bir kere.
Emre ile ilişkimiz bu şekilde devam ederken, bu arada karşı komşum Levent bey de iyice aklımı çelmeye başlamıştı. Adam 45'indeydi, ama oldukça dinç ve yakışıklıydı. Uzun boylu, küt saçlı, mavi gözlü, kısacası bir kadının onun kollarına atlamaması için hiçbir sebep yoktu ve zaten sürekli yanında kadınlar olurdu. Sevgilimle harika vakit geçiriyorduk, ama ben hep fantazilerimde kendimden büyük biriyle sikiştiğimi hayal ederdim ve Levent beyi düşünüyordum artık o hayallerde.
Emre sömestir tatilinde ailesinin yanına gidince ben tek kalmıştım. Bir ay daha gelmeyecekti ve bana yeterli gelmeyen o yüzeysel sevişmelerden bile mahrum kalmıştım. Bir gün yine tek başıma televizyon seyrederken elektrikler kesildi ve ben karanlıktan çok korkardım. Emre'yi aradım ve telefonda ağlayarak konuşmaya başladım. Korktuğumu ve onun burda olmamasına ettiğim lanetleri o kadar sesli söylüyordum ki, dışardan duyulacağını hiç düşünmemiştim bile. Sinirle telefonu kapadığımda çok geçmeden kapıda bir ses duydum. Birisi kapıya vuruyordu. Elimdeki telefonun ışığıyla kapıya gidip açtım ve Levent beyi görünce hissettiğim rahatlama duygusuyla boynuna atladım. Ama ne atlama! Resmen vücudum vücuduna yapışmış, tek beden olmuştuk. Geri çekildiğimde adamın şaşırdığı belli oluyordu, çünkü tepkisiz kalmıştı.
"Şey özür dilerim... Karanlıktan nefret ederim ve sizi de görünce çok sevindim!" dedim. O da, sesleri duyduğunu ve iyi olup olmadığımdan emin olmak için geldiğini söyledi. Yalnız kalmak istemediğimi söyleyip, içeri davet ettim. Beni kırmadı. Kanepeme oturduğunda hemen yanına oturdum ben de. Ne de olsa korktuğumu bahane edebilirdim. Havadan sudan konuştuktan sonra konuyu nasıl değiştireceğimi düşünürken, bir an bir şey alma bahanesiyle ayağa kalktım ve tökezliyormuş gibi yapıp kucağına düştüm. Ellerimi boynuna dolamıştım. Nefes alışlarının hızlandığını duyabiliyordum. O da beni istiyordu, belliydi. Çünkü ne zaman beni görse beğeniyle süzdüğünü farkederdim. Anlaşılan ilk adımı atmakta tereddüt ediyordu.
İçimdeki ateşli Nermin uyanmıştı bir kere. Dudaklarına yapıştım. Beni geri itip, "Ne yapıyorsun sen?" diye sordu. Hemen ayağa kalkmıştı. Gideceğini anladığım için panik yaptım. "Sen de beni istiyorsun biliyorum. Uzun zamandır beni siktiğini hayal ediyordum. O evine getirdiğin orospulardan neyim eksik? Niye esirgiyorsun yarağını benden?" dedim ve ağlamaya başladım. Gözlerimiz karanlığa alıştığı için yüzünü seçebiliyordum. Odayı aydınlatan mum da işe yarıyordu. Bana bakışlarından anlaşılıyordu beni ne kadar sikmek istediği.
"Güzelim benim!" diyerek kolları arasına aldı beni ve sıkıca sarıldı. Nefesi boynumu okşuyordu. "O zibidiyi yanında gördüğüm her gün nasıl uykunun bana haram olduğunu bilmiyorsun sen! Ben seni sikmek isterken o sikiyordu. O tatlı amcığının hayaliyle ya 31 çekiyordum, ya da o karıları sikiyordum. Şimdi seni sikmemi istediğini söylediğinde sana olan duygularımı anlayıp, alay ettin sandım!" dedi. Halen sarılı bir şekildeydik ve sertleşen sikini hissedebiliyordum.
O an o kadar mutlu olmuştum ki, geri çekilip yüzünü ellerimin arasına aldım, "Sik beni Levent! Sike doyur! Sadece sen doyur aşkım. Emre'ye siktirmedim kendimi, bakireyim daha, bu am senin yarağını istiyor. Orospun yap beni. Amım yanıyor!" dediğimde, hızla öpmeye başladı. Artık aramızda sınır kalmamıştı. Öpüşleri o kadar ateşliydi ki, amım sırılsıklam olmuştu. Tecrübeli olduğu çok belliydi ve beni feci ateşlemişti. Hızla bluzumu çıkarıp memelerime yumuldu. Sütyen takmayı sevmemem işime yaramıştı. Memelerimi emiyor, dilliyor, dişleri arasına alıp sıkıştırıp beni zevkten uçuruyordu.
Sonra beni kucağına aldı ve kanepeye yatırdı. Kendisi de hızla soyunup yanıma geldi. Üzerinde boxer vardı sadece. Külodumu da çıkardığında bakire amım onun insafına kalmıştı. Hiç vakit kaybetmeden yalamaya, emmeye başladı. Ama ne yalama! Resmen yutuyordu amımı. İştahla emiyor, beni zevkten uçuruyordu. Emre de amımı yalardı, ama şimdi aldığım zevkle kıyaslanamazdı onun yaptıkları. Başını ellerimle daha çok amıma bastırıyordum. O da bundan memnun, diliyle sikiyordu beni.
Ne kadar devam etti bilmiyorum, ama feci orgazm olmuştum ve o bana insaf etmiyor, devam ediyordu. "Hadi sik artık beni!" diye yalvarmaya başlamıştım. "Hemen olmaz, iyice bir tatmam lazım seni. Hep bu anı bekledim. Artık o pezevengi umursamadan sikecektim seni zaten. Şimdi sen de istiyorken bunun iyice bir tadını çıkarmam lazım!" dedi. O an çok şaşırmıştım, ben istemesem de sikecekti beni yani. Bunu duyunca daha da isteklendim, "Ben istemesem de sikecektin yani beni?" dedim nefes nefese. "Kaçarı yoktu. Bu yarak senin amına eninde sonunda girecekti!" dedi. Bu sefer bir parağını amıma sokmuştu ve yalamaya öyle devam ediyordu.
Sonra ayağa kalkıp boxerını da çıkardı. Gördüğüm şey karşısında korktum. Yarağı o kadar büyüktü ki, o kocaman şey nasıl amıma girecekti benim. Korktuğumu anlamış olacak ki, hemen yanıma gelip dudaklarımdan öpmeye başladı. Hemen ona karşılık verdim. Bacaklarımı beline doladığımda siki amıma sürtünüyordu. "Korkma aşkım. İlk seferde biraz acıyacak, ama sonra benim sikimden başka bir şey düşünemeyeceksin. Sadece benim sikim dolduracak o güzel amcığını!" diyordu.
Zaten acıyı göze almıştım, "Hadi sik artık beni!" dedim. Bacaklarımı açıp, sikinin başını sokmaya başladı. Biraz zor oluyordu, ama sesimi çıkarmadım. Yavaş yavaş sokmaya başlarken ne olacağını sabırsızca bekliyordum. Birkaç girişimden sonra tamamını soktuğunda, acıyla çığlık attım. "Tamam aşkım geçecek birazdan. Tamamını da aldın. Bundan sonrası zevkli geçecek. Bu am sikimin müptelası olacak. Hep sikilmek isteyecek. Seni sadece ben sikeceğim. Bu am artık benim!" dedi.
Gerçekten acı geçtiğinde, bu sefer de arzudan acı çekiyordum. Kalçamı kaldırıp oynatmaya başladım. İşareti alan Levent de içimde hareket etmeye başladı. Bacaklarımı beline doladım. Onu daha çok hissetmek istiyordum içimde. "Daha hızlı sik beni aşkım, sikine doyur. Daha hızlı, daha hızlı! Bu am senin yarağın için çıldırıyor!" diye onu ateşliyordum. O da daha hızlı git gel yapmaya başladı. "Ahh, ohh!" sesleri odada yankılanıyordu. Her git gelde sikini tamamen içime gömüyordu. Başta o koca sik nasıl amıma girecek diye düşünmüştüm ama alıştıktan sonra aldığım zevk o kadar büyüktü ki, yaşadığım o kısa süren korku şimdi çok saçma geliyordu. Ben bu arada orgazm üstüne orgazm yaşıyordum.
Sonunda o da boşalacağını söyleyip içimden çıkmaya çalışınca, bacaklarımla sımsıkı sardım onu. Tehlikeli dönemde değildim ve o muhteşem sıcaklığının içime boşalmasını istiyordum. "İçime boşal aşkım. Sakın çıkma. Orası artık senin yerin!" dedim. Haykırarak içime boşalırken, sanki tazyikli su fışkırtıyorlardı içime. Boşalması çok uzun sürmüştü. Daha sonra üzerime yığıldı, ama ağırlığı çok hoşuma gidiyordu. Siki halen amımla anahtar kilit pozisyonundaydı. Ona, "Harikaydın aşkım. Bundan sonra sadece beni sik. O yarağın tadına sadece ben bakacağım!" dedim.
Benimle birlikte yan döndü. O sırada elektrikler de gelmişti. Ben bir an utanır gibi oldum, ama bana sıkıca sarıldı. Bir eli kalçamı okşuyordu. "Utanma aşkım. Hem tabii ki bundan sonra seni sikeceğim. Böyle taze am bulmuşum bırakır mıyım. Uzun zaman geçse de doymam ben bu tatlı amına. Ben seni daha çok sikeceğim. Bu amı yiyip bitireceğim!" dedi. Nazlanır gibi yaptım, "Öyle mi? Ama senin sikin de Emre'ninkine kıyasla oldukça heybetli. İyi ki ona siktirmemişim kendimi. Senin sikin varken onu daha istemem zaten!" dedim.
Bu söylediklerim onun sikinin tekrar canlanmasını sağladı. "Yine mi? Daha yeni siktin beni!" dedim şaşkınlıkla. Yan döndüğümüzde siki içimden çıkmıştı. Bir eliyle amımı okşamaya başladı. "Bu taze am varken benim sikim hiç inmez ki!" dedi ve beni kucağına alarak banyoya götürdü. Benim amım ve onun siki kan içindeydi. Beni bir güzel yıkarken, elleriyle de vücudumu okşayarak ikinci sefer için hazır hale getiriyordu beni.
Yıkanma faslı bittiğinde hızla dudaklarına yapıştım. Çılgınca öpüşüyorduk, dillerimiz dans ediyordu sanki. Bir bacağımı beline doladım ve omuzlarına tutunup sıçrayarak ikincisini de doladım. Şimdi tek iş sikinin amıma girmesiydi ve çok geçmeden de adresine giriş yaptı. Artık kendimde değildim, bambaşka birine dönüşmüştüm. Çılgın gibi kucağında zıplıyor ve en derinlerime kadar sikini alıyordum. Beni kucağında çamaşır makinesinin üzerine oturttu ve sikmeye öyle devam etti. Arada da meme ucumu ağzına alıyor, dişleri arasında kıstırıp, çekiştiriyordu. Git gelleri daha da hızlanmıştı ve sonunda aynı anda geldik.
Boynuna sarılıp, "Harikasın aşkım. Tükettin beni!" dedim. "Daha bu ne ki?" diye güldü. "Nasıl yani?" dedim. "Bu amın tadını almışım, iki sefer bana yeter mi? Daha sabaha kadar sikecem seni. Başka yolu yok!" dedi. Şok oldum. Gerçekten yorulmuştum ve Levent'teki enerji beni şaşırtmıştı. Ama bir yandan da mutlu olmuştum. Gerçek bir kadın yapmıştı Levent beni ve dediği gibi sikinin müptelası olmuştum. Ama, "Önce biraz uyuyalım aşkım. Sonra yine sikersin beni. Birazcık dinleneyim!" dedim. Beni kırmadı ve yatak odama gidip, sarmaş dolaş yattık.
Ne kadar uyudum bilmiyorum, ama amımda hissettiğim ıslaklıkla uyandım. Kafamı kaldırıp baktığımda Levent'in amımı yalamaya başladığını gördüm. Şaşkınlıkla, "Ne arsız şeysin sen!" diye güldüm. Yorgun olmama rağmen vücudum istekli ve hazırdı. "Bu amı bırakmak kolay mı orospu? Sikim tadını aldığından beri inmek bilmedi. Bu gece sabaha kadar uyku yok. Bu sik bu amdan çıkmayacak!" dedi. Kaba konuşmaları tuhaf bir şekilde hoşuma gitmişti. Hemen havaya girdim. Onu kollarımın arasına çekerek, "Sik beni aşkım. Orospun yap. Parçalama amımı. Amım senindir artık. Terk edeceğim o Emre'yi de. Senin sikini yemişim, bakar mıyım başkasına. Tek sikicim sensin!" dedim.
Tek hamlede içime girdi. Hırslanmıştı sanki. Hızla gidip geliyordu. Bir yandan da, "Bu ama benimkinden başka sik girmeyecek orospu, duydun mu beni fahişe? Başkası sikerse onu da sikerim, bu am sadece benim!" diyordu. "Bu am senin yarağını yemiş, başkasını ister mi hiç? Sen ne zaman istersen bu am senindir. İstediğin kadar sik beni. Sikine doyur!" diyordum ben de nefes nefese.
Bu sefer boşalması epey uzun sürmüştü. Bacaklarım beline dolanmış halde kaldık yatakta. İkimiz de tükenmiştik. Yana kayacağı zaman bacaklarımı daha sıkı doladım, onunla tamamlanmış hissediyordum kendimi. "Vay orospu vay! Demek içinden çıkmamı istemiyorsun?" dedi gülerek. "Napayım, sende bu sik varken ben senden nasıl ayrı kalayım? Amım seni istiyor. Böyle uyuyalım!" dedim. Sabaha kadar içimden çıkmadı.
İlk ben uyandım. Onu uyandırmadan yan döndüm. Üzerindeki örtüyü çekip, sikine daha yakından baktım. Hep o yalamıştı beni. Ben yalamamıştım. Bir tek Emre'nin sikini yalamıştım, çünkü onunla sikişmiyorduk. Beni kadın yapan Levent'i ödüllendirmeliyim diye düşündüm ve yarağını ağzıma aldım. İştahla yalıyor, alabildiğim kadar ağzıma alıyordum. Levent hemen uyanmıştı, "Vay orospu, azgın şıllık. Bitirdin beni, harikasın!" diyordu. Yarağı çok geçmeden dimdik olmuştu. Sonra da beni altına aldı ve yarağını tek hamlede içime soktu. "Dölleyeceğim seni orospu, içine akıtacağım. Bitirdin beni. Amcığının delisi oldum!" diyerek daha da sert sikiyordu beni.
Dünden beri tahriş olan amım acıyordu, ama umrumda değildi, zevk daha fazlaydı. "Dölle beni. Daha sert sik. Sikicim. Erkeğim. Aşkım!" diye inliyordum. İnlemelerimizi duymayan kalmamıştı kesin, ama umursamıyorduk. Daha sonra beni domalttı ve arkama geçti. Götümü sikecek diye korkup itiraz edecektim ki, "Korkma aşkım, bu seferlik götünü sikmeyeceğim, ama götün de benim, kimselere vermem!" dedi ve domalmış halimle amımdan sikmeye başladı. Sonuna kadar köklüyordu. İnanılmaz zevk alıyordum. Bir süre daha bu pozisyonda devam ettik. Sonra kendisi yatağa uzanıp, beni de kucağına çekti, "Şimdi biraz da sen sür beni, kontrol sende!" dedi. Heyecanlanmıştım. Sikinde kalkıp oturmaya başladım. Sonuna kadar içime alıyor, hızla inip kalkıyordum. İkimiz de aynı anda boşaldık ve üzerine yığılıp kaldım...
Emre geldiğinde ondan ayrıldım. Artık Levent'le her fırsat bulduğumuz an sikişiyoruz. Bazen ben okulu asıyorum ve bütün gün yataktan çıkmıyoruz. Sikinin müptelası oldum ve o da amımın delisi :)
[Nermin]
194 notes
·
View notes
Text
sabahın beşi, güneş doğdu doğacak. kan çanağı gözlerinle bakıyorsun etrafa, beşten sonra uyuyup göreceğin kabusları düşünüyorsun. yatmadan önce soğuk bir duşla, kurtulmak istiyorsun çürüklerinden. dinç olmak istedikçe ruhunun yere yıkılışını izliyorsun. eline bir sigara kutusu ulaşıyor, yakmaya tenezzül bile etmezken dudaklarının arasında buluyorsun. sonra dalıyorsun dün yaşanılanların yarınına ne katacağını hesaplamaya. dank ediyor bir anda, ufak bir inleme çınlıyor kulağında. yarını arzuluyorsun. dünün bugününle aynı olduğunu bildiğin halde. sonra saate bakıyorsun altı. altıdan sonra uyuyup göreceğin kabusları düşünüyorsun. yatmadan önce yatağını düzeltiyorsun. yorganın altına güçsüz bedenini seriyorsun. şifonyerde duran yarım kalmış kitap gözüne çarpıyor. uzanıp alıyorsun, kaldığın sayfa belli ama hatırlamıyorsun. düşünceye dalıyorsun, okudukça daha çok düşünmeye başlıyorsun. sonra sıkılıp tekrar aynı yerine koyuyorsun. sonra saate bakıyorsun yedi. yediden sonra uyuyamıyorsun. gözlerini acıdan ovuşturarak kalkıyorsun yataktan. dün’ü devam ettirip saat beş olana kadar kabuslarla yaşıyorsun.
106 notes
·
View notes
Text
GTÜ ve TRMotor İş Birliği ile Motor Test Merkezi Kuruluyor
Gebze Teknik Üniversitesi (GTÜ) ile TRMotor Güç Sistemleri A.Ş. arasında üniversite-sanayi iş birliğini güçlendirecek önemli bir protokol imzalandı. Motor test altyapıları kurulumuna yönelik protokol ile GTÜ Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi B Blok Hangar binası “Motor Alt Sistemler Test Merkezi” olarak kullanılacak. Bu iş birliği, Türkiye’nin havacılık ve savunma sanayiinde yerli ve milli…
#Cemal Güneş#Gebze#Gebze Teknik Üniversitesi#Marmara#Prof. Dr. Hacı Ali Mantar#Prof. Dr. Hasari Çelebi#Prof. Dr. İlyas Kandemir#Prof. Dr. Osman Saim Dinç#Serdar Aksoy#TRMOTOR#Tuğrul Başaran
0 notes
Text
Diğer insanların acısının doğasını, seviyesini, hiçbir şeyi anlamıyorum. Buna nasıl tahammül ediyorlar? Her günü pes etmeden, umutsuzluğa kapılmadan, intihar etmeden, hatta siyaset tartışmaya devam ederek nasıl atlatıyorlar? Bu kadar katı ve egoist olabilirler mi? İşlerin böyle olması gerektiğinden o kadar eminler ki kendilerinden bir kez bile şüphe duymuyorlar mı? Eğer öyleyse, sanırım katlanmak daha kolay olabilir. Merak ediyorum, insanların böyle olup olmadığını ve onları mutlu eden şeyin bu olup olmadığını merak ediyorum. Bilmiyorum işte. Acaba geceleri rahat uyuyorlar mı? Sabah dinç uyanıyorlar mı? Nasıl rüyalar görüyorlar? Yolda yürürken ne düşünüyorlar? Düşündükçe daha da anlayamaz hale geliyorum ve kendimi, yalnızca benim tamamen farklı olduğum şeklindeki korkunç, rahatsız edici düşüncenin saldırısına uğramış buluyorum. İnsanlarla genelde konuşmam bile. Neyi nasıl söylemem gerektiğini de hiç bilmiyorum. Küçük olduğum yaşlarda bile insanlar arasında yaşayamayacağımdan şüphelenmeye başlamıştım. Ne başkalarıyla tartışabilir ne de kendimi savunabilirdim. Görünürde her zaman gülümsüyor olsam da içeride çaresiz bir mücadeleyle debeleniyordum, bir ipte yürüyordum, ter içindeydim, onları eğlendirdikçe felaket ihtimali her an yaklaşıyordu. Melankolimi ve öfkemi gizlemek için büyük çaba sarf ettim ve insan gibi davranma yeteneğime hiçbir şekilde güvenmediğim için tüm korku ve endişelerimi toplayıp göğsümün derinliklerinde bir kutuya sakladım. Bana düşen, her zamankinden daha şiddetli ıstırap çekmek için bir pis, aşağılık suçu diğerinin üstüne koymak. Hayatın kendisi tüm suçların kaynağı. Artık ne mutlu ne de mutsuzum.
Bu zamana kadar yaşadığım, soğuk bir cehennemi andıran dünyanızda tek gerçek şey bu. Her şey geçip gidiyor.
53 notes
·
View notes
Text
Dinç: Vakit daha çok çalışma vakti
SAKARYA / Erenler- Hizmet noktasında misafirlerini ağırlayan Erenler Belediye Başkanı Şenol Dinç, “Hayatımız Erenler’imizin sokaklarında, caddelerinde geçti. Bizler bu ilçede doğduk, büyüdük. Şimdi Allah’ın izniyle hizmet noktasındayız. Milletimize verdiğimiz sözleri ve hak ettikleri hizmeti sunabilmek için vakit daha çok çalışma vakti” dedi. Erenler Belediye Başkanı Şenol Dinç’e hizmet…
View On WordPress
0 notes
Text
Michael W. Dols – Mecnun (2023)
Ortaçağ İslam toplumunda delilik ve deliye dair inançlar, akıl hastalığı veya sakatlığı olan kişilere yönelik tutumlar üzerine muhteşem bir çalışma. Michael Dols, tarihten edebiyata ve sanata çok çeşitli kaynakları kullanarak Hristiyan ve Müslüman tıbbi inanç ve uygulamaları arasındaki bağlantıları gösteriyor, ayrıca mucize yaratma gibi bazı Hristiyan inançlarının İslami uygulamalar üzerindeki…
View On WordPress
0 notes
Text
4 saat yaşamak için 8 saat çalışıyorsun.
1 günün tadını çıkarmak için 6 gün çalışıyorsun.
15 dakika yemek yemek için 8 saat çalışıyorsun.
5 saat dinç kalmak için 8 saat uyuyorsun.
Sadece bir veya iki hafta tatil yapmak için tüm yıl çalışıyorsun.
Bütün hayatın boyunca yaşlılıkta emekli olmak için çalışıyorsun.
Ve sadece son nefesini düşününce
hayatın kendi unutuşunu gerçekleştirmenin bir parodisinden başka bir şey olmadığını anlarsın.
Maddi ve toplumsal köleliğe o kadar alıştık ki artık zincirleri görmüyoruz..'
Hayat kısa bir yolculuktur, onu yaşa.
40 notes
·
View notes
Text
12. BÖLÜM
YENİDEN BAŞLANGIÇ
S, “Hadi anlat, neler oldu?” dedi. T, “Bekle,” dedi ve kapıdan yaşlı, uzun sakallı, iri ve dinç görünümlü bir adam girdi. Adamın gözlerinde bilgelik ve kararlılık parlıyordu. S’ye doğru yürüdü ve derin bir nefes alarak konuşmaya başladı: “Merhaba S, ben Solaria Adası’nın Kralı Valerius. Siz ikiniz, Solaria’nın koruyucu muhafızlarıydınız, ta ki birbirinize aşık olana kadar. Aşkınız, görevlerinizi ikinci plana atmanıza neden oldu ve bu da adanın güvenliğini tehlikeye attı.”
“Birlikte, adanın ıssız bir köşesinde bir kulübe inşa ettiniz. Askerlerim sizi bulmaya çok yaklaşmıştı. Bunu siz onlardan önce fark edip kulübede bir zaman kırılması yarattınız ve başka kapılar açarak kaçtınız. Bu kaçış size geçmişinizi unutturdu ve yeni dünyada iki farklı kişiliğe hapsolmuş iki insan oldunuz. Dünya insanları T için bir teşhis koymuştu ama sen bunu bilmiyordun, sadece uyum sağlayamadığını düşünüyordun.”
“Siz gidince Solaria tamamen savunmasız kaldı. Ada halkı artık kendini güvende hissetmiyordu ve anarşi çıktı. Halk, huzursuz bir şekilde ne yapacağını bilmeden her yere saldırdı. Bir kısmı yok oldu, kalanı adadan kaçtı. Sizin geri gelişiniz benim için bir umut olmuştu. Askerlerden birini o gece sizi takip etmesi için görevlendirdim. Sanırım T bunu fark etmişti ve biz kulübeye geldiğimizde seni bir şekilde göndermişti.”
Kral Valerius, derin bir iç çekerek devam etti: “Tekrar Solaria Adası’nı eski günlerine döndürmek için size ihtiyacımız var. Geri dönmeniz gerek. Ada halkı, sizin liderliğinizde yeniden huzur ve güven bulabilir. Siz olmadan, Solaria’nın geleceği karanlık.”
23 notes
·
View notes