#ders oldu
Explore tagged Tumblr posts
velhasileyvallah · 1 month ago
Text
vardır illa ki bir sebebi ama ben çözemediğim için diyorum ki beş seneni heba etmiş olabilirsin velhasil.
2 notes · View notes
yelkenlerforaa · 6 days ago
Text
Tumblr media Tumblr media
5 notes · View notes
bonikii · 8 days ago
Text
Az once ders calisiyordum dayimlar fln odaya daldi bir anda bir sey soylemek istiyorsan yuzumuze soyle arkamizdan konusma diye azarlamaya basladilar zaten moralim bozuk ne oldugunu da anlamadim basladim aglamaya SALAKLAR BENİMLE DALGA GECİYORLARMİS
6 notes · View notes
otuzsekizinciparalel · 2 months ago
Text
gözlerim çok ağrıyor, yarın sabah göz randevum var bakalım ne derdi varmış
#yazın alıp bu sıcakta gidemem diye iptal etmiştim#afferin iyi oldu şimdi burnumun ucunu göremiyorum#görmemek hiç sorun değil de yuvalarıyla beraber ağrıyor başıma doğru#bir de hava kararınca görmeme işini çözmemiz lazım#astigmatı gözlüğe yazmıyorlar ben de takmıyorum iyi oluyor#başına ne geliyorsa prensiplerinden derdi mehtap olsa#bence tamamen sivri zekalılığımdan#Rahman akıl versin 🤲🏻🤲🏻#aaa ben bugün hocamı gördüm ama sarılmadım bekledi sanırım ama aramızda tezgah vardı#zaten insanlara sarılan biri değilimdir#tanıyacak yavaş yavaş#adıyamanda kızlar karşımda benden bahsediyorlardı#dikkatimizi o zaman da çekmiştin ama hiç konuşmuyorsun falan demişlerdi beni konuşturmaya çalışıyorlardı#konuşturulmaya ve yemek yedirilmeye çalışılmaktan neffffret ederim#neyse#kızlara insanlarla kolay kaynaşan biri değilimdir dedim#hocam duymuş burcumu sormuştu#ne alaka hocam sen de#burcum başak yükselenim balık#hepimizden nefret ediyorum ama Allah yolunda olduğum için törpülenmeye çalışıyorum yardımcı olun#gözden girdim nerden çıktım#neyse bayadır post atmıyordum ona sayalım#başım çatlıyor gece uyumamıştım dersten sonra da bütün yolu yürüdük araba yoktu#yarın doktor var#çarşamba yine ders var#perşembe baharım güneşim geliyor#cuma çocuklara gitmem belki çünkü cmt hem çocuklar hem yine baharım güneşim var#pazar da var inşallah#şu haftayı sağ salim bir atlatalım inşallah hayırlısıyla#Rabbim kolaylaştırsın
3 notes · View notes
sokaktakiyazar · 3 months ago
Text
Bu akşam muhasebecimle olan bütün iletişimi kestim. Ay başında yeni muhasebe ekibine geçiyorum. Her şey daha iyi olsun diye çok çırpınıyorum ve hep bir aksilik bir problem çıkıyor. Yine de kader gayrete aşıktır mı öyle bir şey vardı. O cümleyi hiç unutmadan buna göre hareket ediyorum.
2 notes · View notes
birkackisiyim · 11 months ago
Text
şiir defterimde mutfak masasında yazılan şiirler diye bi bölüm oluşturcam en sonunda, nedenini bilmediğim bir şekilde şu sıralar odam kasvetli hissettiriyor dolayısıyla orda bir şeyler üretemiyorum
8 notes · View notes
ehmehbiri · 4 months ago
Text
Tumblr media
6 notes · View notes
bulutlarmiisalii · 2 years ago
Text
Artık eskiye dönüş.
27 notes · View notes
mayoneziyerim · 1 year ago
Text
zamaninda yazmam gereken deney islemlerini yapmadigim icin ne skm yaptigimizi unuttun oyle malos gibi kaldim mlsf
2 notes · View notes
mel-inoe · 2 years ago
Text
sürekli aktif bir zihnin yoran kısmı içinde halledip kenara kaldırdığın tüm mevzuları tekrar takrar açıp değerlendirmesidir
3 notes · View notes
uzaklarasavrulalim · 2 years ago
Text
Sanırım kafayı yemek üzereyim
3 notes · View notes
harepare · 2 years ago
Text
hayatsiz gibi on bes yirmi bolum anime izledigim bir gynun daha sonuna geldik
4 notes · View notes
gitgideceksenbekleme · 8 months ago
Text
götten sallamasyon dertlerle aglama vakti...
0 notes
subliminaltecavuz · 12 days ago
Text
Tumblr media
Salihn Wynmenor
Y��ksek Elflerin en iyi büyücülerinden ve en iyi subaylarından birisiydi. Kendisi her zaman eşitliği, bilgeliği ve nezaketi savunan bir Yüksek Elf oldu. Kendi ailesini on bir yaşındayken kaybettiği için kimsesiz çocukları korumak ile görevlendirdi kendisini ve ırkı fark etmeksizin bütün çocukları koruyabildiği kadar korudu, servetini onlarla paylaştı ve elinden geldiği kadar onlara merhametli olmayı öğretti. Salihn Wynmenor henüz yirmi sekiz yaşındayken Yüksek Elf hekimleri tarafından çocuk doğuramayacağını öğrendi ve bu onun için ateşe atılmaktan daha büyük bir azaptı. Her zaman bir oğlu olmasını istedi fakat tanrılar bu isteğini kesin bir dil ile reddetti. Yüksek Elflerin en güçlü büyücülerinden birisiydi ama elinden gelen hiçbir şey yoktu. Yıllarını üzülerek, savaşarak ve diğer çocuklara annelik yaparak geçirmeye devam etti. Savaş karşıtı bir büyücü olsa da insanlar ile girdiği hiçbir savaşı kaybetmedi ve Gadagard Kalesi savaşında General Vika'yı henüz altı yaşındayken diri diri yanmaktan kurtararak Enrilth'e götürdü. Leydi Salihn yaşadığı senelerin hepsinde Elflerin iyiliğin savundu fakat insanlarla olan savaşlardan da hiçbir zaman memnun olmadı. Leydi Salihn'e göre savaş olmadan da güzel bir yaşam mümkündü fakat Selu Quessir Dominyonu için bu geçerli değildi. Bunca baskıya rağmen Leydi Salihn alevlerin içinden kurtardığı o çocuğu kendi çocuğu gibi büyüttü, okuttu ve en sonunda generalliğe yükselerek Yüksek Leydi Elenwen Vedmaic'in baş koruması olduğu günleri gördü fakat sevginin diğer hisleri yok etme gibi bir kötülüğü olduğunu unuttu. Kurtardığı o çocuğu canı pahasına seviyordu. General olmasını ya da herhangi bir kıdeme yükselmesini umursamadı ve her defasında ona anne şefkatiyle yaklaştı. Karşısında hala altı yaşındaki çocuk varmış gibi davrandı ve büyüdüğünü hiçbir zaman kabullenmedi. General Vika ise Elenwen Vedmaic'in güzelliği ve altından saçları karşısında nefes alamaz bir durumdaydı. Yüksek Elflerin en güzel hanımı da onun için eriyor fakat bir insana aşık olmayı kabul edemiyordu. Leydi Salihn birçok şeyin farkındaydı fakat sanki hiçbir şey bilmiyormuş gibi yapıyor ve normal yaşantısına devam ediyordu. Her şey yolunda seyrederken Dominyon, İnsan Krallığının Başkenti Windripcliff'e girdi ve Salihn Wynmenor için bu olay sonun başlangıcı oldu. Ateşlerin içinden çekip çıkardığı ve canı pahasına koruduğu çocuk, Kral Yokuşu'nun başlangıcında karnına bir hançer sapladı. Leydi Salihn, General Vika'yı parçalara ayırabilecek kadar büyük bir büyü gücü barındırıyordu bünyesinde fakat gücünü kullanmadı. Karşısında duran kişi General ya da Yüksek Leydi koruması değildi kendisine göre. Karşısında hala tir tir titreyen ve senelerce konuşamayan altı yaşındaki o çocuk vardı ve bir su kadar temizdi. Oğlu olarak görüyordu kendisini hançerleyen kişiyi ve her şeye rağmen kılına dahi zarar gelmesini istemiyordu ki ona zarar vermemeyi ve canı pahasına büyüttüğü çocuğun gözlerinin içine bakarak ölmeyi seçti. Leydi Salihn Wynmenor hayata gözlerini yumarken en son duyduğu sözler General Vika'ya aitti.
"Sessiz bir şeyle terk edilmiş bir şey arasındaki farkı anlaman gerekiyor. Hiçbir zaman gerçek bir anne olamadın. Doğurmayı bile beceremeyen bir Yüksek Elf olarak ölüyorsun."
Salihn Wynmenor; 6. Çağ'ın İlk Mevsiminde büyüttüğü ve hayatını adadığı çocuk tarafından Windripcliff'te hançerlenerek öldürüldü. Ölüsü ise bizzat kendisini öldüren General Vika tarafından Ehkalion'da ateşe verildi. Leydi Salihn'in yanan bedeni karşısında son konuşmayı kendisinin ölüm emrini veren Dominyon'un Yüksek Leydisi Elenwen Vedmaic yaptı.
"Yüksek Elfler arasındaki bir hain olarak öldürüldü. Dominyon'un bilgilerini insanlara sızdıran ve bunu gözler önünde yapan bir hain olmasına rağmen bizler; elferin en yüceleri ve en donanımları affetmeyi severiz. O'nu da eskiden bizlere ihanet etmiş Yüksek Elfler gibi affediyoruz ama bundan bir ders çıkarmamız gerektiğini sonsuza kadar hatılayacağımızı biliyoruz. General Vika'ya da ayrıca teşekkürlerimi sunuyor ve bir hain olduğunu bilmesine rağmen O'nu hayatta tutma çabasını tebrik ediyorum. Bu yüzden içinde bulunduğumuz bu onurlu görevi size vermek istiyorum General. Gözyaşı Leydisi Salihn Wynmenor'un ateşini yakabilirsiniz."
Kadim Yazıtlarda, Leydi Salihn'in öldükten hatta ve hatta yakılırken bile yüzünde saf bir gülümseme olduğu anlatıldı.
Salihn Wynmenor sadece Yüksek Elfler için değil, bütün ırklar tarafından sevilen yegane elflerden birisiydi ve bunun gururu ile yaşadı hayatı boyunca. Yüksek Elfler tarafından Gözyaşı Leydisi olarak anılsa da Kadim Yazıtlarda anıldığı isim çok daha farklı oldu.
Kızıl Leydi Ilgım, Salihn Wynmenor'u hiçbir zaman tanıyamadı. Kızıl Leydi, General Vika ve Yüksek Elflerden kaçarken öldürülmüştü Salihn Wynmenor fakat kendisini tanımamasına rağmen anlatılan şeylere bütün kalbiyle inandı ve kendisinin mezarını Ehkalion'da ziyaret etti. Kızıl Leydi Ilgım kendi elleriyle kadim yazıtlara Leydi Salihn Wynmenor için yazılmış olan Gözyaşı Leydisi yazısını sildi ve oraya Anne yazdı. Bu zamandan sonra ise Yüksek Elfler hariç bütün ırklar Salihn Wynmenor'u kendi ırklarının annesi olarak hatırladılar.
116 notes · View notes
masmavibirsiyah · 3 months ago
Text
iki tane at ağızlı ne der diye düşünmeyi bırakalı çok oldu
125 notes · View notes
hataysekshikayelerisblog · 3 months ago
Text
Tatlı Komşum! (5) (Furkan 31 Y., Manisa)
Ertesi gün öğlen yemeğinden sonra havuza doğru yürürken, sanırım Rus, iri yarı bir adamın gülümseyerek Ebru'ya selam verdiğini gördüm. Belki yanlış görmüşümdür dedim. Bir saat kadar havuzda yüzerken adamın ve yanında süpermodel bir kadının karşıdaki şezlonglara oturduğunu gördüm. Kadın direkt bikini (pardon ipkini) üstünü çıkarıp Toppless güneşlenmeye geçti. Kadın sanki, Buranın en güzeli benim, var mı meydan okuyan? der gibiydi. 5 yaşlarında bir kız çocuğu vardı yanlarında, animatörler aldı.
Havuzdan çıkıp, Ebru, karım ve ben şeklinde sıralandığımız şezlonglara uzanıp güneş gözlüğümü taktım etrafı kesmeye başladım. Adam sürekli Ebru'ya bakıyor, Ebru da kaçamak olarak adama karşılık veriyordu. Bu beni kızdırmaktan çok tahrik etti, çünkü ben de onun karısının göğüslerinden gözlerimi alamıyordum. Göğüs uçları resmen başkaldırmış yukarı doğru bakıyor, göğsü uca doğru yukarı kıvrılıyordu, hani füze gibi denir ya...
O ara karım hareketlendi. "Ne oluyor?" dedim. "Sanırım regl oluyorum, dünden beri az bir ağrım vardı, ben odaya gidip geleyim!" dedi. Eyvah yandık, eşimin regl ilk 2 gün fena sancılı oluyor ve en az 6-7 gün sürüyordu. Tatil burnumuzdan gelecek diye düşündüm. Karım gidince, Ebruya, "Ne o kız, herif seni gözleriyle sikiyor?" dedim. "Sorma hayatım, akşam hani animasyon esnasında bira almaya gittim ya, bu herif bardaydı, bana sırasını verdi, gülümseyip teşekkür ettim. Birşeyler söyledi. Barmen de tercüme etti. Ne mutlu, sıra beklerken manzaram sizsiniz mi ne demiş. Gülümseyip teşekkür ettim. O saatten beri adam heryerde, sabah kahvaltıda tam karşımda çaprazda, sonra havuz da karşımda, öğlen yemeğinde karşımda, yemek alırken ensemde, sabah kahve makinasının orda dayayacak kadar yaklaştı nerdeyse!" dedi.
"Ne o, zevk mi aldın?" dedim. "Baştan korktum, ama şimdi cayır cayır yanıyor amım! Karısı süper güzel, adam bana niye bakar ki?" dedi. "Sen de en az karısı kadar güzelsin yavrum! Eeee, ne olacak şimdi? Adam bir hafta peşinden ayrılmaz, ya bir kuytuda bastırırsa, baksana ilk sabah sıkıştıracakmış!" dedim. "Bilmiyorum, sen ne dersen onu yapacağız. İstersen denize gidelim bugün, hem uzaklaşmış oluruz?" dedi. "Bakalım! Ama tahrik olduysan devam et biraz istersen, hem tatil renklenir!" dedim. "Ciddi misin?" dedi yüzüme bakıp. "Çok ileri gitmeden!" dedim gülerek. "Tamam!" dedi.
Havuza girip biraz yüzdük, tabii şakalaşarak. "Söndü mü biraz ateşin?" dedim amını işaret edip. "Nerdeee! Ancak sokarsan alırsın ateşimi, sikmen lazım!" dedi. "Kim alevlendirdiyse o söndürsün!" dedim gülerek. "Söndürtürsem görürsün!" dedi, güldü. İkimiz de şaka yapıyorduk güya, ama alttan alta da merak, tahrik herşey vardı. Tam o sırada kadın kalkıp sıcak tarzı bir hareketler yaptı kocasına ve havuza atladı. Kadın senkronize yüzmeciydi kesin, suyun içinde kuğu gibiydi. Ağzımız açık ona bakıyorduk. Herhalde dalmışız. Sonra kendime gelip, şezlongta bira yudumlayan adama kaydı gözüm. Adam gülümsüyor, bir karısına, bir Ebru'ya bakıyordu. Ama eli ile şortunu düzeltir gibi bir hareket yaptı. Ebru herhalde havuzu ısıtmıştı ateşiyle.
Havuz Bar'ın arkasında alt kata inen merdivenler vardı. Alt katta kadın ve erkek tuvaletleri ve geniş bir alanda ilave şezlong ve sandalyelerin üstüste yığıldığı depolama alanı vardı. Ebru'ya, "Bar'ın ordaki tuvaletlere git bakalım, gelecek mi adam, hem gelirken de bize bira al bardan!" dedim. "Başımıza iş açacağız bak!" dedi. "Birşey olmaz!" dedim.
Ebru çıktı havuzdan, biraz kurulanıp tuvaletlere doğru gitti. 30 saniye sonra adam da peşinden. Bu arada ben de kadını izliyordum, aval aval havuzun ortasında dikilip kalmıştım. Kadın tek damla su sıçratmadan yanımdan geçerken, bana bakıp gülümsedi ve kırık bir Türkçeyle, "Pardon, birşey mi oldu?" dedi. Bir an gülümsedim, "Yok, sanki olimpiyatlarda senkronize yüzme seyrediyorum, yüzmüyor adeta suda dans ediyorsunuz!" dedim. "Teşekkür ederim, gençliğimde yapmıştım o sporu, ordan kalma!" dedi. "Yani halen sporun içindesiniz, çünkü daha çok gençsiniz!" dedim. "Oooo, kadınlarla konuşmayı biliyorsunuz!" dedi.
Ben de, "Aslında suda olmasak elimin ayağımın titrediğini görürdünüz!" dedim. "Neden ki?" dedi. "Hayranlıktan!" dedim. "Ay teşekkür ederim, ben Olga!" dedi suda elini uzatıp. "Ben de Furkan!" dedim. "Sizin de yanınızda hayran olunacak kadar güzel bayanlar var, kim onlar?" dedi. "Karım ve baldızım!" dedim. "Baldız baldan tatlı mı, siz Türkler öyle diyorsunuz ya! Havuzdaki hareketlerden onu anladım da!" dedi gülerek. Gülümsedim cevapsız.
Olga, "Türkçeyi nerde öğrendin diyeceksiniz, klasik soru. Kocam Boris Ankara'da resmi görevli 4 yıldır!" dedi. "Ya siz?" dedim. "Ben de çevirmenlik, tercüme, kendimce birşeyler yapıyorum vakit geçsin diye!" dedi. "Ne kadar buradasınız?" derken elinde biralarla önce Ebru geldi, ardından da Boris. Olga, "Tanıştıralım, hem daha çok sohbet etme şansımız olur, böyle güzel konuşan bir adamla daha çok sohbet isterim. (muzipçe gülümseyip) Yarım saat sonra olur mu?" dedi. "Karıma bakayım, odaya gitmişti, sonra birşeyler içeriz hep beraber!" dedim. "Peki!" dedi. Ben havuzdan çıktım, Ebru, "Yürü odaya gidelim!" dedi. Biradan bir fırt aldım. Herşeyi bırakıp villalara doğru yürümeye başladık. Tam o sırada Boris'e baktım, bıyık altından gülümsüyor derler, ya tam da öyleydi bakışları.
Yolda Ebru anlattı. "Tuvalete girdim çıktım, biri elimi tuttu çekti beni, ben sen sandım bir an, sonra bu adammış! O sandalyelerin olduğu yer var ya, labirent gibi, arasına yürüttü, ne diyeceğimi bilemedim, direk dudaklarıma yapıştı, bana Türkçe çok güzelsin dedi. O kadar seri hareket ediyordu ki, dili dilimi resmen sikti, elini bacaklarıma attı ve bikinimin içinden kalçalarımı sıkmaya yoğurmaya başladı. Elim otomatikman şortuna gitti. Önce şortun üstünden okşadım, sonra da elime aldım. O an parmakları içime girdi. Bir sesler oldu, yakalanacağız diye elinden kurtulup Bar'a geldim. Biraları almış gelirken iki adım arkamdan gelip, Tadın damağımda dedi. İçimden bir ses cevap ver dedi. Benim de dedim adama!" dedi.
Ebru, "Yanıyorum, sikilmek istiyorum Furkan!" dedi. "Sen geç villana, ben iki dakika benimkine bakıp garantiye alayım!" dedim. Villaya girdim, karım perdeleri kapamış yatıyordu. "Nasıl oldun?" dedim. "Kötü!" dedi. "Ağrı kesici al!" dedim. "O da adeti düzensizleştiriyor biliyorsun, sonra 20 gün parça parça 2 gün çekecğim! Aşkım sen git eğlenmene bak, uyumak istiyorum!" dedi. Çıktım, Ebru'nun villasına gittim. Ebru yatağa yatmış çırılçıplak, bir eli amında, diğer eli göğüslerini sıkıyor, gözler kısık, "Gel ne olur, gel sok artık!" dedi...
Derin bir, "Ohhhh!" çekti daha kafası girince. Birkaç kez gidip geldim, "Oh oh oh oh!" diye klasik Ebru orgazmı başladı. "Çok doldum, yürürken yolda sokacaktım elimi amıma, ohhhh sik aşkım, sikkk!" diyor, kalçalarını ittirip beni kendine çekiyordu. "Şimdi seni Boris sikse daha iyi olurdu sanırım!" dedim. "Boris mi, adını nerden öğrendin?" dedi. "Karısı da Olga!" dedim. "Ohhhhh, sikişecek miyiz Olga ve Boris'le?" dedi. "Sikişelim mi?" dedim. "Eveeeet!" diye tekrar tekrar orgazm olmaya başladı. Halen azgındı ama...
"Olga bizi tanıştırmaya ve birşeyler içmeye çağırdı!" dedim. "Bekletmeyelim o zaman! Hadi aşkım boşalt döllerini heryerime, sonra da gidip daha çok tahrik olalım, ohhhhhh, sik amcığımı, ağzıma yüzüme boşalt, aşkımmm ohhhh, hadi Boris beklemesin!" dedi. "Verecek misin mi yavrum Boris'e?" dedim. "Vereceğimmm!" dedi. "Ohhhh, ben de Olga'yı sikeceğim!" dedim. "Sik aşkım, hem de ben sikilirken yanımda sikkkk, ohhhh, aşkımmmm, çok istiyorum o kabuklu yarağı yemek, elime alınca kimse gelmese domalıp siktirecektim orada!" dedi. "Ohhhh, geliyorum!" dediğimde, kalkıp oturdu önüme, yarağımı ağzına alıp somura somura boşalttı yarağımı...
Havuz başına gittik, Olga hepimizi tanıştırdı. Sikişten dolayı kıpkırmızıydık sanırım, Boris de Olga da sırıtıyorlardı. Havuza girdik biraz vücut ısımız düşsün diye. Ebru biraz daha cüretkar bir bikini giymişti. Gözler birbirine kilitlenmişti, Olga ile ben, Boris ile Ebru. Boris hareket yaptı, bira içelim mi diye. Kafa salladık. Çıkıp kurulanıp peşlerinden Bar'a gittik. Barmen imalı imalı bakıyordu biraları alırken. Olga, "Çabuk geldiniz?" dedi. Ben de, "Ebru'yu Boris hazırlamış zaten!" dedim. Gülüştük sırf. Ebru utanıp gözlerini kaçırdı Boris'ten...
Boris, "Ne yapalım, bizim odaya geçelim mi?" dedi. "Yok, tüm gün ortadan kaybolmak doğru olmaz, çocuklar falan arar, ortalık karışmasın, akşam daha müsait!" dedim. Boris ve Ebru'nun hevesi kırılsa da, Olga lafa girdi, "Furkan doğru söylüyor, Svetlana da var hem, arar odaya gelir falan, mantıklı olalım!" dedi kocasına. Ben de Ebru'ya, "Siz gidip ateşi biraz daha harlayın!" dedim. Boris anlamamıştı sanırım, "Harlamak?" dedi. Ebru, "Gel!" dedi Boris'e, tuvaletlere doğru yürüdü, Boris de 5 metre arkasından. Olga bana bakıp gülümsüyor, "Biz ne zaman harlayacağız?" diyordu. "Gel o zaman!" dedim. Biz de lavabolara yürüdük...
Usulca sandalyelerin arasına girdik. Boris iki parmağını ebrunun amcığına sokmuş, diğer elinin orta parmağı göt deliğinde, Ebru Boris'in yarağını avuçlamış, deliler gibi öpüşüyorlar. Ebru'nun hareketlerinden anladığım kadarıyla Boris'in parmaklarıyla orgazm oluyordu. Sesimizi duyunca göz ucuyla bakıp devam ettiler, tüm otel gelse o an duracak durumda değillerdi zaten. Birkaç metre ötelerine labirentin köşesine doğru geçip, Olga'nın dudaklara yumuldum. Bir elimle göğüslerini sıkarken, diğeriyle götünü avuçlamış okşuyordum. O da elini yarağıma atıp okşamaya başladı.
Bir dakia geçmeden sandalye yığınına Olga'nın ellerini dayayıp, kalçasını geri doğru alıp, arkasında yere çöktüm, amını ve göt deliğini yalamaya başladım. "Uhhhh, buna dayanamam işte, aklımı mı okudun?" dedi fısıltıyla. Sol tarafımızda birkaç metre ötede Ebru diz çökmüş Boris'in yarağını koparırcasına emiyor, Boris de hafif bükülmüş halde Ebru'nun göğüslerini okşuyordu. Sağ tarafımda bir hareket sezinledim, kafamı çevirmeden göz ucuyla baktım, ama Olga'yı yalamaya devam ediyordum. Olga, "Offf, offff, ohhhh!" diye inlerken, 10 metre ötemizde sandalye yığınının arkasında bir gölge gördüm. Ayağa kalkıp yarağımı Olga'nın amına sapladım. Derin bir, "Ohhhhh!" çıktı ikimizden de. Olga, "Dayanamadın mı?" dedi fısıltıyla. "Dayanılır mı bu güzelliğe?" dedim. "Sik o zaman!" dedi...
Hafif kafamı çevirdim, yine göz ucuyla baktım. Temizlikçilerden biriydi, zenci bir kadın. Farkettiğim, aşağısı görünmese de eli hareket ediyordu, bizi seyredip kendine dokunuyordu. Bu arada Boris boşalmış, Ebru yalanıyordu. Şimdi solda 2 seyirci, sağda bir seyirci varken, yarım saat önce tanıştığım Rus karısının amına pompalıyordum. Olga titriyor, orgazm oluyor, kasılıp tekrar salıyordu kendini. Boşalacağımı hissettiğimde yarağımı aniden amından çekip göt deliğine bastırdım. "Ahh!" diye küçük bir çığlık atsa da, flop sesiyle götüne daldım. "Bu muhteşem!"deyip parmaklarını amına atıp tekrar titreyip kasılmaya başladı. İşte o an ılık ılık aktım götünün içine...
Kafamı çevirdim aleni, zenci temizlikçi kadınla gözgöze geldik. Kadın fırlayıp kaçtı. Hepimiz toparlanıp teker teker çıktık labirentten. Ben Ebru'yla bar'a doğru giderken, "Aşkım, Boris yarağını sokmadan parmaklarıyla 3 kez orgazm etti beni!" dedi ve yanağımdan öpüp, "Sen de iyi siktin karıyı!" dedi göz kırparak. Biraları alıp bizim şezlonglara gittik. Boris, "Başlangıcı böyleyse gece çok güzel olacak!" dedi. Gülüşüp sohbet ettik...
Akşam yemeği için hazırlanmaya gittik. Karım uyanmış, ama darmadağın halde yatakta oturuyordu. "Ağrıdan uyuyamadım!" dedi. Duş alıp hazırlanırken oğlumuz geldi, onu da duşa sokup, sonra da giyinmesi için birşeyler çıkardım. "Gelebilecek durumda mısın?" dedim. "Yok!" dedi karım. Restorana gidip yiyecek birşeyler aldım. "Şu ağrı kesiciyi iç!" dedim. "Yok, bu gece dinlenirsem sabaha geçer umarım!" dedi. "Ama aklım sende kalıyor!" dedim. "Yok aşkım, sen git tatili zehir etme, bak ben de üzülürüm!" dedi. Oğlan fırlayıp gitti zaten, ben de çıkıp Ebru'nun kapıyı çaldım.
Onun oğlanlar da gitmiş. Siyah kısa fırfırlı eteği olan boyundan bağlamalı sırtı açık bir elbise giymiş, ayağında rugan topuklu ayakkabıları, sütyensiz göğüsleri. Küçük salınışlarda eteği kaldırıp baktım, siyah bir tanga. Azıcık makyaj yapmış. "Ufff yavrum, Boris'e mi süslendin böyle?" dedim. "İstersen gitmeyelim onların yanına, tüm gece sik beni aşkım!" dedi ama yarım ağızla. "Siktir ordan, amcığın şimdiden suları salmış Boris diye!" dedim götünü avuçlayıp. "Doğru valla!" dedi kırıtıp gülerek. Sonra çantasına uzanıp, "Şunu iç!" dedi. "Ne bu?" dedim. "Zerzevatın ilaçlarından, doktor vermişti, bu gece sana lazım olacak!" dedi. "İhtiyacım yok!" dedim artistçe. "Bence iç, Olga seni mahvedecek!" dedi. Aldım içtim.
Yemek salonuna girince Olga el kaldırdı oturdukları yerden. Yanlarına gidince ikisi de ayağa kalktı. Sanki Ebru ile sözleşmişler, Ebru'nun kıyafetinin sarısı vardı Olga'da da. Ebru gülümseyip bir marka söyledi, Olga da, "Evet, aynı marka!" dedi. Erkekler olarak kalkıp tabak hazırladık. Sonra içecekler geldi. Hepimiz rakı söyledik. Herkes sessiz ama seri biçimde birşeyler atıştırdı, ama sadece birkaç lokma. Rakı bitince kalktık...
Odaları bizim villalarının çaprazındaydı. Villalar tarafına geçip, yürüyüş yoluna girince, Boris Ebru'yu çekip öpmeye, götünü avuçlayıp, sarılarak yürümeye başladı. Bense Olga'nın elini tuttum. Olga diğer eliyle pazumu tutup, başını omzuma koydu ve "Çok incesin!" dedi kulağıma. Odalarına girince birer shot tekila doldurdu Boris, şerefe deyip fondipledik. Boris Ebru'yu kucağına oturttu koltuğa oturup. Olga da beni koltuğa oturtup önümde diz çöktü, fermuarımı açtı ve "Bugün beni tek sikişte defalarca orgazm eden şu yarağı yalamak istiyorum!" dedi. Yarağımı avuçlayıp, "Hımmm!" dedi ve kafasını yalamaya başladı. Diliyle yarağımın ucunda daireler çiziyor, resmen içimi çekiyordu.
Bizimkilere baktım, Boris çoktan, elbisesini bile çıkarmadan koltuğa domalttığı Ebru'nun tangasını kenara çekip, amına köklemişti. Gün içinde iki kez sevişmiş boşalmış ama sikişememişlerdi, sabırları kalmadı diye düşündüm.
Olga'nın yalaması biraz daha sürse ağzına boşalacaktım Olga'nın. Elbisesini çıkardım, sadece ayakkabıları kaldı. Koltuğa sırtımı dayayıp oturdum ve kucağıma aldım. Bacaklarını kırıp oturdu ve eliyle düzeltip yarağımı hizalayıp içine aldı. O kadar yavaş oturup kalkıyor, kalçalarını oynatarak yarağımı kafasına kadar getirip tekrar amına gömüyordu. Ben de dudaklarını, boynunu, göğüslerini öpüyor yalıyordum. Ama öylesine yavaştı ki, sanki ağır çekimdeydik. "Bugün amımdan çıkıp hemen götüme soktun ya yarağını, ben hayatımda öyle bir şeyi ilk kez yaşadım, sanki hem götümden hem amımdan orgazm oldum, harikasın!" deyip boynuma sarılmış, yüzümü öpüyordu...
Ebru da, "Sik, sik hadi, daha çok sok, dünden beri amımın suları kesilmedi, gözünle siktin, şimdi de yarağınla sik, ohhhh!" diye bağıra bağıra inliyordu. Boris amını sikerken orta parmağını da götüne sokmuş, parmağıyla götünü sikiyordu Ebru'nun. Onlar ne kadar erotizmdeyse, biz de o kadar romantizmdeydik. Ebru'nun sesi kaplıyordu odayı, "Oh oh oh oh!" diye. Boris de dayanamayıp boşaldı. Bense, Ebru'nun verdiği haptan mı, ortamdan mı, ben daha yeni başlıyorum gibi hissediyordum...
Olga bana birden, "Şimdi!" deyip kalktı, amından çıkan yarağımı tutarak götüne soktu ve "Bak yine oluyor!" diyerek, bu kez çok daha hızlı oturup kalkıyor, "Offff, Furkannn, offf!" diyordu. Kafamı çevirdim, Ebru ile Boris koltuğa yıkılmış halde bize bakıp, Olga'nın delirmesini seyrediyorlardı. İki elimle kalçalarını tokatlarken, Olga götündeki yarağımla dansöz gibi kıvırıyor, iki eliyle çektiği kafamı göğüslerine bastırıyordu.
Sanki kısacık gibi gelse de, bir saatten fazla olmuştu odaya gireli. Daha dayanırdım da, iyice yavaşlayan Olga'nın hareketlerinden sonra ben de bıraktım kendimi ve götünün içine boşaldım.
[Furkan]
100 notes · View notes