#deri alerji bitkisel tedavi
Explore tagged Tumblr posts
i-mag-blr · 6 years ago
Text
DERİ ALERJİLERİ NEDİR, ALERJİK DERİ NE DEMEKTİR,
DERİ ALERJİLERİ NEDİR, ALERJİK DERİ NE DEMEKTİR,
Kırlarda dolaşmayı sevenlerdenseniz, otlar arasında yürür­ken seyrek de olsa rahatsız edici deri alerjilerine yol aça­bilecek bir bitkiye sürtünebilirsiniz.
Şimdiye kadar daha çok vücudunuz içinde, midede, bağır­saklarda, akciğerlerde ve sinüslerde başlayan alerjik tepkiler­den söz ettik. Oysa birçok madde yalnızca derinize sürtün­meyle bağışıklık sisteminizi ayağa kaldırabilir. Sonucu…
View On WordPress
0 notes
sifabul · 6 years ago
Photo
Tumblr media
SİVİLCE İZLERİNİ VE CİLT LEKELERİNİ GİDEREN MUCİZE İKSİR: #şifabul
Malzemeler: 1 çay kaşığı Madecassol krem 1 çay kaşığı Bepanten 1 adet E vitamini Ampulü
Yapılışı: Yukarıdaki malzemeleri bir araya getirin ve karıştırın. Elde ettiğiniz karışımı göz ve dudak kenarları haricinde tüm yüzünüze veya sadece sorunlu bölgelere de sürebilirsiniz. Cildinize sürdüğünüz karışımı cildinizde 1 saat beklettikten sonra önce bir pamukla ardından da su ile temizleyebilirsiniz.
Süresi: Bu cilt bakımını ayda bir kere yapmanız yeterlidir.
MEDECASSOL KREM NEDİR? Centella asiatice bitkisinin ham maddesinden yapılan ve ciltte deri yapıcı, yara iyileştirici, tahriş giderici bir etkiye sahip eczanelerden temin edebileceğiniz bitkisel bir pomaddır. Tek başına bu kremi günde 1-2 kere kullanabilirsiniz.
MADECASSOL KREMİN FAYDALARI: - Uçuk yaralarını iyileştirir. - Yanık izlerini tedavi eder. - Cilt lekesi, sivilce lekesi iyileştirme özelliği var. - Dudak ve vücut çatlaklarını tedavi eder. - Kuru olan cildi nemlendirir.
UYARI: Tüm malzemeleri bileğinize küçük bir alana sürüp alerjiniz olup olmadığını bir alana sürüp alerji testi yapın. Güneşe çıkacaksınız koruyucu krem kullanın ve direkt güneş temasından kaçının.
1 note · View note
lfmcn · 5 years ago
Text
Sinirsel Ağrılar Nasıl Geçer? Sinirsel Ağrılara Bitkisel Çözüm
Sinirsel ağrılar nelerdir?
Sinirsel ağrılar oldukça şiddetli olabilir ve günlük hayatı etkileyebilir. Birçok bitki kronik veya uzun süren sinir ağrılarını yatıştırmaya yardımcı olmaktadır. Sinir ağrısı veya nevralji, sinir yolu üzerinde oluşan ağrılardır. Bu ağrıların oluşmasında pek çok faktör olabilir. Bazı ilaçlar, diyabet, kronik böbrek yetmezliği, zona, frengi, travma, şişme ve iltihap kronik sinir ağrısının nedenleri arasındadır. Ancak kronik sinir ağrısı için bitkisel çözümler denenmeden önce olası yan etkileri ve uygun doz için doktor ile konuşmakta fayda olacaktır.
Tumblr media
Sinirsel ağrılar nerelerde olur?
Sinirsel ağrılar bacak, sırt, boyun, mide ya da baş gibi çeşitli vücut alanlarında olabilir.
Sinirsel ağrılara ne iyi gelir: Sinirsel ağrılara bitkisel tedavi
– Çayırkuşu otu Çayırkuşu otu kronik sinir ağrısı tedavisinde en etkili bitkisel çözümler arasındadır. Geleneksel Çin tıbbında alerji, kardiyovasküler problemler, katarakt, inflamasyon ve ağrı gibi sağlık sorunları tedavisinde kullanılan bir bitki olan çayırkuşu otu; ağrı giderici ve yatıştırıcı özelliklere sahiptir. Çayırkuşu otunu kronik sinir ağrılarının tedavisinde kullanmadan önce doktor ile konuşmakta fayda olacaktır. – Kedi otu Kedi otu, kronik sinir ağrılarını durdurmak için kullanılan bir başka bitkisel çözümdür. Antik Yunanlılar ve Romalılar zamanından beri kullanılan kedi otu kökleri ve köksaplarından kapsül, tablet ve sıvı formlu özler üretilmektedir. İçerisindeki bileşikler ile rahatlatıcı ve yatıştırıcı etkiler yaratan kedi otu; huzursuzluk, histeri, duygusal stres, uykusuzluk, anksiyete, gerginlik, çarpıntı ve zona tedavisinde kullanılmaktadır. Ancak kedi otu kullanılmadan önce uygun doz için mutlaka doktora danışılmalıdır. – Erkeçsakalı Kandul otu da bilinen erkeçsakalı kronik sinir ağrılarını durdurmak için oldukça etkilidir. Michigan Üniversitesi’nde sağlık sistemine göre erkeçsakalı aynı zamanda idrar söktürücü, terletici, sıkıştırıcı, anti-inflamatuar ve antibakteriyel özelliklere sahiptir. Erkeçsakalı anti-enflamatuar özelliği ile ağrıların hafiflemesini sağlar. Erkeçsakalı, soğuk algınlığı, grip, kronik gastrit, romatoid artrit ve sinir, kas ve deri iltihaplarında kullanılmaktadır. Alerjik reaksiyonlara neden olabileceği için kandul otu kullanılmadan önce mutlaka alerji testi yaptırılması önerilir. – Sinirsel ağrı tedavisi nasıl yapılır? Analjezik ilaç tedavisi kronik sinir ağrısı rahatlamaya yardımcı olur. Asetaminofen, COX-2 inhibitörleri ve steroid olmayan antienflamatuar ilaçlar genellikle nispeten daha hafif ağrılar ve iltihaplanmalarda kullanılır. Opiods, kodein ve morfin gibi ilaçlar ise oldukça şiddetli ağrılarda reçeteli olarak kullanılmaktadır. Ancak, fiziksel bağımlılık riski nedeni ile bu tür ilaçlar dikkatli kullanılmalıdır. Doktora gidilerek uygun ilaç tedavisine başlanabilir. – İnvaziv tedaviler İnvaziv tedavilerde üç spinal iğne omuriliklere uyarıcı olarak kullanılır. Spinal stenoz gibi kronik sinir hastalığı durumlarından şikayetçi hastalarda epidural enjeksiyon yapılabilir. Bu ağrının azaltılmasını sağlar. – Tamamlayıcı tıp Pek çok doktor, tamamlayıcı ve alternatif tıp yöntemleri ile kronik sinir ağrılarının desteklenmesini önerir. Öncelikle beslenmeye dikkat edilmelidir. Ağrılara iyi gelen besinler beslenme düzenine eklenebilir. Ayrıca masaj ve zihin beden terapileri de yapılabilir. Masaj için ağrılara iyi gelen bitkisel yağlar kullanılabilir. Kronik ağrı tedavisine yardımcı olmak için aromaterapi ve masaj uygulamaları oldukça etkilidir. Enerji terapileri, akupunktur ve acupressure gibi yöntemler uygulanabilir. Meditasyon, müzik terapiler ve yoga gibi zihin egzersizleri de sinir ağrılarının azalmasına yardımcı olur. Sinirsel ağrılar oldukça acı vericidir. Bu ağrıları gidermek için kullanılan tedavi yöntemlerinin yanı sıra bitkisel çözümler de kullanılabilir. Bitkisel çözümlerin kullanılması sırasında dikkatli olunması gerekmektedir. Bazı bitkiler kullanılan ilaçlar ile etkileşime neden olup çeşitli komplikasyonlara sebebiyet verebilir. Alerjik reaksiyonların yanı sıra bazı yan etkiler de görülebilir. Bu nedenle bitkisel çözümler denenmeden önce mutlaka doktora danışılmalıdır. Sinir ucu iltihabı ve ciddi sağlık sorunları oluşabilir. Bu nedenle eğer ağrı geçmiyorsa ya da şiddetlenerek artıyorsa mutlaka bir doktora görünülmelidir. Bitkisel tedaviler uygulansa da ilaç tedavisi göz ardı edilmemelidir. Read the full article
0 notes
haberlersaglik · 6 years ago
Text
Organik Guzellik | kullanmalisin 5 nicin Saglikli
Tumblr media
Bu dek etkin olduklarını ‘Bitkilerin mükemmel kudret ve organik ürünler dikkat çekici sonuçlar elde edebilirsiniz. Organik alımlılık uzmanları Dr. Organik Victoria Harrison organik ve doğal kozmetik ürünleri artık farklı bir tercih ile alıcı sağlayabilir tümdengelim ve imal yöntemleri son gelişmeleri yani,’ diyor. Seni edilmesi alarak daha eksik kimyasal içine beden ‘Organik yiyecek yemek yemek fakat kozmetik Tekin kendinizi sıkboğaz edinmek çok acayip,’ Helen Browning, Toprak Birliği CEO'SU puan. Bir çalışmada, ortalama bir bayan cildinde  5 az daha kimyasallar emer her yıl çok mantıklı bir us tahmini. Her ürün sadece bir takım maddeler miktarı bir ufak içerebilir olsa da, endişe neden uyumlu olarak ürünleri uygulayarak zamanla kümülatif etkisi.
Faal maddeler ile dolu olduklarını ‘Organik flavonoidler, antioksidanlar ve mineraller yüksek seviyesi vardır. Neal Yard Louise Yeşil ve bilim kodlardan gelince, hiyalüronik asit ve içmeyenlerin gibi, organik güzellik kendi tutar,’ diyor. Onlar için iyi bir etraf Kendi içinde organik İngilizce lavanta taşıyan nemlendirici satın kırsal korunmasına karşın bir adımdır, Yeşil göze çarpan eder. Az sayıda böcek sadece iyi bir şey olabilir; yüksek düzeyde maruz kalma tarım işçileri için afiyet sorunlarına niçin, kızarıklık ve göz tahrişleri bazı kanser. Ve organik arıtıcı durulama vakit, su kirliliği katkıda bulunamaz. Onların yardımı ile alıngan ya da alerji eğilimli ciltler Sentetik ürünlerin daha düşük orandaki organik cilt bakım ürünleri daha iyi onlar için çalışan egzama gibi alıngan deri ve koşulları ile birçok birey rapor.
Gokcek Market - ibrahim Gokcek - Sifali Bitkiler https://blog.gokcekmarket.com/organik-guzellik-kullanmalisin-5-nicin-saglikli/ Şifalı Bitkiler, Bitkisel Ürünler, Bitkisel Tedavi
0 notes
kivirciksacbakimi · 5 years ago
Text
Argan Yağı Zararları Var mı?
Argan Yağı Zararları Var mı?
Uzmanlar son zamanlarda yaptıkları bitkisel araştırmalarla insanlara iyi gelebilecek bitkilerin yağlarını insanlığa sunuyor. Doğa da bulunan birçok bitkinin kendisine ait bir iyileştirme özelliği bulunuyor ve bu bitkilerden elde edilen yağlar kimi hastalıkların tedavisinde etkili bir şekilde işe yarayabiliyor.
Eski zamanlarda kullanılan bitkisel çözümlerin günümüzde de hızla yaygınlaşmaya başlamasından insanlar çözümü bitkisel yağlar da arıyor. Bu yağlardan birisi de argan yağıdır. Argan yapı hakkında en çok merak edilen konular ise argan yağının üretimi, içerisinde bulundurduğu maddeler, kullanımı, yapılışı ve faydalarıdır. Bu sebeple argan yağının günümüzde kullanımı oldukça fazladır. Peki, nedir bu argan yağı?
AIDS tedavisi ile ilgili bilgi almak için tıklayın.
Argan Yağı Nedir?
Argan yağı, son zamanların en çok konuşlan ve kullanılan yağlardan birisidir. İsmini aldığı argan ağacının 12 metre olduğu tahmin ediliyor ve bu ağaç doğada neredeyse 200 yıl kalabiliyor. Ağaçta mayıs aylarında oluşmaya başlayan argan meyvelerinin sert kabuklu olması ve ağacın üzerinde büyük dikenlerin bulunması meyvenin toplanmasını zorlaştırıyor.
Argan yağının tüm dünyada meşhur hale gelmesiyle insanlar daha da bilinçlenmiş ve yağın kullanımı bu şekilde artmıştır. Çeşitli faydalarıyla göz önüne gelen bu bitkisel yağ çeşidi, bazen bir sağlık bazen de bir kozmetik ürünü olarak insanların karşısına çıkıyor. Tercihe göre kullanılan yağın her zaman bir ölçüsü ve kıvamı bulunuyor.
Argan Yağı Ne Tedavisinde Kullanılır?
Argan yağı, sağlık konusunda geliştirilen başarılı yağların arasında yer alıyor. Daha çok kalp hastalıklarının tedavisinde kullanılan argan yağı, kalbin ritmini düzene sokuyor. Kalp sıkışmasından şikayetçi olan kişilere sıklıkla önerilen bu mucizevi yağ kalbin işleyişini düzenliyor. Bunun yanında böbrek hastalıkları için de birebir olan argan yağı hastanelerde doktorların önerdiği bir yağ haline gelmiştir.
Sinir hastalıklarının tedavisinde henüz kullanılmayan fakat kullanılabilmesi için çalışmalar yapılan argan yağının daha birçok hastalığın tedavisinde kullanılabileceği fakat bu hastalıkların belirlenmesinin gerektiği söyleniyor. Vitaminleri ve protein oranları sayesinde bir ilaç gibi kullanılmasının mümkün olması bekleniyor.
Argan Yağı Faydaları Nedir?
Argan yağının faydaları saymakla bitmeyecek kadar fazladır. Faydaları sayesinde kısa süre içerisinde popüler hale gelen argan yağı, gün geçtikçe faydalarının üzerine yenilerini ekliyor. Bu faydalar;
1) İçerisinde bulundurduğu E vitaminiyle, vitamin eksikliği olan kişiler için oldukça faydalıdır.
2) Cilt yapısı kuru olanlar için tamamen doğal bir nemlendiricidir.
3) Sıkılaştırıcı özelliğe sahiptir ve cilt kırışıklıkları ile mücadele eder.
4) Saç dökülmelerini azaltır ve saçın güçlenmesini sağlar.
5) Tırnaklar için parlaklık kazandırır.
6) Kırılan tırnaklarını kırılmasının önüne geçer, tırnak yapısını besler.
7) Ciltteki olası sarkmaları engeller.
8) Kalp hastalıkları için tedavi amaçlı kullanılır.
9) Kalp ritmindeki bozuklukları düzene sokar.
10) Vücudun dirençli kalmasını ve enerji almasını sağlar.
11) Geç uzayan saçların daha çabuk ve sağlıklı uzamasını sağlar.
12) İçerinde bulundurduğu E vitamini sayesinde insanları güneş ışınlarından korur.
Argan Yağı Yan Etkileri
Her faydalı ürünün olduğu gibi argan yağının da bazı yan etkileri vardır. Argan yağının ölçülü kullanılmaması vücutta ters tepki oluşturabilir. Yan etkileri genellikle şu şekilde görülür;
1) Vücutta kaşıntı ve kızarıklık
2) Deri kalkması ve dökülmesi
3) Saç kırılması ve dökülmesi
4) Aşırı yağlanma
5) Vücudun çeşitli yerlerinde sivilce çıkması
6) Mide bulantısı
7) Baş dönmesi
8) Çok sık tuvalete çıkma
Yağın kullanımından sonra bu ve benzeri türde rahatsızlıklar hissedilirse uzman bir doktora görünülmeli ve sebebi araştırılmalıdır. Bir alerji veya yanlış kullanım söz konusu olabilir ve bunun kısa sürede içerisinde teşhis edilmesi gerekir.
Argan Yağı Zararı Var mı?
Çok sık karşılaşılmasa da argan yağının da elbette zararları olabilir. Örneğin gebe bir kadının argann yağını kullanması vücudun dengesini bozabilir ve bebeğe zarar verebilir. Bununla beraber cilt yapısı normale oranla daha hassas insanların cildinde bazı sorunlara yol açabilir. E vitamini sayesinde insanları güneşten korumasının yanında güneşte kalırsa içerisinde bulunan vitaminler zarar görebilir ve kişilere zarar verebilir. Bunların dışında bilinen başka zararları yoktur ancak yine de bir doktor gözetiminde kullanmak her zaman daha iyi olacaktır.
Argan Yağı Fiyatı
Üretim boyuna ve markasına göre fiyat değişikliği gösteren argan yağının fiyatı mağazadan mağazaya farklılık göstermektedir. Genellikle 100 ml olan argan yağları 15 TL olurken daha büyük boyuttaki yağlar 150 TL’ye kadar çıkabilmektedir. Yağı almak isteyen kişilerin iyi bir fiyat araştırması yapmaları ve uygun fiyatlı ürünleri seçmeleri gerekir. Bazı marketlerde ürünün sahte olanları da bulunabilir bu sebeple doğal ve gerçek ürün satın alınmasına dikkat edilmelidir.
Argan Yağının Saçlara Etkisi
Argan yağının saçlara oldukça fazla faydası olduğu çoğu kişi tarafından biliniyor. Kısa ve uzamayan saçları daha çabuk uzatan, yıpranmış ve zarar gören saçların onarılmasını sağlayan bu vitamin dolu yağın saçlar üzerindeki etkisi çok fazladır. Doğru kullanımıyla saçın beslenmesinde önemli rol oynamaktadır ve saçın canlı kalmasını sağlar. Mat saçların parlamasını ve sağlıklı görülmesini de sağladığı biliniyor.
Argan Yağı Nasıl Kullanılmalıdır?
Argan yağı bir hastalık için kullanılacaksa ilk olarak bir uzmana başvurulmalıdır. Onların gözetimi altında ve önerdiği şekilde kullanmak en doğrusu olacaktır. Saçlar için kullanımı oldukça kolaydır fakat buna da dikkat etmek gerekir. Bir şampuan şişesinin içerisine 2 yemek kaşığı argan yağı koymak ve bu şampuanı her duş alımında kullanmak yeterli olacaktır.
Şampuan kutusunun içerisine katmak istemeyen kişiler ise argan yağını geceden saçlarına masaj yaparak geceden sürebilir ve ertesi gün duş alabilir. Burada önemli olan yağın saç derisine ve uçlarına iyi bir şekilde işlemesi ve saçın yağı içine çekmesidir. Bunun için masaj yaparak kullanılması oldukça önemlidir. Kullanırken bunlara dikkat edilmeli ve yağın fazla kullanımından kaçınılmalıdır. Aksi takdirde saçlar için tehlikeli bir hal alabilir.
Argan Yağı Nerelerde Satılır?
Argan yağı satın almak isteyen kişiler istedikleri marketlerde, aktarlarda argan yağını bulabilir. Son zamanlarda eczaneler de argan yağı satmaya başlamıştır. Bununla beraber kozmetik ürünü satan mağazalarda da kolaylıkla bulunabilir. Yağın kullanımı oldukça fazla olduğu için bulunması da oldukça kolay hale gelmiştir.
Argan Yağı Satın Alınırken Dikkat Edilmesi Gerekenler
Argan yağı satın alınırken dikkat edilmesi gereken birkaç unsur vardır. Bunlardan ilki yağın içerdiği maddelerdir çünkü bazı firmalar yağın içerisine farklı maddeler katarak yağın orijinalliğini bozabiliyor. Bununla beraber yağ alırken yağın rengine de dikkat edilmelidir. Argan yağının doğal bir rengi vardır ve bu rengin dışındaki argan yağları bozulmuş veya sahte olabilir. Bu da cilde, vücuda ve saça çeşitli zararlar verebilir.
Güvenilir mağazalardan alınması, üzerinde yazılı olan tarihe bakılması ve ürünün nerede saklandığına bakılması oldukça önemlidir. Tarihi geçen ürünü satın almak kullanan kişide ciddi hasarların meydana gelmesine neden olabilir ve kalıcı hastalıklara yol açabilir. Korunduğu yerin önemi ise güneşten uzak bir yerde saklanması gerektiğinden dolayıdır aksi takdirde mide sorunlarının başlaması söz konusu olabilir.
Argan Yağı Zararları Var mı?
0 notes
ayse-ozsoy-blog · 7 years ago
Text
Tek kitaplık dev sağlık kütüphanesi: Tam Şifa
Tumblr media
"Tanrı dert verip derman aratmasın…" Neredeyse, tüm hastaların ve hasta yakınlarının dilinden düşürmediği bir duadır bu! Elinizdeki kitap, bir ihtimal bu duaların karşılığı olarak ortaya çıktı. Hastalık derdine derman ararken doğru bir yol seyretmek adına ‘tam’ bir şifa deposu... İç hastalıkları ve tıbbi onkoloji uzmanı olan Prof. Dr. Canfeza Sezgin, binlerce bilimsel yayını tarandıktan sonrasında, hekimlik tecrübelerini de katarak 2000’i aşkın referansla bu kitabı yazdı. Tam Şifa bu anlamda hem dünyada hem de devletimizde bir ilk! Gerek kapsamı, gerek kolay anlaşılır sistematiği gerekse iyileştirici faydası açısından bir ilk. Tüm hastalıklarla ilgili; genel bilgiler, bulgu ve emareler, tıbbi tedavi önerileri, rejim değişimleri, yaşam seçimi değişimleri, gıda takviyeleri ve bitkisel içerikli takviyeler ayrı başlıklar altında halk diliyle anlatılıyor. Hastalıklara bakılırsa farkı tıbbi çayların ve yağ karışımlarının formülü de veriliyor.
Tumblr media
Profesör Sezgin kitabını şu şekilde konu alıyor: “Bütüncül tıp yaklaşımında sağlık sorunlarının tek bir organın yada sistemin hastalığından ziyade, vücudun bütününde bir soruna bağlı geliştiği kabul edilmektedir. Bu görüşe inanmam sebebi ile hastalıklarda tıbbi tedavinin yanı sıra beslenme seçimi, yaşam seçimi, besin takviyeleri ve bitkisel destekleri de içeren bir kitaba büyük gerekseme duyulduğunu gördüm. Senelerce yaptığım araştırma ve bilgilerimi bir tek sağlık çalışanlarına değil, tüm insanlara açık ve anlaşılır bir halde sunmam gerektiğine inandım. Sadece bu şekilde beni destekleyen ve inanan insanlara hak ettikleri hizmeti verebileceğimi düşündüm…” Bu kitap, hakkaten tek kitaplık dev sağlık kütüphanesi! 952 sayfa, 2329 bilimsel referans ve bir tek 45 TL. A’dan Z’ye tüm hastalıklara karşı bütüncül korunma zırhı artık elinizde! Tam şifa sizin elinizde! İyileşmenin anahtarı artık sizde! Elinizden düşürmeyin! Kitabın Bölümleri: Ağır Metal Zehirlenmesi Adale Romatizması (Fibromiyalji) Âdet Düzensizliği Âdet Kanamasının Azca Gelmesi (Hipomenore) Âdet Kanamasının Oldukca Gelmesi (Hipermenore, Menoraji) Ağrılı Âdet Görme (Dismenore) Ağız Kokusu (Halitozis) Ağız Yaraları (AFT) Akciğer Kanseri Akdeniz Ateşi (FMF) Akrep Sokması Alerji Alkol Bağımlılığı Alt Islatma (İdrar İnkontinansı) Alzheimer Hastalığı (AH) Amipli Dizanteri Anne Sütünün Azlığı Anoreksiya Nervoza Anüs Kaşıntısı (Pruritis Ani) Iltihap Arı Sokması Arpacık (Hordeolum) Astım Aşırı Terleme Ateş Ayak Burkulması Ayak, Cilt ve Tırnak Mantarı Bacak Ülserleri Bademcik İltihabı (Tonsillit, Anjin) Bağırsak Gazı Bağırsak Solucanları (Parazitleri) Bahar Yorgunluğu Baş Ağrıları Baş Dönmesi (Vertigo) Bel Ağrısı (Lumbalji) Bel Soğukluğu (Gonore) Gıda Zehirlenmesi Bitlenme Boğaz Ağrısı Boyun Tutulması Böbrek İltihabı Böbrek Taşı Böbrek Yetmezliği Böcek Sokması Bronşit Kronik (Müzmin, Süregen) Bronşit Bulantı Burun Kanaması Burun Tıkanıklığı Crohn Hastalığı (İltihabi Bağırsak Hastalığı-İBH) Cinsel Soğukluk (Frijidite) Çarpıntı (Taşikardi) Çiller Çölyak (Glüten Enteropatisi) Çürük ve Morarma Damar Sertliği (Ateroskleroz) Depresyon Deri Kuruluğu (Kserosis) Dikkat Eksikliği Hiperaktivite (DEHA) Bozukluğu Diş Ağrısı Diş Çürükleri Diş Eti İltihabı (Gingivit) Divertikülit Diyabet (Şeker Hastalığı) Egzama Eklem Ağrısı (Artralji) ve İltihabı (Artrit) Eklem Kireçlenmesi (Osteoartroz) Kaygı, Korku (Anksiyete) Endometriyozis Nüzul (İnme) Gastrit Gece Körlüğü Göz İltihabı (Konjunktivit), Göz Kanlanması, Göz Kaşıntısı Göz Tansiyonu (Glokom) Grip Gut Hastalığı Güneş Çarpması Güneş Yanığı Hazımsızlık (Dispepsi) Hemoroid (Basur) Hepatit Hıçkırık HIV ve AIDS Hipoglisemi (Kan Şekeri Düşüklüğü) Hipotiroidi (Tiroit Bezinin Azca Emek harcaması) İdrar Yollarında Yanma (Dizüri) İktidarsızlık (Erektil Disfonksiyon, İmpotans, Sertleşememe) İltihabi Eklem Romatizması (Romatoid Artrit-RA) İshal İşitme Kaybı İştahsızlık Kabızlık (Konstipasyon) Kalınbağırsak Kanseri Kalp Ağrısı (Anjina Pektoris) Kalp Yetmezliği Kansızlık (Anemi) Karaciğer Yağlanması Karın Ağrısı Karpal Tünel Sendromu Kaşıntı Katarakt Kekemelik Kemik Erimesi (Osteoporoz) Kıl Kurdu (Enterobiyozis) Kısırlık (İnfertilite) Kızamık (Rubeola) Kolesterol Yüksekliği (Hiperkolesterolemi) Kramp Kulak İltihabı (Otit) Kulak Çınlaması (Tinnitus) Kurdeşen (Ürtiker) Lenfoma Lökoplaki Meme İltihabı (Mastit) Meme Kanseri Menopoz Meniere Hastalığı Metabolik Sendrom (İnsülin Direnci) Mide Kanseri Mide ve Onikiparmak Bağırsağı Ülseri (Peptik Ülser) Mide Yanması (Reflü) Migren Multipl Skleroz Miyom Nasır Nevrasteni Nezle Nöropati (Sinir Hasarı) Otizm Ödem Pap Smear Testinin Anormal Olması (Servikal Displazi) Parkinson Preeklampsi (Gebelik Zehirlenmesi) Prostat Büyümesi (Benign Prostat Hipertrofisi) Prostat İltihabı (Prostatit) Işınım Retinopati Saç Dökülmesi (Alopesi) Saç ve Sakal Ağarması Saçkıran Saçların Kepeklenmesi Safra Taşları Saman Nezlesi (Alerjik Rinit) Sara (Epilepsi) Sarı Nokta Hastalığı (Makula Dejenerasyonu) Seboraik Dermatit Sedef Hastalığı (Psöriyazis) Ses Kısıklığı Siğil (Verruka) Sinüzit Siroz Sistemik Lupus Eritematozus Sivilce (Akne Vulgaris) Spastik Kolon Hastalığı (Kırılgan Bağırsak Sendromu, İrritabl Bağırsak Sendromu) Şişmanlık (Aşırı kiloluluk) Çocukluk Çağlarında Şişmanlık/Aşırı kiloluluk Gerilim Düşüklüğü (Hipotansiyon) Gerilim Yüksekliği (Hipertansiyon) Tırnak Kırılması Tiroit Bezinin Oldukca Emek harcaması (Hipertiroidi) Uçuk (Herpes) Uykusuzluk Ülseratif Kolit Vajina Akıntısı (Vajinit) Varis Vitiligo Yanık Yaralar Yaşa Bağlı, Bilişsel Fonksiyonlarda Yitik Bitkinlik (Kronik Bitkinlik Sendromu, Tükenmişlik) Yumurtalık Kanseri Zatürree (Pnömoni) Zona Prof. Dr. Canfeza Sezgin kimdir? Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi 1993 yılı mezunudur. 1999 senesinde aynı fakültede İç Hastalıkları Uzmanı, 2001 senesinde da Tıbbi Onkoloji Uzmanı olmuştur. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı’nda 2006 senesinde Tıbbi Onkoloji Doçenti, 2013 senesinde da Tıbbi Onkoloji Profesörü unvanını almıştır. Kendisinin bilhassa tümör hücre hatları üstünde yapılmış araştırmaları ve meme kanseri başta olmak suretiyle çeşitli mevzularda yazılmış yüzü aşkın internasyonal ve ulusal dergilerde yayımlanmış makalesi, kitap bölümleri ve toplantılarda sunulmuş araştırmaları bulunmaktadır. Kanserde Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları mevzusuna hususi ilgisi olması sebebi ile Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nin 2006 senesinde düzenlemiş olduğu Fitoterapi kursunu, sonrasında da 3 basamaklı Hipnoz kursunu tamamlamıştır. Bilhassa nutrisyonel ve bitkisel takviyelerin değerlendirilmesi mevzusunda bilimsel toplantılarda konuşmaları, olay sunumları, kitap ve kitap bölümleri bulunmaktadır. Hangi Kansere Hangi Nebat? adlı kitabı 2010 senesinde yayımlanmıştır. Türkiye’nin kendi alanında uzman 13 bilim insanı ile beraber yazdığı Kansere Çözüm Var adlı kitabı da 2011 senesinde basılmıştır. 2012 senesinde Türkiye Klinikleri Dergisi Tıbbi Onkoloji Hususi Sayısı olan Onkolojide Tamamlayıcı-Destek Tedaviler Hususi Sayısı Editörlüğü’nü yapmıştır. 2014 senesinde Türkiye Bilimsel Akademisi Ulusal Kanser Politikaları Çalıştayı’nda ‘Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Masası’nda çalışmıştır. 2015 senesinde II. Türk Tıp Dünyası Kurultayı’nda Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Emek harcama Grubunda hizmet vermiştir. T.C. Sağlık Bakanlığı’nın Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Bilimsel Danışma Kurulu’nda vazife almıştır. Kanserin tıbbi tedavisi ve tamamlayıcı destek tedavileri ile ilgili bilimsel toplantılarda, yazılı ve görsel basında görüşüne başvurulmaktadır. İstanbul Biruni Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde Tıbbi Onkoloji Kliniği’nin kurulmasına onculuk etmiştir. Ailesinde kanser hastalığı bulunan evlatların ruhsal ve toplumsal açıdan desteklenmesi, eğitimlerine katkı sağlanması için ücretsiz bir şekilde hizmet veren ‘Kanserle Savaşan Ailelerin Tahsil Gören Çocuklarına Destek Derneği’ni 26 Mayıs 2014 tarihinde, İzmir’in Göztepe semtinde gönüllülerle birlikte kurmuştur. Özetlemek gerekirse KANSADER olarak isimlendirilen derneğin başkanlığını yürütmektedir. İç Hastalıkları ve Tıbbi Onkoloji Uzmanı olan Prof. Sezgin, Mart 2015’ten itibaren mesleğine İstanbul’da kendi muayenehanesinde devam etmektedir. Evli ve bir adam çocuk babasıdır. ‘Tam Şifa’ Teknik Özellikler Yazar: Prof. Dr. Canfeza Sezgin Yayınevi: Hayykitap Sayfa sayısı: 952 Fiyatı: 45 TL
Tumblr media
OKUDUYSANIZ yada IZLEDIYSENIZ PAYLAŞIN LÜTFEN HERKES OKUSUN Read the full article
0 notes
nefiskektarifi-blog · 7 years ago
Photo
Tumblr media
Alopesi tıp dilinde saç kaybı anlamına gelmektedir. Alopesi areatada ise saçlarda aniden yuvarlak saçsız alanlar oluşturacak şekilde dökülme olmasıdır. Alopesi areata otoimmun bir hastalıkdır. Otoimmun hastalıklarda bilinmeyen br nedenle bağışıklık sistemi kendi hücrelerini yabancı olarak görüp bu hücrelerle savaşmaya başlar. Bu durumda kıl kökleri etrafında bulunan lenfosit denen hücreler sitokin diye adlandırılan kimyasallar salgılarlar ve bu da saçlarda dökülmeye neden olur. Hastalığın yenilen gıdalarla bir ilişkisi yoktur. Diğer sağlık problemlerinde olduğu gibi hastalık stressli bir olaydan sonra başlayabilir, fakat bu olguların hepsinde yoktur. Alopesi areata belirgin bir rahatsızlık vermediği için, genellikle berberler tarafından saptanır. Saçın büyümesi durur ve kökünden ayrılır. Alpopesi areata üç evre gösterir. İlk olarak saçlar aniden dökülür, sonra dökülen alanda genişleme olur. Son olarak da saçlar başlangıçta renkleri beyaz veya gri olarak çıkmaya başlarlar. Bu ayları hatta yılları alabilir. Yeni kıllar çıkarken diğerleri dökülebilir. Etkilenen hastaların %5 ine kadar olanında tüm saçlar dökülebilir. Bu duruma alopesi totalis denilir ve çok uzun sürebilir. Hastaların %1 inden azında vücut kılları tamamiyle dökülür, bu durum alopesi üniversalis olarak bilinir. TEDAVİ Yaygın saç kaybı durumunda güvenilir bir tedavi yöntemi yoktur. Kortizon içeren haplar, PUVA dediğimiz bir ışık tedavisi uygulanabilir. Fakat bu tedavilerin bir takım yan etkileri vardır. Hastalığın tedavisinde bir çok farklı alternetif yöntem kullanılır. Fakat bu tedavilerin sonuçları değişkendir. Bazı losyonların kullanılması bazı kişilerde saçların çıkmasına neden olmaktadır. Bu amaçla kortizonlu ilaçlar veya minoksidil ve tahriş edici bir ajan olan ditranol kullanılabilir Ne yazık ki hastalıkta kesin çözüm sağlayabilecek tedavi yoktur. Hastalık yavaş bir şekilde kendiliğinden iyileşebilir. Bazen yeni gelen saçlar beyaz veya gri renktedir, daha sonra orijinal renklerine dönerler. Saç kıran hakkında daha detaylı bilgi için doktorunuza başvurunuz. Saçkıran için bitkisel Tedavi * Saçkıran: Tedaviye hastalıklı yerdeki saçları traş etmekle başlanır. Saçlar haftada en az iki kere yıkanır. * Saçkıran için 6 bardak suya bir avuç kepek konur kaynatılır. Süzülür. Suyuna bir bardak taze sıkılmış limonsuyu konur saçlar yıkanır. * Saçkıran için Bir kahve fincanı yeni sıkılmış kuru soğan suyu ile bir çorba kaşığı zeytinyağı karıştırılır hasta yerlere sürülür. * Saçkıran için: 7 ceviz içi çıkarıp yıkayın ve ufalayın. Külün üzerine ceviz, bir tutam ezilmiş mazı, bir tatlı kaşığı toz çam sakızı, eritilmiş bal mumu, eritilmiş zift ve 2 çorba kaşığı zeytinyağı konur yoğrulur. Başı küllü su ile yıkayıp sonra hasta yere yapılan karışım sürülür. * Saçkıran için: Bir miktar taze ak kızıl ağaç yaprağı mikserden geçirilir. Bir tülbent yardımıyla suyu sıkılıp elde edilen öz suyu hastalıklı bölgeye sürülür. * Saçkıran için: Bir litre suyun içine toz haline getirilmiş bir avuç defne tohumunu içindeki su bitip lapa olana kadar kaynatın. Tülbenten süzün lapayı hastalıklı yere sürün. Halk arasında saçkıran veya kılkıran olarak bilinen Alopesi Areata hastalığı, herhangi bir belirti ortaya çıkmadan, saçlı deri, kaşlar, kirpikler, sakal bölgesi ve vücut kıllarının tüm vücutta belirgin bir şekilde dökülmesi hastalığıdır. Genellikle hastalık sıklıkla nükseder ve saçkıranın nasıl seyredeceği bilinmez. Bu yüzden hastaların yaşamlarını fizyolojik ve psikolojik açılardan olumsuz yönde etkileyebilir. Saçkıranın sebepleri genellikle stres, hücresel ve humoral bağışıklık, endokrin, bulaşıcı ve sinirsel etkenler ve genetik özelliklere bağlanmakla birlikte, hastalığın nedeni tam olarak bilinememektedir. Saçkıran Kimlerde Daha Sık Görülür? Saçkıran dünya çapında düşünüldüğünde bölgesel bir rahatsızlık değildir. Tüm dünyada sıklıkla görülür. Her bin kişiden birinde görülen hastalığın görülme oranı, hastanelerin dematoloji bölümlerine başvuran hastalar arasında %1-2 civarlarında seyretmektedir. Saçkıran cinsiyete bağlı bir hastalık değildir. Kadınlarda da, erkeklerde de görülme olasılığı aynıdır. Hastalık belirli bir yaş aralığına bağlı olmasa da, saçkıran hastalarının %60’ı, 20 yaşına erişmeden önce hastalığın ilk belirtileri ortaya çıkar. Saçkıran Hastalığının Nedenleri Nelerdir? Hastalıktaki saç dökülmesinin ana nedeni, hastanın bağışıklık sisteminin, hastanın kıl foliküllerini hastaya aitmiş gibi algılamaması, yabancı olarak tanıması ve reddetmesidir. Bununla beraber, hastanın neden sadece belirli bölgelerinde bu durumun baş gösterdiği ve dökülen kılların neden yeniden büyüyebildiği bilinmemektedir. Hastalığın bağışıklık sistemine bağlanması, akıllara, saçkıran hastalığı olan kişilerin diğer özbağışıklık hastalıklarına da sahip olma ihtimallerini getirebilir. Tiroid, şeker hastalığı, addison ve vitiligo gibi özbağışıklık rahatsızlıkları, saçkıran hastalarında, sağlıklı bir insana göre daha kolay gelişme oranına sahiptir. Saçkıran hastalığı bulaşıcı bir rahatsızlık değildir. Hastalık, vitamin eksikliğine veya beslenme bozukluğuna bağlanamaz. Ancak stres, derin üzüntü, gerilim, ayrılma ve kaza gibi olaylar hastalığı tetikleyebilir. Saçkıran Hastalığı için Uygulanan Genel Tedavi Yöntemleri Nelerdir? Belirtmeliyiz ki, aşağıdaki yöntemler sadece bilgi almanız açısından verilmiştir. Tedaviler kesinlikle dermatolog bir doktor tarafından uygulanmalıdır. 1) Steroid krem ve saçlı deri uygulamaları: Günde iki kez kel alanlara sınırlı bir zaman için steroid krem sürülür. 2) Steroid tablet uygulaması: Yüksek dozda steroid tablet, saçın yeniden büyümesini sağlayabilir. Fakat geçici bir tedavidir. Tedaviye ara verildiğinde veya tedavi bırakıldığında saçkıran genellikle nükseder. 3) Lokal steroid enjeksiyonları uygulaması: Kafa derisinde ve kaşlarda uygulanmaktadır. Saç ve kaş kaybı küçük yamalar şeklinde olduğunda uygulanan en etkili tedavi yaklaşımı olduğu bir çok çevrede kabul görmektedir. 4) Ditranol krem uygulaması: Ditranol krem psoriasis adında, farklı bir deri hastalığında kullanılır. Deride irritasyona sebep olan krem, bazen kel alanlardaki saç büyümesini uyarabilir. 5) Kontakt duyarlandırıcı uygulaması: Hastada, kimyasal bir madde ile alerji oluşturmayı esas alır. Kel olan bölgeye bu kimyasalın çok düşük konsantrasyonu – genellikle haftada bir kez - uygulanır. Bu uygulama hafif derecede inflamasyonu devam ettirmek için yeterlidir. 6) Ultraviyole ışık uygulaması: Deri, alınan bir tablet veya uygulanan bir krem yoluyla ışığa hassas duruma getirilir. Sonra kel alanlar, birkaç ay boyunca, haftada iki veya üç kez, ultraviyole ışığa maruz bırakılır. 7) Minoksidil losyon uygulaması: Losyonun kel bölgelere uygulanması, saç büyümesi konusunda, bazı hastalara yardımcı olabiliecek niteliktedir. Minoksidil erkek ve kadınlardaki saç dökülmeleri konusunda FDA tarafından onaylı bir ilaçtır. Saç köklerine, bilinmeyen bir şekilde etki eden minoksidil, bazı hastlarda, cılızlaşmış saç köklerini canlandırır ve saçların tekrar kalınlaşmasını sağlar. Minoksidil’in satışı, Rogaine, Kirkland gibi markalar aracılığıyla yapılır.
Etiket Saç Dökülmesi şeker hastalığı kellik kıl folikülleri saç dökülmesi ve stres saçkıran saçkıran tedavi yöntemleri saçkıran tedavisi stres ve saç dökülmesi Saçkıran Hastalığı için Uygulanan Genel Tedavi Yöntemleri Nelerdir? Saçkıran Hastalığının Nedenleri Nelerdir? Saçkıran Kimlerde Daha Sık Görülür?
Alopesi tıp dilinde saç kaybı anlamına gelmektedir. Alopesi areatada ise saçlarda aniden yuvarlak saçsız alanlar oluşturacak şekilde dökülme olmasıdır.>:)>>>>Sitemize "Saç Kıran Bitkisel Tedavisi" konusu eklenmiştir. Detaylar için ziyaret ediniz.Beğendiğiniz tarifi paylaşmayı unutmayın :) http://www.nefiskektarifleri.net/sac-kiran-bitkisel-tedavisi/
0 notes
sifalihersey-blog · 7 years ago
Text
Kaşıntıya İyi Gelen Bitkiler, doğal çözümler
Tumblr media
Sebepleri çok değişik olsa da bazen vücudumuzun bazı yerlerinde kaşıntı hissederiz ve bu hissi gidermek için kimi vakit çok şiddetli şekilde cildimizi tahrip ederiz. Cildimizde hissettiğimiz kaşıntı deriyi tahriş etmenin yanında aşırı rahatsız edici bir duruma da neden oluyor.Kaşıntı anlık bir polen, toz, rahatsız edici bir yüzeyle temas gibi sorunlardan kaynaklanabildiği gibi, Proo-RIE-tus olarak malum, kaşıntılı cilt, sedef hastalığı yada dermatit döküntü yada başka bir durumun sonucu da olabiliyor. Bunun yanında bilhassa kaşıntılı cilt, karaciğer hastalığı yada böbrek yetmezliği gibi bir hastalıkların da emaresi olabilir.Bu bağlamda ciltte hissedilen her kaşıntının altında ciddi bir sorun olduğu ya da kaşıntının basit, önemsiz bir durum olduğu gibi bir netice çıkarılamaz. Durumun neden kaynaklandığı ve ne kadar mühim olduğu mevzusunda informasyon sahibi olmak için doktora başvurmak gerekiyor. Dolayısıyla cilt ya da deride kızarıklık, şiş yada döküntü olduğunda, kaşınma hissi de geçmiyorsa doktora başvurmak önerilir. Şu sebeple bilhassa uzun vadeli ve kronik kaşıntıların tıbbi yöntemlerle tedavi edilmesi gerekir.
Tumblr media
Kaşıntının emareleri nedir?Daha çok kol yada bacak bölgelerinde, vücudun her yerinde ya da ufak bir kısmında bir kaşıma ihtiyacı ortaya çıkabilir. Kaşıntıya sebep olan etkenler çok çeşitli olmak suretiyle sebebi belirlenemeyen kaşıntılar da vardır. Derhal her anlık kaşınma hissini bir kaşıntı olarak adlandırmamak gerekir. Bu bakımdan kaşıntı emarelerini sıralayalım;Ciltte kızarıklık,Ciltte, deride kir, sivilce ve kabarıklık oluşması,Cildin kuruması ve çatlaması,Pul pul dökülen deri görüntüsü kaşıntı emareleri olabilir.Kimi vakit kaşıntı uzun sürebiliyor ve çok şiddetli olabiliyor. Bu durumda aşırı kaşıma sonucu da deriye zarar vermek, kanama, kızarıklık olabiliyor. Oldukça uzun devam eden ve devamlı sertliği artan kaşıntı durumlarda en doğru yol zaman kaybetmeden doktora başvurmaktır. Zira hem cilde zarar verebilir hem de bir enfeksiyon başlangıcı olabilir.Kaşıntının sebepleri nedir?Pek çok sağlık problemi ya da hastalık gibi kaşıntının da birçok sebebi olabilir. Kişinin iç organlardan birisinin rahatsızlığı, alerji ya da ciltte enfeksiyon olmak suretiyle yüzlerce kaşıntı sebebi olabilir. Zira vücudun her tarafını kaplayan en büyük organ deridir ve deride meydana gelen bu kaşıntı durumu uzmanlara gore 5 binden fazla sebepten kaynaklanıyor olabilir. Bu bakımdan en sık karşılaşılanları saymak kafi olabilir.
Tumblr media
Cilt kuruluğuCildimizin doğal dengesini koruyabilmesi için yeterince nemli, esnek olması gerekiyor. Yeterince su içmediğimizde, sıvı tüketmediğimizde, kimyasal içerikli ürünlerle cildi temizlediğimizde, yeterince sağlıklı nemlendiriciler kullanmadığımızda cildimiz kurur. Kuruyan cilt, genel anlamda parlak ve kırmızıdır. Bilhassa kış aylarında kapalı ortamlarda uzun saatler süresince kalmak, kalorifer, klima ve sobaların yakılmasıyla beraber ortamdaki havanın kuruması cildimizin de neminin azalmasına neden olur. Bu şekilde cilt kurumalarında kaşıntı, kızarıklık ve pul pul dökülme görülür.Cilt hastalıklarıKişinin cildinin kendine özgü özellikleri, genel sağlık durumu da kaşıntıyı tetikliyor olabilir. Bazı cilt hastalıkları deride kaşıntıya sebep olur. Bilhassa egzama, kurdeşen, suçiçeği gibi hastalıklar ciltte kaşıntıya neden olur.İç hastalıklarBazı kaşıntılar kişinin iç organlarındaki anomalilerden, rahatsızlıklardan meydana gelmektedir. Mesela lösemi, karaciğer hastalıkları, böbrek yetmezliği gibi iç hastalıkları ciltte kaşıntıya neden olabiliyor. Bunlara ek olarak; kanser, tiroit bezi hastalıkları başta olmak suretiyle pek çok iç hastalıklar kaşıntıya yol açabilir.Sinirsel bozukluklarPek çok şahıs “sinirden kaşınıyorum” ifadesini duymuştur ya da bizzat kendisi de yaşamıştır. Multipl skleroz, diyabet, sinir sıkışması ve zona (herpes zoster) gibi sinir sistemini etkileyen hastalıklar ciltte kaşıntıya neden olabiliyor ve o durum geçmeden kaşıntı da geçmiyor.Alerjiye ve tahrişe sebep olan faktörlerKimyasal maddelerin kullanıldığı temizlik malzemeleri, kozmetik ürünler, yünlü, tüylü giysiler ya da kullanılan vasıta gereçler, ilaçlar, bazı gıdalar ve bitkiler kişinin cildinde kaşıntıya neden olabiliyor. Bilhassa de daha duyarlı cilde haiz olan kişilerde alerjik astım hastalarında bu şekilde problemler sık sık görülüyor.Kaşıntıya hangi bitkiler iyi gelirKaşıntı gibi bir sorununuz olduğunda ilk olarak akla gelmesi ihtiyaç duyulan yöntem elbet ki doktora başvurmaktır. Doktorun yapacağı tetkikler ve testler yardımıyla kaşıntının sebebi belirlenecek ve ona gore bir tedavi uygulanacaktır. Sadece biz sizinle evde bulunan, neredeyse her mutfakta yer edinen doğal çözümler üstünde duralım.
Tumblr media
LimonLimon; antiseptik, anestetik, anti-enflamatuar ve anti-tahriş edici özelliklere haiz olan olağanüstü bir gıda maddesidir. Bununla beraber limon; sitrik asit ve asetik asit de içermekte, bundan dolayı da kaşıntı sorunları için doğal bir çözüm olabilmektedir. Bunun için limon suyunu bir pamuk yardımıyla cildin kaşınan bölgesine uygulayın. Sadece bu işlemi gece yatmadan ilkin hayata geçirmeye çalışın, şundan dolayı cildinize limon suyu sürdüğünüzde kesinlikle güneşe çıkmamalısınız. Aksi halde ciltte kir oluşabilir.Elma sirkesiTıpkı limon gibi antiseptik, anti-kaşıntı, antifungal özelliklerinden dolayı, kaşıntıdan kurtulmak için elma sirkesinden yararlanmak mümkündür. Sadece elma sirkesini cilde direkt olarak uygulamak yerine ılık banyo suyuna bir iki bardak elma sirkesi eklemek ve pamuk yardımıyla kaşıntı olan kısımlara uygulamak daha doğru olacaktır. Ya da elma sirkesi su ile inceltilip pamukla cilde sürülebilir.
Tumblr media
Yulaf ezmesiYulaf ezmesinin cildi rahatlatıcı, bir ferahlık verici tesiri vardır. Anti-tahriş, anti-inflamatuar ve yatıştırıcı özellikler içeren yulaf ezmesini kaşıntı şikayetlerinde cilde uygulamak önerilir. Bunun için küveti su doldurup suyun içine bir miktar yulaf ezmesi katmak ve bu suyun içinde ortalama otuz dakika kalmak önerilir. Sadece sıcak su kaşıntıyı artırıcı tesir yaptığından su sıcak değil ılık olmalıdır.Soğuk su ve buzCilt ve deride hissedilen kaşıntıları gidermek için soğuk su ve buz ergonomik ve etkili alternatiflerdir. Gözler de dahil olmak suretiyle vücudun derhal her bölgesinde meydana gelen kaşıntılarda o bölgeye soğuk su uygulamak, buz kompresi yapmak hem kaşıntıyı hem de kaşınmanın yol açmış olduğu sızıyı geçirir.
Tumblr media
KekikKaşıntı karşıtı bitkisel, doğal ürünlerden birisi de kesinlikle kekiktir. Şundan dolayı kekik; anestezik ve anti-inflamatuar özelliklere haiz olan timol adlı maddeyi bünyesinde bol miktarda barındırmaktadır. Kekiğin muhteviyatında bulunan timol, kaşınmaya sebep olan inflamasyonu azaltıcı tesir gösterir. Kaşıntı durumunda kekiğin yemeklerde kullanılarak tüketilmesi ya da kekik yağının inceltilerek kaşıntı olan bölgeye sürülmesi kaşıntıyı giderecektir.
Tumblr media
Nane yağıRuhsal, zihinsel ve fizyolojik olarak rahatlatıcı bir etkiye haiz olan nane yağı; anti-enflamatuar, antiseptik, analjezik ve dermatit özelliktedir. Bu bakımdan alerji, uyuz yada stresin neden olduğu kaşıntıyı rahatlatıcı ve tedavi edici tesir gösterir. Kaşıntılardan nane yağıyla kurtulmak için ılık su ile doldurulan küvete, birkaç damla nane yağı ekleyip bu suyun içinde ortalama otuz dakika kalmak önerilir.KarbonatKarbonatın kaşıntılı ve döküntülü deri tedavisinde etkili olduğu tüm dünyada malum bir gerçektir. Kaşıntı olan kısma bir tutam karbonat dökmek ya da banyo suyuna karbonat karıştırıp bu suyun içinde bir süre kalmak kaşıntıyı giderecektir. Read the full article
0 notes
hastaliksaglikvideolari · 8 years ago
Text
KAŞINTI, Alerji, Barsak Mantarı, Faydalı Bakteriler, Zararlı Bakteriler, ibrahim Gökçek
KAŞINTI, Alerji, Barsak Mantarı, Faydalı Bakteriler, Zararlı Bakteriler, Deri Hastalıkları,, http://www.dogaltedavi.net, 02126212165, http://www.bitkiseltedavi.com, Doğal Tedavi, Bitkisel Tedavi, Fitoterapi,Alternatif Tıp, Aromaterapi, Homeopati, Şifalı Bitkiler, Doğadan, Doğa, Bitkisel, Eczane, Deva, Hastalıklar, İlaçlar, Şifa, Bitkisel İlaç, Herbalist, Kronik, Akut Sağlık Videoları Tedavi Videoları, sifa market, sifali bitkiler
0 notes
mucizevialoevera-blog · 8 years ago
Photo
Tumblr media
Tıbbi Sarısabır Bitkisi Olarak da Bilinen Aloe Vera
İçeriği açısından Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından araştırılmaya elverişli bulunmuş bir bitkidir.
Böylece “seçilmiş tıbbi bitkiler” başlığı altında incelemeye alınmıştır. İncelemeye alınmasının en önemli sebeplerinden bir tanesi,
Haricen ve dâhilen kullanımında tedavi edici özelliğini artıran doğal polisakkarit oranının üst seviyede olmasıdır.
Polisakkaritler katıksız antibiyotik olduklarından vücudu güçlü tutar. Antihistaminik yani alerji engelleyici yapılarından dolayı cildi tekrar yapılandırarak, nem bariyeri oluştururlar.
Buna rağmen herkeste farklı etkiler içerebilmektedir. Alerji yapıcı özelliği de bir hayli fazladır. Bu durumda tıbbi yardım almak gerekir.
Ana yurdu Güney Afrika ile Yemen olan Aloe Vera, Türkiye’de (Güney ve Güneydoğu Bölgelerinde yabani olarak) sıcak ve tropik iklimli alanlarda yetişmektedir.
Süs otu olarak da kültürü yapılmaktadır. 250 den fazla çeşidi olan Aloe Vera, sağlık açısından kullanılabilen bir kaç türü vardır.
Tohumla çoğaltılması zordur. Bu nedenle Aloe Vera üreticiliği körpe yaprak sürgünlerini farklı yere ekmek “çelikleme” yöntemiyle yapılır.
Kimyevi gübre ve ilaç kullanılmayan “organik tarım metotları” kullanılarak üretim yapılır. Güney Amerika, Meksika ve Hint Adalarında ticari kullanım için ekilen yüzlerce dönüm Aloe Vera tarlaları bulunmaktadır.
Mucizevi Özelliklerininin
Bitkisel tedavi alanındaki başarısı, tıbbi tedavi edici özelliği bu bitki türünün ekim alanlarının her geçen sene artmasına sebep olmuştur.
Aloe Vera bitkisinin bünyesinde olan on iki vitamin, yirmi mineral, on sekiz amino asit ve türlü enzimler büyük düzeyde korunarak özel yöntemlerle hazırlanmaktadır.
Bünyesinde bulunan bu mineraller, vitaminlerin etkisini artırır, doku oluşumu amacıyla protein üretirler ve besinlerle alınan yağ ile şekerin sindirilmesine yardım ederler.
Tıbbi tedavi ile güzellik alanlarında kullanılmakta olan Aloe Vera jel içinde
A, B grubu, C, E vitaminleri ile folik asit, demir, kalsiyum, çinko, selenyum, magnezyum, fosfor, krom mineralleri bulundurur.
Bünyesinde barındırdığı Acemannon maddesinin direnç sistemini güçlendirmedeki etmeni tartışılmaz.
Bitkinin başta kanser tedavi edilmesi sırasında çöken bağışıklık sistemine destek olmadaki başarısı gayri resmi olarak uzmanlarca ispatlansa da çalışmalar halen devam etmektedir. Bu konuda fare deneyleri çalışmaları ile başlanmıştır.
Ufak yaralar ve yanık, böcek sokmaları, hemoroit ve mantar benzeri ağrılı, kaşıntılı deri problemlerinde rahatlık sağlaması bilinen özelliğidir.
Aloe Vera Jel Şurubu
Bunun dışında, Aloe vera jel yardımcı bitkiler ile desteklenmiş Aloe Vera şurubu kimyevi ilaçların bağırsaklarda meydana getirdiği hasarları ve yanı sıra,
Bağırsak mantarlarının tedavisinde, midedeki hazım problemlerinde, reflü sıkıntısında, kabızlık şikâyetinde tüketildiğinde pozitif neticeler veren gıda desteği olarak bilinmektedir.
Doğuştan olmayan diyabetler de ( tip2 ) insülini dengelemede yardımcı olur. Şeker düşürücü etkisinden dolayı tip 2 diyabet hastaları günlük şeker düzeylerini mutlaka kontrol etmelidir.
Doğuştan gelen tip 1 diyabet olarak tanımlanan şeker hastalığında kullanılması önerilmiyor.
Bu gibi Sistemik hastalıklarda kullanmak isteyenler kesinlikle DOKTOR tavsiyesi almadan KULANMAMASI önerilir.
Unutulmaması gereken en önemli konu Aloevera tedaviye destek amacının olduğudur. Bu nedenle ilaç değil takviye bir bitkisel materyaldir.
Ayrıca Aloe Vera jel üretimden tüketime kadar geçen aşamada kesinlikle bilinen ve kendini kanıtlamış ürünlerin alınması ve kullanılması gerekir.
Bu yazı bağımsız kaynaklardan www.mucizevialoevera.com için derlenerek hazırlanmıştır. İzinsiz veya kaynak gösterilmeden kullanımı yasaktır.
0 notes
alternatif-tip · 8 years ago
Link
BAĞIRSAK FLORASI,Probiyotikler
Bağırsaklar alan olarak 300 -400 m2 büyüklüğünde, yani bir top sahasının yarısından biraz daha büyüktür. Bağırsak florasında bilinen 500 tur bakteri mevcuttur ve bunlar 100 trilyon arasında yekun tutar ve insandaki hücrenin 10 katıdır. Bunlar genellikle kalın bağırsaktadır. Sağlıklı bir insanda bağırsak florasındaki bakterilerin % 98'i faydalı olup yediğimiz besinler-deki proteinleri aminoasitlere, karbonhidratlar, disakkaritlere ve yağları yağ asitlerine dönüştürürler.
Örneğin proteinler 30 000-300 000 molekülden oluşur ve bunu amino asitlere (tek moleküle) enzimler veya bakteriler aracılığı ile dönüşürler. Faydalı bakteriler bir taraftan besinleri parçalayarak moleküllere ayırırken diğer taraftan da BC (Folikasit), B2, B6, B12 ve K-Vitamini üretirler. Aşırı et, peynir, yumurta ve mamulleri yiyen kişilerin sindirim organları zamanla yeterince ve kaliteli enzim salgılayamazlar ve bakterileri de görevlerini yapamayınca sindirim problemleri başlar. Faydalı bak*terilerin oranının azalması ile onların yerine patojen (hastalık yapan) bakteriler, virüsler, mantarlar ve parazitler yerleşir ve dengeler bozulur. Kişide immün zafiyeti (bağışık sistemi), alerji, enfeksiyona karşı dayanıksızlık, iltihaplı hastalıklar vb. rahatsızlıklar ortaya çıkar. Probiyotikler: Bağırsak mukazasını (bağırsak duvarını ) zararlı maddelerden korur. Bağışıklık sistemini güçlendirir. BC (Folikasit), B2, B6, B12 ve K-Vitamini üretirler. Yiyeceklerin hazmını kolaylaştırır, Mantarların ve bakterilerin üretmiş olduğu toksik maddelerin kana geçmesini engeller. - Bağışıklık sistemini güçlendirmek. Kronik iltihaplı hastalıkların oluşmasını önler. İshali kabızlık, şişkinlik ve gaz oluşumunu önler. Matar ve bakterilerin üretiği toksik madeler başağrısı, migren, depresyon, panik atak gbi rahatsızlılara sebep olur, propbiyotikler bunu önler. Yaşlanmayı ve hatta kanser gibi ağır hastalıkları önler. Lenf sisteminin % 85'i bağırsaklardadır, lenf sistemini güçlendirirerek kokuşmayı önler. Kalın bağırsaklarda 500 tür ve miktar olarak 100 trilyon civarında ve de ağırlık olarak takriben 1,5 kg bakteri ve mantar bulunur. Bakterilerin bir kısmi fecesle (dışkı ) ile dışarı atılır ve bu yolla dışarı atılan bakteri oranı bir yılda 70 kg.ı bulur. Bakteriler protein artıklarını parçalayarak moleküllere ayıran bakteriler (bakteroides, proteus, E. coli, ve clostrium gibi) ve karbonhidrat artıklarını parçalayarak moleküllere ayıran bakteriler (Bifidobakterium, laktobacillus ve streptokokçu faecalis gibi) arasında bir denge vardır. Faydalı bakterilere probiyotikler denir. Gökçek İksir ve Gökçek Tonik probiyotiklerin çoğalmasını sağlar. Zararlı bakteri ve mantarları yokeder. Antibiyotik ilaçlar, konserveli besinler, hazır yiyecekler (hamburger , Cheesburger vb.) asitli içecekler, (cola, fanta vb.) aşırı hayvansal besin, siyah çay ve kahve faydalı bakterilerin azalıp zararlı bakterilerin çoğalmasına neden olur. Böylece zamanla E. coli, enterokokken ve clostridin gibi bakte*rilerin oranı aşırı artar. Buda başta alerji olmak üzere birçok hastalığın ortaya çıkmasına neden olur. Manchester mikrobiyolojik araştırmalar merkezinden Dr. M. Moradı10 alerjik rahatsızlıkları olan ve 10 alerjik rahatsızlıklar olmaya bir yasındaki bebekler üzerinde araştırma yapmıştır. Bu araştırmalarda alerjik rahatsızlıkları olanların kalın bağırsaklarında yüksek oranda clostridium difficile tespit edilmiş ve bu bakterinin de igG oranını yükselttiği görülmüştür. Berlin Postam'dan Dr. Habil Jurgen Schulz bağırsak florasının bebeklerin doğduktan sonra anne sütü, inek sütü veya mama ile beslenmelerine göre şekillendiğini tespit etmiştir. Buna göre anne sütü ile beslenen çocukların bağırsak içeriğinin pH-Değeri 3,5-5 arasında ve mama ile beslenenler de ise pH-Değerinin 7 veya hafif üzerinde olduğunu tespit etmiştir.Sindirim organları günde ortalama 7 -8 litre salgı (enzimler, hormonlar, vitaminler, asitler ve alkalik maddeler) üretir. En ideal enzim pH-Değerinin 4,5-6,5 arasında olması halinde salgılanır. PH-Değerinin nötre, yani 7'ye yakın olması halinde enzimin kalitesi %70'lere vara oranda düşer. Buda kişinin yediklerini sindirmeden çıkarması demektir, yani besinlerdeki vitaminler, mineraller, aminoasitler, yağ asitleri ve glikozlardan yeterince istifade edemez. Bağırsaklardaki pH-Değerini nötrlü bir ortamda seyri halinde proteinler aminoasit yerine biyojen aminlere dönüşürler ve bunlardan özellikle de histamin alerjiye sebep olur. İkinci olarak Amonyum (NH4+) yerine Amonyak (NH3) oluşur. Amonyak nötr olduğundan kolayca kana karışır, bu ise hücreler için bir zehirdir. Üçüncü olarak faydalı bakterilerin yeterince B-Vitaminleri üretememesi nedeniyle Homocystein elimine edilemez, bu ise oldukça tehlikeli maddedir. Homocystein LDL-Kolesterolünü oksitler ve yabancılaşan kolesterolü makrofaj yiyerek süngersi artık maddeler oluşur ve bu da damarların iç yüzeyine yığılarak damar sertliğine sebep olur. Bu da ilerleyen süreç içinde başta beyin kanaması ve kalp enfarktüsüne sebep olur (OMZ 3.03.4). Dördüncü olarak bağırsaklarda faydalı bakterile*rin antibiyotik ilaçlar nedeniyle azalmasından dolayı onun yerine tehlikeli mantarlar çoğalır ve artan mantarlar zehirli gazlar ve zehirli alkoller üretirler ve bunların karaciğer tarafından arıtılması Sindirim organlarını yorar ve asli görevini yapamayan sindirim organları yıpranır. Beşinci olarak bağırsak florasının bozulması zamanla pankreas, karaciğer, mide ve bağırsakların ürettiği enzimin kalitesinin düşmesi nedeniyle kişide yağ-, protein- ve karbon hazımsızlığı nedeniyle kişide yağlanma, şişmanlık, damar sertliği ve alerji gibi hastalıklar ortaya çıkar. Ayrıca bağırsak florasının bozulmasına dişeti iltihaplanması, lef bezelerinin iltihaplanması, alkol, sigara, aşırı kahve ve aşırı siyah çay içmede sebep olur. Akut pankreatitte bağırsaklar 30.000 Daltona varan orandaki büyük moleküllerin dahi geçmesi için kanalları büyütür. Enzimlerin kalitesi düştüğünden besinleri tam sindirilmez ve bu nedenle bağırsaklar geçişleri kolaylaştırmak için kanalları (virüsler) genişletir. Böylece tam sindirilmemiş besin maddeleri absorbe edilir ve bu alerjiye sebep olur. şayet kana sadece besin maddeleri geçmez aynı zamanda Candida albicans isimli maya mantarı da kana geçerse ve bu kan dolaşımın iflası ve yani ölüm demektir. Altıncı olarak Bir diğer önemli faktör ise Midenin ağır katkı maddesi içeren besinler (konserveler, çicolata, kek vb.) ve soft içecekler (cola, fanta vb.) nedeniyle tahrip olur. Böylece zamanla çok kolay gastrit (mide İLTİHAPLANMASI, mide mukozası İLTİHAPLANMASI) oluşur. Bu nedenle Mide yeterince intrinsic faktörü (sialinasitli glukoprotein) salgılayamaz. İntrinsic faktörü B12-Vitamini, Folikasit, Methionin ve minerallerin bağırsaklar tarafından absorbe (emilme) edilmesini sağlar. Yani nasıl ki diyabet hastalan için ensülin önemli ise besinlerin sindirilmesi için de intrinsic faktörü o kadar önemlidir. intrinsic faktörünün yetersizliği vitamin ve mineral yetersizliğine sebep olur. Neticede birçok hastalık ortaya çıkar ve bun*lardan bazıları: Alerji, deri hastalıkları, sindirim organlarındaki rahatsızlıklar, vb hastalıklar ortaya çıkar. (Nhp 12.03.1722) Bağırsak florasının ideal şekilde olabilmesi için Gökçek İksiri, Gökçek Tonik veya ZYE iyi gelir ve birazda keten-, çörek-, elma- ve limon preparatlarının faydası vardır. Bağırsak florası ve kılcal kan dolaşımı sağlıklı yaşayabilmek için çok önemlidir. Çünkü vitamin, mineral, aminoasit, enzim, glikoz, vb, besleyici maddenin hazırlanması, hücrelere ulaşması ve de mikroplarla mücadele eden makrofaj, T ve B- Hücreleri gibi savunma mekanizmalarının hücre aralarında dolaşması buna bağlıdır.Tabii doğru beslenirseniz tedavi sürecide o oranda kısalır. Asla peynir yememeli, çünkü asidoza ve iltihaplanmaya sebep olur.Siyah çay, kahve ve kola içilmemeli, çünkü bağırsakları kurutur ve vitamin, mineral ve aminoasitlerin alımını (absorbesini) önler.Alkol ve sigaranın zararları belli kanser, damarların yağlanması vb, artı uzun süre bira içilirse cinsel ikdidarsızlık ve hatta kısırlığa sebep olmaktadır.Sucuk salam sosis gibi et mamullerine 5-6 ay ara vermek gerekir (sade temiz et az yenilebilir) çünkü asidoza sebep olmaktadır.Bu da birçok hastalığın ana kaynağıdır.Akşam yemeği yerine yoğurt, meyve veya salata yenilebilir veya sebze çorbası içilebilir.Hayvansal besinler, patates, tahıl (beyaz pirinç), bakliyat ve hamurlu yiyecekler, özelikle de tatlılar akşam yenirse tam sindirilmez ve zamanla problemlere sebep olur.Ne kadar beyaz pirinç, patates, hamurlu yiyecekler, tatlı yiyecek ve içecekler, o kadar yağ oluşturur.Çünkü nişasta glikoza (şekere) dönüşür, şekerde yağa dönüşerek vücutta depolanır.Şeker ve antibiyotikler bağırsak mantarları çoğaltır, mantarlar ise her türlü hastalığı tetikler.Tatlı deyince akıla baklava, çikolata, dondurma vs gelir, kavun, karpuz ve üzümde tatlıdır ve bunlarda mantarı tetikler, çünkü aşırı şeker içeriler. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
gdfg5345-blog · 8 years ago
Text
Bitki çaylarının faydaları
Bitki çaylarının faydaları Çok eski tarihlerden beri kullanılan bitki çaylarının bilinen bir çok faydası var. Bitki çaylarının genellikle kaynamış suda bir kaç dakika demlemeye bırakılarak içilmesi önerilir. Bir çok hastalığın tedavisinde yardımcı olarak kullanılan bitkiler kesinlikle bir uzmana danışılarak tüketilmelidir. Şifa deposu olan bitkiler eğer bilinçsizce kullanılırsa zararlı da olabilir. Yeşil çay Güçlü bir antioksidandır, kansere karşı koruma sağlar, kötü kolesterolü düşürür, kalp sağlığına iyi gelir, kan basıncını düşürür, diş çürüklerini önler, diş eti hastalıklarına karşı koruma sağlar, metabolizmayı hızlandırır, kilo vermeye yardımcı olur, bağışıklık sistemini güçlendirir. Papatya çayı Uyku bozuklukları tedavisinde kullanılır, romatizmal rahatsızlıklar için kullanılır, deri döküntüsüne yol açan cilt hastalıklarının belirtilerini hafifletir, gastrit ve ülseratif kolit tedavisinde kullanılır, sabah bulantılarını hafifletir, alerji belirtilerini azaltır, stresi azaltır mide kasılmalarını engeller, kaygıyı azaltır ve genel bir rahatlama sağlar, bağırsak sorunlarını giderir, bağırsak iltihaplanması tedavisinde yardımcı olarak kullanılır, kasları gevşetir, krampları azaltır, diş eti hastalıklarını önler, sakinleştirir, karaciğeri çalıştırır, adet dönemi kasılmalarını hafifletir, bağışıklık sistemini güçlendirir, apse tedavisinde gargara suyu olarak kullanılır. Rezene çayı Hazımsızlık, mide ağrısı, gaz ve sindirime bağlı diğer problemler için içilebilir. Ancak rezene çayının, diğer bitki çaylarında olduğu gibi, fazla tüketiminin bazı yan etkileri olabileceğini unutmayın. Mısır püskülü çayı Etkili bir idrar söktürücüdür, mesane enfeksiyonlarının tedavisine yardımcı olur, prostat iltihabına iyi gelir, idrar yolu enfeksiyonunun tedavisinde kullanılır, böbrek taşlarına karşı geleneksel olarak kullanılmaktadır, kalp sağlığını korur, diyabet hastalarında kronik yorgunluğa iyi gelir, yüksek tansiyonu düşürür. Amerikan yerlileri tarafından çeşitli enfeksiyonlara karşı kullanılan mısır püskülü Çin’de ise diyabete karşı geleneksel olarak tüketilen bitkisel ürünler arasında yer almaktadır. Isırgan otu çayı İdrar söktürücüdür, yüksek miktarda demir içerir, anemi tedavisinde yardımcı olarak kullanılır, sindirim sistemini ve diğer organları temizler, artrit semptomlarını hafifletir, idrar yolu enfeksiyonlarının tedavisinde kullanılır, karaciğeri temizler böbrekleri temizler, öksürüğe iyi gelir, bağışıklık sistemini güçlendirir, soğuk algınlığına iyi gelir, saman nezlesinin tedavisinde kullanılır, sindirimi düzenler . Latince `iyileştirmek` anlamına gelen ada çayı Zararlı toksinlerin vücuttan atılmasını sağlar, beyin fonksiyonlarını geliştirir, bronşit ve astım belirtilerini hafifletir, karaciğeri temizler idrar yolu enfeksiyonunun tedavisine yardımcı olur, aşırı terlemeyi azaltır, stresi azaltır, sakinleştirir, menopoz sonrası belirtileri hafifletir, saçların beyazlamasını yavaşlatır, mantar enfeksiyonlarına karşı kullanılır, hafızayı güçlendirir, Alzheimer’a karşı yardımcı olarak kullanılır, kan şekerini düşürür, dişeti iltihaplanmasına karşı kullanılır, ağız yaralarının tedavisinde kullanılır, sinirsel baş ağrısını hafifletir, safra kesesini çalıştırır, gargara suyu olarak kullanılır, boğaz ağrısını alır. Biberiye çayı En çok hazımsızlık ve kabızlık gibi sindirim sistemi rahatsızlıklarında kullanılan biberiye çayı; hafızayı güçlendirir, konsantrasyonu arttırır, toksinlerin vücuttan atılmasını hızlandırır, bağışıklık sistemini güçlendirir, kan dolaşımını arttırır, beyin ve kalp gibi hayati organlara daha fazla oksijen taşınmasını sağlar, baş ağrısı ve migren ağrılarını hafifletir, stresi azaltmaya yardımcı olur. Hibiskus çayı Kafeinsiz olan ve yüksek C vitamini içeren hibiskus bağışıklık sistemini güçlendirir, tansiyonu düşürür, tip 2 diyabette yüksek kan basıncını düşürmek için kullanılır, antioksidandır, kolesterolü düşürür, mide kanserine karşı koruma sağlar, şişliği alır, sindirim sistemini çalıştırır, kalp ve karaciğer hastalıklarına karşı kullanılır, kilo vermeye yardımcıdır. Melisa çayı Nane familyasından olan melissa bitkisi uyku sorunlarında kullanılır, sinirleri yatıştırır, stresi azaltır, mide rahatsızlıklarını azaltır, sindirim sorunlarına karşı kullanılır, gaz giderir ateş düşürür, ter atılmasını sağlar. Kekik çayı Yaklaşık 350 farklı türü bulunan kekiğin çayının antioksidan etkisi vardır, öksürüğü alır, hazımsızlığı giderir, vücut için gerekli mineralleri içerir, boğaz ağrısını alır, ağız içi yaraları geçirir, dişeti hastalıklarına iyi gelir, antiseptiktir, soğuk algınlığına iyi gelir, gargara suyu olarak kullanılır, ,şişkinliği ve gazı alır stresi azaltır ve iyi hissettirir, romatizma ağrılarını hafifletir, baş ağrısını geçirir. Maydanoz suyu Demir eksikliği problemi olanlar için çok faydalıdır, grip ve nezleye iyi gelir, adet kanamalarını kolaylaştırır ve adet ağrılarına iyi gelir, çok iyi bir idrar söktürücüdür, kronik prostat hastası olan erkeklere iyi gelir, kandaki oksijen oranını arttırarak böbrekleri, karaciğeri ve idrar yollarını temizler. Sarımsak çayı Yüksek tansiyon yani kan basıncını düşürür, oldukça önemli bir antibiyotiktir, vücudu hastalıklara karşı korur, mikroplarla savaşır, çok eski yıllardan beri tüberküloz hastalığını tedavi etmek için kullanılmıştır, pek çok zararlı bakteri, virüs ve mantarın büyümesini engeller, sarımsağın içindeki allicin maddesi antifungal özellik kazanmasına sebep olmuştur, kanseri önlemeye yardım eder. özellikle prostat kanseri, mesane kanseri, mide kanseri, kolon kanseri ve göğüs kanseri gibi kanser türlerini engellemeye yardım eder, bağışıklık sistemini güçlendirir, grip ve soğuk algınlığı gibi kış hastalıklarına karşı koruma sağlar, kan şekerini düzenler, sivilce ve akne oluşumunu önler, damar sertleşmesine iyi gelir, gıda zehirlenmesini önler, yaraların çabuk kapanmasına yardım eder, saçdökülmesini önler, bronşite iyi gelir, güzel bir cilde kavuşmaya yardım eder, zayıflamak ya da kilo almamak için de kullanılabilir, bağırsak parazitlerini ve bağırsak solucanlarını düşürmeye yardım eder. Kuşburnu çayı Kan basıncını düzenler, romatizma ağrılarını hafifletir, kanserli hücrelerin yayılmasını yavaşlatır, kötü kolesterolü düşürür, şeker hastalığına karşı koruma sağlar, yüksek miktarda C vitamini içerir, bağışıklık sistemini güçlendirir, soğuk algınlığı tedavisinde kullanılır, cilde doğal parlaklık verir, doğal bir antioksidandır, idrar yolu hastalıklarına karşı koruyucudur, idrar söktürücü olarak kullanılır. Nane çayı Nane çayının buharını solumak burun tıkanıklığını giderir ve sinüsleri açar, boğaz kuruluğuna iyi gelir, gaz gidericidir, safra taşı çözer, mide bulantısını alır, kusmayı geçirir, mide ekşimesini azaltır, sindirime yardımcı olur, ağız kokusunu alır, kas ağrılarını hafifletir, kronik ağrıyı azaltır, soğuk algınlığının daha çabuk geçmesini sağlar, alerjik öksürüğe iyi gelir, astıma iyi gelir stresi azaltır, sakinlik verir hazımsızlığı giderir c vitamini yönünden zengindir, antioksidan etkisi vardır, omega 3 yağ asidi yönünden zengindir.?
0 notes
eavb33-blog · 8 years ago
Text
Bitki çaylarının faydaları
Bitki çaylarının faydaları Çok eski tarihlerden beri kullanılan bitki çaylarının bilinen bir çok faydası var. Bitki çaylarının genellikle kaynamış suda bir kaç dakika demlemeye bırakılarak içilmesi önerilir. Bir çok hastalığın tedavisinde yardımcı olarak kullanılan bitkiler kesinlikle bir uzmana danışılarak tüketilmelidir. Şifa deposu olan bitkiler eğer bilinçsizce kullanılırsa zararlı da olabilir. Yeşil çay Güçlü bir antioksidandır, kansere karşı koruma sağlar, kötü kolesterolü düşürür, kalp sağlığına iyi gelir, kan basıncını düşürür, diş çürüklerini önler, diş eti hastalıklarına karşı koruma sağlar, metabolizmayı hızlandırır, kilo vermeye yardımcı olur, bağışıklık sistemini güçlendirir. Papatya çayı Uyku bozuklukları tedavisinde kullanılır, romatizmal rahatsızlıklar için kullanılır, deri döküntüsüne yol açan cilt hastalıklarının belirtilerini hafifletir, gastrit ve ülseratif kolit tedavisinde kullanılır, sabah bulantılarını hafifletir, alerji belirtilerini azaltır, stresi azaltır mide kasılmalarını engeller, kaygıyı azaltır ve genel bir rahatlama sağlar, bağırsak sorunlarını giderir, bağırsak iltihaplanması tedavisinde yardımcı olarak kullanılır, kasları gevşetir, krampları azaltır, diş eti hastalıklarını önler, sakinleştirir, karaciğeri çalıştırır, adet dönemi kasılmalarını hafifletir, bağışıklık sistemini güçlendirir, apse tedavisinde gargara suyu olarak kullanılır. Rezene çayı Hazımsızlık, mide ağrısı, gaz ve sindirime bağlı diğer problemler için içilebilir. Ancak rezene çayının, diğer bitki çaylarında olduğu gibi, fazla tüketiminin bazı yan etkileri olabileceğini unutmayın. Mısır püskülü çayı Etkili bir idrar söktürücüdür, mesane enfeksiyonlarının tedavisine yardımcı olur, prostat iltihabına iyi gelir, idrar yolu enfeksiyonunun tedavisinde kullanılır, böbrek taşlarına karşı geleneksel olarak kullanılmaktadır, kalp sağlığını korur, diyabet hastalarında kronik yorgunluğa iyi gelir, yüksek tansiyonu düşürür. Amerikan yerlileri tarafından çeşitli enfeksiyonlara karşı kullanılan mısır püskülü Çin’de ise diyabete karşı geleneksel olarak tüketilen bitkisel ürünler arasında yer almaktadır. Isırgan otu çayı İdrar söktürücüdür, yüksek miktarda demir içerir, anemi tedavisinde yardımcı olarak kullanılır, sindirim sistemini ve diğer organları temizler, artrit semptomlarını hafifletir, idrar yolu enfeksiyonlarının tedavisinde kullanılır, karaciğeri temizler böbrekleri temizler, öksürüğe iyi gelir, bağışıklık sistemini güçlendirir, soğuk algınlığına iyi gelir, saman nezlesinin tedavisinde kullanılır, sindirimi düzenler . Latince `iyileştirmek` anlamına gelen ada çayı Zararlı toksinlerin vücuttan atılmasını sağlar, beyin fonksiyonlarını geliştirir, bronşit ve astım belirtilerini hafifletir, karaciğeri temizler idrar yolu enfeksiyonunun tedavisine yardımcı olur, aşırı terlemeyi azaltır, stresi azaltır, sakinleştirir, menopoz sonrası belirtileri hafifletir, saçların beyazlamasını yavaşlatır, mantar enfeksiyonlarına karşı kullanılır, hafızayı güçlendirir, Alzheimer’a karşı yardımcı olarak kullanılır, kan şekerini düşürür, dişeti iltihaplanmasına karşı kullanılır, ağız yaralarının tedavisinde kullanılır, sinirsel baş ağrısını hafifletir, safra kesesini çalıştırır, gargara suyu olarak kullanılır, boğaz ağrısını alır. Biberiye çayı En çok hazımsızlık ve kabızlık gibi sindirim sistemi rahatsızlıklarında kullanılan biberiye çayı; hafızayı güçlendirir, konsantrasyonu arttırır, toksinlerin vücuttan atılmasını hızlandırır, bağışıklık sistemini güçlendirir, kan dolaşımını arttırır, beyin ve kalp gibi hayati organlara daha fazla oksijen taşınmasını sağlar, baş ağrısı ve migren ağrılarını hafifletir, stresi azaltmaya yardımcı olur. Hibiskus çayı Kafeinsiz olan ve yüksek C vitamini içeren hibiskus bağışıklık sistemini güçlendirir, tansiyonu düşürür, tip 2 diyabette yüksek kan basıncını düşürmek için kullanılır, antioksidandır, kolesterolü düşürür, mide kanserine karşı koruma sağlar, şişliği alır, sindirim sistemini çalıştırır, kalp ve karaciğer hastalıklarına karşı kullanılır, kilo vermeye yardımcıdır. Melisa çayı Nane familyasından olan melissa bitkisi uyku sorunlarında kullanılır, sinirleri yatıştırır, stresi azaltır, mide rahatsızlıklarını azaltır, sindirim sorunlarına karşı kullanılır, gaz giderir ateş düşürür, ter atılmasını sağlar. Kekik çayı Yaklaşık 350 farklı türü bulunan kekiğin çayının antioksidan etkisi vardır, öksürüğü alır, hazımsızlığı giderir, vücut için gerekli mineralleri içerir, boğaz ağrısını alır, ağız içi yaraları geçirir, dişeti hastalıklarına iyi gelir, antiseptiktir, soğuk algınlığına iyi gelir, gargara suyu olarak kullanılır, ,şişkinliği ve gazı alır stresi azaltır ve iyi hissettirir, romatizma ağrılarını hafifletir, baş ağrısını geçirir. Maydanoz suyu Demir eksikliği problemi olanlar için çok faydalıdır, grip ve nezleye iyi gelir, adet kanamalarını kolaylaştırır ve adet ağrılarına iyi gelir, çok iyi bir idrar söktürücüdür, kronik prostat hastası olan erkeklere iyi gelir, kandaki oksijen oranını arttırarak böbrekleri, karaciğeri ve idrar yollarını temizler. Sarımsak çayı Yüksek tansiyon yani kan basıncını düşürür, oldukça önemli bir antibiyotiktir, vücudu hastalıklara karşı korur, mikroplarla savaşır, çok eski yıllardan beri tüberküloz hastalığını tedavi etmek için kullanılmıştır, pek çok zararlı bakteri, virüs ve mantarın büyümesini engeller, sarımsağın içindeki allicin maddesi antifungal özellik kazanmasına sebep olmuştur, kanseri önlemeye yardım eder. özellikle prostat kanseri, mesane kanseri, mide kanseri, kolon kanseri ve göğüs kanseri gibi kanser türlerini engellemeye yardım eder, bağışıklık sistemini güçlendirir, grip ve soğuk algınlığı gibi kış hastalıklarına karşı koruma sağlar, kan şekerini düzenler, sivilce ve akne oluşumunu önler, damar sertleşmesine iyi gelir, gıda zehirlenmesini önler, yaraların çabuk kapanmasına yardım eder, saçdökülmesini önler, bronşite iyi gelir, güzel bir cilde kavuşmaya yardım eder, zayıflamak ya da kilo almamak için de kullanılabilir, bağırsak parazitlerini ve bağırsak solucanlarını düşürmeye yardım eder. Kuşburnu çayı Kan basıncını düzenler, romatizma ağrılarını hafifletir, kanserli hücrelerin yayılmasını yavaşlatır, kötü kolesterolü düşürür, şeker hastalığına karşı koruma sağlar, yüksek miktarda C vitamini içerir, bağışıklık sistemini güçlendirir, soğuk algınlığı tedavisinde kullanılır, cilde doğal parlaklık verir, doğal bir antioksidandır, idrar yolu hastalıklarına karşı koruyucudur, idrar söktürücü olarak kullanılır. Nane çayı Nane çayının buharını solumak burun tıkanıklığını giderir ve sinüsleri açar, boğaz kuruluğuna iyi gelir, gaz gidericidir, safra taşı çözer, mide bulantısını alır, kusmayı geçirir, mide ekşimesini azaltır, sindirime yardımcı olur, ağız kokusunu alır, kas ağrılarını hafifletir, kronik ağrıyı azaltır, soğuk algınlığının daha çabuk geçmesini sağlar, alerjik öksürüğe iyi gelir, astıma iyi gelir stresi azaltır, sakinlik verir hazımsızlığı giderir c vitamini yönünden zengindir, antioksidan etkisi vardır, omega 3 yağ asidi yönünden zengindir.?
0 notes
hastaliksaglikvideolari · 8 years ago
Text
KAŞINTI, Alerji, Barsak Mantarı, Faydalı Bakteriler, Zararlı Bakteriler, ibrahim Gökçek
KAŞINTI, Alerji, Barsak Mantarı, Faydalı Bakteriler, Zararlı Bakteriler, Deri Hastalıkları,, http://www.dogaltedavi.net, 02126212165, http://www.bitkiseltedavi.com, Doğal Tedavi, Bitkisel Tedavi, Fitoterapi,Alternatif Tıp, Aromaterapi, Homeopati, Şifalı Bitkiler, Doğadan, Doğa, Bitkisel, Eczane, Deva, Hastalıklar, İlaçlar, Şifa, Bitkisel İlaç, Herbalist, Kronik, Akut Sağlık Videoları Tedavi Videoları, sifa market, sifali bitkiler
0 notes
hastaliksaglikvideolari · 8 years ago
Text
KAŞINTI, Alerji, Barsak Mantarı, Faydalı Bakteriler, Zararlı Bakteriler, ibrahim Gökçek
KAŞINTI, Alerji, Barsak Mantarı, Faydalı Bakteriler, Zararlı Bakteriler, Deri Hastalıkları,, http://www.dogaltedavi.net, 02126212165, http://www.bitkiseltedavi.com, Doğal Tedavi, Bitkisel Tedavi, Fitoterapi,Alternatif Tıp, Aromaterapi, Homeopati, Şifalı Bitkiler, Doğadan, Doğa, Bitkisel, Eczane, Deva, Hastalıklar, İlaçlar, Şifa, Bitkisel İlaç, Herbalist, Kronik, Akut Sağlık Videoları Tedavi Videoları, sifa market, sifali bitkiler
0 notes
alternatif-tip · 8 years ago
Link
HARPAGO Harpago, Teufelskralle, Harpagophytum procumbens (BRUCH), Syn: Harpago phytum burchellii DECNE Gut otu Şeytan pençesi Romatizma otu Romatizma ilacı Romatizma kökü Familyası: Susamgillerden, Pedaliengewâchse, Pedaliaceae Drugları: Harpago kökü; Harpagophyti radix Harpagonun yumru şeklindeki ikinci kökleri çay, tentür ev natürel ilaç yapımında kullanılır. Giriş: Susamgillerin bir alt grubu olan Harpagophytum!un bilinen iki alt türü vardır ve hemen hemen aynı maksatla ve şekilde kullanılırsa da en çok bilinen ve kullanılan türü Harpagophytum procumbens?dir. Diğer türler (Harpagophytum zeyheri) ancak laboratuarda incelendikten sonra aralarındaki fark anlaşılabilir. Güney Afrika?da kabileler arası savaşlarda yaralananları oranın yerli hekimleri bir ot kökü ile tedavi ederler. Bu durumu fark eden Alman asıllı çiftçi (NEHNERT) bitkiyi bulur ve ilaç fabrikaları bitkinin romatizma, mide ve bağırsak rahatsızlıklarına karşı etkili olduğunu tespit ederek üretime geçerler. Meyveleri kuruduktan sonra kolları geri doğru dönük, ucundaki dikenler de battığından Şeytan pençesi diye de, romatizmaya karşı kullanıldığından Romatizma kökü diye anılır. Botanik: Bitki sadece Güney Afrika ülkelerinden Namibya, Zambiya, Güney Afrika Angola, Sinbave gibi ülkelerde yabani olarak yetişen bitki günümüzde Namibya başta olmak üzere bazı ülkelerde büyük farmakoloji (ilaç) firmaları tarafından kültür bitkisi olarak büyük çiftliklerde (plantajlar) yetiştirilmektedir. Kökleri 10-20cm kalınlığında, 30-70cm uzunluğunda, ana kök ve onların 50-100cm derine, 100-200cm yanlara uzanan ince yan kökler ve arada bir 4-8cm kalınlığında, 15-25cm uzunluğunda, dışı esmerimsi veya esmerimsi kızıl renkli yumruları vardır ve asıl tıbbi olarak bu yumruları kullanılır. Gövde yerde sürünerek çevreye yayılan ve 100-150cm uzunluğundaki kollar oluşur. Yaprakları değişik sıra ile dizilmiş olup derin loplu, uzun saplı, üst kısmı grimsi yeşil renklidir. Çiçekleri yaprak diplerinden çıkan bir sap üzerinde, geri kısmı boru, ağız kısmı loplu ve lopların uçları pembemsi veya kırmızı renkli, geri kısmı pembe veya pembemsi sarı renklidir. Meyvesi 8-22cm uzunluğunda, odunsu, 10-15 uzun uzun kolları ve kollarda 4-8adet kanca şeklinde dikenleri bulunur. Hayvanlar ve insanlar bu kancalı odunsu, şeytan pençesi olarak biline kapsülden kurtulmak için tepinirler ve böylece ekilen kapsülden çıkan tohumları bilmeden toprağın içine sokarlar. Zamanı gelince bitki bu tohumlardan bulunduğu yere kök salar ve yeşerir. Yetiştirilmesi: Harpagonun yetiştiği yörenin iklimi Akdeniz iklimine çok benzemesi nedeni ile bu bitki Türkiye?nin Akdeniz bölgesinde muhtemelen yetiştirilebilir. Hasat zamanı: Sonbaharda sökülen, çıkarılan yumru kökler hemen fırça ile temizlendikten sonra 2-5m kalınlığında dilimlenerek kurutulur. Aksi halde birleşiminde yüksek oranda su ve şekerli maddeler içeren bitki bozularak kokar. Birleşiminde: Geniş bilgi: Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp isimli kitabımızda mevcuttur. Araştırmalar: Geniş bilgi: Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp isimli kitabımızda mevcuttur. Tesir şekli: Geniş bilgi: Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp isimli kitabımızda mevcuttur. Kullanılması: a) Araştırmalara göre başta; artroz, artrit, romatizmanın neden olduğu sırt, bel, omuz, boyun, kalça ve diz ağrılarına, sabah uyuşukluğu, kas romatizması, omurların deformasyonuna (spondylosis deformans, omurların yapısının bozulması ve kemiklerin erimesi) ve poliartritisi?e (birden çok eklemin iltihaplanması, şişmesi ve ağrıması ) karşı kullanılır. b) Komisyon E?nin 02.03.1989 tarih ve 43 nolu ve de 01.09.1990tarih ve 164 nolu Monografi bildirilerinde bşta; eklem rahatsızlıkları, iştahsızlık ve hazımsızlığa karşı kullanılır. c) Halk arasında sindirim rahatsızlıkları, kan hastalıkları, ateş, iştahsızlık, artroz, artritis, alerji, safra, karaciğer ve böbrek rahatsızlıklarına karşı kullanılır. Baş ağrısı, nevralji (sinirsel ağrılar(, yorgunluk, halsizlik ve dermansızlığa karşı kullanılır. Açıklama: Lanhers ve ekibi bitki kökünün iltihapları önleyici özelliğinin birleşimindeki polisakkaridlerden ileri geldiğini tespit etmiştir. Buna göre Arachidon asitten lipohsygenas ve zyklogenaz enzimlerinin prostaglandin veya leukotrin oluşturmasını engellemektedir. Aşırı miktardaki prostaglandin ve leukotrin özellikle eklemlerde ve kaslarda kızarma, iltihaplanma, şişme ve ağrıya neden olurlar. Harpago kökü ve ilaçları bunu önler. Harpago kökü bir yan dan romatizma rahatsızlıklarına diğer yandan mide-bağırsak rahatsızlıklarına karşı etkili olarak kullanılabilir. Çünkü birleşimindeki çok acı maddeler mide ve bağırsak rahatsızlıklarını iyileştirir ve hem de safrayı artırır. Birleşimindeki Harpagosid ve türevleri ise romatizma türlerini iyileştirir. Çayı: Yumru köklerden bir kahve kaşığı demliğe konur ve üzerine 300-400ml kaynar su ilave edilerek haşlanır (infus) ve 4-8sa demlenmesi beklendikten sonra süzülerek içilir. Hatırlanacağı gibi diğer bitkilerde genellikle 5-10dk demlenmeye bırakılırdı. Şeytan pençesi kökü çok sert olduğundan birleşimindeki maddeler ancak 3-4sa sonra çözülür. Bu nedenle uzun süre beklemek gerekir veya akşamleyin demleyip sabahleyin içilebilir. Homeopati?de: İnce kıyılmış Harpago kökü veya tozundan 20-30gr bir şişeye konur ve üzerine 100ml %70?lik alkol ilave edilir. Güneş ışınlarından uzakta iki günde bir çalkalanarak 4-6hafta muhafaza edilir. Bu süre sonunda süzülerek Homeopati?de <>adı ile anılan tentür elde edilir bu tentürden günde 3-4defa 15-20damla, 4-6hafta süreyle alınır. Yukarıdaki çay harmanları ile de posyonları hazırlanır. Bağırsak florası ve kılcal kan dolaşımı sağlıklı yaşayabilmek için çok önemlidir. Çünkü vitamin, mineral, aminoasit, enzim, glikoz, vb, besleyici maddenin hazırlanması, hücrelere ulaşması ve de mikroplarla mücadele eden makrofaj, T ve B- Hücreleri gibi savunma mekanizmalarının hücre aralarında dolaşması buna bağlıdır.Gökçek İksir'i ile tedavi olmak mümkündür. Tabii doğru beslenirseniz tedavi sürecide o oranda kısalır.Gökçek İksiri vücudu cüruflardan arıtır, iltihaplı hastalıkları iyileştirir ve bağışıklık sistemini güçlendirir.Gökçek Tonik mide-bağırsak rahatsızlıkları, deri hastalıkları ve her türlü alerjiye karşı etkilidir. Asla peynir yememeli, çünkü asidoza ve iltihaplanmaya sebep olur.Siyah çay, kahve ve kola içilmemeli, çünkü bağırsakları kurutur ve vitamin, mineral ve aminoasitlerin alımını (absorbesini) önler.Alkol ve sigaranın zararları belli kanser, damarların yağlanması vb, artı uzun süre bira içilirse cinsel ikdidarsızlık ve hatta kısırlığa sebep olmaktadır.Sucuk salam sosis gibi et mamullerine 5-6 ay ara vermek gerekir (sade temiz et az yenilebilir) çünkü asidoza sebep olmaktadır.Bu da birçok hastalığın ana kaynağıdır.Akşam yemeği yerine yoğurt, meyve veya salata yenilebilir veya sebze çorbası içilebilir.Hayvansal besinler, patates, tahıl (beyaz pirinç), bakliyat ve hamurlu yiyecekler, özelikle de tatlılar akşam yenirse tam sindirilmez ve zamanla problemlere sebep olur.Ne kadar beyaz pirinç, patates, hamurlu yiyecekler, tatlı yiyecek ve içecekler, o kadar yağ oluşturur.Çünkü nişasta glikoza (şekere) dönüşür, şekerde yağa dönüşerek vücutta depolanır.Şeker ve antibiyotikler bağırsak mantarları çoğaltır, mantarlar ise her türlü hastalığı tetikler.Tatlı deyince akıla baklava, çikolata, dondurma vs gelir, kavun, karpuz ve üzümde tatlıdır ve bunlarda mantarı tetikler, çünkü aşırı şeker içeriler.Gökçek Diyet Yan tesirleri: Bilinen bir yan tesiri yoktur. Mide ve bağırsaklarda ülser (yara) olanlarla hamilelerin kullanmaması gerekir. Bitki çok acı oluğundan zaten fazla içilemez ve bir günde çay olarak içilmesi tavsiye edilen oran 5gr?dır. Geniş bilgi için Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp ismli kitabımızda mevcuttur. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes