#cowden protocol
Explore tagged Tumblr posts
Text
Why NutraMedix Supplements Are So Important to Enhance Your Health?
Health Buyer Club offers the well known NutraMedix Lyme Protocol and supplements. The Cowden Protocol for Lyme Disease is available on our website at a discounted price! There are 9 months of this Cowden Support program. Everything that you will need will be in one system. They provide microbial and detox support. Nutramedix Magnesium Malate supports muscles and energy production. It is one of NutraMedix's most popular health supplements. Magnesium malate benefits are numerous! It is commonly used for sleep, energy, muscle, and joint support. NutraMedix Stevia for Lyme can be added daily to your favorite foods and beverages. Stevia is good to combat Lyme but has to be in liquid form with alcohol which it is. There are other NutraMedix products that help treat Lyme disease. There are also products such as NutraMedix Adrenal for stamina and energy support.
Can you Cure Lyme Disease?
If caught early and treated aggressively with antibiotics Lyme can be cured. Many miss the symptoms of Lyme Disease and go into a chronic state. Cowden Protocol can be used to treat early and Late Chronic Lyme Disease. Starting the program is easy and patients report relief of symptoms, increased energy, less headaches, and a return to their lives. Shop this line and 50 other well known and trusted physician formulated brands at Health Buyer Club today! Save up to 40% off now and use CODE:1STORDER for an additional 10% off your first order.
0 notes
Text
Duodenal polyp a rare cause of repeated vomiting by Lahfidi Amal in Journal of Clinical and Medical Images, Case Reports
Clinical Image Description
A 50-year-old man without ATCD who suffers from dyspepsia and frequent vomiting, prompting him to seek medical help. There were no abnormalities found during the clinical evaluation. A CT scan of the abdomen was ordered to identify a duodenal polyp that was limiting the digestive light (Figure 1).
Figure 1: A duodenal endoluminal polyploid tissue process of 21 x 23 mm is shown on a transverse (A) and coronal (B) abdominal CT following contrast injection (orange arrow).
Peutz-Jeghers syndrome (PJS), juvenile polyposis, Cowden's disease, familial adenomatous polyposis, and Gardner's syndrome are polyposis syndromes that affect the duodenum [1]. Duodenal polyps are more common in children with polyposis syndromes, the majority of which are asymptomatic, according to a retrospective research in a pediatric population (aged 21 years) [2]. In the pediatric age group, duodenal polyps are seldom seen during standard high endoscopy (EGD) and radiographic investigations. In contrast, a recent study of adults using EGD and autopsy found a prevalence of up to 4.6 % [2]. Abdominal pain, vomiting, gastrointestinal bleeding, anemia, and intussusception or obstruction are among the symptoms [1, 2]. In comparison to the jejunum and ileum, duodenal disorders have received little attention in the imaging literature [1]. The exploration of the duodenum, which is still mostly examined by video endoscopy, has changed dramatically as a result of recent breakthroughs in imaging. However, advances in computed tomography (CT) and magnetic resonance imaging (MR) have made it easier to detect and characterize anomalies in the genesis of duodenal masses [1]. They are used to assess intraluminal content, the duodenum wall, and the extraduodenal area. The scanner, in combination with optimum intestinal distension and intravenous iodine contrast, provides for a thorough examination of the duodenum. Similarly, MRI has been demonstrated to be useful in diagnosing a wide spectrum of duodenal disorders when combined with duodenal distension and intravenous administration of a gadolinium-based contrast agent [1]. For the detection and characterization of a wide spectrum of duodenal lesions generating masses, CT remains the preferred imaging modality [1]. Large polyps (> 15 mm) might cause small intestinal blockage, thus it's important to keep an eye on them to see which ones need to be removed [1]. Protocols for monitoring are still being debated. Important polyps (big polyps with a proclivity for intussusception or blockage) are detected by endoscopy [1].
Surveillance in patients with polyposis syndromes was the most common reason for EGD; most of these patients were asymptomatic at the time of their EGD. In patients without polyposis syndrome, the most prevalent reason for EGD was stomach pain and vomiting [2]. CT and MRI can theoretically be used to monitor patients with many polyps and determine the best treatment, which could include endoscopic, enteroscopic, or surgical ablation, or a combination of these methods [1].
Competing Interests: The authors declare that they have no links of interest.
For more details : https://jcmimagescasereports.org/author-guidelines/
#ATCD#frequent vomiting#dyspepsia#abnormalities#Peutz-Jeghers syndrome#polyposis syndromes#gastrointestinal#EGD#Lahfidi Amal#JCMICR
0 notes
Text
LYME
Uzun uzun yazmaya alışık olan ben bir süredir pek bir şey karalayamadım. İnsan uzun bir süredir blog yazıyor olunca, hayatı yaşarken kafasının arkasında devamlı “bu konuyu da blogda yazmalıyım, bu kitabı da paylaşmalıyım” diye tasarlayarak yaşamayı bırakamıyor. Kafamdakileri nasıl toparlayıp düzenli bir post haline getireceğim şu an hiç bilemiyorum. Acaba son dönem okuduğum kitaplardan hangisinden bahsetsem diye düşünürken seçimimi lyme hakkında bir kitaptan yana kullanacağım. Çünkü bahsedeceğim konu çok ciddi. Kesinlikle insanların bu konuda daha fazla bilinçlenmesi gereken bir konu.
Lyme, ülkemizde çok az bilinen, hakkında doktorların bile hemen hemen pek fikrinin olmadığı, yine hakkında Türkçe kaynak ve araştırmanın epey sınırlı olduğu sinsi bir hastalık. O nedenle bu konuda Türkçe bir takım bilgiler derleyip blogumda bulunsun ve dileyen faydalansın istedim. Belki birkaç kişiye bile olsa yardımı dokunur. Belki birileri bunu okuyacak ve kendi belirtilerini görecek ve iyi olması için gereken yardımı alacak, kim bilir. Bu hastalığın ne kadar acı verici ve zayıflatıcı olabileceğini ve ihtiyacınız olan doğru yardımı bulmanın ne kadar sinir bozucu bir süreç olduğunu ilk elden biliyorum.
LYME hakkında daha detaylı bilgi için ziyaret edin ☞ https://lymenotes.blogspot.com.tr/
LYME keneler tarafından bulaştırılan bir enfeksiyon hastalığı. Bahsedeceğim kitabın adı ise UNLOCKING LYME. Şimdiden uzun bir yazı olacağını söyleyebilirim. Ayrıca sizi kene ısırmamış ve hatta hayatınızda hiç kene görmemiş dahi olabilirsiniz. Fakat buna rağmen kronik lyme hastası (ya da potansiyel) olabileceğinizi belirterek yazıyı okumanızı ve konu hakkında bilinçlenmenizi şiddetle tavsiye ederim.
Dediğim gibi bu konuda Türkçe kaynak yok maalesef. İngilizce kaynak ise oldukça bol. Türkçe kaynak olmadığı gibi çeviri de yok. O nedenle orjinalinden okudum.
Lyme özellikle Amerika’da, Avrupa’da oldukça yaygın ve bilinen bir hastalık. ABD de 25 milyondan fazla, tüm Avrupa’da ise 10 milyondan fazla lyme hastası olduğu tahmin ediliyor. Bu sebeple bu ülkelerde sadece lyme üzerine uzmanlaşmış lyme klinikleri var. Pek çok Türk hasta da bu nedenle tedavi için Amerika ve Avrupa’ya (Özellikle Almanya) gidiyor. Bunun yanı sıra ‘Lyme Times’ adlı 3 ayda bir düzenli yayınlanan oldukça saygın bir dergi de mevcut. Dahası konu sıkça parlementonun gündemine taşınıyor. Siyasiler bu hastalığa vakıf. Sosyal sorumluluk çerçevesinde pek çok proje yürütülüyor.
Lyme 'yüzyılın hastalığı' olarak da adlandırılmasına rağmen ülkemizde fazla önemsenmiyor (şimdilik). Kenelerin taşıdığı hastalıklar içinde öldürücü olması sebebiyle 2000 yılından itibaren Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığı ön plana çıktı. Oysa küresel ölçekte baktığımızda Dünya Sağlık Örgütü 117 ülkede lyme hastalığının bulunduğu, içinde Türkiye'nin de olduğu 61 ülkede ise bu hastalığın endemik olduğunu açıkladı. Türkiye’de bu hastalığın bilinirliğini artırmak için çalışan temel kuruluş Lyme Derneği. Burada da karşımıza biyolog, Dokuz Eylül Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Barbaros Çetin Hoca çıkıyor. Şehir şehir gezerek yaptığı konferansları dikkat çekici. Sayesinde pek çok ms hastası, ms değil lyme hastası olduğunu öğrendi. Youtube dan videolarını izlemenizi öneririm.
Zannediyorum ki LYME kelimesi pek çoğuna oldukça yabancı. O nedenle burada bu konu ile yapacağım anlatımları başta Unlocking Lyme adlı kitaptan ve diğer pek çok kaynaktan, makaleden öğrendiklerim, kendi deneyimlerim ve mantık yürütmelerim çerçevesinde yapacağım.
İngilizce kitapları sıklıkla epub olarak Idefix veya Amazondan alıyorum. Böylesi hem daha ekonomik oluyor hem de mobile okumak büyük avantaj. Bünyesinde sözlük ve translator içermesi bilinmeyen/unutulan kelimeler açısından süper bir fonksiyon.
Kitabın yazarı, Dr. William Rawls, MD. Bir lyme ve fibromiyalji uzmanı. Kitabında özellikle kronik lyme hastalığını, hastalığın seyrini, co-enfeksiyonları ve çeşitli tedavi yöntemlerini anlatmış. Bu konuda okunması gereken ilk kitaplardan biri olabilecek kitaplardan kanımca. Çünkü temelden adım adım işlemiş konuları. Anlatımı sade ve meslekten anlamayanları uzaklaştırmayacak türden. En güzel tarafı da doktorun aynı zamanda kronik lyme ile mücadele etmiş bir hasta olması. Bu yönü ile sadece bilgilerini değil deneyimlerini ve işe yarar bulduğu pek çok önerisini cömertçe paylaşmış. Bununla birlikte sadece lyme için değil diğer enfeksiyöz hastalıklara karşı da bilgi sahibi olmak isteyen hekim veya sağlık profesyonelleri için de birçok değerli bilgi ile dolu bir kitap. Yazarın yer yer tekrara düştüğü konular varsa da bunu okuyanın beynine kazımak amacıyla yaptığını düşünüyorum.
Gelelim lyme ın ne olduğuna, bizleri nasıl tehdit ettiğinde, aramızda dolaşan lyme hastalarına ve tedavi yöntemlerine:
📌 Lyme hastalığı KENE tarafından bulaştırılan ve Borrellia Burgdorferi isimli bakterinin yol açtığı bir hastalıktır. Özellikle ixodes türü keneler bu bakteriyi taşır. Ancak sadece bu keneler değil ağaç keneleri ve köpek keneleri de bu bakteriyi taşıyabilir. Onun için bütün kene ısırıklarının lyme hastalığını bulaştırmada potansiyel tehlike taşıdığı unutulmamalıdır. Amerika’nın Connecticut kentinin Lyme adlı kasabasında yoğun olarak görülmesi yüzünden bu hastalığa lyme hastalığı denmiştir. Hastalığının tespiti çok eskilere dayanmıyor. İlk vakalar 1975 yılında Amerika’da saptanmış. Romatoid artrit vakalarında çok artış olduğu dikkat çekerek araştırılması sonucu farkına varılmış. O yıl 39 u çocuk 51 kişi bu hastalığa yakalanmış. 1982 yılında Willy Burgdorfer tarafından lyme hastalığına Borrelia bakterisinin yol açtığı tespit edilmiştir. Bu bakteri geç bulunmuş olmasına rağmen 15 milyon yıllık tarihi vardır.
📌 Gerek ormanlarda, gerek geyik, inek, piliç, kedi-köpek gibi hayvanlarda bulunan bütün kene ısırıkları lyme hastalığını bulaştırmada potansiyel tehlike taşır. Evcil hayvanlar enfekte keneyi eve taşıyabilir. (Kedi vb evcil hayvan besleyenler bu hastalığı ve olası riskleri çok iyi bilmeli)
Kene ısırınca diyelim ki hastaneye veya sağlık ocağına gittiniz. Keneyi çıkartan sağlık görevlisi bunun zararsız bir ot kenesi olduğu ya da merak edip endişelenecek bir şey olmadığı yönünde aslı olmayan laflar edebilir. Sakın ola ki dikkate almayın, hem kendinizi takip edin hem de lyme testi yapılması konusunda ısrarcı olun. Emin olun ki basit bir ısırıkla hayatınız alt üst olabilir. Ve siz bunu fark etmeyebilirsiniz bile.
Burada aklıma Arthur Schopenhauer ın su sevdiğim sözü geliyor:
“Gerçeğin kabule giden yolu hep 3 aşamalıdır.” “Önce ‘hadi canım sen de’ denir, alaya alınır.” “Sonra şiddetle karşı çıkılır.” “En sonunda da tabii ki öyle denilip gerçekliği kabul edilir.”
o nedenle siz siz olun geç olmadan kene ısırığını ciddiye alın.
📌 Kenenin hastalık yapıcı olma özelliği büyük ya da küçük olmasıyla ilgili değildir. Yani bazen ısıran kene küçük ise insanlar bunun hastalık taşımadığını düşünüyor ancak böyle bir durum yok.
Soldan sağa: Larva, Nymph (Nimf), Kadın(Female), Erkek (Male) Kene Nymph aşamasındaki kene, haşhaş tohumu boyutundadır.
📌 Keneler Borrelia bakterisini bağırsaklarında taşırlar. Sosyal medyada özellikle son günlerde kene üzerine nane yağı vb dökerek vücuttan çıkarılması yönünde paylaşımlar yapılıyor. Bu gerçekten çok yanlış ve riskli bir uygulama. Aman ha diyorum. Siz siz olun kene tespit ettiğiniz anda vakit kaybetmeden hastaneye giderek usulüne uygun bir şekilde çıkartılmasını sağlayın.
📌 Keneler bahar, yaz ve erken sonbaharda aktiftirler. Güneş ışınından kaçarlar ve genelde çayır ve ağaçların olduğu gölge yerleri tercih ederler. Mayıs - haziran - temmuz ayında oldukça fazlalaşırlar.
Bu aylar genel olarak piknik ayları olduğu için kene vakaları da çok artar. Bu nedenle çocuklarınıza özellikle dikkat edin. Ağaçlık, çimenlik alanlarda, parklarda zaman geçirdikten sonra vücutlarını, saçlı bölgeleri kontrol etmeyi ve banyo yaptırmayı ihmal etmeyin. Hatta piknik, park vb öncesinde DEET (N,N-dietil m-toluamid) içeren böcek - sinek kovucu uygun ilaçlar kullanılabilir. Kıyafetlerle de kenelerin eve taşınabileceğini unutmayın. İyice temizleyin.
📌 BULAŞMA ŞEKİLLERİ
— Lyme hastalığı keneler tarafından bulaştırılan bir hastalıktır. Kene cilde yapıştığı andan itibaren hastalığın bulaşma riski vardır. Ancak kenenin yapışık kalma süresiyle birlikte risk de artar. — Düşük bir olasılık olmakla beraber kan nakliyle de bulaşabildiği bilinmektedir.
— Temas veya öpüşme ile bulaşmamaktadır.
— Daha önce kene tarafından ısırılmış bir anneden anne karnındaki bebeğe geçebiliyor. Anne sütü ile bebeğe geçtiği görüşü de yaygın.
— Daha önce kene tarafından ısırılmış babaya ait sperm vasıtasıyla anneye bulaşması ve böylece taşıyıcı anneden bebeğe geçmesi de mümkün.
— Organ nakli ile bulaşması mümkün.
📌 BORRELIA BURGDORFERI
Lyme a yol açan Borrelia Burgdorferi bakterisi uzun ince ve tirbüşon gibi spiral (burgu) şeklindedir. Hareket edebilmesini sağlayan flagella denen uzantıları bulunur ve çok hızlı dokular içinde hareket edebilir. Bu nedenle Borrelia mikropları kan dolaşımını çabucak aşar ve dokulara derinden nüfuz eder. Tornavida şekli ile Borrelia eklem kıkırdağı ve beyin dokusuna yerleşir. Aynı zamanda bir çok hücre tipine girip gelişebilir; böylece bağışıklık fonksiyonları ve antibiyotiklerden korunur.
📌 En başından beri, Borrelia burgdorferi hem doktorları hem de bilim adamlarını epey uğraştırmış. Çünkü bu bakterinin laboratuarda yetişmesi ve semptomlar gösteren kişilerin kanından izole edilmesi son derece zordur. Bu nedenle bu hastalığın kesin bir teşhisini koymak bugün bile gerçekten hiç kolay değil. Bunu lyme hastaları çok iyi bilir. Pek çok lyme hastası onlarca farklı doktordan sonra ancak lyme teşhisi alabilmişlerdir. Çünkü hastalığın belirtileri diğer birçok hastalıkla karışır. Diğer hastalıkları taklit etmesi nedeniyle Lyme hastalığı "büyük taklitçi" olarak anılmaktadır. Taklit ettiği hastalıkların çoğu otoimmun hastalıklar olup en başta MS (Multipl Skleroz), Romatoid Artrit, Otizm, Fibromiyalji, Yüz Felci, Lupus, Anksiyete, ALS, Epilepsi, Bipolar Bozukluk, Lenfoma, Behçet, İşitme Kaybı, Göz Hastalıkları gelmektedir. Eğer hatırladığınız bir kene geçmişi varsa ve bu hastalıklardan birine sahipseniz mutlaka lyme testi yaptırın derim. Hatta kene geçmişiniz yoksa bile (başka bulaşma yolları da var) eğer bu hastalıklardan birine sahip olmanıza rağmen sıra dışı semptomlarınız varsa ya da iyileşme göstermiyorsanız ya da içinizde bir şüphe varsa mutlaka bu testi yaptırın.
📌 BORRELIA MİKROBU HASTALIĞA NASIL SEBEBİYET VERİR
sorusunun cevabı düşmanı tanımak ve önlem almak açısından çok belirleyicidir. Borrelia bakterisi çoğu bakteri aksine, yavaş büyür, yalnızca her 8-12 saatte bir yeni nesiller yaratırlar (genellikle her 20 dakikada bir yeni nesil üreten diğer patojen bakterilerin aksine).
Borrelia mikrobu hayatta kalabilmek için elzem besin maddelerini hastadan aşırır. Bu kaynaklara ulaşmak için, sitokin denen bağışıklık sisteminin habercilerini manipüle eder. Sitokinleri kullanarak bağışıklık sistemi fonksiyonlarının mikroplara saldırmasını engeller ve dokular arasında iltihaplara sebep olur. İltihaplar dokuları parçalar ve mikropların işine yarayacak besin maddeleri serbest kalır.
Bu bakteri kanda bulunmayı çok sevmez. Bu da kan testi ile teşhisini zorlaştırır. Bağışıklık sisteminden kurtulmak için vücudun en soğuk, en ücra köşelerine yerleşir. Orada, en sevdikleri yiyecek olan kollajenden bol miktarda bulacaklardır hem de parçalanmış olarak. Borrelia'nın hayatta kalmasını gerektiren birincil besin maddesi kollajen olduğu için, mikroplar eklem, beyin, kas (özellikle kalp kası), gözler ve cilt gibi kolajen bakımından zengin dokuları tercih eder. Kronik Borrelia enfeksiyonuyla ilişkili semptomların çoğu bu bölgelerden kaynaklanmaktadır.
Borrelia mikrobu ayrıca, sinirlerin etrafında bir kılıf oluşturan yağlı bir madde olan miyelinden de hoşlanırlar. Miyelin bakır tel üzerindeki plastik kaplamaya benzer; Siniri diğer sinirlerden yalıtır ve dürtülerin düzgün bir şekilde yürütülmesine izin verir. O olmadan, sinir fonksiyonu bozulur, geniş bir nörolojik semptomlara neden olur (multipl sklerozda görülenlere benzer semptomlar görülür).
Borrelia enfeksiyonuyla ilişkili semptomlar, mikrobun doğrudan hasar oluşturmasından ziyade sitokinle oluşturulan iltihap ile daha fazla ilişkindir. Belirli doku bölgelerindeki iltihaplanma artrit gibi lokal semptomlara neden olur. Vücutta dolaşan sitokinler, yorgunluk gibi spesifik olmayan belirtilerden sorumludur.
Çoğunlukla, bir kişinin hastalık belirtilerinin yoğunluğunu, mikrop konsantrasyonu değil, bağışıklık reaksiyonunun yoğunluğu (sitokin üretimi) belirler. Bir başka deyişle, bir kişinin çok hasta olabilmesi için Borrelia mikrobunun çok yoğun bir şekilde olmasına gerek yoktur. Gerçek şudur ki, Lyme hastalığının düzgün teşhis edilmesinin çok zor olmasının bir nedeni de Borrelia mikroplarının tipik olarak vücutta çok düşük konsantrasyonlarda var olmasıdır.
📌 Kitapta Borellia bakterisi için Mike D. Maddeox isimli bir Lyme uzmanının söylediği şu cümle geçiyordu ve gerçekten şahane bir tespit olmuş:
“B. burgdorferi doesn’t like to come out in open, so checking Blood, CSF, and SF is like looking for cockroaches in the middleof a busy highway.”
“B. burgdorferi açıkta görünmekten hoşlanmadığı için Kan, BOS, ve SF yi kontrol etmek yoğun bir otobanın ortasında hamam böceği aramak gibidir.”
📌 Hastalığın 3 evresi vardır. Bunlar:
1. Evre : Erken dönem lyme hastalığı. Hastalık henüz vücuda yayılmamıştır.
2. Evre: Erken dönem yaygın lyme hastalığı. Hastalık vücuda yayılmaya başlamıştır.
3. Evre: Kronik persistan enfeksiyon Hastalık tüm vücuda yayılmıştır.
Lyme hastalığında doğru teşhisi koymak savaşın yarısıdır. Erken dönemde teşhis edilebilirse tedavi edilebilen bir hastalıktır. Ancak tedavi edilmezse kronik artrit ve ciddi nörolojik bulgular ortaya çıkabilir.
Bir 4. Evre de antibiyotikle yeterince tedavi edilen kişilerin semptomatik kaldığı Post Lyme Treatment Syndrome (PLTS) olarak adlandırılan evredir.
📌 LYME BELİRTİLERİ
Lyme hastalığının belki de en kötü tarafı teşhisinin oldukça zor koyulmasıdır. Hastalığın belirtileri diğer birçok hastalıkla karışır ve çoğunlukla her hastada farklı belirtilerle kendini gösterir. Yıllarca belirti vermeden ilerleyip birden bire belirtileri görünür hale gelebilir.
Lyme hastalığı, deriyi, eklemleri, sinir sistemini ve diğer organ sistemlerini etkileyerek yangısal hastalıklara sebep olur. Semptomlar genellikle enfeksiyonun ilk haftasında oluşur ancak kene ısırdıktan sonra 30 gün içinde de gelişebilir. Hatta bazı vakalarda semptomsuz seyreder. Lyme hastalığının belirtileri genel olarak bireyler arasında büyük farklılıklar gösterir, çünkü mikrop, karşılaştığı her insanda farklı davranır.
Kene ısırdıktan bir hafta-on gün kadar sonra ısırılan bölgede kırmızı halkalı öküz gözü (bull’s-eye rash) diye tarif edilen şekilde kızarık (erythema migrans) ile kendini gösteren tipik semptom görülebilir. Lyme hastalığına yakalanmış kimi hastada gelişen bu kızarıklık, hastalık bulaştıktan sonra 3-5 hafta süreyle kalıcı olabilir. Dokunulduğunda sıcak olabilir ve genellikle ağrısız veya kaşıntısızdır. Bu belirti, hastalığın tanısının konması için yeterli olmakla birlikte hastaların hemen hemen % 50 sinde ortaya çıkar. Yani kene ısırması sonrası erythema migrans görülmeme olasılığı da oldukça yüksektir. Bence erythema migrans gözlendikten sonra test sonucunu dahi beklemeye gerek yok; tedavi başlamalıdır.
Erken dönemde görülen diğer semptomlar; hafif derecede ateş, titreme-ürperti, kene ısırığının yakınındaki lenf bezlerinde şişkinlik, yorgunluk, baş ağrısı, boyun tutulması, kas ve eklem ağrısı, huzursuz bacak sendromu. Hastalığın seyri, bağışıklık sisteminizin sağlığına bağlıdır. Bağışıklık fonksiyonu sağlamsa, hasta ve mikrop, dengeli bir konak-mikrop ilişkisi kurabilir. Yıllarca semptomatik hastalık ortaya çıkmayabilir. Genelde birkaç ay sonra görülen görme sorunları, işitme sorunları, kulak çınlaması, ışığa bakıldığında göz sıvısında yüzen cisimler görme, diz ve benzeri eklem ağrıları tipik lyme belirtileri olarak sıralanabilir.
🌟 Kronik Borrelia Enfeksiyonunun Belirtileri ise
Kronik yorgunluk
Artrit / eklem ağrısı
Kas ağrısı
Kronik sırt ağrısı ve disk dejenerasyonu
Kronik grip benzeri semptomlar
Baş ağrısı / boyun sertliği ve gıcırdama
Titreme
Bell paralizisi (yüz kaslarının kontrol edilememesi)
Beyin sisi / azalmış bilişsel işlev
Gürültüye ve sese hoşgörüsüzlük
Kulak çınlaması
Uyku bozukluğu
Bulanık görme /görüntü kayma / göz rahatsızlığı
Göz ağrısı
Gözde uçuşan cisimler
Diş ağrısı
Baş dönmesi ve dengesizlik
Kas seğirmesi
Parestezi (yanma, ayakta ve ellerde karıncalanma)
Tremor (baş ve eller)
Göğüs ağrısı / düzensiz kalp atışı
Nefes darlığı / zor nefes darlığı
Kararsız mesane
Gastrointestinal disfonksiyon
...devam eden uzun bir liste
Lyme hastalığı kronikleşirse uzun bir mücadele gerektirebilir, yaşam kalitesini oldukça düşürerek insanı bir ömür boyu perişan hale getirebilir ve yaşlanmayı hızlandırır. Ancak sizi doğrudan öldürecek bir hastalık olmayabilir.
Bu zorlu durumu aşmak için aile ve arkadaşlarınızdan duygusal olarak iyi destek alınması da ve tedaviyi psikolojik destek eşliğinde sürdürmek de çok önemlidir.
📌 TEŞHİS
Hastalığın teşhisi genellikle akut evrede kişi kene ısırığını fark ederse ve ısırılan bölgede ya da vücutta öküz gözü eritem ortaya çıkarsa kolaylıkla konabilir. Erytema migrans olan durumda teste bile gerek yoktur. Tabi her kene ısırığı bu hastalığa yol açmaz.
Kronik evrede bu hastalığı yakalamanın zorluğuna değinmiştim. Çünkü belirtiler karışıktır ve birçok hastalıkla karıştırılabilir. Bu nedenle her şeyden önce doktorun lyme konusunda bilgili olması gerekir. Hasta daha önce kene ısırığını hatırlıyorsa veya eritem oluştuysa lyme dan kuşkulanmak gerekir. Ama hasta kene ısırığını fark etmeyebilir veya öküz gözü eritem her vakada oluşmayabilir. Bu durumda hasta genellikle birçok doktora başvurur ve değişik teşhislerle değişik tedaviler uygulanır. Artrit, romatizma, fibromyalji, kronik yorgunluk sendromu, enfeksiyoz mononükleoz, depresyon , nörolojik birtakım hastalıklar (multip skleroz, amyotrofik lateral skleroz, demans) ve daha birçok rahatsızlık teşhis olarak konabilir. Konunun uzmanı doktor bulunamadığında sıklıkla hastaya yanlış teşhisler konulmakta ve hasta yıllarca başka teşhislerle tedavi edilmekte, hatta hastaya kan değerlerin normal, senin hiçbir şeyin yok, her şey kafanda denilebilmektedir. Çoğu doktor lyme hastalığının ismini bilir ama teşhis ve tedavisi konusunda bilgisizdir. Bu durum infeksiyon hastalıkları uzmanları için bile geçerlidir. Bu nedenle Lyme hastalığının teşhisinde en önemli unsur hastanın klinik bulguları ve başka hastalıkların ekarte edilmesidir. İkinci planda laboratuar testleri gelir.
📌 CO-ENFEKSİYONLAR
Lyme a yol açan Borrellia Burgdorferi denen bakteriyi taşıyan keneler ayrıca babesia, erlichia, bartonella, mycoplazma denen enfeksiyon ajanlarını da bulaştırabilirler. Kronik lyme hastalığının %60 ında bu ilave enfeksiyonlar görülebilmektedir. Onun için bu ajanlara yönelik testte teşhis sonrası yapılmalıdır. Ancak test sonuçları her zaman güvenilir değildir. Bu yüzden klinik bulgular önem taşır.
🌟 BABESIA bir tür parazittir. Bir çalışma kronik lyme hastalarının%66 sında Babesia ilave enfeksiyonu olduğunu göstermiştir. Bağışıklık sistemini baskılar ve Lyme tedavisinin etkinliğini azaltır . Bu nedenle lyme tedavisi esnasında babesia da tedavi edilmeli.
Kırmızı kan hücreleri, karaciğer ve dalağı enfekte eder → yüksek ateş, terleme, karaciğer / dalak genişlemesi ile nüksetme.
Babesia, doksisiklini yanıtlamayan bir protozoandır.
Babesia ile mücadele için çeşitli ilaçlar mevcuttur. Ama bir kısmı Türkiye’de yok maalesef. Adı en çok geçen ilaçlar Mepron, Flagyl, Tinidazol, Artemisinin .Bunlar mutlaka uzman doktor reçetesi/onayı ile kullanılmalı. Ciddi alerjik reaksiyonlar gelişebilir.
🌟 BARTONELLA depresyon, panik atak, anksiyete gibi psikiatrik belirtilerle kendini gösterebilir. Tedavisi yine yoğun antibiyotik tedavisi. Rifampisin, zitromax gibi antibiyotikler sıklıkla reçete ediliyor.Nörolojik bozukluklarda bartonella muhakkak dikkate alınmalıdır.
🌟 MYCOPLASMA
Mycoplasma tüm sinsi mikropların belki de en sinsisidir. Yaşlanmayla ilişkili birçok kronik hastalığın önemli bir oyuncusu olabilir, ancak dikkat çekici bir şekilde, çoğu doktor da dahil olmak üzere çoğu insan bunun bilincinde değildir.
Ancak Lyme hastalığı, fibromiyalji, kronik yorgunluk, otoimmün hastalık veya muhtemelen başka herhangi bir kronik hastalık varsa MYCOPLASMA muhakkak bilmeniz gereken bir mikroptur.
Mycoplasma tüm bakterilerin en küçüğüdür. Bunlardan 4.000 tanesi vücudunuzdaki bir kırmızı kan hücresine sığabilir (ortalama büyüklükte bakterilerin yalnızca 10-15'i bir kırmızı kan hücresine sığar). Bu bir parazittir yani ev sahibi olmadan yaşayamaz. Diğer bakterilerin aksine, mikoplazmalarımızda koruyucu bir hücre duvarı yoktur. Hayatta kalmaları için geliştirdikleri bu ilginç strateji, şekillerini değiştirmelerine ve diğer bakterilerin giremeyeceği alanlara ulaşmasına olanak sağlar. Ayrıca, ev sahibinin hücrelerinin içine kaymalarına izin verir. Hücre duvarı olmaması,mikoplazmayı birçok antibiyotik çeşidine karşı tamamen dirençli hale getirmektedir.
Hem hayvanları hem de bitkileri enfekte edebilen 200'den fazla bilinen mikoplazma türü vardır (ve muhtemelen henüz keşfedilmemiş çok sayıda türü vardır). Oldukça hızlı adaptasyon sağlayabilen bir mikroorganizmadır. İnsanlara bulaşabilecek en az 23 farklı çeşit mycoplasma vardır (ve bu artabilir). Bir kısmı zararsız normal flora olarak kabul edilse bile büyük çoğunluğu hastalığa neden olma potansiyeline sahiptir.
Mycoplasma, konakçının bağışıklık sistemini manipüle etmek ve yönetmek konusunda uzmanlaşmış bir mikroorganizmadır. Genetik yapısının yarısı bu özel amaca ayrılmıştır. Konağa doğrudan zarar verme yeteneği azdır, ancak konağın bağışıklık işlevini kendi lehine kullanabilir. Bu sinsi mikropun hayatta kalmak için ihtiyaç duyduğu her şey (vitaminler, mineraller, yağlar, karbonhidratlar ve amino asitler) ev sahibinden temizlenirse bir şey yapamaz. Gerekli kaynaklara erişebilmek için, mikoplazma bağışıklık sisteminin sinyal mekanizmalarını (sitokinler olarak adlandırılır) manipüle ederek vücutta iltihaplanma yaratır. İnflamasyon dokuları parçalayıp bakterilerin konağın kaynaklarına erişmesini sağlar. Mitokondri, enerji için başlıca hedeflerdir. Yorgunluk her zaman mycoplasma enfeksiyonlarında bir faktördür.
Mycoplasma, vücudun farklı bölgelerinde bulunan dokuları enfekte etmeyi tercih eder. Sık görülen enfeksiyon yerleri burun pasajları, sinüsler, akciğerler, bağırsak yolunun astarlanması, genital bölge, beyindeki vezikülleri ve eklemlerin sinovyal astarını içerir. Ayrıca genellikle beyaz kan hücrelerine, kırmızı kan hücrelerine ve beyin dokusuna bulaşırlar. Farklı mikoplazmaların belirli dokular için bir tercihi vardır, ancak tüm mikoplazma türleri herhangi bir doku ve tüm organ sistemlerine bulaşma yeteneğine sahiptir. Yani ilk enfeksiyon nerede olursa olsun, herhangi bir mycoplasma türü vücuda yayılma potansiyeline sahiptir.
Genital enfeksiyonlar, dört tür mycoplasma arasında en yaygın olanıdır (M. hominis, M. genitalium, Ureaplasma urealyticum, U. parvum) ancak diğer mycoplasma türleri cinsel olarak yayılabilir ve genital semptomlara neden olabilir. Mycoplasma ile genital enfeksiyon, hem erkek hem de kadınlarda İYE belirtilerine (yanma ve idrara çıkma ile ağrı) neden olabilir. Tipik olarak idrar kültürü negatiftir.
M. pneumoniae, solunum yolu enfeksiyonlarıyla ilişkili en yaygın mycoplasma olup, diğer mycoplasma türleri de bulunur. Mycoplasma çocukluk çağı astımı ile ilişkilendirilmiştir. Fibromiyalji, Lyme hastalığı ve kronik yorgunlukta "nefes al" gereksinimi, mikoplazma ile ilişkili olabilir.
Mycoplasma, genellikle eklemlerin sinovyal astarını (eklemi koruyucu astar) enfekte eder. Romatoid artritli kişilerin% 90'ı sinovyal sıvıda mycoplasma testi pozitiftir. Romatoid artrit ile ilişkili en yaygın mycoplasma türleri M. fermentans'tır, ancak M. pneumoniae ve diğer türler de bulunmuştur. Mycoplasma veya diğer stealth mikropları, çoğu artrit formunda temel bir faktör olabilir.Mycoplasma, sinir dokusunu kaplayan miyelin kılıfından yağı aşırır. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, mikoplazma (ve klamidya ve borrelia da dahil olmak üzere diğer gizli mikroplar) multipl skleroz ile bağlantılıdır. Mycoplasma, ALS (M. fermentans en yaygın olanı) ve Parkinson hastalığı da dahil olmak üzere diğer nörodejeneratif hastalıklarla yakından bağlantılıdır.
Mycoplasma, lösemi çocuklarının kemik iliğinde bulunur.
Mycoplasma, servikal ve over kanseri dahil olmak üzere kanser dokusunda bulunmuştur.
Servikal kanserde mycoplasma bulunması servikal kanserde bir kofaktör olabileceğini ve insan papillomavirüsüne (HPV) eşlik edebileceğini düşündürmektedir. (Mycoplasma'nın bazı virüslerin hücrelere girmesini kolaylaştırdığı gösterilmiştir.)
📌 LYME TESTLERİ
Bana göre kene ısırmalarında asıl görev hastaya düşmektedir. Hasta her zaman uyanık olmalı, şüphelendiği durumlarda Lyme konusunda uzman bir hekimden fikir almalı ve lyme testi konusunda ısrarcı olmalıdır. Ne yazık ki ülkemizde enfeksiyon hastalıkları uzmanı olmak Lyme uzmanı olmak anlamına gelmiyor ve başvurduğunuz enfeksiyon uzmanı size “Türkiye’de lyme yok” diyerek test yaptırmanıza engel olabilir. Şu da bir gerçek ki Türkiye’de lyme uzmanı yok denecek kadar az. Bu konuda Bolu İzzet Baysal Eğitim ve Araştırma Hastanesi enfeksiyon bölümünün başarılı olduğunu biliyorum. Prof. Dr. Fatma SIRMATEL hanım bu konuda deneyimli, ilgili ve yapıcı doktorlardan biri.
🌟 Şunu hiçbir zaman unutmamak lazım: Labaratuar testlerinin negatif çıkması lyme olmadığı anlamına gelmez.
🌟 Lyme hastalığının teşhisinde ilk etapta Borrelia Burgdorferi ELISA IgM ve IgG veya Borrelia Burgdorferi Western Blot IgM ve IgG testleri kullanılmaktadır. Ancak ELISA antikor testinin güvenilirliği oldukça düşük olduğundan fazla tercih edilmemektedir. Özellikle kronik lyme hastalarında % 75 hastada negatif sonuç verir . Western Blot ise, yine tam bir güvenilirlik sağlamamakla birlikte, daha çok tercih edilmektedir. Lyme'ın teşhisi ile ilgili asıl sorun bazı hastalarda devamlı negatif test sonuçları alınmasına rağmen hastalığın var olmasıdır. İşte burada doktorun uzmanlığı devreye girer. LYME HASTALIĞINDA TANI KLİNİK VERİLER IŞIĞINDA KONMALIDIR. Yani doktor sizdeki belirtileri değerlendirip gerekli tanıyı koyabilir ve testler negatif olsa bile tedaviye başlayabilir.
🌟 Aslında Borrelia bakterisinin neredeyse bir düzine türü Lyme hastalığına neden olabilmektedir ancak laboratuarlar sıklıkla sadece Borrelia Burgdorferi testi yapmaktadır. Laboratuar seçerken daha fazla türe göre tespit yapanı tercih etmekte fayda var bence.
🌟 Elisa ve Western Blot testleri Türkiye’de Düzen ve Synevo Laboratuarlarında yapılabilmektedir. Bazı testleri SSK da karşılamakta olup devlet hastanelerinde yaptırabilirsiniz. Elisa Western Blot a göre daha düşük maliyetli bir testtir. Bu nedenle hastanelerde ilk etapta Elisa bakılmaktadır. Synevo Laboratuarında lyme hastalığı testi için paket bir test sunulmuştur. Bunun içerisinde LTT Borrelia, CD57/CD8, Bartonella Henselae IgG Antikor gibi testler bulunuyor. Tabi bunları yorumlamak ve doğru yolu çizmek için doktor kısmı en kritik ve belirleyici nokta. Test yapan kuruluşlardan bir diğeri ise Almanya’da Armin Laboratuarı. Bu laboratuar kene kaynaklı hastalıkların teşhisinde akredite bir kuruluş. Kitapta bahsedilen laboratuar ise Igenex
‼ Bir diğer önemli husus lyme testi akabinde mutlaka co-enfeksiyonlar için de test yapılmalı. Çünkü lyme tedavisinin başarısı co-enfeksiyonların birlikte tedavisi ile ancak mümkün.
📌 TEDAVİ
Teşhis konulduktan sonraki kısım Türkiye’de gerçekten acılı. Çünkü dediğim gibi konunun uzmanı dr yok denecek kadar az. Ve henüz kesin çözümü bulunmuş bir hastalık değil. Amaç semptomları yok etmek ve bağışıklığı güçlendirmek olmalı. Çünkü lyme baska hastaliklara benzemiyor maalesef, çok karışık multisistemik bir enfeksiyon hastalığı.
💊 Lyme hastalığının tedavisinde sıklıkla antibiyotiklere başvurulur. Ancak Lyme tedavisinde evrensel olarak etkili tek bir antibiyotik yoktur. Kullanılacak ilacın seçimi ve dozajı birden fazla faktöre bağlı olarak her bir insan için değişir. Bu faktörler co-enfeksiyon varlığı, bağışıklık eksiklikleri, enfekte olunduğunda kullanılan bağışıklık baskılayıcılar, yaş, ağırlık, gastrointestinal fonksiyon, elde edilen kan seviyeleri ve hastanın toleransı olabilmektedir.
💊 Erken evre lyme da kitap 30 günlük bir antibiyotik tedavisinden bahsediyor. Bu süreç kimi kaynaklarda 4-8 hafta olarak geçiyor. Ancak birkaç haftalık antibiyotik tedavisi hastalığın nüksüne ve kronik evreye dönmesine yol açabilir. Oral tedavide doksisiklin, mynocycline, tetracycline, amoxisilin ve birçok diğer antibiyotik kullanılabilir.
💊 Antibiyotik konusunda standart bir prosedür henüz oluşturulmamıştır. Ancak ağırlık kazanan görüş uzun, yoğun ve agresif bir antibiyotik tedavisinin çoğunlukla gerekli olduğudur. Özellikle akut evrede antibiyotik tedavisi gecikmeden başlamak faydalı olabilir şeklinde belirtiliyor kitapta. Çoğunlukla antibiyotiklerden oluşan bir kombinasyonun kullanılması, damardan ilaç uygulamaları gerekli olmaktadır. Çünkü borrelia bakterisi standart hücre duvarlı halinden, hücre duvarı içermeyen forma (L-form) ve antibiyotik tedavisine dirençli kistik forma dönüşebilir. Standart antibiyotik tedavisi hücre duvarı olan forma etkilidir, L formuna ve kistik formuna etkisizdir ve bunlar kronik lyme hastasında genellikle bulunur. Bununla birlikte öğrendiğim kadarı ile yetersiz dozlar kullanıldığında veya tedavi süresi kısa tutulduğunda Lyme hastalığı tekrarlayabilmekte ve her tekrarında hastalıktan kurtulma şansı daha da azalmaktadır. Yoğun antibiyotik kullanımı zaman zaman bazı dezavantajları beraberinde getirse de hastalığın potansiyel sonuçları karşısında bu riskler daha önemsiz kalıyor mu iyi etüt edilmeli. Gerektiği şekilde uygulanan bir tedavi programı sonrasında hastadaki semptomların yok olması veya semptomlarda önemli ölçüde azalma sağlanmasının mümkün olduğu belirtiliyor. Ve bunun uzun bir süreç olabileceği de.
Antibiyotik kullanımı konusunda şu notları buraya düşmek istiyorum:
💊 Sentetik antibiyotikleri kullanmaya karar verdiğinizde şöyle bir yarışa girersiniz - antibiyotiklerin toksik etkileri sizi yakalamadan önce tüm patojenleri öldürebilir misiniz? Genellikle sentetik antibiyotiklere iyi cevap veren çok zararlı bir patojene karşı yarışı kazanmanız, sentetik antibiyotiklere çok yavaş tepki veren sinsi patojenlere(borrelia b. gibi) karşı yarışı kazanmanızdan daha muhtemeldir. Bakterinin üreme oranı onunla mücadelede önemlidir.
💊 Bir patojene karşı bir antibiyotik kullanıldığında bakterilerin çoğu ölür, ancak bir kısmı antibiyotik direnci geliştirir ve hayatta kalır. Her yeni kuşağın antibiyotik direncine sahip bireyleri, hepsinin antibiyotik direnci oluşana kadar birikir. Eğer bu dirençli bakterileri yok edecek bağışıklık sistemi bulunmuyorsa antibiyotik kullanımı faydasız olmuş denebilir. Hastalık nükseder.
💊 Ayrıca uzun süreli antibiyotik kullanımı, kalın bağırsaktaki faydalı biyofilmleri parçalamaktadır. Faydalı bakteriler , ince bağırsağın ve büyük kolonun mukoza astarında biyofilm oluştururlar. Bu tür biyofilm koruyucu ve sağlıklı bir kolon için gereklidir. Antibiyotiklerin uzun süreli kullanımı bu çok önemli koruma bariyerini bozabilir. Araştırmalar, bu katmana patojen bakterilerin yerleşmesiyle bifidobakterilerin kaybedilmesinin, ülseratif kolit ve kolon kanseri gibi bağırsak hastalıklarıyla ilişkili olduğunu gösteriyor.
💊 Kitaptan çok ilgimi çeken antibiyotiklerle ilgili bir diğer bilgi, sentetik antibiyotiklerin normal hücrelerde bulunan mitokondriyi yok ettiğini belirtmesiydi. Mitokondri, yani vücudun her hücresindeki yakıt evlerinin bir zamanlar ilkel bakteriler olduğuna dair kanıtlar vardır. Bir milyar yıl önce, daha yüksek yaşam evrimleştiğinde, yüksek enerjili kapasiteye sahip ilkel bakteriler, yüksek canlıların hücreleri tarafından enerjiyi üretmek için kaçırıldı. Sonunda, tüm yüksek yaşam biçimlerinin hücrelerinin bir parçası haline gelmişler, ancak yine de bakteri benzeri özelliklerini koruyorlar. Bakteri benzeri özelliklere sahip olmak mitokondriyi birçok antibiyotik türü tarafından hasara duyarlı hale getirir. Bu, birçok insanın antibiyotik kullanımı ile yorgunluğu yaşamasının nedeni olabilir.
Lyme için gereken ciddi tedavi yöntemleri maalesef hekimlerimiz tarafınca gerektiği gibi ele alınmıyor. Hastalar da “öz-tedavi” yaparak kendi kendine hastalıkların üstesinden gelmek durumunda kalıyor.
Lyme hastalarında antibiyotik kullanımının yanı sıra apiterapi, hipertermi, ozon terapi, bitkisel destekler, homeopati, temiz beslenme, çeşitli protokoller, egzersiz kaynaklarda adı geçen ve işe yarar diğer destekleyici metotlar.
Kitapta antibiyotik tedavisinin dışında bitkisel ilaçlar ( Herbal Medicine ) etraflıca incelenmiş.
Bitkiler için yazar Dr. William Rawls şöyle diyor:
“Bitkiler dünyadaki diğer canlılarla aynı stres faktörlerine maruz kalırlar. Bitkiler, çok çeşitli mikrop, serbest radikal, toksin ve radyasyon da dahil olmak üzere geniş bir yelpazede tehdite karşı koruma sağlayan biyokimyasal maddelerin (fitokimyasallar) kompleks bir spektrumu üreterek bu stres faktörleri ile baş ederler. Farklı bitkiler farklı stres faktörleri altında farklı ortamlarda evrimleştiği için, bitkilerdeki fitokimyasallar oldukça değişkendir, çeşitlidir. Bitki biyokimyası da bitki için güneşten yiyecek üretir, oksijen taşır, zehirli atık bitkisini atar ve hasarı onarır.”
📌 COWDEN PROTOKOLÜ
Şimdiye kadar okuduklarımdan anladığım kadarı ile herkese uyacak tek tip bir lyme tedavisi yok. Geleneksel antibiyotik tedavisinin yanı sıra çeşitli tedavi protokolleri var. O nedenle sıklıkla karşılaştığım tedavi protokollerinden bir kaçını burada yazacağım. Bunlardan birisi Cowden Protokolü.
Cowden protokolü, Dr Lee Cowden, tarafından geliştirilen bir Lyme tedavi protokolüdür. Lyme tedavi protokolleri içinde en popüler olan kendi kendine tedavi yöntemlerinden biridir. Bu protokolde kullanılan malzemeler Lyme bakterilerinin 3 anatomik formuna hücum ederek (örn., Spiroketal, kist formu ve L-form) doksisiklinlerden daha iyi değilse de, iyi çalışan güçlü antimikrobik maddeler yoluyla kronik Lyme hastalığını tedavi etmek için çok yönlü bir yaklaşımı içeriyor. Antibiyotiklerden ve diğer bitkisel protokollerden farklı olarak, Cowden protokolü hastanın günde 4-8 kez suda birkaç damla tentür almasını gerektiriyor. Beyin, sinir sistemi, karaciğer, böbrekler, kan ve lenfatik sistem için detoksifikasyon desteği, bağışıklık modülasyonu, ağır metal uzaklaştırma, krebs döngüsü desteği ve magnezyum eksikliğine bağlı enerji desteği, fazla kükürtün uzaklaştırılması hususlarında tedaviyi amaçlar. Bu protokol için öngörülen süre 9 aylık bir tedavi.
💊 Cowden Protokolünde Kullanılan Nutramedix marka ürünler aşağıdakileri kapsar:
Banderol-microbial defense
Burbur-detox
Magnesium Malate
Parsley-detox
Pinella-brain/nerve cleanse
Samento-microbial defense
Sealantro-metal detox
Serrapeptase
Sparga-sulphur detox
Şu linkte de Cowden Protokolüne göre dozaj şemasını ve kullanım bilgilerini bulabilirsiniz: https://www.forresthealth.com/images/pdf/cowden.pdf
📌 BUHNER PROTOKOLÜ
2005 yılında Stephen Buhner adlı bir bitki ustası tarafından tanıtılan bir lyme tedavi protokolüdür. Protokolde kullanılan bitkiler Buhner tarafından çok iyi araştırılmış ve binlerce insan Internet aracılığıyla bu protokolü izleyerek önemli fayda sağladığını bildirmiştir. Protokol üzerinde resmi bir çalışma yapılmamış olmasına rağmen, Buhner protokolünün Lyme hastalığının üstesinden gelmek için güvenli ve etkili olduğu yaygın bir bilgi haline gelmektedir. Bir hekim olan yazar Rawls da son 10 yıldır kendi kullandığı bitkisel protokol, Buhner protokolüne dayanmaktadır. Bu protokolün, kronik Lyme için güvenli ve etkili olduğunu pek çok defa deneyimlediğinden bahsediyor.
📌 HERBAL ANTIMICROBIALS (BİTKİSEL ANTİMİKROBİYALLER)
Kitapta bahsi geçen bu kısmı özellikle not düşmek istedim. Bu tür bilgilere ulaşmak hiç kolay değil. Biraz bitkilere ilginiz var ise bu başlıkları kullanarak daha detaylı araştırma yapabilirsiniz.
🌿 RESVERATROL FROM JAPANESE KNOTWEED (POLYGONUM CUSPİDATUM)
Gerçekten harika bir madde olan Japon knotweed (JKW) olağanüstü antimikrobiyal aktivite sunmaktadır. JKW, çok çeşitli sinsi mikroplara karşı aktiftir. Hem Lyme hastalığı hem de Mycoplasma tedavisi için birincil bitkisel antimikrobiktir. JKW ayrıca antiviral, anti-Candida (maya) ve antifungal özelliklere sahiptir. Bakteri biyofilmlerini bozduğu bulunmuştur. JKW, kan-beyin bariyerini aşan sistemik bir antimikrobik maddedir ve merkezi sinir sistemini korur. Ayrıca anti-inflamatuar ve bağışıklık fonksiyonunu destekliyor.
Bu, Lyme, Mycoplasma, fibromiyalji ve viral enfeksiyonlar için çok önemli bir genel antimikrobik maddedir. JKW, Bartonella, Mycoplasma, Candida ve virüslere karşı da koruma sağlar.
Önerilen doz: 200-800 mg Japon knotweed (% 50 trans-resveratrole standardize edilmiş) günde iki ila üç kez.
Yan etkiler: Nadiren düşük toksisite potansiyeline sahiptir. Resveratrol kan inceltici özelliklere sahip olduğundan pıhtılaşma önleyici ilaçları da kullanırsanız dikkat edilmesi önerilir. Hamilelikten kaçının.
🌿 ANDROGRAPHİS (ANDROGRAPHİS PANİCULATA)
Andrographis, Hindistan'a özgü antiviral, antibakteriyel ve antiparazitik özellikler sunar. Lyme hastalığının tedavisinde yaygın olarak kullanılır. Lyme hastalığının ötesinde, sayısız klinik çalışma, andrografinin yaygın viral hastalıkların uzunluğunu ve ciddiyetini azaltma kabiliyetini göstermiştir. Viral hepatit B ve C ve Chlamydia'ya karşı aktivite göstermiştir. Andrograd, dizanteri için kullanılmıştır ve patojen E. coli suşlarına karşı aktivite gösterir. Ortak yuvarlak solucanlara ve tenyalara karşı aktiftir. 2011 araştırmasında andrografinin ülseratif kolit için yararlı olduğu bulundu (ilaçla karşılaştırıldığında, mesalazine). Ek avantajlar, bağışıklık arttırma ve kardiyoprotektif etkilerdir. Andrographis aynı zamanda önemli karaciğer koruma da sunar. In vivo ve in vitro çalışmalar, Andrograd'ın doğal dolaşıcı hücreleri (NK hücreleri) ve hücre aracılı bağışıklığı arttırdığını, bununla birlikte proinflamatuvar sitokinleri azalttığını doğrulamaktadır.
Mükemmel antiviral ve antibakteriyel özellikler, Lyme hastalığının tedavisinde önemlidir ve gastrointestinal restorasyon için önemlidir. Viral nüksetmeye karşı koruma sağlar.
Önerilen doz: 200-800 mg, günde iki ila üç kez% 10-30 andrografolide kadar standart hale getirin.
Yan etkiler: andrografis alan kişilerin yaklaşık % 1'inde alerjik reaksiyon oluşturabilir. Reaksiyon, bitkinin kullanımını durdurduktan sonra birkaç hafta içinde giderek azalır.
🌿 CAT’S CLAW (UNCARİA TOMENTOSA) (KEDİ PENÇESİ)
Amazon'a özgü olan kedi pençesi, inflamatuvar bozuklukların tedavisinde uzun bir geçmişi vardır. Ayrıca, Lyme toplumunda, Lyme hastalığının tedavisinde kullanılmak üzere birincil bir bitki olarak benimsenmiştir. Kedi pençesi bir bağışıklık düzenleyici olarak düşünülür, yani aşırı aktif bir bağışıklık sistemini yatıştırır (iltihaplanmayı azaltır), fakat aynı zamanda bağışıklık sistemini nasıl daha iyi çalışacaksa o yönde geliştirir. Faydaları arasında güçlü iltihap önleyici özellikler ve artrit tedavisinde tarihsel kullanım yer alır. B ve T lenfositleri, doğal katil (NK) hücreleri ve granülositleri içeren WBC'leri artırdığı bilinmektedir. Kedi pençesi ayrıca, Lyme hastalığında eksik olan, CD 57 olarak adlandırılan, doğal katil hücrenin özel bir türünü geliştirdiği biliniyor. Kedi pençesi, GI yolu için iyileştirici özellikler de göstermiştir (geçirgen bağırsakların iyileşmesi için faydalıdır).
Lyme hastalığı ve gastrointestinal restorasyon için birincil bitki. Kedi pençesi, antiprotozoaldir ve Babesia'ya karşı koruma sağlayabilir.
Önerilen doz: 400-800 mg (iç kabuk% 3 alkaloidlere veya 10: 1 konsantre iç kabuğa göre standartlaştırılmıştır) günde iki ila üç defa. Bu otu mide asidi ile harekete geçirdiği için yiyecekle birlikte alması özellikle önemlidir. Asit engelleyici ilaçlar alırsanız, kedi pençesinin değeri sınırlı olacaktır.
Yan etkiler: Ara ara mide rahatsızlığı, ancak genellikle çok iyi tolere edilir.
🌿 CHINESE SKULLCAP (SCUTELLARİA BAİCALENSİS)
Güçlü bir sinerjisttir (diğer takviyelerin faydalarını arttırır).
Başka bir deyişle, diğer otların, özellikle de antimikrobiyal değeri olanların etkilerini artırır. Kendiliğinden güçlü antiviraldir (özellikle herpes virüslerine karşı). Ayrıca antibakteriyel ve antifungal özelliklere sahiptir. Mycoplasma ve Bartonella'ya karşı kullanılan temel takviyelerden biridir. Chinese skullcap, yatıştırıcı özellikleriyle de bilinir. Uyku uyarma işine yarayan melatonini içerir. Aynı zamanda sinir dokusu ve karaciğer fonksiyonunu da kuvvetle korur. Bu bitki bir bağışıklık düzenleyicidir yani aşırı aktif bağışıklık fonksiyonunu yatıştırır (sitokin çağlayanlarını azaltır), ancak genel bağışıklık fonksiyonunu arttırdığı anlamına gelen bir bağışıklık düzenleyici maddedir. Bazı uzmanlar, otoimmün hastalık için yararlı olduğunu düşünüyorlar.
Mycoplasma ve antiviral koruma için önemli sinerjist. Ayrıca, Chlamydia karşı kapsama alanı sağlar.
Önerilen doz: 400-1000 mg günde iki ila üç defa. Kök özütü, tercihan,>% 30 baikalin ile standartlaştırılmış, belirgin sarı renkte 3 yıllık bitki tercih edilir. (American skullcap aynı antimikrobiyal özellikleri sunmaz ve bunun yerine kullanılmamalıdır.)
Yan etkiler: Nadir, hatta yüksek dozlarda ve çoğunlukla gastrointestinaldir.
🌿 GARLIC WITH STABILIZED ALLICIN (ALLIUM SATIVUM).
Sarımsak, kaydedilen zamanın başlangıcından beri tıbbi olarak kullanılmıştır, ancak sarımsaktaki aktif kimyasallar, allisin olarak adlandırılır ve çok uçucudır. Ezilmiş sarımsak kokusu allicindir. % 1'den azı aktif formda emilir. Bu nedenle, standart sarımsak preparatlarından elde edilen fayda oldukça değişken ve çoğunlukla minimal düzeydedir. Tescilli bir süreçle, verimi neredeyse% 100'e yükseltmek için allisin stabilize etmek mümkündür. Stabilize allisin artık birçok şirketten temin edilebilir. Stabilize sarımsağın gram-pozitif ve gram-negatif bakterilere karşı güçlü geniş spektrumlu etkinliğe sahip olduğu ve antiviral, antifungal ve antiparazitik özelliklere sahip olduğu gösterilmiştir. Lyme hastalığı olan hastalar önemli fayda sağlamışlardır. Araştırmalar allicin'in birçok Babesia türüne karşı aktif olduğunu göstermiştir.
Kronik fungal enfeksiyonlar ve Candida (maya) için son derece yararlıdır ve MRSA enfeksiyonlarına karşı aktivite göstermiştir. Stabilize sarımsak da dikkat çekici kardiyovasküler faydalar sağlar. Kolestrolü düşürür, trombosit agregasyonunu (yapışkanlık) inhibe eder, kan akışını geliştirir, kan basıncını düşürür ve doğrudan kardiyojenik etkilere sahiptir. Genel antimikrobiyal ve gastrointestinal restorasyon için mükemmeldir.. Antiprotozoal (Babesia) ve anti-Candida da kapsama alanındadır.
Önerilen doz: 180-1200 mg iki stabilizied allicin ürünü günde üç defa (dozaj kullanılan sarımsak preparatına bağlıdır).
🌿 HOUTTUYNIA (HOUTTUYNIA CORDATA)
Hindistan ve Nepal'e özgüdür. Antibakteriyel ve antiviral özelliklere sahip sistemik antimikrobiyaldir. Ayrıca çalışmalar, anti-inflamatuar, antihistaminik / anti-alerji ve antioksidan özelliklerini göstermiştir. Houttuynia, Lyme hastalığına bağlı tüm bakteri ve virüs mikroplarını kapsar. Yan etkileri: Balık kokusu. Aksi halde iyi tolere edilir.
📌 LYME HASTALIĞINDA BESLENME
Lyme hastalığı ile mücadelede ana yollar kadar tali yollar ve hatta patikalar ve kapı önleri dahi önemli. Antibiyotikler yanında, bitkisel destek, bunlara ilaveten egzersiz, günlük alınan şeker, içilen kahve, alkol, uyku süresi hepsi ama hepsi dikkat edilmesi gereken şeyler. Kitapta “Your recovery cannot move forward until you restore normal digestive function// Normal sindirim fonksiyonunu yerine getirene kadar iyileşme ilerleyemez.” şeklinde bir cümle geçiyor. Her hastalıkta olduğu gibi lyme hastalığında da beslenme çok önemli. Genel hatlarıyla önerileri başlıklar halinde dikkat edilmesi gerekenler şöyle:
🌟 Diyet, belki de Lyme hastalığının çözümünün en önemli parçasıdır. Her şeyden önce, bu beslenme rejiminde bütün şekerin kesilmesi öneriliyor. Çay şekeri, şekerlemeler, reçeller, kola, diyet kola, şeker ile tatlandırılmış boğaz pastilleri, kurabiye, kek, krep, donuts, hamur işleri, pudingler ve benzeri şeker içeren gıdalar bu diyette bulunmuyor. Bu sebeple iyi bir etiket okuyucu olmak şart !!
🌟 Nişastalar da bağırsak ve kan dolaşımında şekere dönüştüğü için bu diyette tüketimine izin verilmeyenlerden. Bu, Lyme ile savaşan bir kişinin, ekmek, erişte, makarna, pirinç, patates ya da undan yapılmış herhangi bir şeyi yememesi anlamı taşır. GLUTEN içeren gıdalara dikkat edilmeli ve glutenin bağırsaklara zarar verdiği unutulmamalıdır.
🌟Lyme hastalarının süt ve süt ürünlerini de tüketmesi önerilmiyor. Özellikle laktoz intoleransından dolayı vücut tarafından iyi tolere edilmediği, bağırsak rahatsızlıklarına sebep olabileceği belirtilmiş.Bununla birlikte, bir süt ürünü olduğu halde yoğurt ve kefir tüketmenin faydalı olduğu, çünkü antibiyotik kullanmanın neden olduğu bir maya enfeksiyonunu önlemeye yardımcı olacak iyi bakteri ve protein içerdiği belirtiliyor. Bu nedenle ev yapımı yoğurt ve kefir meyveli, vb ticari olanlara göre üstündür diye düşünüyorum.
🌟 Diğer önemli bir konu hakkında pek fazla şey duymadığımız LEKTİNLER dir. Belki de, insanların hoşuna giden, keyif aldıkları pek çok gıdayı etkiledikleri için. Çoğu beslenme kitapları ve bağırsak sağlığı kitapları lektinlerden söz etmez bile. Buna rağmen, lektinler, herhangi bir sindirim konusu olan herkesin dikkat etmesi gereken bir konudur. Lektinler, tüm bitkilerde ve bitki tohumlarında bulunan özel proteinlerdir. Bitki veya tohumları tüketen canlılara karşı caydırıcı olarak çalışırlar. Lektin zararlı mıdır sorusunun cevabı kişinin duyarlılığına, maruz kalınan lektin türüne ve doza göre değişir. Ancak lyme hastalığında bağışıklık önemlidir. Lektinin etkilerine dikkat etmek gerekir. Çünkü lektin bağırsakta bulunan hücre membranlarında bulunan karbonhidrat moleküllerine bağlanarak zarar verirler. Bu hücre zarlarını bozar ve bağırsak astarını tahriş eder.Problemli lektinlerin başlıca kaynakları şunları içerir:
Tahıllar, özellikle buğday ve mısır
Fasulye / bakliyat, özellikle soya fasulyesi, fasulye ve fıstık
Badem, ceviz, kaju fıstıkları ve fıstık gibi ağaç fındıkları
Nightshades vegetables ( domates, patates, patlıcan ve biber dahil)
Mısır ve soya fasulyesi ile beslenen inek sütleri
🌟 Bir diğer dikkat edilmesi gereken konu da OKZALAT tır. Yüksek okzalat içeren gıdalardan bu hastalıkla mücadele süresince uzak durmakta fayda vardır. Eğer bağırsak bariyeri bozulmamışsa, okzalat önemli derecede emilmemektedir. Böbreklerden dışarı atılır. Başka bir deyişle, sağlıklı bir bağırsakta olan insanlar, oksalat açısından yüksek olan ve sorun yaşamayan gıdaları yiyebilirler. Bununla birlikte, sızdıran bağırsaklarla, büyük miktarda okzalat emilebilir. Fazla oksalat vücuttaki kalsiyum ile bağlanır, dokularda biriken keskin kristaller oluşturur. Hareket ve yorgunluk ile ilişkili kas ağrısı ve eklem ağrısı, ilişkili semptomlarla ilişkili olabilir.
📌 HERXHEİMER REAKSİYONU (THE DIE-OFF) ve DETOKS
Şimdi buraya kadar sabırla okumuş değerli okuyucu, gelelim zurnanın zırt dediği yere. Herxheimer reaksiyonu ya da kısaca Herx, işte zurnanın zırt dediği yerdir.. İyileşmeden önce kötüleşme evresi de denilebilir. İlaçlar ile bakteri enfeksiyonu tedavisi esnasında görülebilen bir yan etkidir. Antibiyotiklerin yol açtığı bakteri ölümü ve bunun neden olduğu (endo)toksin salıverilmesinin, karaciğer ve böbrek detoksifikasyon kapasitesinin üzerinde bir hızda olması nedeni ile hastanın kendini kötü, beter hissetmesidir. Fazla toksin; yorgunluk, dikkat eksikliği, baş ağrısı, hipotansiyon, ağrı ve halihazırda var olan şikayetlerde artışa neden olur. Hasta tedavinin işe yaramadığı yanılgısına düşebilir. Herxheimer Reaksiyonu hasta için kötü bir deneyim olsa da aslında tedavinin işe yaradığının bir göstergesidir.
Mesele şudur ki, herx sonucu vücudunuzdaki toksinleri olabildiğince hızlı bir şekilde çıkarmanız gerekir, aksi takdirde ortadan kaldırılmak yerine vücudunuza yeniden emilir. Bu konu aslında çok kapsamlı. Ayrı bir post konusu olabilir. Ancak önerilen çeşitli tavsiyeler epsom tuzu ile ayak banyosu, sauna, kurşunsuz kil (bentonit kili) kullanımı, toksin atan bazı besinleri tüketmek, sarımsak, soğal, yeşillikler, ilaçsız böğürtlen, çilek, yabanmersini gibi meyvelerin küçük çekirdekleri, su yosunları…
📌 Lyme ile mücadelede ve detoks ile toksinlerin uzaklaştırılmasında infrared (kızılötesi) saunada faydalıdır. Özellikle Lyme Hastalığına yardımcı olmak için infrared saunaları kullanma konusunda on-line çok sayıda makale bulunmaktadır. Bunlardan biri, bir diğeri için tık. Büyük olanlar ve taşınabilir kişisel infrared saunalar da var. 📌 Lyme tedavisinde arı zehiri de kullanılmaktadır. Bununla ilgili meraklısına birkaç yayın için 1, 2, 3
💊 Magnezyum: Lyme hastalığında MAGNEZYUM EKSİKLİĞİ çok önemlidir. Çünkü Borrelia magnezyum kullanır ve vücuttaki Mg miktarını azaltır. Refleks artışı, kas spazmları ve seğirmelere yol açabilir. Mg eksikliği hafif , orta ve şiddetli olabilir. Bir lyme hastası lyme hastalığının etraflı tedavisini uygulasa bile sonuçta Mg eksikliği düzeltilmezse iyileşme bir platoya ulaşır ve orada kalır. Magnezyum kullanımında magnezyumun formu önemlidir.
📌 Epsom Salt (Epsom Tuzu) detoks üzerinde etkilidir. Özellikle kas ağrıları olanlar, Bartonella ile mücadele edenlere önerilmektedir. Ilık bir suda eritilerek ayak banyosu yapmak dahi toksinleri uzaklaştıracağı için rahatlama sağlayacaktır. 📌 C vitamini
Bağışıklık sisteminizi iyileştirmek için çok gerekli bir vitamindir. Lyme tedavisi esnasında benim kaynaklarda rastladığım tavsiye günde en az 3 gram alınması yönünde. C vitamini, haplar, tozlar, içecekler, gibi birçok formda alınabileceği gibi ve lyme tedavisinde damar yoluyla da alınabileceği belirtilmiş.
C vitamini kollajen üretimi için de gereklidir. Deride, kan damarlarında, kas, eklemler, beyin ve herhangi bir yapısal dokuda bulunan kollajen, vücudu bir arada tutan şeydir.
C vitamini doğadaki en çok yönlü maddelerden biridir.Sadece güçlü bir antioksidan değil, aynı zamanda glutatyon gibi diğer önemli antioksidanları da şarj eder. C vitamini büyümeyi destekler ve vücudun her yerinde sağlıklı dokuları tutar.
📌 Milk thistle (Deve Dikeni)
Karaciğer koruması sunan en iyi bitkilerden biridir. Güney Avrupa'ya ve Kuzey Afrikaya özgü dikenli bir bitkidir. Deve dikeni, sarılık ve diğer karaciğer rahatsızlıklarının tedavisi için kendi yerinde binlerce yıldır kullanılmıştır. Silimarin,deve dikeninin birincil aktif bileşenidir ve karaciğer hücreleri için güçlü antioksidan koruma sağlar. Karaciğer hücrelerinde bulunan doğal antioksidanları da artırır ve karaciğer hücrelerinin rejenerasyonunu indüklediği bulunmuştur. Tüm hepatoprotektif (karaciğerden koruyucu) bitkilerden en çok araştırılan ve düşük toksisite ve yüksek güvenlik ile ünlüdür. 📌 Glutatyon Glutatyon, üç amino asit olan, glutamik asit, sistein ve glisinden oluşan bir tripeptittir. Enerji üretirken mitokondriayı serbest radikal hasarından korumak için hücreler içinde önemli bir antioksidandır.
Glutatyon aynı zamanda karaciğerde faz II detoksifikasyon için de gereklidir. İn vitro ve in vivo çalışmalar, detoksifikasyon süreçlerinin, antioksidan özelliklerin ve bağışıklık fonksiyonlarının takviye edilmesinin güçlendirdiğini göstermiştir. Glutatyon dna/rna hasarını önler. Glutatyon vücuttaki toksin temizleyici sistemin en önemli öğesidir. Ağır metaller ve diğer kimyasal toksinler normal şartlarda vücutta glutatyona bağlanmakta ve safra yoluyla ince bağırsaklara atılmaktadır.
Önerilen doz: Günde 500-1000 mg
Yazar Bill Rawls kitabında şöyle bir not düşmüştü: "Lyme hastalığına karşı mücadelemdeki bir noktada, belirgin bir baş ve el titreme geliştirdim. Günde iki kez Setria marka glutatyonun 1000 mg'ını başlattıktan sonraki 2 hafta içinde tamamen çözüldü. Aynı etki, lipozomal glutatyonda görülmedi." 📌 Omega 3 Yağ Asitleri
Omega 3 yağ asitleri, vücuttaki iltihaplanmayı azaltmak ve optimum hücre zarı fonksiyonunu desteklemek için önemlidir. En iyi kan akışını sağlamak için önemli faktörler olan kolesterolün oksidasyonunu ve trombosit agregasyonunu önlerler. Balık, deniz ürünleri ve sebzeler omega-3 yağ asitlerinin iyi kaynaklarıdır, ancak supplement olarak desteklemek kanda yeterli miktarda omega 3 seviyesini sağlar. En faydalı omega-3 yağ asitleri, EPA (Eicosapentaenoic Acid) ve DHA (Docosahexaenoic Acid), sadece deniz kaynaklarından gelir. Hem balık yağı hem de krill yağı, DHA ve EPA'nın iyi kaynaklarıdır. Krill yağı, güçlü bir antioksidan olan astaksantin içerir. Keten yağı da pek çok sağlık yararları sağlarken, omega 3 kan düzeylerini yükseltmek için çok fazla miktarda keten yağı alınması gerekir.
Önerilen Doz: Moleküler damıtılmış balık yağı, 1-4 gram 1000-4000 mg / gün veya kril yağı günlük 500-3000 mg. Krill yağı, bağırsaklardan kolaylıkla emilen ve vücut tarafından daha kolay kullanılan bir fosfolipid (balık yağı gibi trigliserit yerine) olarak bulunur. Bu nedenle daha düşük dozlar gereklidir. Yan etkileri: Omega-3 yağ asitleri kanı inceltir. Kan sulandırıcıları kullanıyorsanız veya kanama veya pıhtılaşma bozukluğunuz varsa doktorunuzla balık ya da krili yağı takviyeleri almayı danışın. Kabuklu deniz hayvanları veya balık alerjileri varsa krill veya balık yağı takviyeleri kullanmaktan kaçının.
📌 Unutmayın, eğer lyme ve onunla ilişkili hastalıklar ile mücadele ediyorsanız kendinizi eğitmek zorundasınız. Facebook’da konu ile ilgili çok faydalı gruplar var. Bunlardan bazıları:
Lyme Türkiye
Lyme Disease Group
Lyme Survivors
Lyme and Pregnancy
Women's Lyme Disease Support Group
Lyme disease cure discussion
Lyme Disease Food & Supplements
Babesia Buddies
Beating Bartonella
📌 Gelelim yeniden kitaba; bu kitap oldukça iyi düşünülmüş ve organize edilmiş. İçeriği ve bilgiyi toplamak için harcadığı çaba taktire şayan. Kronik lyme'den kurtulmak ve bağışıklık sistemini desteklemek için pratik adımlarla dolu. Bu kitapta, kendi başına ne kadar çok şey yapabileceğinizi ve farkında olmayabileceğiniz çevresel ve diğer stres kaynaklarının etkisini öğreneceksiniz. Ayrıca, iyileşmek için sadece patojenleri öldürmenin neden yeterli olmayacağını etraflıca anlatıyor.
Canımız yanmadan bir olayı umursamamak milletçe en belirgin özelliklerimizden biri. Ne kuş gribinden çekiniyoruz, ne radyasyonlu çaydan korkuyor, ne AIDS için gereken önlemleri almayı akıl ediyoruz. Nasıl oluyorsa içimizde bir bana bişey olmaz dürtüsü var. O nedenle ciddi bir kitle de küçücük bir keneyi hiç kaale almıyor.
Neyse bu uzun yazıyı Fareler ve İnsanlar’dan lyme ile mücadeleye çok uygun bir alıntı ile kapatalım: “It’s just a constant battle: me against my body; my passions and my dreams and what I want to do with my life, against what I’m physically able to do. // Bu tam olarak uzun sürecek bir savaş: bedenime; tutkularım ve düşlerime ve hayatımla yapmak istediğim şeylere karşı, fiziksel olarak yapabileceğim şeylere karşı.”
Ve şunu hiç unutmayın: Hayatınızda hiç kene görmeseniz bile LYME hastası olabilirsiniz.
O nedenle bu konuda bilgilenmek ve çevremizi de bilinçlendirmek zorundayız. Ayrıca bir arkadaşınızı veya bir aile üyesini Lyme Hastalığını ile mücadelesinde anlamanız ve desteklemeniz, iyileşmelerine ve tedavilerinde başarılı bir sonuç elde etmelerine çok fayda sağlayacaktır. Büyük bir hastalığa karşı savaşan biri, ne olursa olsun, desteklenen, sevilen ve ilgilenilen biri olduğunu hissetmek ister.
LYME hakkında daha detaylı bilgi için ☞ https://lymenotes.blogspot.com.tr/
Hafta sonu yaklaşırken pikniğe gidecekler umarım kene konusundaki bu bilgilere göre gereken koruyucu önlemleri alırlar.
Sağlık ve sevgiyle kalın.
L.Y.M.E. = Love Yourself More Everyday
#kitap#okuma notlarım#unlocking lyme#lyme#kene#tick#lyme disease#lyme disease awareness#chronic lyme disease#bartonella#babesia#acute lyme#lyme facts#cowden protocol#borrelia#william rawls#multiple sclerosis#fibromyalgia#stephen harrod buhner#buhner protocol#herbal antimicrobials#sağlık#sağlıklı yaşam#bill rawls
20 notes
·
View notes
Photo
#bitbybit #goodbyelyme #cowden #protocol #winning at #health with #quantumphysics #herbals and #jesus https://www.instagram.com/p/BvSZMtChYIk/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=1665a12mnlb5x
0 notes
Photo
NutraMedix Stevia Sweet Herb 2oz (60ml), Cowden Protocol + Sparta Sulphur Detox https://ift.tt/34w9hIT * This link to ebay.com *
0 notes
Text
LYME DISEASE: A WHOLE-PERSON APPROACH
Tolle Totum
Lyme illness has actually come to be the fastest-growing insect-borne transmittable disease in the United States, Europe, and also Asia. In 2018, we are currently reading about the climbing tick populace and also the expectation that Lyme illness will only end up being more epidemic than it already is. More than 300 000 Americans and also 65 000 Europeans are influenced annually by this epidemic-- and these numbers appear to climb up each year.
The standard medical understanding of Lyme disease is rather limited to those that have acute Lyme illness. On the other hand, chronic Lyme disease, or post-Lyme disorder, has become controversial as well as has poor agreement among doctors pertaining ways to detect and also treat it.
A severe instance of Lyme condition consists of signs that develop within days or weeks of a tick bite as well as which may be treated reasonably easily at the outset. A persistent situation happens when Lyme makes its way deep right into the system and also keeps recurring, perhaps with durations of remission. Nonetheless, both kinds of Lyme are misunderstood.
Severe Lyme Condition
The early acute phase of Lyme disease generally takes place 3-30 days after a tick bite. Symptoms might consist of:
High temperature
Chills
Battering, throbbing frustration
Consistent, obvious fatigue
Numbness as well as tingling
Muscle and also joint pains
Puffy lymph nodes
Face or Bell's palsy
Erythema migrans (EM) breakout (" bull's- eye breakout").
One of the most widely known and characteristic sign of the intense phase is the EM, or bull's- eye rash. It begins at the website of a tick bite, and also increases till it reaches a diameter of 12+ inches. Hardly ever scratchy or unpleasant, this breakout in some cases clears as it expands, such that it resembles a target or "bull's eye." The visibility of the EM rash is pathognomonic for Lyme illness.
Although a bull's- eye breakout as well as flu-like symptoms are timeless very early indications of Lyme, lots of people never experience either of these. Some individuals obtain unclear signs and symptoms (or none in all) as well as might harbor the infection for several years without knowing it. And hundreds of thousands of individuals have the typical symptoms of Lyme without also knowing that they have the disease, up until long after it has deeply established itself right into their bodies. Lyme illness is called "The Great Mimic" because it appears like various other diseases. Because of this, it is not unusual for doctors to forget Lyme disease as they associate signs and symptoms to something else. Lyme condition has actually been misdiagnosed as fatigue syndrome, fibromyalgia, numerous sclerosis, mononucleosis, Parkinson's disease, Alzheimer's illness, as well as numerous other conditions.
Chronic Lyme Disease.
People experiencing persistent Lyme illness may look medically different, and may provide with signs and symptoms such as:.
Fatigue.
Abdominal pain and also digestive tract modifications.
Memory loss or cognitive problems.
Numbness or tingling of extremities.
Sensory distortion of skin (burning experiences), specifically in hands or feet.
" Roaming" joint or muscle discomfort.
Light or sound level of sensitivity.
Lightheadedness or vertigo.
Rest disturbances.
Cardiac problems: mitral valve prolapse, heart block, heart palpitations, chest discomfort.
Equilibrium or sychronisation troubles.
Endocrine interruption: hypothyroidism, irregular menses, etc
. The Centers for Condition Control as well as Prevention (CDC) states that as much as 10% of people with intense Lyme disease will certainly go on to establish persistent Lyme condition or Post-Lyme Disorder; nevertheless, numerous Lyme-literate doctors feel this number is blatantly underreported.
Lyme Testing: Risks of the 2-Tiered System.
Including in the challenge of Lyme illness is making an appropriate medical diagnosis. According to the CDC, Lyme illness is a scientific diagnosis, which indicates it is based on symptoms and various other elements instead of entirely on a lab examination. Laboratory testing for Lyme disease has been woefully inadequate for years, due to the inadequate sensitivity and also uniqueness of the testing itself. Currently, the CDC suggests a 2-tier screening system, starting with a Lyme display examination.
One research found that in 55 people with recognized Lyme condition, <46% of them had either IgG or IgM antibodies on their Lyme display. A good screening test must get at least 95% of the people being tested for their condition, according to the College of American Pathologists. The Lyme screening examination does not fulfill this standard. Actually, the Lyme display examination may only get regarding 56% of individuals that have Lyme disease. To make matters worse, the CDC guidelines do not suggest doing a Western Blot when the Lyme display is adverse. Research study reveals that the Western Blot is more exact in detecting Lyme disease since it tries to find really details antibodies usually seen in Lyme disease people but not found in healthy controls.
The Western Blot is the 2nd phase of the CDC's suggested 2-stage screening. This test is also an antibody test, however gauges several antibodies related to Borrelia infection. In 40 years of research, we have actually found out that some antibodies specify to Lyme, while others are not. The existence of 23, 34, 39 and 93 kd antibodies are strongly associated with direct exposure to Lyme and might suggest infection. But since antibodies may spend time for several years, and also years, the existence of antibodies does not always indicate a present infection.
The Western blot is also very prone to incorrect downsides, ie, negative for antibodies regardless of energetic infection. This occurs due to the fact that it may take weeks for the body to develop antibodies versus Lyme, which is why the CDC does not advise doing a Western Blot test on any person whose disease happened within the previous month. Other labs tests, consisting of PCR screening and direct discoloration, have bad level of sensitivity and poor dependability in screening for Lyme condition.
So, the bottom line is that an unfavorable examination does not leave out the possibility of having Lyme disease, but a positive examination verifies exposure to the microorganism causing Lyme disease. It is important to evaluate lab testing together with a person's clinical signs. A person might have been subjected to Borrelia and never created Lyme illness yet might still have antibodies in their bloodstream. This is why it is needed to constantly consider your client's symptoms prior to starting any type of treatment.
Naturopathic Treatment.
In line with the tenets of naturopathic medication, the treatment of Lyme illness need to include the whole individual, consisting of diet, lifestyle routines, comorbid problems, immune standing, and environmental direct exposure, along with dealing with active infection. A whole-body method to Lyme disease addresses a number of the hidden variables that keep individuals with Lyme condition ill.
Diet plan.
Although numerous diet regimens have been reported to assist people with Lyme condition, I have actually personally discovered an alkaline diet plan to help most Lyme people. This includes eating foods that advertise cellular alkalinity. There are no specific studies on an alkaline diet as well as Lyme condition, but minority researches published on alkaline diet regimens, as a whole, have actually observed health and wellness advantages, including lowering swelling. Note that adhering to an alkaline diet plan does not transform blood pH, as has actually been supposed by some people.
I advise removing all refined foods, sugar, and coffee, and mainly consuming organic fresh vegetables, legumes, and nuts. It is also necessary to limit animal protein to less than 20% of overall nutritional intake for the week, as pet protein breaks down right into acid-forming by-products. For people that have difficulty making dietary modifications, it might be useful to have them collaborate with a nutritionist for dish preparation as well as guidance.
Intestinal Health and wellness.
Study shows the intestinal tract accounts for 70-80% of immune feature; thus, keeping healthy and balanced digestive permeability, balanced microflora, and optimum digestion is vital for getting rid of any type of chronic infection. It is very important to guarantee correct intestinal tract mobility to prevent dysbiosis and mucosal inflammation, which consequently may disrupt regular intestinal feature. Comprehensive stool analysis and/or organic acid screening may assist offer understanding right into certain areas of digestive tract feature that are imbalanced. The treatment around must be specific to your patient, but I typically consider herbs as well as nutrients that aid promote far motility, decrease inflammation, rebalance digestive tract microflora, and deal with overgrowth of pathogenic microbes. Some specific considerations include magnesium salts, probiotics, glutamine, curcumin, and also fish oils.
Deal With Active Lyme Infection.
A number of herbal protocols have been used to deal with both acute and chronic Lyme condition, a lot of which I have made use of successfully in my medical method. I have also located that natural herbs are typically much tolerated than antibiotics, and also come with fewer adverse side effects. The 2 organic procedures I have made use of the most are Dr Zhang's Modern Chinese Medicine method and an adjusted kind of Dr Lee Cowden's method.
Dr Zhang is a Chinese medical doctor and certified acupuncturist in New york city City that established a collection of Chinese herbal formulas to help get rid of Lyme, enhance immune function, improve blood circulation, and regulate autoimmunity. When I myself had Lyme illness, his protocol helped me to leave antibiotics as well as drastically boost my wellness. Dr Lee Cowden, a cardiologist in Dallas, TX, prior to retired life, created a collection of fluid casts made from plants from the Amazon.com rainforest in South America. His protocol has been researched at the College of New Place by Dr Eva Sapi as well as has been located to be much more reliable than prescription antibiotics. His procedure additionally aids eradicate infection, lower swelling, and boost detoxification.
I have likewise utilized protocols from Stephen Buhner, Byron White, and also a specialty herbal formula firm with one-of-a-kind items. I prefer the other protocols, as I have actually observed higher medical efficiency with Dr Zhang's and Dr Cowden's methods; I've additionally seen fewer die-off responses using these procedures, which prevail with any type of Lyme therapy.
Way Of Living & Environmental Protection.
In addition to taking anti-biotics or natural herbs to deal with the active infection, it is also crucial to handle lifestyle habits than may undermine your individual's immune system, making it more challenging to conquer an infection. Obtaining good-quality rest, obtaining plenty of exercise (as endured), and also handling anxiety all play substantial functions in body immune system feature. I urge any individual with Lyme illness to get rid of from their residence as well as workplace all contaminants and toxicants that are recognized immune disruptors, in order to optimize their immune function.
Among the biggest outside factors influencing Lyme condition is mold. Mycotoxicity and also mold allergy may cause symptoms that are nearly identical to Lyme illness, and many individuals with mold issues are unaware of their direct exposure. I extremely advise Lyme individuals have their house tested for mold making use of spore-trapping and ERMI (Environmental Relative Moldiness Index) to aid determine surprise resources of mold, to make sure that it may be remediated if present. Furthermore, pee mycotoxin screening or mold allergy testing may help establish whether mold and mildew is adding to one's health and wellness problems.
Immune Inflection & Cleansing.
Research study reveals that Lyme condition may trigger an autoimmune reaction against particular neurological healthy proteins, which might account for most of the symptoms of post-Lyme syndrome. Therefore, therapies that help regulate the immune system are optimal for remedying immune disorder. I have utilized low-dose immunotherapy (LDI) efficiently with thousands of my Lyme people. Created by Ty Vincent, MD, LDI uses homeopathic dilutions of a Lyme nosode to downregulate Th2 actions to Lyme, essentially "switching off" the autoimmune response to Borrelia spp. This isopathic method has actually aided countless Lyme clients overcome their signs. To find out more regarding how to do LDI, please see progressivemedicaleducation.com.
Various other types of immunotherapy, such as sublingual immunotherapy (SLIT) may assist modulate regulatory T cells (Tregs) versus mold and mildew, plant pollen, dirt, or foods, and also lower the total body immune worry. I have located this to be a beneficial adjunctive treatment in dealing with Lyme condition, especially in those with a history of allergic reactions before being infected with Lyme.
Detoxing is a limiting barrier for lots of chronic Lyme people. Although some patients are genetically predisposed to being slow-moving metabolizers, several naturopathic therapies may still assist promote much detoxing and removal. Research study reveals infrared sauna may aid eliminate hazardous steels and also chemicals stored in the tissues and also organs. The temperature level and length of treatment need to be customized for each individual according to what they may tolerate, however normal sauna treatment may enhance many Lyme symptoms.
I also very recommend colon hydrotherapy, for most of the exact same reasons that I advise sauna treatment. It is a method to promote far digestive tract function and also enhance mobility as well as removal. I have had some Lyme people that failed every treatment they attempted other than colon hydrotherapy, which helped them improve. I recommend 1-2 sessions weekly for the very first 4 weeks and to after that readjust the routine based upon scientific action.
Recap.
Early detection and treatment of Lyme illness gives your person the most opportunity of recuperation without future complications. Many naturopathic therapies may be as or extra efficient than standard antibiotic therapy, as antibiotic therapy only deals with elimination of the organism as well as falls short to address underlying immune, autoimmune, and also detoxification dysfunction. Lyme illness is an intricate disease with greater than 100 connected signs, as well as its occurrence continues to climb. Many naturopathic doctors in North America are most likely to see Lyme people in their method at some time, and also they are well suited, generally, to deal with Lyme. Adhering to fundamental naturopathic principles, together with some understanding of Lyme-specific protocols, may significantly improve the health and wellness of Lyme patients as well as help them to conquer their disease.
The post “ LYME DISEASE: A WHOLE-PERSON APPROACH “ was first appeared on ndnr
Want to know more about the different naturopathic treatments? Dr. Amauri Caversan ND is a naturopathic service provider in Toronto, Ontario. Check him out: https://dramaurinaturopath.com/
0 notes
Photo
In keeping with Lyme awareness month here's a photo of some of the meds, supplements and injectables I use on a daily basis to support my health. . After going 2 years undiagnosed I went through a year of antibiotic treatments. After that I decided to pursue a more natural, holistic 🌿 approach to healing and did the Dr. Cowden herbal protocol for 9 months. I also tried Low Dose Immunotherapy (LDI) for over a year. Today I use essential oils, whole leaf liquid Stevia, a ketogenic eating plan, intermittent fasting and more. . I've given myself B-12 injections several times a week to help treat the debilitating fatigue. And when I was finally able to get out of bed I went to physical therapy to help regain strength due to weight loss and muscle wasting I experienced. . The thing about untreated Lyme and co-infections is that when the bacteria has free rein over your body for so long it can damage every organ and system. My doctors always say that it's like peeling back the layers of an onion. There are so many issues to address so we take them one by one. . I haven't always been a good little patient - far from it. 🤪 Before Lyme I'd go and do then push myself to do more - so being forced to slow down has been a battle of wills, so to speak. With this you're forced to stop and being stuck in bed for months on end really doesn't leave you many options. I've resisted this process many times... But that's for another post. 🤣 . I believe that God created us for a purpose and that I'm here on this Earth for a reason so much greater than myself. If you have Lyme or other chronic illness know that you matter. Your life matters so much. 💚 . #morethanlyme . . . . . . . . #lymewarrior #lymetreatment #lymedontkillmyvibe #healthblogger #lymefighter #lymeawareness #projectlyme #gratitudeattitude #attitudeofgratitude #lifestylebloggers #thankfulheart #livelifetothefullest #lifestylebloggers #tickbornedisease #lymediseasefighter #bethelight #lovedoes #lymeawarenessmonth #lymedisease #chronicillness (at Bolivar, Missouri) https://www.instagram.com/p/BxM-w1hB9hf/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=1caqmm9xc3bkf
#morethanlyme#lymewarrior#lymetreatment#lymedontkillmyvibe#healthblogger#lymefighter#lymeawareness#projectlyme#gratitudeattitude#attitudeofgratitude#lifestylebloggers#thankfulheart#livelifetothefullest#tickbornedisease#lymediseasefighter#bethelight#lovedoes#lymeawarenessmonth#lymedisease#chronicillness
0 notes
Text
Mistletoe Injections for Tumor Treatment
According to the National Cancer Institute,1 an estimated 1.7 million new cases of cancer will be diagnosed in the United States in 2018. The most common cancers are breast cancer, lung and bronchus cancer, prostate cancer and colon and rectum cancer. Cancer mortality is higher in women than in men and over 35 percent of men and women will be diagnosed with cancer at some point in their life.
Based solely on statistics, it is likely most people either have a personal experience with or know someone who has had cancer. Emerging scientific data show the development of cancer as not a genetic problem but rather a metabolic disease, primarily rooted in mitochondrial dysfunction.
Unfortunately, significant damage may also be done after exposure to environmental toxins found in personal care products, weed killer and house cleaning supplies. Dr. Lee Cowden comments most individuals do not die from cancer but rather from the side effects of the treatment.
One of the major concerns with chemotherapy is the indiscriminate toxicity used to poison your body systematically in an attempt to knock out cancer cells. There have been signs these treatment options may cause more harm than good. In a case of breast cancer, the chemotherapy drug tamoxifen reduces the risk of breast cancer but more than doubles a woman's risk of uterine cancer.2
Increasingly, more are seeking a natural approach to the treatment of cancer, including supplements, exercise, quality sleep and a cyclical ketogenic diet designed to boost fat metabolism, support mitochondrial health and starve cancer cells that derive most of their nutrition from sugar.
Mistletoe extract is now the most widely studied complementary and alternative medicine therapy treatment for cancer3 and one which Suzanne Somers used in her breast cancer treatment.4
Suzanne Somers Opted for Iscador Injections
Somers is an American actress best known for the role she played in the sitcom "Three's Company." She's also an author, singer, businesswoman and health spokesperson. In 2001 she was diagnosed with breast cancer.
Following a lumpectomy to remove the tumor and radiation, she opted for alternative medicine, refusing chemotherapy despite her physician's recommendations. Somers said:5
"My cancer has become a veiled gift because when confronted with standard of care — the standard treatment protocol for cancer [being] radiation, chemotherapy and after-care drugs — I looked at the doctor and I said, ‘I can’t do this.’ And he said, ‘But you’ll die.’ And I said, ‘I honestly believe I will die if I do what you tell me. The idea of flooding my body with chemical poison just doesn’t reckon with who I am."
Somers reports her lumpectomy removed nearly as much of her breast as a mastectomy. She refused an implant and wore an insert to ensure she didn't add any other foreign substances to her body. Following personal research, Somers treated herself with injections of Iscador, mistletoe extract, and placed a higher priority on sleep and other lifestyle choices.
Years after her lumpectomy Somers discovered a plastic surgeon in Japan doing experimental procedures to "regrow" a woman's breast tissue using her stem cells. Stem cells were removed from her body fat. These cells were then inserted into congealed fat and inserted in her breast.6 Over the next two years, blood vessels formed and she regained complete feeling over the area.
Somers also practiced gratitude in her effort to heal her body and spent time each night writing down what she did each day to move toward health. She suggests women dealing with breast cancer try to “look for the good.” She goes on to explain:7
"As someone who has survived breast cancer, you can be a victim, and 'poor me' and 'why did this happen to me?' And I don't mean that in a cold or judgmental way at all. But what good does that do you?
How is that going to inspire others, move you forward as a person? Everything that happens to us as individuals is an opportunity for growth, spiritually and emotionally."
Mistletoe Extract in the Treatment of Cancer
Mistletoe extract is usually given by injection under the skin.8 Less frequently it's injected directly into a vein, into the pleural cavity or into a tumor. Very few serious side effects have been reported and minor side effects have included soreness and inflammation at the injection site, headache, fever and chills. Very few cases of allergic reaction, including anaphylactic shock, have been reported.
The products derived from mistletoe vary depending upon the type of host tree on which the mistletoe grew, the species of the plant and the time of year the plant is harvested. Most extracts are made in a water-based solution or a solution of water and alcohol.9
At present, most clinical trials have been done in Europe. Many of these have reported positive results, although the National Cancer Institute finds some weaknesses, including small trial size, lack of dosage information and poor study design. However, they also report10 many of the in vitro studies demonstrated growth inhibition, cell death and antitumor activity using mistletoe extract.
In simplest terms, cancer cells are unable to die like normal cells. Your body usually uses a checks and balances system to remove old cells, called apoptosis. Phytonutrients, such as those found in the extracts of mistletoe, have demonstrated the capacity to restore apoptosis to cancer cells so they don't grow unchecked, and to support your immune system.11
Cancer cells also proliferate through a process of developing new blood vessels. Mistletoe extract demonstrates the ability to block the formation of new vessels. Mistletoe is used widely in Germany as their health care system pays for the treatments. In one meta-analysis, researchers reported a review of Iscador treatments showed a lower risk of mortality.12 Other studies demonstrate:13
• A retrospective study gathering data between 1993 and 2000 evaluated the use of mistletoe extract as a long-term adjuvant therapy in 804 patients being treated with chemotherapy and or radiation for colorectal cancer. Those treated with mistletoe extract had fewer adverse events, better symptom relief and improved disease-free survival.
• One study evaluated the use of mistletoe extract in advanced or metastatic pancreatic cancer, a cancer often associated with poor outcome. Patients were randomly assigned to receive either mistletoe extract or no anticancer therapy. The results demonstrated those treated with mistletoe extract had improve survival and less disease-related symptoms.
• A study using data from 312 patients evaluated the use of mistletoe extract in non-small cell lung cancer, which could not otherwise be treated. No difference was reported between treatment with mistletoe, an injection made from sheep spleen, or a placebo. Those who received mistletoe extract reported an improved sense of well-being compared to others, though.
• In a randomized clinical trial of 830 high-risk melanoma patients, half received treatment of interferon and half received mistletoe extract for one year. At eight years follow-up, there was no increase in survival time between the interferon and the mistletoe group.
However, it's important to note interferon comes with a long list of side effects. Ten percent of users experience dizziness, loss or thinning of hair, breathlessness and an increased risk of infection..14
History of the Mistletoe Plant
Mistletoe has a long and interesting history. Although kissing under the sprigs of a mistletoe is a well-known holiday tradition, many ancient cultures prized its healing properties.15 The Greeks used it as a cure for menstrual cramps and spleen disorders, while the Roman naturalist Pliny the Elder noted use against epilepsy, ulcers and poisons.
Romantic overtones likely started with the Celtic Druids.16 Since the plant blossoms even during the frozen winter months, the Druids saw it as a sacred symbol and administered it to humans and animals in the hope of restoring fertility.
In ancient Scandinavia, the custom was that if out in the woods you found yourself standing under the plant and encountered an enemy, you both had to lay down your arms until the following day.17 The tradition of kissing under the mistletoe started an ancient Greece during the Festival of Saturnalia and was later incorporated into marriage ceremonies as the plant was associated with fertility.18
During the Roman era, enemies would reconcile their differences under a mistletoe plant, which they believed help them come to peace. Mistletoe is actually a parasitic plant that evolved the ability to grow on trees without establishing its own root system. In doing this they absorb the same nutrients and water from the host plant.
Chemotherapy May Make Breast Cancer Aggressive and More Likely to Spread
Preoperative chemotherapy, known as neoadjuvant chemotherapy, is offered to women as it helps shrink tumors prior to surgical removal. This increases the likelihood women will receive a lumpectomy instead of a full mastectomy.
However, after performing tests on mice and human tissue, researchers found this practice may actually increase the likelihood of metastasis by increasing tumor microenvironment of metastasis. When mice with breast cancer are given chemotherapy it altered the tumor microenvironment, making it more conducive for the cancer to spread.
Chemotherapy treatment doubled the number of cancer cells in the bloodstream and lungs compared to the mice who did not receive treatment. Further, in 20 human patients who received common chemotherapy drugs, the tumor microenvironments also became more favorable to cancer spread. Researchers wrote an editorial in the Journal of Clinical Oncology, saying:19
"Unfortunately, neoadjuvant chemotherapy does not seem to improve overall survival, as demonstrated in the National Surgical Adjuvant Breast and Bowel Project (NSABP) B18 trial, among others."
This essentially means women may be trading an increased risk of cancer metastasis for a treatment without proof it improves their chances of survival. Although this may sound surprising, it is not a new discovery.
In 2012, researchers found chemotherapy for prostate cancer caused DNA damage in healthy cells and caused them to secrete more of a protein called WNT16B, which boosts tumor growth and encourages cancer cells to develop resistance to treatment.20
Certain chemotherapy drugs can also increase your risk for acute myeloid leukemia occurring within 10 years after treatment for your original cancer. Research has demonstrated the risk for a second cancer is slightly higher for childhood cancer survivors than is the risk for cancer and those of the same age and the general population.21
As research continues to reveal the wide-reaching and devastating effects of chemotherapy to healthy cells, it has also shown it makes only a minor contribution to cancer survival. A clinical oncology study22 found that in terms of five-year survival rates of adult cancer cases, chemotherapy has an average survival rate of just 2.3 percent in Australia and 2.1 percent in the U.S.
Natural Cancer Preventive and Treatment Strategies
There are a number of preventive strategies you may consider, most of which support optimal health. Two primary initiatives in the treatment and prevention of cancer are moving to a fat-burning dietary plan to starve cancer cells, and detoxification to remove as many toxins and heavy metals as possible.
For a discussion of alternative treatments you may consider, see several of my previous articles, including:
“Chemotherapy Spreading Cancer”
“The Cancer Revolution: A Helpful Program to Reverse and Prevent Cancer”
“Metabolically Supported Therapies for the Improvement of Cancer Treatment”
“The Healing Platform: Build Your Own Cure”
from http://articles.mercola.com/sites/articles/archive/2018/11/07/mistletoe-extract-tumor-treatment.aspx
source http://niapurenaturecom.weebly.com/blog/mistletoe-injections-for-tumor-treatment
0 notes
Text
Mistletoe Injections for Tumor Treatment
According to the National Cancer Institute,1 an estimated 1.7 million new cases of cancer will be diagnosed in the United States in 2018. The most common cancers are breast cancer, lung and bronchus cancer, prostate cancer and colon and rectum cancer. Cancer mortality is higher in women than in men and over 35 percent of men and women will be diagnosed with cancer at some point in their life.
Based solely on statistics, it is likely most people either have a personal experience with or know someone who has had cancer. Emerging scientific data show the development of cancer as not a genetic problem but rather a metabolic disease, primarily rooted in mitochondrial dysfunction.
Unfortunately, significant damage may also be done after exposure to environmental toxins found in personal care products, weed killer and house cleaning supplies. Dr. Lee Cowden comments most individuals do not die from cancer but rather from the side effects of the treatment.
One of the major concerns with chemotherapy is the indiscriminate toxicity used to poison your body systematically in an attempt to knock out cancer cells. There have been signs these treatment options may cause more harm than good. In a case of breast cancer, the chemotherapy drug tamoxifen reduces the risk of breast cancer but more than doubles a woman's risk of uterine cancer.2
Increasingly, more are seeking a natural approach to the treatment of cancer, including supplements, exercise, quality sleep and a cyclical ketogenic diet designed to boost fat metabolism, support mitochondrial health and starve cancer cells that derive most of their nutrition from sugar.
Mistletoe extract is now the most widely studied complementary and alternative medicine therapy treatment for cancer3 and one which Suzanne Somers used in her breast cancer treatment.4
Suzanne Somers Opted for Iscador Injections
Somers is an American actress best known for the role she played in the sitcom "Three's Company." She's also an author, singer, businesswoman and health spokesperson. In 2001 she was diagnosed with breast cancer.
Following a lumpectomy to remove the tumor and radiation, she opted for alternative medicine, refusing chemotherapy despite her physician's recommendations. Somers said:5
"My cancer has become a veiled gift because when confronted with standard of care — the standard treatment protocol for cancer [being] radiation, chemotherapy and after-care drugs — I looked at the doctor and I said, ‘I can’t do this.’ And he said, ‘But you’ll die.’ And I said, ‘I honestly believe I will die if I do what you tell me. The idea of flooding my body with chemical poison just doesn’t reckon with who I am."
Somers reports her lumpectomy removed nearly as much of her breast as a mastectomy. She refused an implant and wore an insert to ensure she didn't add any other foreign substances to her body. Following personal research, Somers treated herself with injections of Iscador, mistletoe extract, and placed a higher priority on sleep and other lifestyle choices.
Years after her lumpectomy Somers discovered a plastic surgeon in Japan doing experimental procedures to "regrow" a woman's breast tissue using her stem cells. Stem cells were removed from her body fat. These cells were then inserted into congealed fat and inserted in her breast.6 Over the next two years, blood vessels formed and she regained complete feeling over the area.
Somers also practiced gratitude in her effort to heal her body and spent time each night writing down what she did each day to move toward health. She suggests women dealing with breast cancer try to “look for the good.” She goes on to explain:7
"As someone who has survived breast cancer, you can be a victim, and 'poor me' and 'why did this happen to me?' And I don't mean that in a cold or judgmental way at all. But what good does that do you?
How is that going to inspire others, move you forward as a person? Everything that happens to us as individuals is an opportunity for growth, spiritually and emotionally."
Mistletoe Extract in the Treatment of Cancer
Mistletoe extract is usually given by injection under the skin.8 Less frequently it's injected directly into a vein, into the pleural cavity or into a tumor. Very few serious side effects have been reported and minor side effects have included soreness and inflammation at the injection site, headache, fever and chills. Very few cases of allergic reaction, including anaphylactic shock, have been reported.
The products derived from mistletoe vary depending upon the type of host tree on which the mistletoe grew, the species of the plant and the time of year the plant is harvested. Most extracts are made in a water-based solution or a solution of water and alcohol.9
At present, most clinical trials have been done in Europe. Many of these have reported positive results, although the National Cancer Institute finds some weaknesses, including small trial size, lack of dosage information and poor study design. However, they also report10 many of the in vitro studies demonstrated growth inhibition, cell death and antitumor activity using mistletoe extract.
In simplest terms, cancer cells are unable to die like normal cells. Your body usually uses a checks and balances system to remove old cells, called apoptosis. Phytonutrients, such as those found in the extracts of mistletoe, have demonstrated the capacity to restore apoptosis to cancer cells so they don't grow unchecked, and to support your immune system.11
Cancer cells also proliferate through a process of developing new blood vessels. Mistletoe extract demonstrates the ability to block the formation of new vessels. Mistletoe is used widely in Germany as their health care system pays for the treatments. In one meta-analysis, researchers reported a review of Iscador treatments showed a lower risk of mortality.12 Other studies demonstrate:13
• A retrospective study gathering data between 1993 and 2000 evaluated the use of mistletoe extract as a long-term adjuvant therapy in 804 patients being treated with chemotherapy and or radiation for colorectal cancer. Those treated with mistletoe extract had fewer adverse events, better symptom relief and improved disease-free survival.
• One study evaluated the use of mistletoe extract in advanced or metastatic pancreatic cancer, a cancer often associated with poor outcome. Patients were randomly assigned to receive either mistletoe extract or no anticancer therapy. The results demonstrated those treated with mistletoe extract had improve survival and less disease-related symptoms.
• A study using data from 312 patients evaluated the use of mistletoe extract in non-small cell lung cancer, which could not otherwise be treated. No difference was reported between treatment with mistletoe, an injection made from sheep spleen, or a placebo. Those who received mistletoe extract reported an improved sense of well-being compared to others, though.
• In a randomized clinical trial of 830 high-risk melanoma patients, half received treatment of interferon and half received mistletoe extract for one year. At eight years follow-up, there was no increase in survival time between the interferon and the mistletoe group.
However, it's important to note interferon comes with a long list of side effects. Ten percent of users experience dizziness, loss or thinning of hair, breathlessness and an increased risk of infection..14
History of the Mistletoe Plant
Mistletoe has a long and interesting history. Although kissing under the sprigs of a mistletoe is a well-known holiday tradition, many ancient cultures prized its healing properties.15 The Greeks used it as a cure for menstrual cramps and spleen disorders, while the Roman naturalist Pliny the Elder noted use against epilepsy, ulcers and poisons.
Romantic overtones likely started with the Celtic Druids.16 Since the plant blossoms even during the frozen winter months, the Druids saw it as a sacred symbol and administered it to humans and animals in the hope of restoring fertility.
In ancient Scandinavia, the custom was that if out in the woods you found yourself standing under the plant and encountered an enemy, you both had to lay down your arms until the following day.17 The tradition of kissing under the mistletoe started an ancient Greece during the Festival of Saturnalia and was later incorporated into marriage ceremonies as the plant was associated with fertility.18
During the Roman era, enemies would reconcile their differences under a mistletoe plant, which they believed help them come to peace. Mistletoe is actually a parasitic plant that evolved the ability to grow on trees without establishing its own root system. In doing this they absorb the same nutrients and water from the host plant.
Chemotherapy May Make Breast Cancer Aggressive and More Likely to Spread
Preoperative chemotherapy, known as neoadjuvant chemotherapy, is offered to women as it helps shrink tumors prior to surgical removal. This increases the likelihood women will receive a lumpectomy instead of a full mastectomy.
However, after performing tests on mice and human tissue, researchers found this practice may actually increase the likelihood of metastasis by increasing tumor microenvironment of metastasis. When mice with breast cancer are given chemotherapy it altered the tumor microenvironment, making it more conducive for the cancer to spread.
Chemotherapy treatment doubled the number of cancer cells in the bloodstream and lungs compared to the mice who did not receive treatment. Further, in 20 human patients who received common chemotherapy drugs, the tumor microenvironments also became more favorable to cancer spread. Researchers wrote an editorial in the Journal of Clinical Oncology, saying:19
"Unfortunately, neoadjuvant chemotherapy does not seem to improve overall survival, as demonstrated in the National Surgical Adjuvant Breast and Bowel Project (NSABP) B18 trial, among others."
This essentially means women may be trading an increased risk of cancer metastasis for a treatment without proof it improves their chances of survival. Although this may sound surprising, it is not a new discovery.
In 2012, researchers found chemotherapy for prostate cancer caused DNA damage in healthy cells and caused them to secrete more of a protein called WNT16B, which boosts tumor growth and encourages cancer cells to develop resistance to treatment.20
Certain chemotherapy drugs can also increase your risk for acute myeloid leukemia occurring within 10 years after treatment for your original cancer. Research has demonstrated the risk for a second cancer is slightly higher for childhood cancer survivors than is the risk for cancer and those of the same age and the general population.21
As research continues to reveal the wide-reaching and devastating effects of chemotherapy to healthy cells, it has also shown it makes only a minor contribution to cancer survival. A clinical oncology study22 found that in terms of five-year survival rates of adult cancer cases, chemotherapy has an average survival rate of just 2.3 percent in Australia and 2.1 percent in the U.S.
Natural Cancer Preventive and Treatment Strategies
There are a number of preventive strategies you may consider, most of which support optimal health. Two primary initiatives in the treatment and prevention of cancer are moving to a fat-burning dietary plan to starve cancer cells, and detoxification to remove as many toxins and heavy metals as possible.
For a discussion of alternative treatments you may consider, see several of my previous articles, including:
“Chemotherapy Spreading Cancer”
“The Cancer Revolution: A Helpful Program to Reverse and Prevent Cancer”
“Metabolically Supported Therapies for the Improvement of Cancer Treatment”
“The Healing Platform: Build Your Own Cure”
from HealthyLife via Jake Glover on Inoreader http://articles.mercola.com/sites/articles/archive/2018/11/07/mistletoe-extract-tumor-treatment.aspx
0 notes
Text
Mistletoe Injections for Tumor Treatment
According to the National Cancer Institute,1 an estimated 1.7 million new cases of cancer will be diagnosed in the United States in 2018. The most common cancers are breast cancer, lung and bronchus cancer, prostate cancer and colon and rectum cancer. Cancer mortality is higher in women than in men and over 35 percent of men and women will be diagnosed with cancer at some point in their life.
Based solely on statistics, it is likely most people either have a personal experience with or know someone who has had cancer. Emerging scientific data show the development of cancer as not a genetic problem but rather a metabolic disease, primarily rooted in mitochondrial dysfunction.
Unfortunately, significant damage may also be done after exposure to environmental toxins found in personal care products, weed killer and house cleaning supplies. Dr. Lee Cowden comments most individuals do not die from cancer but rather from the side effects of the treatment.
One of the major concerns with chemotherapy is the indiscriminate toxicity used to poison your body systematically in an attempt to knock out cancer cells. There have been signs these treatment options may cause more harm than good. In a case of breast cancer, the chemotherapy drug tamoxifen reduces the risk of breast cancer but more than doubles a woman’s risk of uterine cancer.2
Increasingly, more are seeking a natural approach to the treatment of cancer, including supplements, exercise, quality sleep and a cyclical ketogenic diet designed to boost fat metabolism, support mitochondrial health and starve cancer cells that derive most of their nutrition from sugar.
Mistletoe extract is now the most widely studied complementary and alternative medicine therapy treatment for cancer3 and one which Suzanne Somers used in her breast cancer treatment.4
Suzanne Somers Opted for Iscador Injections
Somers is an American actress best known for the role she played in the sitcom “Three’s Company.” She’s also an author, singer, businesswoman and health spokesperson. In 2001 she was diagnosed with breast cancer.
Following a lumpectomy to remove the tumor and radiation, she opted for alternative medicine, refusing chemotherapy despite her physician’s recommendations. Somers said:5
“My cancer has become a veiled gift because when confronted with standard of care — the standard treatment protocol for cancer [being] radiation, chemotherapy and after-care drugs — I looked at the doctor and I said, ‘I can’t do this.’ And he said, ‘But you’ll die.’ And I said, ‘I honestly believe I will die if I do what you tell me. The idea of flooding my body with chemical poison just doesn’t reckon with who I am.”
Somers reports her lumpectomy removed nearly as much of her breast as a mastectomy. She refused an implant and wore an insert to ensure she didn’t add any other foreign substances to her body. Following personal research, Somers treated herself with injections of Iscador, mistletoe extract, and placed a higher priority on sleep and other lifestyle choices.
Years after her lumpectomy Somers discovered a plastic surgeon in Japan doing experimental procedures to “regrow” a woman’s breast tissue using her stem cells. Stem cells were removed from her body fat. These cells were then inserted into congealed fat and inserted in her breast.6 Over the next two years, blood vessels formed and she regained complete feeling over the area.
Somers also practiced gratitude in her effort to heal her body and spent time each night writing down what she did each day to move toward health. She suggests women dealing with breast cancer try to “look for the good.” She goes on to explain:7
“As someone who has survived breast cancer, you can be a victim, and ‘poor me’ and 'why did this happen to me?’ And I don’t mean that in a cold or judgmental way at all. But what good does that do you?
How is that going to inspire others, move you forward as a person? Everything that happens to us as individuals is an opportunity for growth, spiritually and emotionally.”
Mistletoe Extract in the Treatment of Cancer
Mistletoe extract is usually given by injection under the skin.8 Less frequently it’s injected directly into a vein, into the pleural cavity or into a tumor. Very few serious side effects have been reported and minor side effects have included soreness and inflammation at the injection site, headache, fever and chills. Very few cases of allergic reaction, including anaphylactic shock, have been reported.
The products derived from mistletoe vary depending upon the type of host tree on which the mistletoe grew, the species of the plant and the time of year the plant is harvested. Most extracts are made in a water-based solution or a solution of water and alcohol.9
At present, most clinical trials have been done in Europe. Many of these have reported positive results, although the National Cancer Institute finds some weaknesses, including small trial size, lack of dosage information and poor study design. However, they also report10 many of the in vitro studies demonstrated growth inhibition, cell death and antitumor activity using mistletoe extract.
In simplest terms, cancer cells are unable to die like normal cells. Your body usually uses a checks and balances system to remove old cells, called apoptosis. Phytonutrients, such as those found in the extracts of mistletoe, have demonstrated the capacity to restore apoptosis to cancer cells so they don’t grow unchecked, and to support your immune system.11
Cancer cells also proliferate through a process of developing new blood vessels. Mistletoe extract demonstrates the ability to block the formation of new vessels. Mistletoe is used widely in Germany as their health care system pays for the treatments. In one meta-analysis, researchers reported a review of Iscador treatments showed a lower risk of mortality.12 Other studies demonstrate:13
• A retrospective study gathering data between 1993 and 2000 evaluated the use of mistletoe extract as a long-term adjuvant therapy in 804 patients being treated with chemotherapy and or radiation for colorectal cancer. Those treated with mistletoe extract had fewer adverse events, better symptom relief and improved disease-free survival.
• One study evaluated the use of mistletoe extract in advanced or metastatic pancreatic cancer, a cancer often associated with poor outcome. Patients were randomly assigned to receive either mistletoe extract or no anticancer therapy. The results demonstrated those treated with mistletoe extract had improve survival and less disease-related symptoms.
• A study using data from 312 patients evaluated the use of mistletoe extract in non-small cell lung cancer, which could not otherwise be treated. No difference was reported between treatment with mistletoe, an injection made from sheep spleen, or a placebo. Those who received mistletoe extract reported an improved sense of well-being compared to others, though.
• In a randomized clinical trial of 830 high-risk melanoma patients, half received treatment of interferon and half received mistletoe extract for one year. At eight years follow-up, there was no increase in survival time between the interferon and the mistletoe group.
However, it’s important to note interferon comes with a long list of side effects. Ten percent of users experience dizziness, loss or thinning of hair, breathlessness and an increased risk of infection..14
History of the Mistletoe Plant
Mistletoe has a long and interesting history. Although kissing under the sprigs of a mistletoe is a well-known holiday tradition, many ancient cultures prized its healing properties.15 The Greeks used it as a cure for menstrual cramps and spleen disorders, while the Roman naturalist Pliny the Elder noted use against epilepsy, ulcers and poisons.
Romantic overtones likely started with the Celtic Druids.16 Since the plant blossoms even during the frozen winter months, the Druids saw it as a sacred symbol and administered it to humans and animals in the hope of restoring fertility.
In ancient Scandinavia, the custom was that if out in the woods you found yourself standing under the plant and encountered an enemy, you both had to lay down your arms until the following day.17 The tradition of kissing under the mistletoe started an ancient Greece during the Festival of Saturnalia and was later incorporated into marriage ceremonies as the plant was associated with fertility.18
During the Roman era, enemies would reconcile their differences under a mistletoe plant, which they believed help them come to peace. Mistletoe is actually a parasitic plant that evolved the ability to grow on trees without establishing its own root system. In doing this they absorb the same nutrients and water from the host plant.
Chemotherapy May Make Breast Cancer Aggressive and More Likely to Spread
Preoperative chemotherapy, known as neoadjuvant chemotherapy, is offered to women as it helps shrink tumors prior to surgical removal. This increases the likelihood women will receive a lumpectomy instead of a full mastectomy.
However, after performing tests on mice and human tissue, researchers found this practice may actually increase the likelihood of metastasis by increasing tumor microenvironment of metastasis. When mice with breast cancer are given chemotherapy it altered the tumor microenvironment, making it more conducive for the cancer to spread.
Chemotherapy treatment doubled the number of cancer cells in the bloodstream and lungs compared to the mice who did not receive treatment. Further, in 20 human patients who received common chemotherapy drugs, the tumor microenvironments also became more favorable to cancer spread. Researchers wrote an editorial in the Journal of Clinical Oncology, saying:19
“Unfortunately, neoadjuvant chemotherapy does not seem to improve overall survival, as demonstrated in the National Surgical Adjuvant Breast and Bowel Project (NSABP) B18 trial, among others.”
This essentially means women may be trading an increased risk of cancer metastasis for a treatment without proof it improves their chances of survival. Although this may sound surprising, it is not a new discovery.
In 2012, researchers found chemotherapy for prostate cancer caused DNA damage in healthy cells and caused them to secrete more of a protein called WNT16B, which boosts tumor growth and encourages cancer cells to develop resistance to treatment.20
Certain chemotherapy drugs can also increase your risk for acute myeloid leukemia occurring within 10 years after treatment for your original cancer. Research has demonstrated the risk for a second cancer is slightly higher for childhood cancer survivors than is the risk for cancer and those of the same age and the general population.21
As research continues to reveal the wide-reaching and devastating effects of chemotherapy to healthy cells, it has also shown it makes only a minor contribution to cancer survival. A clinical oncology study22 found that in terms of five-year survival rates of adult cancer cases, chemotherapy has an average survival rate of just 2.3 percent in Australia and 2.1 percent in the U.S.
Natural Cancer Preventive and Treatment Strategies
There are a number of preventive strategies you may consider, most of which support optimal health. Two primary initiatives in the treatment and prevention of cancer are moving to a fat-burning dietary plan to starve cancer cells, and detoxification to remove as many toxins and heavy metals as possible.
For a discussion of alternative treatments you may consider, see several of my previous articles, including:
“Chemotherapy Spreading Cancer”
“The Cancer Revolution: A Helpful Program to Reverse and Prevent Cancer”
“Metabolically Supported Therapies for the Improvement of Cancer Treatment”
“The Healing Platform: Build Your Own Cure”
from Articles http://articles.mercola.com/sites/articles/archive/2018/11/07/mistletoe-extract-tumor-treatment.aspx source https://niapurenaturecom.tumblr.com/post/179850752156
0 notes
Text
A Tick-ing Time Bomb
Lyme Disease Destroying Peoples Lives and Finances
Lyme Disease may Cost the United States more than $970 Million per Year to treat. If not treated early by antibiotics many people go onto Chronic Lyme Disease devastating their health and their quality of life. Once they are in the Chronic phase there are limited treatments to help them improve their health. Most patients self treat with natural protocols that are not covered by insurance and the financial burden is placed on the patient.
Health Buyer Club is dedicated to making these treatments for those suffering with Lyme Disease, Long Covid, Chronic Fatigue, Fibromyalgia and other Chronic illnesses affordable to the patient. Many people when bit by a tick do not even notice it until the bull's eye rash forms. The Lyme disease tests unfortunately are not accurate due to many tests showing a false negative. Acute Lyme disease can be very difficult to diagnose. If early Lyme disease is left untreated it can turn into chronic Lyme disease.
Can chronic Lyme disease be cured?
For some it can be cured but for others it can be a lifelong battle. If caught early and aggressively treated many can regain full health. Unfortunately most doctors give an inadequate course of antibiotics leaving the lyme to return and become chronic. After being infected symptoms can range from fever, chills, headache, fatigue, muscle, joint aches, swollen lymph nodes, rash often in a bull's-eye pattern, neck stiffness, facial palsy (the loss of muscle tone or droop on one or both sides of the face), lyme arthritis with severe joint pain and swelling (particularly in the knees and other large joints), heart palpitations or an irregular heart beat (Lyme carditis), dizziness, shortness of breath, inflammation of the brain and spinal cord, shooting pains, numbness and tingling in the hands or feet. Lyme disease can be treated with antibiotics and herbal supplement protocols, including homeopathic treatments. It is a condition that is spread by deer ticks and possibly mosquitos, and anyone who is bitten by a deer tick has the potential of developing Lyme disease. The CDC states that Lyme disease can be treated with 30 days of antibiotics and the majority of insurance companies do not recognize chronic Lyme disease as a legitimate illness and will not pay for long-term Lyme disease treatment. Many chronic lyme patients have used natural protocols such as Nutramedix Cowden Monthly protocol or Cellcores Lyme protocol to see major improvements in symptoms and quality of life.
Many Doctors gaslight patients and do not believe their symptoms or diagnosis. Getting a Chronic Lyme Disease diagnosis is hard to get as doctors dismiss it exists which is part of the problem. Health Buyer Club allows patients to afford the treatments they need to recover from chronic Lyme Disease. Spread the word about this new buying club to help others with Lyme Disease who are suffering. Enjoy savings up to 40% off over 55 physician formulated brands like Cellcore, Bodybio, Desbio, Nutramedix/Cowden protocol and many more to our members along with referral awards. Join HealthBuyerClub.com today for FREE and start saving.
0 notes
Text
Duodenal polyp a rare cause of repeated vomiting by Lahfidi Ama in Journal of Clinical and Medical Images, Case Reports
Clinical Image Description
A 50-year-old man without ATCD who suffers from dyspepsia and frequent vomiting, prompting him to seek medical help. There were no abnormalities found during the clinical evaluation. A CT scan of the abdomen was ordered to identify a duodenal polyp that was limiting the digestive light (Figure 1).
Figure 1: A duodenal endoluminal polyploid tissue process of 21 x 23 mm is shown on a transverse (A) and coronal (B) abdominal CT following contrast injection (orange arrow).
Peutz-Jeghers syndrome (PJS), juvenile polyposis, Cowden's disease, familial adenomatous polyposis, and Gardner's syndrome are polyposis syndromes that affect the duodenum [1]. Duodenal polyps are more common in children with polyposis syndromes, the majority of which are asymptomatic, according to a retrospective research in a pediatric population (aged 21 years) [2]. In the pediatric age group, duodenal polyps are seldom seen during standard high endoscopy (EGD) and radiographic investigations. In contrast, a recent study of adults using EGD and autopsy found a prevalence of up to 4.6 % [2]. Abdominal pain, vomiting, gastrointestinal bleeding, anemia, and intussusception or obstruction are among the symptoms [1, 2]. In comparison to the jejunum and ileum, duodenal disorders have received little attention in the imaging literature [1]. The exploration of the duodenum, which is still mostly examined by video endoscopy, has changed dramatically as a result of recent breakthroughs in imaging. However, advances in computed tomography (CT) and magnetic resonance imaging (MR) have made it easier to detect and characterize anomalies in the genesis of duodenal masses [1]. They are used to assess intraluminal content, the duodenum wall, and the extraduodenal area. The scanner, in combination with optimum intestinal distension and intravenous iodine contrast, provides for a thorough examination of the duodenum. Similarly, MRI has been demonstrated to be useful in diagnosing a wide spectrum of duodenal disorders when combined with duodenal distension and intravenous administration of a gadolinium-based contrast agent [1]. For the detection and characterization of a wide spectrum of duodenal lesions generating masses, CT remains the preferred imaging modality [1]. Large polyps (> 15 mm) might cause small intestinal blockage, thus it's important to keep an eye on them to see which ones need to be removed [1]. Protocols for monitoring are still being debated. Important polyps (big polyps with a proclivity for intussusception or blockage) are detected by endoscopy [1].
Surveillance in patients with polyposis syndromes was the most common reason for EGD; most of these patients were asymptomatic at the time of their EGD. In patients without polyposis syndrome, the most prevalent reason for EGD was stomach pain and vomiting [2]. CT and MRI can theoretically be used to monitor patients with many polyps and determine the best treatment, which could include endoscopic, enteroscopic, or surgical ablation, or a combination of these methods [1].
Competing Interests: The authors declare that they have no links of interest.
For more details : https://jcmimagescasereports.org/author-guidelines/
#Peutz-Jeghers syndrome#juvenile polyposis#computed tomography#gastrointestinal bleeding#vomiting#endoscopy#enteroscopic#Lahfidi Ama#JCMICR
0 notes
Text
The Robert Scott Bell Show - War on Cancer Detox protocols Dr. Lee Cowden
0 notes
Photo
NutraMedix Banderol Microbial Defense 2oz/60ml, Cowden Protocol, Free Shipping💚 https://ift.tt/2Zk8aIg
0 notes
Link
Are Ticks Winning? Dr. Mercola By Dr. Mercola Ticks are widespread throughout the U.S., and while bites can be harmless they also hold the potential to transmit serious diseases. Lyme disease — which is caused by Borrelia burgdorferi bacteria spread through the bite of blacklegged ticks (also known as deer ticks) and western blacklegged ticks — is thought to affect more than 300,000 Americans annually.1 As you can view for yourself in the video above, ticks are stealthy creatures that have developed an elaborate system to feed off human blood. Whereas other bloodsuckers like mosquitoes bite, suck quickly and leave, ticks’ goal is to stay embedded in your skin for days, and as such they have specially developed mouths just for this purpose. In addition to the needle-like hypostome, which is covered in backward-facing hooks, there are two rod-like chelicerae, which help to drive the hypostome into your skin.2 You can’t feel it when a tick bites you, nor when they feed. Their salvia contains anesthetics for this purpose, along with anticoagulants and immune suppressors that facilitate the ticks’ feeding while also allowing the transmission of diseases like Lyme. “On a human host, their saliva numbs the skin so you don’t feel the bite, and an anticoagulant keeps the blood flowing. The tick saliva also combines with a protein from B. burgdorferi to suppress human immune systems, so our bodies don’t muster antibodies to kill the bug,” the Adirondack Daily Enterprise reported.3 “Reading about the elaborate and effective ways these tiny creatures defeat our body’s defenses can make you rethink the conception that humans occupy the top spot on an evolutionary ladder. They have been around far longer than we have, and from all indications, they will persist when we have faded away.”4 How Do Ticks Spread Disease? In order to transition to each of its life stages (egg, larva, nymph and adult), ticks must find a blood meal to survive. Ticks can live up to three years during this process, although many die prior to this when they are unable to find a host to feed on. Ticks will lie in wait on a leaf or piece of grass, waiting to detect a potential host via breath and body odors or sensing heat, moisture, vibrations and even shadows. If you happen to venture too close to a tick’s hideout, it will climb on board and begin the process of attaching, which can take anywhere from minutes to two hours. As a tick sucks blood over the process of several days, it ingests any pathogens found in the host animal. In the case of Lyme disease bacteria, white-footed mice infect 75 to 95 percent of larval ticks that feed on them.5 Such pathogens within the tick may then be transmitted to the host via saliva released during the feeding process.6 There are more than two dozen tick-borne diseases in the U.S. that can be transmitted to humans, including Colorado tick fever, rocky mountain spotted fever, Powassan disease and increasingly prevalent Lyme disease. In most cases, tick bites cause no symptoms, but it’s possible to experience pain, a rash or burning. If you develop a red spot or rash near the site of a tick bite, it’s a possible sign of tick-borne disease and should be evaluated by your doctor. A characteristic “bull’s-eye” rash is often associated with Lyme disease, but this rash occurs only in about half of those infected, so absence of such a rash does not exclude the possibility of a tick bite. Lyme Disease Is on the Rise While only deer ticks are known to transmit Lyme disease, cases have now occurred in half of the counties in the 48 continental U.S. states.7 Lyme disease is the most commonly reported vectorborne illness in the U.S., according to the U.S. Centers for Disease Control and Prevention (CDC), with 95 percent of confirmed cases in 2015 coming from the following 14 states:8 Connecticut Delaware Maine Maryland Massachusetts Minnesota New Hampshire New Jersey New York Pennsylvania Rhode Island Vermont Virginia Wisconsin According to the International Lyme and Associated Diseases Society (ILADS), since U.S. surveillance began in 1982, the number of annual Lyme cases reported has increased nearly 25-fold.9 The disease is also spreading geographically. The longer a tick is attached, the higher the chances of transmission of an infectious agent. In most cases, Lyme disease is transmitted by young nymphs, rather than adult ticks, simply because the nymphs are smaller and therefore less likely to be discovered and removed. According to the CDC, the tick must typically be attached for 36 to 48 hours or more before the Lyme disease bacterium can be transmitted,10 but ILADS notes that it’s possible to get Lyme disease even if the tick has been attached for less than 24 hours.11 Many patients with Lyme disease do not ever recall being bitten by a tick and, according to Dr. Dietrich Klinghardt — one the leading authorities on Lyme disease — the bacteria that cause the disease can also be spread by other biting or blood-sucking insects, including mosquitoes, spiders, fleas and mites. Many Challenges Surround Lyme Disease Diagnosis, Treatment Lyme disease usually starts with fatigue, fever, headaches and joint or muscle pain. It can then progress to muscle spasms, loss of motor coordination, intermittent paralysis, meningitis and even heart problems. Early treatment is critical to prevent complications, but there is no reliable test for diagnosis. According to ILADS, up to 50 percent of patients tested for Lyme disease may receive false negative results, and the average patient sees five doctors over nearly two years before being diagnosed.12 Many are told the disease is “all in their heads” before finally receiving help. One of the reasons blood tests are so unreliable as indicators of Lyme infection is that the spirochete that causes Lyme disease (a cousin to the spirochete that causes syphilis) is capable of infecting your white blood cells. Lab tests rely on the normal function of these cells to produce the antibodies they measure. If your white cells are infected, they will not respond to an infection appropriately. In order for Lyme tests to be useful, you actually have to be treated first. Once your immune system begins to respond normally, only then will the antibodies show up on a blood test. This is called the "Lyme Paradox" — you have to be treated before a proper diagnosis can be made. Also problematic is the controversy over whether Lyme disease is a chronic condition. The Infectious Diseases Society of America (IDSA) has long recommended a short course of antibiotics for treatment, even though many patients do not get better following the treatment or relapse shortly thereafter. As a result of the IDSA guidelines, insurance companies typically will not pay for extended treatment. As noted by the Adirondack Daily Enterprise:13 “Patients suffering from long-term Lyme disease symptoms are often forced to seek out expensive testing through private labs and expensive treatment from specialists that they must pay for personally, then struggle with insurance companies for reimbursement … In Texas, Lyme disease patients have filed a lawsuit against the Infectious Diseases Society of America and several large insurance companies, claiming the IDSA’s development of the Lyme practice guideline, which recommends a short course of antibiotics, was influenced by insurance consultants trying to keep down costs. Lyme patients need a longer course of antibiotics — perhaps many months — to eradicate the disease, the lawsuit claims.” Natural Treatment Options for Lyme Disease Antibiotics are often ineffective in treating Lyme disease, and can seriously impair your gut bacteria and raise your risk of antibiotic-resistant infections, especially when taken long term. I recommend trying natural strategies first, such as the Nutramedix line of herbal antimicrobials, recommended by one of the most prominent alternative medicine experts, Dr. Lee Cowden. The best feature of this natural treatment for Lyme disease, often referred to as the "Cowden Protocol,” is that it rotates various herbal antimicrobials, so you don't have to worry about bacteria developing resistance. The following table also lists a number of nutritional supplements found to be useful in the treatment of Lyme disease by those embracing natural methods. Probiotics to improve immunity and restore microflora during and after antibiotics Curcumin is helpful for reducing neurological toxins and brain swelling Astaxanthin to neutralize toxins, improve vision and relieve joint pain, common in Lyme Whey protein concentrate may help with nutrition, often poor in Lyme patients who don't feel well enough to eat properly Grapefruit seed extract may treat the cyst form of Borrelia Krill oil to reduce inflammation Cilantro as a natural chelator for heavy metals Serrapeptase helps to break biofilms Resveratrol may treat Bartonella, a co-infection and also helps detoxification GABA and melatonin to help with insomnia Artemisinin and andrographis, two herbs that may treat Babesia, a common coinfection CoQ10 to support cardiac health and reduce muscle pain and brain fog Quercetin reduces histamine (often high in Lyme) Transfer factors can help boost immune function Klinghardt also has a Lyme disease protocol that can help you recover from the infection. His website explains the protocol in detail, but here are the basic steps to give you an idea of what it entails:14 Evaluate all external factors and address as appropriate. These include molds, electromagnetic fields, electrosmog and microwave radiation in connection to wireless technologies. Klinghardt advises shielding your home using Y shield (special graphite paint) in order to reduce microwave radiation coming from the outside. Cloth coated with silver is used for curtains. Patients are advised to turn off all fuses at night and eliminate all cordless telephones until they recover from the illness. Address stress and emotional issues. Energy psychology tools like the Emotional Freedom Techniques (EFT) can be helpful to address the emotional components of Lyme. Address parasitic, bacterial and viral infections. Parasites need to be addressed first, followed by bacteria and then viruses. Klinghardt uses an antimicrobial cocktail composed of wormwood, vitamin C, phospholipids and different herbs. Viral infections are addressed with BioPure's Viressence, a tincture of Native American herbs. Address other lifestyle factors. Determine your need for supplementation (antioxidants) to address nutritional deficiencies. Steps to Avoiding Tick Bites and How to Remove a Tick If you’re venturing into a natural area where ticks may be present, taking the following precautionary steps can help you prevent tick bites:15 In tick-infested areas, avoid contact with soil, leaf litter and vegetation. Wear light-colored clothing with a tight weave to spot ticks easily. Wear enclosed shoes, long pants and a long-sleeved shirt. Tuck pant legs into socks or boots and shirt into pants. Check clothes and any exposed skin frequently for ticks while outdoors and check again once indoors. Walk in the center of trails. Stay on cleared, well-traveled trails. Avoid contacting vegetation. Avoid sitting directly on the ground or on stone walls. Keep long hair tied back, especially when gardening. Once indoors, do a full-body tick check, taking care to check harder-to-spot areas such as hair, behind your knees and between your legs. Pets, clothing and gear should be thoroughly checked as well. Another option is to take a bath or shower soon after coming home, which will help wash any ticks away. You can also put clothing in a dryer on high heat for 10 minutes, or wash them using hot water, to kill any lingering ticks.16 If you find a tick attached to your skin, use a pair of tweezers to remove it. Grasp the tick as close to your skin’s surface as possible, then pull it straight out (do not twist it or jerk it out). If mouth parts are left in your skin that cannot be removed, leave them alone and the skin will heal on its own. Be sure to wash the area and your hands thoroughly with soap and water once removed.17 If you’re not sure what type of tick it is and want to be able to identify the tick to determine if it can transmit Lyme disease or other infections, take a picture of it before disposing of it. Remember that most tick bites are harmless and do not cause any symptoms, but do be vigilant in watching for signs of potential tickborne disease, especially if bitten by a deer tick.
0 notes