#canım bahar canım nisan
Explore tagged Tumblr posts
Text
Pazar gününden bu yana, gündüzleri her gün erken uyuyacağım diye kendime söz veriyorum. İftardan sonra ise şunu da yapayım bunu da yapayım diyerek saati on iki ediyorum.
Kahveyi de içtim mi deymeyin uyku düzenime sahurda şaşkın birine dönüşüp ertesi gün kesin erken uyuyacağım diye bir kısır döngü içine giriyorum. Uyku düzeni diye bir şey kalmıyor arkadaşlar birazcık kendime zaman ayırayım diyerekten geçiyor günler 🐣
(Gece gece dilime dolanan Levent Yüksel sözleri "Sana söz yine baharlar gelecek" inşallah canım çok ümitliyim ♡)
Saygılarımla 🫠
24 notes
·
View notes
Text
Yeniden doğmak
Ey sevgili, seni düşünürken bir huşu indi tepeden, elim ayağım kesildi yaşamdan.
Güçlü bir el beni derinlere çekiyordu,
''dur'' diyemiyordum.
İçim geçmiş olduğum yerde; kapı çalıyordu, uykuyla uyanıklık arası duyuyordum.
Açınca, biranda kokun odaya doluyordu.
Rüyamda sen bana geliyordun, ne güzel gülüyordun.
Atlatmıştın celladı ve tahtında oturuyordun
Ben kahve yapıyordum! sen, ''şekeri yok, serçe parmağını bandır ''diyordun.
Radyoda eski bir şarkı çalıyordu, sen eşlik ediyordun! Sevda sözlerini usulundan bana yolluyordun, elinle ritim tutup beni coşturuyordun.
Canım siğara çekiyordu sen bakışlarınla yakıyordun.
Ben yazdığım son şiiri okuyordum, sen saz çalıyordu! ''Bugün ben bir güzel gördüm'' ezgileri dünyayı sarıyordu.
Söz istemiyorduk çünkü aşk makamındaydık ve bütün yalnızlıklar mahremini yitiriyordu.
Saate baktım saat durmuştu,
Zamana baktım devran dönmüştü.
Yanmıştı elemin kemikleri, külü uçmuştu.
Camdan dışarı baktık; hem bahar, hem sabahtı.
İki kuş dalda öpüşüyordu.
Hafif bir yağmur başlıyor ve birden bir toprak kokusu rüyamı sarıyordu.
Bütün çiçekler aynı anda toprağın göğüsünü catlatiyordu
Ilık bir rüzgar kapıyı aralıyor, savrulan saçlarım gülüşünde dalgalandırıyordu...
''Artık gitmeliyim,'' dedin.
Ben duymuyordum.''Kalayım mı,'' diye sordun?
Ben lal oluyordum.
Güzel başlayan bir rüya yerini kabusa bırakmamalıydı bunu sende biliyordun.
Herkes bizi unutuyordu biz rüyada kalıyorduk.
Eğilip kulağıma bir şeyler fısıldıyordun, ben anlamıyordum.
Acemiydim, prova yapmamıştım, ne diyeceğimi bilmiyordum.
Ama sen ustaca mutluluğun oyununu oynuyordun...
Çıkarıp yüreğimin duvarında asılı duran resmini sana gösteriyordum, "Benim mutluluğum bundan ibaret başka mutluluk tanımıyorum diyordum"
Sözler dökülüyordu dilimden, kalem aramıyordum,kağıt istemiyordum.
Tüm sevda sözlerini dört duvara haykırıyordum.
Gözlerim çakılmıştı gözlerine, şerbet içiyordum.
Ellerim terliyordu ellerinde, umursamıyordum.
Sahi ahtını mı bozmuştu hayat hanım, yoksa aldıklarını geri mi veriyordu bilmiyordum?
İlk defa dünyayı bu kadar güzel görüp şaşırıyordum.
Kitaplarım saçılmıştı ortalığa, toplamıyordum.
Yüreğim coşkun bir deniz gibi dev dalgalar yoluyordu, durdurmuyordum.
Gülüyordu yüzümün her karesi, bedenimin her zerresi, duygularımın silsilesi, gizlemiyordum.
Sen sessizce beni izliyordun.
Konuşmanı istiyordum çünkü sen konusunca dünya susuyordu ve hiçbir söz susuşun kadar yaralamıyordu beni.
Eğilip muhabbet çeşmesinden bir tas su veriyordun, Ben kana kana içiyordum...
Nisan sonu Mayıs başı yer erguvan gök maviyi ağırlıyordu.
Gözlerindeki sabahta çok kalmışım, farketmemişiz birden akşam oluyordu.
Dışarıda grup demi kızıl bir ufuk çizgisinde gün batıyordu, İnanmak akla zarar akşamdı ve sen gitmiyordun...
Anlatacak çok şey vardı, Akıl tutulmasına uğramıştım, konuşamıyordum.
Bu rüya ile hayalin el birliğiyle gerçeğe çelme takmasıydı.
Olmazı oldurmuştu ve ben yeniden doğmuştum.
Birden üç güvercin yükseldi rüyamın semalarına.
Biri hayale, biri mutluluğa, biri umuda.....
78 notes
·
View notes
Photo
Öyle hazırdım ki... Nefesin abıhayat gibiydi, dirilmeye hazırdım... Aklımı, fikrimi, mantığımı vermiştim rengarenk bir düşe... Sonunu düşünmeyenler kulübüne adaydım, adamıştım gelişine şu ömrümü... Senin gelişine odaklıydı kalan ömrüm... Bahar sendin, nisan sendin, nefesim sendin, çaresizlikler girdabında çarem sendin. Kalbimdin, seninle atardı canım...
Murat Mesut
13 notes
·
View notes
Text
Benim Ülkem Babamdır
Bahçede çocuklarla oynayan babama dedim ki bir gün, “çocukların en iyi oyun arkadaşı sensin babacığım.” Gülümsedi babam. Mutlu olduğunda “dostum” derdi bana, üzüldüğünde ya da kızdığında ise “serseri!” “Ben çocuklara sevmeyi öğretiyorum dostum” dedi, “yanaklarımı okşadıklarında, bir kediye, bir köpeğe, bir kuşa nasıl davranmaları gerektiğini anlıyorlar; can yakmadan, incitmeden, incelikle sevmeyi öğreniyorlar.” Babam yalnızca benim babam değil, çocukların, hayvanların, hatta tabiat ananın babasıydı.
Baharatlarla yarenlik ederdi babam. Kekik toplamaya giderdi dağlara. Topladığı kekikleri koklardık beraber. Babamla bir avuç dolusu kekik koklayabildiğim için şanslı hissediyorum kendimi. Kaç çocuğa nasip olur ki böyle bir mutluluk…
Kimsenin bilmediği baharatların kerametlerini bilirdi babam. Başım ağrıdığında mercanköşk yağıyla masaj yapardı başıma. Üşüdüğümde yenibahar katardı demlediği çaya ve pişirdiği çorbaya. İçim ısınırdı bir anda. İştahsızsam muşkat olurdu ilacım, karnım ağrıyorsa mahlep. Domatesli makarnaya kişniş katardı mutlaka. “Her baharatta bir duygu saklıdır” derdi. “Baharatlar bereketidir aşların ve ilacıdır hastalıkların. Ama şunu unutma, sevginin de bereketi ve ilacıdır.” Ben anlam veremedim pek bu sözlere. Şimdilerde anlıyorum ki, sarıldığım eşim fesleğen kokuyormuş meğer, öpüp kokladığım kızımda rezene tazeliği, ben daha çocukken solup da gidiveren annemde reyhan zarifliği varmış. Ah babacığım, bil ki sen baharatların en muhteşemisin…
İlkokulda alay ederdi arkadaşlarım benimle. “Senin baban erkeklere benzemiyor” derlerdi. Kendilerince birçok sebebi vardı böyle düşünmelerinin. Babamın tuhafiyeciden aldığı makaralar, yünler ve tığlar mesela. Nice anne baba çarşıdan yelek alırken çocuklarına, babam yedi numara tığla rengarenk yelekler örerdi bana. Ne kendisine, ne de bana çorap aldığını bilmem babamın; kendi örerdi üç numaralı tığla çoraplar ve patikler. İkimizin de ikişer tane sabun bezi vardı iki numaralı tığla örülen. Beraber yün eğirdiğimizi anlatırdım babamla. Babamla yaptığımız güreşleri duymazdan gelirlerdi de, yün eğirme anlarımıza kahkahalarla gülerlerdi. Öğretmenim de yadırgardı babamın el işine olan merakını.
Bir gün mahallemizdeki kahvehanenin önünden geçiyorduk babamla. Babamın kazağını işaret etti bir adam, “sen mi ördün bunu len?” dedi gülerek. “Ben ördüm” dedi babam. “Bizim kadınlarımız öremez böyle kazak” dedi adam. Kahvehane doluydu. Herkes gülmeye başladı babama. “Karı gibi adamsın valla” dediler, “eşin rahmetliden sonra evlenmene gerek yok, kadın işlerinin hepsini biliyorsun” dediler. Benim yüzüm kızardı babamla böyle konuştukları için. “Ben kadınlığımı eşimden aldım” dedi babam, “kadınlığı öğrenemeden adam olamazsınız!” “Ben adam değil miyim?” dedi iri yarı bir adam bir hışımla. Ses etmedi babam. Geçip giderken yine seslendi aynı adam, “erkeksen gel, bilek güreşi yapalım seninle!” Durdu bir anda babam. Döndü geri. “Gel oğlum” dedi bana,“sana bir bardak çay ısmarlayayım.” Kalbim küt küt atıverdi. Alay etmeler, babamı küstahça süzmeler. Dediler ki o adama, “bileğini kırma bari, acı bu ablamıza!” Kahvehanenin tam ortasına bir masa kuruldu. Masanın bir ucunda babam, diğer ucunda o adam. “Oğlumun çayı gelmeden başlamam” dedi babam. Yine gülmeler, alaylar, kabaca konuşmalar. Ben yan masadaydım. ��ayımı getirdi garson. “Afiyet olsun oğlum” dedi babam gülümseyerek. Adama, “hazırsan başlayalım” dedi. “Beş saniye dayanırsan sana çay değil, kahve ısmarlayacağım” dedi adam kibirle. Babam çok daha zayıftı, kasları çok daha inceydi o adamdan ve ben babamı ilk kez biriyle bilek güreşi yaparken seyredecektim. Çok korktum ben, yumdum gözümü. Garsonun sesini duydum, saydı üçe kadar ve bilek güreşine tutuştu babamla o adam. Yumuluydu hâlâ gözüm. Üç saniye, beş saniye, on saniye… Yalnızca adamın sesi duyuluyordu. “Nasıl yani?” diyordu, “ne oluyor lan!” diyordu. Babamın sesini duydum birdenbire. Kızmıştı babam bana, “aç gözünü serseri!” dedi. Açtım gözümü. Gözümü açmamla, adamın bileğini masaya yatırdı babam. Kimseden çıt çıkmıyordu. Adamın yüzünde acı vardı. “Mola verelim, bir kez daha bilek güreşi yapalım, bu sayılmaz!” dedi adam. Kendisine kahve söyledi babam. “Senin kahve ısmarlayacağın yok, ben kahvemi içerken sen dinlen!” dedi. O alayların yerini şaşkınlık almıştı. Adam kalktı yerinden, “elimi yüzümü yıkayıp geliyorum” dedi. Ter basmıştı her yanını. Geldi iki dakika geçmeden. Oturdu babamın karşısına. Babam bana baktı, “yumma gözünü” dedi, “sakın yumma…” Garsonun işaretiyle yine tutuştular bilek güreşine. Üç saniye, beş saniye, on saniye… On beşinci saniyede belki, babam yine rakibinin bileğini yatırmıştı masaya. Babamı “karı” diye küçümseyenler, “helal olsun abimize” dediler, “saygılar beyim” dediler ve o iri yarı adam, babama dedi ki, ” eyvallah abi, ama açıkla bu işin sırrını!” “Erkeksen gel diye çağıran sendin, ama yalnızca erkek olan değil, adam olan kazandı!” dedi babam. “O yağ tabakası parmakların tığ kullansaydı, örgü örseydi, parmaklarını daha iyi kullanabilirdin bilek güreşinde “ dedi. Canım babam ilk kez racon kesiyordu ve ben babamla gurur duyuyordum! “Kalk gidiyoruz oğlum” dedi bana. Adama baktı öylece, “kahvem soğumuş, üzerine bir fincan soğuk kahve iç, bendensin!” dedi. Herkes sus pus olmuştu.
Eve girmemizle hıçkırarak ağlamaya başladı babam. Ben anlam veremedim buna. Bağırdı bana ilk kez. “Bunu istiyordun benden değil mi serseri?” dedi. “İngiliz anahtarı kullandığımı biliyorsun, ama tığ kullanmamı dert ettin kendine değil mi?” dedi. “Başımızı dik tutmamız başarı değil, bir herifi bilek güreşinde yenmem başarı sana göre değil mi?“dedi.”Küstüm sana” dedi. Sarıldım babama sımsıkı. Ben de hıçkırarak ağlıyordum. “Küstüm sana “dedi yine babam, bir sonraki sözüyse, “küstüm sana, ama geçti dostum…” Babamın en uzun süren küskünlüğüydü ve birkaç dakika kadar sürmüştü… Biz baba oğul çok güçlüydük; ben o gün bunu öğrenmiştim…
Karşı komşumuz teyze, babamla birbirlerine “komşucuğum” diye hitap ederlerdi. Akranım bir kızı vardı ve çok iyi anlaşırdık onunla. Babama “amcacığım” diye hitap ederdi, bana ise “arkadaşım” Teyzenin eşi de çok güzel insandı. Birçok erkek, birçok kadın, birçok akranım babamı yadırgarlarken, onlar sahip çıkardı bize. Ama komşumuza sorsanız der ki bana, “ben komşuluğu babanda gördüm cancağızım.” Pişirdiği her aşı tattırırdı bize. Evimizde hangi baharattan varsa, babam bir o kadarını komşumuza ayırırdı. Bir gün babam dedi ki, “oğlum, evlenir de bir kızın olursa Nisan koy adını. Komşu demek bahar bahçe demektir haneler içinde. Hanelere soba gibi kurulur komşuluklar, alıverir ayazını duvarların. Geriye bir ilkbahar ayı, nisan kalır. “ Tamir işleri olduğunda, babamı çağırırdı komşumuz. Babam örgü örüyorsa, tığını bırakıp ,alet çantasını alır, ona giderdi. Babam da, komşumuz da bütün cinsiyetlerden ötedeydi, can`dı. Şimdi elli beş yaşındayım ve otuz yaşında bir kızım var. Adı Nisan. O da babam gibi, komşucuğumuz gibi çok güzel bir can…
Üç gün oldu babamı yitireli. Seksen üçündeydi. Yorgan döşek yatıyorken benden sarımsaklı yoğurt istedi. Caydı sonra, “öbür tarafa ağzım kokarak gitmeyeyim” dedi. “Nane şekeri veririm sana babacığım” dedim. Benim de kabullenişimdi babamın ölümünü. “Bana kakaolu puding yapar mısınız?” dedi. Eşimle Nisan mutfağa koştular. Hastaneden taburcu edilmişti babam, son anlarını evde, bizimle geçirsin diye.
Son anlarında bile bir eli, diğer elini sıkı sıkı kavrıyordu babamın. Ben dört yaşındayken soluveren annemin ardından, hep öyle uyurdu. “Benim iki elim değil, bir elim var” derdi, “diğer elim annenin eli, sağ olsun hep tutuyor elimi…” Ah güzel annem benim, sen hep sağdın babamın yüreğinde ve benim düşlerimde. Babama yaşattığın sevgiler, içtenlikler, incelikler senden babama ,babamdan da bana geçti. Minnettarım bunun için sana.
Oğlun, dostun ve serserin olarak senden şefkati öğrendim babacığım. Kıyamamayı, kıyamaya kıyamaya sevmeyi öğrendim. Senin annemden öğrendiğin kadınlığı ve adamlığı ben senden öğrendim. İngiliz anahtarı da, tığ da kullanan bir oğlun var ve bunu sana borçluyum, bunun da ötesinde can olmayı.
On birinci doğum günümdü. Senden dünya küresi istemiştim. Almıştın elbette. Her gece küreyi defalarca çevirir, ülkelere bakardım uyumadan önce. Unutamadığım bir anımdır.
Şimdi yine küreyi çevirip de ülkeleri seyrediyorum öyle dalgın, öyle buruk; fısıldıyorum usulca, “ benim ülkem babamdır…”
Ergür Altan
77 notes
·
View notes
Text
Yakup Yavru Kimdir ? Yakup Yavru Biyografi.
Yakup Yavru Kimdir ?
Yakup Yavru, 1 Mart 1952 tarihinde Amasya’da doğmuştur. Öğretmen Okulu’nu bitirdikten sonra öğretmen olarak vazifesi gereği birçok şehirde görev yapmıştır. Öğretmenlikten emekli olduktan sonra sinema hayatına başladı.
Yakup Yavru, setlere figüran olarak giriş yaptı. 1996 yılında “Bana Sevgiyi Anlat” filminde Gazino Patronu karakterini canlandırdı. 1997 yılında yapımcılığını Türker İnanoğlu’nun, yönetmenliğini; Temel Gürsu , Şahin Gök ve Ümit Efekan’ın yaptığı “Böyle mi Olacaktı” adlı dizide önemli oyuncularla birlikte rol aldı.
Esen Plastik, King Ev Aletleri, Daihatsu gibi markaların reklam filmlerinde yer aldı.
Yakup Yavru, 2009 – 2011 yılları arasında yapımcılığını Birol Güven’in yaptığı ve Metin Akpınar’ın başrollerde yer aldığı “Papatyam” adlı dizide Balıkçı İrfan karakterini canlandırdı. 2012 yılında ise “Sağ Salim” adlı sinema filminde Halit karakterini canlandırdı.
2015 yılında başrollerinde Özge Özpirinçci ve Buğra Gülsoy’un oynadığı “Aşk Yeniden” adlı dizide Yunus Kaptan karakterini canlandırdı.
2017 yılında yönetmenliğini İlker Sarı’nın yaptığı “Benzersiz” adlı sinema filminde yer aldı.
Ölümünden kısa bir süre önce kendi mezarını yaptırdı haberleriyle gündeme gelen oyuncuYakup Yavru, 24 Eylül 2018 tarihinde 25’incisi düzenlenen Adana Film Festivali’nin açılış töreninde kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti.
2018 yılı Mayıs ayında kendisine yaptırdığı mezarın başında gazetecilere poz veren Amasyalı sinema ve tiyatro oyuncusu Yakup Yavru, “Yerimi çok beğendim. Hemen ölesim geliyor. Kendime göre, hayırlı bir şey yaptığıma inanıyorum” şeklide konuşmuştu.
Yakup Yavru Filmleri ve Dizileri
2016 – Temel ile Dursun İstanbul’da (Hayri Baba) (Sinema Filmi) 2016 – Olaylar Olaylar (Muhtar) (Sinema Filmi) 2016 – Nasıl Yani (Sinema Filmi) 2016 – Baba Mirası (Sinema Filmi) 2015 – Yusuf ve Yusuf (Cevdet) (Sinema Filmi) 2015 – Yav He He (Sinema Filmi) 2015 – Sihirbazlık Okulunda Bir Türk (Baba) (Sinema Filmi) 2015 – Ceberrut (Balıkçı) (Sinema Filmi) 2015 – Aşk Yeniden (Yunus Kaptan) (TV Dizisi) 2014 – Üç, İki, Bir… Kestik! (Sinema Filmi) 2014 – Kardeş Payı (TV Dizisi) 2014 – Ankara’nın Dikmeni (TV Dizisi) 2013- Sağ Salim 2 Sil Baştan (Halit) (Sinema Filmi) 2013 – Kızım İçin (Sinema Filmi) 2013 – Babam Sınıfta Kaldı (TV Dizisi) 2012 – İşler Güçler (Salih’in babası) (TV Dizisi) 2012 – Sıkıysa Yakala (Sinema Filmi) 2012 – Sağ Salim (Halit) (Sinema Filmi) 2012 – Canım Benim (TV Dizisi) 2012 – Yamak Ahmet (Sefer) (TV Dizisi) 2012 – Pis Yedili (Necdet) (TV Dizisi) 2012 – Alemin Kıralı 2. Sezon (TV Dizisi) 2011 – Papaz Kimde (Katil Koca) (Sinema Filmi) 2011 – Komik Bir Aşk Hikayesi (Hamdi) (Sinema Filmi) 2010 – Gesi Bağları (TV Dizisi) 2009 – Satırbaşı (Kısa Film) 2009 – 2011 – Papatyam (Balıkçı İrfan) (TV Dizisi) 2009 – 2010 – Geniş Aile (Okul Müdürü Ümran Süreyya) (TV Dizisi) 2008 – İki Çizgi (Çiftçi) (Sinema Filmi) 2008 – Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz (Reşit) (TV Filmi) 2008 – Düğün Şarkıcısı (Tonguç) (TV Dizisi) 2008 – Destere (Muhtar Haşmet) (Sinema Filmi) 2008 – Bahtı Kara (Taksici) (Sinema Filmi) 2008 – Akasya Durağı (TV Dizisi) 2007 – Çok Özel Tim (Kamber Karlıova) (TV Dizisi) 2007 – Recep İvedik (Cazgır) (Sinema Filmi) 2007 – Kınalı Kuzular: Mustafa Kemal (4. Heyet Üyesi) (TV Filmi) 2007 – Kutsal Damacana (Sinema Filmi) 2007 – Kavak Yelleri (Konuk Oyuncu) (TV Dizisi) 2007 – Düş Yakamdan (Vakkas) (TV Dizisi) 2006 – Unutulmayanlar (Konuk Oyuncu) (Sinema Filmi) 2006 – Karagöz ve Hacivat (Tuzsuz Delibekir) (Sinema Filmi) 2006 – Kanlı Hesaplaşma / Silahların … (Tefeci) (TV Dizisi) 2006 – Hatırla Sevgili (Portakalcı) (TV Dizisi) 2006 – Ah Polis Olsam (Kantinci) (TV Dizisi) 2005 – Sen Ne Dilersen (Doktor) (Sinema Filmi) 2005 – Operasyon Cennet (TV Filmi) 2005 – Memleket Hikayeleri – Eminem (Süleyman) (TV Filmi) 2005 – Cemalim (TV Filmi) 2005 – Beşinci Boyut (TV Dizisi) 2005 – Babam ve Oğlum (Kondüktör) (Sinema Filmi) 2004 – Şeytan Ayrıntıda Gizlidir (Taksi Şoförü) (TV Dizisi) 2004 – Çemberimde Gül Oya (TV Dizisi) 2004 – Yusuf Yüzlü (TV Dizisi) 2004 – Yabancı Damat (Hakem) (TV Dizisi) 2004 – Melekler Adası (Jinekolog Doktor) (TV Dizisi) 2004 – Gizli Dünyalar (TV Dizisi) 2004 – Aliye (TV Dizisi) 2004 – Kurtlar Vadisi 2. Sezon (TV Dizisi) 2003 – Parmak İzi (TV Dizisi) 2003 – Hayat Bilgisi (Otel Müdürü) (TV Dizisi) 2002 – Sırlar Dünyası / Sır Kapısı (TV Dizisi) 2002 – Sır Çocukları (Komiser) (Sinema Filmi) 2002 – Sevgi Ana (TV Dizisi) 2002 – Reyting Hamdi (TV Dizisi) 2002 – Mihriban (TV Dizisi) 2002 – Kınalı Kar (TV Dizisi) 2002 – Kurşun Asker (Kaptan) (TV Dizisi) 2002 – En Son Babalar Duyar (TV Dizisi) 2002 – Ekmek Teknesi (Sünnetçi) (TV Dizisi) 2002 – Biz Size Aşık Olduk (Mahalle Muhtarı) (TV Dizisi) 2001 – Yeditepe İstanbul (Sahaf) (TV Dizisi) 2001 – Savunma (Doktor) (TV Dizisi) 2001 – Nisan Yağmuru (Avukat) (TV Dizisi) 2001 – Koltuk Sevdası (Bürokrat) (TV Dizisi) 2001 – Büyük Adam Küçük Aşk (İETT Biletçisi) (Sinema Filmi) 2000 – Üzgünüm Leyla (Yargıç) (TV Dizisi) (Bölüm) 2000 – Üvey Baba (Mafya Babası) (TV Dizisi) 2000 – Kurşun Kalem (Köy Muhtarı) (TV Dizisi) 2000 – Kimyacı (Öğretmen) (TV Dizisi) 2000 – Hemşo (Kahveci Takoz Salih) (Sinema Filmi) 1999 – Konu Komşu (Baş Komiser) (TV Dizisi) 1998 – İkinci Bahar (Tefeci Rıza) (TV Dizisi) 1998 – Utanmaz Adam (Berber) (TV Dizisi) 1998 – Unutabilsem (Nikah Memuru) (TV Dizisi) 1998 – Marziye (Savcı) (TV Dizisi) 1997 – Yasemin (Baş Komiser Yrd.) (TV Dizisi) 1997 – Kalbimi Kıra Kıra (Gazino Patronu) (TV Dizisi) 1997 – Böyle mi Olacaktı (Baş Komiser) (TV Dizisi) 1996 – Sevda Kondu (Baş Komiser) (TV Dizisi) 1996 – Ekmek (Milletvekili) (Sinema Filmi) 1996 – Bana Sevgiyi Anlat (Gazino Patronu) (TV Filmi)
11 notes
·
View notes
Text
Aşkolar çok huzurlu ve mutluyum böyle bi' stressizlik var üzerimde ama canım sıkılıyo ve aşşşırı yorgunum uyusam keşke yataktan çıkmasam tüm gün. çözemedim ben bu durumu genelde aşşşırı yorgun olduğumda ve canımın sıkıldığı zamanlarda depresyonda olurum kafa olarak bu kadar çok uykuyu sadece depresyondayken istiyorum ama hayırrrr kesinlikle dediğim gibi içim çok huzurlu ve kafam çok sakin derdim tasam yok saldımmm hepsini nasıl olduysa dertlenemiyorum hiçbir şeye çünkü olacak olan oluuuuur... ama ben geldim ya şimdi biraz kalbimin kırık olduğunu yüzüme vurdu bu şehir, onun da tamiri zaman çünkü meğer kabullenememişim ben en son işte sevmiyo beni başkasına aşık diye konuşabiliyordum ama birkaç konuşma oldu ben meğer umutlanmışım fark etmemiştim açıkcası ve arkadaşça olduğuna ikna etmeye kalkınca kendimi biraz içim ezildi. Ama bu geçmeyecek mi geçecek neleer neleeer geçti
Bir de böyle ben aşık olcam artık bak nisan da geldi ohhh mis bahar en sevdiğim aylara geldik nisan mayıs zaten bundan güzel iki ay mı var tamm içlerin kıpır kıpır olduğu zamanlar. böyle romantik biraz ne bileyim masum sevmeceli değer vermeli gözümüzü gönlümüzü doyuracak bi aşk lazım bana bakalımm kim o şanslııııı
0 notes
Text
Kayıp Aranıyor
Bir mektupla ortadan kayboldu Nevin, sanırım halen kayıp. Esasen mektubun evveliyatı var, kaybolmanın hikayesi, kısa, çarpıcı. On dört bilemedin on beş yaşında ilk okuduğum vakit o kitabı, bir karanlık sonbahardı. Sonra tekrar düştü aklıma, iki yıl geçmişti aradan ve tesadüf yine sonbahar… Nevin’in hikayesi anlatılan, aynı zamanda etrafındakilerin tabi, fakat benim hikayem baştan sona Nevin. Ötesi berisi muğlak birer yüz olup yok oluyorlar zihnimde. Nevin ise öyle berrak, öyle pür-i pak, öyle çarpıcı… Bir kitabın içinden fırlayıp kederini bana bulaştırıp kaçtı Nevin, ne hikmetse ben o kederin elini sımsıkı tutmuş bir avareye döndüm, yıllardır böyleyim. Sait Faik pek ustadır, büyük ustadır ve bu lafları işitse tiksinti ile bakardı yüzüme, yani o kadar ustadır. Anlattıkları, dünyanın tenine saplanır, yaz gecesi çakan şimşekler gibi sessizce parlar ve usulca yağmurlar yağdırır. Bir öyküsünde bahsettiği gibi “o dünyaya hayretle bakmaya doğmuştur,” duyduğu hayreti yaşar anlattığı insanlar, “hiçbir şey anlamadan şaşırmaya doğmuştur,” anlamanın bilgiçliğine kapılmadan şaşarak duyumsarlar, “başını alıp yollarda dolaşmaya, insanlar neler yapıyor, diye görmeye, görmemeye gelmiştir,” kalabalığın arasından görerek ve kimi zaman görmeyerek hatta belki görmemeye gayret ederek geçerler. Nevin, Sait Faik’in anlattığı diğer insanlardan ayrı gayrı değildir, onu ayıran olsa olsa Nevin’e olan tutkunluğum. Nevin’in sesinin sabahında okunmamış kitaplar vardır, o kitapları Nevin’e okumak hasretimdir. Leyla Erbil, Sait Faik’in evlilikten anladıklarını şöyle anlatır: “Evleniyoruz, güneye yerleşiyoruz, orada bir kahve açıyoruz, ben ocakta çalışıyorum, o da kahve dağıtıyor. Geceleri ikimizde kağıda sarılıp o günün hikayelerini yazıyoruz.” Nevin, bu düşü gerçek kılacak cürete sahiptir fakat asla rastlaşmayız onunla, bir kitabın paragrafları dışında. Peki her rast gelişimizde içimi oyan kedere ne demeli? Ne kadar sövgü işitecek olsam da rahmetliden, Abidin Dino’nun dediği gibi realisttir o, bu kadar sahiciliği Nevin’in, mürekkebin renginden değil ya canım! Dünyayı ve şehri riyasız kucaklamak isteyen bir bünyenin ürünüdür yazısındakiler. Nevin, işte tam böyle bir ahenkle kucaklamak ister dünyayı, karışmak ister dünyaya, göründüğü kuvvette değildir, bütün dünya başını okşasın ister gözyaşlarına boğulduğunda. Yapay olmayan, sahici, sevgi dolu her türlü hisse hayrandır. Gönlünce el verir böylesi hislere fakat anlaşılamaz, anlaşılamadıkça kaybolur, kayboldukça kendini arar, Oktay Akbal “Sait Faik’in Kayıp Aranıyor’u mutluluk arayışında düşülen düş kırıklıklarının hikayesi,” der, hay yaşa Akbal! Nevin, mutluluğu ararken kaybolur, kah küçük bir Avrupa kasabasında bir bahar yelinde bulur mutluluğu, kah Ankara’da bir dolmuşta, kah kıyıda öylece duran bir balıkçı teknesinde güneşin batışını seyrederken… Nevin’in tebessümünün peşine takılıp pastanelere oturur, Beyoğlu’nda gezinir, çat diye bir sinemaya dalarım. Film akıp giderken ekranda, Nevin’in beyaz elini tutar, gözlerini izlerim; şaşkın olur, şuh olur, hüzünlenir, umut dolar, aşık olur… Bin bir çehrenin ardında bir tek Nevin vardır, bilirim. 1948’in Nisan ayının 12’nci günü kaybolur Nevin. Bir romanı çevirmeye girişmiş, romanın üstüne kapanmıştır, midesine o kahredici boşluk oturur, bana armağan ettiği keder bütün odaya dolar, taşar odadan keder, Nevin taşar odadan. Bir roman çevirmektense bir roman gibi yaşamak itkisi ağır basmış olsa gerek, def edip güçsüzlüğün maskesini üzerinden, harekete geçer. Ankara İstasyonu’na yürürken hızlı adımlarla, aklından neler geçmiştir kim bilir, herhangi bir yere bilet alır, treni beklerken varlığına sahici bir kıymet beslemiş olan babasına bir mektup yazar, göndermiş midir bilemeyiz, yırtıp attıysa şayet; raylara sürtünerek aşınmıştır mektup, kimi parçaları rüzgarla uçuşarak taşların arasında bir yer bulmuştur kendine, postaladıysa beyaz elleriyle mektubu, babasının kitaplarının arasında bir yerde gizlenmiştir mektup, anı olmuş, belki bir gün bir sahafın ellerinde solmuştur. Tren usul usul istasyona yaklaşır, Nevin trene biner ve kaybolur başka bir yaşamak aramak üzere… Read the full article
0 notes
Text
Koskoca bir yıl geride kaldı. Olanlar bitenler ve yaşananlar hep hatıralarda kaldı. Blogun en geleneksel yazısı olan “2019 Yılımın Özeti” yazısına kavuştuk nihayet. Eh bu yazının yazılması elbette birazcık zaman alıyor. Haydi o zaman başlayalım.
2019 yılı, önceki yıla göre blogun yine aktif kaldığı bir yıl oldu. Bir önceki sene ulaştığı okuyucu ve tekil ziyaretçi sayısı -çok küçük bir farkla- neredeyse aynı. Bu yılın da en çok okunan yazısı tıpkı geçen sene olduğu gibi “İyi Bir Münazara İçin İpuçları” isimli yazı oldu. Daha sonra “Gillette Tıraş Bıçakları Kullanıcı Deneyimleri” isimli yazı ve tam sekiz yıl önce yazdığım “Diski Kullanabilmeniz İçin Önce Biçimlendirmeniz Gerekiyor Hatası Çözümü” isimli yazılar giriyor sıralamaya. Bu sene Gillette tıraş bıçakları için yeni bir yazı daha yazmayı düşünüyorum. Böylece eski yazıyı da güncellemiş olacağım. 2019 yılında yazdığım ve en çok okunan yazım ise Şef Musa Göçmen‘in muhteşem bir gece yaşattığı “Senforock Eskişehir – Şef Musa Göçmen” isimli yazım oldu. Özellikle Musa Hoca’nın da takdirini aldığım için çok mutlu olmuştum. Bloga ülkemizden sonra en çok okuyucu ABD, Çin ve Almanya’dan gelmiş. Blogun en çok tıklanan görseli müthiş alerji ilacım Levmont’un kutusu, Keşan’daki acemi birliğimin fotoğrafı ve Legolas’ın posteri olmuş. Bloga Google’dan sonra en çok ziyaretçiyi sırasıyla Facebook, Twitter, LinkedIn ve Instagram göndermiş.
Geride bıraktığımız yıl içerisinde bloga toplamda 68 tane yazı yazmışım. Bu sayı bir önceki yıla göre daha fazla. Yazılar belki ay ortalaması olarak az olabilir ancak önceki senelere göre içerikler kesinlikle daha dolu ve zengin. Yazılar biraz daha uzun ancak bir konu üzerine en kapsamlı olacak şekilde yazdım. Şimdi ay ay neler yaptığıma bakalım.
Ocak 2019:
Hayatımda yaptığım en güzel .gif
Bu ay toplam 4 yazı yazmışım. Bunlardan ilk bir önceki yılın özet yazısı olmuş. Onu geçiyorum. Bu ayın en önemli olayı doktora yeterlik sınavını vermem oldu. Yıla müthiş bir başlangıç oldu. Gerçi sizi bilmem ama benim için nedense yıllardır Ocak ayı hep Aralık ayının gölgesinde kalır. Yıl sanki Şubat’la başlıyor gibi gelir.
Doktora yeterlik sınavını geçtim.
Yılın en unutulmaz konserine gittim ve en çok okunan yazısını yazdım: Senforock Eskişehir!
Şubat 2019:
Tam 7 yazı yazarak güzel ve verimli bir ay geçirmişim. Siyatik ağrılarıyla tanıştığım (ve halen de zaman zaman yaşadığım) bir aydı. Kışın ardından bahar çok güzel geldi.
Yıllardır ödediğim KYK öğrenim kredisi borcumu nihayet ödeyip kapattım. Bitti.
Siyatik ağrısı için tedavi görmeye başladım.
Sabhankra, The Dream Is Dead isimli EP’sini yayımladı. Kaset olarak aldım. EP’de grubun son dönemde çıkardığı en sert parçalar yer alıyor. (kaset yazısı)
Doktora için laboratuvar çalışmalarına çok kapsamlı bir temizlikle başladık.
Murat için bir klarnet aldık.
Yıllardır biriktirdiğim Grimm Kardeşlerin Masal Sandığı setini nihayet toparladım.
Mart 2019:
Bir önceki ay gibi 7 yazılık bir performansla devam ediyoruz. Yine süper yaratıcı bir ay oldu. Bu ay In Flames yeni bir albüm çıkardı ancak yorum bile yapmadım. Etiket bile yapmadım. Özetle In Flames’in birkaç güzel hatıra hariç, tamamen gündemimden silindiği ilk yıl bu oldu.
Bit pazarından aldığım bir Sony Walkman’i tamir ettim. Halen de sorunsuz olarak kullanıyorum.
Radikal bir kararla KAFA Dergisi almayı bıraktım.
Black Omen, Darkness Is My Essence isimli son albümlerini çıkardı.
NASA’nın da yardımlarıyla (!) kendime bir Ay Takvimi yaptım. Bu sene buna gerek kalmadı. Gidip bir Gök Olayları yıllığı aldım çünkü 🙂
Sıkış tepiş, siyatik ağrılı ama keyifli de bir Levent Yüksel konserine gittik.
Tolkien Mirası kutusuyla ilgili bir okuyucumdan harika bir geri dönüş aldım.
Nisan 2019:
Dramatik bir düşüşle koskoca ayı sadece 3 yazıyla tamamlamışım. Bu yılın blog açısından en durgun ayı buydu sanırım. Gerçi hakkını yemeyeyim, bu ay olan bazı olayları ancak Mayıs ayı başında yazabildim. İşlerin yoğunluğundan olacak, başka ne olabilir ki.
İlk defa bir ulusal seçimde görev aldım.
Açık Öğretim Fakültesi Kalite Temsilcileri kahvaltısına katıldım.
Halil Abi‘yle birlikte Sakin Okul Derneği ile tanıştık.
Mayıs 2019:
Yılın hareketlenmeye başladığı belli oluyor. Bloga 6 yazı yazmışım. Aylar sonra ilk defa Nisan aynın son haftasında Antalya’ya gittim Yazısını yazmak da Mayıs’a kalmış. Yolculuklara doyamayıp Aralık 2017’den sonra ilk defa Bilecik’e gittim Bahri’yle birlikte. Şemre‘yle kavuştuk aylar sonra. Özgür’ün düğünü sayesinde oradaki diğer arkadaşlarla da görüştüm.
Özgür’ün düğününe katılmak için Bilecik’e gittim.
Haluk Çobanoğlu’nun Fuji Film sponsorluğunda yaptığı müthiş bir söyleşiye katıldım.
Mezun olduğum fakültemin proje yarışmasına jüri olarak katıldım.
Galatasarayımız efsane bir şekilde lig şampiyonu oldu.
Grimm Kardeşlerin Masal Sandığı projesini yaptım.
Haziran 2019:
Beş yazıyla yaza merhaba demişim. Bayram tatiline denk gelmesi sayesinde de evde ve özellikle odamda epey bir vakit geçirip düzenleme ve temizlik yaptım. Adam akıllı bir bilgisayar masası aldım kendime. Yeni projelere de vakit kaldı. Bu ay yılların emektar dizisi The Big Bang Theory final yaptı. Küçük de olsa bahsetmeden geçmek olmazdı. Bu ayın bir diğer güzelliği de iki yıldır devam ettiğim Fotoğrafçılık ve Kameramanlık Bölümü’nden de mezun olmam oldu.
Akvaryuma korkunç bir mantar hastalığı bulaştı. Balıklarımdan sadece biri –köpük– kurtulabildi. Japon balıkları ölünce bir süre diğer türleri beslemeye karar verdim.
Açık Öğretim Fakültesi’nde Fotoğrafçılık ve Kameramanlık Bölümü’nden mezun oldum. Bu mezuniyet için yazdığım yazı, bölüme yeni başlayacak olanlar için altın değerinde. Umarım bir yerlerden denk gelip okursunuz.
Türkiye’nin en büyük Sabhankra koleksiyonuna sahibim. Bunu da yine Türkiye’nin en büyük Sabhankra tişörtleri koleksiyonuyla taçlandırdım.
Nisan ayında olan ancak yine geç yazdığım bir yazı daha: Canon 550D Günlükleri. Uzun yıllardır kullandığım Kodak’tan sonra biraz eski bir model olsa da bu modele geçmek olayın rengini-ışığını epey değiştirdi 🙂
Temmuz 2019:
Öncekinden bir fazla, 6 yazılık bir performans göstermişim bu ay. Biliyorsun Temmuz, yılın en sevdiğim ayıdır. Bu ayın başında ve Haziran ayının son günlerindeki en büyük olay, şüphesiz Ülkü ve Sercan’ın düğünüydü. Düğünün hemen ardından devam ettiğimiz iki günlük Kerpe ve Kefken gezimiz ise sadece bu yılda değil, gelecek yıllarda da kolay kolay unutamayacağımız bir gezi oldu.
Ülkü ve Sercan’ın düğününe katıldık.
Sırasıyla Şile, Ağva, Kerpe ve Kefken’e gittik.
Doğum günü hediyesi olarak 50 mm odak uzaklıklı objektif aldım.
Mustafalarla birlikte Side’ye gittik. Antik Kent’te de olmak üzere epey bir fotoğraf çektim.
2000 parçalık yapbozu 10 yıl sonra nihayet bitirebildik.
Ağustos 2019:
Bir yaz ayı olmasına karşın, tam 7 yazı yazmışım. Evde oturup yazı yazmayı tercih ettiğim düşünülürse gayet iyi bir skor bence.
Canon Günlükleri serisinde bir yazı daha yazdım. Bu yazıda bir önceki ay doğum günümde olanlardan da bahsettim.
Uzun süre sonra Volkan’la kısacık da olsa görüşebildik. Canım kardeşim seni çok özlemişiz be. Ama şu yazıyı yazarken de üzerinden neredeyse 5 ay geçmiş oluyor. Özlem hiç bitmiyor be Volkan…
Son arazi çalışmamda epey bir sorun çıktı ancak nihayet tezin arazi çalışmalarını bitirebildim.
Mabel Matiz’in Boyalı Da Saçların şarkısını çaldık.
Övünerek sergilediğim çerçevelerin bir koleksiyonunu paylaştım.
Asia Minor’ın yaptığı bir kolaj çalışmasında benim bloğumda da iki fotoğrafa yer verildi.
Eylül 2019:
Sonbaharın etkisi herhalde, yazı sayısı 5’e düşmüş. Bu ay, son yıllarda keşfettiğim en iyi grup olan Mgła ve en ilham verici davulcu Darkside ile tanıştım, daha doğrusu keşfettim diyelim. Yoğun müzikal bir ay oldu. Özlem ve Ceyhun düğünden önce nikahı yapıp soluğu bizim yanımızda aldılar. Bu ay ki dolunayı hep birlikte izledik.
Akvaryumda lepistes beslemeye başladığım daha ilk gün balık doğurmaya başladı 🙂
Uzun süredir aklımda olan Harry Potter Özel Set kutusu projesini yaptım.
Yıllar sonra nihayet Emre’yle buluştuk.
Alper’in doğum gününü kutladık.
Yılın en büyük keşfini, hayatımı bir noktadan sonra değiştiren bir keşfi yaptım: Mgła’yı ve Darkside’ı keşfettim.
Alper’le birlikte Odunpazarı Modern Sanat Müzesi’ne gittik. Alçak gönüllü olmayacağım, internette bu müze hakkında bulabileceğiniz yazılar içerisinde görsel ve içerik açısından en zengin yazılardan birisini, hatta en iyisini yazmış olabilirim.
Ekim 2019:
Altı yazılık bir ay geride kalmış. Bir önceki ay çok büyük bir stresle bitti. Ancak müzikal açıdan yine süper keyifli bir ay başladı. Eylül’ün son günü Senforock’tan sonra yeni bir oluşumla tanıştım: Legends feat Rock’nfoni. Hatta bu yeni oluşumun davetlisi olarak bir de konserlerini izledim.
Legends feat Rock’nfoni konserine gittim.
Fakültemizde mezunlar buluşmasına gittik.
Uzun süre sonra öykü yazdım. “Korkunç Bir Dolunay Macerası” isimli bu öyküyü blogda üç parça halinde yayımladım.
Legends feat Rock’nfoni projesinin lansman konserine konuk olarak katıldım.
Kasım 2019:
Yılın sonuna doğru performans biraz düşmüş beş yazı yazmışım. Bu yıl, seyahatlerim hep ardı ardına oldu. Ekim’in son günlerinde de önce Ankara’ya Özlem ve Ceyhun’un düğününe, sonra da Kocaeli’ye ailemin yanına gittim. Yine bu ay içerisinde Konya’ya gitme fırsatım oldu. Yıllar sonra asker arkadaşlarım Mehmet ve Emrecan’ı görd��m.
Özlem ve Ceyhun’un düğününe gittim.
Supradyn çekilişini kazandım. İlk defa sosyal medyada yapılan bir çekilişi kazandım.
10 Kasım’da, Atamızın ölüm yıl dönümünde güzel bir video yaptık. Böyle güzel zamanlar dolunaya denk gelince mutlu oluyorum.
Mgla’nın bir şarkısında yer alan tek bir kelimeden yola çıkarak “Gehinnom” hakkında detaylı bir araştırma yazısı yazdım.
Hayatımda ilk defa Konya’ya gittim. Ferit, Gürcan ve Murat abiyle birlikte güzel bir hafta geçirdim.
Aralık 2019:
Yılın son ayında yedi yazı yazarak sezonu kapatmışım. Aralık değişik bir ay oldu. Belki de yılın en çabuk geçen aylarından biri oldu.
Konya’da karşıma çıkan Karamanlıca Dili’yle ilgili yine çok kapsamlı, yol gösterici bir inceleme yazısı yazdım.
Halil Abi, Yunus Emre ve Caner’le birlikte İstanbul’a, Türk Telekom Arena’ya maça gittik.
Yılın son plağı The Good, The Bad and The Ugly filminin soundtrack albümü oldu. Arşivin en değerli plaklarından bir tanesini 2019 yılının sonunda ele geçirdim.
Yılın son projesi ise Ferit sayesinde hayata geçen Khazad-dum (Moria) projesi oldu. Tabakalar ve ledlerle yaptığım, bittiği zaman da büyük keyif aldığım bir iş oldu.
Yılı bu pozla bitirmeme izin verin
İş yerimdeki 2. yılımı da doldurmuş oldum. 2019 yılı bir öncekine göre daha sakin geçti diyebilirim. İlk geldiğim sene içerisine girdiğim koşuşturmaca nispeten azaldı. Büyük zevk aldığım grafik işleri de bu yıl çok yoğun geçmedi. Yıl boyunca gündemimizin en çıkış yaptığı dönem herhalde rutin teftiş dönemiydi. Diğer işlerimizin yoğunluğu aynı seviyede, şikayetler ise rekor seviyedeydi. Bir de yılın son dönemlerinde ufak çaplı krizler atlattık burnumuz bile kanamadan. Akıl alır gibi değil. Burayı okuyan olursa tüm mesai arkadaşlarıma sevgiler saygılar. Her birinizi ayrı ayrı seviyorum. Bu yeni yılda neler olur, olaylar nasıl gelişir hep birlikte göreceğiz.
Bu sene sporla dopdolu geçti. Adam Spor‘a ara vermeksizin devam ettim. Ayrıca yılın özellikle ikinci yarısında halı sahalara gitmeye başladım. Perşembe gününün rutini oldu bu iş. Adam Spor’da ufak da olsa katkım oluyor işletmenin gelişip güzelleşmesine. Şubat ayında bir bench challange başlattık. Halen devam ediyor ve her ay artan skorlarla kendi aramızda tatlı bir rekabet oluştu. Buradan Erhan Hocama, Ali Abi’ye, Enes‘e, Okan‘a ve diğer tüm arkadaşlara selamlar. Öyle bir salon olduk ki bir bu kadar adamı da yurt dışına gönderdik.
Instagram hesabımdan konsept paylaşımlar yapıyorum sadece biliyorsun. Bu senenin bana göre en keyifli paylaşımları aşağıda yer alıyor. Bunlardan Alper ve Cansın‘la birlikte kaydettiklerimiz favorilerim.
View this post on Instagram
In Flames Discogs. CDs Tapes. @inflames #inflames #cd #tape #md #fanmade #discography #inflameswetrust #colony #whoracle #thejesterrace #jester #clayman #cassettes #casettetape #battles #comeclarity #sweeden #swedish #deathmetal #melodicdeathmetal #collection #musicarchives #digipack #jewelcase #jesterhead
A post shared by Mesut Proofhead Çiftçi (@proofhead) on Jan 6, 2019 at 8:12am PST
View this post on Instagram
Boyalı da saçların. 🎶 @cansinagac 🎸 @aeuuuou 🥁 @proofhead Mix: @yagizeylik #boyalidasaclarin @mabelmatiz #maya #mabelmatiz #cover #baglama #bağlama #roland #rolandtd #masterwork #splitscreencover #pop #homestudio #jam #acousticguitar #akustik #akustikgitar @sinancemeroglu #electrodrum
A post shared by Mesut Proofhead Çiftçi (@proofhead) on Aug 16, 2019 at 6:08am PDT
View this post on Instagram
Immortals. #immortal #vinyl #abbath #demonaz #blackmetal #blackmetalvinyl #vinylcollection #tyrants #records #vinylcollectionpost #picturedisc #sonsofnortherndarkness #norway #nuclearblast @abbath_official @demonaz_doom_occulta @immortalofficial #marchofthenorse
A post shared by Mesut Proofhead Çiftçi (@proofhead) on Oct 27, 2019 at 7:33am PDT
View this post on Instagram
Çalın Davulları. Bir Selanik Türküsü… 🎶 @cansinagac 🎸 @aeuuuou 🥁 @proofhead Kurgu: @koray_dgn #atatürk #10kasim #turkuler #atatürkünsevdiğişarkılar #selanik #cover #akustik #mustafakemalataturk
A post shared by Mesut Proofhead Çiftçi (@proofhead) on Nov 10, 2019 at 7:38am PST
Her yıl Aralık ayında olduğu gibi bu yıl da İlkan Abi ziyaret etti sağ olsun. Abi kardeş hasret giderdik buluşup. Belki yakın zamanda aramızda olacak bir ticaret hakkında epey tartıştık. Ancak bu yılın belki de en kötü haberlerinden birini de bu buluşmadan bir hafta sonra aldım. İlkan Abi’nin babası, değerli büyüğümüz Kemal Amca hayata gözlerini yumdu. Mekanı cennet olsun. Anısı her zaman yaşayacak.
Blogun en sekmeyen, her ay mutlaka yazılan yazıları şüphesiz dolunay yazıları oldu. Son dört yıldır (hatta beş yıla yakındır) kesintisiz olarak her ay dolunay zamanı blogda bir yazı yer alıyor. Bu yazılarda kimi zaman müzikal çalışmalarımızı, kimi zaman da bir öykü ya da şiir denemesini paylaşıyorum. Önümüzdeki yıl da bu gelenek bu şekilde devam edecek.
Tabii bir de Netflix‘imiz var malum. Yıllardır süre gelen torrent alışkanlığımı değiştirmese de epey zayıflattı. Memnunum yani. “Dark” isimli diziyle tanışıp kısa sürede fanatiği oldum. Şansıma ben izlemeye başladıktan kısa süre sonra da yeni sezonu geldi. Günlerce bitmesin diye azar azar izledik yeminle. Bloga yıl içerisinde en çok dinlediğim şeyleri yazıyorum ancak filmleri yazmıyorum elbette.
Ancak bu yıl vizyon filmleri haricinde neden bilmiyorum ama döne döne Fury, Inception ve The Last Samurai filmlerini izledim. Elbette bir de hiç bitmeden Orta Dünya’mız var. Bu yıl Supernatural’in son sezonu oynuyor. Tam 15 yıllık bir alışkanlığımız, bir tutkumuz sona eriyor. Hayatımda eş zamanlı olarak takip ettiğim en uzun dizi bu oldu ve 31 yaşındayım. Bu hesaba göre aşağı yukarı hayatımın yarısı Dean ve Sam’le geçmiş denilebilir. 2019’da Supernatural cephesinden yüzümü güldüren yegane şey Darkness Amara’nın bana yaptığı yorum oldu 🙂
Youtuber olmadım elbette. Böyle bir planım da yok. Ancak bu yıl Youtube’a yüklediğim güzel videolar oldu. Buraya tıklayarak kanalıma hoş geldiniz 🙂
Müzikal bir yıl olduğunu yazmıştım. Ancak özellikle yılın ikinci yarısında efsane parçalar ve albümler keşfettim. Bütün yıl boyunca çok fazla ve farklı albümler dinledim. Ancak her tarzdan en çok dinlediğim albümler Mgła – Age Of Excuse, Sabhankra – The Dream Is Dead, Sertap Erener – L’al, Vega – Delinin Yıldızı, Mabel Matiz – Maya oldu. Parça bazında ise Mgła – Age Of Excuse II, Mgła – Exercises Of Futility V, Kriegsmachine – Residual Blight, Sabhankra – It Burns, Altın Gün – Kolbastı, Katy Perry – Chained To The Rhythm, Immolation – Rise The Heretics, Hans Zimmer – Time oldu. Bunlardan Mgła ve Kriegsmachine, özellikle davulcusu Darkside sebebiyle bende inanılmaz bir etki bıraktı. Age Of Excuse II, herhalde son on yılda dinlediğim en iyi black metal şarkılarından biri olabilir. Bir de Altın Gün isimli grup var. Hollanda menşeli bir grup olmalarına rağmen iki Türk üyeleri sayesinde Türkçe şarkılara inanılmaz psycodelik coverlar yapıyorlar. Kolbastı ve Süpürgesi Yonca’dan isimli şarkılarına muhakkak kulak verin. Katy Perry arada sırıttı biliyorum ama özellikle klibiyle ilgimi çekti. Klip demişken geçen sene Mabel Matiz nasıl beni hayran bıraktıysa bu sene de Gülden Mutlu‘ya takıldım kaldım. Bir de hiç değişmeyen bir hüzün şarkım, Empyrium – The Turn Of The Tides. Senden kaçıp bu şarkıya sığındım hep. Canan Abla bile fark etmişti sağ olsun 🙂
Ve yazının en mükemmel kısmı olan hedefler kısmına geldik 🙂 Bakalım geçen sene kendime ne hedefler koymuşum, neler yapabilmişim, bu sene neler hedefliyorum.
Doktorayla ilgili olarak en az iki Tez İzleme Komitesi’ne girmiş ve tezi yazmaya başlamış olmak. (Evet, iki tez izleme -öneri ve normal izleme- komitesine girdim. Şimdilik şablon sayılsa da tezi yazmaya da ufaktan başladım.)
Elektronik davuluma bir ilave crash zili almak. (Alamadım. Piyasa ikiye hatta iki buçuğa katladı. Alamadım.)
2008’den beri bitmeyen 2000 parçalı yapbozu bitirebilmek. (Bitirdik harika oldu, üstelik tek bir parça bile kaybolmamış)
Odamda artık yerlerde sürünen kitaplarla ilgili bir fikir bulup ortalığı toparlayacak bir sistem kurmak. (Kurdum, ilave bir masaüstü kitaplıkla işi çözdüm)
Kendime yeni bir bilgisayar toparlamak ve bunu olabildiğince ucuza yapmak. (Olmadı. Çünkü fiyatlar çok arttı dediğim gibi. Olmadı bu da.)
Önümüzdeki sene için hedeflerim neler olacak peki? Biraz inatçı olmayı deneyeceğim bu sene:
Elektronik davuluma bir ilave crash zili almak.
Kendime yeni bir bilgisayar toparlamak ve bunu olabildiğince ucuza yapmak.
Bir şarkıyı baştan sona düzenleyip cover olarak yayımlamak.
Konsept bir fotoğraf çalışması yapmak.
Tank maketimi bitirmek.
Vasatın üzerinde bir otomobil almak.
Evet, 2019 yılı böylece geldi geçti. Başarılar, başarısızlıklar, hedefler, sürprizler, sırlar, mutluluklar, hayal kırıklıkları, hastalıklar ve güzel günlerle dolu bir yıldı. Umarım 2020 pozitif şeylerle dolu bir yıl olur. Hayatımızın belki kökten değişeceği, belki dibe vuracağımız, belki de göklere çıkacağımız bir yıl olacak. Hazırlıklı olmakta fayda var. Ben bu sene de burada olacağım sevgili okur. Benden ve hatta senden de birkaç parça bulabilmek için takipte kalman yeterli. Bu yıl olan her şeyi yazamadım, bazılarını yazmak istemedim. Bazılarını da muhakkak unuttum. Eksik gördüğün bir şey olursa lütfen yorum kısmında belirt. 2020 hepimize şans getirsin. Gökte dolunay olduğu sürece Dünya’dan bir çift göz ona bakacak.
Boyalı da Saçların videomuz
Asia Minor sitesinde çıkan kolajda en üstte yer alıyorum
Konya’da Emrecan ve Mehmet’le birlikte
Konya’da Ferit ve Gürcan’la
Konya’da Barbaros Abi’yle
Konya’da Murat Abi’yle
Özlem ve Ceyhun’un düğünü
Cansın’la kayıt çıkışı
Caner – Alper – Murat – Koray
Mustafa – Hafize – Merve
Boys Anılar
Togay’ın Eskişehir’den ayrılışını bir türlü içime sindiremedim. Aylar geçti ama halen sanki haftaya dönecekmiş gibi geliyor.
Ev stüdyosu
Ahmet – Mustafa – Merve
Mezuniyette Merve ve Enes’le birlikte
Emre’nin ziyaretinden
Anlatacaklarımı bir dinle
Sercan’ın düğününde Koray ve Alper
Side Antik Tiyatrosu
Kerpe’de Koray Alper Merve Özlem Ceyhun
Ağva’da iyi Kötü ve Çirkin
Kerpe-diem
Pembe Kayalar
Özlem – Merve – Maxl
Apollon Tapınağı
Mustafa – Betül – Merve
Doğum günüm
Hazal – Utku – Çavgın Hoca – Alper – Merve
2019 Yılımın Özeti Koskoca bir yıl geride kaldı. Olanlar bitenler ve yaşananlar hep hatıralarda kaldı. Blogun en geleneksel yazısı olan "2019 Yılımın Özeti" yazısına kavuştuk nihayet.
#Adam Spor#akvaryum#ali abi#alper#Altın Gün#Asia Minor#Özgür#Özlem#Ülkü#özet#öğrenim kredisi borcu#Bahri#Bilecik#black omen#Canan Abla#Caner#Canon 550D#Cansın#Ceyhun#Dark#Darkside#Doktora yeterlik#dolunay#emre#Emrecan#Enes#Erhan Hoca#ferit#Fotoğrafçılık ve Kameramanlık Bölümü#Galatasaray
1 note
·
View note
Text
Yaa canım Meryem 😄🌷 mesafeler ötesinden bilebiliyorsak birbirimizi ve şayet yüreğimize katabiliyorsak bu sevgiyi ne ala. Bazı insanları görmez gözlerimiz, iştimez rüzgarın uğulutusunda, şehrin kalabalığında. Bulanıklaşır düşler ve hayat karman çorman. Oysa gözler kördür, yüreğiyle aramlı insan. Koca mesafeleri göğe katmalı, gökyüzüne bakmalı. Bilirim aynı gökten selam yollar kuşlar, bir dostun güzel yüreğinden çiçekler yollar. O zaman bahar bahçe olur içimde nisan. Tohumlarını ektikçe yüreğime, günler geldikçe ve geçtikçe dilime dolanır çiçekli bir lisan. 🌹
Yazdıklarını okuyunca nasıl mutlu oldum bir bilsen 🙈 Bugünkü mutluluk sebebim resmen 💙 @maviyemeftun
Kesinlikle bir mektup arkadaşı edinilmesi tecrübeyle sabit tavsiye edilir.
Hiç bilmediğin, görmediğin yerdeki Minnoş gamzeli bir kuş yanında yörendeki herkesten daha iyi anlayabiliyor seni. Hep var olup olmayanlardan daha şifalı olabiliyor. Diyeceğim o ki mektup arkadaşı edinin hanımefendiler, beyefendiler. Mektupların insanın yüreğini onaran bir yanı var 🐘🌹
5 notes
·
View notes
Text
20 Nisan 2019 Cumartesi
Canım kızım bugün görüşebiliyor olsaydık neler neler yapardık birlikte. Neyse ki bahar geldi, önümüzdeki günlerde görüşebilirsek. Yine neler neler yaparız. Baba kız zaman geçirmeyi çok özledim. Seninle oyun oymamayı. Bana anlattığın o güzel hikayeleri. Umarım çok geçen yeniden herşeyi paylaşırız. Seni çok seviyorum canım kızım.
0 notes
Text
Yakup Yavru Kimdir?
Sanat hayatına İlk önceleri figüran olarak başladığı oyunculuk hayatında, daha sonra kendisini geliştirerek usta oyuncu haline gelen Yakup Yavru Kimdir? Birçok projede karşımıza çıkan Yakup Yavru, hayatı hakkında merak edilenler Yakup Yavru Kimdir? haberimizde..
Yakup Yavru aslen nereli? Yakup Yavru hangi burç?
Oyuncu Yakup Yavru Aslen Amasyalıdır. Sanatçı balık burcudur.
Yakup Yavru Kimdir?
Yakup Yavru, 1 Mart 1952 tarihinde Amasya‘da dünyaya gelmiştir. Fakir bir ailenin çocuğu olarak yaşamını devam ettiren Yakup Yavru, Öğretmen Okulu’nu bitirdikten sonra öğretmen olarak vazifesi gereği birçok şehirde görev yapmıştır. Öğretmenlikten emekli olduktan sonra ise sinema hayatına atılmaya karar vermiştir.
Yakup Yavru, ilk önceleri figüran olarak başladığı oyunculuk hayatında, daha sonra kendisini geliştirerek usta oyuncu haline gelmiştir.
Birçok projede karşımıza çıkan Yakup Yavru, hepimizin hayatına dokunan oyuncular arasında yerini almıştır. Yakup Yavru’dan hayranlarını üzecek haber geldi. Adana Film Festivali’nin açılış töreninden sonra kalp krizi geçiren Yakup Yavru, 24.09.2018 yılında hayatını kaybetti.
Son Dakika! Usta Oyuncu Yakup Yavru Hayatını Kaybetti
Yakup Yavru Yer Aldığı Projeler
2016 – Temel ile Dursun İstanbul’da (Hayri Baba) (Sinema Filmi)
2016 – Olaylar Olaylar (Muhtar) (Sinema Filmi)
2016 – Nasıl Yani (Sinema Filmi)
2016 – Baba Mirası (Sinema Filmi)
2015 – Yusuf ve Yusuf (Cevdet) (Sinema Filmi)
2015 – Yav He He (Sinema Filmi)
2015 – Sihirbazlık Okulunda Bir Türk (Baba) (Sinema Filmi)
2015 – Ceberrut (Balıkçı) (Sinema Filmi)
2015 – Aşk Yeniden (Yunus Kaptan) (TV Dizisi)
2014 – Üç, İki, Bir… Kestik! (Sinema Filmi)
2014 – Kardeş Payı (TV Dizisi)
2014 – Ankara’nın Dikmeni (TV Dizisi)
2013- Sağ Salim 2 Sil Baştan (Halit) (Sinema Filmi)
2013 – Kızım İçin (Sinema Filmi)
2013 – Babam Sınıfta Kaldı (TV Dizisi)
2012 – İşler Güçler (Salih’in babası) (TV Dizisi)
2012 – Sıkıysa Yakala (Sinema Filmi)
2012 – Sağ Salim (Halit) (Sinema Filmi)
2012 – Canım Benim (TV Dizisi)
2012 – Yamak Ahmet (Sefer) (TV Dizisi)
2012 – Pis Yedili (Necdet) (TV Dizisi)
2012 – Alemin Kıralı 2. Sezon (TV Dizisi)
2011 – Papaz Kimde (Katil Koca) (Sinema Filmi)
2011 – Komik Bir Aşk Hikayesi (Hamdi) (Sinema Filmi)
Yakup Yavru Kimdir
Filmleri ve Dizileri
2010 – Gesi Bağları (TV Dizisi)
2009 – Satırbaşı (Kısa Film)
2009 – 2011 – Papatyam (Balıkçı İrfan) (TV Dizisi)
2009 – 2010 – Geniş Aile (Okul Müdürü Ümran Süreyya) (TV Dizisi)
2008 – İki Çizgi (Çiftçi) (Sinema Filmi)
2008 – Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz (Reşit) (TV Filmi)
2008 – Düğün Şarkıcısı (Tonguç) (TV Dizisi)
2008 – Destere (Muhtar Haşmet) (Sinema Filmi)
2008 – Bahtı Kara (Taksici) (Sinema Filmi)
2008 – Akasya Durağı (TV Dizisi)
2007 – Çok Özel Tim (Kamber Karlıova) (TV Dizisi)
2007 – Recep İvedik (Cazgır) (Sinema Filmi)
2007 – Kınalı Kuzular: Mustafa Kemal (4. Heyet Üyesi) (TV Filmi)
2007 – Kutsal Damacana (Sinema Filmi)
2007 – Kavak Yelleri (Konuk Oyuncu) (TV Dizisi)
2007 – Düş Yakamdan (Vakkas) (TV Dizisi)
2006 – Unutulmayanlar (Konuk Oyuncu) (Sinema Filmi)
2006 – Karagöz ve Hacivat (Tuzsuz Delibekir) (Sinema Filmi)
2006 – Kanlı Hesaplaşma / Silahların … (Tefeci) (TV Dizisi)
2006 – Hatırla Sevgili (Portakalcı) (TV Dizisi)
2006 – Ah Polis Olsam (Kantinci) (TV Dizisi)
2005 – Sen Ne Dilersen (Doktor) (Sinema Filmi)
2005 – Operasyon Cennet (TV Filmi)
2005 – Memleket Hikayeleri – Eminem (Süleyman) (TV Filmi)
2005 – Cemalim (TV Filmi)
2005 – Beşinci Boyut (TV Dizisi)
2005 – Babam ve Oğlum (Kondüktör) (Sinema Filmi)
2004 – Şeytan Ayrıntıda Gizlidir (Taksi Şoförü) (TV Dizisi)
2004 – Çemberimde Gül Oya (TV Dizisi)
2004 – Yusuf Yüzlü (TV Dizisi)
2004 – Yabancı Damat (Hakem) (TV Dizisi)
2004 – Melekler Adası (Jinekolog Doktor) (TV Dizisi)
2004 – Gizli Dünyalar (TV Dizisi)
2004 – Aliye (TV Dizisi)
2004 – Kurtlar Vadisi 2. Sezon (TV Dizisi)
2003 – Parmak İzi (TV Dizisi)
2003 – Hayat Bilgisi (Otel Müdürü) (TV Dizisi)
2002 – Sırlar Dünyası / Sır Kapısı (TV Dizisi)
2002 – Sır Çocukları (Komiser) (Sinema Filmi)
2002 – Sevgi Ana (TV Dizisi)
2002 – Reyting Hamdi (TV Dizisi)
2002 – Mihriban (TV Dizisi)
2002 – Kınalı Kar (TV Dizisi)
2002 – Kurşun Asker (Kaptan) (TV Dizisi)
2002 – En Son Babalar Duyar (TV Dizisi)
2002 – Ekmek Teknesi (Sünnetçi) (TV Dizisi)
2002 – Biz Size Aşık Olduk (Mahalle Muhtarı) (TV Dizisi)
2001 – Yeditepe İstanbul (Sahaf) (TV Dizisi)
2001 – Savunma (Doktor) (TV Dizisi)
2001 – Nisan Yağmuru (Avukat) (TV Dizisi)
Filmleri ve Dizileri
2001 – Koltuk Sevdası (Bürokrat) (TV Dizisi)
2001 – Büyük Adam Küçük Aşk (İETT Biletçisi) (Sinema Filmi)
2000 – Üzgünüm Leyla (Yargıç) (TV Dizisi) (Bölüm)
2000 – Üvey Baba (Mafya Babası) (TV Dizisi)
2000 – Kurşun Kalem (Köy Muhtarı) (TV Dizisi)
2000 – Kimyacı (Öğretmen) (TV Dizisi)
2000 – Hemşo (Kahveci Takoz Salih) (Sinema Filmi)
1999 – Konu Komşu (Baş Komiser) (TV Dizisi)
1998 – İkinci Bahar (Tefeci Rıza) (TV Dizisi)
1998 – Utanmaz Adam (Berber) (TV Dizisi)
1998 – Unutabilsem (Nikah Memuru) (TV Dizisi)
1998 – Marziye (Savcı) (TV Dizisi)
1997 – Yasemin (Baş Komiser Yrd.) (TV Dizisi)
1997 – Kalbimi Kıra Kıra (Gazino Patronu) (TV Dizisi)
1997 – Böyle mi Olacaktı (Baş Komiser) (TV Dizisi)
1996 – Sevda Kondu (Baş Komiser) (TV Dizisi)
1996 – Ekmek (Milletvekili) (Sinema Filmi)
1996 – Bana Sevgiyi Anlat (Gazino Patronu) (TV Filmi)
The post Yakup Yavru Kimdir? appeared first on Magazin Haberleri.
from WordPress https://www.magazinhaberleri.com/yakup-yavru-kimdir/ http://ifttt.com/images/no_image_card.png
0 notes
Text
Ferman Toprak “Yapacağım Bir Yanlış, Her İki Aşirete De Dokunur”
Bakmayın siz Ferman Toprak’ın tespih sallayarak ulusal kanallarda boy gösterdiğine; tesbih sallamadan önce Etiler’de geceleri sallıyordu. Onu tanımak isterseniz; eskilerin üniversite gençliği, şimdilerin orta yaşlarını yaşayan gece kuşlarına sorun. Daha kimseler bilmezken, O Etiler’de geceleri sabahlara bağlıyordu. Üniversite gençliği arabasında Ferman Toprak’ın yorumundan “Beyaz Mendil”i dinleyip, sevgililerine gönderme yapıyorlardı. Yıllar geçti, bir şarkısı ile müzik piyasasını tesbih yapıp salladı. Sonra da “sen bizi aşirete rezil mi edeceksin” diyen babasının koltukları kabardı. Devamı mı? Devamı röportajda, hadi iyi okumalar…
23 senedir sahnelerdesin…
1997 yılında ilk albümümü çıkardım. İlk çıkardığım albümden, o zaman ki şartlar, promosyon eksikliği, kliplerimizin dönmeme sebebinden beklediğimizi alamadık. Albüm olmayınca ben bu işi albümsüz, İstanbul’un en gözde mekanlarında ismimi altın harflerle yazdıracağım dedim.
Baban istememiş galiba sahnede olmanı…
Annem de istemedi, babam da… Anne tarafım Urfa’da çok büyük bir aşiret, baba tarafı da Adıyaman’da çok büyük bir aşiret, feodal bir yapıya sahip oldukları için komedyenlik, sanatçı, film artistliği gibi şeyler bizimkilere ters geliyordu. Benimde çocukluğumdan beri bir hayalim vardı, hayalimin peşinden koştum. Okurken, babamın yanında tıbbi malzeme şirketinde çalışıyordum ama sanatçı olacağım diyordum. Babam da olmaz bize göre değil milletimi eğlendireceksin, aşiret karşısında bizi mi ezdireceksin diyordu, o zaman madem öyle bana ayrı bir işyeri tutacaksın dedim. Daha 15 – 16 yaşlarındaydım. Adamcağız, sırf sanatçı olmamam için iş hanında bir medikal şirketi kurdu. Bir gün iş hanının yönetiminden babamı arıyorlar, biz size tıbbi malzeme şirketi olarak verdik ama sabaha kadar müzik sesleri geliyor diyorlar. Ben şirketin bir odasını stüdyo yapmıştım, Adana da ne kadar saz çalan arkadaşım varsa çağırıp, demo yapıp İstanbul’a gönderiyordum. Babam o halimi gördükten sonra İstanbul’a git albümünü yap içinde ukde kalmasın ama tekrar buraya gel çünkü sana ihtiyacım var, şirketlerin, arazilerin başında durman lazım dedi.
Ailenin tek erkek çocuğu sen misin?
Yok, 3 erkek 1 kız. En büyük erkek benim. O dönem albüm çıkarabilmem için2 – 3 tane daire sattılar. Tabiri caizse Unkapanı’na değil kurtkapanına geldik zaten. Unkapanı’nda o 3 dairenin parasını alıp, 1 odasının parasını harcadılar, elime de al sana albümün dediler. Klip çekildi, müzik kanallarında dönmedi vs., iki gün sonra da albümün tutmadı dediler.
Ferman Toprak gerçek ismin mi?
Sahne ismi falan değil, orijinal.
Kaç yaşındaydın İstanbul’a gelip, bu işlere bulaştığında?
17 yaşındaydım. Liseyi bitirmiştim, Ankara Üniversitesi tarih-coğrafya bölümünü kazanmıştım, 2 ay okuyup direkt İstanbul yatay geçiş yaptım. Aileme evim 4 oda, 2 salon falan diyorum. Hâlbuki küçücük bir dairede, soğuktan hasta oldum. Ailem halimi görse alır direk memlekete götürürdü. Ben bu işi başaracağım dedim. Madem albümle olmuyor bu iş, İstanbul’un en gözde yerlerinden birisi olan Etiler’e ismimi altın harflerle yazdıracağım dedim.
Ama kimseyi tanımıyorsun…
Hiç kimseyi tanımıyorum. O dönem babama klip çekeceğim diyorum para gönderiyor ama Etiler’in en iyi müşterisiyim. Bütün şefler beni tanıyor, abi ne iş yapıyorsun falan diyorlar, sanatçıyım diyorum. Onun sahnesinde 1 şarkı söyle, bunun sahnesinde 1 şarkı söyle derken ufaktan sahne maceram başlamış oldu.
İlk kimin sahnesine çıktın?
O zaman İstanbul’da kim varsa onun sahnesine gidiyordum zaten. Bu arada aileden gelen parayı da harcıyorum. Bir gün annem bana sürpriz yapmak için İstanbul’a geldi, adresi de öğrenmiş, kapıyı açtım, kadın evin içini bir gördü, orada yığıldı, benim oğlum burada mı yaşıyor diye. Bu kadar mı istiyorsun bu mesleği dedi. Hemen akabinde bana 3+1 ev tuttular, halıfleksli, kombili. Kombinin ne olduğunu da bilmiyorum. Kombiyi açtım evden çıktım, eve bir geldim, ev yanıyor. Bir kovaya su doldurdum, yangın nerede onu bulmaya çalışıyorum. Ev sahibi de üst katta oturuyordu, ‘abi ev yanıyor ama ateşin nereden çıktığını bulamıyorum’ dedim. Adam da ‘kardeşim kombiyi en sona getirmişsin, bu ne 240 derece’ dedi. Hayatımızda kombimi görmüşüz dedim. Öyle öyle derken sahne hayatımız başladı. Etiler’de sahneye başladık bu döneme kadar devam ettik.
Ve Etiler de sahne almaya başladıktan sonra yavaş yavaş sanat camiası da seni keşfedip dinlemeye başladı.
Şehir efsanesi gibi kulaktan kulağa yayıldı. Etiler’e girdiğim zaman çok aykırıydım. Etiler’e aykırı bir tarzım vardı. Etiler’de olmak için ya pop okuyacaksın ya kadın sanatçı olacaksın. Hem erkek olacaksın hem arabesk okuyacaksın… Olursa olur, olmazsa ceketimi alıp giderim demiştim. Elhamdülillah finalde herkes gitti, biz kaldık, herkes sevdi. Üniversite gençliği bizi çok tuttu.
Gençlik tutuyorsa sırtın yere gelmez.
Kesinlikle. Dediğim gibi o dönemde Etiler’de kulaktan kulağa bir şehir efsanesi oluştu.
17 yaşından beri sahnelerdesin yani…
Öncesi de var. Adana’da sahne alıyordum. Ama ailem bilmiyordu. Adana Sular’da, Çingene diye bir bar vardı, para bile istemiyordum, Adana’da çevrem çok genişti. Bütün arkadaşlarımı topluyordum, gelin hesaplar benden diyordum. Kendimi tatmin ediyordum yani. Akşam evde yatıyorum diyorum 22.00 – 23.00 gibi evden kaçıp, gidiyordum.
Peki bu müzik aşkı nerede başladı? Birine mi özendin, ailede mi örnek aldığın biri vardı?
Çocukluğumdan beri içimde bir İbrahim Tatlıses vardı. Bütün filmlerini izlemişimdir, bütün albümlerini almışımdır. Müziğe aşık olmama sebep olan imparatordur. İnşallah bir an önce aramıza döner.
Sonra “Tesbih” ile sende başka bir dönem açıldı. Sen mi seçtin bu şarkıyı?
Tesadüf bir yerde dinledim. 13 sayısı benim hayatımda çok önemli bir sayı. Kimileri için uğursuz bir sayıdır ama benim için uğurlu bir sayıdır. Hep diyordum, beni herkesin tanıyabileceği yıl 2013 olacak. Tesbih şarkısı 2013 yılında çıktı. Benim için çok büyük bir dönüm noktası oldu. Boşuna 2013’ü beklememişim.
Senin sahneni dinlemeye gelenler bilir. “Beyaz Mendil” senin sahnenin vazgeçilmez şarkısıydı, sonra İbrahim Tatlıses okudu. O şarkı da seninle özdeşleşmişti.
Sahnelerde hep okuyordum. Ben onu kayıt ettirmiştim, aranjesini yaptırmıştım. Piyasaya çıkmadı, beni dinlemeye gelen dostlara hediye ediyordum. Ama İstanbul’un bütün gençleri, üniversiteliler, arabalarında son ses o şarkıyı dinleyip geziyorlardı.
Yedi ceddin sana tesbih hediye etmiştir herhalde, kaç tesbihin var?
Tabii canım. Artık şaşırmıyorum yani. ‘Abi sana fena bir hediye aldım’ diyor, acaba araba mı, yat mı, kat mı diyorum, bir açıyorum ama bir yat parası kadar da tesbih almış. Bir dizayn yapıyorum şimdi, evde güzel bir pano, güzel bir aksesuar yeri yaptıracağım.
Şimdi baba ne diyor? İyi ki beni dinlemedin diyor mu?
O dönem bizim aşiret ayaklanmıştı, oğlun nasıl sanatçı olur, bize yakışır mı, büt��n sanatçılar bizim düğünümüze geliyor, biz para veriyoruz, nasıl bizden biri gider milleti eğlendirmeye falan diyorlardı. Bu başarı noktasını ben düz bir çizgide kullandım. Çünkü attığım her adımda, yanlışımın sadece bana değil, iki aşirete de dokunabileceğini
düşünerek hareket ettim. Geldiğim noktada bütün aşiret, ayakta alkışlıyor.
Sen kaç düğüne bedava gittin çok merak ettim.
Çok gittim. Zaten internete ‘İzol Aşireti’ yazdığın zaman görürsün. Bilinen nüfusumuz 3 milyon. Fazlası var eksiği yok. Türkiye’nin en büyük aşiretiyiz. 3 milyon nüfusta düğün biter mi? Yetişmeye çalışıyorum.
Dur bakalım çocuğun doğunca kaç altın gelecek.
Nisan ayında geliyor, bahar çocuğu olacak kızımız. Ben her zaman söylüyorum, vatana, milletimize, ailemize hayırlı, uğurlu, sağlıklı bir evlat olsun. Altınları değil, duaları alıp gelsinler, bize yeter.
Eşini nasıl tavladın?
Onu bende bilmiyorum. Arkadaş ortamında tanıştık, aynı sitede oturuyorduk. Birbirimizle çok iyi anlaşıyorduk, çok iyi arkadaştık, bir anda baktık karı koca olmuşuz. Ben hep kız arkadaşlarımı onunla tanıştırırdım, hep ‘yok bu sana göre değil’ derdi. Ben onu çok samimi bir arkadaş olarak görüyordum. Hatta ‘sen baştan planı kurmuşsun’ diye esprisini yapıyorum.
O başından beri sana aşık mıymış?
Yok, onda da öyle bir şey yokmuş. Zamanla demek ki arkadaşlık aşka dönüştü. Çoğu insanın da başına gelmiştir.
Birlikte çok eğleniyoruz. Eve moralim bozuk geldiğimde bir şey söyler, bütün enerjim değişir. Birbirimize çok güzel enerji veriyoruz.
O zaman, Ferman Toprak’tan doğru ilişki tanımını alalım…
İki taraf da birbirine saygı duyacak, sevgi zaten olacak. Kavga asla olmayacak diye bir şey yok. Kavga da olacak. Kavganın olmadığı yerde zaten ilişki de olmaz. Eğer bir ilişkide kavga bittiyse, o ilişki zaten bitmiştir. Artık kavga yoksa iki taraf da birbirinden vazgeçmiştir.
Kıskanç mısın?
Kıskancım tabi, yerine göre.
Eşimde tek geçerim dediğin bir şey?
Çok dürüsttür.
Kızınla ilgili nasıl bir heyecanın var?
43 yaşında ilk kez baba olacağım. Hayatımda hiç tanımadığım, hiç görmediğim, hiç bilmediğim birisi gelecek, kucağıma alacağım ve benim için dünyanın merkezi olacak. Çok heyecanlıyım. En son ultrasona gittiğimizde hanımefendinin keyfi hayli yerindeydi, eli enseye atmış, ayakları uzatmış. Zaten çıkınca direkt tesbihle çıkacak. Çok güzel, değişik bir duygu. Allah olmayanlara da nasip etsin inşallah.
Çok küçük yaşta İstanbul’a gelmişsin ama tamamen Doğu gelenekleriyle büyümüşsün. Doğu kültürüne göre neyin Batılı, İstanbul’dakilere göre neyin Doğulu?
İstanbul’a göre samimiyetim, misafirperverliğim, çabuk inanmam Doğulu. Doğu’da yolda tanımadığın biriyle bile göz göze gelince selam verirsin. Ben burada senelerce apartman katlarında oturdum, hiçbir zaman yan komşumu göremedim, hiçbir zaman tanışamadım. Doğu’ya göre ise şivemi biraz Batı’ya uydurdum, düzelttim.
Kendinde değiştirmek istediğin bir şey var mı?
Kendimle ilgili her şeyi seviyorum. Çünkü Allah böyle yaratmış. İnsanlara çok çabuk güveniyorum, insanlara çok şans veriyorum. Bunu değiştirmek isterdim.
Kariyer basamaklarına çok eklemek istediğin bir şey var mı?
Kendi kariyerimde en çok istediğim şeylerden biri, nasip olursa Harbiye Açıkhava konseri yapmak. Halk konserlerini çok seviyorum. Karabük konserine gittik, 40 bin kişi geldi. Arabaya bindim konser alanından ayrılacağım, insanlar arkadan koşturmaya başlamışlar, arabayı kenara çektirdim, hepsiyle fotoğraf çektirdim. En son menajerim ‘Ferman Bey çok yorgun, dinlenmesi lazım’ dedi, 20 yıldır bu anı bekliyoruz ne yorulması bırak fotoğraf çektirelim dedim.
Gelelim mutfak kısmına, Urfalı birinin mutfakla arasının olmaması mümkün değil.
Anne tarafı Urfa, baba Adıyaman, doğma büyüme Adana, dolayısıyla mutfak deyince direkt kebap. Et pişirmekten anlarım, patlıcanlı kebabı sarmasını çok iyi bilirim. O kültürle büyüdük zaten.
İstanbul’a sonradan geldin, çok isteyerek geldin, doğduğun yer değil doyduğun yer oldu. İstanbul senin için nasıl bir yer? Nereler senin için gerçek İstanbul? Nerelerde vakit geçirirsin? Kafayı dinlemek için gittiğin kendine özel yerler var mı?
İstanbul zaten bir tutku, vazgeçilmez bir şehir, bir aşk. Dünyanın neresine giderseniz gidin İstanbul gibi bir yer yok. Her şeyiyle seviyorum. İstanbul anlatılmaz, yaşanır. Özel olarak gittiğim yerler de var. Mesela Kadıköy’de Adanalı Hasan Usta var, kebapçı, vazgeçilmezim. Etler direkt Adana’dan geliyor, birebir aynı lezzeti alıyorsunuz. Ataşehir’de Dedecan var. O da Urfa’dan geldi buraya. Ben hep kebap olan yerlere gidiyorum.
Anadolu Yakası’nda mı oturuyorsun?
Beykoz’da oturuyorum. Kafa dinlemek için, Hisar’da bir tepe vardır, bütün İstanbul ayaklarının altındadır, orada 5 – 10 dakika oturduğum zaman iyi gelir. Kafam bozuk olduğu zaman direkt oraya giderim.
Son olarak yeni albümünden de biraz bahseder misin?
Çıkalı 4,5 ay oldu.“Saldır Moruk” adlı şarkımıza klip çektik, çok güzel tepkiler aldık. Hatta, Avrupa’da Şampiyonlar Ligi’nde oynadığı için Beşiktaş’a uyarladık. ‘Moruk’ bizim kültürümüzde kanka, kardeş anlamında kullanılıyor. Şarkıda da; ‘çalışın, çalışmadan bir şey olmaz, ekmek aslanın ağzında’ mesajı var. Bu şarkıyı 14 sene önce rahmetli Müslüm Gürses seslendirmişti. Albümde, Serdar Ortaç’ın da bir şarkısına cover yaptık. İbrahim Tatlıses’ten de bir şarkı var. 9 parçalık çok güzel bir albüm oldu. Tepkiler hep olumlu yönde.
The post Ferman Toprak “Yapacağım Bir Yanlış, Her İki Aşirete De Dokunur” appeared first on Şehri Keşfet & Explore the City.
from WordPress http://ift.tt/2i7ccyo
0 notes
Text
Ayten Uncuoğlu Kimdir Nereli ve Kaç Yaşında?
New Post has been published on https://www.dizigundem.com/ayten-uncuoglu-kimdir-nereli-ve-kac-yasinda/
Ayten Uncuoğlu Kimdir Nereli ve Kaç Yaşında?
Ayten Uncuoğlu Kimdir? Biyografisi Adı Soyadı : Ayten Uncuoğlu Doğum Tarihi : 24 Mayıs 1946 (71 yaşında) Doğum Yeri : Eskişehir Boyu : 1.60 cm Burcu : İkizler Ayten Uncuoğlu Kilosu : 64 kg Ayten Uncuoğlu Boyu : 1.60 cm Ayten Uncuoğlu Saç Rengi : Siyah Ayten Uncuoğlu Göz Rengi : Kahverengi Ayten Uncuoğlu’ın Eşi : – Ayten Uncuoğlu’ın twitter adresi : – Eğitimi : New York State Üniversitesi
1.60 cm boyunda 64 kg ve İkizler burcu olan usta oyuncu Ayten Uncuoğlu, 24 Mayıs 1946 yılında Eskişehir’de dünyaya gelmiştir. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü mezunudur. Tümay Özokur ajansına bağlı olan usta oyuncu, Ankara TRT’de 1964 yılında Radyo Tiyatrosu kadrosuna dahil oldu.
Radyo Tiyatrosu, okul radyosu, arkası yarınlar, mikrofonda tiyatrolar, çocuk bahçeleri programlarında görev alan Ayten Uncuoğlu, Yıldırım Önal, Kerim Afşar, Cüneyt Gökçer, Macide Tanır, Işık Yenersu, Çetin Tekindor ve Cihan Ünal ile birlikte çalışma imkanı buldu. 1996 yılında Çılgın Bediş adlı dizide Müdire Nazime Hanım karakterini canlandıran Ayten Uncuoğlu, 2003 yılında yönetmenliğini Kudret Sabancı’ nın yaptığı Aliye adlı dizide rol almıştır.
2008 yılında Aşk Tutulması adlı sinema filminde oynadıktan sonra Aşkın Kanunu adlı dizide Kadriye karakterini canlandırmıştır.
Son olarak Meryem dizisinde kamera karşısına geçen Ayten Uncuoğlu, Meryem dizisinde Nurten karakteri ile kamera karşısına geçmiştir. Ayten Uncuoğlu’na Meryem dizisinde Furkan Andıç, Ayça Ayşin Turan, Açelya Topaloğlu, Seranay Aktaş, Türkü Turan, Kenan Acar, Cemal Toktaş, Uğur Çavuşoğlu, Sezgi Sena Akay, Bestemsu Özdemir, Sema Öztürk, Ayten Uncuoğlu,Beste Kanar, Necmi Yapıcı, Gülden Avşaroğlu, Tekin Temel, Efsane Odağ, Yıldırım Beyazıt, Sonat Dursun, Aydan Kaya ve Mutlu Güney gibi usta oyuncular eşlik etmektedir.
Ayten Uncuoğlu’ın Yer Aldığı Projeler
Rol Aldığı Bazı Tiyatro Oyunları:
2008 – Bayrak (oyun) (Berkun Oya) – Tiyatro Krek 1968 – Allı ile Güllü (Ayme Marcel ve Helene Hilly) – Ankara Sanat Tiyatrosu 1967 – Küçük Prens (Exupery) – Ankara Sanat Tiyatrosu
Filmleri ve Dizileri:
2014 – Olur Olur! (Sinema Filmi) 2014 – Aşkın Kanunu (Kadriye) (TV Dizisi) 2014 – Ağlatan Dans (Dilek Demir) (TV Dizisi) 2013 – Özür Dilerim (Nalan) (Sinema Filmi) 2013 – Yarım Kalan Mucize (Kezban ) (Sinema Filmi) 2013 – Kadın İşi: Banka Soygunu (Anne) (Sinema Filmi) 2013 – Gelmeyen Bahar (Feriha) (Sinema Filmi) 2013 – Benimle Oynar mısın? (Despina) (Sinema Filmi) 2013 – 20 Dakika (TV Dizisi) 2011 – Sensiz Olmaz (Muhterem) (TV Dizisi) 2011 – Eylül (Aslı) (Sinema Filmi) 2010 – Kurtlar Vadisi Filistin (Abdullahın Annesi) (Sinema Filmi) 2009 – Rina (Perizat) (Sinema Filmi) 2009 – Başka Dilde Aşk (Mürvet(Zeynep’in Annesi)) (Sinema Filmi) 2008 – Usta (Ayten) (Sinema Filmi) 2008 – Gökten Üç Elma Düştü (Kayınvalide) (Sinema Filmi) 2008 – Aşk Tutulması (Latife) (Sinema Filmi) 2007 – 2010 – Kavak Yelleri (Ayşe Güngör) (TV Dizisi) 2006 – Sis ve Gece (Madam Eleni) (Sinema Filmi) 2006 – Janjan (Nurcan Harmancı) (Sinema Filmi) 2005 – Dilekler Zamanı (Yaşar’ın Annesi)(TV Filmi) 2004 – Tam Pansiyon (TV Dizisi) 2004 – Haziran Gecesi (Sadiye) (TV Dizisi) 2004 – Avrupa Yakası (Ayten) (TV Dizisi) 2004 – Aliye (İkbal Karahan) (TV Dizisi) 2003 – Kırık Ayna (Hicran) (TV Dizisi) 2003 – Hürrem Sultan (Dilbaz Kalfa) (TV Dizisi) 2003 – Estağfurullah Yokuşu (Mualla) (TV Dizisi) 2002 – Emanet (TV Dizisi) 2002 – Derya & Deniz (Börülce) (TV Dizisi) 2002 – Canım Kocacığım (TV Dizisi) 2001 – Yeşil Işık (Sinema Filmi) 2001 – Tatlı Hayat (Madam Anjel) (TV Dizisi) 2001 – Nisan Yağmuru (TV Dizisi) 2001 – Maruf (Ebe Kadın) (Sinema Filmi) 2000 – Dadı (Katı Satı) (TV Dizisi) 1999 – Eylül Fırtınası (Nurten) (Sinema Filmi) 1999 – Dilber (Rabia) (TV Filmi) 1998 – Kaçıklık Diploması (Sinema Filmi) 1997 – Sır (Kısa Film) 1996 – 2001 – Çılgın Bediş (Müdire Nazime Hanım) (TV Dizisi) 1995 – Yer Çekimli Aşklar (Sinema Filmi) 1994 – Babam Askerde (Sinema Filmi) 1993 – Gece, Melek Ve Bizim Çocuklar (Sabahat) (Sinema Filmi) 1992 – Çıplak (Sinema Filmi) 1992 – Cazibe Hanımın Gündüz Düşleri (Fal Baktırmaya Gelen Kadın) (Sinema Filmi) 1991 – İlk Aşk (Sinema Filmi) 1990 – Soğuktu Ve Yağmur Çiseliyordu (Komşu Kadın) (Sinema Filmi) 1989 – Tiyatro Belgeseli (Sinema Filmi) 1989 – Ayaşlı ve Kiracıları (Süsen) (TV Dizisi) 1988 – Bir Tren Yolculuğu(TV Filmi)
Ayten Uncoğlu Resimleri
#gallery-1 margin: auto; #gallery-1 .gallery-item float: left; margin-top: 10px; text-align: center; width: 33%; #gallery-1 img border: 2px solid #cfcfcf; #gallery-1 .gallery-caption margin-left: 0; /* see gallery_shortcode() in wp-includes/media.php */
0 notes
Photo
Sanma ki derdim güneşten ötürü; Ne çıkar bahar geldiyse? Bademler çiçek açtıysa? Ucunda ölüm yok ya. Hoş, olsa da korkacak mıyım zaten Güneşle gelecek ölümden Ben ki her nisan bir yaş daha genç, Her bahar biraz daha aşığım; Korkar mıyım? Ah, dostum, derdim başka...‼️ ✍️Orhan Veli Kanık💫dip not:ah bayıldım bayıldım ben Balat'a😆kaç kez daha giderim ben oraya🙄sohbet ederim insanlarla çay içeriz belki bi kapı önünde😝piknik yapmayı bile sevmiyen ben bi yayılasım geldi bu gün sokaklara😆nasıl keyifli bi gezi oldu canım hocam ve güzel meleğimizle😊bazı yerlerde benden ya bi şey vardır ya dönerken orda benden bi şey kalır😆biri Konya Mevlana dır🙏birisi de burası oldu galiba🙄o eski evlerdn birinde yaşadım mı ben geçmiş hayatımda😅anlaşıldı tekrar gidilicrk oralara😄 (Fener- Balat)
0 notes