#bugün kendimi dinleme günü
Explore tagged Tumblr posts
deniz-mehtap · 2 years ago
Text
Tumblr media
𝐇𝐞𝐫𝐬̧𝐞𝐲 𝐠𝐞𝐜̧𝐦𝐢𝐬̧𝐭𝐞 𝐤𝐚𝐥𝛊𝐲𝐨𝐫 ............. 𝐚𝐦𝐚 𝐡𝐢𝐜̧ 𝐛𝐢𝐫 𝐬̧𝐞𝐲 𝐠𝐞𝐜̧𝐦𝐢𝐲𝐨𝐫...
121 notes · View notes
nimhandeee · 2 years ago
Text
"Etrafında kaç insan varmış boşver… Yüreğinde kaç insan kaldı, sen ondan bahset…!"
36 notes · View notes
uzaydanseslenenbiri · 3 years ago
Note
Haklısın kendime zman tanimaliyim biraz. En iyisi bu . İnsan sevdiklerini birden kaybedince böyle oluyor. Buna hiçbir zman alışamadım. Yalnız kalmak istemiyorum artık. Sevmiyorum bu duyguyu . Nedenini anlamıyorum sorgulamiyorum da. Olumlu tarafından bakarsam kendime de çok şey kattım . Güzel resim cizerdi sanata kaptırdım biraz. Müzik zevki biraz ordan da ekledim kendime. Yabancı müzik dinlemeye başladım. İlerde İtalya'ya gitmek hayaliydi. İtalyancaya başlamıştım biraz . Çiçekleri severdi bende artık kopartmiyorum çiçekleri satmak mantiksiz çünkü çiçeklere uzanmak en iyisi. Şiir yazmaya yeniden baslaidm . Kedisi vardı bende kedileri seviyorum. Hatta bugün yavru kedi buldum baya oynadım sevidm onu. Hiçbir zman bir yetenegim olmadı hayatta bir idealim olmadı . Bu çocukluktan beri böyle . Kendimi kesfetmem lazım . Yine de yalnız kalmayayim buraya alışmak istemiyorum.
Bence artık kendini keşfetme zamanın gelmiş ondan kazandığın müzik zevki eskisi gibi seni mutlu etmiyorsa dinleme yeni tarzlar edin. Belki İtalyanca yerine farklı bir dil de öğrenebilirsin ve eğer yalnız kalmak istemiyorsan kitaplara, sokak hayvanlarına sığınabilirisin.
Mesela ben pek arkadaşım yok küçükken çok ağlardım neden beni sevmiyorlar diye sonra farkettim ki ben onlara benzemiyordum erken yaşta olgunlaşmak zorunda bırakılanlardan olduğum için onlar top oynardı ben köşede oturup müzik dinlerdim gibi ama hiç bırakmadım müzik dinlemeyi, kitap okumayı kendime yeni bir dünya yaratmaya çalıştım her defasında başıma yıkıldı ama o minik dünyayı tekrar yarattım sonra içeriye kimseyi almadım kitap karakterlerinden kendime arkadaş yarattım bir çok çiçek diktim onları suladım vb işte sende kendine yeni aktiviteler bulabilir yalnızlığını giderebilirisin yalnızlık sadece insanla giderilmez elbet günü gelir bir ihtimal şans güler yalnızlığını giderecek insanı da bulursun ama bulana kadar da kendine arkadaş edin kedi olur, köpek olur ne bileyim bitki, kitap.
Son bir şey daha içine attıklarını kimseye anlatamıyor veya anlatmak istemiyorsan bir kağıt parçasına yaz aklından geçen her kelimeyi, cümleyi sonra o kağıdı yak biraz rahatlarsın bilirim içine atınca bogazına düğüm oluyor. İstediğin zaman da yazabilirsin ben hep buralardayım.
9 notes · View notes
omurgamialdin · 4 years ago
Text
bekliyorum...
Yılların birikintilerinin tam üzerinde oturuyorum... Bekliyorum ben. Önceleri yadsıdığım, ötelediğim ne varsa otuzumdan sonra düştü önüme bir bir.. Artık ne yok sayabiliyorum ne de önemsizlermiş gibi davranabiliyorum. Kendimi kandıramıyorum, sonunda gibi hissediyorum. 
Tüm önüme düşenler seni getiriyor. Her gün, şimdilerde bulanık gelen günlerimizi yaşıyorum en baştan. Unutmayayım diye yazıyorum buraya. Acı veriyor net anımsayamamak, boşluklar, anlamlandıramadıklarım, o günlerde sorgulamadıklarım, yaşamadıklarım ve şimdi soramayacaklarım... 
Öyle zamanlar yaşıyorum ki içimde keşke onu arayabilsem, duysam sesini ve sadece ağlasam diyorum. Her şeyi neden bu kadar geç fark ediyorum ben, bilmiyorum.
Yıl 2002 mi 2003 mü bilmiyorum ama düşüncelerimde hep o günleri en baştan yaşıyorum... Lise yılları. Sonradan geldiğim sınıfın o ilk gününü anımsar mısın bilmem. Ben oradan başlıyorum her gün. 
Cana yakınlığın, gerçekliğin ve kokunu anımsıyorum. O zamanlar anlamamışım içimde büyüyen varlığını. Gerçi sonraları da çok anlamamışım. Şimdilerde o kadar yoğun yaşıyorum ki bunu. Ama işte her şey net değil, bazı anılarımız bulanık, sisli. Beni kızdırdığını anımsıyorum, sohbetlerimizi. Hiç sıkılmadan konuları anlatışımı dinlemelerini... O zamanlar içime akan s��caklığı anımsıyorum ve hissediyorum. Büyülü bir şey gibi... Yine o zamanlar çok farkına varamadığım bir şey çarptı kalbime geçenlerde. Senden hoşlandığımı ne zaman anladığım... Eskiden olsa bunu dile getirmeyi bırak aklımın köşesine gelse kendime kızardım. şimdi ise..
şimdi duymayacağını, görmeyeceğini bilerek rahatlıkla söyleyebilirim. Seninle konuşma şansım olsa yüzüne de söylerdim o ayrı... Seninle tanıştığım ilk yıl, okula gelmediğin bir günün sonrasında teneffüste kürsünün yanına gelmiştin. Kokunu duyduğum o an.. Evet üzerinden geçen bunca yıldan sonra yeniden yaşarken her şeyi fark ettim bunu da. 
Dedim ya her şeyi en baştan yeniden yaşıyorum kafamda ve kalbimde. yeniden oluyorum, oluşuyorum. Bizim -ya da benim-  için kırılma noktası ya da şimdiki bakışımla devrilme ve altında kalma noktası olan o olayı anımsıyorum sonra. Seninle ilgili her şey can yakıcı, ağrılı,sancılı. Yanlışlarımı görüyorum. Sana kızıyorum, kendime küfrediyorum. Tüm yaşananların sonunda neden diye soruyorum Neden daha anlayışlı ve inançlı olamadın ona? 
Senin bana yalan söylediğin ve tüm masumiyetin paramparça, darmadağın olduğu o gün. Ne kadarı aklında bilmiyorum, ben bulanık da olsa o günü baştan yaşıyorum her gün. Aslında diyorum sen ona en başta inandın, güvendiğini gösterdin. Tereddütsüz ona güvenmeyi seçtin, onu SEÇTİN! Sonra çıkmıştı ya hani ortaya yalan, diyorum. Ama kendimi ikna edemiyorum artık. Altında kaldığım enkazın tek suçlusu benmişim gibi. Seni aklıyor artık kalbim. O kızgınlık, o kırgınlık.. yıllar geçse de taptaze, dipdiri kalacak gibi görünen o dağ gibi kırgınlık yok olmuş seni görmeyeli, sesini duymayalı. Galiba özlem tüm kırgınlıkları tedavi ediyor. O güne dönersek eğer, yıkılmış evimizin enkazının altında kalan bendim. Sen de üzüldün evet. Ama benim içimde olan bir devrimdi. O zamanlar ve sonrasında yapamadım, bir türlü çıkamadım o enkazdan. Tek başıma ıssızlığa mahkum edilmiş biri gibiydim. Bir tür işkence. Hâlâ anlamadığım şey bir yalanın bende açtığı yaranın büyüklüğü ve bir türlü kabuk bağlamayışı. Neden bilmiyorum. Bunun sebebini içimde çözmeyi çok isterdim..
Yıkılan bir enkaz. Altında kalan ben. Ve sen... Ne olursa olsun yanında nefes aldığım bir dünya gibiydin. Kızgın, dargın olsam da bu değişmedi. o günden bugüne, geçen yıllara rağmen değişmeyen şey yanında bulduğum huzur. Güvenmediğin,, artık inanmadığın birinin yanında nasıl huzurlu hissedersin? Ben hissediyordum. Sen bunu da hiç duymadın benden. Ama böyleydi hâlâ böyle.
Sonra yabancılaşmam başladı. Herkesten, her şeyden ve senden... Omurgam alınmıştı. O huzur obası devrilmişti üzerimize. Ne yapardım? Kaçardım, sığınağımdan... Ben yine yapamadım. Çok denedim, defalarca. Başka insanları tanık kılıp yaşamıma senden kopmayı. Saçmaladım hep. Denemekten vazgeçmedim. Sen de bana kızmaktan. Haklıydın...
Adı konulmamış bir döngü... Sonraları adını koyabildim ben. Ama yine kaçtım. Sen okulun son yılı bana bir cümle söylemiştin. Ben daha çok kaçtım o yüzden... Bu arada sana kırgınken bile aynı üniversiteye gitme hayali kuruyordum. Ve geldi ikinci darbe...
Sen gittin ben kaldım. Yeni bir aydınlanma bekliyordu beni. Seni bir kere kıran bir daha kırar. Seni bir kere üzen bir daha üzer izin verirsen eğer... İzin vermeyecektim. Kendime yabancılaşmam sana dönmüştü artık. Şimdi sana yabancılaşıyordum. Birini sevmeyi denedim. Sen bana çok kızdın... 4 yıl denedim.. Aslında kararlıydım ama bir türlü kopma gerçekleşmedi. Her gün attığın mesajları ciddiye almamaktan, seninle yeniden yapamadığımız o güven evini başkalarıyla inşa etmeye çabalamakla geçen zamanlarım oldu. Arada bir de senin yeniden kendini göstermen var. Yakın arkadaşımla beraber olman ve benzer mesajları ikimize atman. Yıkılmalara doymadım, doyamadım... Senin açından da bakmalıyım olaylara. Şimdi bakabiliyorum... Belki ikimizi iyi edecek şey bir kere sarılmaktı. Ben inanmamaktan ve kırgınlıktan sen bilmiyorum neden bir tülü olmadı. Kendimi hiç anlamıyorum inan. Yanlış üstüne yanlış. Hep senin tepkilerine göre tepki geliştirmişim. Sana anlamsız kızgınlıklar yaşıyordum, kırgınlıklar. Yani zor muydu ikimiz için de onarmak, inan bilmiyorum...
Okul bitti. İş başladı ve yeniden okul. 2009. Zor ama daha huzurluydu. Ben yaptığım yanlıştan dönmüştüm. Sana yeniden güvenmeyi deniyordum. Başlangıçlar istiyordum yeni ve güzel, temiz. Sen bana bulgur pilavı tarifi sorardın ben sana... Sende bu hep vardı. Hiç derin derin konuşmadık ama sen de hiç anlatmadın sevgini. Belki sevme şeklin böyleydi bilmiyorum... Bundan sonrası benim yanlışlarım ve senin çabaların üzerine kurulu. Sen uyardın ben dinlemedim. Şimdi anlıyorum. Bu benim senden intikam alma biçimimdi. İş yaşamına uyum sağlayamadım, okul zordu ve sen bu şehirde değildin. Adım adım savrulma başladı. Oysa sen yanıma gelmiş, bana verdiğin değeri ve saygıyı artık göstermeye başlamıştın. Sen dinleme, bana bak beni dinle desen de ben o içimdeki saçma duyguya yenildim. Kendime ve sana yaptığım kötülükleri fark ede ede üzerine gittim. Bir de kullandığım ilaçlar o zamanlar kolay kıldı her şeyi biraz biraz. 
Ben yine senin benim yanımda olmayacağına, beni bırakacağına o kadar inandırdım ki kendimi. Ne kadar ötelemişim duygularımı. seni sevdiğimi biliyordum oysa. ama o saçma mantığım girdi devreye. Ve sana karşı durma  düşüncesi. Ben belki anlatmadım sana ama şimdi çözümlüyorum kendimi. Babasız geçen çocukluk yılları ve sonrasında babasına kavuşan bir kızın sancısı, o babaya olan karşı duruşunu ben sana yansıtmışım. O beni bırakıp gitmişti, sen de kendinden koparmıştın. O sonra dönüp gelmişti sen de... Üstelik seviyordunuz kendinizce... 
kabul etmeyecektim ve etmedim. Babamı affederken seni affedemedim. Yanımda kim varsa onunlayım dedim ve yeni yanlışların içine savruldum. Çöküş yılları... Ama büyüyordum, büyüyorduk. Omurgası alınsa da bir insanın büyüyordu. Tüm yaşadıklarımda tek bir şeye gereksinim duydum, sadece sana sarılmaya. O yüzden  sadece sarılıp uyuduğumuz o günü hiçbir günüme değişmem.  Paradoksların içinde kaybolmuşken iyileştiren ve sana inanmak zorunda olduğumu gösteren bir şeydi o. Bana sormuştun çok sonraları... Evet, en huzurlu hissettiğim en mutlu uyuduğum ve uyandığım gün o gündü.
Sonra sana gerçekten yeniden inandığım o güzel günler geldi. Uzun uzun görüştüğümüz, zaman geçirdiğimiz o günler.. Hiç tereddüt yoktu bu defa. O aldığın, parçaladığın omurgamı yerine koymuştun yeniden... 
Senin yorgunlukların, kırgınlıkların, kızgınlıklarını düşünemedim... Babasına kavuşan, onu yeniden seven ve affeden o kız çocuğu seni de affetmişti... Üstelik kararlıydı, zaman gerekti sadece. Yıkılan enkazın yeniden inşasını bekliyordum. Beklemiyordum aslında. Beraber inşa ediyorduk... en baştan. istediğimiz gibi.. ikna oluyordum inanmaya.
Sonra o gün... 
seninle savaşmayı bıraktığım o gün... vazgeçtiğim o gün. Sen de benden sıkılmıştın belli ki. ne kadar gösterebilirdin, daha ne kadar anlatabilirdin ki. Benim ihtiyacım vardı ama. Ben de bunu anlatamadım sana. 
Gördüğüm birkaç çok kötü fotoğraf. Yine, başka yerden... Vuruldum ben yine. Haklı haksız, seven sevmeyen ne önemi var. unutamayacağımı bile bile, sonunda kabuk bağlayan yaramı kaşıya kaşıya kanattım ya da sen kanattın. Şimdi baktığım yerden belki yaptığın açıklamada kendince haklıydın. ben bir şey fark ettim. Kafamda yarattığım bir imgen vardı. İnsani tüm zaaflardan sıyırdığım. o imge yıkılmıştı...
Yeni bir enkaz bıraktın. Üstelik toparlama çaban da yoktu...
Ben ise düşüyordum tüm hızla cesedimin üzerine...
Sonraki 2 yıl en kötü zamanlarımdı. Hatırlamak çok ağlatıyor, nefessiz bırakıyor. Her şey var o 2 yılda. Denediğim, izin verdiğim. Yokluğa doğru savrulduğum..
bir şekilde bitti. ben yine senin yanında buldum kendimi. Buluştuk ve yine yüzüme fazla bir şey söylemediğin ama sonrasında mesajlara sığındığın cümleler. Daha cesur cümleler. 
Ben sadece sarılmak istemiştim. Neyin var, de ve sadece saçımı okşa. beni göğsünde dinlendir, orada kalayım istemiştim. Olmadı.. 
Anlıyorum seni de. Şimdi.
Savrulmaya devam ediyorum ve bu defa kabullendim. Travmam sensin. Bu değişmeyecek, onarılmayacak, tedavi edilmeyecek. Yaram kapanmayacak, omurgam yerine gelmeyecek. Biliyorum artık. KABULLENDİM. 
Sadece unutabilmeyi bekliyorum, sana sığınmaktan kaçabilmeyi. Yeni arzular yaratabilmeyi. Nereye kadar bilmiyorum. Silinmeni bekliyorum. Bekliyorum hiç izin kalmasın. Hatırladığım tüm yaşanmışlıkların tamamen çözülmesini, bulanıklığın bitmesini diliyorum.
İçimde bir yerde tüm varlığımla biliyorum. Sisifos gibi sırtıma aldığım kayanın altında kaldım. her gün yeniden, yeniden, yeniden... döngü tekrarlıyor kendini... 
aşmak diye bir şey yok. Kabullenmek ve barışmak o yükle. onu bekliyorum. İçsel yolculuğumda elbet bir yere oturtacağım seni ya da misafirliğin son bulacak. bir türlü ev sahibi olamadığın dünyamdan çıkartacağım. 
Belki yazmak rahatlatır. Deniyorum.
Yeni bir travma... Yeni bir kaya yaratıyorum sırtıma. Hafiflemeyen yüklerine inat. 
Devam ed(em)iyorum. 
Ocak 2021.
3 notes · View notes
erils · 8 years ago
Text
37
Tumblr media
Sabah 5:00 . Bilen bilir, bu saatleri hep sevmişimdir…
Bu sene, güzel 37. senemin doğumunda, şükran doluyum yine.. Şanslıyım, sevdiklerim, sevmediklerimden çok daha fazla.. Şükran doluyum, yaşıyorum, dibine kadar, pişman olmayasıya.. Ölümün beni alacağı gün, en azından bu günü hatırlayıp yine şükran duyacağım için..
Sabah oluyor.. Bugüne kadar öğrendiklerimi anlatmam, dna'ım borcu:
Bedeni unutma. Bedenin, sahip olduğun yegane kuvvet. O, sağlıklı olmadan hiçbir şeysin. Eğer onu bir gün kaybettiğinin farkına varabilirsen, şunu hatırlamaya çalış: Kafan, ne kadar hızlı giderse gitsin, bedenin olmadan hiçbir şeysin. Evet, inanmazsın ama bu, doğru. Bedenine iyi bak. Kendine az biraz saygın varsa.              
Zihnin, sana her gün, yaratıcılıkta varılacak bir nokta daha olduğunu gösteren o muhteşem varlık, onu kutsa ve ona yerini bildir. 
Denge her şey; ne tam kontrol, ne tam boş vermişlik tam olarak işe yarıyor. Hormonların sana izin verdiğinde ve sen doğru deneyim kapasitesine ulaştığında, tünelin sonundaki ışık gerçek oluyor.
Kargalar ötüyor, yaz sabahları duymaya alıştığınca, ve sen sessizlikle barıştığında,
Soğuktan çekmiş ellerin, kafanla aynı hızda yazdığında, Sen, düşündükçe, hissettikçe bedenindeki her duyumla,
Harflere basar gibi ahşabı okudukça, metali eğdikçe, üç gün birikmiş çöpü topladıkça,
Sokaktaki sabah sessizliğini, kırın gürültüsüyle karşılaştırdıkça.
Tüm korkularınla yüzleştiğin bu sabah saatinde, Kendini güçlenmiş hissetmek için yattığın her uykuda, Günün sana yaşatmadığı her adımda, inatla, Fark etmeyi seçerek, Neydin, ne oldun, ne olabilirsin? En önemlisi, daha iyi ne yapabilirsin.
Belki asla olamayabilirsin, asla olamamaktır öykün. Belki bambaşka olabilirsin, yolculuğun seni bambaşka yapar. İyisiyle, kötüsüyle. Hayat belki adil, belki adaletsiz olur sana, Emin misin bir şeyde payın olmadığına?
Sabahın er saati sana kaçamadığın soruların cevapları, Olur bir hikayenin parçaları.
Yıllarca denedim yazmayı, bir ritimde, bir nefeste, Şimdi eğleniyorum her vuruşta
Önce dağıtma, sonra düzeltme, aynı anda dinleme, ve her kalp atışında daha da yüreklenerek, Her düştüğünde yeniden kalkarak, Zaman bu zamandır diyerek, Evet her düştüğümde. Düşmelerim boldur bilen bilir. Yeniden kalkabildiğim için herkese teşekkür ederim.
Kendimi güçlü, yetkin ve yerinde hissediyorum. Bilmediklerimin farkında, bildiklerimin ayırdında, henüz yaşanmamışların heyecanındayım.
Bir veda olsa bunu yazar, bir karşılama olsa yine bunu yazardım herhalde. Üzerine uyumadan paylaşmak yazımı, adetim değil, Gel gör ki yaşadığım, sana alelade, bana biricik.
Denge ve vuruş önemli. Ritmin ne olursa olsun.
Kalbinin attığı her anı hisset, bırak yankılansın her vuruş ayak parmağından, kulak memene kadar Bırak dört nala sürsün en vahşi hayallerin, topla kendini karşılaştığın her değişiklikte, ben niye benim, böyle; güzelim de..
Tam hayalini kurmadığın, üzerine plan yapmadığım bir yaştayım. Ne kadar plan yaparsam yapayım, plan yapmaktan bir tık kaçar bir yaştayım.
Tam kendimi tanıdığımı düşündüğüm, ve hiç tanımadığımı fark ettiğim yaştayım. Son iki onyılımı hesaplamaya kalkışsam tek cümlede özetler haldeyim.
Yedi yaşımda sağdan gelen ışığın gölgesinde nazik parmaklarımla yazar haldeyim. Otuz yedi yaşımda, ayan bir sabahta dikkatli vuruşlar ritmindeyim.
Ben ne hissedersem hissedeyim bana özgü, senle aşık atamam Sadece yaşadığımı bilirim, Bir bok bilmediğim de ortadadır.
Öperim, en güzel yerlerinden, parmak uçlarından, Sesini, ritmini unutma, gözünü seveyim.
K.Y.
1 note · View note