#bugün de buna..

[buyumussun]

Yazarak toplama veya bölme işlemi yapamıyorum, prosedürü unutmuşum.

[papatyammy]

şey çok güzel ya. böyle hani sevdiğin, saydığın insanlar vardır. öyle içini ısıtır ki. konuşmasan da, görüşmesen de, o kadar güzel hatırlarsın ki onları yalnızlığında. kalabalığında. (samimiyetsiz insanlarla bir araya gelince en çok) böyle kimi bir bahar kokusu yayar etrafa hatırladığında , kimi de bir kış vakti içini ısıtır. bu duyguları o kadar özledim ki. heyecanlanmayı, gülümsemeyi.. Ama insan büyüdükçe hep bir hüzün hakim.

[filyiyenzurafa]

2 gündür sırf hangi kolyeyi yüzüğü taksam diye 15 dk zaman harcıyorum......

[dilperisanimmmm]

"(bkz: kürtlerin aslen hint olması)'dır doğrusu.

tiplerine bakarsanız da bariz bellidir, resmen hintlilerle birebir aynılar, kültürleri, sosyal davranışları vs de benziyor."

Bir iddiaya dayanarak fikir ileri sürmüyorsun. Dümdüz bu böyledir diyorsun. Ve tirkolar da beğeniyor... Mallar. O bahsettikleri davranışları olan Kürtlerin noksan tarafını, tirkolar avanaklıklarıyla sıfıra indiriyor. Salak bir kendine eminlik.

[evcillesmistilki]

tokam kayboldu

[okuryazarlar]

19 yaşında dünya güzeli iki genç kızımız, bugün canice *ldürüldü.

Sosyal ve ekonomik açıdan bitirilmiş, *yuşturucu cenneti pardon cinneti haline getirilen Türkiye'de iki genç kız bir cani tarafından vahşete kurban gitti, sapık ruh hastası bu iki *inayet sonrası Topkapı surlarından atlayarak yaşamına son verdi.

İki gencimizden İkbal'in kafasını koparacak kadar çıldırmış, gözü dönmüş ruh ve madde hastası canileri yetiştiren bir toplum düzenine sahip, karanlığa gömülmüş bir ülke olduk.

Yine medyaya yansıyan genç bir kadına gece ulu orta tecavüze yeltenecek kadar gözü dönmüş sapkınların dolaştığı sokaklarda, asla güvende değiliz.

Korkunç bir yönetim. Sıfır güvenlik. Caydırıcı olmayan yetersiz cezalar ve çürümüş eğitim sistemi ile adalet düzeni arasında sıkışmış durumda, endişe içindeyiz. En kötüsü bu tarz korkunç olayların biteceğine dair umut yok.

Rastgele bir yere çiçek bıraksak, bir kadının mezarına denk gelecek kadar kadın öldürüldü bu ülkede.

Kadın düşmanlığı, hayvan düşmanlığı, çocuk istismarı, uyuşturucu, çeteleşme, güvensiz sokaklar...

2002 yılında işlenen kadın cinayeti 66 iken, 2021'de 280 kadın *ldürülüyor, 217 kadın şüpheli şekilde ölü bulunuyor. 2019 yılında kadın cinayetleri tavan yapıyor, 474 kadın cinayete kurban gidiyor.

2020 yılında 300 kadın *ldürülüyor, 171 kadın şüpheli şekilde ölü bulunuyor. 2022 yılında 334, 2023 yılında 438, 2024 yılı ilk 8 ay 250'yi aşkın *inayete kurban giden kadınlarımız.

Buna karşılık, kadınları koruyan "İstanbul Sözleşmesi'nin" imzalandığı 2011 yılında kadın cinayetlerinde ciddi bir azalma görülüyor. O yıl 163 kadın cinayete kurban gidiyor.

Güldünya Tören, Münevver Karabulut, Esin Güneş, Ferdane Çöl, ��zgecan Aslan, Şule Çet, Fatma Şengül, Emine Bulut, Başak Cengiz, Pınar Gültekin, Narin Güran ve sayısız nice kurban...

Yeter artık!

Güvenli sokaklar istiyoruz.

Güvenli bir ülke istiyoruz!

[endergelisenataklar]

Niye hep siyasi şeyler paylaşıyorsun?

elbette paylaşacağım. benim yarın sabah kaçta işe gideceğime, kaçta döneceğime, kaç saat çalışacağıma politika karar veriyor. kahvaltıyı kaç dakikada yapacağıma, kahvaltıda ne yiyip ne içeceğime, hatta kahvaltıyı yapıp yapamayacağıma dahi siyaset karar veriyor. benim henüz doğmamış çocuğumun nasıl bir eğitim göreceğine, nasıl bir ülkede yaşayacağına, annesiyle bir günde kaç saat vakit geçirip geçiremeyeceğine, siyaset karar veriyor. bugün dünyanın en zengin %1'i toplam servetin %50'sine sahip örneğin. aklı olan her insan buna karşı durur çünkü bugün burada o %1'lik kesim onaylamasa filistinliler yerlerinden edilmezler örneğin. çünkü bugün bu faşizmi filistinlilelere yapan, yarın benden mi korkacak diye düşünür. burada da yönetim biçimi olarak kapitalizm sebep, siyaset sonuçtur. bir de başka bir sebep de çoğu zaman yönetim biçimleri ve devrimin sebebi veya sonucunda halkın ne düşündüğü, kimi sevdiği, kimi sevmediğinin önemi olmuyor. önemli olan düşünen, tahayyül eden, kıpırdanan, diyalektiğin çarklarına oturan adamların ne istediği. tarihi her zaman bir avuç adam yapar. oturup düşün, zamanında emevileri deviren, abbasileri tahta çıkaran ebu müslim horasani halk değildi, halkından yüz kişi bile onun düşündüğünü düşünmedi. aynı şekilde fransa kralını halk devirmedi, zamanında amerikan koloni reisleri halk değildi, 19. yy. güney amerikasında özgürlük mücadelesi veren bolivarcılar halk değildiler, zamanında sovyetlerde büyük bir devrim yapan bolşevikler de halk değildi. kemalizm dahi halk değildi. atatürk devrim yaptığında halkın yüzde kaçı cumhuriyeti istiyordu bir araştırıp bakmakta fayda var. resmen adamların geyik olsun diye kurdukları muhalif parti az kalsın iktidara geliyordu zamanında. ki o halkın ne denli cumhuriyet yanlısı olup olmadıklarını atatürkten sonrasında, hatta günümüzde dahi gözlemleyebiliyoruz. günümüz demişken, günümüzden de bir örnek vermek gerekirse şâyet, taliban da halk değildi örneğin. bugün afganistan'da taliban yönetimini isteyen yüzde yirmilik bir kesim ya vardır, ya yoktur. ama ne olursa olsun, yüzde yüzü de taliban yasalarına ve doktrinlerine itaat edip, uymak zorunda. bütün hayatlarını ona göre idame etmek zorundalar. işte mesele budur. bugün burada, olan biten her şeyi sineye çekersek, adamın biri atıyorum yarın çıkar şeriat der, ülkedeki hizbullah'ı ve çeşitli tarikatları yanına alır, devrimi yapar. bizlere de halk olarak taliban halkının yapacağı şeyden fazlasını yaptırmaz. her şey bir günde değişir, değişebilir. anlayacağın sevgili anonim, sen siyasetle ilgilenmiyor olabilirsin. ama emin ol ki o senle ilgileniyor.

[piri-fani]

Evlenmek niyetiyle görüşmeye gelmişlerdi.

Delikanlı, genç kızı, şöyle bir süzdü ve sessizce düşündü:

"Güzel kız fena değil.

Ama biraz kendini beğenmiş.

Acaba bu hali devam eder mi?

Ya ederse?

O zaman bununla yaşanmaz.

Kadın dediğin biraz uysal olmalı...

Neyse canım, hele bir evlenmeyi kabul etsin.

Ben onu değiştirmeyi bilirim."

Genç kız da simasının ortasına sinsi bir tebessüm kondurdu.

"Fena çocuk değil.

İşi de yerinde.

Rahat bir hayat yaşarım.

Lâkin biraz' dediğim dedik' gibi.

Acaba buna, sözümü dinletebilir miyim?

Aman canım, düşündüğüm şeye bak.

Evlenelim de ben onu mum gibi yapmasını bilirim .

"Ve "Değişim Savaşının imzaları alkışlar arasında atılır.

Ayaklar birbirini ezmek için yarışır.

"Bal/ayının" tatlı meltemi yerini yavaş yavaş kuzey rüzgârlarına bırakır.

Genç adam, sabah işe gitmeden eşini uyandırmaya çalışır:

"Ben hazırlanırken sen de kahvaltı hazırlayabilir misin?"

Genç kadın uyumaya devam eder.

"Hayatım, geç kalıyorum haydi uyan."

Genç kadın sağından soluna dönerek, "Sabahın bu saatinde de kalkılmaz ki?

İşyerinde bir tostla çay alırsın." der.

"Allah! Allah!

Ben akşama kadar çalışacağım, sen bir kahvaltı hazırlamaya zorlanıyorsun."

"Ama çok uykum var."

"Benim de uykum var ama kalkıp işe gitmek zorundayım."

Kadın istifini bozmaz, kapıyı çarpıp çıkarken ,

"Can çıkmayınca huy değişmezmiş."

diye söylenerek işe gider genç adam.

Başka bir gün. "Hayatım, bugün yemek yapamadım.

Dışarıya çıksak diyorum."

"Yine mi?

Ama çok yorgunum, şöyle evimde dinlenmek istiyorum.

Dışarıya hafta sonu gideriz."

"Annem haklıymış.

'Bu adamı değiştiremezsin' demişti de inanmamıştım."

Evlilik,

"Ben seni adam ederim" yerine "ben seni mutlu ederim" düşüncesi üzerine kurulduğu zaman ,evin pencerelerinde mutluluk meltemi eser.

Odalarında şen kahkahalar çınlar.

Eşler, birbirini mutlu etmek için yarışır, Planlar, “onu nasıl değiştiririm" yerine "onu nasıl mutlu ederim" üzerine yapılır.

Mürebbiye gibi değil, psikolog gibi davranılır. "Değişim savaşı" vererek ne kendisini tüketir ne de eşini...

Aksi halde kadın "dırdırcı", erkek "baskıcı" mutluluksa "toz-duman" olur.

Bu sebeple, evlenecek gençler, ruhen uyum sağlayabilecekleri kişileri seçmelidir.

"Ben onu değiştiririm"

diye düşünerek başlıyorlarsa, boşuna evlerini dayayıp döşemesinler.

Gelin arabasının arkasına da

"Evleniyoruz mutluyuz..." yerine

"Evleniyoruz savaşa gidiyoruz..."

diye yazmayı unutmasınlar.

Alıntı

[insanzee]

Madem istediniz, rengini belli et dediniz o halde hadi biraz konuşalım.

C H P li biri yazmış demiş ki hep din din diyosun bırak milletin dinini imanını da biraz da siyaset yap partinin yanında ol.

Tmm olalım da senin bu yanında olmamı istediğin parti ve vekilller benim/bizim yanımızda oldu mu? Bu ülkeyi sömürenler dinciler değil de dinsizlermiş gibi deist, ateist, ve agnostiklere saldıracağına, milletin vekili oldu mu? çünkü o saldırdığın kesiminde hakları var ve sen onların haklarını, tüm halkların haklarını savunduğun zaman benim vekilim olursun. İşte o zaman bu halk her kesimiyle sizin yanınızda olur. Yavşaklık yapmayın, gevşeklik yapmayın ahan da ben burdayım millet de burda!

Sen ve herkes bilsin ki ben parti pırtı tanımam o işleri bırakalı çok oldu ayrıca chp de benim partim falan değil, bu kafayla olamaz da.

Ama buna rağmen chp ve imamoğlundan bi sik olmayacağını bildiğim halde chp ve imamoğlunun yanındayım. Olanlar karşısında günlerdir sinir harbi yaşıyorum, şirkette makinalı tüfek gibi saydırıyorum, akp ve mhp li yavşakları yerin dibine sokuyorum. Yarın da bi aksilik olmazsa imamoğlu için değil hak için, hukukun üstünlüğü için, millet için sandıkta olacağım.

Siyaset yap demişsin, tamam yapacağım ve hiç kimsenin demediklerini, bilmediklerini paylaşacağım sen de bi chp li olarak altına imzamı atıyorum deyip sayfanda paylaşacakmısın? O göt var mı sende? Biliyorum ki yok.

Bugün yine sizi şaşırttım ve küreğimi chp için kullandım, yeri geldikçe daha da kullanırım, çünkü diyeceklerim bitmedi!

Bu yazı sabaha kadar değil günlerce sürer kapatıyorum belki yorumda bişeyler daha mırıldanırım vaktim olursa.

Esen kalın.

[pembebirkrizantem]

Suskunluklar biriktiriyorum bugünlerde...

Kapı kapı büyüyen ve anlatamadıkça insanın omzunda tıpkı ağır taşlar misali biriken suskunluklar...

Bir cümleyle yüreğimden akıp gidecek kadar hafif konuşacak olsam okyanuslar bile yetmeyecek sanki derinliğine. Ben yine de suskunluğa talibim. İçimde kendimle öylesine doluyum kı buna bir de sonsuz bir yalnızlık eklenince hiçbir şeyin gitmesini istemiyorum. Tek bir kelimenin, tek bir düşüncenin hatta tek bir zerrenin bile firarını kaldıramayacak kadar takatsizim...

Yollar yabancı, taşlar soğuk ve insanlar yine bildiğimiz gibiyken ben yalnızca kendi kendime yetme telaşesindeyim.

Bugün karnım tok mu?

Ellerim üşümüyor mu?

Ve sevdiklerim yanımda mı?

İşte o zaman diyorum ki çok bir şeye gerek yokmuş aslında. Aşk beni bulmasa da varsın zenginlik kapımı çalmasa da ve ben dipsiz bir suskunluğa bürünsem de mutluyum.

Sonuçta insan yağmuru izleyebiliyor ve annesine hala gülümseyebiliyorsa ne gerek var derde tasaya değil mi?

Güneşin doğuşuna ve batışına şahit olan gözler aşkına, ay ışığının nuruyla yıkanan aşıklar hürmetine ve masum bir bebeğin ilk tebessümü niyetine, birgün umudum tükenecek olsa da ben mutlu ayrılacağım bu dünyadan.

Ruhumdaki suskunluklar ve sevdiklerimin suretiyle silinip gideceğim ama ben gitsem de mutluluğum hep baki kalacak.

Tıpkı en sevdiğin şarkıyı bağıra çağıra söylerken dudaklarında bıraktığı o tatlı his gibi. Belki şarkının başı ve sonu unutulacak ama nakaratının güzelliği üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin hafızamdan silinmeyecek.

Silinip gidecek onca şeye inat...

Selam ve Dua ile.

[dianaa70]

Bir kız öldürüldü bu sabah,kim bilir belki hangi sebepten. Bir annenin evladını öldürdüler bu sabah,annenin acısını düşünmeden. Bir kız çocuğu öldürüldü bu sabah,nasıl hayalleri olduğuna aldırmadan. Bir kız öldürüldü bu sabah,kendi halinde dışarıda yürüyorken. Bir kız öldürüldü bu sabah,zamanında birini sevdi diye. Bir kız öldürüldü bu sabah,bu yasalar yüzünden. Bir kız öldürüldü bu sabah,bir kız öldürüldü,ardından bir kız daha. Pis zihniyetlerin sonucu iki kızın hayatına mâl oldu. Ve bu böyle de devam edecek. Bundan önce de çok kızımız öldü bizim. Yaş fark etmeksizin taciz, tecavüz,istismar edilerek kız çocuklarını öldürdüler. İster büyük olsun ister küçük olsun hepsi bir annenin evladıydı. Hep Allah'ın yarattığı candı. Bir kız öldü. Bir çok kız öldü. Hiçbir şey yapamadık biz yine. Yarın belki yine ölecek. Belki bu ben olacağım belki sen. Bugün öldüler ve bunun sonu gelmeyecek. Çünkü insanlar bunu artık suç olarak görmüyor. İnsanları katletmek,taciz tecavüz istismarda bulunmak suçtur! Her ne kadar mahkeme de saygı adı altında verilen cezalar indirime tabii tutulsa da bu yanlış yargıydı. İndirim olmamalı. Ölen kızlarımızın canları geri gelmiyor. Neyin saygısı,cân ölüyor,bir annenin evladı ölüyor siz nasıl indirim yapabiliyorsunuz. Buna nasıl yüreğiniz dayanıyor. Allah aşkına ne zaman bu kadar vicdansız olduk. İnsan milletinden utanmamalıydı.

[yurekferahligi]

eşimle şükür günlüğüne başladık. dün gece ona bir kağıt verdim tarih attık yazdık ve sonra birbirimizinkini okuduk bir süre buna devam etmek istiyorum başta bunalsa da isterse tek bir şey yazabileceğini söyledim 2 madde yazıp üçüncüyü duayla bitirmiş benim de 4-5 maddem var sanırım, belki bu farkındalığımızı arttırıp şükür edeceğimiz şeylerin ne kadar çok olduğunu görmemizi sağlar. mesela bu sabah kalktığımda nelere şükretmem gerekiyor diye kendiliğinden düşünmeye başladım ve dedim akşama da bunları yazabilirim. bunu düşünmek çok hoşuma gitti eşimin de bugün olmazsa yarın, yarın olmazsa öbür gün aynı düşüncede olacağını düşünüyorum. şükretmek şükrü arttırır her zaman. ikimize de iyi gelir inşallah.

[japonyamesken]

--

6 Ocak 2025.

Tam anlamıyla broken bir heartla istifa ettim bugün. Günlük yolculuk süresi 4 saati buluyordu. İnanılmaz, buna nasıl dayandım gerçekten? 3 gün ofise gidiyordum ama 40 saat çalışma, dersler ve tez birlikte yürüyecek gibi değildi. Hastalık sürecinden trajectory'im kaymamış olsaydı bi ihtimal devam edebilirdim. Bilmiyorum ben mi bazı şeyleri çok ciddiye alıyorum?

Umarım doğru bi karar vermişimdir. Bazen doğru bi karar vermeniz yetmez, onu vakitlice de vermeniz gerekir. Ve her oyuncak bizim olamaz. Her şeyi yanlış yapmışım hissi var şu an içimde.

Hepimiz için en hayırlısını diliyorum. Gurbet ellerde zorlu bi süreç yaşarken yine de elinden geldiğince aktif olup farklı şeyler yapmaya çalışan kendime de sımsıkı sarılıyorum, şu an tüm bunları bir arada götüremediği için içten içe bir failure gibi hissediyor da kahramanımız. Bunları aşmayı, hayatı eksikleriyle ve tüm tecrübeleriyle kabul etmeyi de öğrenecek inşallah.

Ocak 2025

Houten

Ps. Ahahaha yine şaşmadı. Ben ne zaman trendeyken buraya post yazsam tren duruyor. Şimdi yine durduk ve yağmur fırtınaya döndü, dışarısı gözükmüyor bile. Bu havalarda bu kadar uzağa gitmek akıl işi değil gerçekten (kendimi ikna yöntemlerim 🥲🫠)

[ayvegecemiz]

"Kim bilir ne gibi sebeplerle tesadüf bizi birleştirdi. Sen beni sevdiğini söyledin, ben buna inandım. Ben de seni seviyordum... Hem nasıl seviyordum... Hislerimde bugün de bir değişiklik yok. Fakat niçin seviyordum, işte bunu bulamadım ve beni düşündüren, seninle olan hayatımızın devamından şüphe ettiren bu oldu. Seni niçin sevdiğimi bir türlü bilmiyordum. Huylarını, yaptığın işleri, beğenmiyordum demeyeyim, fakat anlamıyordum. Sen de benim birçok şeylerimi anlamadığını inkâr edemezsin. Böyle olduğu halde nasıl garip bir kuvvet bizi birbirimize bu kadar sağlam bağlamıştı? İlk andan itibaren tamamıyla başka dünyaların insanları olduğumuzu anladığım halde beni burada tutan ve seni gördüğüm zaman içimi sevinçle dolduran neydi? Acaba şu senin her zaman bahsettiğin ve her hareketinin kabahatini kendisine yüklediğin şeytan mı?"

~İçimizdeki Şeytan

[okuryazarlar]

İyi ki doğdun Sabahattin Ali!

Sabahattin Ali’nin ölümünden çok önceden başlayarak takip edildiği, her adımının izlendiği, görüştüğü herkesin isim isim bilindiği açığa çıkmıştı.

Emniyet sorgu tutanakları da Sabahattin Ali’nin öldürülmesiyle sonlanan yolculuktaki kamyon şoförünün konuşmaması için tehdit edildiğini, yazarın öldürüldüğünün devlet tarafından ilk andan itibaren bilindiğini gösteriyor. Resmi kayıtlarda ise devletin cinayeti aylar sonra, sınırda insan kaçakçılığı yapan Ali Ertekin’in Sabahattin Ali’yi öldürdüğünü söylemesiyle öğrendiği bilgisi yer alıyordu.

Ali Ertekin adlı ordudan atılan, daha önce de sınırdan Bulgaristan’a insan kaçırdığı anlaşılan kişi, Sabahattin Ali’nin ortadan kaybolmasından aylar sonra emniyete giderek, Sabahattin Ali'yi öldürdüğünü söyledi. Ertekin, Sabahattin Ali’yle, kendisini Bulgaristan sınırından geçirmek için para karşılığı anlaştığını ancak "komünist fikirlerini ve ülkeyi bölme arzusunu söylemesi üzerine milli hislerinin galeyana gelmesi" nedeniyle cinayeti işlediğini anlattı. Ertekin, yargılama sonrasında sadece dört yıl hapse mahkum edildi ve iki yıl cezaevinde yattıktan sonra serbest bırakıldı.

Ertekin’e verilen ceza, yargılama sırasında cinayetten yıllar öncesinden başlayarak, farklı nedenlerle, o zamanki ismiyle Milli Emniyet’ten para aldığının ortaya çıkması farklı iddiaların ortaya atılmasına yol açtı.

Sabahattin Ali’nin sınırda gözaltına alınarak bir karakola getirildiği, burada işkenceyle öldürüldüğü öne sürüldü. Dönemin önemli isimlerinin tanıklıkları bu iddiaya dayanak gösterildi.

Buna karşılık, Sabahattin Ali’nin nasıl öldürüldüğü aydınlatılamadı. Cinayetten yıllar sonra röportaj yapılan Ali Ertekin, iddialarını sürdürdü. Ertekin’in izi daha sonra kaybedildi. Ne zaman, nerede öldüğü konusunda kamuoyuna bilgi yansımadı.

Sabahattin Ali'nin naaşı bir dere yatağında bulundu. Naaşını eşi ve annesinin teşhis etmesine izin verilmedi. Daha sonra muayene edilmesi için defnedildiği yerden çıkarıldı. Bir torba içinde elden ele dolaşırken kayboldu. Bir mezarı olmayan yazar Sabahattin Ali, 118 yıl önce bugün dünyaya gelmişti.

[seyyahe-iavare]

31 yaşında ve tüp mideli Ramazan hayatında belki de ilk kez açlıktan baş ağrısı çekmek ve yarım kase çorbayla doymak demekmiş. Yemek yapmanın tadı da yok artık. Ama bu bir şikayet mi değil elhamdülillah birkaç saat geçsin gidip yemeğin de tadına bakarım inşallah. Yeme içme ile ilgili tadım hiç kalmadı bu aralar. Hastalık beni yıktı geçti arkadaşlar. Çevremdeki herkes bugün tutma istersen dedi. Dedim elhamdülillah Ramazanla birlikte Rabbim kuvvet lutfetti. Niyetlendim bir iki saat kalasıya kadar iyiydim son birkaç saat zorladı ama elhamdülillah geçiyor. Rabbim kolaylaştıracak ben buna iman ediyorum. Neticede kulunun zannı üzere. Bana zulmeedeceğini düşünmüyorum hamd olsun.