#boş bir cadde
Explore tagged Tumblr posts
Text
#my post#wp#edebiyat#aşk#gökyüzü#şarkılar#hayaller#dünya#durum#dost#şiir sokakta#boşluk#bugün#sevgi#dünya edebiyatı#boş bir cadde#düşman#mutluluk#kalp#deniz#Mersin#marina
6 notes
·
View notes
Text
Yağmur mu düştü yapraklara
Dün mü gittin burdan rüzgar
Yalnızlıkmış meğer bu aşklar
Şimdiden gün gece hepsi bir
Yağmur mu düştü yapraklara
Bir kalk bir sor güneş doğdu
Çok geç olmadan çık yollara
Bakma arkana ömür dediğin
Nedir ki hangi yol hangi aşk
Burda kalmış bak yağmurda
Bu yaşımda bile her şey boş!
Aydınlık bile sonu bu karanlık
Bu yağmur bu oda cadde loş!
Değişmez tarih değişen sen!
Bilmelisin artık bunu sonunda.
Yağmur mu düştü yapraklara
Dağlar devrildi ovalarda bitti
Denizler çürüdü ve işte uyku
Bitmeyen ne vardı sabah oldu.
İstemediğim buydu o da oldu!
81 notes
·
View notes
Text
Düş / (2023 Şubat)
yine klâsik bi giriş, yine yazacak bir şey yok
ilham gelmiyor belki ama anlatacak şeyim çok
kulaklarımda cızırtı duyduğum sesler hep boğuk
nerde olduğumu bilmiyorum ve burası biraz soğuk
bilmediğim savaşlara dair elenmem demiştim
yanlış bilmişim başkan ben fena yenilmişim
ama pişman değilim yine olsa yine yapardım
sükunetimi hiçe sayıp kendimi teslim bırakırdım
seyreldi uyaklarım ve iyice anlam kaçırdım
şimdi ise korkuyorum ve son derece laçkalaştım
terk ettim benliğimi sende buldum bu illeti
nasıl oldu da az bir çabayla yenebildin zihnimi
yazmak istesem de anlatamam bazı şeyleri,
yazılacak ne varsa tükendi ve anlam yitirdi.
gerçek değil hiçbiri hepsi bi şehir efsanesi
daracıktı caddeleri ve zordu biraz tarifi
karmaşık yollarda laçkalaşan biri
cadde lambaları gibi sönüktü içim
umut bağlarken de kördüğüm attım
nedir seni üzen, anlat bakalım
karmaşıklaştı yazdıklarım artık tatmin etmiyo
ve hiçbiri eskisi kadar içten olmuyo
içimden bi ses durma ve devam et diyo
diğeri de duyan mı var diye haykırıyo
kimse gözlerimde anlam aramıyor
şarkılar ise hiç bir soruyu cevaplamıyor
arafta kalmak çaresizlik kadar zor
bu bok ne son buluyor ne de umut yitiriyor
küskünüm şarkılara da almıyor ki gönlümü
pusulama mıknatıs tutulurcasına şaşırdım yönümü
tecrübeler ise verdiğim kayıpların tek ödülü
bi işime yaramaz çünkü içimdeki çocuk epeydir ölü
çölden farksız gözlerim gözyaşıyla doldu
küçümsediğim savaşlar gönlümü alıkoydu
keşkelerle doluydu kimi zaman ters düşüyordu
birbirine zıt iki kutbun masalıydı bu
bi papatyanın yapraklarını koparmak gibi
her biri bir diğerini söyledi ve hepsi belirsizdi
çok düşünmek boş düşlemek kafada kırıntı bıraktı
akışına bıraktım gidişatı ama yol yokuş aşağı
araftayım yine düşünceler kuruntu yaptı
etkisizim çünkü zaman sömürdü duygularımı
keşke daha iyi okusaydım soruların şıklarını
geçmişim tozlandı, siz iyisi mi söndürün ışıkları
saat biraz geç oldu hava kararalı çok oldu
serin bi gecenin içinde bu çocuk kayboldu
eve dönme vakti sokaklar serseri doldu
günler arası tek fark takvimden yaprak eksiliyordu
haritalarda yazılmayan bi yerdeyim
es geçilen benim çünkü bunu ben istedim
böylesi iyi mi diye sorma bana meleğim
en az senin kadar bende iyi değilim
son 4lük anlam içersin istedim
saçmalamak en manalısı dedim
çünkü bu tek yapabildiğim
neyse, ben artık gideyim
Yazar: @relonn
2 notes
·
View notes
Text
SESİNİ KAYBEDEN ŞEHİR
Adedi devir
sıfır.
Şehir
sustu.
Kenetlendi nokta nokta şehrinin
asfalt – beton çenesi:
bin dokuz yüz nokta nokta senesi
nokta nokta
ayında..
Cadde boş.
Bir uçtan bir uca koş.
Cadde boş
bomboş
cebim gibi…
Kesildi akmıyor su…
Ne bir motor uğultusu
ne dönen bir tekerlek var.
Rüzgâr:
sürüklüyor asfaltta Mister Ford’un adını:
duvarlardan kopan renkli bir ilân kâadını
kaldırımda savuruyor…
Üç adam.
Üç adam duruyor:
Birincinin kolunda kırık bir
keman var,
ikincinin başında silindir
sırtında frak,
üçüncü kıllı bir maymun gibi çıplak..
Sokak.
Sokakta ıslık çalarak
enseni kaşıya kaşıya.
geç karşıdan karşıya.
Yok ezilmek korkusu..
Ne bir motor uğultusu
ne dönen bir tekerlek var..
Rüzgâr:
çatıyor git gide kara kaşlarını.
Kesmiş düdük sesleri köşe başlarını.
Üç adam…
Üç adam duruyor
ve bir sarhoş türküsünü söyliyerek
topuklarını yere vuruyor..
Caddenin ortasında bağırıp durmayın,
topuklarınızı yere vurmayın,
NAFİLE
asfaltı getiremezsiniz dile!!
NAFİLE
konuşmaz sesini kaybeden şehir:
okşamazsa eğer
ONLARIN
ceplerinde kilitlenen elleri
bakır telleri..
Üç adam
Üç adam duruyor:
birincinin kolunda kırık bir
keman var,
ikincinin başında silindir
sırtında frak,
üçüncü kıllı bir maymun gibi çıplak..
Üç adam
kayboluyor karanlıkta sallanarak….
Nâzım Hikmet
2 notes
·
View notes
Text
Rastgele bir numara çevirdim, genç bir kız açtı.
“Pardon devlet memuru musunuz?”
“Sapık mısın?”
“Hayır. memur musunuz?”
“Değilim.”
“Güzel. Ben sapık değilim siz de memur değilsiniz. Peki o zaman bu şehrin en işlek caddesi neresi acaba? Herkesin bir gün mutlaka geçeceği cadde.”
“Ne bileyim, İstiklal Caddesi herhalde. Sen kimsin?”
“Bu hayatta rastgele çevirdiği telefon numaralarında karşısına çıkan seslerden başka kimsesi kalmamış biriyim. Belki de ben senin şuuraltınım.”
“Kaç yaşındasın sen?”
“Beni boş ver. Konu ben değilim ki. Hiçbir zaman da olmadım. Asıl sen kimsin? Senin heyecanların neler, tutkuların neler, hayal kırıklıkların neler? Şu hayatta başın sıkıştığında ilk kimi ararsın? Seni karşılıksız seven insan kimdir, ne bok yersen ye seni bağrına basacak insan kimdir? Eğer böyle biri varsa bu akşam onu ara, halini hatrını sor bu vesileyle. Yoksa sen de bir gün benim gibi yapayalnız kaldığında, ufacık bir şeyi danışmak için bile arayacak kimseyi bulamazsın. Bu sözlerimi harcanmış yıllarımın manifestosu olarak kabul edebilirsin. Çünkü büyük bir tecrübeyle konuşuyorum, tecrübe ıstıraptır güzelim ve zannettiğinden çok daha fazla ıstırap çektim. İstersen sonra yine araşalım, daha 64 dakika bedava konuşma hakkım var çünkü.”
#dizyarasi#kitap#kitap okumak#aşk#kitap alıntısı#şiirler#kitap alıntıları#kitaplar#şiir#şair#edebiyat#yazmak#şiir yazmak#yazarlar#yazar#sevgi#sevgili#sevilmek#sevda#sevmek#emrah serbes#erken kaybedenler
13 notes
·
View notes
Text
"her zaman diğerinden daha boş bir cadde vardır. zaman zaman böyle bir caddeye bakmak için duruyorum. çünkü böyle bir anda, yitikliğim içinde, o caddeyi tanımıyor gibiyim. güneş, hafif bir esinti ya da gökyüzünü boyayan renklerin biraz başka oluşu yetiyor ve ben nerede olduğumu bilemiyorum."
4 notes
·
View notes
Note
herkes şarkı atmış bende atmak istedim ')
sagopa kajmer - 366. gün
kaan boşnak - beklenen gemi
boş kemikler - belki veda
albadeep - bir polar ve bipolar
koyu - çek beni kendine
mor ve ötesi - daha mutlu olamam
6. cadde - git
ötüken - kaybolurum ben
dört dört iki - kim ölü kim diri
deha, deniz rhode - mezarıma gelirken bunu dinle
karamel makiyato - ruh halim mezar
okyanus caddesi - unuturdum bir gecede
naz ölçal - yoksun
çoook teşekkür ederimmm 🦋🦋
3 notes
·
View notes
Text
Çukur onarıldı sıkıntı giderildi
https://pazaryerigundem.com/haber/187347/cukur-onarildi-sikinti-giderildi/
Çukur onarıldı sıkıntı giderildi
Osmangazi Belediyesi, yolda yürüyenlerin takılıp düşmesiyle gündeme gelen Hocaalizade Mahallesi Eceler Sokak’ta bulunan çukuru onardı. Çukurun onarılması başta bölge esnafı olmak üzere sokağı kullanan tüm vatandaşları memnun etti.
BURSA (İGFA) – Hocaalizade Mahallesi Eceler Sokak üzerinde yer alan küçük çukur, kendisinden büyük bir gündeme konu oldu. Yol üzerinde yürüyen bazı vatandaşlar, iki santimetre derinliğindeki çukuru fark etmeden basınca düştü. Özellikle yürürken telefonuyla ilgilenen vatandaşların düşme anına ait görüntüleri, sokak üzerinde yer alan bir esnafın güvenlik kamerası kaydetti. Bölge esnafının şikayeti üzerine anında harekete geçen Osmangazi Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü ekipleri, çukuru onardı. Çukurun asfalt dökülerek onarılması, sokağı kullanan tüm vatandaşlara rahat bir nefes aldırdı.
“ÇUKUR ANINDA ONARILDI”
Bölge esnaflarından Dursun Coşkun, yaptığı açıklamada, “Yol kenarında bulunan çukur, çok küçük olduğundan dolayı vatandaşlarımız tarafından fark edilmiyordu. Görmeden çukura basan kişilerden bazıları ayağını burkarken bazıları ise dengesini kaybederek düştü. Dükkanımın güvenlik kamerasının kaydettiği bu görüntüleri sosyal medyada paylaştık. Bazı medya kuruluşları tarafından haber yapıldı. Böyle bir sıkıntı yaşandığını gören Osmangazi Belediyesi ekipleri, hemen gelerek çukuru onardı. Şahsım ve esnaf arkadaşlarım adına Osmangazi Belediye Başkanımız Erkan Aydın’a ve belediye ekiplerine çok teşekkür ediyorum” dedi.
“KALDIRIMA ARAÇLAR PARK ETMESEYDİ DÜŞME OLAYLARI YAŞANMAZDI”
Bazı duyarsız vatandaşlar tarafından kaldırımlara otomobil park edildiğini, bu sebepten dolayı da insanların cadde üzerinde yürümek durumunda kaldığını sözlerine ekleyen Coşkun, “Vatandaşlar, park eden araçlar yüzünden kaldırımları kullanamıyor. Kaldırımlar boş olsa ve vatandaşlarımız rahat bir şekilde kaldırımlarda yürüyebilse bu düşmelerin hiç biri meydana gelmezdi. Vatandaşlarımız lütfen duyarlı olsunlar ve otomobillerini kaldırımlara park etmesinler” diye konuştu.
Bir diğer bölge esnafı Ümit Acın da, çukurun onarılmasıyla birlikte yaşanan düşme olaylarının son bulduğunu ifade ederek, Osmangazi Belediyesi’ne teşekkür etti.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Bir Kaymakamın Yaşadığı Anı ! …
Sinan Ateş -
Alevi bir gencim …babam ben çocukken ölmüş … annem,beslediği koyun ve inek sütü satarak kıt kanaat büyütüp okuttu beni …
Ankara siyasal da okuyup mezun oldum mülkü amir olmayı hak ettim …bir çok yere başvurdum ancak kaymakam olarak işe başlamam hep engellendi …
Anneme başka iş bakayım çalışayım dedim …annem ısrarla kaymakam olmamı istiyor ve fakat kaymakam olarak görev almam için ‘ dayı ‘ bulamıyorum … ancak annemi de başka bir iş tutmam hususunda ikna edemiyorum …
Nihayet Ankara’da rüşvet karşılığında kaymakamlığa başlamamı sağlayacak birini buldum , ama çok para istiyor … annem ; merak etme oğlum evde ki koyunları inekleri satalım git o adamla görüş konuş diyor …
- Ama anne bunu sana nasıl yaparım ne yiyip ne içeceksin diyorum , dinletemiyorum sözümü ; illede kaymakam olarak görmek istiyorum deyip duruyor …ve sonunda ahırımızda kaç koyun inek varsa sattı annem … o parayı alıp buluşacağım adamla rendevulaştığımız Ankara çukurambar da Mado ya gelip beklemeye başladım adamı …
Kaç gündür Ankara’da oteller de yatıyorum … sattığımız koyun inek paraları bitmesin diye çoğu gün aç geziyorum ve Mado da beklediğim kişi bir türlü gelmedi …
Mado dan dışarı çıktım annemi aradım gözlerim dolu …annem telefonun öbür ucunda ben çukurambar caddelerinde telefon kulağımda ağlıyoruz …gelen geçen bana bakıyor , ama aldırmıyorum ağladıkça gayri ihtiyari sesimin yükseldiğini de farkediyorum ….
Karşımda 5-6 takım elbiseli heybetli kişi geliyor ve en çok bunlar bakıyor bana … sırtımı döndüm ağladığımı görmesinler diye ve geçip gittiklerini sanıyorum … hala annemi ikna etmeye çalışıyorum ; bak anne dedim kaç gündür adamı bekliyorum ama bir türlü gelmedi gelmiyor … cebimde ki para bitmeden geleyim ve sattığımız koyunları inekleri tekrar alayım deyip telefonu kapattım … elimle gözyaşlarımı silip arkamı döndüm …
Demin yanımdan geçen beş altı kişi dediğim kişilerden biri elini uzattı bana “ ben Dr Sinan Ateş … istemeyerek konuşmalarını duydum .. bak karşı binada ki 8. katta ofisim var.. gel bi çay içelim “ dedi … o kadar çaresizdim ki hiç tanımadığım bu insanların peşine takılıp ofisine gittim … eli mi yüzümü yıkadım çay içip derdimi anlattım , ardından çorbalar geldi … ben çorbamı içerken Sinan Ateş bir telefon görüşmesi yapıp kapattı … belli ki konuştuğu bakan dı … çorbamı bitirir bitirmez Sinan Ateş in iki arkadaşı bana eşlik edip arabayla götürüp birine teslim ettiler … gittiğim yer çok ilgi gösterdi bana ve bazı evraklar düzenleyip imzaladım çıktım oda dan … sonra eve annemin yanına döndüm … koyun paralarını iade ettim …üç beş gün sonra görev yerim bildirildi bana ve görevime başladım …
Annem o kadar mutluydu ki çocuklar gibi … iki de bir illede şu adamı ( Sinan ) al gel misafir et bize oğlum der durur du … tamam anne söz bir gün o yapız delikanlıyı alıp getirecem sana diyordum …böyle bir düşüncem var dı Sinan ı alıp anneme götürmeyi planlıyordum ki … fazla geçmedi çukurambar da ağladığım aynı cadde de Sinan Ateş in vurulduğunu öğrendim … yıkılmıştım … önce annemi aradım ; anne dedim … gerisini getiremiyorum ağlamaktan … yutkuna yutkuna tekrar anne dedim Sinanı vurmuşlar … daha evvel hiç duymadığım feryad sesi figan sesi duydum annemden … annem ordan ben km lerce uzakta makam odasında ağladık …
Sonra cenazenin defnedileceği günü öğrendim ve Vali den Sinan Ateşin cenazesine katılmak için izin istedim … Vali ; katiyen olmaz dedi
Boş kağıt imzaladım vali nin önüne koydum …nasıl bir işlem yaparsan yap istersen kov dedim çıktım oda dan ..,
Gittim cenazeye mahşeri kalabalık
Ve anladım ki Sinan Ateş i yalnızca ben değil milyonlarca insan sevmiş …
Vali mi ? sevgiyle saygı takdirle sarıldı bana …
***
Sinanın başka bir hikayesini daha yazmak üzere sevgi ve saygıyla …M.Kahya
0 notes
Text
CHP den Malatya için Çözüm Önerisi
CHP Malatya il başkanlığı olarak yazılı bir açıklama yapıldı ve açıklama söyle; CHP Malatya İl Örgütü Olarak Malatya İçin Çözüm Önerilerimiz CHP Malatya il örgütü olarak doğal bir afet olan depremin felakete dönüşmemesi adına çözüm önerilerimizi şu şekilde sıralayabiliriz; Yaşanılan depremlerden gördüğümüz eksikliklerin başında koordinasyonsuzluk ve liyakatsizliğin geldiğini belirtmek gerekiyor. Örnek olarak; İlk kontrollerde ağır ya da orta hasar verilen bir binaya itiraz sonrası hafif hasar verilebildiği görülmüştür. Konusunda daha deneyimli elemanlarla yapılardaki hasar tespitlerinin yapılması hem depremzede vatandaşların hakları açısından ve hem de olabilecek yeni afetlerden etkilenme ihtimali yüksek yapıların belirlenmesi açısından oldukça önemli bir durumdur. Bununla birlikte yürütülen yıkım ve enkaz çalışmalarının daha hızlı bir şekilde yürütülmesi özellikle tehlike oluşturan binaların yıkımının bir an önce sağlanması önemlidir. Süren yıkım işlemleri gerek sağlam binalara zarar vermesiyle gerekse kuru yıkımdan dolayı oluşan aspest ve enkazların tarım arazilerine dökülmesi vatandaşları tedirgin etmekle beraber sağlıkları da tehlikeye girmektedir. Şehrin kadim merkezi olan ve aynı zamanda ticari faaliyetlerin yoğun olduğu; Akpınar, Niyazi Mısri, Bakırcılar Çarşısı, Fuzuli ve Kışla caddeleri ile Sıtmapınarı bölgesine kadar olan İnönü Caddesi derhal kentsel dönüşüme tabii tutulmalıdır. Bizler şehrini özleyen Malatyalılar alışkanlıklarımızın, kentin hafızasının yaşatılmasını önemsiyoruz. Bununla birlikte depremden önce trafiğin olduğu İnönü Caddesi’nin otoparksız, meydansız, ağaçsız bir şehir merkezi yerine daha iyi planlanmış bir şehir merkezi bekliyoruz. Şehrin çevreyolundan bakıldığında valiliğin görüleceği bir meydan Fuzuli Caddesi’nin çevreyoluna bağlandığı Halep Caddesi’nin, Niyazi Mısri Caddesi hizalarında alternatif bir cadde otopark sıkıntısının olmadığı, gelecek yüz yılın hesaplanarak oluştuğu yeni bir şehir merkezi Malatya’ya ayrı bir vizyon katacaktır. Bununla birlikte uzun yıllardır tartışılan tek şehir merkezli yapının değişmesi için de önümüze bir fırsat vardır. Bir an önce ikinci bir şehir merkezi uygun olunan yere oluşturulmalı Malatya’ya ikinci bir şehir merkezi kazandırılmalıdır. Hem yeni şehir merkezleri, yeni cazibe merkezleri ve oluşturulacak yeni konut alanları gelecek vizyonuyla ekolojik, yaşanabilir, sürdürülebilir ve kültürümüze uygun planlanmalıdır. Oluşturulacak bu yeni bölge, yeni kent merkezi olarak; bitişik nizam olmayan, altta dükkân çekme katı olmayan, üstte maksimum iki kattan oluşan toplamda 3 katlı yapılar planlanmal��dır. Evleri orta hasar ve ağır hasarlı olan vatandaşlar için ev eşyalarını koyabilecekleri güvenli depolar sağlanması, organize sanayi bölgesinde kullanılmayan boş fabrikaların tahsis edilmesinin sağlanması önemlidir. Depremden sonra o yerleşim yeri ile ilgili yapılacak yeni planlama faaliyetleri merkezden değil, kenti bilen, o kentte yaşayan, kentin hafızası ve kültürüne hâkim yerel mühendis, mimar ve şehir planlamacılarının önerisi doğrultusunda yapılmalıdır. Buna da örnek olarak; alelacele bir şekilde depremden hemen önce Aralık 2022’de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Karakavak bölgesindeki mevcut imar planlarında tarım alanı olan bölgenin1/100 binlik yoğunluğun arttırılma kararı çıkarılmıştır. Bunu derhal iptal edilmesi gerekmektedir. Bu depremlerde şehrimizde ciddi bir alt yapı, çevre düzenlemesi ile sosyal ve kültürel yapı sorunu ortaya çıkmıştır. Buna ek olarak şehirden mecburi göç nedeniyle hızlı bir nüfus azalması meydana gelmiştir. Mimar ve mühendis odalarının proje denetleme ve onay süreci derhal yeniden başlatılmalı, odalar yapılaşma sürecine aktif katılmalıdır. Tüm Malatya’nın toprak sınıf haritasının bir an önce çıkarılması, mikrozemin etütlerinin yapılması ve yeni imar planlamalarının buna göre yapılması çok önemlidir. Daha öncesinde yeterince zemin etütleri yapılmadan; alüvyon zeminlerin, verimli toprak arazilerinin, sulak alanların yapılaşmaya açıldığını acı bir şekilde görmüş olduk. Bu kapsamda gerek belediyelere ve gerekse de hazineye ait olan rezerv ve daha uygun zeminli yerleşim alanlarının hızlıca yapılarak, vatandaşların kullanımına sunulmalıdır. Karakavak ve Bostanbaşı bölgesindeki imarlı alanlarda derhal bir revizyona gidilerek, hak sahipliği de düşünülerek; 4 katlı yeni imar planları hazırlanmalıdır. İmar aykırılıklarını yapanların cesaretlenmesine neden olan imar affı kesinlikle ülkenin gündeminden sonsuza kadar çıkarılmalıdır. Yeni dönemde yapı denetim firmalarının çalışma şeklinin mali müşavirlik firmaları mantığı gibi olmalıdır ve denetledikleri tüm işlerin sigortalanmasının sağlanması çok önemlidir. Bununla, ilgili yapı denetim firmaları açısından ikinci bir kontrol mekanizması sağlanmış olacaktır. Uygulamada yapı denetimlerinin yetkilerinde olmakla beraber, sadece betonun bir kısmından alınan numunenin denetlenmesi ile yetinilmemeli, beton santrallerinin yerinde de denetimlerin yapılması sağlanmalıdır. Özellikle 2018 yılındaki yönetmelikten önce yapılan binaların yapı malzemeleri yeniden dikkatle incelenmelidir. Çünkü bu tarihten önce düz demir kullanılmaktaydı ve özellikle ilimizin de dâhil olduğu şehirlerde hazır beton kullanımı ancak 2011 yılından sonra zorunlu hale gelmiştir. Yapı kullanım izin belgesi almış olan binaların en az 5 yıllık periyotlarla denetlenerek, projeye aykırı yapılacak tadilatların önüne geçilmesini sağlayacak bir şekilde ruhsatlarının yenilenmesi zorunlu kılınmalıdır. Battalgazi/Çamurlu ile Yeşilyurt/Gedik arasında kalan Beydağı yamaçları, zemin durumu da uygun olduğundan, ortalama 300-500 m2 arsalar halinde parsellenerek vatandaşın kullanımına açılmalıdır. İkizce bölgesi ile Altay kışlasının bir bölümü de yine zemin uygunluğundan dolayı yerleşim alanı olarak değerlendirilmeli, yükseklik 4 kat olarak belirlenmelidir. Yeni yerleşim alanları olarak kullanılabilecek mera ve orman alanlarının vasıf değişiklikleri, OHAL döneminin yetkileri de kullanılarak hızlıca yapılmalıdır. Yıkılan ve hasarlı binalardan dolayı şehrin yapı stoklarında ciddi azalma ve hatta hafif hasarlı da olsa insanların binalara yeniden girmelerinde yaşanan korkular, şehir dışına göçü daha da artırmıştır. Bu nitelikli göçün engellenebilmesi de bir an önce kalıcı konutların yapılması ile mümkün olacaktır. İlimizin kırsal mahallelerinde bir an önce yapılması gereken AFAD konutları, mümkünse toplu olarak mümkün değilse de vatandaşın kendi arazilerinde hizmetine sunulmalıdır. Depremde iş yerleri yıkılan ve ağır hasar gören mimar, mühendis, şehir plancıları ve dönüşümde önemli katkıları olacak her türlü meslek grubu için acil olarak gerek konteyner, gerekse afet konutları şeklinde bir an önce çalışma ofisleri yapılmalıdır. Bu durum, bu şehrin bundan sonra hem doğru planlanmasına katkı sunacak hem de başlayan kalifiye eleman göçünün önüne geçecektir. Benzer şekilde yetişmiş eleman göçünün önüne geçilebilmesinin ve kent dokusunun korunmasının en önemli bileşenlerinden birisi de bu konuda çalışacak insanların çocuklarının eğitim ihtiyaçlarının bir önce yerine getirilmesidir. Yüksek enerji nakil hatlarının 1/binlik imar planlarına işlendiği gibi fay hatlarının (tüm ilçeler dahil edilerek) imar planlarına işlenmeli ve buna göre yeniden acilen bir revizyon imar planları yapılmalıdır. Köy yerleşik alanlarında ve plansız alanlarda üretilecek tip projelerle vatandaşa destek olmalıdır. Sonuç olarak; unutulmamalı ki 11 ilimizi etkisi altına alan, büyük yıkım ve acılara sebep olan yüzyılın doğal felaketi olarak adlandırdığımız bu deprem felaketi ne ilk ne de son olacaktır. Belediyelerimizin ve imarla uğraşan tüm kesimlerin en önemli görevi bu afeti fırsata çevirerek, depreme dirençli şehirler inşa etmek olmalıdır. Barış YILDIZ CHP MALATYA İL BAŞKANI Read the full article
0 notes
Text
#my post#durum#edebiyat#hayaller#şarkılar#şiir sokakta#gökyüzü#wp#bugün#aşk#deniz#boşluk#dünya edebiyatı#mutluluk#dost#dünya#sevgi#boş bir cadde#düşman#kalp
2 notes
·
View notes
Text
Yarın Şimdiden Tüketilirken
Yarının şimdiden tüketildiği bir güncellik içindeyiz. Şimdinin bariz belirgin bir tekrar, her anlamda yinelenen rutinlerle bariz bir devinim içinde dünün her dem yinelendiği bir halin ve güncenin rehinesiyiz. Ne ufak bir umut kırıntısı, ne umuda sahip çıkabilecek iradenin var edilmesi, yaşatılması. Her şekilde müşterek bahsin bütünüyle belirgin bir günce içinde istikrarla yıkıma terki var ediliyor. Dün yinelenirken, şu anın içinde yarının, geleceğin bir biçimde yerle yeksan edilmesine çabalanıyor. Ne eksik, ne fazla, ne boş laf, ne mübalağa kesin olagelen her şeyin aslında bu kısır döngünün yinelenmesinden ibaret olduğu bir kez daha afişe olur. Muhaliflerin belki de bir asır gibi gelen şu yirmi küsur yıllık süreç içinde, belki ilk defa ipi göğüslemeye bunca açık olduğu bir zeminde, madun siyaset aktörlerinin primitif tavırları her şeyin hemen her an tepe takla olabileceğini muştuluyor. Tümden, hiç kesintisiz bir cerahat sarmalının ortasında halen ben, ben, ben diyenlerin var ettiği tüm ol birbirinden beter tahayyüllerle biz elden kaçırılıyor bir kere daha.
Bir yıkım cenderesine rehin ediliyor ülke. Koca bir asırda varılan, ulaşılanın her nasıl da kör karanlık olduğu gözlerden kaçırılmak isteniyor. Daha henüz kırkı çıkmış olagelen ol depremden sonra var edilmiş her hamlede yarının her nasıl tüketildiğini de göstere geldi şu devlet. Kötülüğün arşı alaya nasıl yükseltildiğinin, cukka edilmeye devam olunmuş ol yardım paralarının akıbetinin karanlık kılınmasından dahi bu bahis örneklenebilir. Bir tek değil doğrudan her gün, depreme sahne olan kentlerdeki yıkım / moloz yığınlarının aleni bir biçimde temizlenmesi ( oysa içlerinde hala bekleyen naaşlar var) için verilen emirlerin karşısında yasına dahi başlayamamış insanların varlığından görülebilir yahut bir ihtimal. O bahsi aşan, ötekileştirmeyi her güne içkin bir mesele dönüştüren bir tek gün olsun bölge halkının çok kimlikli halini önemsememiş olagelen cerahatin ta kendisinden belki okuyabilirsiniz nasıl hala dünde kalındığının sebebini. Cerahati var edenlerin cürümlerini sahiplenmeye devam edenlerin onca gündür seçim heyulasını da araya sıkıştırıp, acıların hepsini birden toptan nadasa terk ettiği, muhaliflerin önemli bir kesiminin de ajitasyonun kralı yargılanacaksınız bahsine bel bağlayıp, kafasını kuma gömmeye devam olduğu yerde nedir ki zaten gelecek, değil mi?
Ruken Tuncel'in Bianet'teki haberidir: Deprem felakatinin yaşandığı 11 il arasında yer alan Adıyaman ve Urfa'da sel meydana geldi.
Urfa'da dün (14 Mart) akşam saatlerinden itibaren etkisini sürdüren sağanak nedeniyle merkez Eyyübiye, Haliliye ve Karaköprü ilçelerinde çok sayıda sokak ve cadde su altında kaldı.
Urfa'da, 4 kişi sele kapılarak hayatını kaybetti. Tandoğan Mahallesi'nde bulunan Yavuzlar Apartmanı'nın bodrum katındaki bir dairede ise 5 kişinin cansız bedenlerine ulaşıldı. Öte yandan Abide Köprülü Kavşağı'nın alt geçidinden çıkarılan araçta yapılan incelemede 2 kişinin daha cansız bedeni bulundu.
İlerleyen saatlerde bir kişinin daha cenazesine ulaşıldı. Urfa'da ölü sayısı 12'e yükseldi.
Karaköprü ilçesinde bulunan Akpiyar Deresi'nin bazı yerlerde taşması sonucu yan tarafından geçen 35 Metre Yolu'nda su birikintileri oluştu.
Adıyaman'ın Tut ilçesinde ise; bir bahçeye kurulan konteynerin suya kapılması sonucu 1 kişinin hayatını kaybettiği açıklanmıştı, Adıyaman'da 1 kişinin daha cansız bedenine ulaşıldı.
Adıyaman kent merkezinden geçen Eğriçay'ın taşması sonucu Atatürk Bulvarı'nda trafikte aksamalar yaşandı, cadde ve sokaklarda su birikintileri oluştu.
AFAD, polis, jandarma ve belediye ekipleri, su baskını riski yaşanan çadırlarda tahliye çalışmalarını sürdürüyor.
Malatya'nın Doğanşehir ilçesinde de derenin taşması sonucu sel meydana geldi. İlçe merkezindeki Vahap Küçük Meydanında bulunan çadırları ve ilçe merkezindeki evleri su bastı.
Maraş'ta sağanak yağış nedeniyle çadırkentleri su bastı.
Yağışların ardından sel yaşanan Urfa ve Adıyaman'daki rüzgar ve buzlanma nedeniyle uçak seferlerinde aksama yaşandı.
Soylu: Dere yataklarından uzak durun
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, yaşanan sel falaketine ilişkin açıklamalarda bulundu.
Soylu, "Buradaki çalışmalar valilerimiz, jandarma komutamız, bölge müdürlerimiz burada. Yollar açık, elektrik, su var. Tedbirlerimiz ve uyarılarımız devam ediyor. Dere yataklarının etrafında bulunmamak gerekir. Tüm tedbirleri ilgili yerlerde arkadaşlarımızın uyarısı var" dedi.
Adıyaman Valisi Numan Hatipoğlu, sağanağın etkili olduğu Adıyaman'ın Tut ilçesinde bir bahçedeki konteynerin suya kapılması sonucu 1 kişinin hayatını kaybettiğini, 4 kişinin kaybolduğunu açıkladı.
AFAD ise; yaptığı açıklamada, "Bölgede meydana gelen aşırı yağışlar nedeniyle Adıyaman ilimizin Tut ilçesinde sel ve su baskınları meydana gelmiştir. Adıyaman, Adana, Kahramanmaraş ve Diyarbakır AFAD ekiplerimiz olay bölgesinde görevlendirilmiştir" dedi.”
Kayıpların sayısı günbegün artar. En son bildirilen ise on sekiz insandır. Mamafih yarının şimdi, şu anda nasıl tüketildiğinin yönelimi / kanıtları zaten kendiliğinden dökülüverir bir kere daha. Kavşak yapılmasına uygun olmayan zeminde nedensiz / yok yere sündürülüp belli bir açıdan abide, eser kılınmak istenen meşum alt geçitten, barınma alanlarının kent çeperi içinde yok edilmenin kıyısına taşınmış olagelen dere yataklarının üstüne bina edilmesine, nicesine ve nice kent suçunun birlikteliğinde hayat un ufak edilir. Geleceğin her ne şekilde şimdiden tüketildiğinin yansısı her fecaatten sonra bir kere daha karşımıza çıkartılır. Bunca sınamanın her defasında zikredilen bu sefer sonuncu olsun seslenişleri ve ötesindeki yıkılmadık / ayaktayız, bir an evvel düzelteceğiz laflarının önünde, cerahatin her nasıl hayatı mahvettiği örneklenir.
Bianet’ten aktarmaya devam edelim: “Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin Meclis grup toplantısında gündeme dair açıklamalarda bulundu.
Konuşmasına hekimlerin ve sağlık emekçilerinin 14 Mart Tıp Bayramını kutlayarak başlayan Sancar, şunları söyledi:
8 Mart, bu yıl kadın yoldaşlarımızın mücadelesiyle her yerde yükselen büyük bir dayanışmaya sahne oldu. Deprem bölgesinde yaşanan ağır felakete karşı dayanışma ağlarını en fazla örgütleyenler de kadınlar oldu. Başından bu yana yaraları sarmak için, acıları paylaşmak için, hayata tutunmak için canla başla çalışmaya devam ediyorlar. Bu enkaz düzenini hep birlikte değiştirme sözü verdi kadınlar.
Newroz’u bu yıl ağır bir yıkımın ve derin acıların gölgesinde karşılıyoruz. Milyonların Newroz buluşması, meydanların ortaya koyacağı halklar ittifakı aynı zamanda ortak bir gelecek için bir mücadele sözleşmesidir. Newroz da zalimlik, kötülük, adaletsizlik ve yıkım üreten bu çürümüş düzeni değiştirme kararlılığının günü olacaktır. Tüm renkleri, inançları, kadınları, gençleri ve emekçileri, halklarımız Newroz meydanlarında buluşmaya, dayanışmaya ve ortak mücadeleyi büyütmeye çağırıyorum. Newroz’da gerçekleşecek büyük buluşma 1 Mayıs’a akacak, 14 Mayıs’ta da en güçlü değişim ruhuna ve umuduna dönüşecektir. Her der Newroz, her dem Azadî!
Depremin üzerinden 37 gün geçti, geçmeyecek bir keder ve öfke ile hem dayanışmayı hem de hesap sorma iradesini büyütmeye devam ediyoruz. En tepeden en aşağıya kadar tek bir yönetici sorumluluk üstlenerek istifa etmedi. Tek bir istifanın dahi olmaması aynı yanlışları, aynı eksiklikleri, aynı beceriksizlikleri, aynı kötülükleri devam ettirme ısrarıdır. Milyarlarca lira bağış toplandı ama bu paralar yaraların sarılması için kullanılmıyor. Kullanılsaydı insanlar içme suyu, çadır, battaniye, kuru gıda, hijyen malzemesi diye seslerini duyurmaya çalışırlar mıydı?
Çadır ihtiyacı tam olarak karşılanmış değil. Konteyner evler çok acil ihtiyaç olarak durmaktadır. Gıdadan ilaca, su ihtiyacından hijyene ve ısınmaya varıncaya kadar karşılanması gereken temel ihtiyaçlar aciliyetini korumaya devam ediyor. Başka kentlere göç eden depremzedeler büyük bir kira kriziyle karşı karşıya bırakıldı.
Kira yardımı ile tek seferlik bir market alışverişi bile yapılamıyor. Şova dönüştürülen yardım kampanyasında toplanan 116 milyar lira nerede? Depremzedelerin kira giderlerini tamamını karşılayacak kaynak hem bütçede var hem de toplanan yardımlar bunun için kullanılabilir. Savaş harcamalarını durdurursanız, o kaynak depremzedelerin yaralarını fazlasıyla sarmaya yeter de artar bile.
Silah ihracatının, ticaretinin arttığına dair uluslararası raporlar yayımlandı. Evet, Türkiye silah ticaretinde ve ihracatında önemli ülkeler arasında yer alıyor. Silah var ama çadır yok. Mermi var ama konteyner yok. Bomba var ama gıda yok. İşte bu politika, kaynakları ve yaşamı yok ediyor. Buradan açıkça söylüyorum. Tüm depremzede yurttaşlarımız bilsin ki kaynak var! Var! Bu ülkenin kaynakları bütün yaraları sarmaya ve yeni bir inşaya yeter.
Depremzedelere evlerimizi açalım. Konutları yatırım aracına dönüştüren, rant alanına çeviren aç gözlülere karşı depremzedelerle dayanışma içinde olmaya devam edelim. Astronomik kira artışı yapan ev sahiplerini de bu çağrıya uymaya davet ediyoruz. Bu zor dönemde dara düşen çaresiz insanlarla dayanışmak ve paylaşmak insani ve vicdani bir sorumluluktur. Depremzedelerle dayanışmayı sürekli kılmak ve hayatı, işi, aşı ve gönlü paylaşmak için partimizin başlattığı memleketin en şeffaf kampanyası olan “Aileleri Buluşturuyoruz” kampanyasına katılalım. Birlikte barınalım, birlikte doyalım, birlikte güzel bir dünyanın düşünü büyütelim değerli yurttaşlarımız. Hep birlikte yapalım bunu.
14 Mayıs seçimlerine en geniş demokrasi ittifakı ile girmek için her türlü çabayı harcamaya devam ediyoruz. Emek ve Özgürlük İttifakı, Kürt İttifakı ve diğer bütün toplumsal demokrasi güçleriyle kuracağımız birliktelik bizim değişim gücümüzün temel kaynağıdır. Kendi gücümüze ve halkımızın sonsuz güvenine sonuna kadar inanıyoruz. Bu güçle seçimleri de yeni bir başlangıcın miladı haline getirmeye kararlıyız.”
Yarının şimdiden tüketildiği bir güncellik içindeyiz. Mithat Sancar’ın var ettiği tablonun da bu halin bir tezahürü olduğunu anlamak için alim olmaya gerek kalmıyor bu sahnede. Bir yaşam aksiyonunun derininden çürütülmesinin, her dem ötekileştirilecek, düşmanlığa teslim edilecek / rehin bilinecek birilerinin olabilmesinin, aralıksız güncesinde tahakkümü yinelemek tek istikamet bildirilir. Birkaç siyasal yapının direndiği, sonuna kadar bu kötücül, bencileyin umudu çürüten düzene karşı hemavaz merama koştuğu, lafını da eğip bükerek değil doğrudan bildirdiği bir zeminde Halkların Demokratik Partisinin neden mühim olduğu bir kere daha kayda geçmelidir. Bu kadar kısır döngüde, havanda su dövüp memleket kurtarılmaya çalışılırken yaraların sadece deprem, sadece sel, sadece ekonomik çöküş, sadece covid-19 salgınından ibaret değil aynı zamanda onları kalıcılaştıran bariz bir sistem problematiği olduğu bir kere daha bildirilir, duyan var mıdır ola?
Kayıpların henüz telafisinin mümkün olmadığı, dahası enkaz yığınlarında halen naaşların bekletildiği bir ülkedeyiz. Depremin yok ettiği, dümdüz çoraklaştırdığı memleket denilen sahnenin koca bir kesiminin çoraklaştırıldığı, betonla boğulduğuna tanıklık ettiğimiz halde bir güncellikteyiz. Resmi rakam elli bin dolaylarında sabitlenirken, ifade edilmiş olan göçük, ağır hasarlı, yıkılmış olanları hesaba kattığınızda birkaç yüz binlik rakamların, koskocaman hayatların birer rakama dönüştürüldüğü bir zemindeyiz. Kaç canımız gitti bunu bile bilemiyoruz? Bütünüyle insan eliyle kotarılmış bir cerahatli hal, cendereye rehin edilip katliama dönüşmüş olan sel felaketine dair tek bir yetkilinin dahi sorumluluk almadığı bir zeminden bildiriyoruz. Bu kaydı düşerken can kaybı sayısı on altıydı! Dönüp, dolaşıp, batıp çıkıp yarının anlık tükenişini seyrediyoruz. Bütün bu irini, bunca afaki can yakıcı hali, kötülüğü, dibine kadar yok etme siyasetini sonlandırmaya ol seçim tek başına yeterli gelecek midir? Dönüşümünü en olmayacak bet hallerden, fecaat dolu tahayyül ve deneyimlerden var etmiş, ismi yeni kendisi epeski bir ülke mizacının bu kırım halinin bir hesabı verilebilecek midir? Takvim yaprakları üçer beşer düşerken, yaşatılan yıkım / acı eşiklerinin her günü kapsadığı artık bir gerçekken, ömrü hayatımız boyunca bir kere olsun, bu devlet şu halka hesap verecek midir, sahiden! Her şey geriletilip, çürümeye, kokuşmaya teslim edilirken, onca yok etme siyasetinin, göz yumulan şiddet pratiklerinin, bunca bile isteye var edilmiş cinayetin bir dolu şeyin sahiden hesabını verdirebilecek midir, şu menzilin yurttaşları, bir kez olsun sahiden?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
G��rsel: Urfa – AP Photos / The Independent
#meram#arzihal#türkiye gerçeği#deprem#sel felaketi#yıkım#yıldırı#cerahat#devlet102#siyasa#akparti#yol nereye?#dönüşüm#devinim#karanlık günce#yol#umut#siyaset#hdp#mithat sancar#seçim#ya hayat#müştereklerimiz#adalete ne oldu#demokrasi101#söz hakkı
1 note
·
View note
Text
Gaahls Wyrd Tour 2022 & Ultima Ratio Fest 2022 ile Budapeşte İzlenimleri -2-
Yazının ilk bölümünde anlatmaya çalıştığım (Bkz. Gaahls Wyrd Tour 2022 & Ultima Ratio Fest 2022 ile Budapeşte İzlenimleri -1- ) Gaerea, Saor ve Gaalh’s Wyrd performanslarından sonra, ertesi gün de tanıdık isimlerin olduğu mini bir festival beni bekliyordu. Daha bir kaç ay önce Ankara konserini izlediğim Moonspell (Bkz. Moonspell Ankara Konseri İzlenimleri), yaz aylarında İstanbul’da ilk kez izlediğimiz, hala Avrupa turnesine devam etmekte olan Borknagar, ülkemize her gelmeye niyetlendiğinde bir şekilde konseri iptal olan Insomnium ile onun kader arkadaşı Wolfheart ve ilk kez dinleyeceğim melodik death grubu Hinayana vardı.
Ertesi gün konserin başlangıç saat 18:00′e kadar bir hayli boş vaktim vardı. Ben de bir gezginin yapabileceği en iyi şekilde günü cadde, sokak, müze, park, restoran gezerek değerlendirdim. Gezi listemde olan, Macaristan’da için çok önemli bir piyanist-müzisyen ve Budapeşte’deki havaalanı ile bir çok meydan, üniversite, caddeye ismini veren Franz Liszt’in aynı zamanda bir dönem yaşadığı yer olan Franz Liszt Müzesi, Macar tarihinin ünlü kral, halk kahramanı ve siyasetçisinin heykellerinin bulunduğu Kahramanlar Meydanı, çeşit çeşit paprika, baharat, et ürünlerinin, hediyelik eşyaların satın alma imkanının olduğu (turistik mekan olduğu için tahmin edersiniz ki fiyatlar ortalama üzerindeydi) İstanbul’daki Kapalıçarşı’yı andıran Merkez Çarşı’yı yolu düşenler için gezilip görülmesi gereken yerlerden bir kaçı olarak tavsiye edebilirim. Haliyle gün içi o kadar koşturma sonucu, akşam ki hem fotoğraf maratonu, hem de izleyici olarak enerjiyi tasarruflu kullanmanın bilinciyle, programımda biraz değişikliğe gitmem mecburi oldu. Gezi programına o gün için biraz erken son vermek zorunda kaldım.
Biraz da konserin olduğu Barba Negra isimli mekandan bahsetmem gerekirse; Budapeşte şehir merkezinin 3-4 km kadar dışında, Tuna Nehri’nin hemen kenarında, ulaşımı kolay, kapalı alanı 1200, açık hava konserlerinde ise 3500 seyirci kapasiteli, yakın zamanda Lamb of God, Gojira, Kreator, Opeth, Whitesnake gibi büyük grupları ağırlamış bir mekan. Kapasından girdiğimde dizayn olarak “ne kadar da Küçükçiftlik’i andırıyor” diye içimden geçirirken, umarım ses sistemleri de onlar gibi ara ara hayal kırıklığı yaratan cinsten değildir diye düşünüyordum. Biramı alıp, bize ayrılan bölümde fotoğrafçı arkadaşlarla birlikte ilk defa ismini duyduğum ABD’li Hinayana’yı beklemeye başladık. Konser öncesi yaptığım küçük incelemede grubun, 2014 yılında kurulmuş olmasına rağmen sadece bir demo, bir albüm, bir ep yayınlamış olduklarını gördüm, işin aslı gezmekten ve fotoğraf çekmekten fırsat bulup da dinleyememiştim. “Hayal kırıklığı olabilir fazla da ümitlenmeyeyim” derken Hinayana resmen ters köşe yaptı beni ve benim gibi düşünen izleyenleri :) Özellikle vokal Casey Hurd (Metallum copy-paste) tek kelimeyle harikaydı. Son zamanlarda duyduğum en iyi vokallerden birisi olduğunu söyleyebilirim.
Bir ilginç not da konser sonrası baktığımda, çaldıkları beş parçanın tamamı albümden değil de demo ve ep dendi. Sanırım “demo böyleyse full albüm nasıldır siz düşünün” demeye getirdiler :) Bize verilen üç parçalık fotoğraf çekim izninden sonra kalan iki parça Hinayana’yı keşke biraz daha kalsalar diye diye izledim. Kişisel yorumum; Moonspell ile birlikte gecenin en iyisiydiler.
Yaklaşık 15 dakikalık aradan sonra İstanbul konseri denemeleri her seferinde hüsran ile sonuçlanan Finlandiyalı Wolfheart ve grubun “one man army” si Tuomas Saukkonen ile yakın zamanda tekrar faal duruma geçen grubu Before The Dawn Ankara’daki karşılaşmamızdan 12 yıl sonra (Bkz. Unutulmaz Konserler -1- ) bu defa Budapeşte’de karşılaşmıştık. Tuomas, 12 yıldır aynı Tuomas olarak istikrarını korumuş. Yine sahnede seyirciyle pek diyaloga girmeyen, yine bol dövmeli, kaslı ve işini ciddiyetle icra eden... İşin aslı; ben hala Before The Dawn gibi harika albümleri, kaliteli kadrosu olan grubu bitirip (gerçi yakın zamanda çekirdek kadroya yakın bir ekiple tekrar yeni işler yapmaya başladılar), Wolfheart’a neden ağırlık verdiğini almakta zorlanıyorum, sanırım hala 2000 ve 2010′ların Before The Dawn’ını özlüyorum.
Bu duygular eşliğinde sahneye son albümleri Wolfheart’dan artık aşina olduğumuz neredeyse her parçanın başlangıcında kullandıkları piyano melodileriyle sahneye çıktılar ve son albümleri King Of The North ağırlıklı olmak üzere her albümlerinden birer parçayla yaklaşık 45 dakika sahnede kaldılar. Konserin başlangıcında, 12 yıl önce katıldığım ve hala aklımda yer eden o konserdeki atmosferi hissederim, aynı heyecanı yaşarım diyordum ama olamadı maalesef. Ne ortam sadece 50 kişinin olduğu, sahnedekilerle karşılıklı biralarımızı tokuşturup sonra parçalara eşlik ettiğimiz ortamdı, ne Wolfheart (ex-Before The Dawn) eskisi kadar bana hitap eden bir gruptu, ne de ben 12 yıl önce aynı müzik zevklerine sahiptim. Yine de eski anıların tekrar canlanması ve eskilerden Aeon Cold’u da çalmaları adına hoş bir tesadüf oldu.
Günün üçüncü grubu, yıllardır memlekette yollarını gözlediğimiz ve iki ay arayla aynı turnede, aynı parçalarla tekrar dinleme şansını yakaladığım Borknagar oldu. İki ay öncesindeki İstanbul konserine göre, beş gruplu bir turne olduğundan dolayı tabi ki daha kısıtlı bir setlist olacağı kesindi. Bundan yıllar yıllar öncesi grubun vokali ICS Vortex’in Dimmu Borgir’i clean vokalleriyle renklendirdiği zamanlarda, emektar walkmanimde Spiritual Black Dimensions albümünü ve özellikle The Insight and The Catharsis’in son 1.15 dakikasını tekrar tekrar onlarca kez dinlemişimdir ve sahne alan çoğu grupla uzun zaman öncesinden böyle anılarımızın olması benim için ayrı bir güzellik de katıyordu bu turneye.
İstanbul konserinde bazı bazı detone olduğunu gördüğüm ICS Vortex bu konserde şahane bir performansla sahnedeydi. Burada bir parantez de grubun klavyecisi Lars Nedland’a açayım; kendisi gerçekten grubu alıp götüren eleman. Gerek klavyede, gerek vokallerde gerekse seyirciyle iletişimde on parmağında on marifet diyebileceğim birisi, bu durum kısa aralıklarla iki konserini izleyince daha iyi fark ediliyor.
Pandeminin zirve yaptığı dönemlerde çoğu grup gibi Insomnium da internet üzerinden canlı yayınlanan konserler vermişti. Rastladığım bir tanesinde, artık pandeminin ne zaman biteceğinin bilinmemesinin getirdiği moral bozukluğu mudur veya yayının aceleye getirilmesi midir ya da başka bir sebepten midir bilmiyorum gerçekten kötü bir performans göstermişlerdi. Stüdyoda, adeta bizim yerimiz binlerce kişinin karşısında çaldığımız sahneler, festivaller diyorlardı. Insomnium’un Türkiye konseri macerasına gelince, yanılmıyorsam iki kez son anda konserleri iptal olmuştu, yukarıda yazdığım gibi kader ortakları ile Wolfheart ile birlikte.
Bir saatten fazla sahnede kalıp Heart Like a Grave ve Shadow Of The Dying Sun albümlerinden ağırlıklı olmak üzere güzel bir setlist hazırlamışlar bizlere (favorilerimden Winter’s Gate I de bonus olarak çalarlar belki diye bekledim ama olmadı) ayrıca pandemi dönemindeki izlediğim Insomnium’dan eser kalmamış olması sevindiriciydi.
Günün son grubu artık ülkemizde neredeyse her sene izler olduğumuz ama arayı da fazla uzatmamalarını dilediğimiz Moonspell’di. Yakın zamanda Ankara konserlerinde bulunduğum, hatta hiç adetim olmadığı üzere birlikte fotoğraf çektirdiğimiz (arkadaş ısrarı) grubun bu sefer sahne önünde ben fotoğraflarını çekiyordum.
Yine klasikleşmiş Moonspell parçaları olan; Alma Mater, Full Moon Madness, Vampiria, Mephisto, Opium ile güzel bir setlist ile Ankara konserinin aylar sonra daha geniş katılımlı ve güzel bir tekrarı gibi oldu ve bu İki günlük yorucu ama harika grupları izlediğim bir konser maratonu da Fernando ile birlikte Full Moon Madness diye bağırırken sona eriyordu. Günün sonunda bol bol fotoğraf, video, güzel anılar ile ertesi gün yola çıkmak için bavulları toplama vakti gelmişti.
0 notes
Text
Kahramanmaraş’taki deprem İç Anadolu’da da hissedildi
KAYSERI (AA) - Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesinde meydana gelen 7,4 büyüklüğündeki deprem Kayseri, Sivas, Nevşehir ve Niğde'de de hissedildi. Kayseri Valisi Gökmen Çiçek, kentte şu ana kadar mal ve can kaybı ihbarı gelmediğini bildirdi. Çiçek, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, "İlimizde de hissedilen depremde şu ana kadar herhangi mal ve can kaybı ihbarı gelmemiştir. Bütün ekiplerimiz alanda, tarama çalışmaları devam etmektedir. Vatandaşlarımızdan panik yapmamaları ve araçlarla dışarı çıkarak trafik oluşturmamalarını rica ediyoruz." ifadelerini kullandı. Büyükşehir Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç, geçmiş olsun dileklerini ileterek, "Tüm imkanlarımızla teyakkuzdayız. An itibarıyla can ve mal kaybına ilişkin olumsuz bir bilgi yok. Rabbim hepimizi korusun." değerlendirmesinde bulundu. Sivas Sivas'ta hissedilen deprem nedeniyle bir binanın giriş katında duvarlarda çatlak oluştu. Pulur Mahallesi'nde 12 katlı binanın giriş katında meydana gelen çatlaklar dolayısıyla apartman, polis ekiplerince tahliye edildi. Apartman sakinleri sokakta ve araçlarında beklemeye başladı. Bu arada il genelinde de depremi hisseden çok sayıda vatandaş evlerini terk ederek cadde ve sokaklarda araçlarında bekledi. Sivas Valisi Yılmaz Şimşek ve Belediye Başkanı Hilmi Bilgin de AFAD İl Müdürlüğüne giderek kriz masası oluşturdu. Şimşek, AFAD İl Müdürü Nazif Ekinci'den bilgi aldı. Gürün'ün Suçatı köyünde boş müstakil bir evin yıkıldığını söyleyen Şimşek, il genelinde ciddi bir sıkıntının olmadığını belirtti. Bu arada AFAD Sivas İl Müdürlüğünden 75 kişilik kurtarma ekibi Kahramanmaraş'a hareket etti. Nevşehir Nevşehir’de depremi hisseden bazı vatandaşlar sokağa çıktı. Kar yağışının sürdüğü kentte vatandaşlar araçlarının içinde ve çevrede bekledi. Nevşehir AFAD ekipleri, bölgedeki çalışmalara katılmak üzere hazırlıklarını sürdürüyor. Niğde Niğde'de depremi hisseden vatandaşlar, evlerinden dışarı çıktı. Karın etkili olduğu kentte vatandaşlar araçlarıyla güvenli yerlere gitmeye çalıştı. Valilikten, "Şu ana kadar kurumlarımıza intikal eden bir olumsuzluk bulunmamaktadır. Vatandaşlarımızın duyarlı olması ve resmi kurumlar tarafından yapılacak açıklamaları dikkate alması önemle rica olunur." açıklaması yapıldı. Kırıkkale, Kırşehir ve Yozgat'tan da AFAD ekipleri deprem bölgesine hareket etti. Read the full article
0 notes
Text
rastgele bir numara çevirdim, genç bir kız açtı.
“pardon devlet memuru musunuz?”
“sapık mısın?”
“hayır. memur musunuz?”
“değilim.”
“güzel. ben sapık değilim siz de memur değilsiniz. peki o zaman bu şehrin en işlek caddesi neresi acaba? herkesin bir gün mutlaka geçeceği cadde.”
“ne bileyim, istiklal caddesi herhalde. sen kimsin?”
“bu hayatta rastgele çevirdiği telefon numaralarında karşısına çıkan seslerden başka kimsesi kalmamış biriyim. belki de ben senin şuuraltınım.”
“kaç yaşındasın sen?”
“beni boş ver. konu ben değilim ki. hiçbir zaman da olmadım. asıl sen kimsin? senin heyecanların neler, tutkuların neler, hayal kırıklıkların neler? şu hayatta başın sıkıştığında ilk kimi ararsın? seni karşılıksız seven insan kimdir, ne bok yersen ye seni bağrına basacak insan kimdir? eğer böyle biri varsa bu akşam onu ara, halini hatrını sor bu vesileyle. yoksa sen de bir gün benim gibi yapayalnız kaldığında, ufacık bir şeyi danışmak için bile arayacak kimseyi bulamazsın. bu sözlerimi harcanmış yıllarımın manifestosu olarak kabul edebilirsin. çünkü büyük bir tecrübeyle konuşuyorum, tecrübe ıstıraptır güzelim ve zannettiğinden çok daha fazla ıstırap çektim. istersen sonra yine araşalım, daha 64 dakika bedava konuşma hakkım var çünkü.”
37 notes
·
View notes
Text
Bir cadde de yürürkene en çok neyle karşılaşırır insan? Eskimolar çıktı önce karşıma, onlardan pek bi farkım olmadığını gördüm, kar ayakkabılarım ve ren geyiği kürküm yoktu ama benziyorduk. Biraz daha ileride Jean Paul Sartre'yi gördüm arkasında ilerleyen ordusuyla Ve onlar göz önünde kaybolduklarında gözleri dışında her yerini siyahla kaplamış bir ninja belirdi.. Bir ara herkes yok oldu, kalakaldım bir başıma.. Hadi boş durma soğuktan kelime türet dedim bana... Soğuğun S'sini aldım Sazan balıklarına taktım... Ve orda dondum, soğuk... Ana temamız, yalnız değiliz.. Sazanlar, eskimolar, onlar, şunlar, hep yanımızda yöremizde.. Yalnızlık mı? Kim yaktı bu türküyü?
26 notes
·
View notes