#biz ezik miyiz ?
Explore tagged Tumblr posts
confusedbigirl · 22 days ago
Text
Sacma ortamlarda bulunmaktayiz
1 note · View note
barkoturktv · 5 years ago
Text
Güneş: Türkiye figüran değil, biz büyük bir ülkeyiz
Tumblr media
A Milli Futbol Takımı Teknik Direktörü Güneş, Barış Pınarı Harekatı'na ilişkin, "Türkiye oyun oynamıyor, film çevirmek isteyenler bizi figüran olarak kullanmak istiyor, biz figüran değiliz, biz büyük bir ülkeyiz." dedi. A Milli Futbol Takımı Teknik Direktörü Şenol Güneş, ay-yıldızlı ekibin 2020 Avrupa Futbol Şampiyonası (EURO 2020) Elemeleri H Grubu'nda yarın Arnavutluk ile yapacağı maç öncesinde düzenlenen basın toplantısında, "Barış Pınarı Harekatı" ile ilgili de değerlendirmede bulundu.  Şenol Güneş ile milli futbolcu Ozan Tufan, Riva'daki Hasan Doğan Milli Takımlar Kamp ve Eğitim Tesisleri'nde düzenlenen basın toplantısında soruları yanıtladı. Türkiye'nin güney sınırında oluşturulmaya çalışılan terör koridorunu yok etmek, bölgeye barış ve huzuru getirmek amacıyla başlatılan "Barış Pınarı Harekatı"na değinen Şenol Güneş, şöyle konuştu: "Türkiye bulunduğu konum itibarıyla uzun zamandır sıkıntılı dönemden geçiriyor. Geçmişe baktığımız zaman da sıkıntıları olan bir ülke. Bir ara Sevr ile beraber tamamen ortadan kaldırılmaya çalışılan bir ülke iken, yeniden küllerinden doğdu, Mustafa Kemal Atatürk ile beraber, silah arkadaşları ve tüm milletimiz ile ayağı kalktı. O dönemden bu döneme kadar üzerimizde hesap görenlerin bazen bizi suçlayarak işgalci gösterdiğini görüyoruz. Savaşı kimse istemez, siz ister misiniz? Ben istemem, benim ülkem de istemez. Savaş bize saldırı olduğu için oldu, şiddet bizim istediğimiz bir şey değil. Bizi rahat bıraksınlar işimizi yapalım. Kendi ülkelerinde savaş çıkarmak istemeyenler, başka ülkelerde nifak tohumları atarak bu savaşı körüklüyorlar. Bizi de birbirimize vurduruyorlar. Türkiye millet olarak sevgiden, sahiplenmeden yana. Yunus Emreler, Mevlanalar bunların çok iyi mesajlarını verdi. Kim olursa olsun gelsin derken, teröristleri istemiyoruz. Kendileri de istemiyorlar ama ekonomimize saldırıyorlar, kendini koruyan ülke olma konumunda bulunmaktan bıktık. Sınırlarımız içerisinde kalmak istiyoruz." "Bu savaştan benim ne karım olacak. Vatandaş olarak en yaşlılarınızdan bir tanesiyim. Her dönemde bu önümüze koyuluyor. Bu savaşları çıkartarak ekonomik dengeler bozuluyor." ifadelerini kullanan Güneş, sözlerini şöyle sürdürdü: "Oraya giden askerlerimizin yanındayız, her saldırının karşısındayız, savaş nerede olursa olsun nefretle kınıyoruz. Biz savaş yapmak istemiyoruz ki, kendimizi, ülkemizi korumak istiyoruz. Kalkınmamıza engel olmak isteyenlere dur, demek istiyoruz. ABD nerede Rusya nerede hiç bizi ilgilendirmez. Irk, dil, din ayrımı yapmadan yaşamak istiyoruz. Aslında dünyada bir kriz var, savaşı çıkartıp arkasından suçlama yapacaksın, bu anlaşılır bir şey değil. Çocukların aklına savaş gelir mi? Oyuncak silahları çocukların eline kim veriyor? Yine bu sektör veriyor, çiçek yok mu? Savaşın olduğu yerde insanların ölüp öldürüldüğü yerde hiçbir şey konuşmaya gerek yok. Oyunda bile güzellikler olsun diyoruz. Yok etmek için gidiyoruz, oyun değil bu, Türkiye oyun oynamıyor, film çevirmek isteyenler bizi figüran olarak kullanmak istiyor, biz figüran değiliz, biz büyük bir ülkeyiz. Sınırlarımız belli, insanlarımız belli. Ama bu ülke sürekli taciz altında, olacak şey değil. Biraz daha aklıselim tavsiye ediyorum."  "En güzeli 6 puan" Arnavutluk maçının önemini vurgulayan Şenol Güneş, savunmada daha çok birlikte oynayan futbolcuları tercih edeceğini söyleyerek, "Rakibe göre de bazı oyuncuları değerlendireceğim çünkü arkasından da Fransa maçı var. Zihinsel yorgunluğu oluyor, öncelikle bu maçı düşünüyoruz. Bu maçta hücuma dönük, kazanmaya dönük ne yapabiliriz onu planlıyoruz. Arnavutluk, son maçlarda aldığı sonuçlarla bir güven kazandı, burayı bir final maçı olarak görüyorlar. Biz de öyle görüyoruz. Kendi oyunumuzu güzel bir şekilde oynayıp, iyi bir sonuç almayı düşünüyoruz. O gücümüz var. Bunun için de akıllı, sabırlı, yürekli, çok koşan bir takım olacağız. Herkesin coşku duyacağı bir oyun olmak istiyoruz. Rakibin gücünü biliyoruz, kendi gücümüzü de biliyoruz. Buradaki tüm oyuncular oynamaya aday. İnşallah 2020'ye gittiğimizde farklı oyuncular oynayacak ama şu an Arnavutluk maçını nasıl kazancağımız düşüncesi içerisinde bir kadro oluşturmaya çalışıyoruz." ifadelerini kullandı. Şenol Güneş, Arnavutluk ve Fransa karşılaşmalarıyla ilgili beklentisinin sorulması üzerine ise, "En güzeli 6 puan, o zaman garanti oluruz, 4 puan da bizim için yeterli olabilir. Burada kazanıp, orada beraberlik daha da iyi olabilir. Dört puanda aşağıda yarış devam eder. Her türlü sonuçta yarış devam eder. Avantajlar olabilir, bu avantajı sağlamak istiyoruz. Futbol çok bilinmeyenli denklem gibi. Öyle bir zorluğu geçirmek istemiyoruz ama geçirirsek de sonucu almak istiyoruz. Yarın iyi bir sonuca ihtiyacımız var. Sahada yüzde 100'ümüzü vereceğiz." değerlendirmesinde bulundu. Takımda ciddi sakatlığı olan oyuncusunun bulunmadığını aktaran deneyimli teknik adam, şunları kaydetti: "Ufak tefek sakalığı olanlar vardı, düzeldi. Efecan'ın daha önceden bir ezik vardı, hafif bir şeyi vardı. 22 oyuncumuz artı 4 kalecimiz hazır. Nasıl bir orta saha koyarsan koy geride kalanlar da oynayabilir. Müsabakada oynayan oyuncuları ilk başta tercih ettiklerimizin başarılı olmasını bekliyoruz. Aksama olursa alternatifleri de hazır. Stoperde avantajımız var, oynamamaları onlar için üzüntü verici ama tercih yapmak zorundayız. Hücumda da yine katkıları fazla olan oyuncuları daha çok kullanmak istiyorum. Bu maçta hücum edip gol atmayı daha çok düşünürken, kazandığımızda belki orada daha çok hücumda oynayan oyuncuları bir başka göreve soyundurabiliriz. Oynayacak oyuncu şunu bilmeli, ben yüzde 100'ümü vermeliyim. Diğerleri de her an görev almaya hazır olmalı. Dışarıda olanlar da temiz kalbiyle destek olmalı. Duygu birlikteliğinin bize başarı getireceğini düşünüyoruz." Şenol Güneş, "Hücum hattında Burak Yılmaz ve Cenk Tosun'u birlikte sahada görebilir miyiz?" sorusuna ise şu yanıtı verdi: "Kadro olarak kimi oynatacağımı sizinle paylaşmak istemiyorum ama bunlar muhtemel dahilinde. Her ikisi de yaptı, yapabilir. Kenan'ı, Fransa maçında farklı formatta oynatmıştım. Enes'i de iyi görüyorum. Dört forvetimiz var, bunların bir ikisini mutlaka oynatacağız. Buna bağlı orta sahamız da olacak. Rakibimiz genelde oyunu tutmaya çalışan, hücuma iyi çıkabilen bir takım. Onlara göre hamleler yapacağız. Özellikle orta sahada sonuç değiştirecek bazı oyuncuları ilerleyen dakikalarda koyabiliriz. Aynı şekilde savunmada farklılıklar olabilir. Bütün bunların hepsi maç başladıktan sonra göreceğiniz işler. Şu ana kadar neler yapabileceğimizi hazırladık. Yarından itibaren de nasıl oynayacağımızı konuşacağız. Plan yapma dönemini geçtik, iş yapma zamanına geçtik." Taraftarlara da çağrıda bulunan Şenol Güneş, "Taraftarları maça bekliyoruz. Destek olacaklardır. Bütün kulüplerimizin renkleri güzel. Yarın bir milli takım maçı var. Sahada o görüntüyü, desteği bekliyorum. Tüm Türkiye bizden başarı bekliyor onların beklediği başarıyı vermek için elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Motivasyonumuz var, hazırız." ifadelerini kullandı.  Ozan Tufan: Milli ruhu sahaya yansıtacağız Milli futbolcu Ozan Tufan da Arnavutluk maçının önemine dikkati çekerek şöyle konuştu: "Takım içindeki arkadaşlık en üst düzeyde, bunu da sahaya yansıttığımızı düşünüyoruz. Grubun lideri olarak da bunu görüyoruz. Milli ruhu sahaya yansıtacağız. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Hocamızın taktik anlayışıyla bunu sahaya yansıttığımız zaman bu sonuca da yansıyacaktır. Güzel bir sonuçla sahadan ayrılacağımızı düşünüyorum. Biz zaten Arnavutluk'un tüm analizlerini yaptık, hocamız gerekenleri gösterdi. Kimsenin şüphesi olmasın, en güzel şekilde milli takımı temsil edeceğiz. En iyi yerleri hakeden bir grup var. Bunu göstereceğiz. Sonuç kendiliğinden gelecektir." Geçmişteki sorunlarını atlattığının altını çizen Ozan, "Hayatımı tekrar düzenledim. Futbola yüzde 100 konsantrasyon sağladım, kendimi en güçlü şekilde antrenmanlarda sahada olsun, kadro dışı kalırken olsun, hazır ettim, bunun da meyvesini yediğimi düşünüyorum. Pes edebilirdim, bırakabilirdim, bunun yerine daha çok çalışmayı seçtim ve hırs yaptım. Bunun sayesinde tekrar milli takımdayım ve Fenerbahçe'de forma buluyorum." ifadelerini kullandı. Emre Belözoğlu'nun kendisine büyük destek verdiğini ancak kötü günleri kendi başına atlatmayı başardığının altını çizen Ozan şunları söyledi: "Emre ağabeyin emeği üzerimde tabii ki var. İlk Fenerbahçe'ye geldiğimde, Bursaspor'da futbol hayatıma başladığımda, ilk milli takıma geldiğimde emeği var. Fenerbahçe'de zor bir süreçten geçiyordum, o zaman da katkısı var ama ben her şeyi tabii ki kendim yaptım. Kadro dışı kaldığımda benim yanımda kimse yoktu, telefonlarım hiç çalmıyordu, kimse beni aramıyordu. Ama her şey iyi giderken herkes arıyordu. O yüzden her şeyi kendim yaptım, kendim konsantrasyon sağladım. Kendi hayatımı düzenledim, yanımda kimse yokken yalnızca ailem vardı. O yüzden en büyük destekçim ailemdir sonra Fenerbahçe olarak gelir. Emre ağabeyin de payı büyüktür, benimle çok ilgileniyor, üzerimde emeği fazladır. Tabii önemli olan şu an milli takım, burada iki maçı kazanıp kulüp tarafını başka zaman konuşuruz." Read the full article
0 notes
fersude · 7 years ago
Text
Harekete geçmek için İsrail'den emir bekleyen İslam âlemi!
Birkaç tanıdıktan tercüme rica ederek, Türkiye ile birlikte 21 Müslüman ülkenin 13 Temmuz 2017 tarihli gazetelerine baktık; “Filistin hakkında bir haber, bir yazı var mı” diye sordum. Sonuç sıfır. Evet 13 Temmuz’da Filistin pek umurumuzda değilmiş. Sonra 14 Temmuz oldu. İşgalci çetenin gettosu Tel Aviv'in polisleri Mescid-i Aksa'da 3 Filistinli’yi katletti. Sonra işgalci çete dedektör hamlesini yaptı. Sonra Türkiye isyan etti. Sonra başka Müslüman ülkelerden de tepki geldi. Sonra Körfez'in bazı tipleri petrol damlayan ağızlarıyla kerhen bir iki laf etti. Sonra İrancı zevat fırsat bu fırsat diye etkinliklerin ve protestoların arasına sızıp her yeri kirletti. Sonra konunun ısısı düşmeye başladı ve hep birlikte İsrail'in yapacağı yeni bir barbarlığı beklemek üzere gündelik hayatımıza geri döndük.
Niye böyle oluyor? Niye bir şeyler yapmak için İsrail'i bekliyoruz? Bu durum, İsrail tarafından yönetilmek değil midir? İsrail'in yönettiği bir süreçten ne gibi bir hayır çıkmasını bekliyoruz? Ahmak mıyız biz? Gafil miyiz? Numara mı yapıyoruz? Filistin, kendimizi insan, kahraman hatta mücahit hissetmek için arada sırada slogan attığımız bir riyakârlık mı?
Şöyle olması gerekmiyor mu?
İsrail ister saldırsın ister geri adım atsın, ister beklesin ister beklemesin ne olursa olsun, ne derse desin biz Filistin'i işgalden kurtarmaya niyetliyiz ve bu uğurda sürekli bir şekilde gayret edeceğiz. Gayretin bereketi sürekliğindedir. Müslüman duruma göre hareket etmez, niyet eder ve Allah netice takdir edene kadar sürekli gayret eder.
Biz Gazze'yi, Kudüs'ü, Batı Şeria’yı ya da Mescid-i Aksa'yı ayrı değil bir bütün halinde Filistin'i müdafaa ediyoruz. Filistin bir bütündür ve Filistin mücadelesi de bütündür.
İsrail'i devlet olarak tanımıyoruz. Yahudiler bir devlet ve intikam istiyorlarsa gitsinler mesela Almanya'nın bir bölümünü işgal etsinler ve orada devlet kursunlar belki destekleriz bile.
İsrail, başta en büyük katilleri olan İngilizler’i arkalarına alarak şımarmış ezik bir çetedir. Binlerce yıldır devletsiz ve sürgün halde yaşamaktadırlar. Dünyanın hiçbir yerinde hak ettikleri bir devletleri ve buna yönelik bir tarihleri yoktur. Son 1400 yıldır her sürüldüklerinde ve katliama uğradıklarında Müslümanlar’a sığınıp korunmuşlardır ve kendilerine gelince onları süren kâfirlerle anlaşıp sığındıkları Müslümanlar’a saldırmışlardır. Bu hep böyleydi yarın da böyle olacak. Bunun değişme, düzelme, ıslah olma ihtimali hiç yoktur.
Biz “barış içinde birlikte yaşamak” diye bir zırvaya pabuç bırakmıyoruz. Siyasetçiler oy almak için ya da vakit kazanmak için böyle şeyler söyleyebilirler. Kendine aydın, sanatçı gibi isimler takan işe yaramazlar sürüsü de böyle şeyler söyleyerek kendilerini pazarlayabilirler. Söylesinler kendileri de biliyor ki bu lafın hiçbir karşılığı yoktur. İsrail birlikte barış içinde falan yaşamaz. İsrail, fırsatını bulur öldürür, sürer, azaltarak bitirir ve her şeyi yağmalar. Ta ki kuraklık ve kıtlık gelene kadar toprak dahil her şeyi bozarlar. Her tanıştıklarını faize ikna ederler içine sızsınlar sistemin bereketini emerler. Yaklaşık beş bin seneden beri sürdürdükleri bu hayatı hiç kimse değiştiremez.
İsrail'le anlaşma olmaz. İsrail'le barış olmaz. İsrail uzlaşma olmaz. İsrail'le ateşkes olmaz. İsrail'le orta yol, ortak yol bulunmaz. Bunların hepsi İsrail'in sırtınıza hançeri daha derin saplaması için kurduğu tuzaklardır.
İsrail ister saldırsın ister saldırmasın, başı sonu belli planlı bir Siyonizm’e karşı savaş mücadelesini nesilden nesle İslami ve insani bir şeref mirası olarak devrederek yaşamalıyız. Aksi takdirde Siyonizm’e reaksiyon veren sosyolojik denekten başka bir şey değilizdir…
Erem Şentürk | Diriliş Postası
7 notes · View notes
burakispirus-blog · 5 years ago
Text
Biri beni vursunda kurtulayım
O kadar daraldım ki hiçbirşey yapmak istemiyorum (bu lafı o kadar çok kullanıyorum ki, deja vu kavramında yeni bir boyut açılıyor). Hiçbirşey derken hiçbirşey demek istiyorum. Nothing, null, yokluk, sonsuz uzay, paralelevren ve daha bir dizi saçmalık.
Sık sık aklıma Emre Yılmaz (Şeytanın Fısıldadıkları, Genç bir iş adamına öğütlerin yazarı) geliyor. Genç bir iş adamına "Sat şimdi ruhunu eğer hala satmadıysan" diye başlar. Biz onu satalı çok oldu, şimdi çalıp boyayıp tekrar satmak istiyoruz. Aynı ezik bir western' deki makarna kovboylarının atları gibi o da damgalı olarak geri dönüyor.
Küçük bir projem vardı canım sıkılıp kafam dumanlandıkça hemen "hayat ne kadar boktan" diye kayda alacaktım (kayıt cihazım hep yanımdadır), başladım, ondan sonra devamı gelmedi çünkü daha sonradan o kadar daralmadım, şimdi tekrar daraldım. Çok daralınca sanki hep daralıyormuşum geliyor, ama daralmayınca hep daralmıyormuşum gibi. Bir daralınca bu şekilde sapıtıyorum öyle bir bug' ımda var.
Zaten direk unstable release olduğum kanaatine vardım, tamamen experimantal. Hani bir yazılım yazarsınız ama o kadar boktan yazmışssınızdır ki butona ilk bastığınızda çalışır ikinci basışınızda ne olacağını kimse bilemez, öyle işte. Hava kararıyor, sabah 7:30, dibe vurmak dipte olmak anı şey değil biri yeni gelmiştir, diğeri işe yolcudur, çıkış kimsenin bilmediği ve bilmeyeceği bir muamma. A + B = C eder ferruh, iyi afferin.
Demagoji yapma, nasıl yapmayayım zaten sen ve ben yani biz. Biz bizzat demagojiyiz.
Kaşlarını yukarıya kaldır, ağzını bük, boktan bir bakış ver, tamam on dk. sonra senden bile boktan bir takım elbise ile senin hayatının sonuna kadar seninle olacak, ger��ekliğini yokedip önüne bir saçmalık koyacak, bir bok olmayan seni ve beni bir bok olarak görmeni sağlayacak bir semirebildiğin kadar ye semineri başlıyor. Bundan sonra artık adının önüne arkasına soyuna ve sopuna kişiliksiz olduğunu daha rahat belli edebileceğin dr. gibi salak sıfatlar ekleyebileceksin, bu sayede daha godoman olacak ve dha rahat sömürebileceksin, sadece parası olanlar gene seni s.kecek, kusura bakma kanun böyle ne kadar sena da çok şey vadetseler de sen daha az sömürebileceksin. Sonra duracaksın, sağ - sol ve hızlan, bir iki, bir iki sakın tempoyu bozma bozarsan başlıklar gider, güneş batar ve camekan tepene iner.
Karanlık artık anlamsızlaştı, bana biraz pop verin onu tüketeyim ona orospu muamelesi yapayım tüketeyim ve ardıma bakmayayım. Ah be adamım sen ne boktan herifmişsin, kaldın başıma şu dünyada. Gidecek, bitecek tozu toğrağı kalmayacak, alevlerin içinde dansedecek şu dunyada. Başka bir tane değil ta olarak az önce tarfi ettiğim dünya.
Boktan bi klip çekeyim, dergiden çıkan insanlar olsun hepsi sarışın olsunlar kadını ile erkeği ile, bir iki de ibne ekleyelim ki renk gelsin daha modern oluruz, avrupalı gibi oluruz. Ondan sonra bunları bir yere koyayım ama yerin adını bilmeyeyim, elli tur attırayım köprek gibi yorulsunlar beyaz kaplama dişlerini sıkıp içlerinden küfretsinler. Sonra post-modern aptallıklara sokayım, beyinlerini dağıtayım, küçük omurgalarına ve beyinciklerine kamış sokup onları içime çekeyim, aynı Captain Jack ile binbir zevk adasındaki günlerimiz gibi, o eski güzel günler gibi.
Hayır iyi değilim siz iyi misiniz? İyiyseniz zaten ciddi sorunlarınız var eğer kötüysen gene sorunuz var demek ki iyi yok, varmış gibi yapıyor. Sen güler misin? Ben gülmem peki biz güler miyiz?
Bölüm II: Bölüm I olmadan oluşan ikinci bölüm
Başlangıç ve bitiş belli bir süreç üretimi var - yok, var, daha çok var bitti. Eskiden bir grup insanın bana gün boyunca bir şeyler anlattığı bir yere giderdim, gün aşırı hep aynı kişiler anlatırdı. Aynı snoppy' deki ebeveynler gibi. Yol uzundu, vasıta kullanırdık gelen ve gidenlerden. Hani şu aynı yolu önce gelir sonra kendi içlerinde sonsuz döngüye girmiş araçlardan biri ile.
Bazen köşede otururdum, bir daha kalkmazdım, öyle gelir ve giderdim, gelir ve gider... Ta ki gelip gitmeme gerek olmayınca kadar sonra kalka yavaşça yürür ve ilk geldiğimi yere dönerdim. İşte şimdi de farklı bir şey gelip gidiyorum, ve biz gelip gidiyoruz...
0 notes
haberihbarhatti · 7 years ago
Text
Erdoğan: Başkomutanım, anayasanın bana verdiği yetkiyi kullanmayacak mıyım? Kullanırım
Tüm haber ve son dakika gelişmelerini Haber İhbar Hattı ile anlık takip edin! Haber için önce http://www.haberihbarhatti.com/2018/erdogan-baskomutanim-anayasanin-bana-verdigi-yetkiyi-kullanmayacak-miyim-kullanirim/5488/
Erdoğan: Başkomutanım, anayasanın bana verdiği yetkiyi kullanmayacak mıyım? Kullanırım
* Ülkeye 1939 yılında katılan Hatay, işgalin acısını ve bağımsızlığın kıymetini en iyi bilen şehirlerden biri. Hataylılar yıllarca ana yurda bağlanmanın hasretini çekti… * Hatay, bize üzerinde yaşamış nice nice gönül sultanının emanetidir. Hatay bize Gazi Mustafa Kemal’in emanetidir. Gazi Mustafa Kemal, ‘Hatay benim namusumdur, Hatay’ı mutlaka alacağım’ diyerek son nefesine kadar Hatay’ın kurtuluşu, bağımsızlığı için mücadele etti. Her ne kadar Gazi’nin ömrü, o güzel vuslatı görmeye yetmese de Hatay 29 Haziran 1939 tarihinde özgürlüğüne kavuştu. Şu anda biz de Gazi gibi, ‘Hatay bizim namusumuzdur, muhakkak Hatay’ı ayağa kaldıracağız’ diyoruz. * Diğer partiler gibi bu şehri kökenlere, meşreplere, siyasi görüşlere göre asla ayırmadık. Türk, Kürt, Alevi, Sünni, Süryani, Musevi, Protestan, Ortodoks, Katolik… Hatay’da her kim varsa, her kim bu şehirde yaşıyorsa, ayrım yapmaksızın, hepsini bağrımıza bastık. * Alt ve üstyapısı, yolları, sokakları, turizmi, tarımı, sanayisiyle 16 yıl öncesiyle kıyaslanmayacak bir Hatay inşa ettik. 16 yılda 27.5 katrilyon liralık yatırım yaptık. * Biz laf üretmiyoruz laf, icraat üretiyoruz icraat. Biz bir icraat kadrosuyuz.   * Hatay’a 25 bin seyirci kapasiteli bir stadyum kazandıracağız, inşaatı bu yıl sonuna kadar bitirmeyi hedefliyoruz. * Bir de müjdem var. Ülkemizin farklı şehirlerine yaptığımız gibi millet bahçelerinden birini de Hatay’a kazandırıyoruz. Yani, eski stadyumu Millet Bahçesi yapacağız. Anneler alacaksınız çoluğunuzu çocuğunuzu yanınıza gideceksiniz orada, onlarla beraber yatıp yuvarlanacaksınız. Ne olacak? İngiliz’in Hyde Park’ı varsa Amerikalının Central Park’ı varsa bizim de Millet Bahçemiz var. Onunki daha büyük olabilir. Biz İstanbul’da Central Park’ın 3 misli büyüklükte olanını yapıyoruz. Alan müsait. * Yeni bir projem daha var. Bay Muharrem, çalmayacaksın, ince ince götürmeyeceksin. Nedir o? İnşallah, yeni bir adım. O da millet kıraathaneleri kuracağız. Şimdi, bunu tabii Bay İnce yanlış anlayabilir. Millet kıraathanesi deyince, iskambil oyunlarının oynandığı yer anlayabilir. Bay Muharrem öyle değil. Burası tamamen kitaplarla dayalı döşeli kütüphane ve içeride keki, çayı, kahvesi olacak ve burada gençlerimiz, yaşlılarımız gelecek hem kitabını alıp okuyacak hem de oradan kekini, çayını, kahvesini alacak ücretsiz. Buralar adeta hayata ruh katacak. * Gençler birinci derecede buralar sizin için, kızlar buralar birinci derecede sizin için. Bunları yapacağız. İnşallah bunlarla yeni bir dinamizmi gençliğimize kazandıracağız. 24 saat buralar açık olacak. * (Barkovizyondan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun SSK Genel Müdürü olduğu döneme ait bir görüntüsünü izletip) Anneler, babalar iyi tanıyorsun değil mi? Bay Kemal, şikayet makamında değilsin, genel müdürlük makamındasın, ne yaptın? * (Şehir hastaneleriyle ilgili tanıtım videosunun ardından) Nasıl? Hamdolsun. Şu anda 5 tane böyle şehir hastanesi bitirdik. Yıl sonuna kadar bu 9 olacak, belki 10. Bay Kemal’in genel müdürlüğüne benzemiyor bu. İnşallah Bay Kemal’e 24 Haziran’da gereken dersi vermeye hazır mıyız? * Ferhat nasıl Şirin için dağları delmişse, Hataylı kardeşlerimiz için Amanosları deliyoruz. Amanos dağlarına tünel açarak Hatay’ın iki yakasını artık birleştiriyoruz. Hatay’ın çılgın projesi olan bu tünelin hayata geçmesiyle Gaziantep-İskenderun arası 85 kilometre, Kahramanmaraş-İskenderun arası 35 kilometre, Kilis-İskenderun arası 40 kilometre kısalacak. İş bilenin, kılıç kuşanın. * Bunları İnce’den dinlediniz mi, İnce böyle şeyler anlattı mı? Bilmez ki o çırak bile değil çırak. Bu işler kalfalık işi, ustalık işi. * (İnce’nin her seçimde AK Parti’ye yenildiği halde CHP Genel Başkanı kalmaya devam ettiği için Kılıçdaroğlu’nu sert dille eleştirdiği, ‘CHP Genel Başkanı doğal cumhurbaşkanı adayıdır, kaçamaz’ dediği kayıtları dinlettikten sonra) İnce, 24 Haziran’da seçimi kaybedersen ne yapacaksın, onu söyle! Sen 24 Haziran’da kaybettikten sonra bırakıp gidecek misin, göreceğiz… Mesele orada. Bay Kemal yapmadı ama sen de onun talebesisin. Senin yapacağına da biz güvenmiyoruz. Niye? ‘Niye yapayım?’ diyorsun. * Biz, muhalefet gibi mevcutların kapısına kilit vurmak için değil, Hatay’a yeni yatırımları kazandırmak için oyunuzu istiyoruz. ‘Kaynak nereden?’ diye soruyorlar. ‘Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni satacakmış.’ Zavallı bunlar. Geçmişte birinci köprü, ikici köprüde komünistler ne diyordu? ‘Biz, oraları satacağız, yıkacağız.’ Şimdi bunlar da onların başka bir versiyonu. * Siyasetçi duruşuyla, tavrıyla, söylemleriyle, başarılarıyla devletini en iyi şekilde temsil eden kişidir. Hal böyleyken bakıyorsunuz, CHP’nin genel başkanlık yarışını kaybetmiş şahıs, hiç yüzü kızarmadan ülkeyi yönetmeye talip oluyor. CHP delegelerinin genel başkanlık için bile yeterli görmediği bir şahsı ‘Gel buraya Muharrem, gel bakalım Muharrem’ diyerek cumhurbaşkanlığına aday gösteriyorlar. Siyasi kariyerinde tek bir başarısı, tek bir becerisi, milletin faydasına tek bir dikili ağacı dahi olmayan birinden Türkiye’yi yönetmesini bekleyebilir miyiz? * Kendi partisinin emanet edilmediği kişiye bırakın ülke yönetimini üç koyun, iki keçi verip, ‘Git şunları Amik Ovası’nda güt’ deseniz, hepsini de kaybedip gelir. İşte böyle birini cumhurbaşkanı adayı diye milletin huzuruna çıkardılar. Tabii çıkardıktan sonra da biraz pişman oldular ama nafile. Aday gösterilen kişi de çapsızlığını, vizyonsuzluğunu örtmek için ne yapacağını şaşırmış durumda. Rüzgar gülü misali, bir sağa, bir sola dönüyor. Bir sabah kalkıyor ‘PKK sizi tükürüğünde boğar’ diyen Edirne’deki provokatöre gidiyor. Senin, terör örgütünün desteklediği bir partinin başındaki kişiyi cezaevinde ziyaret etmen niye? Ne işin var orada? Bunlar, 6-7 Ekim’de Diyarbakır’da benim 53 kardeşimi ‘Sokağa çıkın’ dediği zaman, sokağa çıkarak 53 kardeşimizi öldürenler değil mi? Peki böyle bir talimatı veren kişiyi sen cezaevinde niye ziyaret ediyorsun? * Dikkat edin bu şahıs, bölücü örgütün mensuplarına karşı alabildiğine nazik, alabildiğine ezik davranırken, Afrin’i terörden temizlemiş komutanımıza karşı ise o derece hoyratça hareket ediyor. Daha düne kadar ‘Biz, sırtımızı PYD/YPG’ye dayadık.’ diyerek devlete ve millete posta koyan terör sempatizanlarını baş tacı ederken, Türk ordusunun şerefli subaylarına dil uzatıyor. Bakınız şu ana kadar Bay Muharrem’in, Bay Kemal’in ağzından terörle mücadeleyi duydunuz mu? Zaten seçim bildirgelerinde de terörle mücadeleye yönelik doğru dürüst bir şey bulamazsınız. Ne bölücü terör örgütü ne FETÖ, ne diğer terör örgütleri yokmuş gibi davranıyorlar. Tam tersine seçim beyannameleri terör örgütlerinin söylemlerinden mülhem ifadelerle dolu. Bunlar Ankara’dan İstanbul’a terör örgütüyle bağlantılı olanlarla yürümedi mi? * 2. Ordu Komutanı Korgeneral İsmail Metin Temel’le Malatya’da geçen günlerde iftarda bir araya geldik, burada yaptığım konuşma tüm katılımcılarla birlikte İsmail Metin Paşa tarafından da alkışlandı. Beyefendi bundan rahatsız oldu, ‘sen bir siyasiyi alkışlayamazsın’ diyor. Bay Muharrem, ben ince değilim, dikkat et. Ben aynı zamanda Silahlı Kuvvetlerin Başkomutanıyım. Aramızda böye bir fark var, bunu da öğren. Orası da bir siyaset merkezi değil, TESK’in bir iftarını yapıyoruz bir otelde, ama cahil bunlar ya, cahil. * Anayasa’ya göre ben Başkomutanım. Dolayısıyla Afrin’e çıkmanın talimatını, emrini veren de benim. Bay Muharrem, sen değilsin. Sen dur bakalım, daha çırak bile değilsin. Anayasa’nın vermiş olduğu yetkiyi kullanmayacak mıyım, kullanırım ve attığımız adımları da buna göre attık. Onun için sen İsmail Metin Paşamıza o terbiye, edep dışı lafları edemezsin. Onun apoletlerini sökmek senin haddine mi, dur bakalım. Sana zaten benim milletim sandıktan icazet vermeyecek. Sen ondan sonra bakalım ne yapacaksın. Şöyle arkaya baka baka herhalde yola devam edersin. * Eli kanlı caniler için kullanmadığınız, kullanamadığınız ifadeleri Afrin’i terörden temizleyen kahramanlar için kullanıyorsunuz. Bu ne edep dışılıktır. Hataylı kardeşlerimin kurbanlarla, dualarla, gözyaşlarıyla Afrin’e uğurladığı kahramanlara hadsizlik, edepsizlik yapılıyor. Proje, eser, yatırım, vizyon desen zaten bunların hiçbiri yok.
kaynak: Erdoğan: Başkomutanım, anayasanın bana verdiği yetkiyi kullanmayacak mıyım? Kullanırım
Anadolu Ajansı, DHA, İHA tarafından geçilen tüm yerel haberler bölümünde Haberihbarhatti.com editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi olmadan otomatik olarak ajans kanallarından geldiği şekliyle yer almaktadır. Bu alanda yer alan haberlerin hepsinin hukuki muhatabı haberi geçen websiteleri ve ajanslardır.
Görüş, öneri ya da şikayetiniz paylaşmak isterseniz, İletişim Formunu doldurarak bize ulaştırabilirsiniz. En kısa sürede değerlendirip size geri döneceğiz.
Tüm gelişmelerden haberdar olmak için Facebook sayfamızı takip edin!
Kaynak: http://www.haberihbarhatti.com/2018/erdogan-baskomutanim-anayasanin-bana-verdigi-yetkiyi-kullanmayacak-miyim-kullanirim/5488/
0 notes