#barınağa
Explore tagged Tumblr posts
Text
O veteriner hekim anlatıyor: 'Köpek' bölümünden sonra atandığım 'kedi' bölümünde de kıyım vardı, izinli olduğum gün 48 kedi birden ölmüş ve benim nöbetime yazmışlar; kutuda unutulup açlıktan ölen hayvanlar var!
Beykoz Belediyesi Hayvan Barınağı'ndaki işine son verilen veteriner Hekim Ege Kabataş'a ulaşarak görüşme talep ettim. İddialarını kendisinden dinlemek, sosyal medyada gördüğüm görüntüleri bir de ondan öğrenmek istedim…
Cereyan eden ve özellikle de tekrarlanan her olayın, eylemin, gündelik ve hatta kişiler arası meselenin dahi politik olduğuna inanlardanım.
Sıklıkla beyan ettiğimiz kadına şiddet meselesinin tamamen siyasi olduğu da bu görüşe yerinde örneklerden biri.
Evrende canlılar hiyerarşisinin en tepe noktasında konumlanan insan ve yavrusunun yaşadığı suistimalleri bu görüşten kopararak değerlendiremeyeceğimiz gibi takdir ederseniz hiçbir ayrıcalığı, koruması olmayan 'hayvanlar'a çektirilen zulmü de yürütülen politikalardan ayıramayız.
Özellikle son yıllarda 'vahşice' işlenen hayvan katliamları özellikle de 'devlet eliyle' kurulmuş 'koruma evleri', yani barınaklarda yaşananlar gündemimizde.
Daha yeni Konya'da kafasına kürekle vurula vurula öldürülen köpeklerin görüntülerini hatırlayalım lütfen burada.
Ümraniye Belediyesi'nde yaşananlar da taze…
dailymotion
Gündemde hak ettiği yeri pek bulamayan 'barınak sorunu' aklımıza ilk olarak açlıktan kıvranarak ölen kedi-köpeklerin görüntüsünü getiriyor şüphesiz.
Benim de uzun zamandır takibimde olan, dikkatimi çeken, fakat bir türlü bahsetmeye sıra gelmeyen 'politik' sorunlardan biri…
Geçen hafta gündeme Beykoz Belediyesi Hayvan Rehabilitasyon Merkezi'nde yaşanan bir olay düştü. Bilmem belki çoğunuzun gözünden kaçtı.
Haberdeki iddiaya göre, merkezde çalışan bir veteriner hekim 'içeride' yaşananların görüntüsünü almış, bu görüntüler bir şekilde sosyal medyaya, hayvan haklarını konu eden sayfalara düşmüş ve bu durumdan haberdar olan hayvan hakları savunucuları iddialara konu olan barınağın girişinde ateş yakarak bekleme eylemine başlamışlardı.
Bu arada şu bilgiyi de hatırlatmam gerekir, söz konusu iddialara konu olan yerleşke, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bizzat kefil olduğu ve 'örnek gösterdiği' barınak olma özelliğinde bir kamu kuruluşu…
Haberi okuduktan sonra Beykoz'un ücra bir köşesinde yer alan ormanlık alana doğru yola çıktım. Temel amacım 'barınaklarda yaşananları' içeriden anlatan o kişiyle konuşmaktı.
Uzun ve karanlık orman yollarını aştıktan sonra büyüklüğüne şaşırdığım 'rehabilitasyon merkezi'ne ulaştım. Heybeti gerçekten de hizmetiyle alakalı bir iddia ortaya koyar gibiydi.
Kapısının önünde ateş yakmış nöbet tutan kalabalıkla biraz sohbet ettim. Anlattıklarına hiç şaşırmadım ama tabii olarak çok üzüldüm. Onlara şimdi bu yazıda değinmeyeceğim, zaten hayvan seven ve bu ülkede yaşayan herkesin vakıf olduğu sorunlardı…
Aradığım veteriner eylemde değildi ama kendisinin iletişim bilgilerine ulaştım ve bir görüşme talep ettim. İddialarını kendisinden dinlemek, sosyal medyada gördüğüm görüntüleri bir de ondan öğrenmek istedim.
27 yaşındaki veteriner hekim Ege Kabataş hâlihazırda Aksaray Üniversitesi'nde cerrahi yüksek lisansı yapan, idealist bir görüntü veren bir genç vatandaş. Mezun olduktan sonra özel sektörde veterinerlik yapmış, kendi veteriner kliniğini de açmış ama maddi olanaksızlıklar nedeniyle sürdürememiş.
İş ararken meslek büyüklerinin ve hocalarının da yönlendirmesiyle 'Beykoz Belediyesi'nin veteriner hekim aradığı'nı duyuran ilandan haberdar olmuş ve başvurmuş.
Kişisel bilgileri, adli sicil kaydı, güncel sağlık raporları ve diğer evrakı istendikten sonra iki ay süreyle 'incelemeye' tabi tutulmuş. İki ay sonra mülakata çağrılmış ve sicil kaydında yer alan 1000 TL'lik para cezasının ne olduğu sorulmuş. Sosyal medya üzerinden girdiği bir tartışma sonucu 'huzuru bozmak' suçlamasıyla para cezasına çarptırıldığını söylemiş.
Bu durumun işe alımında bir sorun yaratmayacağı, önemsiz bulunduğu kendisine beyan edildikten sonra işe başlamış. Ege Kabataş'a bir oryantasyon süreci tanınmış ve o süreçte çalışmak istediği alanı kendisinin seçmesi istenmiş. En elzem ve acil ihtiyacı 'köpek' bölümünde gözlemlediği için orayı seçmiş.
Barınaktaki denetime gösterilen direnç
Kafesler kapasite üzerinde (300'e yakın köpek tedavi bekliyor, 500'e yakın köpek doğal alanda beslenme ve temizlik hizmeti bekliyor) dolu, hasta ve ameliyatlı hayvanlar bir arada, açık yaralıların hijyenik ortamında ve tedavi sürecinde ciddi sorunlar tespit etmiş. Evrakın uyuşması ve talimatların uygulanmasıyla sistemli bir çalışma kurmaya odaklanmış.
"Çok emek verilmesi gereken bir sisteme dönüştü hem evraklar yazılacak hem beden gücü artacak tabii hemen huzursuzluklar, lobiler başladı" diye anlatıyor yaşadığı süreci.
Sadece tedaviye vakit ve emek harcamak değil, çalışma koşullarının değişmesine karşı oluşan dirençle de mücadele etmek gerekliliği baş gösteriyor. İşlerin artmasıyla içeride başlayan tartışmalar geceleri ev basmaya, mesai saatlerinde üzerine yürümeye kadar varıyor.
Oluşan baskılara rağmen işini yapmayanı, eksik yapanı tespit ediyor ve haklarında yasal işlem başlatmak istiyor. Her birini müdüre raporluyor.
Fakat kendisine karşı alınan tavırlar, gününde ve saatinde hayvanları beslememek veya temizlememek olarak geri dönüyor. Ve yönetim bu olaylara bir 'dur' demiyor. Dememe sebebini de 'belli bir yönetmelik olmaması' olarak gösteriyor.
O günlerde belediye 'kurban komisyonu'nda görevlendiriliyor Ege Kabataş. 40 işletmeyi denetliyor. Ve bu denetlemeler esnasında bazı işletmelerde tüberkülozlu hayvanların kurban eti olarak kesildiğini tespit ediyor.
"İmha ettirmek istedim hastalıklı organları, 'Bu etlerin de alıcısı var Afganlar'a satıyoruz, kendileri istiyorlar' dendi. Tabii kabul etmedim bu açıklamayı, fakat 'sen kim oluyorsun ya, ben senin müdürünü tanıyorum' denilerek üzerime yüründü ve gerilimin sonunda müdürün talimatıyla olay yerinden geri çekildim. Düşünebiliyor musunuz, o etler insan sağlığını tehdit ediyordu ama hiçbir yaptırım uygulamama izin verilmedi" diye anlatıyor yaşadıklarından sadece birini.
Bu olaydan sonra aldığı tüm görevleri, görev yerlerini ve yaşananları düşünmeye başlıyor Ege Kabataş:
"Yarın öbür gün yapmadığım, uygun bulmadığım bir eylemle ilişkilendirilebileceğimi düşündüm, bu olayla da her şeyi, görüntüleri de ekleyerek tutanak haline getirmem gerektiğine karar verdim."
Bu arada da barınakta sürekli bir 'hayvan kaybolması' durumu yaşanıyor. O hayvanlar nereye uçtu belirsiz! Hesabını soracak bir muhatap bile yok. Çünkü kimse hiçbir sorumluluğu üstlenmiyor.
"Köpek bölümünden alındım, kedi bölümünde de kıyım vardı!"
Kabataş, işe yeni alınan bir bakıcıya, kıdemli olanın, köpekleri göstererek "Baktın direniyor, basacaksın tekmeyi, kıracaksın ağzını yüzünü" diye eğitim verdiğini, Konya'da yaşananın da bu yaklaşımla meydana geldiğini anlatıyor. Ve her gördüğü uygunsuzluğu ifşa ediyor, usulsüzlüğe itiraz ediyor. Sonra aniden "Kedi bölümünde aksaklıklar yaşanmaya başlandı" denilerek 'köpek' bölümünden alınıyor. Diyor ki: "Sonra baktım kedi bölümünde kıyım var!"
Barınağa katarakt tedavisi, kısırlaştırma gibi basit operasyonlar için gelen kediler bile ölüyor. Tabii bu da hayvanları getirenlerde doğal tepkilere neden oluyor. Ege Kabataş kedi bölümünde de bir düzenlemeye gidiyor. "İşleyiş en az köpek bölümü kadar sorunluydu" diyor.
Ölü hayvanlar günlerce yaşayanlarla aynı kafeste kalmış, bunları tespit ediyor ve tedavi düzeni başlatıyor. İzinli olduğu günün ertesinde iş başı yaptığında tedavi sürecindeki 48 kedinin öldüğünü görüyor!
Öfkeleniyor. Evraka bakıyor; bir muayene, bir bulgu yok, sadece "ex" kararı var. Yasal uyutma işleminde T61 adlı bir ilaç kullanılıyor ama o ilaç envanterde dahi yok o gün. Yani bu 48 hayvan ne şekilde öldü-öldürüldü belirsiz.
Araştırınca bu ölümleri kendisinin nöbetine yazdıklarını öğrendiğini söylüyor. Ege Kabataş. "Bu olayla içeride yaşananları tespit etmeye, ilgililer hakkında tutanak tutmak için ve olay yeri tespiti için fotoğrafları çekmeye başladım. Daha sonra beni suçladılar ama ben görüntüleri yaymak için değil, sorunların üzerine gidip çözmek için çekmiştim. Zaten kurum bilgisayarında da tutanaklar ve tutanaklara iliştirilmiş söz konusu görüntüler mevcuttu" diye anlatıyor süreci.
"Kutuda unutulup açlıktan ölen hayvanlar var…"
Bir gün geliyor 19 hayvan kayıp, diğer gün 6… Ne oldu bu hayvanlara kimse bilmiyor. Kimse cevap vermiyor. "Kutuyla gelmiş ve kutuda unutulup açlıktan ölen hayvanlar var ve ben sorumlu veteriner hekimim ama kimseye hesabını soramıyorum, düşünsenize" diyor Ege Kabataş. Ve bu olayları araştırmaya, hayvanı sokaktan alan arabaya kadar tespite başlıyor.
Sorumlusunu buluyor ve savunmasını istiyor, tutanaklar hazırlıyor. Çok kısa bir süre sonra da "Hakkınızda yapılan inceleme sonucu sicil kaydınızda bir suç tespit edildi ve işinize son veriyoruz" denerek binadan ve özel olarak da kayıtlara erişim şansından uzaklaştırılıyor.
Bu süreçten sonra AK Parti MKYK üyelerine, Beykoz Belediye Başkanı'na, AK Parti teşkilatına ulaştırıyor derlediği bilgileri, yaşananları anlatıyor ama karşısında konuyla ilgilenen birini bulamadığını söylüyor.
Son olarak Türkiye Veteriner Hekimleri Birliği Başkanı Prof. Dr. Murat Aslan'a anlatıyor konuyu. Yaşananların korkunç olduğunu, üzüldüğünü söylediğini, ancak karşılık bulamadığını belirtiyor.
"O ana kadar haklı olduğumu, işime geri dönmem, usulsüzlükleri takip etmem ve son vermem gerektiğini düşünerek hareket ediyordum. O noktada anladım ki zaten istenmeyen şey benim bu gidişe izin vermiyor oluşum, değiştirmek istiyor oluşumdu" diyor.
Ve o süreçte, yine aynı barınakta daha önce çalışmış başka bir personelin de benzer sorunlar yaşadığını, "Çamaşır suyuyla hayvanları öldürüyorlar" iddiasında bulunarak yasal süreç başlattığını öğreniyor. Ege Kabataş da, elde ettiği bilgiler ve görüntülerle birlikte o dosyaya eklettiriyor kendini.
Ama tabii bizim görmeye ve duymaya, hatta yaşamaya aşina olduğumuz bir süreçle de hemen karşı karşıya kalıyor. "Örgütle beraber hareket ederek halkı kin ve nefrete teşvik etme" suçundan hakkında dava açılıyor. Beş yıl hapis cezası talebiyle yargılanması isteniyor. Yasal süreç dışında da, hayvan severlere 'uyuşturucu kullanıyordu' türünde itibar saldırıları süreci başlıyor.
Peki diyorum, mesleğe devam etmek istiyor musun, yoksa tamamdır uğraşamam mı diyorsun?
"Aksine" diye cevap veriyor, "Elbette mesleğimde ısrarcıyım. Veterinerlik alanında, özellikle de barınaklar konusunda büyük bir değişim gerekiyor, sivil toplum kuruluşlarının devrede olması gerekiyor."
Ve ekliyor:
"Barınak müdürü, teknisyenlere kadar herkesin altında son model arabalar, özel şoförler var, bunların incelenmesi, maaşlar belliyken nasıl bu yüksek koşulların oluşabildiğine bakılması gerekiyor. Barınaklarla alakalı sene sonu değerlendirmelerinde sadece o sene o barınakta karşılanan talepleri değerlendirilecekler. '30 bin talep gerçekleştirdik' denecek, büyük başarı! 30 bin hayvan toplanmış evet, ama sadece topal diye merkeze getirilen, tedavi bekleyen hayvan bile uyutulmuş, tabii kimse işin bu kısımlarıyla ilgilenmeyecek. Ve ilgilenmediği sürece de bu çark böyle sürecek…"
Ben de üzerine bir laf ilave etmek istemiyorum açıkçası..
Hikâye kendini yeteri kadar güçlü ortaya koyuyor!
#5199uYaşat
#5199Uygula
#KatilBelediyeler
#TrtHaberBoykot
#TrtdeKatliamVar
#KarstaKatliamVar
#AğrıdaKatliamVar
#BarınakGerçekleri
#SivastaKatliamVar
#BelediyeGerçekleri
#BarınaktaÖlüyoruz
#KonyadaKatliamVar
#GebzedeKatliamVar
#KısırlaştırAşılatYaşat
#MamaktaKatliamVar
#TürkiyedeKatliamVar
#AnkaradaKatliamVar
#BeykozdaKatliamVar
#BarınaklarÖlümKampı
#6ıncıMaddeyiKaldırma
#DilovasındaKatliamVar
#BergamadaKatliamVar
#TrtKatliamaOrtakOlma
#AykırıToplamayıDurdur
#ÜmraniyedeKatliamVar
#BarınaklardaKatliamVar
#ArnvutköydeKatliamVar
#6ıncıMaddeyeDokunma
#HayvanaBelediyeVahşeti
#KatliamVarSusmaTürkiye
#BarınakDeğilÖlümKampı
#AzerbaycandaKatliamVar
#KısırlaştırAşılatYerineBırak
#6ıncıMaddeKırmızıÇizgimiz
#TümBarınaklardaKatliamVar
#TürkiyedeHayvanKatliamıVar
#SokakHayvanlarıSahipsizDeğil
#ÜlkedeHayvanlaraSoykırımVar
#ÖrnekBarınakBeykozdaKatliam
#türkiye#burası türkiye#türk insanı#türk milleti#türk halkı#istanbul#beykoz#ümraniye#belediye#belediyeler#belediyesi#belediyecilik#belediyelerden#barınak#barınakta#barınağı#barınağa#hayvan#hayvanlar#hayvanlara#hayvansever#sokak hayvanları#sokakkedisi#sokak kedisi#sokakköpekleri#katliam#eziyet#işkence#yaşam hakkı
3 notes
·
View notes
Text
Arkadaşlar açıkçası sırf bu gönderiyi atabilmek için hesap oluşturdum. Evimde dört tane can var. 3 aylıklar. Bu zamana kadar ailemi ikna edip tutmayı başardım fakat artık sürekli kavga ediyoruz istemiyorlar barınağa vereceklerinden bahsediyorlar. Fakat barınakların ne halde olduğunu hepimiz biliyoruz. İlgilenen olursa İstanbul içi sahiplendirmek istiyorum. Nolur yardımcı olun. Beyaz olanlar dişi siyahlar erkek. Kuru mama da yiyebiliyorlar kum eğitimleri de var ve anne sütü ile büyüdüler. Hem çok insana alışıklar hem de çok oyuncular. Lütfen şu çocuklara yuva bulalım. Tekrar paylaşım yaparsanız çok mutlu olurum.
-İstanbul içi olması ve takip şartıyla sahiplendirmek istiyorum.-
340 notes
·
View notes
Text
Erkek kardeşler barınağa toplansın. (Gülüşümün kusuruna bakmayın)
#kesfet#writers on tumblr#sözler#music#geceye bir söz bırak#alıntı#tumblr girls#alınti#kitap#kesfetol
78 notes
·
View notes
Text
British, beyaz, gözleri Ankara kedisi gibi olan her türlü dezavantaja sahip bir kediyi barınağa terk etmişler. Arkadaşlar aranızda onu çok sevecek, evladı görecek biri var mı?
Dişi, kısırlaştırılmış 2 yaşında filan. Fotisini de ekleyeyim. (İstanbul)
Çok üzüldüm, umarım biri çıkar.
54 notes
·
View notes
Text
sokaklarda dolaşıyor, bir sinemaya giriyorsun; sokaklarda dolaşıyor, bir kafeye giriyorsun; sokaklarda dolaşıyor, trenlere bakıyorsun; sokaklarda dolaşıyor, daha yeni izlediğin bir filme benzeyen başka bir filmi gördüğün bir sinemaya giriyorsun, dışarı çıkıyor; fazla ışıklandırılmış sokaklarda dolaşıyorsun. odana geri dönüyor, üzerindekileri çıkarıyorsun. çarşafların arasına giriyor, ışığı söndürüyor, gözlerini kapatıyorsun. i̇şte çabucak soyunan hayali kadınların etrafında toplanma vakti. daha önce yüz kez okuduğun kitapları tekrar okuyup bıkma vaktin. gözüne uyku girmeden bir sağa bir sola dönme vaktin geldi. gözlerini karanlıkta fal taşı gibi açıp bir küllük, bir kibrit kutusu, son bir sigara bulabilmek için döşeğinin bacağını elinle yoklayıp üzerine yapışan mutsuzluğunu sakince ölçüp biçme vaktin geldi. gece uyanıyorsun. sokaklarda geziniyorsun, gidip bar taburelerine oturuyor ve kapanana kadar, saatlerce önünde bir bardak birayla ya da koyu kahveyle ya da bir kadeh kırmızı şarapla orada duruyorsun. yalnız ve ipsiz sapsızsın. ıssız caddelerde yürüyor, bodur ağaçların, boyası dökülen duvarların, karanlık sundurmaların yanından geçiyorsun. şehrin sonsuz çirkinliğinde kayboluyorsun. tek görebildiğin yıllar önce kuruyan çeşmeler, viran olmuş kiliseler, bitap düşmüş yarım kalan inşaatlar, solgun duvarlar, parmaklıkları seni hapseden parklar, kanalizasyon ağızlarında oluşan bataklıklar, fabrikaların devasa kapıları. meydanlarda ya da bulvarlarda sabırsız kalabalıklar, gözlerini cennete doğru çeviriyor.
mutsuzluk, üzerine çökmedi. neredeyse usulca sokuldu sana. titizlikle girdi hayatına, hareketlerine, saatlerine, odana. tavanındaki çatlakları, kırık aynanda gördüğün yüzündeki çizgileri, iskambil desteni eline geçirdi. bir hırsız gibi musluğundan damlayan suya sızdı. tuzak, bazen neredeyse seni neşelendiren, kibirlendiren, coşturan o duyguydu; tek ihtiyacının şehir, taşları ve sokakları, seni sürükleyen kalabalıklar olduğunu zannediyordun. tek ihtiyacının mahalle sinemanızda önden bir koltuk olduğunu, sadece odana, o barınağa, o kafese ihtiyacın olduğunu sanıyordun. elli iki kağıdı bir kez daha dağıtıyorsun döşeğinin üzerinde. güçlerin terk etti seni. tuzak: anlaşılmaz olmanın, dış dünyaya bir şey sunmamanın, her şeyi algılayan ama hafızasında tutmayan, yalnızca önüne bakan iki gözle erişilemez şekilde sürüklenmenin tehlikeli illüzyonu. bir şey hatırlamayan, bir şeyden korkmayan. ama çıkış yok, mucize yok, gerçekler yok. ayırıyorsun asları elli iki kağıdın içinden. aynı hareketleri, hiçbir yere varmayan aynı yolculukları kaç kere tekrarladın? fakirhanenden, budala sabrından, yanlışa mahal vermeden seni her seferinde en başa döndüren binbir dolambaçlı yoldan başka sığınacak yerin kalmadı. parktan müzeye, kafeden sinemaya, denizin doldurulan kısmından bahçeye; istasyonların bekleme salonları, büyük otellerin lobileri, süpermarketler, kitapçılar, metronun koridorları, ağaçlar, taşlar, su, bulutlar, kum, kiremit, ışık, rüzgar, yağmur: aslolan yalnızlık: ne yaparsan yap, nereye gidersen git, gördüğün hiçbir şeyin önemi yok. yaptığın her şey boşu boşuna. aradığın hiçbir şey gerçek değil. tek var olan yalnızlık, her karşına çıkışında kendinle yüzleşiyorsun. konuşmayı kestin ve sadece sessizlik cevap verdi sana. ama o kelimeleri, boğazına dizilen o binlerce, o milyonlarca kelimeyi, boş lafları, sevinç göz yaşlarını, aşk fısıltılarını, aptalca gülüşmeleri bir daha nereden bulacaksın? artık sessizliğin dehşetinde yaşıyorsun. ama en sessiz sen değil miydin zaten?
canavarlar girdi hayatına. fareler, türdeşlerin, biraderlerin. onlarca, yüzlerce, binlerce canavar. bilinçaltından gelen işaretlerle, şüphe çeken gidişlerinden, sessizliklerinden, seninkiyle karşılaşınca başka yere çevrilen kurnaz, çekingen, korkak gözlerinden tanıyorsun onları. iğrenç odalarının tavan arası pencerelerinde gece yarısı olmasına rağmen ışık yanıyor. ayak sesleri yankılanıyor. ama yaşı olmayan bu yüzlerin, bu kırılgan ve çelimsiz çehrelerin, bu kambur, gri sırtlıların sana ne kadar yakın olduğunu hissedebiliyor, gölgelerini takip ediyor, gölgeleri oluyor, saklandıkları o küçük deliklere gidiyorsun; sığınakların, mabetlerin onlarınkilerle aynı: dezenfektan kokulu mahalle sinemaları, meydanlar, müzeler, kafeler, istasyonlar, metro, sebze-meyve halleri, senin gibi parkların banklarında oturup kumun üzerine aynı bozuk çemberi bir çizip bir silen umutsuz yığınlar, çöp kutularındaki gazetelerin okurları. çemberleri aynı seninki gibi beyhude, aynı seninki gibi ağır. metrodaki haritaların önünde senin gibi duraklıyorlar. senin gibi çöreklerini yiyorlar nehrin kenarındaki banklarda. yerinden edilenler, dışlananlar, sürgün yiyenler, yürürken duvarlara sürtünüyor, gözleri önlerine bakıyor ve omuzları düşüyor. savaşta kaybedenlerin, topu dikenlerin, bezgin hareketleriyle duvar cephelerine tutunuyorlar. onları takip ediyor, izliyor, onlardan nefret ediyorsun.
tavan arasındaki canavarlar, kokuşmuş pazar yerlerinde terlikleriyle sürtüne sürtüne yürüyen canavarlar, ölü balık gözlü canavarlar, robot gibi yürüyen canavarlar, boş boş konuşan canavarlar, onlarla omuz omuzasın, birlikte yürüyorsun, aralarından kendine bir yol buluyorsun: uyurgezerler, yaşlılar, berelerini kulaklarına kadar indiren sağır ve dilsizler, ayyaşlar, boğazlarını temizleyip kasılmalarını kontrol etmeye çalışan bunaklar, büyük şehirde kaybolan köylüler, dullar, sinsiler, eski topraklar sana geldiler. kolundan tuttular seni. kendi şehrinde kaybolmuş bir yabancı olduğun için sadece diğer yabancılarla görüşebilirmişsin gibi. yalnız olduğun için, üzerine gelen diğer yalnızları takip etmeliymişsin gibi. o hiç konuşmayanlar, kendi kendine konuşanlar, yaşlı kaçıklar, ayyaşlar, sürgün yiyenler. ceketinin etekleri yapışıyor, nefeslerini yüzüne veriyorlar. o güzel gülümsemeleriyle, ellerindeki kitapçıklarıyla, bayraklarıyla sana yanaşıyorlar.
büyük davaların zavallı savaşçıları, arkadaşları için para toplayan hüzünlü şarkıcılar, tabak altlığı satan sömürülmüş yetimler, hayvanları koruyan sıska dullar, sana yaklaşanlar, seni alıkoyanlar, sana pençesini geçirenler, o iyi niyetli gerçeklerini gözüne sokanlar, ebedi sorularını, hayır işlerini, kendi bildiklerini yüzüne tüküren herkes, taşıdıkları pankartlarla dünyayı kurtaracak olan imanlı insanlar, soluk benizliler, yakası yıpranmışlar, sana hayatını anlatan, hapishanede, tımarhanede, hastanede geçen günlerini anlatan kekemeler, hecelemeyi bir düzene oturtmaya çalışan eski öğretmenler, stratejistler, su falcıları, üfürükçüler, aydınlananlar, takıntılarıyla yaşayan herkes, kaybedenler, yorgun düşenler, barmenlerin dalga geçmek için sonuna kadar doldurduğu kadehlerini dudaklarına götüremeyen zararsız canavarlar, ve onlardan da beter olanlar, kendini beğenmişler, çok bilmişler, benciller, bildiğini sananlar, şişmanlar ve hep genç kalanlar, sütçüler ve süslü püslüler, sefahat düşkünü alemciler, kokuşmuş zenginler, aptal piç kuruları.
haklılıklarından aldıkları güçle senden açıklama bekleyen, tanıklık etmeni isteyenler, geniş aileli, çocukları ve köpekleri de canavar olan canavar aileleri, trafik ışıklarında sıkışan binlerce canavar, bıyıklı, yelekli, askılı canavarlar, berbat anıtların önünde dağılan bir otobüs dolusu canavar, pazar kıyafetlerini giyen canavarlar, canavar kalabalık. başıboş dolaşıyorsun ama kalabalık sürüklemiyor. gece korumuyor artık seni. hâlâ ileri doğru, yorulmadan, ölümsüz olarak yürüyorsun. arıyor, bekliyorsun. fosilleşmiş şehirde dolaşıyor, yenilenmiş bina cephelerinin el değmemiş beyaz taşları, put gibi duran çöp tenekeleri, bir zamanlar kapıcıların oturduğu boş koltuklar: hayalet şehirde dolaşıyorsun, bitap düşmüş apartmanların terk edilmiş iskeleleri, sis ve yağmurda sürüklenen köprüler, kokuşmuş, çirkin, itici şehir, mutsuz şehir, mutsuz sokaklardaki mutsuz ışıklar, mutsuz müzikhollerdeki mutsuz palyaçolar, mutsuz sinemaların önündeki mutsuz kuyruklar, mutsuz mağazalardaki mutsuz mobilyalar, karanlık istasyonlar, kışlalar, ambarlar, sahil boyunca sıralanan kasvetli barlar, gürültülü ya da terk edilmiş şehir, solgun ya da isterik şehir, virane, harap, kirli şehir, engellerle, demir parmaklıklarla, çitlerle çevrili şehir, toplu mezarların şehri, kokuşmuş sebze halleri, şehrin göbeğindeki varoş mahallesi, polisler ortaya çıktığında bulvarların dayanılmazlaşan korkunçluğu.
hücresindeki bir mahkum, bir deli gibi, labirentinden çıkış yolu arayan bir fare gibi şehir boyunca yürüyorsun. açlıktan kırılan bir adam gibi, adresi olmayan bir mektubu ileten bir postacı gibi artık kaçacak yerin kalmadı. korkuyorsun. her şeyin durmasını bekliyorsun; yağmurun, zamanın, trafiğin, hayatın, insanların, dünyanın, her şeyin çökmesini bekliyorsun; duvarların, kulelerin, zeminin ve tavanın, erkekler ve kadınların, yaşlılar ve çocukların, köpeklerin, atların, kuşların, felç geçirip, vebaya yakalanıp yıkılmalarını; mermerin param parça olmasını, odunun toz haline gelmesini, evlerin çıt çıkarmadan yıkılmasını, tufan gibi yağmurların, tabloların boyasını dökmesini, yüz yıllık gardıropların ahşap bölmelerinden ayrılmasını, kumaşların paramparça olmasını, gazetelerin mürekkebinin akmasını, alev alev yanan ateşin merdivenleri kül etmesini, sokakların ortadan ikiye ayrılarak kanalizasyonlardan oluşan labirenti ortaya çıkarmasını, sis ve pusun şehri ele geçirmesini bekliyorsun.
ölmedin, daha bilgili birisi de olmadın. gözlerin, güneşin yakıcı ışınlarına maruz kalmadı. yeteneksiz, iki yaşlı aktör, seni almaya gelmediler. sana sıkı sıkı sarılıp diğer hepsine diz çöktürmeden birisini yıkamayacakları bir üçlü oluşturmadılar seninle. merhametli yanardağlar sana dikkat etmedi. annen yeni elbiselerini katlamadı. deneyimin gerçekliğiyle milyonuncu kez karşılaşıp ırkının yaratılmamış bilincini dövmeyeceksin ruhunun örsünde. ne büyüklerinin, ne de eski ustaların bir faydası dokunmayacak sana. yalnızlığın sana bir şey öğretmediğinden, kayıtsızlığın sana bir şey öğretmediğinden başka hiçbir şey öğrenmedin: yalnızdın ve dünyayla arandaki tüm köprüleri yıkmak istiyordun. ama sen öyle önemsiz bir noktayken dünya o kadar uzun bir sözcük ki: binaların, vitrinlerin, parkların ve rıhtımların önünde kilometrelerce yürümekten başka bir şey yapmadın. kayıtsızlık beyhude. i̇nkarın beyhude. tarafsızlığının bir anlamı yok. sadece oradan geçtiğini, caddede yürüdüğünü, şehirde turladığını, kalabalıkları takip ettiğini, gölgelerin ve çatlakların oyunlarına daldığını sanıyorsun. ama hiçbir şey olmadı: ne bir mucize ne de bir patlama.
her geçen gün, sabrın giderek tükendi. zamanın durması gerekiyordu ancak kimse zamanla mücadele edecek cesareti bulamadı. hile yapmış, birkaç zerre, birkaç saniye kazanmış olabilirsin: ama musluktan tahmin edilebilir şekilde damlayan su, saatleri, dakikaları, günleri ve mevsimleri hesaplamayı asla bırakmadılar. uzun süre kendine mabetler kurup, yıktın: düzen ya da eylemsizlik, sürüklenme ya da uyuma, gece devriyeleri, tarafsız anlar, gölge ve ışığın kaçışı. kendini kandırmayı, kendini uyuşturmayı bir süre daha devam ettirebilirdin. ama oyun bitti. dünya yerinden oynamadı ve sen de değişmedin. kayıtsızlık, kayda değer bir değişiklik yaratmadı sende. ölü değilsin. deli değilsin. üzerinde dolaşan bir musibet yok. seni bekleyen hiçbir bela yok. tepende uçan, kem gözlü bir karga yok. sabah, öğlen ve akşam karaciğerine yumulmak gibi hazmı güç bir görev, hiçbir akbabaya verilmedi. kimse suçlamıyor seni, bir suç da işlemedin zaten. her şeyi izleyen zaman, sana rağmen çözümünü sundu. cevapları bilen zaman, akmaya devam etti. yine böyle bir gün, biraz daha geç, biraz daha erken, her şey en baştan başlıyor, her şey en baştan başlıyor ve devam ediyor.
hayal gören bir adam gibi konuşmayı kes. bak! onlara bak. nehir kenarındaki, rıhtım boyundaki, yağmurda ıslanan kaldırımlardaki binlerce ve binlerce sessiz nöbetçi, okyanus hayallerine dalarak deniz serpintisini, setleri aşan dalgaları, deniz kuşlarının tiz çığlıklarını bekliyor fani insanlar. dünyanın isimsiz kahramanı değilsin sen, tarihin, üzerinde hükmünü yitirdiği kişi, yağmurun yağışını artık hissetmeyen, gecenin gelişini göremeyen adam değilsin. ulaşılmaz, saydam, şeffaf değilsin artık. korkuyorsun. bekliyorsun. yağmurun dinmesini bekliyorsun.
276 notes
·
View notes
Text
vagonda muhteşem bir gerginlik var. 'muhteşem' kelimesini yerli yersiz kullanman onun kıymetini düşürüyor biliyor musun? ama gerçekten muhteşem bir gerginlik var, tarif etmek için başka bir kelime gelmiyor aklıma. tam karşımda genç bir kadın oturuyor. bir kürk giymiş. bir kürk. kürk giymiş bir kadın. vagonda muhteşem bir gerginliğe yol açıyor. yok canım, gerçek değildir elbette diyor kapının önündeki oğlan, kız, sanırım gerçek diyor. böyle şeyler kaldı mı ya.. diye soruyor başkası. çok rüküş. resmen görgüsüzlük. gerçek olduğunu sanmıyorum. sanırım gerçek... mırıldanmalar sönüyor. bu genç kadınla karşılıklı oturuyor ve birbirimizi duyabiliyoruz. bu yaptığınız hayli abartılı değil mi? diyorum. üstelik bu zamanda. yani bu üzerinizdeki kimin kürküydü acaba? kimsenin değil, ben satın aldım diyor. hayır, bir hayvanın kürküydü sonuçta, bu hayvandan birisi diye bahsetmemiz için ona bir insanın isim vermesi şart değildir ya... kimsenin değildi ve benim oldu diyor. içinden böyle fısıldıyor, ben de duyabiliyorum. kapının önündeki oğlanın yanındaki kız, duydun mu? diyor. kimsenin değildi ve sonra benim oldu. sen de böyle değil miydin? ne diyorsun anlamıyorum diyor oğlan. ben bir mağazaya gidip alınabilecek bir kürk değilim. metro bir sonraki istasyona yaklaşıyor. yaklaşırken yavaşlıyor. bu yavaşlama ile sanki pencereleri açık bir arabadaymışız gibi vagonun içinde bir rüzgar beliriyor. insanlar üşüyor, kürklü kadın kürkünün yakalarını yukarı kaldırıyor, bana gülümsüyor. görüyorsun, ben her şeye hazırlıklıyım diyor. hey! diyorum- sözümü kesiyor. biliyorsun. birazdan istasyonu ve bu vagonu vahşi hayvanlar istila ettiğinde beni kendilerinden biri diye düşünecekler ve sizleri afiyetle yiyecek ya da yavrularını beslemek üzere yuvalarına çekiştirecekler. bu bahsettiğiniz çok rahatsız edici bir görüntü diyorum. metro duruyor, kapının önünde bekleyen oğlan ve kız indiler. kız yürürken omzunun üstünden geriye bakıyor. gri tulumlu bir adam vagona giriyor. kapılar kapanıyor. omzunun üstünden geriye bakan kızın bakışı kapanan kapıya çarpıyor ve o daracık aralıktan rayların üzerine düşüyor. gördün değil mi? diyor yanımdaki adam. raylara düştü. birazdan üstünden geçeceğiz ve hiç varolmamış gibi davranacağız. iç çekiyorum... sadece iki durak süresince bu olan biten bana yer altında zamanın başka bir hızda geçtiğini düşündürüyor - bunu duyan olmuyor. vagona binen gri tulumlu adamın elinde bir sopa var, sopanın ucunda daire şeklinde bir ip. sopanın ve ipin ne işe yaradığını merak ediyorum. sokak köpeklerini toplayanlardan bu- diyor yanımdaki adam. -sanırım- yıldırım hızıyla kürklü kadına bakıyorum. bembeyaz kesilmiş ve alnında damlacıklar belirmiş. vagondaki insanların gri tulumlu adamdan yana bir duruşları var artık. kürklü kadın kürklü bir hayvanı taklit ediyor ve böylece bir vahşi hayvan istilasında hayatta kalmayı planlıyorsa.. şimdi de başına gelecekleri hakediyor diyorlar. kadın bembeyaz, hareketsiz ama hala birbirimizi duyabiliyoruz. sizi eve götürebilirim diyorum? bir barınağa bırakılmanızı istemem. üstelik dilerseniz yolda kaçabilirsiniz de, sizi yakalamaya çalışmam. ama beni bekleyenler var diyor, işlerin böyle olacağına ihtimal vermemiştim.. . sadece bu muhteşem bir kürk ve bu kürk benim olmalı diye düşünmüştüm. kürk sizin diyorum. kürk sizin. ve burada bu vagondaki herkes varlığımızı sizin o vitrinin önündeki kararınıza borçluyuz. gri tulumlu adam şapkasını çıkarıyor, sopasını yere bırakıyor. bakın diyorum, belki de sizinle barışmak istiyor. metro yavaşlıyor, aynı rüzgar yeniden beliriyor. barışmak mı, emin değilim, riske atamayız, beni eve götürün diyor kürklü kadın. yolda kaçıp kaçmamak hakkında düşüneceğim.
26 notes
·
View notes
Text
sen ne yap biliyor musun bak şeye git, barınağa git. bak orada kamyonla hayvan var; ne bileyim bi’ tas mama koy önlerine, sırtlarını sıvazla falan. onlara da iyi gelir, sana da iyi gelir. şimdi yazık o yavrucakların senin sevgine, merhametine ihtiyacı var da; aksi gibi benim yok
10 notes
·
View notes
Text
Bir adet seçim bildirgesi
🤣😂😉
* Hamilelik 9 aydan 4 aya indirilecek.
* Avrupa Birliği bize girecek.
* Ekonomi, simit ve çayla kıyaslanacak.
* Hayat bayram olacak.
* Halkı cumhurbaşkanı seçecek.
* Çöller, kutup ayılarından arındırılacak.
* Dolardan, 6 sıfır atılacak.
* Tüm köylere trafik lambası konulacak.
* Eşek, sudan koşarak gelecek.
* Barınak olmayacak,
sokak hayvanlarını sevmeyenler barınağa kapatılacak.
* Çitlediğiniz çiğdemlerin hiçbiri acı çıkmayacak.
* Denizliye Deniz gelecek.
* Beyazlar daha beyaz,
renkliler ilk günkü gibi pırıl pırıl olacak.
* Matematik dersleri kolaylaştırılacak,
tüm denklemler birinci dereceden bir bilinmeyenli olacak.
* Basamakta durulacak, otomatik kapı çarpmayacak.
* Erkekler de çocuk doğurabilecek.
* El elin eşeğini türkü çağırarak aramayacak.
* Yalandan kim ölmüş, lafı kaldırılacak.
* 1 litre mazot alana 5 TL para verilecek.
* Sadece çarşamba günleri çalışılacak.
* Rio karnavalı, Türkiyede düzenlenecek.
* 3 korner, 1 penaltı olacak.
* Parti liderleri geri gelmemek üzere Antartikaya gönderilecek.
* Çorapların teki makinede kaybolmayacak.
* Düğünlerde zorla halaya kaldırmak yasaklanacak.
* Neşe'nin kepek sorununa müdahale edilecek.
* Arabayı yıkattığınız gün, yağmur yağmayacak.
* Dışardan alınan borçlar inkar edilecek.
* Para vermeden de düdük çalınabilecek.
* Sigara, zararsız olacak.
* Tüm vatandaşlar, istedikleri ideal kilolarına ulaştırılacak.
* Eve tellak gelecek, her hafta vatandaşın sırtını keseleyecek.
* Tuttuğunuz altın olacak.
* Yazlar ılık ve yağışlı, kışlar kurak olacak.
* Günler 28 saat olacak. Artık, 4 saat fazla uyunacak.
* Pi sayısı bundan sonra 3 olacak,
kalan 0,14 fakire fukaraya dağıtılacak...
10 notes
·
View notes
Text
Konyada yaşanan olaydan ötürü kendime gelmeye çalışıyorum.
Cumhurbaşkanımız açıklama yaptı ama içimizi soğutmadı. Soğutmadı. net.
Oradaki iki kişi mi sadece ? münferit bir olay mı ? Peki ya öyleyse neden diğer barınak görevlileri orda sadece bakıyor birşey yapmıyorlardı? Sırada ölmek için bekleyen o köpeklere ne yaptınız? sokakta neden köpekler yok artık? Barınak mı rehabilite merkezi mi? Neden küpeli köpekleride alıyorsunuz? neden veteriner hekim ve Nevzat Demirci(yanlış hatırlıyor olabilirim ismi barınak müdürü) neden tutuklanmadı? O barınağa neden kepçelerle bir sürü görevli girdi? Neden poşetlere bağlanarak toplanıyor o kediler?! Allah kahretsin demek istemiyorum yemin ederim inançlarım değerlerim okuduğum şu eserler yüzüsuyuhürmetine sabrediyorum, Allaha olan inancımdan dolayı delirmiyorum ''her gecenin bir sabahınıda yaratır Rabbim '' diyorum. Ama artık gerçek bir açıklama bekliyorum !
7 notes
·
View notes
Text
Lilo ve Stitch
Lilo ve Stitch
Filmin konusu annesiyle babasını kaybetmiş ve ablası ile yalınız yaşayan küçük bir kızın tek dileği olan en iyi melekle arkadaş olmak istemesini anlatır.
Film 2002 yılında Walt Disney Pictures tarafından yapılmıştır. Yönetmenliğini Dean Deblois ve Chris Sanders yapmıştır. Filmin senaryosu karanlık bir tondaydı ve Lilo' nun annesi trafik kazasında hayatını kaybediyordu. Ancak daha sonra senaryo değiştirildi ve hikaye çocuk dostu hale getirildi. Filmde Elvis Presley' in şarkıları da yer almaktadır çünkü Lilo Elvis' in büyük bir hayranıdır. Ayrıca filmin soundtrack albümünde Mark Keali' i Ho' omalu and the Kamehameha Schools Children' s Chorus tarafından seslendirilen geleneksel Hawaii şarkıları da bulunmaktadır. Animasyon filmine ek olarak ''Lilo & Stitch: The Series'' adlı televizyon dizisi yayınlanmıştır. Dizi 3 sezon boyunca devam etmiş ve toplam 65 bölüm yayınlanmıştır.
Film dünya genelinde yaklaşık 273 milyon dolar hasılat elde etti. Filmin yapımcıları Hawaii kültürüne saygı göstermek için hikayeyi bu adalarda işlediler. Bu nedenle filmin çoğu sahnesinin arka planında tropikal manzaralar yer alır. Lilo karakterinin adı aslında ''Lilou'' düşünülmüştü ama yönetmenlerin kulağına ''Lilo'' daha hoş geldiği için değiştirildi. Filmde yer alan Elvis Presley' in şarkısı ''Burning Love'' , Amerikan Billboard Hot 100 listesine girmiş ve büyük bir popülerlik kazanmıştır.
youtube
Filmin yapımında kullanılan 3D animasyon teknolojisi o dönem oldukça yenilikçi ve ilericiydi. Bu nedenle film, hem görsel olarak etkileyici hem de teknik açıdan başarılı bir yapım olarak değerlendirilir.
Filmin ana karakterleri:
Lilo Pelekai: Küçük kız, kardeşi Nani ile birlikte yaşayan yalnız bir kızdır. Elvis Presley' e olan hayranlığı ile tanınan Lilo, sadece gerçek arkadaşına ihtiyaç duyar.
Stitch( Deney 626): Uzaydan kaçarak Hawaii' ye gelmiş bir uzaylı yaratıktır. Başlangıçta Lilo ile arkadaşlık yapmak için değil de peşindeki uzaylılardan korunmak için ona yaklaşmıştır ama daha sonra Lilo ile gerçekten dost olurlar.
Nani Pelekai: Lilo' nun ablasıdır ve ailenin geçimini sağlamak için çalışan tek kişidir. Ancak işler yolunda gitmez ve Nani ve Liloyu kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalır.
David Kawena: Nani' nin erkek arkadaşıdır ve turistlik turlar düzenleyen bir şirkette çalışmaktadır.
Cobra Bubbles: Bir CIA ajanı olan Cobra Bubbles, Stitch' i yakalamaya çalışan insanlar arasındadır.
Filmin yan karakterleri:
Jumba Jookiba: Çılgın uzaylı bilim adamıdır, denek 626' yı o yaratmıştır.
Pleakley: Birleşik Galaktik Federasyonda çalışmaktadır. Jumba ile Stitch' in peşine düşer.
Captain Gantu: Birleşik Galaktik Federasyonda binbaşıdır ve Stitch' i yakalamaya çalışır.
SPOİLER İÇEREN KISIM
Filmin en başında Jumba deney 626' ya hayat vermiştir, tam o sırada yasa dışı deneyler yaptığı için Birleşik Galaktik Federasyonu Jumba ve deney 626' yı tutuklarlar. General denek 626' ya iyi olduğunu kanıtlamasını ister ama 626 kötü olduğunu kanıtlar, onu yüksek güvenlikli bir hücreye kapatırlar. Deney 626 zekası sayesinde hücreden kaçar ve polis aracını çalıp dünyaya Hawaii' ye düşer. General onu yakalayıp geri getirmeleri için Jumba ve Pleakleyi görevlendirir. Stitch gemiden indikten kısa bir süre sonra oto yolda onu tırlar ezer ve bayılır. Sonraki gün 626 bir barınakta uyanır, Lilo o barınağa köpek sahiplenmeye gelir. Stitch' i görür ve onu sahiplenip Stitch adını verir. 626 Lilo' nun yanında iken ona saldıramayacaklarını anlar ve Lilo' nun yanından ayrılmaz, Stitch yüzünden Nani işten kovulur. Sonraki gün Cobra Bubbles Lİloyu denetlemeye gider ve Naniye işsiz olursa Liloyu elinden alacağını söyler. Stitch büyük şehirde olmadığı için yaratılma amacını kaybeder ve ailesini aramaya başlar. Jumba ile Pleakley Stitch' i yakalayamadığı için Gantu onu yakalamaya gelir. Gantu Stitch' i yakalarken onunla beraber Liloyu da yakalar, uzay aracı kalktığında Stitch kaçmayı başarır ama Lilo başaramaz. Liloyu kurtarmak için Jumba' nın uzay aracına binerler, Stitch Liloyu kurtardıktan sonra yakalanır. Birleşik Galaktik Federasyonu tam onu götürecekken Lilo onu sahiplendiğini söyler General Stitch' in iyi olduğunu anladığı için onu dünyada sürgüne bırakır. Stitch ailesini bulmuştur artık.
SON
Film hakkındaki yorumum:
Bu filmi her yaştan insanın izleyebilmesi bence çok güzel çünkü her yaştan kitleye hitap ediyor. Film bize Hawaii kültürünü tanıtıyor. Bu sayede yeni kültürleri öğrenmemizi tanımamızı sağlıyor. Filmde kullanılan teknolojiler filme gerçekçilik katmıştır. Uzaylıları filmde tatlı göstermeleri benim beğenimi kazandı. Filmde beni en etkileyen kısım Stitch' in var oluş amacını yitirip yeni bir amaç bulmasıydı. Çünkü hayatta hepimizin böyle hissettiği zamanlar vardır. Filmde ailenin önemine vurgu yapılması gerçekten filmi harika yapıyor.
Sizin düşünceleriniz ne film hakkında konuşmak isterseniz gelin konuşalım.
Eksik veya hatalı olduğum bir yer varsa özür dilerim.
Okuduğunuz için teşekkürler.
2 notes
·
View notes
Text
"Şimdi bizim memlekette bir moda çıktı.
Çocuğunuzun gelişimi için,
Kedi köpek alın diye RACON kesenler var.
Aileler de çocuklarına kedi-köpek alıyorlar.
Beraber yazlığa Bodrum’a, Çeşme’ye,
Marmaris’e gidiyorlar.
Çocuk yazlıkta hayvanla oynuyor.
Yazın hava da sıcak, hayvan bahçede yaşıyor.
Yazlıktan dönüş başlıyor.
Hayvanı arabadan yolda indirip,
Bir ağaç altına bırakıp,
Ailecek kaçıyorlar.
Hayvan da peşlerinden koşuyor.
Yorgun düşüp tek başına kalıyor.
Aile İstanbul’a dönüyor.
Hayvanın yaşama şansı olursa barınağa gidiyor.
Şimdi bu çocuk bu şekilde yetişti.
Sıkıştığın yerde can bildiğin hayvanı bırak gel.
Bunun adı kişisel gelişim.
Bunlar da anne ve baba.
Sıkışınca bırak kaç.
Çocuk küçüklüğünde bunu öğrendi.
Kişiliği oturdu.
Verdikleri eğitim bu.
Bırak kaç.
Sonunda sıkışınca,
Karısını bırakacak,
Çocuğu bırakacak,
Sonunda ana babayı da,
Huzurevine bırakacak.
Ama kişiliği oturdu.
Bu insanlar 3 kiloluk köpeğe kazık atıyorlar.
Sizde vicdan yok mu?
İnsanlık yok mu?
Ailenin babası,
Sorsan önemli adamdır.
Bilmem ne bölüm başkanıdır.
Karısı da bilmem ne derneği üyesidir.
Sorsan çocuk gelişimi konusunda saatlerce konuşur.
Bodrumda tripleks yazlıkları vardır.
Ama üç kiloluk köpeği sokağa bırakacak kadar
Vicdansızdırlar..
Karşınızdaki canlı.
Bakamayacaksan alma.
Ev köpeği sokakta yaşayamaz.
Yemek bulamaz.
Bu ölmüş ananızın eski ayakkabısı değil ki,
Kaldırıma koyunca alsınlar.
Aldığı hayvanı bırakan, onun dışarıda yaşayacağını ummasın.
Vicdanı olan paylaşsın. Lütfen..
* Alıntı
2 notes
·
View notes
Text
Tayvan'da yaklaşan Kong-rey Tayfunu nedeniyle 3 binden fazla kişi tahliye edildi
Pekin Tayvan ajansı CNA’nın haberine göre, yaklaşan tayfun nedeniyle Haulien ilinde 13 ilçede 3 bin 25 vatandaş, kurulan 11 geçici barınağa ve diğer güvenli yerlere götürüldü. Kaohsiung şehir merkezinde de bir afet önleme merkezi kurulduğu ve 5 merkez ilçenin bazı bölgeleri için ihtiyati tahliye emri verildi. Merkezi Meteoroloji İdaresi, Tayvan’ın en güney ucu olan Eluanbi Burnu’nun 340 kilometre…
0 notes
Text
Yaralı geyik İzmir'de tedavi ediliyor
https://pazaryerigundem.com/haber/188678/yarali-geyik-izmirde-tedavi-ediliyor/
Yaralı geyik İzmir'de tedavi ediliyor
İzmir’in Kemalpaşa ilçesinde bir fabrikaya giren yaralı kızıl geyik, İzmir Büyükşehir Belediyesi Doğal Yaşam Parkı’nda tedaviye alındı. Ateşli silahla sol ön ayağından vurulduğu ve ayağında kırık olduğu tespit edilen geyik operasyona alınacak.
İZMİR (İGFA) – İzmir Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi’nde yaralı halde bulunan kızıl geyik, İzmir Büyükşehir Belediyesi ekipleri tarafından Doğal Yaşam Parkı’nda tedavi ediliyor.
Veteriner hekimlerin yaptığı taramada geyiğin ateşli silahla sol ön ayağından vurulduğu ve ayağında kırık olduğu belirlendi. Yaklaşık bir buçuk yıldır bu şekilde doğada yaşadığı tahmin edilen erkek kızıl geyik önümüzdeki hafta operasyona alınacak.
İzmir Büyükşehir Belediyesi Veteriner İşleri Halk Sağlığı Daire Başkanlığı’na bağlı Veteriner Hekim Şükrü Erdem Onur, “Yaralı kızıl geyik bize getirildi ve hemen anesteziye alıp tedaviye başladık. Röntgen çekildi. Ayakta kırık olduğunu gördük. Yine ateşli silahla yaralanma sonucu ayağında çok sayıda saçmanın olduğunu da tespit ettik. Ayağı çok kötü durumdaydı. Her iki tarafta tenis topu büyüklüğünde çıkıntılar var. Bunların kemik üremesine bağlı olduğunu düşünüyoruz” dedi. 4-5 yaşlarında olduğu tahmin edilen geyiğin, önümüzdeki hafta ortopedi operasyonuna alınacağını vurgulayan Onur, “Hayvanı anesteziye alıp ortopedi operasyonu yapacağız. Zorlu bir operasyon olacak. Yaklaşık 1 buçuk yıldır bu şekilde doğada yaşadığını tahmin ediyoruz. Kızıl geyiği, sağlığına kavuşturup yeniden doğal yaşam alanına bırakmak istiyoruz. Veteriner hekimler olarak bunu başarabilirsek çok sevineceğiz” diye konuştu.
FABRİKAYA SIĞINMIŞTI
Hatırlanacağı gibi yaralı geyik, 7 Ekim günü Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi’nde yedek makine parçaları üreten bir fabrikaya girmişti. İhbar üzerine Doğa Koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğü ekipleri, geyiği alıp ilçedeki bir barınağa götürmüştü. Geyik buradan da tedavi edilmesi için İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Doğal Yaşam Parkı’na getirildi.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
İzmir Böcek İlaçlama
Böcek ilaçlama hizmeti güvenli bir yaşam ortamının sağlanmasında çok önemli bir rol oynar. İzmir böcek ilaçlama firmaları ev sahiplerinin talepleri doğrultusunda düzenli denetimler yaparak bir sorun ortaya çıkmadan önce önlem alabilir veya ilk aşamalarda olan problemleri erkenden ortadan kaldırabilir. Düzenli denetimler, zararlıların erken belirtilerini tespit etmenize ve daha fazla hasarı önlemek için derhal harekete geçmenize olanak sağlar. Ek olarak, termitler, kemirgenler veya diğer yıkıcı zararlıların neden olduğu maddi hasarı önlemek için böcek ilaçlama firmalarının yaptığı denetimler çok önemlidir. Sağlık boyutu da göz ardı edilemez. Böcekler ve kemirgenler hastalık taşıyabilir ve bina sakinlerinin sağlığı açısından ciddi riskler oluşturabilir. Böcek sorunlarını hızla ele alarak, haşerelerle ilişkili hastalık ve alerji olasılığını en aza indirebilirsiniz.
Etkili Haşere Kontrol Önlemleri
Etkili Haşere Kontrol Önlemleri Haşere istilasını önlemek için proaktif adımlar atmak, mülkünüzü hasarlardan korumanın anahtarıdır. Mülkünüzde zararlıların girebileceği boşluklar, çatlaklar veya açıklıklar olup olmadığını inceleyin. Bunları kalafat veya hava sıyırma ile kapatın. Zararlılar yiyecek artıkları ve dağınık alanlardan etkilendiğinden mülkünüzü düzenli olarak temizleyin ve dağınıklığı giderin. Çöpleri kapalı çöp kutularına atın ve zararlıların ilgisini çekmekten kaçınmak için uygun atık yönetimi uygulamalarını sağlayın. Sivrisinek gibi zararlılar durgun suda ürer, bu nedenle mülkünüzün çevresinde durgun su olmadığından emin olun. Haşere istilasının önlenmesinde temizlik ve hijyenin sağlanması çok önemlidir. Zararlıların yiyeceğe, suya ve barınağa erişimini engelleyerek istila riskini önemli ölçüde azaltırsınız.
İzmir Böcek İlaçlama Firmalarının Uyguladığı Güvenli İlaçlama Yöntemleri
Haşere sorunlarını ele alırken insanlara ve çevreye yönelik riskleri en aza indiren güvenli böcek ilaçlama uygulamalarına öncelik vermek önemlidir. Göz önünde bulundurulması gereken bazı uygulamalar şunlardır. Çevre dostu böcek ilaçlama Yalnızca kimyasal işlemlere dayanmak yerine uzun vadeli önlemeye odaklanan entegre haşere yönetimi tekniklerini tercih edebilirsiniz. Bunlar öncelikle sorun ortaya çıkmadan önce alınan önlemleri içerir. Sonrasında zararlı çözücüler içermeyen ürün kullanımı ile zararlılar evinizden uzaklaştırılır. Minimum düzeyde kimyasal kullanımı ile böcek ilaçlama Kimyasal işlemler gerekliyse, düşük toksisiteli seçenekleri seçin ve etiket talimatlarını dikkatle izleyin. Bazı kişilerin kimyasallara karşı daha duyarlı olabileceğini unutmayın, dolayısıyla gerekirse ekstra önlemler alın. Güvenli haşere kontrol uygulamalarını benimseyerek, kendinize, sevdiklerinize, evcil hayvanlarınıza ve çevreye gelebilecek olası zararları en aza indirirken haşereleri etkili bir şekilde evinizden uzaklaştırabilirsiniz. İzmir böcek ilaçlama firmalarından Aden İlaçlama evinizin ve sizin ihtiyacınıza yönelik en doğru ilaçlama yöntemlerini uzun yıllardır uygulamaktadır. Tecrübe ve uzmanlıklarıyla pek çok evi ve işletmeyi zararlılardan uzaklaştırılmış güvenli bir hale getirmiştir. Düzenli denetimler ve uygun ilaçlama yöntemleri ile ilgili daha fazla bilgi almak için [email protected] veya 0 (232) 255 01 01 iletişim kanallarını kullanabilirsiniz. Read the full article
0 notes
Text
LEGO Fortnite Yeni Özellik: Hayvan Kurabiyeleri ile Evcilleştirme
LEGO Fortnite da dört ayaklı dostlarınız artık bir barınağa sahip olacak! Eşya kayıplarından sıkıldınız mı ve vahşi hayvanlar sizi rahatsız mı ediyor? İşte size LEGO Fortnite’un yeni bir özelliği: Hayvan Kurabiyeleri! Bu yeni özellik, Fortnite oyununa evcilleştirme yeteneği getiriyor. Ünlü Fortnite sızıntı kaynağı iFireMonkey’in açıklamasına göre, yakında oyuna eklenecek olan Hayvan Çerezleri ile…
View On WordPress
0 notes
Link
Bir grup kedi fotoğraf çekimi için bir arada oturuyor. — Toplumsal medya @adobestockDevlete bağlı medyaya bakılırsa hayvan refahı aktivistlerinin suç duyurusu üstüne binden fazla kedi Çin polisi tarafınca öldürülüp koyun eti yada domuz eti olarak satılmaktan kurtarıldı.Kağıt hayvanların barınağa götürüldüğünü bildirdi.Rapora bakılırsa kurtarma operasyonu, kedi eti ticaretinin kabahat bulunduğunu ortaya çıkardı ve besin güvenliği mevzusunda yeni endişelere yol açtı.Aktivistler, kedi etinin kedi başına 4,5 yuan (0,61 $; 0,51 £) getirebileceğini, bunun da Çin ölçü birimiyle ortalama 600 grama eşdeğer bulunduğunu belirtti. Bir kediden dört ila beş yavru kedi üretilebilir.Kurtarılan kedilerin durumu (başıboş yada sahipli) bilinmiyordu. Kuzu ve domuz etinden sosis ve şiş olarak hazırlanacakları ülkenin cenup kısmına doğru yola çıkıyorlardı.Kağıt Zhangjiagang'daki aktivistlerin altı gün süresince bir mezarlıkta oldukça sayıda kedinin çivilenmiş ahşap kutularda tutulduğunu gözlemlediğini iddia ediyor.12 Ekim'de kediler bir kamyona bindirilirken kenara çektiler ve polisle iletişime geçtiler.Çin'in Weibo toplumsal medya ağında, tepki olarak binlerce öfkeli yorum bırakıldı Kağıtlar Geçtiğimiz Cuma günü gösterilen rapor. Bazı kullanıcılar besin işletmesinin daha kapsamlı denetlenmesini talep etti.Bir Weibo kullanıcısı, "Bu insanoğlu korkulu bir halde ölsün" dedi.Bir diğeri, "Hayvanları koruyacak yasalar ne vakit çıkacak? Kedilerin, köpeklerin yaşamının önemi yok mu?"Bir kullanıcı, "Artık dışarıda barbekü eti yemeyeceğim" dedi.Haziran ayında Jiangsu eyaletindeki bir üniversitede bir öğrencinin akşam yemeğinde fare kafası bulması ortalığı karıştırmıştı. Okul yöneticileri öğrencinin haklı bulunduğunu kabul etmeden ilkin ilkin etin ördek bulunduğunu iddia etmeye çalıştı.
0 notes