#barış kılıç
Explore tagged Tumblr posts
Photo
BARIŞ KILIÇ | 1.02 ﹣ Kızılcık Şerbeti
72 notes
·
View notes
Text
OĞUZ HAN KİMDİR?
Büyük Hun İmparatorluğu’nun kurucusu
Oğuz Kağan, M.Ö. 234 yıllarında doğmuştur.
Büyük Türk Hakanı Oğuz Kağan’ın babası Kara Kağan’ denilen Teoman’dır. Oğuz Kağan ile Mete Han‘ın aynı kişidir. Oğuz adı, babası Teoman tarafından verilen addır. Mete ise, Çin kaynaklarında Oğuz Kağan’ı belirtmek için kullanılan addır. Oğuz’un annesi Ay Kağan’dır.
Oğuz Destanı‘nda anlatıldığı üzere, yaşamı mucizelerle dolu olan bir Türk yiğididir. Doğduğu gün onun Tanrı’nın kutuna sahip olduğu anlaşılmış ve mucizeleri görülmeye başlamıştır. Yalnızca doğduğu gün annesinden süt emmiş, daha sonra bir daha süt emmemiştir. Çok kısa sürede büyümüş ve bir yaşına girmeden konuşmaya başlamıştır. Yaşını doldurmadan okunu ve yayını alıp ava gittiği ve tüm Türk elinde ününün hızla yayıldığı, yine mitolojik ögeleri de barındıran Türk destanlarında belirtilmektedir.
Kara Kağanın bir oğlu dünyaya geldi. Bu çok güzel bir çocuktu. Doğduğunda annesinin sütünü emmedi, daha sonra annesi rüyasında, çocuğun kendisine “Tanrıya iman etme” söylediğini gördü. Annesi bu rüyayı üç gece üst üste görünce, Tanrıya imam etti ve çocuk annesinden birkere süt emdi ve bir daha emmedi. Bir yıl sonra büyük bir adam gibi konuşmaya başladı. “Ben bir çadırda doğduğum için adımı Oğuz koymak gerekir” dedi. Adını Oğuz koydular. Harikulade halleri görülen Oğuz, çocukluğundan ergenlik çağına kadar, her fırsatta Tanrıyı anardı. Ona Tanrının nurlu feyzi erişti. Her türlü bilim ve hünerde, ok atmada, kargı kullanmada, kılıç çalmada ve bilgi hususunda, aleme ün salacak gelişme gösterdi. Babası onu amca kızıyla everdi. Fakat evlendiği kız iman etmediği için ona yanaşmadı. En sonunda kendine iman eden bir kızla evlendi.
İlk Hun hükümdarı Teoman’ ın başka bir karısından ve Oğuz Han’dan yaşça küçük bir oğlunun annesi, kendi oğlunu tahta geçirmek için çareler aradı ve sonunda Teoman’ı kandırarak Oğuz Han’ı güney-batı komşuları olan Kuşan’lara rehin yollattı. O dönemdeki hukuk anlayışına göre, rehin, barış teminatı demekti. Oğuz Han’ın üvey annesi, oğlunun tahta geçmesini garantilemek için, Teoman’ı bir kere daha kandırarak Kuşan’lara savaş açtırdı. Anlaşma bozulduğundan, Oğuz Han’ın Kuşanlar tarafından öldürülmesi gerekiyordu. Fakat Oğuz Han, süratle ülkesine kaçtı. Babası buna sevindi ve ödül olarak ona 10 bin askerlik bir vilayet verdi. Oğuz Han, yakaladığı bu imkanı iyi kullandı. Kahramanlık ve teşkilatçılık gibi özelliklerini kullanarak, kin duyduğu babasına karşı askeri hazırlığa başladı. Elindeki orduyu bir savaş makinesi haline getiren Oğuz Han, alışılagelmiş bir silah olan oku da geliştirerek menzilini uzattı. Oğuz’un bir tek Tanrıya inandığını duyan babası, onu bir av dönüşü öldürmeyi planladı. Bu haberi alan Oğuz, putperes babasıyla savaşmak için hazırlıklarını tamamladıktan sonra, babasının üzerine yürüdü ve onu yenerek M.Ö. 209 yılında Hun tahtına çıktı. Kağan oldu ve puta tapanlara hiç bir merhamet göstermedi.
Hun Devleti‘nin başına geçen Oğuz Han’ın ilk işi, doğudaki Tunguz’ları ortadan kaldırark boylarını da hakimiyeti altında toplamak oldu.
Türk boylarını birleştirerek ilk defa Türk birliğini kuran Oğuz Han’ın devletinde, boylar iç işlerinde serbestti. Bu gelenek Osmanlılara kadar geldi. Boylar, merkezî devlete sadece vergi ya da haraç vermek ve asker hazırlamakla yükümlüydü.
Oğuz Han, M.Ö. 209-174 yılları arasında geçen otuz beş yıllık kağanlığı sırasında, devamlı savaş halinde oldu. Ülkesinin sınırları Hazar Denizi’nden Hint Okyanusu‘na, Himalayalar’dan Sibirya ya kadar genişledi. Hun saldırılarına karşı inşa edilen Çin Seddi bile Oğuz Han ordularını durdurmaya yetmedi.
Nitekim Oğuz Han, bir seferde 320 bin kişilik bir orduyla Çin’in içlerine kadar girerek Çin Hükümdarı Kao-Ti yi, ülkesinin kuzey bölgelerini Hunlara terk ederek, Hun devletine vergi ödemeye mecbur bıraktı. Çinliler, 58 yıl müddetle bu vergiyi ödedi.
Oğuz Han M.Ö. 174 yılında ölmüştür. Oğuz Han ın Türkçe deki başka bir adının Alp Er Tunga olduğu, aynı ismin Çin kaynaklarında Mete olarak geçtiği rivayet olunur.
Oğuz Kağan destanında anlatılan Oğuz Han, aynı zamanda Büyük Hun Türk İmparatorluğunun kurucusudur. Türk devlet geleneğinin temel taşlarını koyan, Türk Hakanının vazettiği kanunlar, Oğuz (Türk) Töresi olarak ün yapmış ve 16 Büyük Türk İmparatorluğunun da güç kaynağı olmuştur. 24 Oğuz Boyunun atası olan Oğuz Han, Türk Töresini; Disiplin, Adalet, Ahlak ve Millete hizmet esası üzerine inşa etmiştir.
İlk teşkilatı orduyu kuran Oğuz Han, Onlar-Yüzler-Binler-Onbinler diye tasnif yapıp, kumandanlarına da, Onbaşı, Yüzbaşı, Binbaşı, Tümenbaşı diye de ünvanlar vermiştir, Orduda itaatı esas kılmış, itaat etmeyenlerin boynunu vurdurmuştur.
Daha sonra Oğuz Kağanın üç oğlu olmuş. Onlara Gün, Ay, Yıldız adını vermiştir. Bir daha evlenir ve ondan da üç oğlu olur. Bu oğullarına da Gök, Dağ, Deniz adlarını verir. Gün gelir büyük bir toy (şölen) verir. Halkı uyruk verir.
“Ben sizlere oldum Kağan
Alalım yay ile kalkan
Nişan olsun bize buyan
Bozkurt olsun bize uran
Av yerinde yürüsün kulan
Dana deniz, daha müren
Güneş bayrak gök kurıkan”
Dedi ve Dünyanın dört bir yanına yarlığı yazdı, Elçilere verip gönderdi. Bu fermanlarda şöyle yazıyordu: “Ben Türklerin Kağan’ıyım Dünyanın dört bucağına hakim olmam gerekir. Sizlerden itaatinizi istiyorum. Kim benim buyruğuma baş eğerse, hediyelerini kabul eder dost sayarım. Her kimde baş eğmez ise, ona gazab eder, üzerine Ordu çekip, baskın yapar yok ederim. “Çin Kağan’ı itaatini ve dostluğunu bildirdi. Urum Kağan’ı itaatini bildirmedi. Bunun üzerine Oğuz Kağan ordusuyla onun üzerine yürüdü ve onların yenip kendine bağladı. Daha sonra Oğuz Kağan devletin sınırlarını güneyde Hindistan, kuzeyde Sibirya’ya, doğuda Çin denizi, batıda Akdeniz ve Mısır’a kadar genişletti. Buralarda yaşayan Milletleri ve Devletleri kendine bağladı. Daha sonra büyük ganimetlerle ülkesine döndü.
Büyük bir toy verir Oğuz Kağan ve Devleti oğulları arasında pay eder. Boz Oklar denen, Ayhan Yıldızhan ve Gökhan arasında devleti payeder. Üç Oklar denen Denizhan, Dağhan ve Günhan oğullarına da “Sizlerde Boz Oklar altında Beylik yapın” der. 75 yılı savaşlarla geçiren Oğuz Kağan 116 yıllık hükümdarlığının sonunda hayata gözlerini yumar.
Oğuz Kağan Milletine hizmeti daima ön planda tutardı. Eşsiz bir devlet adamı ve bilge kişiydi. Türk Milletinin ona atfettiği kutsallıktan ötürü onun bir Veli veya Nebi olabileceği tarihe geçmiştir. Onun buyruk ve vazettikleri Töre olmuştur. Oğuz Kağanın hayatı boyunca iki öğe çok önemli bir şekilde göze çarpar. Birincisi; Tanrıyı bir bilip ve daima ibadet etmesi. İkincisi; Millete hizmeti. Milletini daima ön planda tuttuğunu şu olay en iyi şekilde bize örnektir: Devletin zayıf olduğu bir zamanda, düşmanları ondan en sevdiği atını isterler, verir. Sonra eşini isterler onu da verir. Daha sonra çorak bir toprak parçası isterler, Oğuz Kağan “Atım ve eşim kendi malımdı verdim, fakat toprak çorakta olsa milletimindir veremem” der ve birliklerini toplar, kendinden emin olan düşmana ani baskın yaparak onları mağlup eder. Bu olayda Devlet malının Millete ait olduğunu ve Devlet malının üzerinde tasarruf edilemeyeceğini göstermiştir. Yani önce Devlet ve Millet menfaati gelir daha sonra diğer menfaatler gelir. “Önce Devletim ve Milletim” bir Oğuz Türk Töresidir
Oğuz Han, Oğuz Destanı’nda şöyle tasvir edilir:
Samur omuzlu, kurt belli bir yiğitti. Gözlerinin içi nur, avuçlarının içi kandı. Kırk gün anasının sütünü emdi, bir daha emmedi. İki üç yaşında iken ata binmeye başladı. Yetişip aklı erer yaşa gelince Oğuz’a haber verdiler ki yakın ormanda bir canavar türemiş, bir iki şehrin sürülerine ve insanlarına aman vermiyor. Ormana gitti, bir geyik buldu ve ortalıkta bir ağaca bağladı gitti. Ertesi gün gelince geyiği yenmiş buldu. Bu sefer bir ayı buldu, yine o ağaca bağladı ve gitti. Daha sonra geldiğinde onun da kemiklerine rastladı. Bu defa kendisi o ağaca dayanıp gecelemeye başladı. Hazır ava alışan canavar geldiğinde, başıyla Oğuz’un kalkanına dokundu, dövüştüler; o, canavarı yendi, başını getirdi; komşu şehirler halkı düğün bayram ettiler. Büyükler bir araya gelip kendilerini bayrağı altında birleştirecek olanın bu Oğuz olduğunu anladılar. Hepsi onun çevresine toplandılar.
KIYAND
Kıyand (Kıyant), Oğuz Kağan destanında adı geçen tekboynuzlu canavardır. Gergedan olup olmadığı tartışılan bir varlık olsa da, aslında mitolojik bir hayvandan bahsedilmektedir. Kıyankandan sözcüğü Eski Türkçede gergeden anlamına gelir. Ganda ise Sanskirtçede (Eski Hintçe) yine gergedan manasına gelen bir sözcüktür. Kıyat boyu ile etimolojik bağlantısı vardır.
BOZOKLAR
Bozoklar, Türk mitolojisinde Göksel Kavimlerdir. Oğuz Han’ın ikinci (göksel) eşinden olan üç oğlu ve onlardan türeyen boylar. Oğullarının adı Gün Han,Ay Han ve Yıldız Han'dır. Altın Yay’ın sahibidirler. Kelime, Boz “gri renk” ve Ok kelimelerinin bileşmesiyle oluşmuştur. Moğolcada Bosoh fiili yükselmek, güneşin doğması anlamlarına gelir.
ÜÇOKLAR
Üçoklar veya Uçoklar, Türk ve Altay mitolojisinde Yersel Kavimlerdir. Oğuz Han’ın ilk (yersel) eşinden olan üç oğlu ve onlardan türeyen boylardır. Oğullarının adı Gök Han,Dağ Han ve Deniz Han'dır. Yerle ilgili unsurları temsil ederler. Burada dikkate değer olan husus Gök kavramının yerin bir parçası sayılmış olmasıdır. Bu durum Yaratılış çağlarında Gök ve Yer’in ayrışmadığı bir bütün olduğu anlayışını akla getirmektedir. Diğer bir görüşe göre ise burada kastedilen Uzay değil Hava yani atmosferdir. Bu da Gök-Kal tabirini hatırlatmaktadır. Üç ve Ok (veya Uç “Sınır” ve Ok) kelimelerinin bileşik halidir.
Oğuz Kağan'dan Atatürk'e
Ne Mutlu Türkümm Diyene 🐺🦅🍎🪓🏹🗡️🛡️🐴🎪🇹🇷
5 notes
·
View notes
Text
𝚎𝚕𝚎𝚗𝚊 '𝚎𝚕𝚊' 𝚐𝚘̈𝚣𝚊𝚕𝚊𝚗 ( elena gilbert ) , faceclaim(s) : özge yağız ( younger ) & hande erçel ( older ) .
ADOPTIVE MOTHER / AUNT : 𝚖𝚒𝚛𝚊𝚗𝚍𝚊 𝚜𝚘𝚖𝚖𝚎𝚛𝚜-𝚐𝚘̈𝚣𝚊𝚕𝚊𝚗 ( miranda sommers-gilbert ) , faceclaim : anne hathaway .
ADOPTIVE BROTHER / COUSIN : 𝚓𝚎𝚛𝚎𝚖𝚢 𝚐𝚘̈𝚣𝚊𝚕𝚊𝚗 ( jeremy gilbert ) , faceclaim : emre bey .
ADOPTIVE FATHER / UNCLE : 𝚐𝚞̈𝚟𝚎𝚗 𝚐𝚘̈𝚣𝚊𝚕𝚊𝚗 ( grayson gilbert ) , faceclaim : barış kılıç .
BIOLOGICAL MOTHER : 𝚒𝚣𝚎𝚖 𝚏𝚎𝚗𝚗𝚒𝚔 ( isobel flemming ) , faceclaim : nesrin cavadzade .
"UNCLE" / BIOLOGICAL FATHER : 𝚓𝚒𝚢𝚊𝚗 𝚐𝚘̈𝚣𝚊𝚕𝚊𝚗 ( john gilbert ) , faceclaim : anil ilter .
AUNT : 𝚓𝚎𝚗𝚗𝚊 𝚜𝚘𝚖𝚖𝚎𝚛𝚜 , faceclaim : alexandra breckenridge .
8 notes
·
View notes
Text
Turkish actor Barış Kılıç in years
2 notes
·
View notes
Text
SAYDAM BEDENLER
Yanındayım derler,
Seni seviyoruz derler.
Ama bir şeyler de yapmazlar,
En ihtiyacın olduğu anda olmazlar.
Varmış gibi yaparlar ama yoklardır,
İyiymiş gibi yaparlar aslında kötülerdir.
Sen zırhını indirmiş, barış isteyen bir askerken,
Onlar sana kılıç savurmaya çalışan saydam bedenlerdir.
3 notes
·
View notes
Text
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 4 ülkenin Dışişleri Bakanlarını kabul etti
https://pazaryerigundem.com/haber/189094/cumhurbaskani-erdogan-4-ulkenin-disisleri-bakanlarini-kabul-etti/
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 4 ülkenin Dışişleri Bakanlarını kabul etti
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, İran Dışişleri Bakanı Abbas Erakçi ve Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan’ı, Dolmabahçe’deki Çalışma Ofisi’nde kabul etti.
İSTANBUL (İGFA) – Cumhurbaşkanı Erdoğan, Azerbaycan, Rusya, İran ve Ermenistan Dışişleri Bakanlarını kabul etti
Dolmabahçe’de Çalışma Ofisi’ndeki kabulde Güney Kafkasya’daki kalıcı barış süreci ile bölgesel ve küresel konular ele alındı.
İletişim Başkanlığı’ndan aktarılan habere göre Cumhurbaşkanı Erdoğan kabulde, Türkiye’nin bölgesel sorunların diyalog yoluyla çözülmesi anlayışı ile oluşturulan platforma büyük önem verdiğini, Güney Kafkasya’nın çehresinin kalıcı barış yolunda değişmesinin sevindirici olduğunu belirtti.
Türkiye’nin Azerbaycan ile Ermenistan arasında kalıcı barışı sağlamak için ortaya konan çabalara her türlü desteği vermeye devam edeceğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgede yaşanan gelişmelerin iş birliği ve dayanışmayı güçlendirmeyi gerekli kıldığını, platformun kurumsal bir yapıya dönüştürülmesinin, ortaya konan diyalog mekanizmasını daha etkili hâle getireceğini ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail’in bölgede çatışmaları yaymak için provokasyon arayışında olduğunu, ateşkesin sağlanmadığı her geçen gün bölgesel bir savaşa daha çok yaklaşıldığını, Birleşmiş Milletler nezdinde İsrail’e uygulanacak silah ambargosunun İsrail saldırganlığını durdurmak için etkili bir adım olacağını, Türkiye’nin bunu her platformda dillendirmeye devam edeceğini belirtti.
Yaklaşık 1 saat süren kabulde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç da eşlik etti.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Link
Kızılcık Şerbeti'nde "üvey anneyle ilişki" sahnesi! Tepki gelince yayınlamadılar
0 notes
Text
Beyaz, Yay ve Taç, Fetih ve Zafer ---
Kızıl, Kılıç. Savaş, Kan
Kara, Terazi, Kıtlık
Soluk, Hades, Ölüm
Beş, Şehitler, Adalet, İntikam, Beyaz Kaftanlar, bekleyin hizmetkâr ve kardeşlerinin sayısı tamamlanmalıdır.
Altı, deprem, kozmik çarpıklık, yıldızlar gökten düşer ve gökyüzü bir tomar gibi geri çekilir.
Yedi, Cennette Sessizlik, yedi melek yedi boru, yargı,
Tanrı'nın son zamanlar için planının açılımını temsil eder
Birinci Mühür: Fetih ve Zafer Bu mühür fetih ve zaferi simgeler. Günümüzde, büyük güçlerin siyasi ve ekonomik etkilerini artırmaya yönelik girişimlerine benzetilebilir. Küresel rekabet, güç mücadelesi ve hegemonya arayışları hâlâ devam ediyor, bu da bazen diplomasi, bazen savaşla kendini gösteriyor.
İkinci Mühür: Savaş Kızıl atlı, dünya genelinde barışın bozulmasını ve savaşları simgeler. Günümüzde hala birçok bölgede çatışmalar, iç savaşlar, uluslararası gerilimler ve silahlı müdahaleler yaşanıyor. Orta Doğu'dan Ukrayna'ya, Afrika’dan Asya’ya pek çok yerde barış tehlikede.
Üçüncü Mühür: Kıtlık Siyah atlı, kıtlık ve ekonomik sıkıntıları temsil eder. Bugün dünyada gelir adaletsizliği, gıda krizi, enflasyon ve yaşam maliyetlerinin artışı gibi sorunlarla karşı karşıyayız. Birçok ülke ekonomik çöküntüler yaşıyor, tarımsal üretim düşüyor ve yetersiz beslenme oranları artıyor.
Dördüncü Mühür: Ölüm Soluk atlı, savaş, hastalık, kıtlık ve doğa felaketleri yoluyla kitlesel ölümleri simgeler. Pandemiler, doğal afetler, iklim değişikliği kaynaklı krizler, kitlesel göçler ve sağlık sistemlerinin yetersizliği günümüzde sıkça gördüğümüz tehditlerdir. COVID-19 gibi küresel pandemiler, modern zamanların kitlesel ölümlerini yansıtır.
Beşinci Mühür: Şehitler Bu mühür, inançları ya da düşünceleri uğruna acı çeken insanların adalet arayışını temsil eder. Günümüzde de baskıcı rejimlerin zulmüne, insan hakları ihlallerine ve sosyal adaletsizliğe karşı direnen ve hayatını kaybeden insanlar var. Protestolar, baskılara karşı halk direnişleri devam ediyor.
Altıncı Mühür: Doğa Felaketleri ve Kozmik Bozulmalar Depremler, iklim değişiklikleri, volkanik patlamalar ve diğer doğa felaketleri bu mühürle ilişkilendirilebilir. Bugün iklim değişikliğinin etkisiyle dünyanın birçok yerinde büyük doğa felaketleri yaşanıyor. Fırtınalar, yangınlar, seller ve depremler dünya çapında artmış durumda.
Yedinci Mühür: Sessizlik ve Yargı Bu mühür, son yargı öncesi sessizliği temsil eder. Bu, insanların içsel bir sorgulamaya ve dünyadaki kaos karşısında harekete geçme gerekliliğine işaret edebilir. Şu anki toplumsal farkındalık hareketleri, çevreye duyarlılık ve sistemsel değişim talepleri buna bir örnek olabilir.
0 notes
Text
Alaçatıspor Olağanüstü Genel Kurul Bugün Yapıldı
ANAKAYA LOJİSTİK İZMİR SÜPER AMATÖR LİG 4.GRUP Ekibi Alaçatıspor Yeniden Kulüp Başkanı Ozan Gençalp Oldu. Yönetim Kurulu Üyeleri:Uğur Özen, Barış Koparal, Eren Ölmezer, Abdullah Tınaz, Ali Eren Buharalı, Samican Sezginer, Mertcan Belkıran, Muhammed Kılıç, Atahan Solak, Bekir Budin, Mehmet Metin, Burak Önal ve Erdal Özyıldız Alaçatıspor Kulüp Başkanı Ozan Gençalp:“Olağanüstü genel kurul…
0 notes
Text
0 notes
Text
7th Time Loop - 3. Bölüm
wattpad / manga tr / instagram
Cilt 1 Bölüm 1 Kısım 3
Yolunun üzerinde son derece yakışıklı bir adam duruyordu.
Zarif, asil yüz hatları ve acımasız, ince dudakları vardı. İnce ama güçlüydü; Rishe, kıyafetlerinden bile vücudunun oldukça formda olduğunu söyleyebilirdi. Simsiyah saçları kulaklarını kapatıyor, ensesine kadar iniyordu. Saçlarının uçları hareketleriyle birlikte hareket ediyordu. Dokunulduğunda yumuşak görünüyorlardı.
Tepeden tırnağa, ona bakmak bir zevkti ama Rishe'nin dikkatini çeken şey gözleriydi. Uzun şekilli ve inanılmaz derecede maviydi ama bıçak keskinliğinde bir yoğunluğa sahipti. Bakışları berrak, güzel ve buz gibi soğuktu. Kirpikleri çarpıcı yüzüne gölgeler düşürüyordu. O bir sanat eseriydi.
Şu anda, bu sanat eseri onu öldürebilecek bir bakışla süzüyordu.
O güldü. "Direk üzerime atladın. Bir an için bir yaban domuzu tarafından saldırıya uğradığımı düşündüm."
Bir yabancıya söylemek için son derece kaba bir şeydi, ama şansa bakın ki, bu adam yabancı değildi. En azından Rishe için değil.
"Burada ne işin var?" diye devam etti adam. "Parti şu anda-"
Rishe sözsüz bir dehşet çığlığıyla onun sözünü kesti. Adam geri çekildi ve refleks olarak kılıcına uzandı. Gözle görülür bir güçlükle kendini toparladı. "Kimsin sen? Herhangi bir soylu kadın gibi görünüyorsun, ama tavrın..."
"İmparator Arnold Hein!"
Adamın gözleri büyüdü. Kızın yükselen saygısızlığını yanlış anlamadı. Rishe bu adamla kılıç çarpıştırmıştı. Yakın geçmişte. Altıncı hayatının sona ermesinden o sorumluydu.
Ziyafete davetli olmalı. Kulağa mantıklı geliyor.
Arnold Hein, Rishe'nin anavatanı olan ve şu anda içinde bulundukları Hermity'den çok da uzak olmayan askeri bir ulusun soyundan geliyordu. Krallıkları, yakın zamandaki savaşta, göstermelik bir barış anlaşması yapmıştı, iki kraliyet ailesi zaman zaman bir araya geliyordu. Veliaht Prens Dietrich'in nişan partisi de böyle bir durum olabilirdi. Sevgili Mary'siyle tanıştırmak için çok uzaklardan elit kesimleri bir araya getirmişti.
Adam artan bir merakla Rishe'ye baktı. "Beni tanıyor musun? Bu benim Hermity'ye ilk gelişim."
Eyvah. Zihni daireler çizerken Rishe bir gülümseme takındı. Bu adam tehlikeliydi. Her ne pahasına olursa olsun onunla ilişkiye girmekten kaçınmalıydı. Bundan beş yıl sonra Arnold Hein, Hermity'yi işgal edecekti.
Olağanüstü yetenekli bir kılıç ustasıydı ve arkasında güçlü bir orduyla krallık üstüne krallık fethetmek kaderinde vardı. O, ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci hayatlarında da aynı şeyi yapmıştı. Altıncı yaşamında, Rishe onunla savaşta bizzat karşılaşmış ve onun ellerinde ölmüştü.
Hiç şansımız yoktu. O savaş daha başlamadan kaybedilmişti.
Arnold'un dehası kılıç kullanmasında değil, bir taktik uzmanı olarak becerisinde yatıyordu. Fetih için ülkeler belirledi ve onları teker teker yutarak yere serdi.
Ben onu tanıyorum ama o beni tanımıyor. Bu hayatta hiç tanışmadık. Hemen bir bahaneye ihtiyacım var.
Rishe yavaşça reverans yaptı. "Benim adım Rishe Irmgard Weitzner. Hiç tanışmadık ama adınızı duymuştum."
Arnold eğlenen bir gülümseme takındı. "Eğitimli bir kılıç ustası gibi ağırlığını koyuyorsun. Ağırlık merkezin mükemmel."
"Abartıyorsunuz," diye karşı çıktı Rishe. "Bu sadece saygıdeğer bir davetliye reverans yapmaktı."
"Yanlış duymuş olmalıyım ama az önce bana 'imparator' dediğine yemin edebilirim."
Rishe donup kaldı.
Arnold, "Babam hâlâ yaşıyor," dedi. "Ben sadece bir veliaht prensim. Neden bana böyle seslendin?"
"Ahh, ıııı..." Rishe cevaplarken bocaladı.
Ne kadar aptalca bir hata yapmıştı. Arnold'un bakışları onu delip geçti. Sanki söylediği her yalanı ruhuna kadar görecekmiş gibi hissediyordu. Bunu savaş alanından hatırlıyordu-sadece onun dikkati bile bir kılıç darbesi gibiydi.
Ama neden yalan söyleme zahmetine girsin ki? Bir daha asla karşılaşmayacaklardı, o halde onun hakkında ne düşündüğü kimin umurundaydı? Elbette, yakın zamanda gerçekleşen öldürme olayı yüzünden içinde bir iki kötü his barındırıyordu ama bunu Arnold'a şikayet etmenin bir anlamı yoktu. Ona imparator demek kabalıktı ama Rishe zorla sürgün edilme sürecindeydi. Neden diplomasi oynayalım ki?
Derin bir nefes aldı ve eğilerek selam verdi. Bu asil bir hanımefendinin değil, efendisine yalvaran bir hizmetçinin reveransıydı.
"Naçizane özürlerimi sunarım, Ekselansları. Acelem vardı. Ne kadar da kaba bir dil sürçmesi." Başını kaldırdı. "Eski nişanlım nişanımızı bozdu, bu yüzden aklımda çok şey var. İzninizle."
"Nişanını mı bozdu?"
Bunun üzerine Rishe dönüp kaçtı.
Arnold'la yaşadığı bu beklenmedik çarpışma çok değerli zamanını almıştı. Balkonun kapısını açıp eteklerini yukarı kaldırdı ve bir ağaca atlama beklentisiyle ayakkabılarını çıkarıp fırlattı. Aşağı baktığında, yerin korktuğundan çok daha yakın olduğunu fark etti.
Mükemmel! Bahçeye inebilirim!
O ana kadar nutku tutulmuş olan Arnold, Rishe korkuluğa tırmanırken kendine geldi. "Hey!"
♡♡♡
Açıkçası noveli iyi ki çevirmişim diyorum çünkü bu sahneler hem animede çok hızlı geçti hem de karakterimizin duyguları novelde olduğu kadar iyi yansıtılamadı. Aslında bu yüzden de noveli çevirmek istemiştim. Şuan bile ne demek istediğimi anlıyorsunuzdur ama 1. Bölüm tamamiyle bitince daha iyi anlayacaksınız.
Normalde bölümleri wattpad üzerinden yayınlıyordum ama şu sıralar wattpad uygulamasına ne telefondan ne de bilgisayardan giremiyorum ve ne kadar doğru bilmiyorum ama internette wattpad uygulaması kapandı diye bir yazı okudum bu yüzden wattpad uygulaması düzelene kadar ya geçici ya da kalıcı bölümleri burada yayınlamaya devam edeceğim, iyi okumalar☆☆☆
#anime#novel#fantasy#love#light novel#lightnovel#isekai#josei#loop#time#7th time loop#translation#villainess#prince#princess#romance#wedding#türkçe novel#çeviri
1 note
·
View note
Text
Görkem Duman Buca’daki su baskınlarına karşı inceleme
Buca’da su baskınlarına karşı inceleme Buca Belediye Başkanı Görkem Duman, İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürü (İZSU) Gürkan Erdoğan ile bir araya gelerek yoğun yağışlarda topografik yapısı nedeniyle su baskınları yaşanan caddelerde incelemelerde bulundu. Buca Belediye Başkanı Görkem Duman, İZSU Genel Müdürü Gürkan Erdoğan ile Menderes Caddesi ve Erdem Caddesi’nde incelemelerde bulundu. Altyapı sorunlarını yerinde tespit ederek kalıcı çözümler üretmek amacı ile yapılan çalışmaya İZSU Genel Müdür Yardımcıları Serdar Sadi ve İbrahim Gürbüz’ün yanı sıra İZSU Kanalizasyon Daire Başkanı Barış Koç ve İZSU İsale Daire Başkanı Ali Kılıç katıldı. https://youtu.be/I-gWmCvmuEU “BUCA İÇİN İŞ BİRLİĞİ HALİNDEYİZ” Belediye Başkanı Görkem Duman, Buca’nın altyapı sorunlarını kökten çözmek amacıyla İzmir Büyükşehir Belediyesi ile iş birliği içinde olacaklarını ifade ederek, “Çağdaş bir kent olmanın ilk adımı altyapıdan geçiyor. İlçemizde çok yoğun yağışlarda şikâyet aldığımız yerler vardı. Bugün bu noktalardan Erdem Caddesi ve Menderes Caddesi’nde incelemelerde bulunduk. Topografik yapısı nedeniyle bu noktalarda yaşanan su baskınlarının önüne geçilmesi için İZSU ile birlikte çalışmalara başlayacağız. Hizmet süremiz boyunca İZSU ekiplerimiz ile koordineli bir şekilde Buca'mızın ihtiyaçlarının hızla çözmek için çalışacağız” diye konuştu. https://www.youtube.com/watch?v=V0JqSlXfPu4 Read the full article
0 notes
Text
SASÇED Üniversite Öğrencilerine Geleneksel İftar Yemeği Düzenledi, İftar Sonrası Doyasıya Eğlendiler..
Kısa adı SASÇED olan Sakarya Sağlık Çalışanları ve Emeklileri Derneği tarafından her yıl düzenlenen Üniversite Öğrencilerine iftar programını bu yıl da düzenlendi. İftar programına katılanlar arasında Akademisyen, Yazar, Sapanca MYO Öğretim Görevlisi Sayın Zuhal EROL' a geceye renk katanlar arasında yerini aldı.
Başkan Mahmure Çolak İftar Yemeği konuşmasında, Birlikteliğin ne kadar önemli olduğunu vurguladı. Çolak, Ramazan-ı Şerif’in gönüllerimizi yumuşatan, kalpleri birbirine yaklaştıran manevi iklimine daha fazla ihtiyaç duyduğumuz günlerden geçiyoruz. Ramazan ayının ülkelerimizle birlikte tüm insanlığa barış, huzur ve esenlik getirmesini Rabbimden niyaz ediyorum.
Bizleri bu güzel iftar sofrası etrafında dostlarımızla, gönüldaşlarımızla bir araya getirdikleri için başta yönetim kurulum olmak üzere, bu geceye maddi manevi katkıda bulunan Akademisyen, Yazar, Sapanca MYO Öğretim Görevlisi Sayın Zuhal EROL' a Fısıltı Haberleri Genel Yayın Yönetmeni Sabahattin Birinci'ye, Fısıltı Haberleri Haber Müdürü ama bir o kadar marifetli ile Mis kokan lezzetli yemekleri ile destek veren Aslı Kılıç Hanım efendiye, Ömer Pala'ya, Ada Bike Derneği Başkanı Yavuz Akova'ya, Gazeteci Muhittin Güven'e, Gecemize Renk katan öğrencilerimizin her daim yanında olan MEAX Toptan Bölge Bayii Sahipleri Ömer Köroğlu, Ensar Köroğlu kardeşlere, Bayan Kuaförü Zeynep Eylül Sevim'e Sazıyla Sözüyle her daim yanımızda olan Bağlamacı Mevlüd Aytekin, Sn Sema Uysal ve Sn Yeşim Mete, ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Öğrenci burslarından konferanslara, kurslardan yarışmalara, yapılan her türlü faaliyeti tarihimizin, kültürümüzün, medeniyetimizin ihyası, inşası yolunda atılmış kıymetli birer adımlar olarak görüyorum. derneğimiz, yeni bir neslin yetişmesinde ciddi katkılar sağladığına inanıyorum. GECENİN FOTOĞRAFLARI VE HABERİN AYRINTILARI... https://www.fisiltihaberleri.com/haber/sasced-universite-ogrencilerine-geleneksel-iftar-yemegi-duzenledi-iftar-sonrasi-doyasiya-eglendiler-10716.html
#SASÇED #iftar #ramazan #Sakaryal #sahur #ramadan #iftarmenüsü #yemek #lezzet #oruç #tatlı #food #turkey #ankara
0 notes
Text
Osmanlı'da Bir Roma Rüyası
I. Bölüm: İlk Karşılaşma
Bir zamanlar, Akdeniz'in güney kıyılarında, doğu ve batı arasındaki çekişmeler tarihin sayfalarına derin izler bırakmışken, bir Roma komutanı olan Maximus, Osmanlı topraklarına sürpriz bir barış elçisi olarak gönderilir. Görevi zor ve tehlikeli olsa da, battaniye gibi yayılan yıldızlara karşı verdiği sessiz sözlerle yola çıkar.
Gemiyle varışının ardından kervanla Edirne'ye doğru yola çıkar. Maximus, Osmanlı İmparatorluğu'nun göz alıcı ihtişamına ve karmaşık bürokrasisine şaşkınlıkla tanık olur.
Yolculukları esnasında bir Osmanlı köyünde, isyan nedeniyle oluşan bir çatışmada yaralı bir Osmanlı prensesi bulurlar. Adı Leyla'dır ve akıllıca kurulan bir stratejiyle kendi köyünü zalim bir işgalden korumaya çalışan cesur bir liderdir. Maximus, yardımcı olmak için kendi askeri tıbbi bilgisini kullanır ve bu süreçte Leyla'nın inatçılığını, zekasını ve cesaretini takdir etmeye başlar.
II. Bölüm: Gizli İttifaklar
Köy iyileşirken, Maximus ve Leyla arasındaki ilişki gelişir. Her biri birbirlerinin kültürlerinden ve dünya görüşlerinden çok şey öğrenir. Ancak bu ilişki, ikisinin de kimliklerinin ve sadakatlerinin çatıştığı kesişim noktasında bir tehlike teşkil eder ve savaşa dair rüzgarların esmeye başladığı bir dönemde barışın kırılgan ihtimalini riske atar.
Maximus, Edirne'deki Osmanlı mahkemesine durumu bildirirken, aslene bağlı kalmaya çalışsa da, Leyla'nın büyüleyici varlığı ona sürekli güç verir. Onun dünyasına aşina olan Leyla ise Maximus'un seküler kültürel anlayışına meydan okuyarak, Osmanlı toplumunda kadının yerini ve gücünü sorgulamaya başlar.
III. Bölüm: Kırık Zırhlar
Edirne'ye varmalarının üzerinden aylar geçtiğinde, iki sevgilinin paylaştığı derin bağ, Osmanlı ve Roma arasındaki ilişkilerdeki tansiyon yükseldiğinde test edilir. Her iki taraf da savaşın kaçınılmaz olduğunu düşünürken, Maximus ve Leyla entrikalar ve yanıltmalar dünyasında birbirlerine olan sadakatlerini korumak zorundadır.
Bir gizli toplantıda, Maximus'un barış elçisi olarak getirdiği teklifler reddedilir ve durum gerilir. Bu sırada, Leyla'nın politik gücü hem bir kadın hem de bir prenses olarak kendi içinde büyümektedir. Zor bir seçim yapmak zorunda kaldığında, aşkı mı yoksa devletine olan görevi mi daha ağır basacaktır?
IV. Bölüm: Kayıp Düşlerin Peşinde
Edirne'nin aristokratik salonlarında ve savaş alanlarında geçen olaylar, Maximus ve Leyla'yı umutsuzca birbirlerine ihtiyaç duydukları, ancak birlikte olamayacakları dramatik bir sona doğru sürükler. Çılgınca birbirlerine tutkuluyken, dünyaları arasındaki uçurum sadece derinleşir.
Maximus'un sadık subayları tarafından Roma'ya geri çağrılmasının ardından, o ve Leyla arasındaki vedalaşma, zamanlarını aşan bir hüzünle doludur. Leyla ise babasının hükümdarlığındaki artan sorumluluklarını kabullenerek, gelecekte belki bir gün tekrar buluşabilmek üzere Maximus'a gizlice gönderdiği mektuplarla avunur.
V. Bölüm: Son Düello
Roma ve Osmanlı arasındaki savaş artık kaçınılmazdır. Maximus, Roma ordusunun bir legatusu olarak karşısına çıkmışken, Leyla stratejik savaş planları yapmaya devam etmektedir. Savaşın karmaşasında, kısa ama anlamlı bir an için karşılaşırlar. Bakışları, söylenmemiş sözlerle ve kaçırılmış fırsatlarla doludur.
Son savaş çığlıkları ve kılıç çarpışmaları altında, Maximus ve Leyla, hayatta kalmak ve birbirleri için olmak istedikleri hayallerden vazgeçmek zorunda kalırlar. Ancak verecekleri bu son fedakarlık, gelecek nesiller için umut ve sevginin mesajını taşımaya devam edecektir.
VI. Bölüm: Yankılanan Sevda
Yıllar sonra, savaşın yıkıntıları ortadan kalkmış ve barış tekrar sağlanmışken, Maximus ve Leyla'nın imkansız aşkı, her iki toplum arasında anlatılan efsanelere dönüşür. Onların cesur kalpleri ve karşılıklı saygıları, farklı dünyalarda yaşayan insanlar arasında bile köprüler kurabileceğinin bir kanıtı olarak hafızalarda yaşar.
Her ne kadar dünya üzerindeki fiziksel varlıkları sona ermiş olsa da, hikayelerinin gücü, aşkın ve cesaretin zaman ve mekan ötesi değerlerinin asla ölmediğinin bir kanıtı olarak dillerden düşmez. Maximus ve Leyla, tarihin tozlu sayfalarında birbirlerine verdikleri sonsuz sadakat ile ebediyen bir arada kalır.
---
1 note
·
View note
Text
"Kılıç ile boyun arasında."
Ghassan Kanafani, neden İsrail ile barış görüşmeleri yapmadıklarını anlatıyor.
0 notes
Text
Düzce Belediyesi'nin yeni yönetimi belli oldu
https://pazaryerigundem.com/haber/172207/duzce-belediyesinin-yeni-yonetimi-belli-oldu/
Düzce Belediyesi'nin yeni yönetimi belli oldu
Düzce Belediyesi’nden yapılan açıklamada yönetim kademesinde yapılan yeni düzenleme ile görev dağılımları belirlendi.
Sefer DEMİR / DÜZCE (İGFA) – Düzce Belediyesi’nden yapılan açıklamada, Burçin Sarıcan Protokol ve Koordinasyondan sorumlu Başkan Başdanışmanı ve Kültür İşleri Müdürü olurken, Ayşe Kılıç Özel Kalem Müdürü, Basın ve Halka İlişkiler Müdürü; Yasin Özdemir İç Denetim Müdürü, Serkan Yılmaz Başkanlık Ofisi Başkanı ve Bilim Merkezi Müdürü, Okan Özkasap Mali Hizmetler Müdürü, Mehmet Ali Kahraman İnsan Kaynakları ve Eğitim Müdürü, Teftiş Kurulu Müdürü, Burak Coşkun Başkan Yardımcısı; Beytullah Yılmaz İtfaiye Müdürü, İsmail Pişkin Muhtarlık Hizmetleri, Gençlik ve Spor Hizmetleri Müdürü, Numan Şirin Yazı İşleri Müdürü, Yasin Tüfekçi Spor Akademisi Başkanı oldu.
Yeni görevlendirmelerde Hasan Günden Başkan Yardımcısı; Kalender Aydın İmar ve Şehircilik Müdürü, Ahmet Bayar Emlak İstimlak Müdürü, Asuman Öztürk Çetinkaya Hukuk İşleri Müdürü, Okan Kaltu Başkan Yardımcısı; Fatih Sağlam Fen İşleri, Su ve Kanalizasyon İşleri Müdürü, Mücella Öztürk Park ve Bahçeler Müdürü ve Tarım Akademisi Başkanı, Eyüp Yurdakul Mezarlıklar Müdürü, Cihan Ünal Başkan Yardımcısı; Selçuk Yıldırım Zabıta Müdürü, Gönül Asuk Veteriner işleri Müdürü Emre Çelik Beyaz Masa Sorumlusu, Barış Bayrak Başkan Yardımcısı; Caner Yürük Destek Hizmetleri Müdürü, Mehmet Emin Tangüder Temizlik İşleri Müdürü, Elife Özerçetin Sosyal Yardım Hizmetleri Müdürü, Sinan İnan Arşiv Hizmetleri Sorumlusu olarak atandı.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes