Tumgik
#baloes
u-via · 3 months
Text
Junho:
O mês do ano mais aguardado do ano. Ser nordestino é bom demais.
Já posso sentir o cheiro da fogueira daqui.
0 notes
followpp · 6 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
0 notes
gemsofgreece · 2 months
Photo
Tumblr media
Balos Lagoon, Crete, Greece by farazrazz on Instagram.
258 notes · View notes
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Creta, Laguna di Balos
106 notes · View notes
hosgeldinhuzun · 4 months
Text
Tumblr media
Erken bitirirsem baloya gidebilecekmişim gibi azimle camları sildim.
116 notes · View notes
christinakroft · 1 month
Text
Tumblr media
Just blue...
41 notes · View notes
littelestvic · 8 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Random preESC2024 stuff
37 notes · View notes
ideasarestuckinmyhead · 6 months
Note
I knew this roach mf reminded me of someone I knew it!!
Tumblr media Tumblr media
WAIT YOUR SO RIGHT????
37 notes · View notes
twinewool · 11 months
Text
I've had these audio files of all the PARTIZAN scenes featuring Si'dra Balos sitting on my desktop (for fanfic reasons lmao) so uh, if anyone wants a refresh on why Milli/Si'dra is cute and good, or all the hilarious ways Ali manages to imply there's some Si'dra/Broun/Milli going on, here's some convenient, ready-made clips...
Si'dra's introduction as one of Milli's old friends and a rep for Strand Semaphore (6 mins 40 secs)
Milli and Leap cut loose, and Milli not so subtly worries about talking to Si'dra (4 mins 40 secs)
Broun, Milli and Si'dra create Facebook, aka set up the Strand Semaphore network on Icebreaker (4 mins)
Milli travels round Partizan with Si'dra (1 min 50 secs)
Si'dra says goodbye as the Blue Channel stays behind to help Partizan (2 mins)
22 notes · View notes
gemsofgreece · 1 year
Photo
Tumblr media
Balos beach, Crete, Greece by George Galanakis. 
333 notes · View notes
under-the-ladder · 1 year
Text
I'm so ready for Finland or Serbia to win the next year
54 notes · View notes
korixae · 6 months
Text
lol i love how the doctor who brainrot spreads. some fucker (affectionate) gave it me and now my sister has it and all her friends have it and my lil brother started watching it last sunday and a week and a half later he’s already finished s3. we sit at the dinner table and prattle about our fav arcs and writers and compositions and companions and my parents just glare daggers bc they don’t understand our references and they can’t fathom how all of their children have turned into nerds hehehjejje
10 notes · View notes
Text
Tumblr media
Today's disabled character of the day is Balo from Phoenotopia Awakening, who is an amputee and uses mobility aids
[Image Description: Pixel drawing of a man using brown crutches. He is scratching the back of his head with his left arm. He is shirtless and is wearing green pants, brown belt with gold buckle, a brown shoe on his left foot, and bandages on his right wrist. He has bandages on the end of his right leg where his foot was amputated. He has short brown hair and a brown beard. Lastly he has a medium skin tone, black eyes, and is muscular.]
8 notes · View notes
guysofeurovision · 1 month
Text
Tumblr media Tumblr media
20 notes · View notes
aglayankahkahaa · 4 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
13 notes · View notes
mesutbahtiyarolacak · 4 months
Text
Tumblr media
YALNIZLIK GÜZELLEMELERİ (YG1)
Sonra….
Sonrası olmadı hiç.
Yalnızlığımın en sade biçimini yaşıyordum içimde. Sessizliğin en kesif hali, beyin çeperlerimi kazırcasına garip bir uğultu yayıyor, bunu ancak ben duyuyordum.
Dışarıdan ete ve kemiğe bürünmüş tüm hisler, korku dolu gözlerle kaçıyordu benden.
Korku dolu gözler…. Dehşet verici bir duygu oluşturuyordu içimde. Gerçekten onlar mı benden kaçıyordu, yoksa ben mi onlardan?… bilmiyordum. Ancak yazılı olmayan bir anlaşma kurulmuş gibi hiç temas etmiyordu gözlerimiz gözlerimize…
Harfler hiç bir araya gelmiyor, bir kelime bir güneş gibi ufukta doğmaya başladığı anda ufalanıp, yerde bulunan küçük bir su birikintisine yuvalanı veriyordu demir bir bilye misali… İçindeki tüm sıcaklığı orada bırakıyor, hafif bir su buharı çıkarken gözlerim buğulanı veriyordu…
Gökyüzündeki gri renkler, elinde bir fırça tutar gibi tüm hayal bulutlarını aynı renge boyuyor, üzerime düşen yağmur damlalarından olsa gerek, içim dışım sırılsıklam oluyordu.
Sokaktaki tüm bu kalabalığa yüklediğim anlamdan olsa gerek, adına sizler ya hisler koyun yada herkes, garip bir ahenkle ilerliyordu adım adım. Dekorların perde perde değiştiği bir baloda gibi, dans edercesine herkes bir birine dokunmadan performansını sergiliyor, sonra ellerinde tuttukları bıçakları kalplerine saplayarak bir diğerine geçiyorlardı.
Damağımdaki çelik tadı, göğsümün tam orasındaki ılık ıslaklık bana her ne kadar tanıdık gelse de, nedir? nedendir? gibi sorular sormadan hafifçe bir adım daha atıyordum sıranın bana gelmesi için.
Konuşmadan anlaşılan tek yer burası olsa gerek… diye düşündüm birden.
Öyle, aşk, sevgi veya sevgili… değil, sessiz imzalanan akitle, ellerdeki bıçaklarla, duyulmayan bir melodi eşliğinde yapılan ölüm dansı…
Aslında işin anlamsızlığına bakın ki, o kadar bıçak darbesine karşın, kimse ölmüyor, herkes daha büyük bir şehvetle sırasını bekleyip, bıçağın üstündeki önceki kurbanın kanlarını üstüne siliyordu….
Öyle ya, isteyerek çıkılan bu yolda alınan her darbe, kutsal sayılmalıydı… ancak işin aslı hiç de öyle olmuyordu. Yenen her bir darbede, insan bir parçasını bırakıyordu…
Damaklarda kalan ise ekşi bir çelik tadı….
Neyse….
14 notes · View notes