#bıktırmak
Explore tagged Tumblr posts
Text
Menzil
View On WordPress
#Aşk#ölmeden ��nce ölmek#özveri#Bir#Bıkmak#bıktırmak#Can#Dostluk#Emek#Gönül#Hayat#Hoşgörü#Human#incitme#incitmeden#kor olmak#Love#Menzil#Muhabbet#Mustafa Murat Güngör#Poem#Poerty#Poet#Sevgi#TASAVVUF#Tütmek#Vuslat#yakılmak#Yanmak#Yürümek
0 notes
Text
Ne kadar aptal hissettirmeli, sadece kendin olarak dahi sana en çok değer verdiğini söyleyen insanları bile kendinden bıktırmak. Günün sonunda sadece kitapların orada olması. Başını okşayacak bir kitap karakterinden başka hiç kimsenin olmaması, kimsenin sana katlanamaması. Bir canavarla tek başına savaşmak zorunda kalmak, en sonunda yalnızlıktan canavarın pençelerine sığınmak ama bir canavarı bile kendinden bıktırabilmek. Ne kadar zavallıca olmalı.
2 notes
·
View notes
Text
Bir kerede beni anlasan şaşarım tamam mı anne, gerçekten şaşarım. Ya bir kere sadece bir kere neye üzüldüğümü gör ya bi kere. Saçma şeylere üzülmüyorum ben sandığın gibi sen asla neden üzüldüğümü görme aslaaa düşünme anne tamam mı? Sen sadece kendini bıktırmak için uğraş. Ya sadece bir kere ben ne istemişim asla düşünme olur mu anne.
3 notes
·
View notes
Text
Aşığım diye bağıra çağıra el aleme yayarım, sana bize bir şey olmasın diye kendimi hiçe sayarım, dünyayı karşıma alırım.. buna rağmen sen bana beni sevmediğini söylediğinde, istemediğini belirttiğinde kolay pes ederdim, giderdim, arkama bile bakmazdım normalde ama sende olmadı, olmuyor. Gidemiyorum senden uzağa. Kalmama da izin vermiyorsun. Napacağımı ilk defa o kadar çok bilmiyorum ki deliriyorum. Yok yani bende kendimi sorguluyorum "git işte istemiyor" diyorum ama beni durduran bir şey var. Bakamasam da gözlerindeki o hüznü hissedebiliyorum. Keşke yaralarını sarabilsem bir kere sarılabilsem.Bilmiyorum belki de beni sevmeyen birine bu kadar değer verdiğim için benim cezam sensizliktir de kendimi bu şekilde telkin ediyorumdur. Seni de bu şekilde çok sıkıyorum bunun için de çok ayrı özür diliyorum, ama benim amacım ne seni üzmek ne seni kendimden bıktırmak. Bundan sonra sadece çok temiz ve saf bir şekilde seni sevdiğimi bilmeni istiyorum. Biz hiç olmadık dedin ama bana göre biz vardık, varız ve çok güzeliz. Daha farklı bir şekilde bana özel kalmanı sadece benim olmanı isterdim, çok isterdim.. Ben kilometrelerin yok sayıldığı aşklara inanmazdım. Kimse canlı canlı görmediği birine "seni seviyorum" diyemezdi bana göre ve tükürdüğünü yalamayı seven ben, yine yanılmışım. Seni aramızdaki kilometrelere rağmen hiç görmemiş, hiç dokunamamış olmama rağmen seviyorum gerçekten seviyorum. Fotoğraflarına bakıp gözlerimle seviyorum seni sanki ilk defa duyuyormuş gibi her sesini dinleyişimde kalbimin ritmini değiştirecek kadar çok seviyorum seni. Aklımdan hiç çıkmadığın için kendimle kavga etsem de seni düşünmediğim tek bir anım bile olmamasını isteyecek kadar çok seviyorum. Baştan beri seni sevmek, bir seçenekti ve ben kararımdan dönmüyorum. Senin için çok farklı olmayı isterdim senin en özelin olmayı, her şeyini paylaşabilecek biri olmayı isterdim biz bu ilişkiyi bambaşka bir yere taşıyabilirdik ama istemedin yani olmadı. Yine de sana çok teşekkür ederim ruhunun milyonda birini tanımak büyük zevkti. Kendine çok iyi bak. Hoşça kal..❤️
E'
7 notes
·
View notes
Photo
“Başının etini yemek” deyimi, Türk Dil Kurumu’na (TDK) göre, bir kişiye rahatsızlık verecek kadar ısrarcı olmak, sürekli konuşarak ya da istekte bulunarak bıktırmak anlamına gelir. Genellikle aynı konuda
0 notes
Text
Ya insanları bıktırmak için her şeyi yaparım sonrasında bak demiştim anlaşamıyoruz işte derim
Genel olarak insanlara karşı güvensiz biriyim çok güvenmek isteyip güvenemeyip devamlı yargılıyorum falan
9 notes
·
View notes
Text
Bir şeyler için zorlamak ve zorlanmak, farkındalık ya da farkındasızlık , arzulamak, beklemek, ümitlenmek ve ümitsizlik.
Çöküntü yaşamak bunalımlar ve sevinçler. Belki gereksiz kaygılar, ya da haddinden fazla mutluluk, eşitlik. Dünyanın en karıştığı ve seni rahat bırakmadığı noktalar. Dünya, hayat her şeyin ortasını sever. Dünya seni karanlıkta bırakmaz ama seni tamamen aydınlatmayı da seçmez. Dünya seni arada bırakmayı sana zorluk yaşatmayı sever. Arada kal düşün ister. Bu yüzden hiçbir şey kolay olmaz. Umutlandırmak ister sevin ister, sonra umudunu sevincini elinden alır bu kadar yeter der. Var oluş amacımız bu aslında zorluk yaşamak,ve bıktırmak o yüzden verilen zorluklara karşı direnmeliyiz , çok zor olsa da...
8 notes
·
View notes
Text
Amacın ne? Neyin peşindesin çaban niye yıldırmak bıktırmak mı? Başaramazsın bi insan güveniyorken kalbine onu yıldıramazsın
11 notes
·
View notes
Text
Yaa çok güzel değiller mi ? Yoksa birtek benim gözüme mi güzel geliyo bunlar 🙄🌝
Bıktırmak istemiyorum ama her açıdan da çekesim var vallahi 😇🤓☺️
51 notes
·
View notes
Text
#2
Bol acıklı geçen o kazadan sonra Melis gözlerini hastanede açmıştır. Etrafına bakmıştır. Oda bomboş. İki dakika geçmeden gürültü kopmuştur. Odaya hızla sinirli bir şekilde giren babası ' Noldu kavuştun mu sanki kulaklığına' demiştir. Azar yiyeceğini anlayan Melis yatağından kalkmaya yeltenmiştir. Sadece sağ kolunda kırık varmış. Ayağa kalkmış ve 'ben hava alıp geliyorum' demiş babasına. Çıkmış odadan,yürümüş koridorda. Hâlâ aklı kulaklığındaymış. Eve gidip alma planları falan kurmuş kafasında. Sonra koridorda karşısından bir kız geliyormuş. Kızda ne var dersiniz. KULAKLIKKK. Takmış kulaklığını müzik dinliyormuş. Hızla Melis'in yanından geçmiş kulaklıkla. Melis avına yaklaşan avcı gibi takip etmiş kızı. Kız odaya girmiş. Çantasını ve kulaklığını koltuğa bırakmış. Hasta olan arkadaşıymış galiba. Sarılmış arkadaşına. Kız 'ben kantinden bir şey alayım' deyip çıkmış odadan. Melis düşünmüş düşünmüş bir daha düşünmüş bulmuş sonra. Gitmiş hemşire odasından önlük giymiş. Hemen odaya girmiş. Bakmış kulaklık orada sevinmiş içinden. ' Şimdi nasılsınız?' diye sormuş hastaya hemşire taklidi yapıp. Hasta pek takmamış bizim Melis'i. Melis bıktırmak için kendi kendine konuşmaya başlamış. Hasta bıkmış tabii. Tuvalete de tek başına gidemiyormuş. En iyisi uyuma taklidi demiş hasta. İşe yaramış da. Gözlerini kapatmış usulca. Melis kulaklığa yaklaşmış ve cebine tıkıştırmış kulaklığı. Geçmiş olsun diyerek çıkmış odadan hızla. Kendini FBI ajanı zanneden zalım Melis önlüğü hemşire odasına bırakıp gitmiş kendi odasına. Babasına demiş ki ' Baba telefonum çantam falan nerde?' Babası da ' Telefonun kaza anında kırılmış. Çantan dolapta.' demiş. Bunu duyan Melis ' Ben belə vəziyyətin içinə soxum.' deyip kendini hastane camından atmıştır.
14 notes
·
View notes
Text
Bu kadar dengesizliğin sonu neydi? Gitmek mi? Bıktırmak mı hayattan? Soğutmak mı yeni ısınmış kalbimi? Biraz da ağlamak belki.
1 note
·
View note
Text
Tek özelliğim insanları bıktırmak
959 notes
·
View notes
Text
Neşemiz de bir gün yorulur
Kızma ona. Hem gücenme. Hüzün hiçbirşeyi değiştirmese de seni değiştirir. Büyürsün üzülürken. Yaşlanırsın. Olgunlaşırsın. Dengelenirsin. Dinginleşirsin. Yorgunluğun konaklamayı öğretir 'şey'lerin kenarında. Yavaşladıkça, şeyler ve senler, yanından geçtiğin nesnelerin detayları ortaya çıkar. Tefekküre yol açılır. Boşluklara düşülür. Haklarında düşünmediğin kadar uzun ve çok düşünürsün. Dalgınlaşırsın. Dalgınlaşırsın. Dalgınlaşırsın.
Mantık bütüncül menfaate uygun olandır belki. Yani varlıksal olan. Vücudî olan. Tamam. Fakat hayat mantıktan da ibaret değildir. Yağmurun getirdiği hüznü mantıkla açıklayamazsın. Sallanan ekinlerin düşürdüğü dalgınlığı formüle edemezsin. Sözlüklere bakarak yaşamıyoruz hayatı. Hiçbir 'an'ımız romanlarda anlatıldığı kadar uzun yaşanmıyor. Yazdığımız zamanlardaki kadar derin değiliz hiçbir zaman. Bunun farkına varmalı önce. Gerçekle yüzleşmeli.
Kendini yormak için girdiğin bir çabadır üzülmek. Koşmaktan yorulup düşmeyi arzulamak. Yani ki hüzün neşenin yorgunluğudur. Diyelim, acı birşey yaşadın, kaldırmak zor geliyor. Yalnız kalbine değil aklına da zor geliyor. İşte, kalbini yorarak, üzerine üzerine giderek kendini taşıyamaz hale getirmenin yoludur üzülmek. Kederden sarhoş olmak bir nevi. Neşenin kollarını yormak. Odaklanacak derman bırakmamak artık. Bıktırmak. O kadar yorulursun ki acı anlamsızlaşır. Gözyaşın kuruduğunda ağlamak anlamsızlaşır.
The Interpreter'da seni en çok etkileyen cümleydi: "İntikam tembelce bir yas tutma yoludur." Neden öyledir? Çünkü acıyı çekmektense onu öfkeye dönüştürmeyi seçersin böylelikle. Kusar geçersin. Döker geçersin. Saçar geçersin.
Öfke sakıncalıdır. Öfke kabına da zararlı bir şaraptır. Ne kadar çok yorulursan o kadar anlamsızlaşır. Yorgunluk iyi bir körelticidir. Köreltir seni en ince farkındalıklarına kadar. Arkadaşım, ben, acısını ilk günlerinde şiddetle yaşayanlardan çok, bastırmaya çalışanlardan korkuyorum. Ortaya dökülse geçiyor sanki. Dökmeyenden korkmalı. İçinde tuttukça daha çok yakıyor. Birşeye dönüştürmezsen öyle kalıyor. Acı, saf acı, geçmeyen sancı. Üzülmek de değil o. Yormadan yakar.
Yıllar önce bir kitapta okumuştum. "Ortaya çıkarılamamış duygular beklemekten bozulur!" demişti bana. Bozulanlara ne olur peki? Öfke olur. İntikam olur. Kin olur. Demek her duygu sandığımız kadar halis değil. Bazıları başkalarının bozulmuş hali. Normal yollardan ifade edemeyince tepkimeye giriyor. Bir nevi fermantasyon, bir çürüme, bir başkalaşım geçiriyor.
Dilsizlerin neden bu denli öfkeli olduğu da böylece anlaşılıyor: Anlaşılmamak da bir süre sonra öfkeye dönüşüyor demek ki. Zaten öfkenin bozuk bir mal olduğu ortaya çıktığında yaptığı etkiden belli. Eylemsel bir varoluşu var. Varoluşsal bir eylemi yok. Yapması yıkmaktan ibaret. Yıkmasında yapmak yok.
Gözleri yaşarmayan insanlar şeytan değiller elbette. Ama belli ki 'Göz yaşarır. Kalp hüzünlenir' diyen bir Aleyhissalatuvesselamın yolunda da değiller. Neden bazı duygular böylesine zayıflık emaresi sayılıyor da kötüleniyor? Neden onları yaşamak için tenha köşelere koşmak, saklanmak, yastığımıza yüzümüzü yapıştırmak zorundayız? Bir Peygamber ashabına neden bu halini açıklamak zorunda kalıyor? Neden içimizin bir yanı hep yetim ki, yetim kalınca, en çok o yanlar ortaya çıkıyor?
Arkadaşım daha gözyaşlarınla hukukun belli değil. Legal mi? İllegal mi? Ondan utanıyor musun yoksa? Yoksa seviyor musun en mahreminde? Nerede senin adaletin? Daha yasal olmayan yanların var kendi içinde, sana göre, senden öte. Bastırıyorsun onları. Zindanların var. Mahpusların var. İçinde Yusuflar var ki kardeşleri kuyuya atıyorlar. Babalarına, yani sana, unutturmaya çalışıyorlar. Barışmadığın o kadar yanın, yönün, latifen var ki.
İnkârcılığı yalnız Allah'ı inkâr mı sanıyorsun? Bence aczini ve fakrını inkâr etmek de bir nevi inkârcılıktır. Hatta inkârcılığın başı odur. Birincisi de şu ikincisinin üstüne bina edilir. Belki de o yüzden imandan çok bahseden mürşidim yolunu böyle dörde bağlar: Acz, fakr, şefkat ve tefekkür.
Yani, önce acz ve fakr, sonra şefkat, sonra tefekkür. Bu sıralamada da bir sır var. Sanki diyor ki 'ben'e: Önce kendinle barış. Sonra âlemle. Kalbin âlemle şefkatinden barışır. Aklın âlemle tefekküründen barışır. Hem demiyor mu başka bir yerde de yine: “Evet, ifrat ve tefrit, delillere karşı bir isyandır. Yani, sahife-i âlemde yaratılan delail, uhud-u İlahi’ye hükmündedir. O delaile muhalefet eden, Cenab-ı Hak’la fıtraten yapmış olduğu ahdini bozmuş olur.”
Fıtrî ahdini bozdun. "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" diye sorduğunda "Evet!" demiştin Kalubela gününde. Fıtratın bu programla yaratılmıştı. Dünyada "Hayır!" diyebilmek için önce fıtratının detaylarını inkâr ettin. Öyle olmadığın halde 'öyleymiş' gibi yaptın. Delillere isyan ettin. Kibirlendin. Kıskandın.
Riyakârlık ettin. Yalan söyledin. Her inkârın aslında kendini inkâr ettiğin yerlerinden/anlarından beslendi. Bu yüzden belki de Allah Resulü aleyhissalatuvesselam, Ebu'd-Derda'nın (r.a.), "Mü'min hırsızlık/zina yapar mı?" gibi pekçok sualine 'Evet' diye yanıt verdikten sonra, "Mü'min yalan söyler mi?" sorusuna "Yalanı ancak iman etmeyen kimse uydurur..." (Kenzu’l-Ummal, h. No: 8994) diye cevap verdi. Yaşın otuzu geçti. Ancak anladın.
1 note
·
View note
Text
18 şubat 2022, 02:47*
içer'den.
kafamda dönüp duran milyonlarca düşünceyi, hissi yazıya dökmek sanırım düşündüğümden daha zor bir işmiş. oysa şu hayatta en sevdiğim şeydir yazmak. ama konu insanın kendisi olunca işler o kadar kolay olmuyormuş, hele bir de içindeki karmaşayı kendi bile anlamlandıramıyorken…
hani derler ya “insanın en büyük düşmanı yine kendisidir” diye, son birkaç aydır bu sözün doğruluğunu daha iyi anlar oldum. anksiyete, gelecek kaygısı, sınav stresi, mental yorgunluk, başarısız olma korkusu ve adını koyamadığım diğer tüm hislerin orta yerinde küçücük bir zerre gibi hissediyorum kendimi. öyle kötü davranıyorum ki kendime, günün sonunda bana en çok zarar veren kişi yine ben oluyorum.
başarısız olsam çevremdeki kimseden olumsuz tek bir tepki almayacağımın, aksine herkesin bana destek olacağını çok iyi biliyorum ama sorun başkalarının değil, benim hislerim. aylardır deli gibi çalışıyorken işin sonunda bir hayalet gibi beni bekleyen başarısızlık ihtimalini kendime nasıl yediririm bilemiyorum ve bu gözümü inanılmaz korkutuyor. hayatımın hiçbir döneminde kendimle aramın tam olarak iyi olduğunu söyleyemem ama yine de iyi kötü dengeyi kurmak için kimsenin hayal bile edemeyeceği kadar büyük bir çaba sarf ediyorum. en büyük korkum, bu dengenin yerle yeksan olması, kendime küsme hatta kendimden nefret etme ihtimalim.
son on yıldır kendimi gerçek anlamda iyi hissettiğim zamanların toplamı belki bir hafta bile değildir. sürekli kendimi kafamın içindeki karmaşada boğulurken bulmak, o karmaşanın içindeki sayısız kötü düşünceyle savaşmak ve bunları kimseyle paylaşamıyor olmak çok yorucu geliyor artık. aslına bakarsak bu zamana kadar kimseye kafamın içindekileri tam olarak dökebilmiş değilim zaten. çünkü kendi derdimle karşımdaki insanları sıkmak, bıktırmak çok korkutucu gelmiştir bana kendimi bildim bileli. hatta bazı zamanlar çevremdeki insanlar sırf üzülmeyeyim diye benimle konuşuyormuş gibi hissettiğim bile oluyor. tam da bu yüzden verdiğim savaşların en büyüğü kendime karşı verdiğim savaşlar oluyor her seferinde.
bu derin girdaptan nasıl kurtulacağım?
öylece durup beni yutmasına izin mi vereceğim?
içimdeki bu karanlık kuyunun bir çıkış yolu yok mu?
kendi ellerimle kendim mi mahvedeceğim tüm hayatımı, sanki yirmi yıldır bunu yapmıyormuşum gibi?
ne zaman durulacak kafamın içindeki bu hırçın savaş?
neden tutamıyorum kendi elimden?
neden çekip çıkaramıyorum kendimi bu karmaşadan?
neden kendi karşıma geçip kendimi telkin edemiyorum?
neden sevemiyorum kendimi?
neden inanamıyorum bu düşüşlerin bir de çıkışları olduğuna?
yok mu hiç umut?
yok mu bu yolun sonunda bir ışık?
e��er varsa tek başıma nasıl bulacağım o ışığı ben?
kim yol gösterecek bana?
sonsuza kadar bu karanlık, sarmaşık gibi boğazıma mı yapışacak böyle?
hayat,
gerçekten böyle bir şey mi?
0 notes
Text
Eğer susuyorsam sana karşı, çabalamıyor gibi görünüyorsam senin için öyle değil. Sadece seni bıktırmak istemiyorum senin bana karşı olan saygını, merhametini kaybetmek istemiyorum. Sen bir he de ben senin için neleri yapmayı göze alırım tahmin bile edemezsin. Sen bir sev beni bak o zaman ben neleri başarırım. Sen sev beni. Sev ki benim bu dilim çözülsün sana karşı, ayaklarım derman bulsun sana gelebilmek için. Kafamdaki o lanet sesler sussun. Sen sev beni.
0 notes
Text
Köpek Eğitimi Rehberi, Köpek Eğitimi Nasıl Yapılır?
Köpek
29-03-19
youtube
Köpek eğitimi, insanların en iyi dostları ile birlikte uyum içinde yaşayabilmelerinin temel gerekliliklerinden biridir. Ancak elbette patili dostumuzu eğitmek, her zaman çok kolay olmayabilir.
Bu sizi hiç endişelendirmesin, Ankara Vetrium Veteriner Kliniği uzman veteriner hekimlerinden Serkan Güngör ile köpek eğitmeni Bilsay Kocaman’ın danışmanlığı ile hazırladığımız içeriğimizde köpek eğitimine dair birçok detayı bulabileceksiniz.
Köpek eğitiminde dikkat edilmesi gereken noktalar, yavru köpek eğitimi, köpek tuvalet eğitimi ve daha fazlasını incelediğimiz içeriğimiz sayesinde tüylü dostunuzla uyumlu ve güzel bir hayat sürmenin keyfini çıkarabileceksiniz.
Köpek Eğitimi Nasıl Yapılır?
Öncelikle dostunuzu eğitmek için köpek eğitim okulu veya köpek eğitim merkezi tercih mi tercih etmelisiniz, yoksa kendiniz mi eğitmelisiniz sorularına yanıt bulmakta fayda var. Çünkü birçok köpek sahibi, bu iki seçenek arasında kararsız kalıyor ve bu kararsızlığın onları yanlış bir seçime sürüklemesinden endişeleniyorlar.
Ancak her iki yöntemin de yanlış olmadığını, aslında kilit noktanın köpek eğitmeninde olduğunu belirtmekte fayda var. Diğer yandan köpeğinizi, eğitim için başka bir yere göndermek yerine kendi yaşadığı ortamı seçmek hem uzun vadeli bir başarı sağlayacaktır hem de köpeğinizin psikolojisi için de en verimli seçenek olacaktır.
Böylece köpeğiniz eğitim kapsamında öğrendiği tüm bilgileri ortamdan bağımsız olarak hayatının her alanına yansıtma şansı bulabilecektir. Aksi halde bazı köpeklerin şartlı koşullandığı görülebilmekte ve eğitim merkezinden evine döndüğünde öğrendiği bilgileri hayatına uyarlamadığı durumlar da yaşanabilmektedir.
Üstelik köpeğinizden ayrılmadan yürüteceğiniz eğitim sürecinde aklınız da köpeğinizde kalmayacaktır. Bu konunun ardından köpek eğitimi nasıl yapılır konusuna geçmeden evvel sizlere birtakım önemli bilgiler de vermek isteriz:
Buna göre köpek eğitiminde;
Köpeğin genel ve ırksal özelliklerinin eğitim sürecinde belirleyici olduğunu,
Eğitimin amacının köpeği bıktırmak ve ona fazla yüklenmek yerine onun da eğlenerek öğrenmesini sağlamak olduğunu,
Eğitimin tek bir kişi tarafından verilmesi gerektiğini,
Köpeklerin duygu ve düşünceleri ve beden dili ile neler anlatabileceğini gözlemlemenin gerekliliğini,
Sabırlı ve istikrarlı olunması gerektiğini,
Köpeğe şiddet uygulamanın yanlış olduğunu,
Köpeği ödüllendirmek için başının üzerini sevmek gerektiğini,
Eğitim öncesinde köpek cinsi ve köpek dilini anlamak için çaba göstermenin gerektiğini bilmenizde büyük fayda var.
Ek olarak, köpeklerin sizinle aynı düşünce yapısına sahip olmadığını ve bu nedenle basit komutları algılayıp yalnızca sevgi, egzersiz ve istikrar ile eğitilebildiklerini unutmamalısınız.
Köpekler Ne Zaman Eğitilmeli?
youtube
Köpek sahiplerinin en çok merak ettiği bir diğer başlık ise eğitime ne zaman başlanması gerektiği. Kimileri köpeklerin çok küçük yaşta eğitilmesi gerektiğini savunurken kimileri de ileri yaşlarda da köpek eğitimi ile başarılı olunabileceğine inanıyor. Her iki düşüncenin de hem doğru hem de yanlış olduğunu söylemek mümkün.
Öncelikle köpeklerin 2,5 - 3 aylık olmadan annelerinden ayrılmaması gerektiğini belirtmeden geçmeyelim. Bu kadar erken dönemde annesinden ayrılan ve dünyaya yeni yeni adapte olmaya çalışan bir köpeğin eğitilmeye çalışılması da pek mantıklı olmayacaktır.
Buna karşın 5. aydan itibaren köpek eğitimi için harekete geçilebileceği öngörülebilir. Fakat elbette bu her köpek ırkı için aynı değildir. Kimi köpek ırkları çok daha erken süreçte eğitime hazır hale gelirken kimilerinin dünyayı algılamaya başlaması biraz daha uzun sürebilmektedir.
Öte yandan köpek eğitimi için mutlaka yavruyken sürece başlanması da zorunlu değildir. Eğer sahiplendiğiniz köpek daha ileri bir yaştaysa, onun da eğitilebileceğini kesinlikle söylememiz gerekiyor. Yalnızca insanlarda da olduğu gibi küçük yaşta yeni kavramlar öğrenmenin daha kolay ve hızlı olduğunu, ilerleyen yaşlarda bu sürecin biraz daha uzayabildiğini belirtebiliriz.
Ancak unutmamalısınız ki köpek eğitimi, bir ekip işidir. Dolayısıyla eğitime ne zaman başlanacağı ve ne kadar süreceği de köpeğiniz kadar size veya köpek eğitmenine de bağlıdır.
Köpek Eğitiminin Püf Noktaları Nelerdir?
Köpeğinizin eğitilmesi, aranızdaki bağı kuvvetlendirmek için attığınız oldukça özel bir adımdır. Bu nedenle sevgi ve ceza kavramlarını doğru uygulamanız, ona zarar vermeden eğitimini tamamlayarak hem köpeğinizin hayatını hem de kendi hayatınızı olumsuz etkilemeyecek şekilde hareket etmeniz önemli.
Bu doğrultuda köpeğiniz bir komutu doğru uyguladığında ona sevgi göstermeniz, olumlu davranışı pekiştirmesini teşvik edecektir. Komutları öğrenmenin ilk adımı ise köpeğin yemeğini yemesinden ve tuvaletini yaptıktan sonra ona sevgi göstermekten geçmektedir.
Böylece köpeğiniz doğru yaptığı şeyler karşısında sevginizi göreceğinden emin olacaktır. Bunun yanı sıra köpeklerde koku algısı geliştiği için eğitim sürecinde ilk temasınızın kokunuzla olmasında fayda var.
Bu sayede köpeğiniz sizi lideri olarak görecek ve size uymak için patisinden geleni yapmaya çalışacaktır. Lideri ile özdeşleşen köpekler, sahiplerinin enerjisini yoğun olarak hissederler. Bu anlamda örneğin yorgun ve bitkin bir durumdayken köpeğinize eğitim vermeye devam etmemeniz yararınıza olacaktır. Aksi halde köpeğiniz de kendini en az sizin kadar bitkin hissedecektir.
Yavru Köpek Eğitimi
Yavru köpek eğitiminin yetişkin köpeklere kıyasla daha kısa sürede etkisini gösterdiğinden daha önce de söz etmiştir. Bu doğrultuda yavru bir köpeğiniz varsa, ona eğitim kapsamında ilk olarak kurallara uyma bilinci aşılamanızda yarar olacaktır.
Köpeğiniz yavruyken benimsediği kuralları hayatı boyunca önemsemeye devam edecek ve komutlarınızı dinleyecektir. İstenmeyen bir davranış sergilediğinizde otoriterinizi korumak adına yalnızca yüksek tonda “hayır” demeniz ise ona patronun kim olduğunu göstermek için yeterli olacaktır.
Ayrıca köpeğinize daha yavruyken benimsetmeniz gereken konuların başında liderini ısırmama, evde yalnız kalabilme, tasma ile hareket edebilme gibi temel alışkanlıklar ile “gel”, “otur”, “yat”, “kalk” gibi basit komutları anlayabilme becerisi kazandırmanın geldiğini belirtmeden geçmeyelim.
Köpek Tuvalet Eğitimi Nasıl Verilir?
Köpek ebeveynlerinin köpek eğitimi sürecinde belki de en zorlandıkları konu tuvalet eğitimidir. Doğaları gereği kararlı bir yapıya sahip olan köpekleri belirli saatler ve belirli koşullarda tuvalet ihtiyacını gidermeye ikna etmek elbette çok kolay olmayacaktır.
Fakat bu konuda öncelikle sizin kararlı olmanız önemlidir. Eğer köpeğinizin evin içinde bir alana tuvaletini yapmasını öğretmek istiyorsanız, o noktayı gazete kağıdı parçaları ile kaplamak mantıklı bir adım olacaktır.
Beslenme ihtiyacını giderdikten ortalama 1 saat sonra ise köpeğinizi gazete kağıtları ile kaplı olan bölgede tutarak tuvalet eğitimi verebilirsiniz. Köpeğiniz tuvaletini yaptıktan sonra ise mutlaka pisliği atıp yerine yeni gazete parçaları yerleştirmeniz gerektiğini de vurgulamış olalım.
Evinizi temiz tutabilmek için dikkat etmeniz gereken noktaları ise Evcil Hayvan Sahipleri İçin Temizlik Önerileri başlıklı içeriğimizden öğrenebilirsiniz.
Öte yandan köpeğinizin tuvalet ihtiyacını ev dışında gerçekleştirmesini istiyorsanız beslenmesinden 15 dakika sonra köpeğinizi dışarıya çıkarmanız yeterli olacaktır. Köpeğinizin gezerken tuvalet ihtiyacını yaptığına şahit olabilmeniz mümkün.
Köpek eğitimi hakkında merak ettiğiniz başka başlıklar, köpeğinizle ilgili danışmak istediğiniz konular ve sağlığı için ise düzenli olarak alanında uzman bir veteriner hekimden destek almanızı tavsiye ederiz. Başkentte yaşıyorsanız bu anlamda Çayyolu ve Ümitköy veteriner ihtiyaçlarınız için Ankara Vetrium Veteriner Kliniği’ne başvurabilirsiniz.
#kedi #köpek #EvcilHayvan #PetHayvan #HayvanBakım
0 notes