#ateşli sabır
Explore tagged Tumblr posts
Text
Ağır Ölüm..............P.Neruda'nın en güzel yazısı bana göre...
Ağır ağır ölür alışkanlığının kölesi olanlar, her gün aynı yoldan yürüyenler, yürüyüş şeklini hiç değiştirmeyenler, giysilerinin rengini değiştirmeye hiç yeltenmeyenler, tanımadıklarıyla konuşmayanlar.
Ağır ağır ölür tutkudan ve duygulanımdan kaçanlar, beyaz üzerinde siyahı tercih edenler, gözleri ışıldatan ve esnemeyi gülümseyişe çeviren ve yanlışlıklarla duygulanımların karşısında onarılmış yüreği küt küt attıran bir demet duygu yerine "i" harflerinin üzerine nokta koymayı yeğleyenler.
Ağır ağır ölür işlerinde ve sevdalarında mutsuz olup da bu durumu tersine çevirmeyenler, bir düşü gerçekleştirmek adına kesinlik yerine belirsizliğe kalkışmayanlar, hayatlarında bir kez bile mantıklı öğüde aldırış etmeyenler.
Ağır ağır ölür yolculuğa çıkmayanlar, okumayanlar, müzik dinlemeyenler, gölünde incelik barındırmayanlar.
Ağır ağır ölür özsaygıyı ağır ağır yok edenler, kendilerine yardım edilmesine izin vermeyenler, ne kadar şansız oldukları ve sürekli yağan yağmur hakkında bütün hayatlarınca yakınanlar, daha bir işe koyulmadan o işten el çekenler, bilmedikleri şeyler hakkında soru sormayanlar, bildikleri şeyler hakkındaki soruları yanıtlamayanlar.
Deneyelim ve kaçınalım küçük dozdali ölümlerden, anımsayalım her zaman: yaşıyor olmak yalnızca nefes alıp vermekten çok daha büyük bir çaba gerektirir.
Yalnızca ateşli bir sabır ulaştırır bizi muhteşem bir mutluluğun kapısına.
11 notes
·
View notes
Text
Ağır ağır ölür alışkanlığının kölesi olanlar,
her gün aynı yoldan yürüyenler,
yürüyüş biçimini hiç değiştirmeyenler,
giysilerinin rengini değiştirmeyenler,
tanımadıklarıyla konuşmayanlar.
Ağır ağır ölür tutkudan ve duygulanımdan kaçanlar,
beyaz üzerinde siyahı tercih edenler,
gözleri ışıldatan ve esnemeyi gülümseyişe çeviren ve yanlışlıklarla duygulanımların karşısında onarılmış yüreği
küt küt attıran bir demet duygu yerine
“i” harflerinin üzerine nokta koymayı yeğleyenler.
Ağır ağır ölür işlerinde ve sevdalarında mutsuz olup da bu durumu tersine çevirmeyenler,
bir düşü gerçekleştirmek adına kesinlik yerine belirsizliğe kalkışmayanlar,
hayatlarında bir kez bile mantıklı bir öğüde aldırış etmeyenler.
Ağır ağır ölür yolculuğa çıkmayanlar,
okumayanlar, müzik dinlemeyenler,
gönlünde incelik barındırmayanlar.
Ağır ağır ölür özsaygılarını ağır ağır yok edenler,
kendilerine yardım edilmesine izin vermeyenler,
ne kadar şanssız oldukları ve sürekli yağan yağmur hakkında bütün hayatlarınca yakınanlar,
daha bir işe koyulmadan o işten el çekenler,
bilmedikleri şeyler hakkında soru sormayanlar,
bildikleri şeyler hakkındaki soruları yanıtlamayanlar.
Deneyelim ve kaçınalım küçük dozdaki ölümlerden,
anımsayalım her zaman: yaşıyor olmak yalnızca nefes alıp vermekten çok daha büyük bir çabayı gerektirir.
Yalnızca ateşli bir sabır ulaştırır bizi muhteşem bir mutluluğun kapısına.
___Martha Medeiros - Ağır Ölüm
Kalemce
2 notes
·
View notes
Text
Bismillahirrahmanirrahim:
Ey iman edenler, Allah’tan sabır ve namazla yardım isteyin. Allahü Teâlâ elbette sabredenlerle beraberdir.
Bakara Suresi 153.Ayet
Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem:
Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine ac��makta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem ashabına şöyle tavsiye eder:
"Günahsız ağızla dua ediniz."
"Ey Allah'ın Resulü, günahsız ağız var mıdır?"
"Evet, vardır. Sizlerin birbiriniz için edeceğiniz dua, günahsız ağızla edilen duadır."
"Ey dualara icabet eden Allah'ım .. Sen Efendimiz şefaatçimiz Muhammed Mustafa sav ve ailesi üzerine salât eyle.. Öyle bir salât eyle ki Sen o salat sebebiyle bizlere kurtuluş bahşet . Bizleri mağfiret ve affına mazhar kıl. Bizi cümle gamdan, kederden, renjide olmaktan , felaketlerden hasetten kinden, gizli düşmanlık gibi hallerden kurtar.Bu salât sebebiyle bizlere selamet ver..." Amin
Abdülkadir Geylani k.s.
Cumamız, gönül dualarınız, ülkemizin tüm kardeşlerimizin kurtuluşuna selamete çıkmasına hayırlara vesile mübarek olsun.Amin
6 notes
·
View notes
Text
Parma Manastırı (Fr. La Chartreuse de Parme), Stendhal'ın klasik romanı. İtalya'da yaşanan gerçek bir olaya dayanan bu romanı okumak ciddi anlamda sabır işi. Fabrice del Dongo soylu bir aileden gelen birisidir oldukça ateşli bir ruhu vardır ki bu ruh onu daha gençliğinin ortasında Napoléon Bonaparte'ın ordusunda savaşmaya gitmiştir. Ama olaylar onu öyle bir yere getirir ki bir cinayet işlemek zorunda kalır ve kaçtığı yerden entrikalar sonucunda yakalanır. Onun cinayet davası aslında Parma prensliğinde muhafazakarlar, liberaller ve cumhuriyetçiler arasındaki siyasi rekabetin bir arenası haline gelir. Fabrice ayrıca hapis yattığı sürede Parma kalesinin komutanının kızına da aşık olur ve ikili arasında umutsuz bir ilişki başlar. Dediğim gibi okuması oldukça yorucu bir eser ama bir klasik olduğu için hayatın bir zamanında okunması gerekiyordu.
0 notes
Text
Küçük Dozda Ölüm
Ağır ağır ölür alışkanlığının kölesi olanlar, Her gün aynı yoldan yürüyenler, Yürüyüş biçimini hiç değiştirmeyenler, Giysilerinin rengini değiştirmeye yeltenmeyenler, Tanımadıklarıyla konuşmayanlar.
Ağır ağır ölür tutkudan ve verdiği heyecanlardan kaçınanlar, Beyaz üzerinde siyahı tercih edenler, Gözleri ışıldatan ve esnemeyi gülümseyişe çeviren ve yanlışlıklarla duygulanımların karşısında onarılmış yüreği küt küt attıran bir demet duygu yerine “i” harflerinin üzerine nokta koymayı yeğleyenler.
Ağır ağır ölür işlerinde ve sevdalarında mutsuz olup da bu durumu tersine çevirmeyenler, Bir düşü gerçekleştirmek adına kesinlik yerine belirsizliğe kalkışmayanlar, Hayatlarında bir kez bile mantıklı bir öğüde aldırış etmeyenler.
Ağır ağır ölür yolculuğa çıkmayanlar, okumayanlar, müzik dinlemeyenler, gönlünde incelik barındırmayanlar.
Ağır ağır ölür özsaygılarını ağır ağır yok edenler, Kendilerine yardım edilmesine izin vermeyenler, Günlerini kötü talihlerinden ve dinmeyen yağmurdan yakınmakla geçirenler, Daha bir işe koyulmadan o işten el çekenler, Bilmedikleri şeyler hakkında soru sormayanlar, Bildikleri şeyler hakkındaki soruları yanıtlamayanlar.
Deneyelim ve kaçınalım küçük dozdaki ölümlerden, Anımsayalım her zaman; yaşıyor olmak yalnızca nefes alıp vermekten çok daha büyük bir çabayı gerektirir.
Yalnızca ateşli bir sabır ulaştırır bizi muhteşem bir mutluluğun kapısına.
0 notes
Quote
elma dalından düştü. kaderinde çürümek var şimdi.
carlos fuentes - terra nostra
#carlos fuentes#terra nostra#aura#artemio cruz'un ölümü#latin edebiyatı#amerikan edebiyatı#edebiyat#edebiyat notları#charles bukowski#pablo neruda#ateşli sabır#vladimir nabokov#andrei tarkovsky#nazım hikmet#kürk mantolu madonna#pis moruğun notları#friedrich nietzsche#korkuyu beklerken#nilge karasu#gece#latife tekin#nilgün marmara#sylvia plath#lale müldür#Truman Capote#john berger#şiirin saati#blog#albert camus#Bertolt Brecht
36 notes
·
View notes
Text
AĞIR ÖLÜM— PABLO NERUDA
Ağır ağır ölür alışkanlığının kölesi olanlar, her gün aynı yoldan yürüyenler, yürüyüş biçimini hiç değiştirmeyenler, giysilerinin rengini değiştirmeyenler, tanımadıklarıyla konuşmayanlar.
Ağır ağır ölür tutkudan ve duygulanımdan kaçanlar, beyaz üzerinde siyahı tercih edenler, gözleri ışıldatan ve esnemeyi gülümseyişe çeviren ve yanlışlıklarla duygulanımların karşısında onarılmış yüreği küt küt attıran bir demet duygu yerine “i” harflerinin üzerine nokta koymayı yeğleyenler.
Ağır ağır ölür işlerinde ve sevdalarında mutsuz olup da bu durumu tersine çevirmeyenler, bir düşü gerçekleştirmek adına kesinlik yerine belirsizliğe kalkışmayanlar, hayatlarında bir kez bile mantıklı bir öğüde aldırış etmeyenler.
Ağır ağır ölür yolculuğa çıkmayanlar, okumayanlar, müzik dinlemeyenler, gönlünde incelik barındırmayanlar.
Ağır ağır ölür özsaygılarını ağır ağır yok edenler, kendilerine yardım edilmesine izin vermeyenler, ne kadar şanssız oldukları ve sürekli yağan yağmur hakkında bütün hayatlarınca yakınanlar, daha bir işe koyulmadan o işten el çekenler, bilmedikleri şeyler hakkında soru sormayanlar, bildikleri şeyler hakkındaki soruları yanıtlamayanlar.
Deneyelim ve kaçınalım küçük dozdaki ölümlerden, anımsayalım her zaman: yaşıyor olmak yalnızca nefes alıp vermekten çok daha büyük bir çabayı gerektirir.
Yalnızca ateşli bir sabır ulaştırır bizi muhteşem bir mutluluğun kapısına.
7 notes
·
View notes
Text
Fitne ile imtihan günlerinde kime dair ne tür sorumluluklar sözkonusudur ki, vazife sahibi olunsun?
Olayların iç yüzünü anlamak zorlaşır o günlerde, zaten savaşı çıkaran, konsepti bunun üzerine kurmuştur.
Fitne, belirsizliktir. Seçme'nin zorlaştırılmasıdır.
Saldıran ile vurulanın yerlerini değiştirmekle görevli önemli bir gurup vardır, işleri budur. Bu iş en önemli iştir.
Dost kim, düşman kim, sis bulutunda şaşkındır toplum...
Bu zamanlarda topluma yapılan iyilik, tüm zamanlara bedeldir. Hakikate kurulan tuzakları bozmak, ibadetlerin en makbulüdür. Zihinleri iğdiş edilmek isten topluma karşı yalın, net, açık cümlelerle neyin ne olduğunu anlatmaktır.
Gün o gündür çünkü.
Tüm öğrendilerimiz, tüm önder bildiklerimiz, tüm okuduklarımızın görev yüklediği günler bu günlerdir.
Toplumun kandırılmasına bigane kalmaktan büyük günah yoktur bu günlerde.
Günahtır, aldatılmışlığa karşı suskunluk...
O yüzden eğer Ali(as) diye birisini bir ömür İmam bilmişsen, bugün aşağıdaki sözünü kendine vazifeye çevirmelisin :
"Bu bayrak, sabır ve basiret sahibi insanlardan başkasıyla taşınmaz."
Bayrak taşımak kolay mıdır?! Alemdar olmak, Ebulfazl kılar adamı. Kaç Ebulfazl var bu günlerde, kaç?! Parmak sayısına yetiyor mu?!
Bu günlerde kirlenmiş minberlere kaç Ebuzer var, gördün mü?!
Sen Ali(as)'nin kaderini bilmiyor musun ki, bu günün fitnesi karşısında susasın?!
Ali(as)'nin yanındaki de kılıyordu namaz, karşısındaki de, bilmiyor musun?!
Ona yâr olanın da elinde Kur'an, düşman olanın da...
Demek ki, melese ayrı. Hesap başka.
Yitiğimiz o gün de Basiretti, görünen o ki bu gün de...
Basiret, bilmek! Bilmeyen sorumsuz işte. Bak sorumsuzluk nice kanlar akıtıyor, nice ahlar sarıyor asumanı.
Bir savaş yaşanıyor artık. Ateşli silahlara ihtiyaç duymayan... Zihinleri işgal eden bir psikolojik savaş bu. Algılar üzerinden yürüyor. Manipülasyon ve Dezenformasyon yüklü bir savaş...
Görüyorum ki, bu savaşta Âlimlerin kahır ekseriyeti suskun. Korkaklık, hinlik çökmüş çoğunun üzerine.
Bir elin parmağı, kan-ter içinde. Gerisi ne düşman kadar cesur, ne anlattıkları Ammar kadar yol gösterici, ne de Malik kadar kararlı...
Aydınların çoğu -hele sol kesim- tam bir Emperyalizme gönüllü asker. Kapitalizmin Karagahı Beyaz Saray'dan komutlu algı operasyonun uç beyleri. Ucuz insanları. Ki, hem de kaçıncı...
Ve bu günler, hamd günleri aslında. Perdelerin kaldırılmasına kan ter olanlarla, fitnye alet olanlar arasındaki kavgada, gecenin karalığına sığınanlara yol veren...
6 notes
·
View notes
Text
Ağır ağır ölür alışkanlığının kölesi olanlar, her gün aynı yoldan yürüyenler, yürüyüş biçimini hiç değiştirmeyenler, giysilerinin rengini değiştirmeye yeltenmeyenler, tanımadıklarıyla konuşmayanlar.
Ağır ağır ölür tutkudan ve duygulanımdan kaçanlar, beyaz üzerinde siyahı tercih edenler, gözleri ışıldatan ve esnemeyi gülümseyişe çeviren ve yanlışlıklarla duygulanımların karşısında onarılmış yüreği küt küt attıran bir demet duygu yerine “i” harflerinin üzerine nokta koymayı yeğleyenler.
Ağır ağır ölür işlerinde ve sevdalarında mutsuz olup da bu durumu tersine çevirmeyenler, bir düşü gerçekleştirmek adına kesinlik yerine belirsizliğe kalkışmayanlar, hayatlarında bir kez bile mantıklı bir öğüde alpdırış etmeyenler.Ağır ağır ölür yolculuğa çıkmayanlar, okumayanlar, müzik dinlemeyenler, gönlünde incelik barındırmayanlar.
Ağır ağır ölür özsaygılarını ağır ağır yok edenler, kendilerine yardım edilmesine izin vermeyenler, ne kadar şanssız oldukları ve sürekli yağan yağmur hakkında bütün hayatlarınca yakınanlar, daha bir işe koyulmadan o işten el çekenler, bilmedikleri şeyler hakkında soru sormayanlar, bildikleri şeyler hakkındaki soruları yanıtlamayanlar.
Deneyelim ve kaçınalım küçük dozdaki ölümlerden, anımsayalım her zaman: yaşıyor olmak yalnızca nefes alıp vermekten çok daha büyük bir çabayı gerektirir.
Yalnızca ateşli bir sabır ulaştırır bizi muhteşem bir mutluluğun kapısına.
Pablo NERUDA🖌️🍁
16 notes
·
View notes
Text
"Deneyelim ve kaçınalım küçük dozdaki ölümlerden, anımsayalım her zaman: “yaşıyor olmak yalnızca nefes alıp vermekten çok daha büyük bir çabayı gerektirir.” Yalnızca ateşli bir sabır ulaştırır bizi muhteşem bir mutluluğun kapısına."
Pablo Neruda
4 notes
·
View notes
Text
Şili'li şair ve yazar Pablo Neruda'ya ait sözlerle yeni güne merhaba.
Yalnızca ateşli bir sabır ulaştırır bizi muhteşem bir mutluluğun kapısına.
En hüzünlü şiiri yazabilirim bu gece. Ben onu sevmiştim, ve oda beni sevmişti bazen.
Biten bir aşkın hemen ardından bir başkasıyla başlayan şeyin adı, İlişki değil çelişkidir.
Gözyaşım kadar değerlisin; ama nasıl gözyaşlarım gözümden düştüyse şimdi sende öylesin.
Kalbi kırdıktan sonra gelen özür, doyduktan sonra sofraya gelen tuz gibidir. ‘İhtiyaç’ kalmaz.
Bir erkeğin sözleri sana dokunuyorsa, elleri çok uzakta değildir.
Sırf birisi iyi geceler demediği için, iyi geçmeyen geceler vardır.
Bir gün bir yerde tekrar karşılaşırsak eğer, benimle yeniden tanış.
"Pablo Neruda" #pabloneruda #neruda
Sağlıcakla ve mutlu kalın.
"İstasyon"
4 notes
·
View notes
Text
Abis kız yuva arıyor. Abis okyanuslarda güneş görmeyen derin noktalara deniliyor. Bu kız da öyle bir nokta işte. Hiç güneş görmemiş. Artık görsün. 🕊️ 2-3 yaşında dişi, tek gözü görmüyor, kısır, mizacen iyi huylu uyumlu bir kız. İnsanlarla çocuklarla arası iyi, köpeklerle iyi. Kedisiz bir eve uygun. Takip,sözleşme ve kulak kesmeme şartıyla sahiplendirilecek 🍀 Ateşli silah sonucunda bir gözünü kaybetmiş, dövülmüş, hep bağlı tutulmuş, dikenli boğma tasma sonucu boynunda yaralar kesikler mevcut, vücudunda diş izleri var, geçtiğimiz günlerde ise araba çarptı. ☀️ Hayvan bakımı konusunda tecrübeli bir aile aranıyor. Çocuk, taşınma, çiş kaka tüy, alerji gibi bahanelerle onu terk etmeyecek bir daha dövülmeyeceği, kulağının kuyruğunun kesilmeyeceği, sabır ve sevgiyle bakılacağı, ona yaşadıklarını unutturacak 10-15 yıl yoldaşlık edebileceği ailesini arıyor. 🏵️ Kendinizi ve onun için uygun gördüğünüz koşulları detaylı tanıtan bir mesaj bırakın lütfen bebek sebebiyle aramalara dönemeyebilirim İstanbul 05541198858
92 notes
·
View notes
Text
pablo neruda’dan “yalnızca ateşli bir sabır ulaştırır bizi muhteşem bir mutluluğun kapısına.” duyduğumdan beri sinirimi stresimi, kinimi içime atıyorum. sabrediyorum.
9 notes
·
View notes
Text
Mam Celal in Varsova gençlik festivalinde Nazım Hikmet le anısı
60 Yıllık Mücadeleyi Geride Bırakan Adam: Celal Talabani
04 Ekim 2017 Çarşamba 22:59
Zeki Savaş
Altmış küsur yıl Ortadoğu ve Kürdistan’da kesintisiz mücadele veren bir insanın geride bıraktığı en önemli miras, uğruna çıktığı yolda bıraktığı doğru veya yanlış izler ve anıları olsa gerek.
Kürd ulusal mücadelesinin dış dünyaya açılan yüzü olduğu, politik kişiliği, siyasetteki kıvraklığı, kesintisiz mücadeleci olduğu, hayatının son evresinde de politik olgunluğa eriştiği onunla ilgili öne çıkan konular arasındadır.
Ben, onun hayat hikayesinden biraz daha farklı bir kaç örnek aktarmak istiyorum bu vesileyle.
Ailesine ve Kökenine Dair
Celal Talabani, Erbil/Hewler kentinin Kuye şehrindendir. Bu isim, Zerdüştçe olan ‘kupar’ kelimesinden alınma olup dağlık bölge anlamına gelmektedir.
Kuye, Kürdlerin kadim şehirlerinden olup Süleymaniye’den önce şehir olarak tanınyordu. Osmanlı döneminde Baban ve Soran emirleri 1730 yılına kadar Kuye’de hüküm sürmüşlerdi ve Kuye, kürdlerin hükümet merkezi konumundaydı.
Talaban veya Taleban ismi de Kuye şehrinin bir köyünün adıdır. Köye bu ismin verilmesinin nedeni, köyün yüksek kesimlerinde bolca bulunan ‘tale’ ağacından dolayıdır. ‘ban’ ya da ‘bam’ dam ve tavan anlamına gelmektedir Kürdçe’de. Köyün yüksek kısımları tale ağacıyla kaplandığı için damı, tavanı tale ağaçlarıyla kaplı anlamında taleban ismini almıştır. Celal Talabani de bu bölgeden ve Talebanlardan olduğu için Talabani soyadını taşımaktadır; Barzaniler gibi.
Celal Talabani, Mahmut Zengene’nin oğlu Şeyh Ahmed Talabani’nin neslindendir. Celal Talabani’nin büyük dedesi olan Sağa Han Rüstem, İran Kürdistanı’ndaki Bukan şehrinde yaşıyordu ve o bölgenin ileri gelenlerindendi. Safevi şahlarından Şah Abbas zamanında Şii olması için baskı görünce İran Kürdistanı’ından Irak Kürdistanı’na göç ediyor ve Kerkük’e yakın Karadağ bölgesine yerleşiyor ki, kabri de oradadır. Dolayısıyla Celal talabani, köken olarak İran Kürdistanındandır.
Talabanilerde de Barzaniler gibi tarikat, şeylik ve medrese geleneği vardır. Molla Mahmut Zengene, Lahorlu Şeyh Ahmed Han ve Abdulkadir Geylani ile irtibata geçiyor ve Kadıri tarikatine üye oluyor ve de Kürdistan’da Kadıri tarikatinin yaygınlaşmasında önemli rol alıyor. Celal Talabani’nin babası Şeyh Hüsameddin Nurüllah da tekke şeyhiydi.
Mam Celal İsminin Hikayesi
Bu hikayeyi Celal Talabani’nin kendi anlatımından aktarayım:
“Küçüklükten beri adımı Mam Celal koydular. Babam da beni bu isimle çağırıyordu. Çünkü genç yaşta kaybettiği kardeşinin ismiydi Mam Celal. Ben doğmadan önce babam Mam Celal kardeşini rüyada kendisine bir elma verirken görüyor. Rüyanın tabiri için köyün mollasının yanına gidiyor. Molla da doğru veya yanlış, Allah’ın kendisine bir erkek çocuğu vereceğini söylüyor. Babam da erkek çocuğunun olması halinde adını Mam Celal koyacağını ahdediyor. Rüyası bu şekilde tabir ve tahakkuk ediyor ve ben ailenin ikinci Mam Celal’ı oluyorum. Mamosta yani Mustafa Barzani’nin dedikleri tesadüfen veya bilmeden doğru çıkıverdi.”
Mam Celal/ Celal Amca ismi, onun sevecenliğinden veya mücadelesinden dolayı kendisine verilmiş bir lakap değildir; böyle bir hikayesi var Mam Celal’in.
Varşova Gençlik Festivali’ne Gidişi
Celal Talabani’nin Kürd meselesini dünyaya tanıtmadaki rolünden sıkça söz edilir. Bu bağlamda anılarından birini aktarmak yerinde olacaktır. 1955 yılında Varşova’da düzenlenen Gençlik Festivali’ne KDP’nin Bağdat kolu sorumlusu olarak ilk kez 22 yaşlarında katılıyor. Gerisini kendi anlatımından aktarayım:
“Ben de konuşma yaparak töreni başlattım. Kürd gençlerinin uzlaşı isteklerine ve bütün dünya gençlerinin ilkesel olarak birbirleriyle bağlarının olması zaruretine ilişkin konuştum. Orada Nazım Hikmet’i konuşma yapmaya davet ettim. O da Kürdleri övme ve taktir, gördükleri zulüm ve kader haklarının tayini hakkında ateşli ve hamasi bir konuşma yaptı ve konuşmasının sonunda şöyle dedi: “Ey Kürd gençleri! Kürdistan bayrağını göndere çektiğiniz gün beni de davet etmenizi rica ediyorum. Ta ki o tarihi günde sizinle birlikte olayım.” Duygusal bir alkış tufanından sonra Çinlileri kürsüye davet ettim. Her ne kadar Çinliler Kürd ve Kürdistan ile ilgili hiç bir şey bilmiyorlardı ama Nazım Hikmet’in o şekilde konuştuğunu görünce onlar da duygulandılar ve seksen milyon Çinli gençler olarak Kürd halkını ve Kürdlerin özgürlük savaşını destekliyoruz, çünkü kendi kaderini tayin etme hakkı onların da tartışmasız hakkıdır şeklinde konuşma yaptılar.”
Festival dönüşünde Talabani’ye gösterilen ilgi düşünmeye değerdir. “O günlerde Moskova’ya gitmenin bizim için uyandırdığı heyecan, sofu, zahid ve dindar bir müslümanın Mekke ve Medine’yi görme ve Kabe’yi ziyaret etme hasreti çektiği gibiydi. Moskova ve Çin’den gelen biri, haccdan gelmiş gibiydi ve elini öpüyorlardı.” diyor Talabani. Talabani, Sovyetler’den Suriye üzeri Kürdistan’a döndüğünde haccdan dönmüş, Kabe’yi tavaf etmiş gibi karşılanıyor veya Barzani dönmüş gibi ilgi görüyordu. Molla Mustafa Barzani’nin resimlerini kendisiyle getirmiş ve hareketin öncülerine dağıtmıştı.
Buna benzer örnekler İran Kürdistan'ında da var. İran, Irak ve Suriye Kürdistan'ındaki Kürdlerin, dönemin Sovyetlerine bakışı, Türkiye Kürdistan'ından bir hayli fark ediyor.
Festival Dönüşü Şam’da Yaşadıkları
Talabani festival dönüşü Şam havaalanına indiğinde cebinde bir Dinar bile para kalmamış. Otele gitmek için taksi sürücüsüne bir box sigara veriyor. Şam’ın ortasında gecesi 80 kuruş olan döküntü bir otele gidiyor. Otelin sahibi huysuz yaşlı kadın parayı peşin isteyince, Talabani, yanımda çek var, yarın bozup parasını veririm diyor. Böcekli odada geceyi geçirdikten sonra sabah kalkıyor ama ne taksiye ne de otobüse binecek parası var ne de telefon açabilecek parası. Ruşen Bedirhan’ın evini tanıdığı için yürüyerek oraya gidiyor ama o da iki ay önce evi boşaltmıştır. Muhacirler mahallesine gittiğini söylüyorlar ve o da yürüyerek o mahalleye gidip geziyor, soruyor, soruşturuyor ama hiç kimseyi bulamıyor. Oradan Osman Sabri’nin uğrak yeri olan kahveye gidiyor ama orada da bir tanıdık bulamıyor. Yorgun, argın ve aç, susuz otele dönüyor. Yaşlı kadın da parasını istiyor, Celal çeki bozamadığını ve yarın ödeyeceğini söylüyor ve saatini veriyor ona. İkinci gün yine yaya kahveye gidiyor akşama kadar geziyor, kimseyi bulamıyor. İki gün üst üste hiç bir şey yemeden içmeden yaya dolaşıp duruyor. Üçüncü gün zorla yataktan kalkıyor ama artık gözleri de açlıktan iyi görmüyor. Şam’daki Marca meydanına gidiyor ve bir gazete bayisinin önünde duruyor. O sırada uzaktan biri ‘ Celal!’ diye çağırıyor. İçinden ‘Allah’a şükür biri beni buldu’ dedim ama gözlerim görmediği için yerimde durdum ta ki o bana yaklaşsın. Yaklaşınca sınıf arkadaşım Reuf olduğunu gördüm. Halimi sorduktan öğle yemeği yedin mi diye sordu. Ne yemeği dedim, açlıktan ölüyorum, beni bir lokantaya götür. Beni götürdü ve iki porsiyon yemek ısmarladı. Yemekten sonra kendime geldim ve bütün
macerayı anlattım. Çıkarıp bana yüz lira borç verdi ki epyece bir para ediyordu. Allah’ın rahmet kapısıydı bana açılan diyor Celal Talabani.
Moskova’da Barzani ile Görüşmesi
Festival dönüşü Çinli gruba takılıp Moskova’ya gidiyor Barzani’yi bulmak için. Ona Barzani’nin Moskova’da olmadığını söylüyorlar ama bir dizi uğraş ve uyanıklıkla sonunda buluyor.
“...Birkaç duraktan sonra bir mahalleye girdik. Biraz yaya yürüdükten sonra bir binaya yetiştik. Asansörle yukarı çıktık ve kapının zilini çaldık. Molla Mustafa Barzani kapıyı açtı. Bıyıklarını kesmişti. Ben de sıkıca kendisini kucakladım ve sevinçten bayıldım. Barzani’nin halis muhlis bir müridi idim. Beni koltuğa oturtup yüzüme su serptiler biraz kendime geldim. Sanki bir sofunun şeyhini bulmuş gibiydim. Şems’in Mevlanası gibi olmuştum. Bir süreliğine dilim kilitlendi. Bilahere oturdum ve her yerden ona olup bitenleri anlattım. Kendisine resimler götürmüştüm ve çok sevindi. Zindanda olan Şeyh Ahmed’in, Mesut ve Sabır Barzanilerin resimlerini götürmüştüm. O zamana kadar onları da resimlerini görmemişti.”
Siyasetin insani ilişkiler üzerindeki etkisi bakımından bu olay ibret vericidir. Barzani’nin müridi ve aşıkı olan Talabani, daha sonra Barzani ile ihtilafa düşüyor, ayrılıyor ve oğlu Mesut Barzani ile de amansız savaşlar yaşıyor. Sonra yine barışıyorlar ve birlikte özerk Kürdistanı kuruyorlar. Talabani-Barzani ilişkilerinin bidayesi, ortası ve nihayesi siyasi-insani ilişkiler açısından düşünmeye değer önemli örneklerden sayılır.
Altmış yıllık mücadele sonucu geride çok şey bıraktı Talabani. Uzun yıllar tartışılacak ve konuşulacak. Kuye şehrinde ilk okula gittiğinde lehçesinden dolayı çocukların kendisiyle alay ettiği küçük Talabani, Irak’ın cumhurbaşkanlığına kadar yükseldikten sonra hastalığı nedeniyle mücadeleyi bırakmak zorunda kaldı ve 84 yaşında bu dünyaya veda etti.
Uhrevi geleceği için ne gönderdi bilmiyoruz. Allah rahmet eylesin.
8 notes
·
View notes
Quote
ey kimsesiz! yollara düşme saati şimdi.
pablo neruda - yirmi aşk şiiri ve umutsuz bir şarkı
#pablo neruda#yirmi aşk şiiri ve umutsuz bir şarkı#kaptanın dizeleri#şiir#şiir sokakta#şiir heryerde#poetika#poems#ateşli sabır#şiir alıntısı#friedrich nietzsche#şiir blog#poema#edebiyat#lale müldür#böyle buyurdu zerdüşt#sevmek zamanı#vesikalı yarim#literatür#kitap#kitap kurdu#kitap blog#konstantin kavafis#faust#nazım hikmet#felsefe#hamlet#William Shakespeare
19 notes
·
View notes
Text
Yalnızca ateşli bir sabır ulaştırır seni muhteşem bir mutluluğun kapısına.
4 notes
·
View notes