#allahualem
Explore tagged Tumblr posts
Text
This dunya is a big test. Never be too comfortable with your current situation, it’s good times and bad times that follow up after each other like night and day.
5 notes
·
View notes
Text
Güney Afrika’da İslam'ı seçen eski papaz, Müslüman olma sürecini AA'ya anlattı: Biz Kur'an'ı hiç bilmezdik
Hikayeyi yazan: Anadolu Ajansı
Güney Afrika Cumhuriyeti'nde yaklaşık 100 bin üyesi bulunan Corinthian Kilisesinin lideri iken 1500 cemaat üyesiyle Müslüman olan eski papaz İbrahim Richmond, "Biz Allah'ın son peygamberi Hz. Muhammed'den habersizdik ve Kur'an'ı hiç bilmezdik." dedi.
Güney Afrika'da 60 milyonluk nüfusun yüzde 80'inden fazlasını Hristiyanlar, yaklaşık yüzde 2'sini ise Müslümanlar oluşturuyor.
Müslümanların büyük çoğunluğunun Asya kökenli olduğu ülkede, Afrika kökenli nüfus içinde Müslümanlara oldukça az rastlanıyor.
Yerli halk Zuluların çoğunlukta yaşadığı KwaZulu-Natal eyaletinde on binlerce mensubu bulunan Corinthian Kilisesinin eski lideri İbrahim Richmond, yaklaşık 1500 cemaat üyesi ile geçen yıl İslam'a geçti.
Richmond, Hristiyan papazı iken İslam'a geçiş hikayesini ve sonrasında yaşadıklarını AA muhabirine anlattı.
Ay yıldızlı Afrika Kilisesi: Corinthian
Richmond, 1950'lerde kurulan Corinthian Kilisesinin KwaZulu Natal bölgesinde yaklaşık 100 bin kişilik cemaate sahip yerel Afrika Kilisesi olduğunu söyledi.
Bu kilisenin öğretisinin ana akım Hristiyan mezheplerinden farklılık gösterdiğine dikkati çeken Richmond, bu öğretinin tek tanrı inancı taşıdığını, Hz. İsa'yı son peygamber kabul ettiğini, domuz eti yenmediğini ve ibadethanelerinde ayakkabı giyilmediğini belirtti.
Richmond, Corinthian Kilisesinin sembolünün ay yıldız olmasına da değinerek, "Büyükbabam Abdel Müslümanmış. Kilisenin kurucusu babam Johannes Hz. İbrahim'in yolundan giden bir insandı. O babasını hiç görmemiş ama annesinden öğrendiği için kiliseye ay yıldız sembolünü seçmiş." dedi.
Richmond'ın rüyası
Richmond, İslam’a geçişinin, gördüğü rüyalara dayandığını belirterek, "Bir gece kilisede uyurken rüya gördüm. Bu rüya sadece bir sesten ibaretti, kimseler gözükmüyordu. Rüyadaki ses cemaatimin beyazlar giymesini istiyordu. İkinci gün aynı rüya, aynı ses. Sonraki günün erken saatlerinde yine aynı rüya ama bu sefer ses oldukça agresifti. Aynı gün cemaatimi bu olay hakkında bilgilendirdim. Ne yapacağımı bilmiyordum ama cesaretimi bir şekilde toplayıp rüyam hakkında onlarla konuşabildim." ifadelerini kullandı.
Cemaat üyelerinin kendisine destek verdiğini dile getiren Richmond, şöyle devam etti:
"Sonra bir gün kilisede düzenlenecek büyük bir tören için hazırlık yaparken, rahiplerimden biri yanıma gelip bazı Müslümanların geldiğini söyledi. Niçin Müslüman amblemi kullandığımızı merak ediyorlarmış. Bu kişiler yanıma geldiklerinde rüyamı hatırladım ve ne giydiklerini gördüm. Anladım ki bunlar rüyada bahsedilen insanlar. Artık rüyam gerçekleşmişti."
Richmond, bu olayın ardından İslam’ı seçmeye karar verdiğini kaydederek, "Cemaattekiler 'rüyanın peşinden git, seni sonuna kadar destekliyoruz' dedi ve o gün yaklaşık 1500 kişinin katıldığı törende benimle şehadet getirdiler." dedi.
İslam ve apartheid
Ülke nüfusunun yüzde 80’inden fazlasını oluşturan Afrika kökenliler arasında Müslümanların çok seyrek görülmesinin, Güney Afrika tarihindeki ırkçı apartheid rejiminden kaynaklandığını söyleyen Richmond, "Biz Allah'ın son peygamberi Hz. Muhammed'den habersizdik ve Kur'an'ı hiç bilmezdik." dedi.
Richmond, "Apartheid döneminde Müslüman kardeşlerimizin gelip Zulu ulusundaki Afrikalı kardeşlerine tebliğ etmesine izin verilmezdi. Son peygamber ve İslam hakkında konuşmak için bize gelme şansları çok azdı. Bu onların hatası değildi." diye konuştu.
Güney Afrikalı Müslümanların, ülkede İslam’ın daha geniş çevrelere tanıtılması konusunda çok iyi işler çıkardığını belirten Richmond, son yıllarda giderek artan sayıda Afrikalının İslam’ı benimsemeye başladığına dikkati çekti.
Richmond'a Türk yardımı
Richmond, Diyanet İşleri Başkanlığının konuğu olarak ziyaret ettiği Türkiye’yi ve gördüğü misafirperverliği unutamadığını ifade ederek, "Türkiye'de insanlar sıcak kalpli ve sevgi dolu." dedi.
Türkiye merkezli sivil toplum kuruluşu Uluslararası Bilgi ve Algı Derneğinin (BİLAL) Güney Afrika temsilcisi olduğuna da değinen Richmond, İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı ve Türk hayırseverlerin yardımlarıyla gerçekleştirilen iftar programı vesilesiyle Türk kardeşleriyle bir araya gelmekten duyduğu mutluluğu dile getirdi.
İftar programının organizatörlerinden BİLAL'in Genel Başkanı Ömer Lütfi Türkmenoğlu ise İHH işbirliğinde bu program vesilesiyle 600 Zuluca, 2 bin İngilizce Kur'an-ı Kerim dağıtıldığını belirterek, "Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığımızın yeni Müslüman olanlar için İngilizce yayınladığı temel İslami bilgilerin bulunduğu kitapları da teslim edeceğiz. Zaman zaman ramazan için iftar etkinliklerimiz de devam edecek." ifadelerini kullandı.
📿🤲🏽😇👍🏽👏🏽���🌍🙏🏽🍀🗺🦉🕋🕌
0 notes
Text
'Bilmiyorum' İlimdendir!
وَلَا تَقْفُ مَا لَيْسَ لَكَ بِه۪ عِلْمٌ
"Bilgin olmayan şeyin peşine düşme!" (İsrâ, 36)
İlim ehlinin yanında 'bilmiyorum' demenin cehaletten veya ayıptan sayılmadığının aksine bunun ilimden ve edepten olduğunun, ayrıca kişinin ilmi olmayan bir konuda konuşmasının kendisi ve diğerleri için büyük felaketler doğurabileceğini hatırlatma bâbında bu kısa derlemeyi yapmayı uygun gördüm. Alıntı yaptığım kitabın ise muhtasar olarak tercümesine girişmiş bulunmaktayım. Rabbim muvaffak kılsın.
Ebu Hureyre radiyallahu anh dedi ki: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem dedi ki: “Tubba bir mel’un mudur değil midir bilmiyorum, Zulkarneyn bir nebî midir, değil midir bilmiyorum, Haddler (sahibi için) kaffâret midir, değil midir bilmiyorum.”[1]
[1] Beyhâkî, Sunenu’l-Kubrâ 17658. Farklı lafızlar ile Ebû Dâvud, Sunen 3908. Hâkimi el-Mustedrek (1/36).
Cubeyr b. Mut’im radiyallahu anh dedi ki: Bir adam dedi ki: “Ey Allah’ın Rasûlü! Hangi şehirler Allah’a daha sevimli ve hangi şerhirler Allah’a daha sevimsizdir? Nebî sallallahu aleyhi ve sellem, Cebraîl aleyhisselam’a soruncaya kadar bilmiyorum, dedi. Cebraîl ona geldi ve “Allâh’a en güzel gelen yerler mescidlerdir, en nefret ettiği yerler ise çarşılardır” diye haber verdi.
Muhammed b. Sîrîn dedi ki: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’den sonra bilmediği hususlarda Ebu Bekr kadar korkup çekinen hiçbir kimse yoktu. Ebu Bekr’den sonra da bilmedikleri hakkında söz söylemekten Ömer kadar korkan hiçbir kimse yoktu. Ebu Bekr bir mesele hakkında hüküm vermek zorunda kalmıştı. O mesele ile ilgili Allah’ın Kitabında asıl bir dayanak bulamamıştı, sünnet’de de bir rivayet tesbit edememişti. Kendi görüşüne dayanarak içtihad etti, sonra şöyle dedi: Bu benim görüşümdür. Şâyet doğru olursa Allah’tandır, eğer hata olursa bendendir. Bunun için de Allah’tan mağfiret dilerim.[1]
[1] İbn Abdilberr, Camiu Beyân’il-İlm 988.
İbrâhîm et-Teymî’den, Ebûbekir es-Sıddık radiyallahu anh’a Abese suresinde ki [Ebben] kelimesi hakkında soruldu, dedi ki: “Allâh’ın kitabı hakkında bilmediğim bir şeyi söylersem, hangi gök beni gölgelendirir, hangi yer beni üzerinde taşır?”[1]
[1] Tâberî, Cami’ul-Beyân 1/72.
Kabîsa bin Züeyb şöyle demiştir: Bir Nene Ebû Bekir es-Sıddîk'a gelerek mîrası hakkını sordu. Ebû Bekir de kendisine: Allah'ın kitabında senin (mîrasçılık hakkın) için bir şey yoktur. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in sünnetinde de senin (mirasçılık hakkın) için bir şeyin bulunduğunu da bilmiyorum. Ben (durumu) sahâbilere soruncaya kadar sen dön, diye cevap verdi.
Sonra (durumu) sahâbilere sordu ve el-Müğîre bin Şu'be: Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem ona (yâni neneye) altıda bir hisse verirken ben O'nun huzurunda bulundum, dedi. Bunun üzerine Ebû Bekir Müğîre'ye: Senin beraberinde başka şâhid, var mı? diye sorunca Muhammed bin Mesleme el-Ensâri ayağa kalkarak, Müğîre bin Şu'be'nin dediğinin mislini söyledi. Sonra Ebû Bekir o neneye altıda bir miras hissesinin verilmesine hükmetmiştir.[1]
Sadala b. Ebî Abdullah, Ömer b. Hattab’ın şöyle dediğini rivayet etti:
"Ehl-i rey sünnetlerin düşmanıdır. Hadisleri ezberlemek zorlarına gitti. Ezberden kaçtılar. Ama bir soru sorulunca da bilmiyorum demekten utandılar. Bu yüzden de sünnetlere reyleriyle muhalefet ettiler. Onlardan sakının!”[2]
[1] Tirmizi, Sunen 2724. Ebû Dâvud 2894.
[2] İbn Abdilberr, Camiu Beyani’l-İlm 1041-1042.
Ali radiyallahu anh dedi ki: Size bilmediğiniz bir soru sorulduğu zaman, bundan kaçının. Dediler ki: “Nasıl kaçınırız ey Mü’minlerin emiri?” Dedi ki: “Allahualem (Allah en doğrusunu bilir) diyerek kaçının.”[1]
[1] Darimi, Sunen (1/67).
Ali radiyallahu anh dedi ki: “Kişinin bilmediği konularda “Allahualem (Allah en doğrusunu bilir) demesi ilmindendir. Çünkü Allah azze ve celle Rasûlü aleyhissalatu ve’sselama dedi ki: “Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum, Ve ben olduğundan başka türlü görünenlerden de değilim. (Sâd, 86)”[1]
[1] Âdabu’ş-Şeriyye (2/61). Farklı lafızlar ile Buhâri, es-Sahîh 4774.
İbn Mes’ud radiyallahu anh dedi ki: “Sizden birine bilmediği bir konu sorulduğu zaman, “bilmiyorum” desin. Çünkü bu ilmin üçte biridir.”
Abdullah b. Mes'ûd radıyallahu anh dedi ki: "Ey insanlar! Bilen, bildiğini söylesin. Bilmeyen de "Allah en doğrusunu bilir. desin. Zira insanın bilmediği konuda "Allah en doğrusunu bilir" demesi de bir ilimdir.Allah Teâlâ, Peygamber'i -sallallahu aleyhi ve sellem-'e şöyle buyurmuştur: "De ki: Kur'ân'ı tebliğden ötürü sizden bir ücret istemiyorum. Ben, kendiliğinden bir şeyler uydurup size tekellüfe girenlerden de değilim."[1]
[1] Buhâri, es-Sahîh 4531. Muslim, es-Sahîh 2798.
Nafi dedi ki: “Bir adam İbn Ömer’e bir mesele hakkında sordu. İbn Ömer başını eğdi ve cevap vermedi. Nihayet insanlar İbn Ömer’in onun meselesini duymadığını zannetti. [Ravi] dedi ki: O (adam) da ona, “Allah sana rahmet etsin, meselemi duymadın mı?” dedi. [Ravi] dedi ki: O şöyle dedi: “Evet bilakis duydum! Ancak siz sanki, Allâh’ın hakkında soru sorduğunu şey hakkında bize soru sormayacağını düşünüyorsunuz. Sen de, Allâh sana rahmet etsin, biz senin meselen hakkında (kastedileni) yavaş yavaş anlayıncaya kadar bizi bırak. Eğer nezdimizde senin meselenin bir cevabı olursa (söyleriz). Aksi takdirde (cevap) hakkında bilgimiz olmadığını sana bildiririz.”[1]
[1] İbn Sâd, Tabakati’l-Kebir (4/126-127). İbn Asakîr, et-Târîhu Dimeşk muhtasar olarak (31/167-168).
Ukbe bin Müslim şöyle dedi: “Otuz dört ay boyunca İbn Ömer'e eşlik ettim ve kendisine sık sık sorulurdu ve şöyle derdi: Bilmiyorum, sonra bana dönerek şöyle derdi: Bu insanların ne istediğini biliyor musun? Sırtımızı cehenneme köprü yapmak istiyorlar.”[2]
[2] İbn Abdilberr, Camiu Beyani’l-İlm ve Fadlihi 1580.
Nâfi dedi ki: İbn Ömer radiyallahu anh dedi ki: “İlim üçtür: Muhkem ayet, Kâim sünnet ve Bilmiyorum demektir.”[1]
[1] Farklı lafız ile, İbn Ebî Ya’la, Tabakatu’l Hanabeli (1/71). Uyunu’l-Ahbâr, (2/146). İbn Adiyy, el-Kâmil (1/288).
Ebû İshâk eş-Şeybanî dedi ki: Abdullah b. Ebî Evfa’ya “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem recm etti mi?” diye sordum. “Evet” dedi. “Nur suresi indirildikten sonra mı yoksa önce mi?” dedim. “Bilmiyorum” dedi.[1]
[1] Buhârî, es-Sahîh 6813; Muslim, es-Sahîh 1702.
İbrâhîm en-Nehaî dedi ki: “Bilmediğim bir şey sorulduğu vakit beni ‘Allahua’lem/Allah en iyi bilir’ demekten alıkoyan tek şey, insanların benim bildiğimi sanmaları korkusudur.”[1]
[1] Ahmed, ez-Zuhd 2135.
Abdulmelik b. Ebî Süleymân dedi ki: Saîd b. Cubeyr’e bir şey sorulduğunda ‘bilmiyorum’ derdi. Sonra şöyle derdi: “Bilmediği halde ‘biliyorum’ diyenin vay haline!”[1]
[1] İbn Abdilberr, Camiu Beyani’l-İlm 1568. Farklı lafız ile, Beyhâkî, el-Medhal ila Kitabu’s-Sunen 1895.
Mervan el-Asğar dedi ki: Saîd b. Cubeyr’in yanında otururken adamın biri ona Allah’ın kitabından bir ayeti sordu. Saîd: “Allah daha iyi bilir” dedi. Adam: “Allah seni ıslah etsin. Ayet hakkında kendi görüşünü söyle” deyince, Saîd: “Allâh’ın kitabı hakkında kendi görüşümle mi konuşayım” dedi. Adam aynı şeyi iki veya üç defa sordu ama Saîd ona cevap vermedi.”[1]
[1] Beyhâkî, Şuabu’l-İmân 2088.
Hanzala b. Ebî Süfyan dedi ki: “İmâm Tavûs’tan daha çok ‘bilmiyorum’ diyen başka bir âlim görmedim.”[1]
[1] Siyeru A’lamu’n-Nubela (5/43).
Şa���bi bana dedi ki: Ey Ebû Yezîd benimle otur ki senden faydalanayım, beraber yürüdük ve ona dedim ki: “Hangi şey bana fayda verir?” Dedi ki: “Sana bilmediğim bir konu hakkında sorulduğunda ‘Allahualem/Allah en doğrusunu bilir’ de, çünkü bu güzel bir ilimdir.”[1]
Muhammed b. Kays dedi ki: Şa’bi’yi şöyle derken işittim: “Allah’a yemin olsun ki kişiye bilmediği bir konu sorulduğun da ‘bilmiyorum’ demesi güzel bir ilimdir.”[2]
[1] İbnu’l Cevzi, Sıfatü's-Safve (2/43).
[2] Sem’ânî, el-Munteka (1/250); İbn Asâkir, Târîhu Dımeşk (25/366).
13 notes
·
View notes
Text
Allahualem, Hz. Musa da bu ağır yükün ve gerginliğin içinde bu duayı etmiştir:
رَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي
وَيَسِّرْ لِي أَمْرِي
وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِّن لِّسَانِي
يَفْقَهُوا قَوْلِي
“Rabbim! Gönlüme ferahlık ver. İşimi bana kolaylaştır. Dilimden tutukluğu çöz ki sözümü anlasınlar.”
Taha Suresi 25-28 Ayet.
46 notes
·
View notes
Text
mesela bir ses var benim kulağımda, dünyayı altüst etsek bulamayız bir daha, bir daha o ilahiyi o tonla o aşkla kimse söyleyemez. efendi amcanın vefatından sonra bir daha emine teyzeyi görmedim zaten. aklı yerinde değil diyorlar ama belki hâlâ aynı kendine özgü tonla "altın silsilenin elhak/ hep kavmi kardaşı güldür" diyebiliyordur. allahualem. o ne güzel bir imandı, ışıl ışıldı. efendi amcanın kütüphanesini ilk gördüğüm vakti hatırlıyorum, çok anlamazdım. bir vakit namazımı o odada onun seccadesinde kılmıştım. kremalı domates çorbası yapardı emine teyze. herkesi severdi, hayvanları hele, çok. kendi bestesiyle hulusi efendi divanından ilahiler okurdu. ne güzeldi o. beyaz örtüsüyle bana nasıl sakilik yapılacağını öğretirken ne güzeldi. ufacık bardaklar ufacık kaselerle o günler ne güzeldi. ne güzeldi o. mutfakta aman yavrum hemen bunu da ısıtalım derken, çiçeklerini gösterirken ne güzeldi. güzellerle, güzelliklerle birlikteliği daim olsun. güzelliği ziyade olsun. burada da öte tarafta da sevdikleriyle birlikte olsun. ayağına taş değmesin, burada oldu, orada bir an mahzun olmasın. amin.
7 notes
·
View notes
Text
Eski hisar Câmî diğer bir ismi Konak Câmî diye geçiyor İzmirin tarihi Câmîlerinden biri. Rabbim'in lütfu ve keremiyle Ankarada birçok Câmî ziyareti yaptım eski ve yeni ama böyle bir avize görmedim ayrı bir ambians ortaya koymuş. Ege kültüründen bir parça nede olsa, şahsen bütün camilerde seramik üsulü sadece duvarlarda değil avize ve Câmî içindeki diğer süslemelerde de kullanılsa çok hoş bir görüntü ortaya çıkar. Allahualem gittiğim en küçük ama en kalabalık Câmiydi :`)
#İzmir konak Câmî#İzmir#türkiye#free gaza#gaza#gaza genocide#gaza strip#gazaunderattack#gazze#ankara#masjid#madinah#İstsnbul
0 notes
Text
26.07.2024
Günlük yazmaya başladığımdan bu yana işlerim düzeldi. Organize olmak kolaylaştı. Çevremde olup bitenlere bakışım değişti. Gelgelelim işler yoluna girdikçe günlük yazma eğilimimde bir azalma meydana geldi. Sanırım zor kısım burada başlıyor.
Yolunda giden hayatıyla hipnotize olmaması insanın. Belanın kendini gelip birden bulabileceğini bilmesi ve daima daha zor zamanlar için hazırlık yapması. Allahın verdiği her nimetin aynı zamanda bir imtihan olduğunu bilmesi.
Hikmetin başı Allah korkusudur ne demek diye çok düşündüm. Bir arpa boyu yol gidemedim bu soruyu cevaplamak hususunda. Allah'tan korkmaya bir itirazım olduğu için değil, haşa. Hikmetin başı neden Allah korkusudur, Allah korkusuna erişemeyen neden hikmetin tamamından mahrum kalır, bunu bilemedim.
Yine de şunun farkına varmış sayabilirim kendimi: İnsan yıkılmışken, herşey bitmişken dahi mutluluğun nasıl bir şey olduğunu hatırlamak istiyor, yitirdiği şeye özlem duyuyor. Ama mutluyken mutsuzluğu hatırlamak istemiyor. Havuzda, su yatağında dinlenirken bir yandan başına gelebilecek belaları düşünen kişiye biz anksiyete hastası diyoruz en iyi ihtimalle. Başı belaya giren kişinin geleceğine endişeyle bakması da bir o kadar olağan geliyor.
Halbuki insanın başı belaya girdikten sonra kapıldığı endişe nisbeten faydasızdır. Aksine, beş vakit namazını kılan birinin, bu namazı bırakmaktan, bu güzellikten mahrum kalmaktan sağlıklı bir seviyede endişe duyması gerekir. Sıklıkla içinde bulunduğu durumdan ötürü şükretmesi, Rabbinden daha iyisini, daha üstününü dilemesi gerekir.
Sanırım böylece temel insani içgüdülerin ötesine bir adım atmış olacaktır. Belki de hikmetin başlangıç noktası böyle bir yerdir? Allahualem.
1 note
·
View note
Text
DİYARBAKIR ŞİİRLERİ
Şöyle bir maziye baktım, 20 yıllık edebiyat serüvenime...
Şiiri kesinlikle Diyarbekir bana öğretmiş...
Çünkü bu aziz şehir bana hep şehirden öte en gazel şiirdi.
Bazen açık hava müzesi, bazen çokça ibret almamız gereken dünyanın en hüzünlü kabristanı...
Nice halklar gelip geçmiş, biz de geçeceğiz...
İnşallah kıyamete dek kalacak bu hazin topraklar, sonra o da sönecek...
Belki cennet ehlinin hafızasında güzel anılar olarak kalacak inşallah...
Allahualem.
İslam huzurunun gölgesinde taşlar bile Hakk'a boyun eğmiş, zikirde...
Yeter ki dinlemeyi bil, duyacaksın!
Surlar, bahçeler, tarihler, hikayeler, cümleler, binbir ton, binbir renk, binbir his, binbir ahenk...
Suriçi mürşid, diğer bölgeler mürid, Eğil ise rehber...
Ashabın aşkını içinde duyarsın Süleyman dağında...
Peygamber güzelliği sarar ruhunu Eğil vadilerinde!
Dicle sende akar ve sen Diclede...
Rehyan burcuları sarar cevherini, kuşlar kardeş olur göğümüzde.
Diyarbekir bir nefes, çağlar cevherimizde!
Yedikardeş, Mardinkapı, Keçiburcu bir seda, vurulur sinemize...
Ulucamii, Nebi Camii, Berhampaşa sarılır çocukluğumuza.
Parlısafa Minaresi gibi dimdik onurlular salınır küçelerde.
Bu aziz şehirle zenginleşen nazenin ruhlar, yokluklar içinde bile mutludur.
Sosyete asla anlayamayacak, tadamayacak, bilemeyecek ne demek istediğimizi...
Nice ruhların o çılgınlar gibi hasret kaldığı samimiyet burada.
Emaneti taşıyan nadir şehirlerden biri bizimkisi...
Diyarbekir şiirleri her namuslu ocakta köz, özde söz, tözde öz, yaşatılır kadim gelenekler...
Sevdalar, saygılar ve sevgiler...
Asıl halaya duran Diyarbekir talebesi yüreklerimizdir, halay başımız sağlam zira, hem delilo hem destane...
Sağolasan, varolasan, nurolasan, canolasan, yarolasan Diyarbekir...
Bilâl Yavuz
0 notes
Text
öhöm öhöm sanırım tumblr maceram burada son bulacak, aslında yazdıklarımın kalmasını istiyorum bir müddet silmeyebilirim ama silmek üzerine bırakıyorum bu mecrayı. Yeniden bir hevesle başladım bu yüzden biraz üzülmedim değil. Yapmam gerekenleri geride bırakmak yerine burayı geride bırakarak pişman olmayacağımı düşünüyorum, şuan posta devam ederken hesabı silmek yerine uygulamayı silmek daha mantıklı geldi belki tekrardan bir merhaba derim o yüzden kalsın. Ama bir şeyler değişmeden gelmeyeceğim kendi adıma söz vermiş bulunayım.
18 notes
·
View notes
Text
kızılay gönüllü kan bağışçısı
Kan grubu : A rh (+) 104. bağışı KAN BAĞIŞI
( NOT: normalde bugün İSLAM'a göre kan bağışı yapılması mekruh ayın son günü ve çarşamba Miladi Tarih: 13 Aralık 2023 (Miladi yilin 347. gunu) Hicri Tarih: 30 Cemâziyelevvel 1445 (Hicri yilin 5. ayi ve 148. gunu) CÜZZAM veya VİTİLİGO olma olasılığı nedir bilmiyorum. hadis de peygamberimiz öle diyor. Ama hasta için istendiği için acil gelip alıp götürdüklerinden kan bağışı yaptım , inşaallahurahman HASTA OLUP ÖLMEM !!!... ÖLÜRSEM EĞER BUGÜN KAN VERDİĞİM İÇİNMİŞ SEBEP !!!... ALLAHUALEM🤲🏽📿
0 notes
Note
Kardeşimiz şöyle deneyebilir ‘anneciğim seni kırmayacağım ve işe girip deneyeceğim ama anlaşalım eğer iş ortamım benim değerlerimle uyumlu değil ve ben orada kaybolacağımı hissedersem çıkacağım buna müsaaden var ise böyle yapalım ama ortamı uyumlu bulursam bende rızkımız oradan kesilene kadar devam edebilirim’ gibi bi itidalli yön bulunabilir. Maalesef kiminle oturup kalkar isek oraya dönüşüyoruz bizde kim olmak istiyorsak onlar ile oturup kalkmak istiyoruz haliyle ama bazılarımızı şartlar bazılarımızı şahıslar zorlayabiliyor. Belki birinin hidayetine vesilede olacaksınız Allahualem. Çalışmak zorunda kalırsanız soluk aldırın kendinize iyi hissettiğiniz yerlere gidebilir ve iyi hissettiğiniz alanlar açabilirsiniz. Büyüklerin kabirlerini sık ziyaret edin duada bulunun dualarına talip olun. Rabbim imtihanlarımızdan hayırla geçebilmeyi nasip etsin. Dua ile.
Allah razı olsun kardeşim. Değerli bir tavsiye bence. Allah yâr ve yardımcımız olsun
2 notes
·
View notes
Note
Selamün aleykum abi. Dinde yolcudan dua istemek var mı? Varsa delili nedir? Bir bilginiz var mı acaba?
Aleykum esselam ve Rahmetullah kardeşim.
Yolcudan dua istemek ile ilgili sahîh bir rivayet bilmiyorum ancak bunu istemenin nehyine dair de bir engel bilmiyorum.
İmam Tirmizi ve Ebu Davud, Ömer bin Hattab radiyallahu anh'dan zayıf bir isnad ile şu rivâyeti yapar: "Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'den umre için izin istedim. Bana izin verdi ve dedi ki: 'Kardeşciğim, duanda bizi de unutma.' Ömer dedi ki: 'Bana öyle bir söz söylemiş oldu ki, onun yerine tüm dünyaya sahip olmam beni o kadar sevindirmezdi.'"
Bu hadîsin isnâdı zayıftır. İbn teymiyye ve bazı âlimler bu hadiste ki zayıflık sebebiyle başkasından dua istemeyi uygun görmemiş. Burada ki uygun görmemek haramlık değildir. Diğer kesim ise bu hadis ile amel etmenin caiz olduğunu söylemiştir. Yolcunun duasının faziletine dair Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in şu hadîsini zikredebiliriz "Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir. Yolcunun duası, oruçlunun duası ve babanın evladına duası."
Allahualem.
3 notes
·
View notes
Text
konu para olunca çok çabuk gaza geliyorum, Allahualem belki eylülde alacağım maaş için şimdiden favori listemi hazırlıyorum
5 notes
·
View notes
Text
Yusuf’un hikayesi bir galibiyet hikayesi değildi. Bir iktidar meselesi hiç değildi. En sevdikleri tarafından kuyuya atılan, köle pazarında üç kuruşa satılan fakir ama gururlu Yusuf’un bir sultan olarak dönüşünün hikayesi değildi onunki.
Hikayedeki karakterler ile kendimizi ilişkilendirip, ‘Eğer dosdoğru ve iffetli kalıp Rabbimizin imtihanlarına sabredersek Allah’ın nimetlerine ulaşırız’ mesajını çıkarıp kenara atılacak üçüncü sınıf bir dizi senaryosuna çevirdiğimiz bu kıssadan aslında çok daha derin bir ahlâk çıkartılabilirdi.
Lâkin öyle olmadı sanki. Yusuf da diğerleri gibi arabesk ciğerimiz ve romantik kalbimiz arasında öğütüldü gitti.
Haksızlığa uğrayan kendini Yusuf gördü, tahammülüne ‘sabır’ deyip kendini temize çıkardı. Evlâdı ile sınanan Yakub’u yakın gördü kendine ve gözyaşlarına Nebevi bir anlam kattı. Pek az olsa da sayıları, kimisi nefsine yedirip Yusuf’un kardeşlerinden birine ayna olabilirdi lâkin böylesi duyulmadı. Velâkin pek çoğu da hikayedeki Züleyha olup karşılıksız aşkına “Yusuf” adını taktı.
Ben de çözseydim “Yusuf kıssasında hangi karaktersin?” testini, yüksek bir ihtimalle “kuyu” çıkardım.
Neden olmasındı?
Zaman zaman birilerinin imtihanı, karanlığı, sabrettiği olmadım mı?
Neyse, bırakalım bunları…
Bir de şöyle bakalım bu müthiş hikayeye;
Her ruh beden kuyusunda bir Yusuf’tur belki. Nasıl Yusuf’u kuyudan Cebrail çıkardı ise bizleri de kuyumuzdan Azrail çıkaracaktır. Bu yüzden, ölümden korkmak, kuyuda kalmak için ısrar etmekten başka şey değildir. Halbuki yaşam kuyunun dışında. Işık kuyunun dışında. Gerçek kuyunun dışında…
Kim bilir, belki Platon’un ‘mağara’ alegorisi bile aynı şeye işaret ediyordu;
gölgelerle yetinmeyi seçmek, hakikati elinin tersi ile itmektir.
AllahuAlem.
7 notes
·
View notes