#alerji nedenleri
Explore tagged Tumblr posts
Link
Bahar Alerjisi: Nedenleri ve Belirtileri ile Başa Çıkmanın Yolları - İlkbaharda ortaya çıkan alerji belirtilerine karşı ne yapmalısınız? Tedavi yöntemleri ve doğal çözümler üzerine bilgi edinin.
0 notes
Text
Sinüzit Nedir?
Sinüzit, sinüslerin astarının ve sinüsü kaplayan dokuların iltihaplanması veya şişmesi durumudur. Bu durum, yüz ağrısı, burun tıkanıklığı veya akıntısı, baş ağrısı, koku kaybı ve diğer semptomlara neden olabilir. Sinüzit, çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilir ve genellikle soğuk algınlığı, grip, virüsler, bakteriler, mantarlar veya alerjilerle ilişkilendirilir. Hem çocukları hem de yetişkinleri etkileyebilir ve tedavi edilmezse kronikleşebilir.
Sinüzit Türleri
Sinüzit, farklı sürelerde ve şiddetlerde meydana gelebilir. Temel olarak dört türü vardır: - Akut Sinüzit: Akut sinüzit, semptomların dört haftadan daha kısa süren ve genellikle soğuk algınlığı gibi virüslerden kaynaklanan bir türdür. Belirtiler burun tıkanıklığı, burun akıntısı, yüzde ağrı/basınç ve koku duyusunda azalmayı içerir. Bu tür genellikle kendiliğinden geçer. - Subakut Sinüzit: Subakut sinüzit belirtileri, akut sinüzite benzer, ancak daha uzun sürebilir, yaklaşık 4 ila 12 hafta sürer. - Kronik Sinüzit: Kronik sinüzit, belirtilerin en az 12 hafta sürdüğü ve genellikle bakterilerin neden olduğu bir türdür. Kronik sinüzitin tedavisi antibiyotiklerle amaçlanır. - Tekrarlayan Akut Sinüzit: Bu tür, bir yılda dört veya daha fazla kez semptomların tekrarladığı, her seferinde iki haftadan kısa süren akut sinüzit durumunu tanımlar.
Sinüzit Neden Olur?
Sinüzit Neden Olur Sinüzitin temel nedenleri arasında enfeksiyonlar, virüsler, bakteriler, mantarlar, alerjenler (toz, küf gibi) ve çevresel faktörler yer alır. Kronik sinüzitin en yaygın nedenlerinden bazıları şunlardır: - Soğuk algınlığı, grip ve diğer virüsler - Mantar enfeksiyonları - Alerjenlere maruz kalma (toz, küf gibi) - Burun polipleri - Nazal septum deviasyonu - Kistik fibrozis - Geniz eti büyümesi - Saman nezlesi - Astım - Burun eğriliği - Diş enfeksiyonları - Sigara tüketimi - Bağışıklık sistemi zayıflığı - Yüzme ve uçak yolculukları
Sinüzit Belirtileri
Sinüzit Belirtileri Sinüzit, farklı türlerine bağlı olarak değişen semptomlar gösterebilir. Genel olarak sinüzitin yaygın belirtileri şunlar olabilir: - Sarı veya yeşil burun akıntısı - Burun tıkanıklığı - Nefes almada zorluk - Yüz bölgesinde ağrı veya basınç - Baş ağrısı - Ateş - Koku kaybı - Kulakta basınç hissi - Üst çene ve diş ağrısı - Öksürük - Ağız kokusu - Halsizlik, yorgunluk Beyin Sinüziti Belirtileri
Beyin Sinüziti Belirtileri Beyin sinüziti, ciddi bir komplikasyon olabilir ve daha fazla belirtilere neden olabilir. Beyin sinüziti belirtileri şunlar olabilir: - 1 haftadan uzun süren şiddetli baş ağrısı - Zihinsel durum değişiklikleri - Nöbetler veya fokal bozukluklar - Kusma - Alın bölgesinde şişlik
Sinüzit Teşhisi
Sinüzit Teşhisi Sinüzit teşhisi koymak için doktorlar şu yöntemleri kullanabilir: - Burun endoskopisi: Burun içine bakmak için kullanılır. - Burun sürüntüleri: Enfeksiyonun nedenini belirlemek için örnekler alınabilir. - Direkt grafiler: Sinüslerin görüntülenmesi için kullanılır. - BT taramaları: Sinüzit lezyonlarını ayrıntılı olarak görüntüler. - Alerji testleri: Alerjik reaksiyonları tespit etmek için yapılır. - Biyopsi: Nadir durumlarda, sinüzit nedenini belirlemek için dokudan örnek alınabilir.
Sinüzit Tedavisi
Sinüzit Tedavisi Sinüzit tedavisi semptomların şiddetine ve sinüzitin türüne bağlı olarak değişebilir. İşte sinüzit tedavi yöntemleri: - İlaç Tedavisi: Sinüzitin çoğu vakası, antibiyotikler, dekonjestanlar ve ağrı kesiciler gibi ilaçlarla tedavi edilir. Tedavi, semptomların hafifletilmesini ve enfeksiyonun kontrol altına alınmasını amaçlar. - Doğal Tedaviler: Sinüzit semptomlarını hafifletmeye yardımcı olabilecek doğal tedavi yöntemleri arasında buhar inhalasyonları, tuzlu su lavajları ve sıcak kompresler bulunur. - Cerrahi Müdahale: Kronik sinüzit tedavisinde cerrahi seçenekler, sinüslerin boşalmasını ve hava dolaşımını iyileştirmeyi amaçlar. Bu tür müdahaleler, endoskopik sinüs cerrahisi veya balon sinoplasti gibi yöntemleri içerebilir. Sinüzit Nasıl Geçer?
Sinüzit Nasıl Geçer Akut sinüzit genellikle dinlenme, bol sıvı alımı, doğal tedaviler ve uygun ilaçlarla kendi kendine geçebilir. Kronik sinüzit, doktorun önerdiği antibiyotikler ve diğer tedavilerle yönetilir. Semptomların geçmeyişi veya şiddetlenmesi durumunda tıbbi yardım almalısınız.
Sinüziti Önleme
Sinüziti Önleme Sinüziti önlemek için aşağıdaki adımları izleyebilirsiniz: - Üst solunum yolu enfeksiyonlarından kaçının. Virüslere ve bakterilere maruz kalmamak için temizlik ve hijyen önlemlerini alın. - Alerjenlere karşı önlemler alın. Alerjik reaksiyonlarınızı biliyorsanız, bu tetikleyicilerden kaçının veya uygun önlemleri alın. - Sigara ve kirli hava maruziyetini sınırlayın. Sigara içmeyin ve kirli hava koşullarından kaçının. - Nemlendirici kullanın. Ev içinde uygun nem düzeyini korumak için nemlendirici cihazlar kullanın. https://www.youtube.com/shorts/E-kKMXEHa5g Sinüzitten Nasıl Korunuruz? Sinüzit, çeşitli türleri ve nedenleri olan bir rahatsızlıktır ve tedavi, semptomların türüne ve şiddetine bağlı olarak değişebilir. Uygun bir tanı ve tedavi için bir sağlık profesyoneli ile iletişime geçmek önemlidir. https://www.youtube.com/watch?v=o2xiwbhyT-U Sinüzit Nedir? Sağlık konusunda merak ettiklerinizi ve fiyatları Fiyatı Nedir Üzerinden takip edebilirsiniz. - Kelebek Hastalığı Nedir? - Mitomani Nedir - Gerçek Saç Fiyatları Read the full article
0 notes
Text
Boğazda Takılma
Boğazda takılma, birçok kişinin yaşadığı yaygın bir sorundur. Bu his; genellikle yutma güçlüğü, boğazda bir engel hissi veya bir şeyin sıkışmış gibi hissedilmesi olarak tanımlanır. Bu sorun, kişinin günlük yaşamını etkileyebilir ve rahatsızlık yaratabilir. Bu rahatsızlık çeşitli nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. En yaygın nedenler arasında asit reflüsü, yemek borusunda darlık, alerjik reaksiyonlar, stres, kas spazmları veya yabancı cisimler yer alır. Bu hissi yaşayan kişiler genellikle endişe duyabilir ve bu durumun altında yatan nedenleri merak ederler. Doç. Dr. Muharrem Taşkoparan Gastroenteroloji Kliniği olarak, bu sorunu anlamak ve etkili tedavi seçenekleri sunmak için uzman bir ekip olarak buradayız. Boğazda takılma sorununun tanısı, detaylı bir hastane geçmişi alınması, fizik muayene ve gerekirse bazı tetkiklerin yapılmasıyla konulabilir. Tedavi, sorunun altında yatan nedenlere bağlı olarak değişebilir. Örneğin, asit reflüsü nedeniyle oluşan boğazda takılma hissi, ilaç tedavisi ve yaşam tarzı değişiklikleriyle kontrol altına alınabilir. Doç. Dr. Muharrem Taşkoparan Gastroenteroloji Kliniği olarak, bu sorunula mücadele etmek ve size en uygun tedavi seçeneğini sunmak için buradayız. Uzman ekibimiz, durumunuzu değerlendirecek, doğru tanıyı koyacak ve size özelleştirilmiş bir tedavi planı sunacaktır. Sağlıklı bir yaşam için sizleri kliniğimize bekliyoruz.
Boğazda Takılmanın Nedenleri
Boğazda takılma, kişilerin günlük yaşamlarını etkileyen bir rahatsızlıktır ve farklı nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. Doç. Dr. Muharrem Taşkoparan Gastroenteroloji Kliniği olarak, bu rahatsızlığın yaygın nedenlerini anlamak ve uygun tedavi seçeneklerini sunmak için buradayız. Rahatsızlığın nedenleri çeşitli olabilir. Bunlar arasında asit reflüsü, yemek borusunda darlık, alerjik reaksiyonlar, boğaz kaslarında spazm veya yabancı cisimler yer alır. Asit reflüsü, mide asidinin yemek borusuna geri kaçması sonucu oluşan bir durumdur ve boğazda tahrişe neden olabilir. Yemek borusunda darlık, yiyecek veya sıvıların geçişini zorlaştırarak takılma hissine sebep olabilir. Alerjik reaksiyonlar da bu hisse yol açabilir. Bazı yiyecekler veya alerjenlere maruz kalmak, boğazda şişlik ve tahrişe neden olarak bu hissiyatı tetikleyebilir. Ayrıca, boğaz kaslarında spazm veya yabancı cisimlerin boğaza takılması da benzer bir hissiyat oluşturabilir. Doç. Dr. Muharrem Taşkoparan Gastroenteroloji Kliniği olarak, takılma sorununun altında yatan nedenleri doğru bir şekilde belirlemek için uzman ekibimizle birlikte çalışıyoruz. Detaylı bir değerlendirme ve gerektiğinde bazı tetkikler ile nedeni tespit ederek, size uygun bir tedavi planı sunmaktayız. Sağlıklı bir yaşam için sizleri kliniğimize bekliyoruz.
Boğazda Takılmanın Tedavisi
Boğazda takılma sorunuyla karşılaşan kişiler için doğru ve etkili bir tedavi yöntemi bulmak oldukça önemlidir. Doç. Dr. Muharrem Taşkoparan Gastroenteroloji Kliniği olarak, takılma sorununun tedavisi konusunda uzman bir ekip ve modern teknolojik imkanlarla hizmet vermekteyiz. Bu sorunun tedavisinde, öncelikle altta yatan nedenin belirlenmesi önemlidir. Doç. Dr. Muharrem Taşkoparan ve ekibi, kapsamlı bir değerlendirme yaparak hastalarının durumunu değerlendirir ve uygun tedavi planını oluşturur. Tedavi seçenekleri arasında ilaç tedavisi, beslenme düzeninde değişiklikler, alerji yönetimi ve bazen cerrahi müdahale yer alabilir. İlaç tedavisi, asit reflüsü veya alerjik reaksiyonlara bağlı olarak boğazda takılma hissine neden olan durumları hafifletebilir. Beslenme düzeninde yapılan değişiklikler, mide asidinin yemek borusuna geri kaçmasını önleyerek rahatlama sağlayabilir. Alerji yönetimi ise alerjik reaksiyonlara bağlı olarak boğazda şişliği ve takılma hissini azaltabilir. Doç. Dr. Muharrem Taşkoparan Gastroenteroloji Kliniği olarak, her hastamıza özel bir tedavi planı oluşturuyoruz. Uzman ekibimiz, hastalarımızın sağlığına odaklanarak en uygun tedavi seçeneklerini sunmakta ve takip sürecinde destek vermekteyiz. Siz de boğazda takılma sorunuyla karşılaşıyorsanız, kliniğimize başvurarak uzmanlarımızdan destek alabilirsiniz. Sağlıklı bir yaşam için Doç. Dr. Muharrem Taşkoparan Gastroenteroloji Kliniği sizleri bekliyor.
Boğazda Takılmanın Önlenmesi ve Öneriler
Boğazda takılma sorunuyla karşılaşmamak için alınabilecek bazı önlemler ve günlük yaşamda uygulanabilecek öneriler bulunmaktadır. Doç. Dr. Muharrem Taşkoparan Gastroenteroloji Kliniği olarak, bu sorunu önlemeye yönelik olarak aşağıdaki önerilere dikkat etmenizi öneririz: - Yavaş ve Dikkatli Yemek Yeme: Yiyecekleri iyice çiğneyerek yavaş ve kontrollü bir şekilde yemek, takılma riskini azaltır. Aceleyle ve büyük lokmalarla yemek yemek yerine küçük lokmalar almak önemlidir. - Sert ve Küçük Parçacıkları İyi Çiğneme: Sert, kuru veya lifli gıdaların iyi çiğnenmesi, takılma sorununu önlemeye yardımcı olur. Özellikle et, sebze veya meyve gibi lifli gıdaları iyice çiğnemek önemlidir. - Yeterli Sıvı Tüketimi: Bol su içmek, yiyeceklerin daha kolay geçmesine yardımcı olur ve boğazda takılma riskini azaltır. Yemek sırasında veya yemekten sonra yeterli miktarda su içmeye özen gösterin. - Yemek Sırasında Dikkatli Olma: Yemek yerken dikkatli olmak, yemeklerin doğru yoldan geçmesini sağlar. Söyleşi veya gülmek gibi dikkatinizi dağıtan aktivitelerden kaçının ve yemek sırasında sakin olmaya özen gösterin. - Alerjileri Kontrol Altında Tutma: Eğer herhangi bir gıda alerjiniz varsa, alerjenlere maruz kalmaktan kaçınmak önemlidir. Alerjik reaksiyonlar boğazda şişme ve takılma hissine neden olabilir, bu yüzden alerjileri kontrol altında tutmak önemlidir. - Stresi Yönetme: Stres, kasların gerginleşmesine ve boğazda takılma hissinin artmasına neden olabilir. Stresi yönetmek için gevşeme tekniklerini kullanabilir, egzersiz yapabilir ve stresle başa çıkmak için destek alabilirsiniz. Bu öneriler, takılma sorununu önlemede yardımcı olabilir. Ancak, eğer sürekli olarak boğazda takılma sorunu yaşıyorsanız veya semptomlarınız şiddetleniyorsa, uzman bir gastroenteroloji kliniğine başvurmanız önemlidir. Doç. Dr. Muharrem Taşkoparan Gastroenteroloji Kliniği olarak, size uygun tedavi ve yöntemleri sunmak için uzman ekibimizle hizmet vermekteyiz. Doç. Dr. Muharrem Taşkoparan önderliğinde, gastroenteroloji alanında uzmanlaşmış deneyimli doktorlarımız ve teknolojik donanımlı klinik ortamımızla boğazda takılma sorununu çözmek için en etkili tedavi yöntemlerini kullanmaktayız. Bu sorun çeşitli nedenlere bağlı olabilir, bu yüzden doğru teşhis ve tedavi yöntemleri için kliniğimize başvurmanız önemlidir. Kapsamlı bir muayene ve gerekli tetkiklerin ardından, size özel bir tedavi planı oluşturulacaktır. Bu tedavi planı, spesifik olarak boğazda takılma sorununu gidermeyi hedefler. Tedavi seçenekleri arasında endoskopi, dil egzersizleri, diyet düzenlemeleri, ilaç tedavisi ve cerrahi müdahale gibi yöntemler bulunabilir. Tedavi sürecinde size en uygun olan yöntemler üzerinde uzmanlarımızla birlikte karar vereceğiz ve süreci titizlikle takip edeceğiz. Doç. Dr. Muharrem Taşkoparan Gastroenteroloji Kliniği olarak, takılma sorununuzun çözümünde size en iyi hizmeti sunmayı amaçlıyoruz. Uzman ekibimiz, son teknoloji cihazlarımız ve kapsamlı tedavi yaklaşımımızla size sağlıklı bir yaşamın kapılarını aralamak için buradayız. Boğazda takılma sorunuyla ilgili daha fazla bilgi almak veya randevu oluşturmak için Doç. Dr. Muharrem Taşkoparan Gastroenteroloji Kliniği resmî web sitesi adresimizi ziyaret edebilirsiniz. Read the full article
0 notes
Text
Gece Öksürüğü Nasıl Geçer-Gece Öksürüğünün Nedenleri
Tüm gün boyunca kendinizi hissetmenize rağmen yatağa yattığınızda şiddetli öksürük nöbetleri ile karşı karşıya kalıyor olabilirsiniz. Yaşam kalitenizi etkileyen ve geceleri uykusuz kalmanıza neden olan rahatsızlık çoğunlukla boğaz yolunda oluşan alerjik birtakım reaksiyonlardan kaynaklanmaktadır. Ancak gece öksürüğü nöbetlerinin başka nedenleri de bulunmaktadır. Şimdi gece öksürük sebepleri nelerdir? Gece öksürüğü tedavisi mümkün müdür bunlara kısaca göz atalım.
Astım:
Birçok insan astım hastalığıyla baş etmeye çalışmaktadır astım hastalığın belirtileri kişiden kişiye değişmekle birlikte çoğunlukla boğazda oluşan hırıltılı öksürük, astım şikayetinin en önemli belirtiler arasında görülmektedir. Astım öksürüğü genelde kuru ve nöbet şeklinde gelen öksürük türüdür.
Sinüzit:
Özellikle geceleri oluşan öksürük nöbetlerinin ve buna akıntısının en önemli nedenlerinden bir tanesi de sinüzit rahatsızlığıdır. Sinüzitin sebepleri arasında alerjik bir takım etkenler olabileceği gibi sinüs boşluklarının iltihabi enfeksiyonundan kaynaklanan sinüs iltihabı sinüzite neden olabilmektedir.
Asit reflü hastalığı:
Asit reflü hastalığı da gece öksürüğün nedenleri arasındadır. Özellikle sırtüstü veya yatay vaziyette uzun olduğunda midedeki asit yemek borusuna doğru hareket etmekte ve yemek borusu tahriş ederek reflü denilen hastalığa neden olmaktadır. Reflü nedeniyle oluşan mide yanması ve kuru öksürük akşam yemeklerinde daha az yemekle önemli ölçüde giderilebilmektedir.
İlaç kullanımı:
Birtakım ilaçlar örneğin yüksek tansiyon tedavisinde kullanılan haplar gece kuru öksürük şeklinde yan etki oluşturabilmektedir. Böyle bir durum ile karşı karşıya kalırsanız doktorunuza ilacın yan etkisini acilen iletmeniz faydanıza olacaktır.
Gece Öksürüğü Nasıl Geçer
Gece öksürüğünü tedavi edebilmek için öncelikle öksürüğe neden olan rahatsızlın ne olduğunu tespit ve teşhis etmek gerekmektedir. Şayet alerjik bir reaksiyon dolayısıyla alerjik astım veya sinüzit oluşmuşsa bu durumda söz konusu rahatsızlığın antihistaminik bir takım ilaçlarla tedavisi mümkün olabileceği gibi alerji aşısı denilen özel bir alerji tedavisi yöntemiyle de geceleri oluşan kuru öksürük tedavi edilebilir. Ayrıca soğan, sarımsak ve pırasa gibi bitkisel çözüm kürleri ile kuru öksürüğe kesin çözüm bulunabilir.
Önceki içeriğimiz için: Hamilelikte Saç Boyamak Zararlı mı-Gebelikte Saç Boyamanın Zararları Var mı?
0 notes
Text
Astım Nedir?
Astım nedir?, solunum yollarının kronik bir hastalığıdır. Bu rahatsızlık, çeşitli faktörler tarafından tetiklenen ve hava yollarının daralmasına, iltihaplanmasına ve mukus üretimine yol açan tekrarlayan solunum problemlerine neden olur. Astım semptomları arasında nefes darlığı, göğüs sıkışması, öksürük ve hırıltılı solunum bulunur. Bu durumun nedenleri arasında genetik yatkınlık, alerjenlere maruz kalma, solunum yolu enfeksiyonları, sigara içmek, hava kirliliği ve stres yer alabilir. Astım atağı genellikle tetikleyici bir faktörle başlar ve semptomlarda artışa neden olur. Tedavi edilmezse, astım semptomları günlük yaşamı etkileyebilir ve ciddi komplikasyonlara yol açabilir. Astımın teşhisi, semptomların değerlendirilmesi, solunum fonksiyon testleri ve gerekirse alerji testleri gibi çeşitli yöntemler kullanılarak konulur. Tedavi genellikle ilaçlarla yönetilir. Astım tedavisinde kullanılan ilaçlar, semptomları kontrol altında tutmak, astım atağını önlemek ve solunum yollarını genişletmek için kullanılır. İlaçlar inhalerler, spreyler, tabletler veya enjeksiyonlar şeklinde olabilir. Astımın yönetimi ayrıca tetikleyici faktörlerden kaçınmayı, egzersiz yaparken önlemler almayı, sağlıklı bir yaşam tarzını sürdürmeyi ve düzenli doktor kontrollerini içerir. Astım semptomları kontrol altına alındığında, bireyler normal bir yaşam sürdürebilir ve aktivitelere katılabilir. Astım solunum yollarının kronik iltihaplanmasıyla karakterize bir hastalıktır. Tanısı doğru bir şekilde konulduğunda ve uygun tedavi uygulandığında, astım semptomları kontrol altına alınabilir ve bireylerin yaşam kalitesi artırılabilir.
Astım Tanısı Nasıl Konur?
Astım, solunum yollarını etkileyen kronik bir solunum hastalığıdır ve dünya genelinde milyonlarca insanı etkilemektedir. Astımın doğru bir şekilde teşhis edilmesi, etkili tedavi stratejilerinin belirlenmesi için önemlidir. Peki, astım tanısı nasıl konur? Astım tanısı genellikle bir dizi yöntem kullanılarak konulur. İlk olarak, doktorunuz size ayrıntılı bir tıbbi geçmişiniz hakkında sorular soracaktır. Semptomlarınız, nefes alma zorluğu, öksürük, hışıltı gibi belirtiler hakkında bilgi alacaklardır. Ayrıca ailede astım veya diğer alerjik hastalıkların olup olmadığını da öğrenmek isteyeceklerdir. Doktorunuz fiziksel muayene yapacak ve solunum sisteminizi dinleyecektir. Akciğerlerinizde hışıltı veya başka bir anormallik varsa, bu astımın bir işareti olabilir. Doktorunuz ayrıca bazı testler yapmak isteyebilir. Solunum fonksiyon testleri astım tanısında önemli bir rol oynar. En yaygın kullanılan testlerden biri spirometridir. Bu test, akciğer kapasitenizi ve hava akış hızınızı değerlendirmek için kullanılır. Bronkodilatör adı verilen bir ilaç kullanılarak yapılan testler, astımın varlığını ve solunum fonksiyonunuzdaki değişiklikleri ölçmek için kullanılır. Ayrıca alerji testleri de astım tanısına katkıda bulunabilir. Çevresel alerjenlere karşı duyarlılık, astım semptomlarına neden olabilir. Cilt testleri veya kan testleri gibi farklı alerji testleriyle, doktorunuz potansiyel tetikleyicileri belirlemeye çalışacaktır. Son olarak, doktorunuz semptomlarınızın kaydedilmesini isteyebilir. Bir semptom günlüğü tutarak, semptomların ne zaman ortaya çıktığını, şiddetini ve hangi tetikleyicilerle ilişkili olduğunu izleyebilirsiniz. Bu bilgiler, astım tanısının doğrulanmasında ve uygun tedavi planının oluşturulmasında yardımcı olabilir. Astım tanısı koymak karmaşık olabilir, bu nedenle deneyimli bir sağlık uzmanıyla görüşmek önemlidir. Tam anlamıyla değerlendirilmek ve doğru tedaviyi almak için astım belirtileri konusunda endişeleriniz varsa, bir doktora başvurmanız önemlidir.
Astım Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Astım, solunum yollarının kronik olarak iltihaplanmasıyla karakterize edilen bir solunum hastalığıdır. Astım, nefes darlığı, öksürük, hırıltılı solunum ve göğüs sıkışması gibi semptomlarla kendini gösterebilir. Astımın etkileri, günlük aktiviteleri kısıtlayabilir ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir. Neyse ki, astım tedavisi için çeşitli yöntemler mevcuttur. 1. İlaç Tedavisi: Astımı kontrol altına almak için doktorlar genellikle inhale kortikosteroidler gibi ilaçlar reçete eder. Bu ilaçlar, solunum yollarındaki iltihabı azaltır ve astım semptomlarını önler. Ayrıca, bronkodilatatörler adı verilen ilaçlar da kullanılabilir. Bu ilaçlar, hava yollarının genişlemesini sağlayarak solunumu rahatlatır. 2. Tetikleyicilerden Kaçınma: Astım semptomlarını tetikleyen faktörler vardır. Bunlar arasında alerjenler (ev tozu akarları, polenler), egzersiz, soğuk hava, sigara dumanı ve enfeksiyonlar bulunur. Astım hastaları, bu tetikleyici faktörlerden kaçınarak semptomların ortaya çıkmasını önleyebilir veya minimize edebilir. 3. Solunum Egzersizleri: Astımı olan bireyler için solunum egzersizleri önemli bir tedavi yöntemidir. Bu egzersizler, solunum kaslarını güçlendirir, nefes alma ve verme süreçlerini düzenler ve solunum kontrolünü artırır. Solunum egzersizleri, astım semptomlarının hafifletilmesine yardımcı olur. 4. Astım Eylem Planı: Astım hastalarının bir astım eylem planına sahip olmaları önemlidir. Bu plan, semptomların nasıl yönetileceğini belirler ve acil durumlarda ne yapılması gerektiğini gösterir. Astım eylem planı, ilaç kullanımını ve tetikleyici faktörlerden kaçınmayı içeren tedavi stratejilerini içerir. Astım tedavisi, her bireye özgü olmalıdır. En etkili tedavi yöntemlerini belirlemek için doktorunuza danışmanız önemlidir. Doğru tedavi stratejileriyle astım semptomları kontrol altına alınabilir ve yaşam kalitesi iyileştirilebilir. Unutmayın, astım tedavisi multidisipliner bir yaklaşım gerektirir ve düzenli takip önemlidir.
Astımda İlaç Kullanımı ve Doğru Solunum Teknikleri
Astım, kronik bir solunum yolu hastalığıdır ve dünya genelinde milyonlarca insanı etkilemektedir. Astım semptomlarına sahip olan bireylerin yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir ve günlük aktivitelerini kısıtlayabilir. Ancak, doğru ilaç kullanımı ve solunum teknikleri, astım semptomlarının kontrol altına alınmasında önemli bir rol oynar. Astım tedavisinde kullanılan ilaçlar, semptomların hafifletilmesine ve astım atağı riskinin azaltılmasına yardımcı olur. İki temel türde astım ilacı bulunmaktadır: önleyici ilaçlar ve acil durum ilaçları. Önleyici ilaçlar, astım semptomlarının düzenli olarak kontrol altında tutulmasına yardımcı olurken, acil durum ilaçları ise astım atağı sırasında hızlı bir şekilde kullanılarak solunum yollarını açar ve solunumu rahatlatır. Doğru ilaç kullanımı için doktorunuzun talimatlarını dikkatlice izlemek önemlidir. İlaçları belirtilen doz ve zamanlarda kullanmak, astım semptomlarının kontrol altında tutulmasına yardımcı olur. Ayrıca, ilaçların yan etkilerini ve nasıl kullanılacaklarını tam olarak anlamak da büyük önem taşır. Eğer herhangi bir yan etki veya sorunla karşılaşırsanız, derhal doktorunuza başvurmanız önerilir. İlaç kullanımının yanı sıra, doğru solunum tekniklerini öğrenmek de astım yönetiminde büyük bir öneme sahiptir. Derin ve yavaş nefes almak, soluyarak karın kaslarınızı ve göğüs boşluğunuzu genişletmek, nefesi kontrol altında tutmak gibi teknikler astım semptomlarını hafifletebilir. Solunum egzersizleri ve yoga gibi aktiviteler de solunum kapasitesini artırarak astım semptomlarının kontrolünü sağlamada yardımcı olabilir. Astım semptomlarının kontrol altına alınması için ilaç kullanımı ve doğru solunum tekniklerinin uygulanması önemlidir. Bununla birlikte, doktorunuzun önerilerine uymanız ve düzenli kontrollerinizi ihmal etmemeniz gerekmektedir. Astımı olan bireylerin yaşam kalitesini artırmak ve semptomları en aza indirmek için ilaçlarını düzenli olarak kullanmaları ve solunum tekniklerini doğru bir şekilde uygulamaları büyük önem taşır. Unutmayın, astım kontrol altına alınabilir ve sağlıklı bir hayat sürdürebilirsiniz.
Astımın Nedenleri ve Risk Faktörleri
Astım, solunum yollarını etkileyen kronik bir solunum hastalığıdır. Astımın ortaya çıkmasında birden fazla faktör rol oynayabilir ve bu faktörler genellikle bireysel risk faktörleriyle ilişkilidir. Astımın nedenleri ve risk faktörleri hakkında daha fazla bilgi edinmek, hastalığın önlenmesi ve yönetimi açısından önemlidir. Genetik faktörler astımın gelişiminde önemli bir rol oynar. Ailesinde astım öyküsü olan kişiler, astım riski altında olabilirler. Ayrıca, alerjik reaksiyonlara yatkınlık da astımın ortaya çıkmasında etkili olabilir. Polen, toz akarları, küf mantarları ve hayvan tüyleri gibi alerjenlere maruz kalmak, astım semptomlarının tetiklenmesine yol açabilir. Çevresel faktörler de astımın gelişiminde etkilidir. Sigara dumanına maruz kalma, hava kirliliği, kimyasal maddelere sürekli temas ve ev veya iş yerindeki kötü hava kalitesi gibi faktörler, astım riskini artırır. Özellikle çocukların erken yaşta sigara dumanına maruz kalması, ileride astım gelişme olasılığını artırabilir. Bazı mesleklerde çalışmak da astım riskini yükseltebilir. Kimyasal maddeler, tozlar veya solunum yolu tahrişine neden olan diğer maddeler ile temas eden meslek grupları astım geliştirme riski altındadır. Örneğin, kimyasal fabrikalarda çalışanlar, kuaförler ve tarım işçileri bu risk altında olan meslek gruplarına örnek olarak verilebilir. Astımın tetikleyici faktörleri arasında enfeksiyonlar da yer alır. Soğuk algınlığı, grip veya sinüzit gibi üst solunum yolu enfeksiyonları astım semptomlarının şiddetlenmesine yol açabilir. Bu nedenle, enfeksiyonlardan korunmak ve sağlıklı bir yaşam tarzı sürdürmek astımı yönetmek için önemlidir. Astımın birden fazla nedeni ve risk faktörü vardır. Genetik yatkınlık, alerjik reaksiyonlar, çevresel etkenler, mesleki maruziyet ve enfeksiyonlar astımın ortaya çıkmasını etkileyebilir. Astımı yönetmek ve semptomların kontrol altında tutulmasını sağlamak için, bu risk faktörlerinden kaçınılması ve uygun tedavi yöntemlerinin uygulanması önemlidir.
Astım Krizi ve Acil Durumlar
Astım, solunum yollarının kronik bir inflamatuar hastalığıdır ve birçok kişi için hayatlarını olumsuz etkileyen ciddi semptomlara yol açabilir. Astım krizleri, ani ve şiddetli solunum zorluğuyla karakterizedir ve acil tıbbi müdahale gerektirebilir. Bu makalede, astım krizi ve acil durumlar hakkında daha fazla bilgi edineceksiniz. Astım krizleri, çeşitli tetikleyicilerle ilişkilendirilebilir. Bunlar arasında alerjenler (polen, ev tozu akarı), egzersiz, soğuk hava, enfeksiyonlar ve stres bulunabilir. Astım hastaları, tetikleyicilerini tanımlamak ve bunlardan kaçınmak için bir eylem planı oluşturmalıdır. Bununla birlikte, bazen beklenmedik bir şekilde astım semptomları ortaya çıkabilir ve acil tedavi gerekebilir. Astım krizi belirtileri şunları içerebilir: nefes darlığı, hırıltılı solunum, göğüs sıkışması, öksürük ve nefes alıp vermekte güçlük. Bu semptomlar şiddetlenebilir ve hasta için ciddi bir tehlike oluşturabilir. Eğer biri astım krizi geçiriyorsa, derhal acil yardım çağrılmalıdır. Aynı zamanda, hastanın yanında olmak ve onu sakinleştirmeye çalışmak da önemlidir. Acil durumlar için astım tedavisinde kullanılan inhalerler (solunum cihazları) hayat kurtarıcıdır. İlaçlar hızlı bir şekilde solunum yollarını genişletir ve semptomları hafifletebilir. Hastalar, doktorları tarafından verilen ilaçları doğru bir şekilde kullanmayı öğrenmelidir. Astım atağına hazırlıklı olmak için inhalerler her zaman yanlarında bulundurulmalıdır. Astım krizlerini önlemek için bazı önlemler almak da mümkündür. Tetikleyicilerden kaçınmak veya bunları minimize etmek için evde ve çevrede uygun önlemler almak önemlidir. Ayrıca, düzenli olarak astım kontrollerine gitmek, doktorunuzun yönlendirmelerini takip etmek ve koruyucu tedavi planına sadık kalmak da astım krizi riskini azaltmada yardımcı olabilir. Astım krizleri astım hastaları için ciddi bir tehlike oluşturan acil durumlardır. Bu krizlerin belirtilerini tanımak, tetikleyicileri yönetmek ve acil tedaviye hızlı bir şekilde başvurmak hayati öneme sahiptir. Astım hastaları, sağlık uzmanlarından edindikleri bilgilerle kendilerini ve sevdiklerini koruyabilecek bir astım yönetim planı oluşturmalıdır.
Astım Hastalarının Yaşam Tarzı Önerileri
Astım, solunum yollarında inflamasyon ve daralmaya neden olan kronik bir solunum hastalığıdır. Astım hastalarının sağlıklı bir yaşam sürdürebilmeleri için bazı önemli faktörlere dikkat etmeleri gerekmektedir. Bu makalede, astım hastaları için yaşam tarzı önerilerini anlatacağım. 1. Sigaradan uzak durun: Sigara dumanı astım semptomlarını şiddetlendirebilir ve akciğer fonksiyonlarını olumsuz etkileyebilir. Hem aktif hem de pasif sigara içimi astım krizleriyle ilişkilendirildiği için sigaradan uzak durmak büyük önem taşır. 2. Tetikleyicileri tanıyın ve kaçının: Polen, ev tozu akarı, hayvan tüyleri gibi astım semptomlarını tetikleyebilecek faktörleri belirlemeye çalışın. Bu tetikleyicilerden mümkün olduğunca uzak durun veya maruziyeti azaltmak için gerekli önlemleri alın. 3. Düzenli egzersiz yapın: Egzersiz, genel sağlık durumunu iyileştirmenin yanı sıra astım semptomlarını da azaltabilir. Ancak, doğru egzersiz programı seçmek ve astım semptomlarına neden olabilecek ortamlardan kaçınmak önemlidir. Doktorunuzdan egzersiz programı konusunda tavsiye alabilirsiniz. 4. Sağlıklı beslenme alışkanlıkları geliştirin: Dengeli bir beslenme astım hastalarının genel sağlık durumunu iyileştirebilir. İyi beslenmek, bağışıklık sistemini güçlendirerek enfeksiyonlara karşı direnci artırır ve astım semptomlarını hafifletebilir. Taze meyve ve sebzeler, tam tahıllar, düşük yağlı süt ürünleri gibi besinleri içeren bir diyet benimsemek faydalı olacaktır. 5. Stres yönetimine önem verin: Stres, astım semptomlarını tetikleyebilir veya şiddetlendirebilir. Yoga, meditasyon gibi stres azaltıcı teknikleri uygulamak, rahatlama sağlayarak astım semptomlarının kontrol altına alınmasına yardımcı olabilir. Astım hastaları için yaşam tarzı önerileri, semptomların yönetilmesine ve genel sağlığın korunmasına yardımcı olur. Bu önerileri uygulamak, astım krizlerinin sıklığını azaltabilir ve daha aktif bir yaşam sürdürebilmenizi sağlar. Ancak, her bireyin astımı farklı olduğu için, doktorunuzla görüşerek size özel öneriler almanız son derece önemlidir. Astım sorunu ile karşı karşıyaysanız acilen doktorunuza danışmanızı öneririz. Doktorunuza danışmak için Merkezi Hekim Randevu Sistemi üzerinden randevu almanız yeterlidir. Genel hastalıklar hakkında bilgi edinmek için Genel Sağlık kategorimizi inceleyebilirsiniz. Read the full article
#Astımbelirtilerinelerdir?#Astımnasılgeçer?#Astımnedenolur?#Astımsebeplerinelerdir?#Astımtedaviyöntemlerinelerdir?
0 notes
Photo
Mevsimsel Olmayan Alerji Nedenleri, Alerjik nezle sizi her yıl yalnız birkaç hafta sıkıntıya sokuyorsa, durumunuz o kadar da kötü sayılmaz. Burun çekmeler ve hapşırıklar sürerken, ilgili polen azaldıkça kurtuluşun yaklaştığı düşüncesinden destek alabilirsiniz.
0 notes
Text
GÖZLERİM BİBER ATILMIŞ GİBİ YANIYOR!
NEDENLERİ VE ÇARELERİ #şifabul
NEDENLERİ:
1- Uzun süre ekrana bakmak
2- Uykunu yeterince almamak
3- Göze yabancı bir cismin kaçması
4- İyi temizlenmemiş makyaj
5- Alerji ve kimyasal maddeler
6- Gözde tahriş ve kuruluk
7- Enfeksiyon ve göz kapağı problemleri
ÇARELERİ:
1- Göz kuruluğunu gideren damla kullanın.
2- Ilık çay poşetlerini kapalı gözlere yerleştirip 15 dakika bekleyin.
3- Ekrana uzun süre bakıyorsanız her 20 dakikada bir yaklaşık 6 metre ötede bir şeye 20 saniye boyunca odaklanarak bakın.
4- Ellerinizi birbirine sürterek ısıtın ve avuç içlerinizle gözlerinizi kapatarak 20 saniye bekleyin. Bunu aklınıza geldikçe yapabilirsiniz.
#şifalı su#şifabul#şifa bul#sağlık#şifa#sağlık bilgileri#sağlık haberleri#faydalı bilgiler#şifalı bitkiler#doğal tedaviler#sağlıklı beslenme#göz yanması
6 notes
·
View notes
Text
Alerji Nedenleri Nelerdir?
Alerjiler genel olarak her bir türe bağlı olarak çeşitli nedensel faktörlere sahiptir. Örneğin, riniti olan bir kişinin toz akarlarına karşı alerjisi olabilir. Bir çocuk süt alerjisi olabilir ve ishal, deri lezyonları, dudakların şişmesi veya solunum semptomları olabilir.
Alerji risk faktörleri nelerdir?
Bir kişi herhangi bir yaşta bir alerji geliştirebilir, ancak aşağıdaki durumlarda alerji geliştirme olasılığınız daha fazla olabilir:
Ailede astım veya alerjiler varsa,
Herhangi bir şeye karşı hassasiyetiniz varsa,
Alerji belirtileri nelerdir?
Alerjinin belirtileri, solunum yollarınızı, sinüslerinizi, cildinizi ve sindirim sisteminizi etkileyebilir. Alerjik reaksiyonların farklı dereceleri vardır. Alerjiler şiddetli durumlarda anafilaksi denilen ölümcül bir hastalığı tetikleyebilir
Alerjik rinit belirtileri şunlardır: Hapşırma, burun, göz veya ağzın çatısında kaşıntı, burun damlaması, sulu, kırmızı veya şişmiş gözler.
Gıda alerjisi belirtileri: Ağızda karıncalanma, dudakların, dilin, yüzün veya boğazın şişmesi, kurdeşen, anafilaksi.
Böcek ısırıklarına karşı alerji belirtileri: Isırık bölgesinde geniş bir şişlik (ödem) alanı, tüm vücutta kaşıntı veya kurdeşen, öksürük, göğüste sıkışma hissi, solunumda hırıltı olması veya nefes darlığı, anafilaksi.
İlaçlara karşı alerji belirtileri: Kurdeşen, isilik, anafilaksi, cildin sürekli kaşınması.
Alerji tedavisi nasıl yapılır?
Alerji ve alerjik hastalıklar, tedavinin başarısı ve kontrolü için çevresel kontrol önlemleri ile klinik tedavi ilişkisi ile tedavi edilir. Klinik tedavi başarısızlığı durumunda, alerjik hastalığın temel mekanizmasına müdahale eden tek tedavi olan alerjene özgü “immünoterapi” kullanılabilir.
İmmünoterapi nedir: Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre, alerji aşılarının kullanımı, böceklere (arılar, eşek arıları, güveler ve karıncalar) şiddetli reaksiyonlar sergileyen hastalarda ve klinik belirtiler gösteren çevresel alerjilere duyarlı bireylere uygundur.
Alerjiye sebep olacak şeyleri ortadan kaldırmanız gerekir. Bunun için tavsiyelerimiz şunlardır:
Havalandırma: Gün boyunca pencereleri açık tutun.
Mobilya: mobilyalarınız düz kenarları ve temizlemesi kolay olmalıdır
Temizlik: günlük olarak, yeterli su, sabun ve temizlik ürünleri ile yapılmalıdır. Elektrikli süpürge kullanmaktan kaçının.
Yataklar ve yastıklar: Yılda bir kez yastık değiştirin.
Evcil hayvanlarınızın yatak odanıza girmesine izin vermeyin.
Giysilerin saklanmasına özen gösterin, kullanmadan önce kıyafetleri yıkayın.
Tahriş edici faktörlerin kontrolünü sağlayın; sigara dumanı, koku ve nem vb.
Alerji Nedenleri Nelerdir?
#alerji nedenleri#alerji nedenleri kaşıntı#alerji nedenleri nelerdir#alerji nedenleri ve tedavisi#alerji nedenlerii#bebeklerde alerji nedenleri#kollarda alerji nedenleri#vücutta alerji nedenleri#yüzde alerji nedenleri
0 notes
Photo
Sitemize "Çocuklarda Yumurta Alerjisi" konusu eklenmiştir. Detaylar için ziyaret ediniz. http://tibbivideolar.net/kadinca/cocuklarda-yumurta-alerjisi/
#yumurta alerjisi#alerji#ovomukoid#besin alerjisi#çocuk#yumurta proteini#yumurta#bebek#tedavi#alerji testi#teşhis#alerji nedenleri#alerji belirtisi#bebeklerde alerji nedenleri#belirti#uzman#video#uzman tv
0 notes
Text
New Post has been published on Kadın Sağlığı Rehberi
New Post has been published on http://saglikdoping.com/alerjik-hastaliklar-nasil-olusur-2/
Alerjik hastalıklar nasıl oluşur?
Vücudumuzu hastalıklardan koruyan bağışıklık sistemi bazı kişilerde, normalde zararlı olmayan maddelere karşısında da tepkime gösterebilir. Atopik yani “alerjik bünyeye sahip” kişilerde, allerjenlerle bağışıklık sisteminin tekrarlayan karşılaşmaları sonucunda, allerjenlere karşı IgE…
Vücudumuzu hastalıklardan koruyan bağışıklık sistemi bir takım kişilerde, normalde zararlı olmayan maddelere aleyhinde da reaksiyon gösterebilir. Atopik yani “alerjik bünyeye sahip” kişilerde, allerjenlerle bağışıklık sisteminin tekrarlayan karşılaşmaları sonucunda, allerjenlere aleyhinde IgE tipinde antikorlar oluşur.
Bu sürece “duyarlılaşma” denir. Duyarlılaşma süreci tamamlandıktan sonra, allerjenle her bağlantı ardından, kısa vakit içinde kişide alerjik hastalık bulguları ortaya çıkar. Bu olaylar mast hücresi ve bazofiller adı bahşedilen ve üstünde allerjene özel IgE antikoru taşıyan bir grup hücrenin salgıladığı mediatörler aracılığı ile gelişmektedir. Bu mediatörlerin (başta histamin edinmek üzere bir grup biokimyasal madde) etkisi ile hedef organlara ait (gözler, burun, solunum yolları gibi) alerji bulguları ortaya çıkar.
Alerjik hastalık bulguları nelerdir? Deride Ürtiker; değişik büyüklüklerde olan kaşıntılı kabarıklıklardır. “Kurdeşen” veya “dabaz” olarak ta adlandırılır. Anjioödem: Derinin daha alçak tabakalarında akışkan birikmesi yani ödem ile ortaya meydana çıkan şişliklerdir. Genel Olarak yüz, göz kapakları, dudaklar ve genital bölgede oluşur.
Göz ve üst solunum yollarında; Gözlerde kızarıklık ve kaşıntı, Burun tıkanıklığı veya burun akıntısı, Burunda kaşıntı ve aksırık.
Alt solunum yollarında; Solunum zorluğu, Hışırtılı solunum (vizing), Öksürük.
Kalp ve damar sisteminde; Çarpıntı (nabız sayısında artma), Tansiyon düşüklüğü.
Mide-barsak sisteminde; Bulantı – kusma, Karın ağrısı ya da karın krampları.
Asap sisteminde; Şuur bulanıklığı, Bayılma
Anafilaksi (alerjik şok); Nadir de olsa bütün sistemlere ait bu bulguların tümü birarada görülebilir ve anafilaksi olarak adlandırılır. Alerjik reaksiyonların en ağır şeklidir.
Alerjik hastalıklar nelerdir? Alerjiyi başlatan mekanizmalar çoğunlukla aynı olmakla birlikte, etkilenen organa göre değişen klinik bulgular ortaya çıkar. Alerjik hastalıklar ortaya çıkan bulgulara ve etkilenen doku ve organ sistemine tarafından adlandırılır.
Sık görülen alerjik hastalıklar şunlardır: * Alerjik rinit * Alerjik konjunktivit * Astım (bronşiyal astma) * Gıda alerjisi * Hap alerjisi * Arı alerjisi * Atopik dermatit * Ürtiker ve anjioödem * Lateks alerjisi
#alerji belirtileri ve tedavisi#alerji nedenleri#alerjinin belirtileri#ciltte alerji belirtileri#vücutta alerji kızarıklık
0 notes
Link
2 notes
·
View notes
Text
Hamilelikte ağız yarası çoğu kadının karşılaştığı gerçekten sinir bozucu bir durumdur. Ağız yaraları genel olarak evde doğal yollarla atlatılmaya çalışılmaktadır. Kişisel müdahale yeterli olmazsa muayene için diş hekimine gidilebilir. Hamile kadında ortaya çıkan ağız yarası, esas olarak hormonal nedenler, düzensiz beslenme, dehidrasyon, alerji nedeniyle ortaya çıkabilir. Hamilelikte oluşan çoğu ağız yarasına stomatit denilmektedir. Hamilelikte ağız yarası genellikle kendi kendine geçer. Ancak bebek doğduktan sonra ağızda oluşan bir yara anne adayının emzirmesini engelliyorsa bir uzmana danışmakta fayda var. Hamilelikte ağız yarasına ne sebep olur? Hamilelik sırasında stomatitin nedeni, hamilelik sırasında bir kadının vücudunda meydana gelen hormonal değişikliklerdir. Hamile bir kadında ani ruh hali değişimleri de ağızda aft benzeri yaralara neden olabilir. Hamilelikte ağız yarasının yaygın nedenleri şunlardır: Stres, gerginlik ve kaygı stomatitin ana sonuçlarıdır. Vücuttaki vitamin ve mineral eksikliği, Alerjik reaksiyonların sonuçları, Bazı yiyecek ve içeceklere karşı aşırı duyarlılık Herpes virüsünün varlığı. Hamilelikte ağız yaralarına ne iyi gelir? Hamilelikte ağız yaraları Hamilelik sırasında ağız yarası nasıl önlenir, birkaç kişisel yöntemle sağlıklı hale getirilebilir. Aynı zamanda ağzı çalkalamak, ağız boşluğundaki yaraları tedavi etme yöntemlerinden biridir. Hamilelik sırasında stomatitten kurtulmanın bireysel yolları şu şekildedir: Hamilelikte ağız yarasından kurtulmanın bireysel yöntemleri etkilidir. Karanfil hamilelikte ağız ülserlerini gidermek için kullanılabilir. Ağız yaraları zamanla ağrı ve tahrişe neden olabilir. Bu gibi durumlarda ağrılı bölgeye karanfil konulabilir. Ayrıca etkilenen bölgeye karanfil yağı özü uygulayabilir ve açık bırakabilirsiniz. Aloe vera bitkisinin ağrı ve ağrıları azaltmada önemli faydaları olduğu kanıtlanmıştır. Günde bir kez bir yaraya uygulandığında etkilidir. Gargara Bir bardak suya tuz ekleyin, karıştırın, en az 15 saniye çalkalayın ve yutmadan önce tükürün. Gün içinde tekrar tekrar yaradan gelen ağrı giderilir. Bu gargara ayrıca ağız ülserlerini yatıştırır. Hindistan cevizi Hindistan cevizi, ağız ülserlerini hafifleten aktif maddeler içerir. Doğal olduğu için hamileler tarafından güvenle kullanılabilir. Bir kaseye 1 çay kaşığı hindistancevizi yağı ve biraz sıvı yağ koyun. Sıvı yağ miktarı 1 yemek kaşığını geçmemelidir. Karıştırdıktan sonra ağzınızı 15-30 saniye çalkalayın ve tükürün. Bitkinin terapötik etkisi hamilelikte ağız yarasını büyük ölçüde geçirir. Rezene ve yeşil çay gibi çayları fazla tüketmemeye özen gösterilmelidir. Bu bitkiler hamilelik döneminde bebek için büyük tehlike oluşturmaktadır. Hamilelikte ağız yarası tedavi etmek Hamilelik dönemindeki ağız sorunları için yapabilecekleriniz, kesin bir çözüm olmamakla birlikte ileride oluşabilecek daha sancılı süreçlere geçmeden önce alabileceğiniz önleyici tedbirleri içerir. Hamilelikte ağız yarasının kesin tedavisi muayeneden sonra bir uzman tarafından yapılmalıdır. Bu süreçte anne adayları da B12, demir, D vitamini, folik asit gibi kendilerini daha iyi hissetmelerini, kaybettikleri vücut direncini geri kazanmalarını ve ağız yaralarını iyileştirmelerini sağlayan besinleri tüketmeye teşvik edilir. Bu vitamin ve minerallerin sık sık alınması bu problemin ortaya çıkmamasına yardımcı olabilir. Çünkü bu vitamin ve mineraller bağışıklık sistemini güçlendirir ve zayıflamış bir bağışıklık sisteminin neden olduğu oral eksiklikleri giderir. Gebelikte aft Hamilelik sırasında ağız yarası halk arasında aft olarak bilinir. Ağızdaki damak yumuşar, diş etlerinde ve dudakların içinde minimum boyutta küçük kabarcıklar oluşur. Başka insanlara bulaştırma riski kesinlikle yoktur, ancak yemek yerken ve konuşurken kişide çok fazla kaygıya neden olabilir. Stomatit veya ülser olarak da bilinen aft, ağız veya damaktaki yumuşak dokularda görülen kabarcıklardır.
Bu bulaşıcı olmayan durum çeşitli nedenlerle ortaya çıkar ve zamanla kendiliğinden düzelir. Bu durum yemek yerken, konuşurken, çeneyi ve ağzı hareket ettirirken ağrı ve çeşitli rahatsızlıklara neden olabilir. Aft genellikle hamilelik sırasında ortaya çıkar. Ağızda oluşan aftlar, hamilelik sırasında anne adayının yaşadığı hormonal değişiklikler ve stres gibi çeşitli durumlardan kaynaklanabilir. Gebeliğin ilk üç ayında hormon seviyeleri yükselir. Bu hormondaki bir artış, hamilelik sırasında aftöz dermatit yaşanmasına neden olabilir. Hamilelikte aft neden olur? Hamilelik sırasında ortaya çıkan aftlar genellikle hormonal değişiklikler veya stresin bir sonucudur. Ancak gebelikte gıda intoleransı, çeşitli ağız yaralanmaları, vitamin eksiklikleri gibi çeşitli sağlık sorunları da aft oluşumuna neden olabilir. Doktorumla ne zaman konuşmalıyım? Aft hamile kadınların ağzındaki yumuşak dokularda gelişebilir. Hamilelik sırasında bir aft geliştiğinde, genellikle birkaç gün içinde kendiliğinden geçer. Ancak bazı durumlarda bu aftların iyileşmesi uzun sürebilmektedir. Ağız ülserleri bir haftadan uzun süre iyileşmez ve daha ağrılı hale gelirse en kısa sürede doktorunuza görünün. Ağızda oluşan aftlar sıklıkla ağrıya neden olur. Bununla birlikte, malign stomatit başlangıçta ağrısızdır ve uzun süre devam eder. Böyle bir durumla karşı karşıya kalındığında en kısa zamanda diş hekimine başvurmak gerekir. Gebelikte aft oluşumunu önlemenin en önemli yolu ağız ve diş bakımına ve sağlığına odaklanmaktır. Hamilelik sırasında afttan kaçınmak istiyorsanız, yeterince dinlenmeli ve stresten kaçınmalısınız. Ayrıca son derece besleyici olan ve ağzınızı, dişlerinizi veya diş etlerinizi tahriş etmeyen yiyecekler yemelisiniz. Hamilelikte ağız yarası bebeğe zarar verebilir mi? Hamilelikte ağız yarası bebeğe zarar verebilir mi Hamilelikte ağız yarası genellikle kendiliğinden geçer ve bebeğe zarar vermez. Bununla birlikte, bir annenin hamilelik sırasındaki ağız yarası bir mantardan kaynaklanıyorsa, mantar doğumdan sonra bebeğe geçebilir. Benzer şekilde, hamilelik sırasında stomatit bir herpes bakterisinden kaynaklanıyorsa, bu herpes virüsü doğumdan sonra bebeğe geçebilir ve bebekte de herpes gelişebilir. İlerlemiş ağız mantarları ve uçukları çocuklar için yüksek düzeyde risk oluşturabilir. Gebeliğin sonraki haftalarında iyileşmeyen ağız yaraları mutlaka bir doktor tarafından değerlendirilmeli ve tedavi edilmelidir.
0 notes
Text
Farenjit Nedir? Belirtileri Nelerdir?
Farenjit Nedir? Belirtileri Nelerdir?
Farenjit, burun ve ağız boşluğunun arka duvarının iltihabıdır. Ani gelişen, şiddetli iltihaplanmalar, akut farenjit olarak tanımlanır. Daha hafif şikayetlere yol açan ancak daha uzun süren farenjit ise kronik farenjit olarak tanımlanabilir.
Akut farenjit sadece boğazla ilgili değildir. Genelde üst solunum yolu enfeksiyonunda görülen boğaz ağrısı, boğazda yanma, kuruluğun yanı sıra ses kısıklığı, ateş, halsizlik ve burun akıntısı gibi belirtiler de görülebilir. Ancak kronik farenjitte şikayetler daha çok boğazla ilgili ve uzun sürelidir. Yutma güçlüğü, boğazda takılma, tahriş hissi, sık boğaz temizleme isteği gibi şikayetler sık görülürken ateş, halsizlik gibi akut enfeksiyon bulguları eşlik etmez.
Akut farenjit nedenleri
Akut farenjitin en sık sebebi %85-90 oranında virüslerdir. Bu nedenle antibiyotik kullanımı hastalığın iyileşmesine yardımcı olmaz. Grip ya da soğuk algınlığına neden olan virüsler akut farenjite de neden olur. Bakteriyel nedenler arasında ise en sık karşılaşılanı, halk arasında beta enfeksiyonu olarak bilinen A grubu streptokoklardır.
Kronik farenjit nedenleri
Sigara, alkol, tozlu ortamlar, hava kirliliği, aşırıcı sıcak ya da soğuk gibi boğazı tahriş edici yiyeceklerin tüketilmesi etkin rol oynar. Reflü gibi mide asitlerinin boğazı tahriş etmesi faranjitte önemli rol oynar. Burun kemiği eğriliği (septum deviasyonu), burun eti büyümesi (konka hipertrafisi),��alerjik rinit gibi burun patolojileri boğazı tahriş ederek kronik farenjitte rol oynar.
Akut farenjit belirtileri
Boğaz ağrısı
Geniz, burun akıntısı
Baş, eklem ağrısı
Öksürük
Halsizlik
Yüksek ateş (griple birlikte)
Kronik farenjit belirtileri
Hafif seyirli ancak boğazla ilgili şikayetlerdir. Bunlar:
Boğazda kuruluk hissi
Boğazda yanma ve takılma hissi
Gıcık tarzı öksürük
Boğazı sürekli ihtiyacı hissetme
Farenjit nasıl teşhis edilir?
Farenjit tanısı, hastanın öyküsü ve yapılan fizik muayenesi ile konulabilir. Gerekli durumlarda boğaz sürüntüsü (hızlı beta testi), kan testi, kültür antibiogram, paranazal sinüs BT, akciğer röntgeni istenebilir.
Farenjit bulaşıcı mıdır?
Akut farenjitin kuluçka süresi ortalama 2-5 gün arasındadır. Hem kuluçka hem de hastalığın ilk 3-5 gününde virüs ve bakteriler bulaşabilir.
Farenjit nasıl önlenir?
Enfeksiyondan korunma için kişisel hijyen ve korunma yöntemlerinin uygulanması,
Sigara içiminden ve dumanına maruz kalmaktan kaçınılması,
Aşırı sıcak ya da soğuk gıdalar tüketilmemesi,
Bulunulan ortamların sık havalandırılması,
Kimyasal tahriş edici ajanlarla temastan kaçınılması,
Gastro özofajial reflü riskinin azaltılması,
Alerjenlerden uzak kalınmaya çalışılması farenjite karşı alınabilecek önlemlerdendir.
Farenjit tedavisi
Akut farenjit tedavisi
Genelde virüslere bağlı oluştuğundan, antibiyotik kullanımının hastalığı düzeltmeye faydası olmaz. Beta mikrobuna bağlı farenjitte semptomşarı iyileştirmeye yönelik veirlen tedaviye ek olarak antibiyotik başlanabilir. Genel olarak tedavide ağrı kesici, ateş düşürücü ilaçlar, burun açıcı spreyler, boğaz pastili, gargara kullanılır. Alerji düşünülen durumlarda antihistaminiklere de başvurulur. İlaç tedavisinin yanı sıra bol bol dinlenilmesi, bol su tüketilmesi, ılık gıdalar tercih edilmesi, soğuk buhar uygulaması yapılması, sigara, alkol alınmaması tavsiye edilir.
0 notes
Text
Kaşıntı Neden Olur Kaşıntıya Ne İyi Gelir
Kaşıntı Neden Olur Kaşıntıya Ne İyi Gelir
Alerji ve Astım Derneği üyesi Çocuk Alerji Uzmanı Uzm. Dr. Gizem Atakul ciltte oluşan kaşıntı nedenleri ve tedavileri hakkında ayrıntılı bilgiler verdi. Bazı çocuklar ve erişkinler için kaşıntı, nedenini ve çaresini bulamadıkları uzun süreli bir sorun. Basit bir şikayet gibi görünse de kişinin günlük hayatını, gece uykusunu ve sosyal yaşamını etkileyen önemli bir problemdir. Kaşıntılı cilt, bir…
View On WordPress
0 notes
Text
Kaşıntı Neden Olur Kaşıntıya Ne İyi Gelir
Kaşıntı Neden Olur Kaşıntıya Ne İyi Gelir
Alerji ve Astım Derneği üyesi Çocuk Alerji Uzmanı Uzm. Dr. Gizem Atakul ciltte oluşan kaşıntı nedenleri ve tedavileri hakkında ayrıntılı bilgiler verdi. Bazı çocuklar ve erişkinler için kaşıntı, nedenini ve çaresini bulamadıkları uzun süreli bir sorun. Basit bir şikayet gibi görünse de kişinin günlük hayatını, gece uykusunu ve sosyal yaşamını etkileyen önemli bir problemdir. Kaşıntılı cilt, bir…
View On WordPress
0 notes
Text
Kaşıntı Neden Olur Kaşıntıya Ne İyi Gelir
Kaşıntı Neden Olur Kaşıntıya Ne İyi Gelir
Alerji ve Astım Derneği üyesi Çocuk Alerji Uzmanı Uzm. Dr. Gizem Atakul ciltte oluşan kaşıntı nedenleri ve tedavileri hakkında ayrıntılı bilgiler verdi. Bazı çocuklar ve erişkinler için kaşıntı, nedenini ve çaresini bulamadıkları uzun süreli bir sorun. Basit bir şikayet gibi görünse de kişinin günlük hayatını, gece uykusunu ve sosyal yaşamını etkileyen önemli bir problemdir. Kaşıntılı cilt, bir…
View On WordPress
0 notes