Geçmiş paylaşımlarıma, yazılarıma baktım da biraz. Ne kadaaar amatörce diyorum. Halbuki o zamanlarda bana gayet profesyonelce geliyorlardı. Aslında sadece onlar değil; bugün hariç tüm geçmişim çocukça, acemice, amatörce hallerle dolu. Şunu da biliyorum ki bugünümü de yarın olduğunda eleştireceğim.
Yaşam sürecimiz boyunca yanlışlar yapmaya devam ediyoruz. Lakin şu var ki: aynı yanlış davranışları çok sık tekrarlamıyoruz. Benzer yaşantılarda farklı hatalar ya da yeni durumlarda ilk hataları yapıyoruz. Demek ki böyle böyle gelişiyoruz. Kemale giden yol kusurlardan geçiyor.
Yeni gelen öğretmene oryantasyon yapmam istendi, aslında biliyordum yapacağımı da hep aklımdan çıkmış yalan yok. Bir anda hazırlıksız yakalandım. Bildiğim, başlangıçta ihtiyacı olacağını düşündüğüm her şeyi aktarmaya çalıştım ama epey dağınıktı biraz acemice durdu sanırım. Neyse sağlık olsun diyelim.
bugünkü gereksiz ve aşırı düşünme faaliyetimi aşuredeki pirinç meselesi üzerinde gerçekleştirdim. aşurede pirince diğer içeriklerden daha az değiniliyor. diğer malzemeler şölensel ve törensel görünürken hazırlık aşamasında, pirinç kendi halinde sağda solda takılıyor. soluk beyaz renginden mi küçüklüğünden mi bilinmez aşure tariflerinde utanılacak bir şeymiş gibi kısık sesle söyleniyor sanki. neredeyse "çok afedersiniz etstağfirullah tövbe haşa ama pirinç de koyuyoruz birkaç kaşık" denecek. bunun psikolojik sosyolojik lojik lojik altyapısı ne diye düşünelim. pirinç bir tık şehirli bir gıda maddesi gibi. anadolu'da pirinç yetiştirilse bile diğer malzemeler daha kavruk ve anadolulu görünüyor. göç psikolojisi sosyolojisi falan filan çalışan bir arkadaşım olsa geyiğini çevirip daha kıymetli çıkarımlarda bulunurdum ama yok. kendim halledeceğim. pirinç aşure içinde şehirden taşraya göç edip köylü olmaya çalışan, acemice tarım ve hayvancılık yapmaya çalışan eski beyaz yakalı gibi görünüyor. köylüler tarafından alaycı bakışlarla seyrediliyorlar. birkaç köylü sevecen ve yardımcı bir tavır benimsiyor ama yine de aşure içinde pirincin konumu değişmiyor. annem mesela hiç pirinç koymaz aşureye. anne dedim neden. sebep bile sunmaya gerek duymadı. halbuki çok güzel sütlaç yapar. pilavı beğenilir. pirinçle teşrîk-i mesaisi gayet iyi yani. onu herhalde koyuluğunu arttırmak için ekliyorlar dedi. yani koyuluk arttırmak için bile pirince ihtiyaç duymuyor. incitici. fikirlerim burada son buluyor. afiyet olsun.
bi tane video gordum kiz sarilalim diyo oglan da sariliyo ama elli kere noldu diye soruyo diiiiit yanlis cevap SANA SARILMAK ISTEMEM ICIN BI NEDENE IHTIYACIMIN OLDUGUNU DUSUNMEN COK ACEMICE
Anasınıfının son günleri. Sınıfça kiliseye gidilecekmiş, Ömer gitmem demiş. Annesi gitmiş okuldan almış. Ödüllendirmek lazım. Dondurmacıya götüreceğim. Aslında yüzmeye götürecektim de, takatım yok.
4 saat uykuyla işe gittim. Herşeye yetişmeye çalışmaktan oldu. Olsun. Ben 9 gündür her gün 10 tez düzeltmesi yapmış mıyım ona bakarım. Yeterince bencil olduğumu kanıtlar bu.
İş nasıl geçti anlamadım. Kimlerle nasıl şeyler konuştum acaba. Saçmaladım yer yer muhtemelen. Söylediklerimin anlaşılmadığı anlar oldu. Olsun, canım sağolsun, kendimi suçlamak için fazla yorgunum. Daha kötüsü de şey, bilgisayarımı işyerinde bıraktım.
Yarın hiç programlama yapamayacağım anlamına geliyor bu aşağı yukarı. Yani yaparım da, server'da çalışmam gerekir. O kadar da kötü bir şey değil, idare edilir.
Eve erken geldim. Baktım çocuklar sitenin bahçesinde oynuyor. Bir de Alman arkadaşları varmış, sevimli bir oğlan, bizimkiyle yaşıt gibi. Dünyalar tatlısı. Hep beraber futbol oynadık. Hepsi nasıl da şevkli.
Sonra oğlanın babası geldi. Adamın ismi Marcelmiş. Romalı ismi sanırım dedim. Fransızca dedi. Tamam dedim de Mars'tan geliyor ya hani, savaş tanrısı falan. Sohbet oradan açılınca Jüpiter, Satürn falan konuşuldu. Ömer yalnızca bir Tanrı vardır dedi. Oğlanın bugün uber dindar günü :D
Babası baktı evet dedi o da Allah değil mi. Evet dedi Ömer. Alman oğlan da babasına baktı, ama Almanların dininde birçok tanrı vardır dedi. Ama gerçekten onu bile tatlı söylüyorsun lan. Güldük, babası dedi ki oğluma ben böyle şeyleri anlatmadım, kendim de inançsız yetiştirildim. Oğlum sorunca senin tanrın benim derdim dedi. Çocuk şaşırdı, heeeggg? dedi. Ben de şaşırdım doğrusu ama pek belli etmedim. Ömrümde bu sözü Hz. İbrahim'in babasının ağzından nakledilen dışında bir kez daha duymayı beklemiyordum.
Adam "Ama çocuklar düşünüyor böyle şeyler değil mi, her çocuğun hayal gücü böyle şeyler üretmesine neden oluyor, tanrılar falan" dedi. Böyledir bunlar işte. Sana kültürlere saygı ayağı yaparlar ama illa bir üste çıkmaya, seni küçümsemeye de gayret ederler. Son derece acemice kör gözüm parmağına birtakım girişimlerle böyle.
Oğlum az evvel söyledi, yalnızca bir Allah vardır diye. Lailaheillallah deriz dedim. Bu söz, o ilkel aklın tanrılar üretip onlara tapınmaya olan meyline bir tepkidir. Paganizme bir tepkidir dedim. Allah'ın birliğinden önce başka tanrının olmayışını ikrar ederiz.
Sen de böyle inanıyor musun dedi evet dedim. Ama başkaları da istedikleri gibi inanırlar, biz karışmayız. Oğlum şimdi Kafirun süresini ezberliyor, oku bakalım oğlum dedim. Okuduk beraber, onlar da dinledi. Belli mi olur, belki küçük çocuğun aklında bir yer eder. Sonra muhabbet devam etti.
Üç senedir buradayım ben,
Almancayı nasıl öğrendin
Ailem Türk-Alman, hepsinden öğrendim
Sen de Alman mısın dedi
Yok dedim benim Almanlıkla hiçbir ilgim yok, pasaportum sığınmacılığım falan yok, çalışıyorum burada, ailem var. İkamet iznim. O kadar.
Peki kendini Alman hissediyor musun? diye sordu. Anırarak gülebilirdim ama muhabbet çok kötü bozulurdu :D
Yok dedim. Ama Almanların sevdiğimiz yanları çoktur. Dakik insanlar, açık sözlüler
Sevecenler di mi dedi
Yok dedim güldüm, adam ciddiymiş HohHOAHAO
Neyse bozuntuya vermedi. Dedim ki misal ben şurada sana bir elma versem tadına bakıp beğenmesen
Beğenmedim derim
Heh evet bir Türk asla böyle şey söylemez, karşıdaki incinsin istemeyiz dedim. Ama Almanların böyle söyleyebilmesi de hoşumuza gidiyor.
Siz "AHH ÇOK GÜZEL OLMUSS" dersiniz di mi dedi ve ekstra geniş bir gülümseme takındı. Jack Nicholson Joker makyajı yapılmış gibi açıldı ağzın kenari. Bu kadarini ona cok görmedim.
Kisa süre sonra eve gitti.
Oglu bizle gelmek istedi aksam yemegine, gelebilirsin ama babana sorman lazim dedim. Kosarak eve gitti, sonra babasindan izin koparamadigini anlatmak icin geri geldi. Pirlanta gibi cocuklar olur, bir bakista anlarsin, öyle. Rabbim hidayet üzere büyütsün, merhametini esirgemesin. Amin.
bok var gibi makarna yedim bugün bir saattir bahçede köpürürsün blup blup blup burası merkez fayt kulup şarkısını dinleyerek ip atlıyorum çok sinirleniyorum kendime çok acemice yapılan hatalar bunlar
özellikle bu ortamda bile herkesin bir şeyle kendini tatmin ettiğini görmek kendimi dünyadan kopmuş gibi hissetmemi sağlıyor ben mi kayıptım gerçekten ben mi anlaşılamıyorum sadede.hayır.herkes biraz biraz vermiş kendinden o boşluğu acemice doldurma peşindeler .ya peki dolduramazlarsa.işte gerçek kaos o zaman başlar kim olduğunu bir simulasyonun kurbanı olduğu gerçeğiyle yüzleşirler bu yüzleşme o kadar acımasız olur ki senelerce karanlıkta kalıp da gözlerini güneşe açamamak gibi.bu yazdığım dizeler parmaklarımdan akanlar kendimi tatmin etmek için yazdığım şeyler ben de yolu yazmakta buldum sanırım yazmak ve hiç tanınmamk hiç kimseyle çarpışmamak kimseyle göz göze gelmeyip hiç olmakta buldum kendimi
Gecenin siyahlığı, şehrin ışıkları ve kaldırım taşlarının soğukluğu…
Sonbaharın son günlerine eşlik eden garip bir hüzün…
Küçüklükten bu yana, sonbahardan sonra zamanın durduğunu, tüm insanlar dahil her şeyin bir çukura toplanıp üzerlerinin toprakla örtüldüğünü ve ilkbaharda çiğdemlerle yeniden dünyaya geldiğini düşünürdüm.
Kış mevsiminin o öldürücü nefesi heryeri kaplamaya hazırlandığı sıralarda, içimdeki karanlık köşeden yayılan üşüme hissi tüm ruhumu hissizleştirecek, buz kesiği acıları ile tüm kış yakamı bırakmayacak gibi düşünüyordum.
Bu umutsuzluk, bu karanlık, bu soğuk…
Artık dayanamıyordum. Böyle zamanlardan, soğuk yüzlerden, hissiz gülüşlerden, sahte mevsimlerden nefret ediyordum. Yol kenarındaki duvar yazılarından, sokak lambasının göz kırpışından, uzun uzun uluyan köpeklerden, bir köşeye çekilmiş yalnızların asık suratlarından, güneşin doğmasından, kuşların güneye doğru göç edişinden nefret ediyordum.
Dinlediğim Sezen şarkılarının sözlerini ezberlemiş olmaktan, sessizce yıldızsız gökyüzünü izlemekten, suskunluğumun artık cümle cümle dökülmesinden, gözlerimin eskisi kadar iyi görmemesinden, nefesimi her verişimde almak için acele etmeyişimden nefret ediyordum.
Sigaramın artık tat vermemesinden, burnumun üşümesinden, bir köşeye çekilip o yalnızların arasında seçilememekten, herkese birşeyler anlatmak için çırpınmaktan, anlaşılmamaktan, anlatamamaktan, anlatacak birşeyin olmamasından, sonuna yaklaşılan hayatın daha başındaymış gibi acemice etrafa bakmaktan, hiçbir şeyin değişmediği gerçeği ile yüzleşmekten nefret ediyordum.
11.11.2013 avuçları nergis kokan adamın bu dünyadan göçüşü🍂
Merhaba dedeciğim,koskoca on sene olmuş sensiz ne çabuk geçiyor değil mi zaman? Oysa özlemin umarsızca kalbimi delip geçmeye devam ediyor hala ilk günkü gibi. Lakin ben sen gittikten sonra çok değiştim dede,çok düştüm avuçlarım yara içinde ben ise merhemimi aramakla meşgulüm. Gözlerim her yerde hep seni arıyor,yolda yürürken,top çiçeği toplarken,yağmur yağarken,kısacık zamanda bana o kadar değerli anılar hediye ettin ki dede seni unutmam seni anmadan bir günü bitirmemin mümkünatı yok. Seninle beraber leylak toplamayı,araba bozulacak diye emliden şişe şişe su doldurmayı,nasırlı ellerini tutmayı,türkülerini dinlemeyi,gülümsemeni,aniden çıkıp gelmeni,bana aldığın şekerleri,varlığını en çok senin varlığını hissetmeyi özledim dede.. bazen bu dünyadan göçüp gittiğin için mutlu oluyorum zamanın acımasızlığını,zalimliğini görmediğin için ama hemen sonra evinizin önünden geçerken camdan uzun uzun seninle konuşmayı özlüyorum dede. Hayatın fırtınalı havasıyla ve uzun yokuşlarıyla acemice savaşmaya çalışıyorum ama merak etme dedeciğim,pusulam Kuran'ı Kerim ve biricik peygamberimizin sünneti olacak daima ve dualarım Rabbimizin,senden benden ailemden ve tüm islam aleminden razı olması olacak✨️ sevgin ve güzel gülümsemen senelerde geçse kalbimdeki yerini hep koruyacak mekanın cennet bahçesi olsun iki gözümün çiçeği Rabbimin merhameti ile sarıp sarmaladığı kullarından ol seni çok seviyorum🌸🌱