#acemice
Explore tagged Tumblr posts
daisies54 · 2 years ago
Text
depresif şeyleri sevmiyorum ama beni anladığını hissettiğim metinleri okumam gerekiyor bazen.
0 notes
huzur-un · 1 year ago
Text
Alınan, gücenen insanları sevin..
Pişkin olmayan, yüzü kızaran, utanan insanları hele..
Tabaktaki son lokmaya uzanamayan,
“Ben doydum sen bitir” diyen..
Sizi sadece siz olduğunuz için seven..
İhtiyacınızı görebilmek için acemice yalanlar söyleyen insanları..
Size sarıldığında kollarıyla değil yüreği ile sarılanları..
Derdinizi paylaştığınızda sizinle ağlayanları..
Düğününüzde sizden çok oynayanları..
Annenize ana, babanıza emmi diyen,
Çatal bıçak kullanmayı beceremeyen ama önünüze koyduğu her lokmanın helal olduğuna adınız gibi emin olduğunuz insanları..
Hakkınızda kötü bir şey söylendiğinde
“Nasıl, Ne zaman” diye sormadan
“Hayır o öyle şey yapmaz” diye çıkışan,
Ağlayabilen, içten kahkaya atabilen, türkü söyleyebilen, türkülere ağlayabilen insanları sevin...
210 notes · View notes
mcanylm34 · 1 year ago
Text
--Özlenen Sevgili--
Oranı varmıydı Aşkın ?
Hangi müfredata uygundu ?
Yüzde kaç seviyorduk birbirimizi?
Bırak
Zaman dursun
Kovalamasın yelkovan akrebi
Efsunlu gözlerinle sebepsizce severken beni
Bilemedim hangi kelimelerde gizlendiğini aşkın
Dudaklarında
Acemice kırılırken mühürler
Deşifre ederken sevdanı
Tövbeleri bozulan bir dilsizin yeminindesin
Aşk lisânında kopuyor tufanlar
Kaybolup giderken gözünün karasına
Yelken açtım umuda
Sımsıkı
Sarılmak isterken yüreğine
Masumca sığındım limanına
Hadi !
Biat edelim Aşka
Sevda türküleri söylerken ben
Korkutmasın seni,
Sırtımıza giydiğimiz ateşten gömlek
Kader
Üzerimizden oynadığı kumarını
Gördüm diyemediğimiz için
Anlayamadık, çekilen Restin / Blöf olduğunu
Şimdi
Yorgun kalbimde sadece senin yüreğin varken
Hiç gitmesen diyorum..
TC Levent Balkan Geceden / Karalamalar
Tumblr media
Tumblr media
155 notes · View notes
fikret-i · 5 months ago
Text
Tumblr media
Geçmiş paylaşımlarıma, yazılarıma baktım da biraz. Ne kadaaar amatörce diyorum. Halbuki o zamanlarda bana gayet profesyonelce geliyorlardı. Aslında sadece onlar değil; bugün hariç tüm geçmişim çocukça, acemice, amatörce hallerle dolu. Şunu da biliyorum ki bugünümü de yarın olduğunda eleştireceğim.
Yaşam sürecimiz boyunca yanlışlar yapmaya devam ediyoruz. Lakin şu var ki: aynı yanlış davranışları çok sık tekrarlamıyoruz. Benzer yaşantılarda farklı hatalar ya da yeni durumlarda ilk hataları yapıyoruz. Demek ki böyle böyle gelişiyoruz. Kemale giden yol kusurlardan geçiyor.
43 notes · View notes
bilmece · 7 months ago
Text
Yeni gelen öğretmene oryantasyon yapmam istendi, aslında biliyordum yapacağımı da hep aklımdan çıkmış yalan yok. Bir anda hazırlıksız yakalandım. Bildiğim, başlangıçta ihtiyacı olacağını düşündüğüm her şeyi aktarmaya çalıştım ama epey dağınıktı biraz acemice durdu sanırım. Neyse sağlık olsun diyelim.
15 notes · View notes
ofkenobeti · 8 months ago
Text
özellikle bu ortamda bile herkesin bir şeyle kendini tatmin ettiğini görmek kendimi dünyadan kopmuş gibi hissetmemi sağlıyor ben mi kayıptım gerçekten ben mi anlaşılamıyorum sadece.hayır.herkes biraz biraz vermiş kendinden o boşluğu acemice doldurma peşindeler .ya peki dolduramazlarsa.işte gerçek kaos o zaman başlar kim olduğunu bir simulasyonun kurbanı olduğu gerçeğiyle yüzleşirler bu yüzleşme o kadar acımasız olur ki senelerce karanlıkta kalıp da gözlerini güneşe açamamak gibi.bu yazdığım dizeler parmaklarımdan akanlar kendimi tatmin etmek için yazdığım şeyler ben de yolu yazmakta buldum sanırım yazmak ve hiç tanınmamk hiç kimseyle çarpışmamak kimseyle göz göze gelmeyip hiç olmakta buldum kendimi
4 notes · View notes
yaramazbirkiz · 6 months ago
Note
İlk seksimi yaptığında ben bu zwvki daha önce neden yaşamadığın pişmanlığımı oldu yoksa acemice yaptığınamı pişman oldun?
neden bu zamana kadar bekledim diye vahlandım ama partnerim ilk seferin olduğuna emin misin diye sormuştu pek de acemice olduğu söylenemez
4 notes · View notes
bbellium · 7 months ago
Text
bok var gibi makarna yedim bugün bir saattir bahçede köpürürsün blup blup blup burası merkez fayt kulup şarkısını dinleyerek ip atlıyorum çok sinirleniyorum kendime çok acemice yapılan hatalar bunlar
5 notes · View notes
jonquiletta · 2 years ago
Text
Saklambaç
Herkes bakıyor
Hiç dinmeyecek bir açlıkla her yere, her şeye saldırırcasına bakıyor
Daha önce görmediği bir şeyler arayanlarla geçmişte kaybettiklerinden bir kırıntı arayanların bakışları
Birbirine çarpıyor bazen
Acemice dolanıyorlar birbirlerine, bir süreliğine duruyorlar
Kısa bir süreliğine, ilk kez görüyorlar dünyayı
Belki de sadece aceleyle bir şeyler arayan başka bir çift göz dikkatlerini dağıtıyor
Soluklanıyorlar ve hayatlarında ilk kez hiçbir şey aramadan sadece izliyorlar
Yapayalnız oldukları şu dünyada aynı kendi gibi savrulan bakışlar bulmak biraz olsun rahatlatsa da
Aradıkları şey bu değil!
Alelacele geri çeviriyorlar bakışlarını
Geleceğe koşanlar için çoktan eskidi karşısındaki
Geçmişi arayanlar içinse anı olmalı her güzel şey,
Şu anın bir önemi yok, her güzel şey mazide kaldı!
-fulya
8 notes · View notes
yaraliruhlarsemti · 1 year ago
Text
Tumblr media Tumblr media
11.11.2013 avuçları nergis kokan adamın bu dünyadan göçüşü🍂
Merhaba dedeciğim,koskoca on sene olmuş sensiz ne çabuk geçiyor değil mi zaman? Oysa özlemin umarsızca kalbimi delip geçmeye devam ediyor hala ilk günkü gibi. Lakin ben sen gittikten sonra çok değiştim dede,çok düştüm avuçlarım yara içinde ben ise merhemimi aramakla meşgulüm. Gözlerim her yerde hep seni arıyor,yolda yürürken,top çiçeği toplarken,yağmur yağarken,kısacık zamanda bana o kadar değerli anılar hediye ettin ki dede seni unutmam seni anmadan bir günü bitirmemin mümkünatı yok. Seninle beraber leylak toplamayı,araba bozulacak diye emliden şişe şişe su doldurmayı,nasırlı ellerini tutmayı,türkülerini dinlemeyi,gülümsemeni,aniden çıkıp gelmeni,bana aldığın şekerleri,varlığını en çok senin varlığını hissetmeyi özledim dede.. bazen bu dünyadan göçüp gittiğin için mutlu oluyorum zamanın acımasızlığını,zalimliğini görmediğin için ama hemen sonra evinizin önünden geçerken camdan uzun uzun seninle konuşmayı özlüyorum dede. Hayatın fırtınalı havasıyla ve uzun yokuşlarıyla acemice savaşmaya çalışıyorum ama merak etme dedeciğim,pusulam Kuran'ı Kerim ve biricik peygamberimizin sünneti olacak daima ve dualarım Rabbimizin,senden benden ailemden ve tüm islam aleminden razı olması olacak✨️ sevgin ve güzel gülümsemen senelerde geçse kalbimdeki yerini hep koruyacak mekanın cennet bahçesi olsun iki gözümün çiçeği Rabbimin merhameti ile sarıp sarmaladığı kullarından ol seni çok seviyorum🌸🌱
5 notes · View notes
yavruceyln · 1 year ago
Text
Tumblr media Tumblr media
Yeni kitabıma başlayabilirim artık. gerçi yeni de demeyelim bı kere okumuştum ama tekrar okumak istedim. bı grup vardı farklı farklı bölgelerin okumalarını yapıyorlardı telegram üzerinden ben de çok kıymetli hava hocam sayesinde Suriye okumalarına katılmıştım benim için ilk olduğu için biraz acemice olmuştu ama diğer okumalara katılamadım orta doğu Filistin falan.. kitabın içeriğine gelince roman olarak yazılmış bir kitap gazeteci olarak giden biri suriye savaşında olanları anlatıyor beni etkilemişti içeriğini tam hatırlayamıyorum da şuan yeni duygularla başliycam inşallah ben okudum sevdim sizlerinde okumasını isterim belki okuyaninizda vardır içinizde @kalbirakik hani ben okuldan temin edince haber ederim size demiştim birini aldım bugün diğerlerini de bunu okuyunca alicam hepsini vermediler okul kütüphanesi olduğu için
2 notes · View notes
yorgunumya · 2 years ago
Text
Geupta konusanlara bakmiyodum aralarindan biri ozelden yazmis acemice davranip cevap verdim hemen sinir oldum suan kendime
4 notes · View notes
tolgaulusoy · 12 days ago
Text
Bu Resimde Beni Tedirgin Eden Bir Şey Var: Jean Eugène Buland'ın The Illustrator and His Daughter in the Workshop Resmi Üzerine
Tumblr media
Bu resimde beni tedirgin eden bir şey var. İlk gördüğümde rahatsız olduğum ve beni içine çeken. Nerede o tedirgin edici şey? Tam resmin orta yerinde kızın bakışlarında. Hayranlık mı var o bakışlarda öfke mi, nefret mi? O belirsizlik beni tedirgin eden.
Resim içerisinde onlarca figür var, yitip bitmeyen onlarca ayrıntı. Resmin ismi ‘Ressam ve Kızı Atölyede’. Dolayısıyla resmin isminden bakıyoruz o bakışı atan kızın resmi yapan sakallı adamın kızı olduğunu. Bir ressamın atölyesi burası bir çatı katı olduğu belli. Resmin sol tarafındaki pencerelerden diğer evlerin çatıları görünüyor, arkada bir tepe var çatılar ile evler arasında da bir su birikintisi gibi belki bir göl belki bir nehir. Arka planda sağ tarafta ise üst üste yığılı dolaplar ya da belki tabutlar. Arka fon net bir şekilde ayrılmış birbirinden. Birde perdeler iple tutturulmuş açık kalsın diye pencerelere. Herhalde ressam yaptığı resmin renkleri daha iyi görmek istiyor. Arka fonda başka bir ayrıntı daha var ama önce ön taraftaki görünen hikâyeyi anlatılıp tekrar oraya geçmek gerek.
Ön tarafta bir ressamın atölyesinde olacağını tahmin edilebilecek malzemelerin olduğu bir masa var. Bir boya takımı, fırçalar, su, inceltici olsun diye kullanılan bir takım sıvılar, bezler falan. Birde büyük bir şişe var içinde içki mi var yoksa başka bir şey mi belirsiz. Etrafta bardak içki için bardak yok ama belki de şişeden dikerek içiyorduk ressam. Tabii ki masanın üzerinde resimler var. Biri ressamın önünde ressam hala üzerinde çalışıyor. Çizdiği eliyle resmin büyük bir kısmını kapatmış ressam, çiçekler görünüyor birde bir figür çiçeklerin arasında yatan ve resmin üzerinde adeta bir zafer takı gibi duran yazıların yazdığı bir alan. Ama üzerinde yazılanları okumak maalesef mümkünatsız. Ressam başka resimler de yapmış altta kâğıtlar var ama ne çizdiği görülmüyor. Kızın önünde bir başka resim var amatörce yapılmış bir at resmi.
Şimdi az önce bahsetmediğimiz arka fona geri dönebiliriz. Pencerelerde iki resim asılı biri kızın çizmiş olduğu gibi bir at figürü yine ve üzerinde bir atlı var, at şaha kalkmış. Diğer resmin ise ayrıntısı pek fark edilemiyor. Bir manzara resmi olduğu belli ama resmin ön tarafındaki figürlerin ne yaptığı önüne gelen yapraklar sebebiyle görünemiyor. Birazcık acemice çizilmiş şeyler bunlar; renkler dağılmış, bir çocuğun belirsiz anlatıcılığının tanıları adeta. Ama daha net görünsünler diye büyük ihtimalle arkadan ışık gelecek şekilde cama asılmışlar.
Şimdi gelelim resme adını veren iki figüre ressam ve kızına. Ressam çok yaşlı görünüyor bu yaşta bir çocuğu olamayacak kadar yaşlı. Belki uzun sakalları sebebiyledir bu görüntü. Yaptığı resme dalmış durumda sanki dünyada hiçbir şey yokmuşçasına bir yandan resme bakıyor bir yandan onu çiziyor. Üstü başı hırpani değil çok zengin görünmese de fakir bir görüntüsü de yok. Şapkası ceketinden ve yeleğinden başka renkte kravatı ise bambaşka bir kırmızı renk bu farklı renklere rağmen zevksiz bir giyim tercihi olduğu söylenemez. Burnuna takılı gözlüğünün ardından resmine bakıyor kızının tedirgin edici bakışına karşılık vermiyor. Burada eller devreye giriyor. Belki kızın bakışı kadar resmin odağında olan o iki figürün elleri. Ressamın hırpalanmış elleri var. Büyük ve yaşlılığın getirisiyle kırışmış yaşlılığın o benekleri ellerinde belirmeye başlamış. Resim çizmeyen elinde bir sigara tutuyor.
Kızın elleri ise babasının sol kolunu tutmuş adeta yüksek bir yere tutup çıkmaya çalışır gibi babasının yapmakta olduğu resme bakmış. Resimden sonra da babasına bakmış ve bizim baktığımız resim tam o anı yakalamış. Ama bakışa geçmeden kızın ellerine bakmak lazım. Babasının ellerinin tam tersi; ince, uzun ve zarif. Kızın giysileri ise kopkoyu bir renkte; şalı da içindeki giysisi de. Birde iki figür de sanki yeni gelmiş gibi üzerlerinden kalın giysilerini çıkartmamışlar veya gideceklermiş gibi o giysilerle durmaktalar.
Peki kızın bakışında ne var? İlk gördüğümde bu resmi kızın bakışında nefret gördüm. Belki kendisini istismar eden babasına karşı nefretle bakan bir kız çocuğu. Resmin yukarıda betimlediğim ayrıntılarına daldıkça başka şeyler gördüm. Belki ortada bir istismar yoktu ama yine de nefret vardı, öfke ve hayranlık da.
Resim yapan iki kişi var resimde biri kadın biri erkek, biri yaşlı biri genç. Yaşlı bir adam ve genç bir kadın. Genç kızın resim yapma tutkusu ve bunu gösterme isteği var. Resim yapıyor, renkleri anlamak için cama asıyor ama babasının resmine yetişemiyor. Aslında tam da ataerkil dünyanın sanat yansıyan ikiyüzlü dünyasına tanık oluyor. Kendisine yardım etmeyen babasına nefretle bakıyor kız. Bir yandan da hayranlık var onun gibi olmak istiyor. Ama ne çare onun elinde olmayan koşullar asla onu yaşlı kadın ustaya döndüremeyecek gibi duruyor. Babası da kızının bakışlarına karşılık vermeyerek öyle olmaması için çabalıyor.
0 notes
discoursehub · 7 months ago
Text
Podcast 101
Zihnimizin Arşiv Odası
Barış Özcan'ın 'Zihnimizin Arşiv Odası' podcastinden aldığım notları paylaşmak istiyorum, benim çok hoşuma gitti umarım siz de beğenir ve dinlersiniz.
Otobiyografik hafızamızda neden boşluklar var? Bellek pusulası ve beyinde neler oluyor? İlk sorularımız bunlar.
Otobiyografik Hafıza: Her anı düzenli olarak eksiksiz bir şekilde bir yazar gibi kayıt altına alıyor - beyin içinde kendimize ait bir romanın yazılması gibi tanımlanabilir. Ama neden çocukluk anılarında boşluk var?
Amnesia ile başlayalım, Amnesia=Memory Loss. Yani hafıza kaybı.
Erken çocukluk, amnesia’nın ilk aşaması olarak belirlenmiştir. İkinci aşama ise 3-6 yaş unutkanlık mevcut ama sis bulutu göreceli olarak azalıyor 0-3 yaş dönemine göre.
0-6 yaş dönemi kritik fakat bizler için muamma olması, durumu çözülmesi ve cevap aranması gereken bir alan haline getiriyor.
Araştırmacılar bu hafıza kaybının neden gerçekleştiğine dair cevaplar ararken; ayrışma yaşıyor - bilişsel ve sosyal cevaplar aranıyor.
Neden 0-3, 0-6 yaş dosyaları geri getiremiyoruz?
Teoriler
-Hafızalar geri getirilmeyi mi bekliyor yoksa zaten orada hiç olmadılar mı?
-Freud 0-6 yaş döneminde merkeze şiddet ve cinsellik dürtülerini koyar fakat bunların tabu olduğunu fark edildiği anda bilinç dışına itme ve unutma gerçekleşir.
-İlk üç sene dışarıdan gelen seslere anlam verememiş olunabilir ve göreve yeni başlayan hippocampus bir stajyer gibi acemice kayıt almış olabilir.(0-3 yaş). Araştırmacılar, sorunun kaydedilme noktasında mı yoksa kayıtlı anıları geri getirme konusunda farklı fikirlere sahip.
-Bilişsel Bakış açısı: Prefrontal cortex bölümünün yeterli gelişmişliğe erişmemiş olması fikri.
-Ya da geri çağırma konusunda doğru ipuçlarına sahip değil miyiz? Hayata bakılan pencere değiştiği için mi? Bu da başka bir bakış açısı.
Genel Amnesia İlintili Sorular
-Benlik bilimcimiz anılarımızla şekilleniyor, bunlar yitip gidebiliyorsa biz kimiz?
-Boşluklardan anlamlı ve tutarlı hikaye oluşturma nasıl mümkün? Hatırlamıyor olmamız o anıları geçersiz ve anlamsız mi kılar?
Olası Yanıt Arayışları Miyazaki
Spirited Away: GERÇEKTEN OLAN BİR ŞEY ASLA UNUTULMAZ, HATIRLAMIYOR OLSAN BİLE!
Bilimsel karşılığı: Klinik ve davranışsal kanıtlar, erken dönem deneyimlerinin hayatın geri kalanında beynimizin çalışma şeklini etkilediğini gösteriyor. Anılarımızın oluştuğu hippocampus yaşadığımız iyi veya kötü tüm deneyimlere, öğrendiğimiz tüm bilgilere göre değişiyor. Buna Nöroplastisite deniyor. (Hatırlamadığımız anılarımız bir şekilde bizi dönüştürmüş oluyor, somut bir iz bırakıyor.)
Nostalji bu sebeple belki de karşı konulmaz geliyor - hem sevinci hem hüznü barındırıyor gücünü hatırlamak kadar, hatırlayamamaktan da alıyor. Hayal meyal ve büyülü. Zaman yolculuğu da denebilir. Duraklama, ‘MA’(Miyazaki deyimi ile rest), Boşluk.
Durmak, durmak, durmak!
‘MA’ yöntemiyle birbirini tekrar eden sekanslar yerine karakterlerin içine dönüş sağlanabiliyor - Miyazaki filmlerinde bu alanları veriyor.
Spirited Away filminde de tren sekansı bu geçiş (MA boşluğu)- bir nevi olgunlaşma anı. Hiç boşluk olmayan filmlerin izleyici de hissizleşmeye sebep olması teorisi de mevcut.
Another way to think of Ma is like a gap, a pause, or a space between actions. In music, this pause is called a “rest” and balances the music with silence, which can have a very powerful effect by helping to build tension and suspense.
Unutmak Ma anları için gerekli olabilir. <3 Çocukluk tıpkı zaman gibi sahip olmayacağımız özgür bir bulmaca olarak, hayatımızın baş köşesinde yer etmeye devam edecek ve biz ne kadar büyürsek büyüyelim bu gizli dünyayı ziyaret etmeyi ve o bilinmezliğe teslim olmayı sürdüreceğiz.
Vocab
Hippocampus Functions: Limbik sistemimizin ayrılmaz bir parçası olarak, hipokampus öğrenmeyi düzenleme, bellek kodlama, bellek konsolidasyonu ve uzamsal navigasyon konularında önemli bir rol oynar.(Hafıza ve yön bulmayla ilintili bölge)
Arşiv Odası denebilir, bazı dosyalar hep açık, bazıları pek açılmıyor, raflar sürekli hareketli - frontal lob ile beraber çalışıyor, karmaşık ve düzenli.
Limbik sistem: Bu sistem duygusal tepkilerimizi, motivasyonumuzu ve öğrenme süreçlerimizi kontrol eden bir tür "duygusal merkez"dir
Beyin korteksi: Beyin yüzeyinde bulunan gri cevher tabakasıdır. Korteks, beyin hücrelerinin (nöronlar) gövdelerini ve sinir liflerini içerir. İnsan beyninde, özellikle de memelilerin beyinlerinde, bu tabaka oldukça gelişmiştir ve karmaşık bilişsel işlevlerin, duygusal süreçlerin, algının ve motor kontrolünün birçok yönünü yönetir. Beyin korteksi, önceki evrimsel süreçlerde ortaya çıkan bir yapıdır ve birçok lobdan oluşur. Önemli loblar arasında frontal lob (ön lob), parietal lob (üst lob), temporal lob (şakak lobu) ve occipital lob (arka lob) bulunur. Her lob, farklı görevler ve işlevlerle ilişkilidir. Beyin korteksi, insan davranışının ve zihinsel süreçlerin merkezi olarak kabul edilir.
Cerebral cortex kıvrımları: Aktif ve andaki verileri işlemek için çalışma gerçekleştiren bölüm.
Prefrontal cortex: Beyin korteksinin ön bölgesidir ve çeşitli bilişsel işlevleri düzenler. Bu işlevler arasında davranış kontrolü, çalışma belleği, karar verme, duygusal regülasyon, sosyal işlevler ve planlama/organizasyon bulunur. Prefrontal korteks, kompleks düşünme süreçleri, duygusal tepkilerin düzenlenmesi ve sosyal etkileşimlerde önemli bir rol oynar. Bu bölgedeki sorunlar, davranışsal, duygusal ve sosyal zorluklara yol açabilir.
Frontal Lobe: Önemli kararlar alınan bölge, buradaki veriler Hippocampus’e düzenli olarak aktarılıyor
Parietal lobe: Beyin korteksinin bir bölgesidir ve vücut algısı, dokunma hissi, uzaysal konum, hareket koordinasyonu gibi işlevlerle ilişkilidir. Yani, bu bölge, vücudumuzun çevresindeki dünyayı algılamamıza ve fiziksel etkileşimlerimizi düzenlememize yardımcı olan bir "duyusal merkez"dir.
Temporal lobe: En yaygın olarak işitsel bilgiyi işleme ve belleği kodlama ile ilişkilendirilebilir. Temporal lobların aynı zamanda duyguların/duygusal süreçlemenin, dilin ve görsel algının belirli yönlerini işlemede önemli bir rol oynadığı düşünülmektedir. Hippocampus ile beraber çalışır genellikle.
Occipital lobe: Beyin korteksinin arka bölgesidir ve görsel bilgilerin işlenmesinden sorumludur. Yani, gözlerden gelen bilgilerin değerlendirilip görüntülerin oluşturulduğu yerdir. Bu bölge, görsel algı ve tanıma ile ilgili temel işlevlere sahiptir. Basitçe söylemek gerekirse, occipital lobe, görsel görüntülerin oluşturulduğu ve anlamlandırıldığı "görme merkezi" olarak düşünülebilir
Bu yazıyı hazırlama sebebim, beyin kıvrımlarımızda neler olduğunu biraz anlayabilmek. Spirited Away’ı tekrar izleyeceğim bu hafta. Ve zihnimizin karmaşıklığını ve duygusal süreçlerimizin derinliklerini zarifçe ve masumca izleyecilere aktaran, Pixar'ın 2015 yapımı olan Inside Out animasyonuna sevgilerimi göndermeden edemeyeceğim. <3
Son olarak, "Nereden Başlasam" podcastinin konusu hafıza olan bölümünden bahsetmek istiyorum. Mirgün Cabas ve Can Kozanoğlu'nun konuğu Koç Üniversitesi İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Sami Gülgöz. Bu bölümde, beynimizdeki hafıza sisteminin nasıl işlediğini daha net anlayabilirsiniz. Barış Özcan'ın podcastinde de bahsettiği beynimizin çalışma ilkeleri ile nasıl bağlantı kurabileceğinizi görebilir; bu karmaşık süreçleri ve hafıza mekanizmalarının nasıl çalıştığını daha derinlemesine anlamanıza yardımcı olabilir.
Barış Özcan, Zihnimizin Arşiv Odası ->Podcast Link
Nereden Başlasam, Hafıza ->Podcast Link
Keyifli dinlemeler...
0 notes
pazaryerigundem · 8 months ago
Text
Cumhurbaşkanlığı Kabinesi değişiyor mu? Bursa nasıl etkilenecek?
https://pazaryerigundem.com/haber/179773/cumhurbaskanligi-kabinesi-degisiyor-mu-bursa-nasil-etkilenecek/
Cumhurbaşkanlığı Kabinesi değişiyor mu? Bursa nasıl etkilenecek?
Tumblr media
Gazeteci yazar Mesut Demir 31 Mart’ta gerçekleşen yerel seçimlerin ardından değişim rüzgarlarının estiği Cumhurbaşkanlığı Kabinesi’ne ilişkin kulis bilgilerini ve değişimin Bursa’da yaratacağı etkisini kaleme aldı.
BURSA (İGFA) – İşte Gazeteci Yazar Mesut Demir’in yazısı…
Yerel seçim sonrası AK Parti ve Cumhurbaşkanlığı Kabinesinde beklenen değişim rüzgarları başladı.
AK Parti’deki değişimin aşağıdan başlaması, formalite değişim olarak yorumlanıyor kulislerde…
Nitekim…
AK Parti’nin üst kademesinde yapılması gereken değişim için bir sinyal halen daha görülemedi.
Yerel seçimlerde AK Parti’nin aldığı mağlubiyetin faturası il başkanlarına çıkarılmak isteniyor.
Halbuki, yerel seçimlerin faturası AK Parti Genel Başkan Vekili Efkan Ala, Teşkilat Başkanı Erkan Kandemir, Yerel Yönetimler Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz başta olmak üzere MYK ve MKYK’da değişimle olmalıydı.
Bu isimler koltuklarında otururken yapılan il başkanı atamaları, göstermelik değişimin ötesine geçmiyor.
Kabine de aynı şekilde…
Yıllardır bakanlık yapmış bir ismi İstanbul adayı olarak gösteriliyor. Yaptığı gaflar ve acemice davranışlar nedeniyle Ekrem İmamoğlu’na büyük farkla kaybedilmiş bir seçim sonrası Murat Kurum başta olmak üzere Efkan Ala, Erkan Kandemir ve Yusuf Ziya Yılmaz’a oklar çevrilmişti.
Yerel seçim sürecinde aday belirlemede, sahte anketler Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önüne konularak yanlış adaylarla yola çıkılması sağlandı.
Emeklilerin tepkisi hesaba katılmadığı için “Kimi koyarsak kazanır” mantığında hareket edildi.
AK Parti’de Erkan Kandemir’in Bursa’da bir milletvekili ile yaptığı gizli ortaklık ile birlikte aday belirleme sürecinin nasıl etkilediği de kulislerde konuşuluyor.
Anketlerde memnuniyet oranı yüzde 30’larda olan Alinur Aktaş’ın memnuniyet oranı yüzde 70 gibi gösterilerek yeniden aday gösterilmesinin sağlanması, İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’na karşı kazanabilecek tek aday eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ya da Mehmet Tevfik Göksu isimleri varken, siyaset tecrübesi olmayan Murat Kurum’un aday gösterilmesi de arka planda neler yaşandığını gözler önüne seriyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı yanlış bilgilerle yönlendirip ardından seçim mağlubiyetini “Cumhurbaşkanı Erdoğan, emekli zam yapsaydı kazanırdık” eleştirileri gelmişti parti içerisindeki isimlerden…
Cumhurbaşkanı Erdoğan da, seçim sonrası partisine tepkisini vermişti.
3-5 kişinin yönettiği AK Parti’nin yüzde 45’in üzerinde olan oy oranları bugün yüzde 30’un altına düşmüşse, bunun sorumlularının görevden alınmasını bekliyor AK Parti seçmeni…
Bundan sonra ne olacak AK Parti’de?
Bazı il başkanları görevden alınıp yerine bazı isimler il başkanı olarak atanıyor. Bu atamaları kim yapıyor ya da yaptırıyor?
Yerel seçimlerde başarısız olan AK Parti Genel Başkan Vekili Efkan Ala, Teşkilat Başkanı Erkan Kandemir, Yerel Yönetimler Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz…
Kabinede de değişim rüzgarları esiyor.
Kulislere göre, son 2 yılda başarısız olan, İŞKUR başta olmak üzere Bakanlığa bağlı bazı birimlerin zarar görmesini sağlayan, emekliler ve asgari ücret konusunda başarısız olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, sağlıkta özellikle randevu sisteminin çökerten Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, iş dünyasının beklentilerini karşılayamayan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, çiftçinin sorunlarında çözüm üretemeyen Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, fahiş fiyatların denetimin yetersiz kalan Ticaret Bakanı Ömer Bolat, TFF ve spor olayları ile ilgili müdahil olmayan Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, turizm konusundaki sorunları çözemeyen Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un değişimini bekliyor Ankara kulisleri…
Hatta…
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın istifa ettiği ileri sürülüyor.
Bursa bu değişimlerden nasibini alabilecek mi?
Bakanlık ile ilgili isimleri geçen isimler, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı için Hakan Çavuşoğlu, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı için İbrahim Burkay, Sağlık Bakanlığı için Mustafa Esgin isimleri konuşuluyor.
Bakalım AK Parti ve Cumhurbaşkanlığı Kabinesinde önümüzdeki günlerde ne gibi değişimler olacak?
Sağlıklı ve esen kalın…
Tumblr media
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
futbolpenceresi · 1 year ago
Text
SKANDAL BAHCE
Umut Ozan Darıcı, 17 Nisan 2023
İsterse kıyamet kopsun ama adalet yerini bulsun
Sadece ismi "Süper" olan bir lig yerine senaryosu acemice yazılmış kötü bir dizi izliyor gibiyiz
"Normal" kelimesinin Türk Dil Kurumu'ndaki karşılığı, "Kurala uygun, alışılagelen, olağan, düzgülü, aşırılığı olmayan, uygun" ve "Aşırılığı, eksikliği ve taşkınlığı olmama, ortalama durum" olarak açıklanır.
Kelimenin en doğru anlatımı "Kurala uygun" ifadesi olsa gerek. Zira çokça kez göreceli bir kavram olarak karşımıza çıkar. Bir başkasının normali, bir diğeri için aynı normallikle karşılanamayabiliyor.
Ads by
Kiosked
2022-2023 sezonunda yaşananlar da birileri için "normal", birileri için sıradanlaşmaya başladı.
Spor Toto Süper Lig'in 29. haftasında oynanan Fenerbahçe-Ankaragücü maçında saha içinde yaşananlar, "normal"liğin sınırlarını aşmış durumda olmasına karşın, spor basını her şeyi "normal"leştirerek, ucundan kıyısından bile dokunma ihtiyacı hissetmiyor.
Oysa hiçbir şey yaşanmamış 45 dakika sonunda, karşılaşmanın hakemi Atilla Karaoğlan, önce Jorge Jesus tarafından saha ortasında "fiziki" müdahalede de bulunularak tehdit ediliyor. Bununla yetinmeyip parmak sallıyor, orada da durmuyor, penaltı pozisyonuyla birleştirip bunları maç sonunda Instagram hesabında paylaşıyor. Verdiği mesaj açık, "hakemi yola getirip penaltıyı aldırdım."
İlk 45 dakikanın bitimiyle maçın hakemleri soyunma odalarına gidemiyor zira Fenerbahçeli yöneticiler Selahattin Baki ve Ahmet Ketenci tarafından önce çıkışları engellenerek, çıkış tüneli önünde, sahanın içine dalarak "tehdit" ediliyor. Bu da kesmemiş olacak ki, hakem odasına girilerek, küfürlerle sahaya yollanıyor.
Burada Ahmet Ketenci ismine ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Maçın hakemlerine parmak sallayarak bir şeyler söyleyen bu şahıs, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın büyük oğlu Burak Erdoğan'ın eşinin ağabeyi. 2012 yılında Aziz Yıldırım yönetimine yedek olarak giriyor, daha sonra Başakşehir kulübünde yöneticilik yapıyor. İBB'ye ait Bel-Tur'da yöneticilik yapmış. Türkiye'de Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yakın her isim gibi dokunulmazlık zırhı kuşanmış olmalı ki, olmaması gereken saha içine kadar girip, hakem tehdit edebiliyor. Çünkü bunun başka bir açıklaması yok.
Süper Lig'de bu haftadan sonra buna benzer olaylar yaşanırsa kimse şaşırmasın. Zira anormal bir durum sanki normalmiş gibi karşılanarak, yaşananlar normalleştirmeye çalışılıyor. Ne kimse sesini çıkartıyor, ne de konuşuyor. Sanki hiç yaşanmamış gibi üzerine bir örtü çekip unutulması sağlanıyor.
Tüm bu yaşananlarda en ilginç şeyse, sözü geçen maçın ilk 45 dakikasında infial yaratacak bir şey yaşanmaması. Oysa tepkilere bakıldığında sanki Ankaragücü'ne iki kırmızı kart verilmemiş, Fenerbahçe aleyhine çıkan tüm kararlar yanlışmış gibi.
Aslında mesaj çok açık ve berrak, "ama öyle ama böyle bize istediğimizi vereceksiniz."
Yeri gelir teknik direktörümüz tehdit eder, yeri gelir yöneticiler sahanın içine dalıp tehdit eder, gerekirse de hakem odası basılır.
Bunlara ne cezalar verilecek, takip edeceğiz hep birlikte. Ancak şunu bilmekte fayda var ki; cehenneme giden yola taş döşemeye başlarsanız, o ateş er ya da geç sizi de yakacaktır.
Atanmış Türkiye Futbol Federasyonu'ndan ya da başkanı Fenerbahçe yöneticisinin maaşlı çalışanı olan Merkez Hakem Kurulu'ndan bu konularda bir tepki göstermesini beklemek, çocukça bir iyi niyetten başka bir şey olamaz.
Türkiye Süper Ligi, eşi benzeri görülmemiş bir sezon yaşıyor. Tüm dünyada futbolda yanlış kararların verilmemesini sağlayan VAR sistemi, ülkede herkesin gözünün içine baka baka lig yarışının daha "heyecanlı" geçmesi için kullanıyor.
Sadece ismi "Süper" olan bir lig yerine senaryosu acemice yazılmış kötü bir dizi izliyor gibiyiz. Birilerinin daha ilk haftalardan itibaren yazmaya çalıştığı acemi senaryoda sadece bir takım için uygulanan VAR kayıtlarının açıklanması, verilen verilmeyen penaltılar, kırmızı kartlar, cezalardaki standartsızlık, cezasızlık, şımarık zengin çocuğunun istediğini gerekirse zor kullanarak almaya çalışmasıyla artık sona geliniyor.
Bu dizinin nasıl bir sonla biteceği hâlâ meçhul. Çünkü herkes biliyor ki, dizinin asıl oğlanı sayılabilecek hakemler maçı dilerse bir elden diğerine verebiliyor. İsterse olmayan uzatmayla maç skor tayin ediyor, isterse olmayan kırmızı kartı veriyor. Hiçbiri olmuyor mu? Çaresiz değilsiniz; o zaman da imdat çekicini eline alıp, penaltı tuşuna basıyor.
Mide bulandırıcı, artık rayından çıkmış her şeyin bir arada yaşandığı bu sezon, şampiyon kim olursa olsun çok konuşulacak. Eğer gerçekten futbolseverseniz, bu oyuna inancınız varsa konuşulması da gerekir.  
Sahi sezon başında "FETÖ"cü ilan edilen Türkiye Futbol Federasyonu neden "iyi niyetli" oldu ve MHK'ya ilişkin şüpheleri olanların şüpheleri ne zaman ve neyin karşılığında giderildi? Bunu da merak etmemek mümkün değil.
İsterse kıyamet kopsun ama adalet yerini bulsun...
0 notes