#Yahudilerine
Explore tagged Tumblr posts
Text
SİYONİZMİN TARİHİ: FİLİSTİN-İSRAİL MESELESİNE SİYASİ, DİNİ VE TARİHİ BİR BAKIŞ | MESELE
Son günlerde sıkça duyduğumuz bir kelime Siyonizm. Kimi yazarlara düşüncelere göre bir kelimeden daha fazlası. Dokunulmaz bir konuyu ele aldığımızı da hatırlatmak istiyoruz. Örneğin Avrupa’nın gelişmiş devletlerinden Fransa’da hiçbir tehlikeyle karşılaşmadan Katolik inancı eleştirilebilir. Marksizm konuşulabilir. Ateizm tartışılabilir. Yahut Amerika ve Sovyet Rusya yerden yere vurulabilir. Bütün…
View On WordPress
#israil#israil tarihi#siyonizm#siyonizm ne demek#siyonizm nedir#siyonizm tarihi#siyonizm ve filistin#siyonizm ve israil#siyonizme göre israil tarihi#siyonizme göre tarih#siyonizme göre yahudi tarihi#siyonizmin tarih anlayışı#siyonizmin tarihi#theodor herzl siyonizm#theodor herzl siyonizmi nasıl kurdu#yahudi devleti neden filistinde kuruldu#yahudi tarihi#yahudiler nasıl sürgüne gönderildi#Yahudilerin sürgünü#yahudilik
0 notes
Text
Hayber kalelerine sığınan Yahudiler yiyecek ve içecek stokları ile Peygamber Efendimizin gitmesini bekliyordu.
Hayber kaleleri sağlam, yüksek bir yerdeydi. Ok atsan sana geri dönüyordu. Taş atsan yetişmiyordu. Bağırsan sesin yetişmezdi. Hayber yıkılmıyordu. Hayber fethedilmiyordu.
Günlerce bekledi İslâm ordusu. Ama Yahudiler kalelerden çıkmıyordu. Müslümanların stoğu tükenmek üzere, moralleri bitmek üzereydi. Günlerce beklediler. Ama nafile!
Bu uzun bekleyişten sonra Peygamber Efendimiz bir strateji geliştirdi. Hurma ağaçları kesilecekti. Hayber Yahudilerinin ekonomisi birer birer kesilecekti. Servetleri devrilecekti. Gelecekleri köklerinden kazınacaktı. Zira Yahudi için para, servet, zenginlik herşeydi.
Ağaçlar kesildikçe Yahudiler kahroluyordu. Ağaçlar kesildikten sonra burada kalmanın da bir anlamı kalmayacaktı.
Anlaşma yoluna gittiler ve taşıyabilecekleri kadar yükle Yahudilerin başkenti Hayberi terk edeceklerdi.
Sen de Hayber savaşına katılmak istiyorsan bir ağaç da sen kes! Sen de bugün sövsen sesin yahudiye ulaşmaz! Taş atsan İsraile ulaşmaz! Ok atsan Tel Aviv'e yetişmez.
Ama sen de Peygamber Efendimizin stratejisini yapabilirsin! Al eline baltayı kes Yahudilerin ağaçlarını! Nasıl mı?
Evine giren her Yahudi malı bir ağaçtır. Kullandığın her Yahudi malı deterjan bir ağaçtır. İçtiğin her kola bir ağaçtır. İçtiğin her Yahudi malı suları bir ağaçtır.
Kolalar, pepsiler, fantalar, damlalar, hacı şakirler, ariel matikler, Algidalar, Max, Danoneler birer ağaçtır.
Hayber savaşına katılmak istiyor musun? Öyleyse al eline boykot baltasını kes Yahudilerin ağaçlarını!
Kim zerre kadar bir iyilik yaparsa mutlaka karşılığını bulur, diyor Rabbimiz!
#hayber#hurma ağacı#yahudiler#kale#taş#israil#yahudi#filistin#palestine#boykot#ağaç#balta#zenginlik#servet#şöhret#para#telaviv#gazze#free palestine#hamas#cnn
226 notes
·
View notes
Text
Burası mescid-i aksa yani yahudilerin ağlama duvarına yakın olan yer bu ev 25 metre kare hani diyorlar ya filistinliler topraklarını sattı külliyen yalan alçakların içimizdeki siyonistlerin uydurması tamaman algı yahudi bu eve
25 milyon dolar teklif etti bu filistinli satmıyor istediği ülkede yaşam hakkı tanıyor ve evini terk etmiyor yahudi tarafından hergün taciz ediliyor ben o eve girdim oturanlarla görüştüm fotoğrafta benim çekimim bizzat yaşadım acı içindeler işgal altındalar buradan kuru sıkı atanlara duyrulur
Buda filistinde tel avivde bütün sokaklarda asılı israil tarafından asılmış
Yani vadedilmiş topraklar olduğunu idda
Ediyorlar şimdi hatırayı iyice yakınlaştırıp okuyun bu TÜRKİYE haritası iç anadoluya kadar alacaklarını idda ediyorlar..bunuda bizzat ben çektim kendi objektifim şimdi soruyorum bizdemi topraklarımızı SATTIK bugün susarsak yarın ALLAH korusun sıra bize gelecek
Lütfen yorum istemiyorum için çok acıyor Arkadaşlarımla bu bizzat yaşadığımı paylaşmak istedim
167 notes
·
View notes
Text
(Yorumsuz lütfen) 👍😤
Bütün sosyal medyalar Yahudilerin elinde ne yazık ki! Bu Tumblir bile 😥
51 notes
·
View notes
Text
Yahudilerin Filistin'li tutuklulara tecavüz videoları düştü sosyal medyaya...😡
Medyada kıyamet kopmuyor, yer yerinden oynamıyor,
herkes kör 🙈
herkes sağır, 🙉
herkes dilsiz...🙊
Tarihte bu aşağılık yaratıklarla ilgili olarak anlatılan çocuklara tecavüz, ölüm kuyusu, iğneli fıçı, mum söndü gibi tüm namussuzlukları yaptıklarına en ufak bir kuşku duymadan inanıyorum artık...😡🤬
23 notes
·
View notes
Text
Yahudilerin eline bırakıldı bu çağda ölüm.
Hiçbir şey söylemeyen sözlere varmak için; Her şeyin sonuna kadar söylenmesi gerek.
Ölümle şaka olmaz diyenler, Kıyasıya yanıldılar bu çağda.
Taksitle ölüm diye bir roman yazıldı artık. Önce öl / Sonra öde denilmek suretiyle.
Ölüm gündelik sözlerimiz arasında geçecek kadar kaba.
Dumanlı ve barut kokulu sabahlar bekliyor, acılı olduğu açıkça anlaşılmayan dünyada.
Orta Doğuyu dünyanın üstüne kapatıp bıraktım.
İstanbul denizinin sayhası varsın bende biriksin.
Sözlerim var köprüleri geçirmez, kimseyi ateşten korumaz kelimelerim, kılıçsızım...
Koşmam gerek yetişmem gerek yazgıma, tutmam gerek, sormam gerek, bilmem gerek bilmeniz gerek!
Kendime dünyada bir acı kök tadı seçtim.
Yakın yerde soluklanacak gölge bana yok.
Uzun yola çıkmaya hüküm giydim.
Yerimi yadırgadım, yerim olmadı zaten kendi mezarımdan başka.
Kendi kalbimle kendi zamanım arasındaki sarkaç, püskürtüyor beni dünyaya.
Kendinin bile ücrasında yaşayan benim için gidecek yer ne kadar uzak olabilir?
Şehrin insanı, şehrin pahalı zevklerin insanı, ucuz cesaretlerin.
Bize ne başkasının ölümünden demeyin! Çünkü başka insanların ölümü en gizli mesleğidir hepimizin!
Başka ölümler çeker bizi ve bazan başkaları ölümü çeker bizim için.
33 notes
·
View notes
Text
HİND'İN HİKAYESİ
- Gazze'de 355 kurşun sıkılarak öldürülen 6 yaşındaki Hind'in hikayesi. İsrail tarafından araçları bombalandı. Kendisi dışındaki herkes öldü. Onu kurtarmaya çalışan ambulansa ateş edildi. Herkes sonunu merak ediyordu ve nihayet araca ulaşıldı. Hint yakın mesafeden vurulmuş ve öldürülmüştü. Beni kurtarın diye ağlayan 6 yaşındaki Hind'e 355 kurşun sıkılmıştı 😓
Siyonist yahudilerin yaptığı vahşetin tarihte eşi benzeri yok.
İyi ki cehennem var ve zalimler için yaşasın cehennem!...
#gazze #gaza #genocide #israel #israil #atack #repost #palestine #gaza #breakingnews #FreePalestine #GazzeUnderAttack #gaza #Palestine #rafahonfire
32 notes
·
View notes
Text
‘Soyadı özgürlüğü’ mü ‘soysuzlaştırma projesi’ mi?
“Herkesin ailece anılmasına yarayan öz adından sonraki adı, aile adı, aile ismi, soy ismi.”
TDK, “soyadı”nı böyle tarif ediyor.
Soyadını tarihte ilk kez, bundan beş bin yıl önce “Çinliler” kullandı.
Avrupa’da ise “Romalılar” aile isimlerine göre soyadını belirliyordu.
Soylular, mensubu oldukları hânedânın, hâkim oldukları bölgenin, hatta oturdukları şatonun ismiyle anılırken…
Diğer insanlar yaptıkları hizmet veya meslekleriyle tanınıyordu.
Bugünkü şekliyle soyadı kullanımının Avrupa’daki öncüsü İngilizler oldu.
Sırp, Hırvat, Leh, Çek gibi Slav toplulukları ile Yunan, Romen, Boşnak gibi Balkan halkları da soyadlarında “oğlu”, “çocuğu” manasına gelen veya “meslek” bildiren ekler kullandı.
Araplar ise soyadı kullanmak yerine;
“oğlu, babası, mesleği, kabilesi ve memleketiyle anılmayı” tercih ediyorlardı.
“Yiğit lâkabı ile anılır” atasözünden de anlaşılacağı üzere, Türkler;
“babalarının verdiği isim, kazandıkları lakap, mevki ve memleketleriyle” bilinirdi.
Mesela!
Fatih Sultan Mehmed’in unvanı “Sultanü’l-barrayn ve hakamül’l-bahrayn…”
Yani;
“Anadolu, Rumeli ile Karadeniz-Akdeniz’in Sultanı” idi.
*
Dünyada ilk “soyadı kanunu” 1787 yılında, Yahudileri asimile etmek için Avusturya’da çıkarıldı.
Kanun, Yahudilerin “Almanca” isimler ve soy isimleri almasını zorunlu kılıyordu.
Hali vakti yerinde olanlar rüşvet karşılığında “çiçek” ve “kıymetli taş” anlamına gelen güzel soyadları alırken…
Fakir Yahudilere “eşek kafası”, “yankesici” gibi soyadları layık görülüyordu.
Avusturya’nın ardından dünyada “soyadı kullanmanın kanunla dayatıldığı” ikinci ülke Türkiye oldu.
“İmparatorluk”tan “ulus devlet”e geçmekle “yeni bir millet yarattıkları” vehmine kapılan CHP’liler, halkın geçmişiyle bağını koparmak için “Harf Devrimi” ve “Kılık-Kıyafet Devrimleri”nin yetmeyeceğini düşünmüş olmalılar ki, 1934’te “Soyadı Kanunu” yürürlüğe soktular.
Kanuna göre; her Türk vatandaşı bir “soyadı” almaya mecbur tutuluyordu fakat
“aile ve memleket isimleri, hoca, hafız gibi unvanlar” ve “Osmanlıca kelimelerin” kullanılması yasaktı.
Böylece, geçmişe dair bütün kültürel, dinî, ideolojik bağlar koparılmış oluyordu.
Soyadı Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle aristokrat geçinen kalburüstü kesim, kendi aile isimlerini tescil ettirirken…
Tıpkı Avusturya’nın Yahudilere yaptığı gibi, CHP tek parti diktası da ayak takımına;
“Ördek, Kör, Camuz, Ahmak, Çakal, Armut, Davul, Yosma” gibi, onları aşağılayan soyadlarını verdi.
“Milletin Efendisidir” dedikleri köylülere ise;
“Karakoyun, Danabaş, Malak, Rençber, Semerci, Küfeci” gibi soyadları layık görüldü.
Örneğin…
Trakya gezisine çıkan Mustafa Kemal, bir iki kez sözüne karıştığı gerekçesiyle kızdığı Salih ismindeki köylüyü; “Sus bire Şirret adam” diye fırçaladığı için, “Köylü Salih”e “Şirret” soyadı verildi.
Bu arada ne kadar hamaset meraklısı ve asimile edilmek istenen etnik köken varsa onlara da içerisinde “Türk” ibaresi bulunan soyadları dayatıldı.
Atatürk’ün gönderdiği topçu birliklerince evi bombalanan DEM Partili Ahmet Türk’ün dedesi “Oduncu Hacı Sinan”a, ceza alarak bizzat Mustafa Kemal tarafından “Türk” soyadı verildi.
Tabii bir de Atatürk’ün elinden soyadı almak için kıyasıya mücadele eden seçkinci bir zümre vardı.
İsmet Paşa’ya “İnönü..”
Türkiye'nin ilk dünya güzeli Keriman Halis’e, “Ece..”
Emekli banka müdürü Berç Keresteciyan Efendi'ye, ‘‘Türker…’’
Günümüzde kullandığımız alfabeyi hazırlayan Ermeni dil bilgini Agop Martayan'a, “Dilaçar” soyadı bizzat o sıralar elinde sözlükle dolaşan Mustafa Kemal tarafından verildi.
Babası haham olan “Moiz Kohen” adlı Yahudi de bu kanundan faydalanarak “Munis Tekinalp” adını ve soyadını aldı.
*
Görüldüğü üzere, insanların “soylarını” ve “köklerini” belirtmesi gereken “soyadları” tam bir asırdır “Türkiye’de geçmişinden kopuk yeni bir nesil vücuda getirmek” için kullanıldı.
Bunun gerçekleştiğini görenler, şimdi kirli planın ikinci safhasına, yani “aileyi parçalama aşamasına” geçti.
CHP ve avaneleri ile feminist oluşumların baskısıyla, evlenen kadına kocasının soyadını almasını zorunlu kılan “Medeni Kanun’un 187. Maddesi” AYM tarafından iptal edildi.
28 Ocak 2024’e yürürlüğe giren iptal kararıyla, bu tarihten sonra evlenen kadınların diledikleri soyadını kullanmalarının önü açıldı.
“Kuşaktan kuşağa geçen ad” olan ve “aile adı” olarak kullanılan soyadı zorunluluğunun ortadan kalkmasıyla ailenin en önemli bağı koparılırken…
Çocuklar da anne-baba soyadı arasında tercih yapma riskiyle karşı karşıya kaldı.
Tabii bu uygulama ile eşler arasında “çocuğun hangi soyadını kullanacağı tartışmasının” da önü açıldı.
Soy bağının tehlikeye düştüğünü gören AK Parti, Meclis’e gelmesi beklenen “9. Yargı Paketi” ile AYM’nin yaptığı bu tarihi hatayı düzletmek için önemli bir adım attı.
Seçilmesi halinde ilk icraat olarak 24 saat içeresinde aileyi dinamitleyen “İstanbul Sözleşmesi”ni geri getirme vaadinde bulunan CHP ve avaneleri, sanki ortada bir zulüm varmış gibi, “Koca soyadı geri geliyor” diyerek, ortalığı ayağa kaldırdı.
Koca soyadını kullanmamayı “Kimlik mücadelemiz, var olma mücadelemizdir" diye nitelendiren CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka, önceki gün “Bu hukuksuzluğu kabul etmiyoruz” diyerek teklife karşı çıktı…
“Bu zihniyet kadını bir birey olarak görmüyor. Kadını sadece aile kavramı içine hapsetmek istiyor” şeklinde ifadelerle AK Parti’yi hedef aldı.
“Koca” ile “evlatları” içinde barındıran “aile kavramı” niye “anne”ye hapis oluyor, izah etme gereği bile duymadı.
Çünkü niyetleri belli…
Önce “soyadı kanunu” ile bizi geçmişimizden kopardılar. İnsanlar artık en fazla dedesinin ismini sayabiliyor.
Şimdi de;
Belli bir ailenin bireylerini diğer ailelerin bireylerinden ayırmaya yarayan ve soy bağının doğru bir şekilde tespit edilmesini ve kaydedilmesini sağlayan “soyadı birlikteliğini” yerle yeksan etmek istiyorlar.
Güya “özgürlük” kisvesiyle, “aile” ve “sülale” aidiyeti olmayan nesiller yetiştirmeyi amaçlıyorlar.
Uzmanlar bunun bir “soysuzlaştırma” projesi olduğunu söylüyor.
Üç-dört kuşak sonra neler olabileceğini düşündüğünüzde, bu söz kulağa hiç de mantıksız gelmiyor.
Dolayısıyla, 11 Temmuz’da Meclis’e gelmesi beklenen “9. Yargı Paketi” oldukça önem arz ediyor.
*
Bu arada…
Yaklaşan tehlikeyi 1400 yıl önce fark eden Peygamber Efendimiz (sas) bir Hadis-i Şerif’inde şöyle buyuruyor:
“Akrabalık ilişkilerinizi sürdürebilmeniz için neseplerinizi (sülâlenizi) tanıyın. Çünkü akrabalık bağlarının canlı tutulması ailede sevgiyi güçlendirir.”
Haber 7 Yazarı : Zekeriya SAY 08.07.2024 08:38
25 notes
·
View notes
Text
Farkında mısınız Müslümanların kestiği kurbana katliam diyenler, Yahudilerin öldürdüğü çocuklara katliam diyemiyorlar..
47 notes
·
View notes
Text
Çocuklarınıza Filistin'in bizim için neden bu kadar önemli olduğunu anlatın...!
-Onlara Filistin'in Enbiyâ(peygamberler)yurdu olduğunu ve peyğamberlerin atası Halîlurrahmân( Allah'ın dostu) İbrahim Aleyhisselâm'ın Filistin'e hicret ettiğini ve orada uzun müddet yaşadığını söyleyin.
-Lût Aleyhisselâm'ın kavmine azap indiği vakit Allah'ın emriyle hicret ettiği ve Kur'ân-ı Kerim'de mübârek topraklar denen yerin Filistin olduğunu söyleyin.
-Dünyaya hükmeden Süleyman Aleyhisselâm’ın her yeri Filistin'den yönettiğini ve karıncalar ile yaşadığı meşhur kıssanın Aşkelon şehrinde bulunan *Vâdi- En'neml* (karınca vadisi) de yaşandığını söyleyin.
-Dâvud Aleyhisselâm’ın Filistin'de yaşadığını ve Kur'ân-ı Kerîm'de konu olan meşhur mihrâbını Filistin'de yaptığını söyleyin.
-Musâ Aleyhisselâm’ın kavmine mukaddes topraklara gidin dediği yerin Filistin olduğunu söyleyin.
-Zekeriyyâ Aleyhisselâm’ın Rabbin'e niyazlarda bulunduğu mihrâbın Filistin'de olduğunu söyleyin.
-Meryem Annemiz'in iltifatlara nail olduğu yerin Filistin'de olduğunu söyleyin.
-Hurma ağacının altında İsa Aleyhisselam'ın kutlu doğumunun gerçekleştiği yerin Filistin'de olduğunu söyleyin.
-Ve yine Îsâ peygamber'in İsrailoğullarından kurtulunca göğe yükseldiği yerin Filistin'de olduğunu söyleyin.
-Âhir zamanda Îsâ Aleyhisselâm’ın ineceği Lut kapısındaki Ak Minâre'nin olduğu yerin Filistin'de olduğunu söyleyin.
-Âhir zamanın büyük fitnesi olan Deccal'in Îsâ Aleyhisselâm’ın kılıcı ile öleceği yerin Filistin'de olduğunu söyleyin.
-Yeryüzünü talan edecek olan Ye'cüc ve Me'cüc kavminin uğrayacağı yerin Filistin olduğunu söyleyin.
-Onlara Mescid-i Aksa'nın ilk kıblegâh olduğunu öğretin.
-İsrâ hâdisesi'nin (Mi'râc gecesi) Mekke'den Kudüs'e (Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya) gidilen yolculuk olduğunu öğretin.
-Peygamber efendimizin bütün peygamberlere imamlık yaptığı mescidin Mescid-i Aksa olduğunu öğretin.
-Yüzlerce âyete konu olan Mescid-i Aksâ'yı anlatın.
-Onlara bunun bizim temel inanç meselemiz olduğunu anlatın.
-Onlara Filistin'in Hak ile bâtılın savaşı olduğunu söyleyin.
-Bu da'vânın kuru hamâset (kahramanlık) değil, şeref meselesi olduğunu öğretin.
-Bunu pankartla yürüyüşle değil, yürekten da'vâ edinmekle olduğunu öğretin.
-Filistin davâsının sâdece Filistinlilerin değil, kürre-i arz'da bulunan bütün İslâm Erleri'nin davası olduğunu öğretin.
-İbâdet için yolculuğa gidilecek üç mescidden birinin Mescid-i Aksa olduğunu öğretin.
-Onlara Mescid-i Aksa'nın 144.000 m² olduğunu ve 800 bin kişiyi sığdırabildiğini öğretin.
-Mescid-i Aksa'da kılınan namazın elli bin sevabı olduğunu söyleyin.
-Ashab-ı Kiram'ın Peygamber Efendimiz'e "Senden sonra nerede yaşayalım?" diye sorduğunda, "Kudüs civarında yaşayın," hadîs-i Şerif'ini söyleyin.
Canlar, dostlar, Kardeşler!
Dünya sizi ne ile meşgul ederse etsin, ama asla Kudüs'ü unutmayın.
Aklınızda, gönlünüzde, yüreğinizde hep Kudüs olsun.
Rabbim, Kudüs’ü Hazret'i Ömer radiyallahu anh'ın Selahaddin-i Eyyûbî’nin günlerine döndürsün.
Rabbim, oraları Yahudilerin elinden kurtarsın, hak ettiği şeref ve izzete kavuştursun, cümlemize orada namaz kılmayı nasip ve müyesser eylesin.
Amin...
68 notes
·
View notes
Text
Müslümanlar olarak bugünkü katil, hain, kalleş, terrorist yahudilerin/israilin hakkında çok düşünmeye, ateşkes için uğraşmaya beklemeye gerek yok. Hüküm Efendimiz'in (sallallahu aleyhi vesellem) nezaretinde Sad bin Muaz (radıyallahu anh) bundan 1.400 sene önceki Beni Kurayza Yahudileri için verdiği hükümdür:
"Benim hükmüm odur ki, akil ve baliğ olan bütün erkeklerin boynu vurulsun! Kadınları, çocukları esir alınsın, malları da Müslümanlar arasında taksim edilsin!"
Onlar 1.400 sene geçmiş olsa da yine aynılar o zamanda katil, hain, kalleş, teröristlerdi şimdide aynılar ama Müslümanlar 1.400 sene önceki Müslümanlar değiliz ne yazık ki...
-Beni Kurayza Yahudileri-
Beni Kurayza kabilesi ise, Uhud Savaşı sonrasına kadar Medine'de kaldı. Fakat bu kabile de Hendek Savaşı sırasında vatandaşlık anlaşmasına uymadı. Savaşın en şiddetli anında on bin kişilik bir Kureyş ordusunun yürüdüğünü gören bu kabile de Müslümanları arkadan vurmak üzere, harekete geçti.
İslam ordusu iki ateş arasında kalmıştı. Kuzey ve batıda müşrik Kureyş orduları, güneydoğuda ise Yahudiler bulunuyordu. Müslümanlar, on bin kişilik müşrik ordusu ve Yahudilerle, bir aya yakın geceli gündüzlü durup dinlenmeden çarpıştılar. Açlık, susuzluk, uykusuzluk ve şiddetli soğuklara aldırış etmeden canla başla mücadeleye devam ettiler. Sonunda müşrikler mağlub bir şekilde, fırtınalı bir gecede, geldikleri gibi perişan bir halde Medine'yi terk ettiler.
İslam ordusu, Hendek Savaşı'ndan Medine'ye döner dönmez ihanet eden Beni Kureyza Yahudilerinin üzerine yürüdü. Peygamber Efendimiz (asm)'in emriyle derhal harekete geçip Beni Kureyza kabilesinin bulunduğu kale kuşatma altına alındı.
Peygamber Efendimiz (asm) onları önce İslama davet etti. Yahudiler, bu güzel teklifi kabul etmediler, Sevgili Peygamberimiz (asm)'in; "Öyle ise, Allah Teala ve Resulünün emrine boyun eğerek kaleden inip teslim olunuz." emr-i şerifini de reddettiler...
Bir ay kuşatmadan sonra Beni Kureyza kabilesi Peygamber Efendimiz (asm)'den, haklarında hüküm vermek üzere bir kimseyi hakem tayin etmesini istediler. Resulullah Efendimiz (asm) de "Ashabımdan istediğiniz kimseyi hakem seçiniz." buyurdu. Onlar da daha önceden Medine'de meşhur kabile reislerinden olan Sad bin Muazı istediler ve "Biz Sad bin Muazın vereceği hükme razı oluruz." dediler. Peygamber Efendimiz (asm), Sad bin Muaz Hazretlerinin getirilmesini emrettiler. Sad bin Muaz, Hendek Savaşında ağır yara almıştı, sedye üzerinde getirildi.
Peygamber Efendimiz (asm);
"Ey Sad! Şunlar, senin hükmüne göre teslim olmayı kabul ettiler. Haydi, onlar hakkındaki hükmünü bana bildir."
buyurdu. Hazret-i Sad, Yahudilerden, vereceği hükme razı olacaklarına dair kesin söz aldı. Her iki taraf da verilecek hükmü merakla beklemeye başladılar.
Hazret-i Sad, hükmü açıkladı:
"Benim hükmüm odur ki, akil ve baliğ olan bütün erkeklerin boynu vurulsun! Kadınları, çocukları esir alınsın, malları da Müslümanlar arasında taksim edilsin!"
Bu kesin hüküm karşısında, Yahudiler donup kaldılar. Çünkü kendi kitaplarında (Tevrat'ta), azgınlık yapanlara verilecek ceza aynen böyleydi:
"Şehrin birine harb etmek için vardığında, onları sulha davet et. Bunu kabul edip, kapılarını açarlarsa, içindekilerin hepsi, sana haraç versinler ve hizmet etsinler. Şayet, harb etmeye karar verirlerse, onları muhasara et. Allah Tealanın ihsanı ile onlara galip geldiğin zaman, erkeklerinin hepsini kılıçtan geçir. Kadınlarını, çocuklarını ve mallarını ganimet olarak al!.." (Tesniye/Yasanın tekrarı, 10-14)
Sad bin Muaz Hazretlerinin verdiği hükmün ilahi hükme uygun gelmesinden dolayı, Âlemlerin Efendisi Sevgili Peygamberimiz (asm), onu tebrik edip; "Sen, onlar hakkında Allah Teala'nın yedi kat gökler üstünde, Levh-i Mahfuzdaki hükmüne uygun hüküm verdin!" buyurarak takdirlerini bildirdiler.
Yahudiler, kendi kitaplarında belirtilen bu hükme itiraz edemediler. Verilen hüküm yerine getirildi. Böylece, Müslümanların en sıkışık zamanlarında arkadan vuran, yapılan bütün antlaşmaları bozan, Peygamber Efendimiz (asm)'e, çocukluğundan beri düşmanlık yapan, öldürmeye uğraşan, sihirler yapan bu kavim de Medine'den temizlenmiş oldu.
27 notes
·
View notes
Text
Önce Filistin'di hedefleri, o kadar söyledik bize de gelicekler diye. Çünkü biliyorduk onların asıl isteğinin arz-ı mev'ud olduğunu. Ama umrunda olmayanlar yine umrunda olmadı. Zamanında ırkçılık yapmayın diye bağırıp çağıranlar "Arap onlar" dediler ve geri çekildiler. Yardım etmeye çalışanlara da laf dediler. Şimdi aç bir köpek gibi Lübnan'a saldırıyor israil dediğiniz o ,vâr olmayı asla hak etmeyen, devlet. Alın size siyonist yahudilerin hedefindeki sınırlar. Lübnan'a çıktı, sonra Suriye'ye gelicek ki şu an Suriye'nin hâli zaten belli. Sonra sınırı bize gelicek, bizim can vatanımıza gelicek. Ve o siyonist yahudilerin istediği sınırlar senin ülkenin sınırlarını da kapsıyor ey Türk. Hâlâ mı umrunda değil?
15 notes
·
View notes
Text
SİZİ ﷺ. EFENDİMİZİN STRATEJİSİNE DAVET EDİYORUZ
Hayber kalelerine sığınan yahudiler yiyecek ve içecek stokları ile peygamber efendimizin gitmesini bekliyordu. Hayber kaleleri sağlam, yüksek bir yerdeydi. Ok atsan sana geri dönüyordu. Taş atsan yetişmiyordu.Bağırsan sesin yetişmezdi Hayber yıkılmıyordu Hayber fethedilmiyordu Günlerce bekledi islam ordusu Ama yahudiler kalelerden çıkmıyordu. Müslümanların stoğu tükenmek üzere,moralleri bitmek üzereydi Günlerce beklediler. Ama nafile!Bu uzun bekleyişten sonra peygamber efendimiz bir strateji geliştirdi. Hurma ağaçları kesilecekti. Hayber YAHUDİLERİNİN EKONOMİSİ birer birer KESİLECEKTİ. Servetleri devrilecekti. Gelecekleri köklerinden kazınacaktı. Zira yahudi için para, servet, zenginlik herşeydi. Ağaçlar kesildikçe yahudiler kahroluyordu. Ağaçlar kesildikten sonra burada kalmanın da bir anlamı kalmayacaktı. Anlaşma yoluna gittiler ve taşıyabilecekleri kadar yükle Yahudilerin başkenti Hayberi terk edeceklerdi. Sen de Hayber savaşına katılmak istiyorsan bir AĞAÇ da SEN KES!
Sen de bugün sövsen sesin yahudiye ulaşmaz! Taş atsan İsraile ulaşmaz! Ama sen de peygamber efendimizin stratejisini yapabilirsin!Al eline baltayı kes Yahudilerin ağaçlarını! Nasıl mı?
Evine giren her yahudi malı bir ağaçtır. Kullandığın her yahudi malı deterjan bir ağaçtır.
Mehmet Aksoy
55 notes
·
View notes
Text
"Sumud asla vazgeçmemek, her şeye karşı direnmek demek; hiçbirsey yapılamıyorsa, pasif bir direniş demek... Sumud sabır demek, güçsüzseniz ve düşman baskısı altındaysanız, kıpırdamadan durmak demek. Sumud, boyunduruk, hatta işkence altında bile, özgür iradeye, isyan ruhuna sahip olmak; ideallerine ülkesine olan inancını yitirmemek demek... Sumud her şeye rağmen Filistin'e inanmaya devam etmek demek.(syf.54 alıntı)"
23 Ekim 2024/ Kudüs Bilinci Kitap Tahlili
Kenizé Mourad- Toprağımızın Kokusu
2000'li senelerde çıkan, yazarın büyük bir boykotuna sebebiyet veren, bizim tabirimizce iki tarafı da dinleyebilip dünyaya duyurabilmek adına bir gazetecinin çıkacağı en güzel kitaptı. İki perspektiften taraf belli etmeden (okudukça aslında yazarın kimin tarafında olduğunu anlayacaksınız.) olan olaylar karşısında yapılan röportajlar insanı derinden etkiliyor. Yahudi ve siyonizm kesimden sadece toprak davasını okuyacağınız, Filistin'lilerden ise seneler boyu devam eden siyonistlerin zulümlerine, çocukluktan başlayan vatan aşkını, korkusuz bir şekilde taşla da olsa direneceğiz sevdasını ve onlarda bırakılan psikolojik baskıya okuyarak şahit olacaksınız. Biz programa yahudilerin inançlarını tanıyarak başlayıp sonrasında kitabı tahlil ederek devam ettik. Okumak isteyenlerin de bu şekilde başlaması kitabı daha istifadeli kılacaktır.
Kitabın yayınlanması 2003 senesinde yapılmış ve bu kitabı yazmak adına yazarımız bir sene hayatından feragat edip Filistin'de yaşamış. Sene 2024, değişen tek şey artan zulümler, kardeşlerimizde daha da artan dava aşkı ve yahudilerin daha da azgın bir toplum hâline gelmiş olması...
9 notes
·
View notes
Text
mikdad hazretleri doğruldu: - ey Allah'ın Resûlü! Rabbin sana ne emrettiyse onun üzerinde ol! vallahi biz sana, yahudilerin musa peygambere dediği gibi; <git, Rabbinle beraber düşmanlara karşı çık! biz buradan kımıldamayız!> diye bir söz söyleyecek değiliz! biz senin izindeyiz.
15 notes
·
View notes
Text
“Müslümanların yahudiler ile savaşıp bir ağacın 'ey Müslüman! Bu arkamda ki yahudidir, gel onu öldür!' demeden kıyametin kopmayacağını bizlere bildiren Nebî'ye salât edin.”
اللهم صل وسلم على نبينا محمد
“Müslümanlarla Yahudiler harb etmedikçe kıyâmet kopmayacaktır. O harpte Müslümanlar (gâlip gelerek) Yahudileri öldürecekler. Öyle ki, Yahudi, taşın ve ağacın arkasına saklanacak da, taş veya ağaç; ‘Ey Müslüman, Ey Allah’ın kulu, şu arkamdaki Yahudidir, hemen gel de öldür onu!’ diye haber verecektir. Sadece Garkad ağacı m��stesna, çünkü o, Yahudilerin ağaçlarındandır.”
Sahih-i Müslim, Fiten, 82;
Ömer ibn Hamza (radıyallahu anh) şöyle bildirmiştir: Resulullah Aleyhissalâtu Vesselâm buyurdular ki:
‘Sizler Yahûdîlerle muhakkak savaşacaksınız! Harp o kadar şiddetli olacaktır ki, hattâ taş: ‘Ey Müslüman! Şu arkamdaki bir Yahûdî’dir! Gel de onu öldür!’ diyecektir.
Sahih-i Muslim, Fiten, 80;
Abdullah bin Ömer (radıyallahu anh) şöyle bildirdi: “Resûl-i Ekrem Efendimiz Aleyhissalâtu Vesselâm şöyle buyurdu:
‘Yahûdîler sizinle savaşacaktır! Fakat netîcede siz onlara musallat kılınacaksınız! Öldürme o kadar şiddetli olacak ki. Bir kaya parçası: ‘Ey Müslüman! Şu arkamda duran kişi bir Yahûdî’dir. Onu öldür!’ diye haber verecektir.”
Sahih-i Muslim 81;
Ebu Hureyre (radıyallahu anh) bildirmiştir: “Resûl-i Ekrem Efendimiz Aleyhissalâtu Vesselâm şöyle buyurdu:
‘Müslümanlarla Yahudiler harb etmedikçe kıyâmet kopmayacaktır. O harpte Müslümanlar (gâlip gelerek) Yahudileri öldürecekler. Öyle ki, Yahudi, taşın ve ağacın arkasına saklanacak da, taş veya ağaç; ‘Ey Müslüman, Ey Allah’ın kulu, şu arkamdaki Yahudi’dir, gel de onu öldür!’ diye haber verecektir. Sadece Garkad ağacı müstesna, çünkü o, Yahudilerin ağaçlarındandır.
Sahih-i Muslim, Fiten, 82.
#islam#din#iman#allah#tevhid#şeriat#tevhid ehli#hadis#cuma#hayırlıcumalar#hayırlı cumalar#salat#salavat#peygamber#rasulullah#resulullah#neşid#hadislerle islam#kitap alıntıları#kitap alintilari
8 notes
·
View notes