#Terörizm Eylemler
Explore tagged Tumblr posts
Text
BİR ETNİK OLARAK, KÜRT.
Toplumun en çok yara alan kesimi, tartışmalı bir şekilde Kürtlerdir. Toplumun sıkıntılarını en çok üstlenen kesim ise, şüphesiz ki yine, Kürtlerdir. Bu bir yarış değildir fakat insan hakları gasp edilirken dahi, bir eşitsizlik güdülmüştür devlet tarafından. Türk'e beş fiske vurulduysa, Kürt'e on fiske vurulmuştur. Türk'ün çocuğuna en fazla "hırsız" sıfatı yakıştırılırken, Kürt çocuğuna "terörist" denilmiştir. Ama neden, ama niçin sorularına girersek de, kötülük eyleminin ırka bağlı olarak değil, karakter gelişimine bağlı olarak ortaya çıktığını, bunun da belli başlı faktörlere maruz kalarak değişim gösterebildiğini ifade edebilirim. Cahil bir şekilde "Kürtler teröristtir" gibi basit, doğruluktan uzak bir ifade de sunabilirdim. Fakat, idrak edilmeli ki terörizm ırk tanımaz. Bir ırk bağlamında birleşmezler, bir ortak çıkar bağlamında birleşirler. Ve bunun içerisinde, Türkler de vardır. Terör muhabbetini es geçiyorum, tatsız ve haksız bir dava.
Bir etnik ki, asimile edildi. Bir etnik, ondan daha üstün olmayan insanlar tarafından-bilinçli ya da bilinçsiz. Bilinçli tahakküm zaten lanetlidir fakat bilinçsiz, öğretiler sebebiyle bir tahakküm kurmaya çalışmak da, son derece hatalıdır- ezilmeye çalışıldı, ayaklar altına alındı. Bir etnik, ana dili yasaklandı. Bir etnik, gençleri darağacında asıldı. Bir etnik, istemeden suça itildi. Toplumun en ağır ve en değersiz işleri, onlara itildi. Eskileri geçiyorum, şu an bile inşaat sektörünü Kürtler taşır. Artık, bir kısmı için zor olmasa da, bir kısmı için hala felaket bir iştir inşaat. Yol parası yok, yemek parası yok, sigara molası patron başından ayrılırsa, biraz dinlenmek istersen otur taşa iç bi' kola, tabii, artık o da zor. Neyse, mesele ağır ve üç kuruş karşılığındaki işlerin Kürtlere itelenmesi. Sonuç olarak, bayağı zarar gördü bu Kürtler. "Eylemler, genellemelere bakarak şekillenmemelidir. Tahminler, hatalı olma fikri akıldan çıkmaması şartıyla, genellemelerden baz alabilir." Bu iki cümlede belirtmek istediğim durum, yılda 139 Türk asıllı insan tecavüz suçundan basına mı düştü? Bu demek değildir ki, Türk insanlar tecavüz eder. Yine aynı şekilde, yılda 15 Kürt asıllı teröristin vurulduğu mu basına düştü? Bu da demek değildir ki, Kürtler teröristtir.
7 notes
·
View notes
Text
Bazı Saik'ler Üzerine Hatırlatma
Ulus-üstü bölgesel tekno-tekellerin (ve onlara eklemlenmiş sanayi-tekellerinin) hakimiyetine dayalı gloktokratik-emperyalizm çağında minoktokratik UKKTH’ci siyaset geçerli bir program değildir. Aksine minoktokratik UKKTH’cilik EKKTH’nin (emeğin kendi kaderini tayin hakkının) engellenmesinin mini bir programı haline dönüşmüştür.
Dolayısıyla, sözde kendisine “komünist” diyenler minoktokratik UKKTH’cilik sebebiyle nesnel olarak komünizme ihanet etmekten de kurtulamamışlardır.
Yıllardır bu ihaneti, korkudan değil, takiyecilikten ve makyevelizmden dolayı yaptıkları ise artık tescillenmiş bir durumdur.
Türk ve Kürt komünistlerinin emekleri ve ödedikleri bedeller üzerine inşa edilmiş olan anti-komünist Kürt siyaseti, hedef şaşırtma görevi üstlenerek, Türkiye’deki ve Kürdistan’daki devrimci kitle tabanının sisteme zorla entegre edilmesi politikasında önemli bir payanda ayağı olmuştur.
Birde bunun üzerine liberal tasfiyeci çizgi legal alanda güçlenerek komünizm davasına daha da çok nasıl ihanet ederiz yarışı içine girmiş, bu süreçte sistem tarafından önü açılan (güncel bağlamda) “DEM çizgisi”, tıpkı “CHP çizgisi” gibi sistemi ayakta tutan bir basınç pompası işlevi rolü üstlenmiştir.
Bu sayede Kürt ve Türk komünistlerinin kitle içerisindeki hatırı sayılır gücü ve özellikle 80 öncesindeki popülaritesi yerle bir edilerek sosyalizm mücadelesi önemli bir ölçüde sekteye uğratılmıştır.
Yedek lastik politikası ihanetçi kesimlerin yıllardır süre giden temel politikası ola gelmiştir.
“Ya Türkçüsün ya Kürtçüsün” denilerek ya da “biri olmaz ise diğer taraftasın” denilerek komünistler zorla kimlik siyasetine angaje edilmeye çalışılmıştır. Başka bir deyişle, komünistler kimlik siyasetinin payandası haline getirilmek istenmiştir. Bu payanda haline getirme politikası “düşman kardeşler” olan Kürtçü-temsiliyetizm ve Türkçü-temsiliyetizm eliyle gerçekleştirilmiştir.
Eskimiş minoktokratik dünyadan günümüze bir kambur olarak kalan UKKTH programı karşısında yeni nesil protekyan komünistler somut dünyanın somut tahlilini ve bilimsel analizini yaparak bu programın tümüyle terk edilmesi gerektiğini dile getirmişlerdir. Proletaryalistler ise değişen dünya karşısında somut durumun somut tahlilini yapamamanın bedelini başta “ulusal sorun” olmak üzere her türden kimlik siyasetine payanda olarak ödemekten de ne yazık ki kurtulamamışlardır.
Kaldı ki; komünistler hiçbir zaman bireysel terörizmi ya da bireysel terör eylemlerini savunmamışlardır. Dolayısıyla, komünistler bireysel terör eylemlerini de devrimci eylemler olarak hiçbir zaman lanse etmemişlerdir.
“Devrim zor yoluyla olur” tespitinden hareketle, komünistler asla zor kavramını bireysel terörizme endekslenmiş bir şekilde kullanmamışlardır. Burada ki zor kelimesi “kitlelerin/halkın/milletin zoru” manasında kullanılmaktadır. Kitlelerin zor yoluyla sistemi devirme tercihini “zor” kavramına oturtan komünistler, hiçbir zaman bireysel terörizm eylemlerini zor kelimesini deforme ederek destekleme politikası da gütmemişlerdir.
Marx ve Engels’in “anarşistlere” karşı çıkmasının en temel nedeninin bu bireysel terörizm eylemleri olduğunu bilmeyen yoktur. Örneğin, Çin’de Mao; asla bireysel terörizm eylemlerini desteklemeyerek, “kızıl yürüyüş” taktiği ve stratejisi ile birlikte kitlelerin devrim yapmasının önünü açarak, kitlelerin devrim ve zor yoluyla yeni bir sistem inşa etmesinin zeminlerini yaratarak, en azından zorun kitlelere dayanması gerektiğini gözler önüne sermiş, bir kere daha bu gerçeği herkese gösterebilmiştir.
Hal böyleyken; “Kürt hareketi” en başından itibaren devrimci bir programa sahip değil iken, komünistlerin bir taktik sorunu olarak gördüğü UKKTH'yi sistemle birlikte çok güzel kullanarak, bu barutu tükenmiş eski püskü komünistlere kakalayabilmesi ve yutturabilmesi, çağ dışı kalmış proletaryanist-görüşlerin ve kimlikçi-tiplemelerin aşılamamış olmasından kaynaklanmıştır.
Bu ihanetçi çizgi “devrimci zor” kavramını “düellocu mahalle kabadayılığına” ve kitlelerden kopuş “kinci-intikamcı terörizme” dönüştürerek, sistemle birlikte kitlelerin devrimci zor tercihini seçme olasılığını gerçekte tasfiye etmiştir. Böylelikle sistem bu zaaflardan yararlanarak kendisini daha otokratik ve totokratik bir konuma getirebilmiştir. Bu sayede “terör”, “terörizm”, “terör örgütü” gibi (egemenlerin ağzından düşürmediği) söylemler sistemin ve temsiliyetist-siyasetin asıl besin kaynağı haline de gelebilmiştir.
Bunda bilinçli ya da bilinçsiz olarak rolü, suçu ve günahı olanlar bugün artık konuşsalar da bir anlamı yoktur. Keza gerçekler apaçık ortadadır.
Konuşmak isteyenler de öncelikli olarak bilimsel özeleştirilerini komünistlere yakışır şekilde yapsınlar, bir şey bilmiyorlarsa da, “biz kandırıldık” diye düşünüyorlarsa da, adam gibi bilimsel eleştiri yapanların yanında durmasını da bilsinler!
Ya sistemin yanındasındır ya sistemin karşısındasındır!
Hem Kürtçü-temsiliyetizmin yanında olup hem de sistemin yanında olamazsın!
Hayat sana başka seçenek sunmaz!
Sen kendi seçeneğini yarattıkça, komünizm kimlikçi siyaset üzerinden değil, kimliksizlik siyaseti üzerinden daha da güçlü bir politika olarak var olacaktır.
Protekya komünistlerinin gözünde Kürt-glokalizmi tıpkı Türk-glokalizmi gibi glokal-emperyalist politikaların payandasıdır. Türk-glokalizmi de Kürt-glokalizmi de daha ötesi olamaz. Türk-glokalizmine ve Kürt-glokalizmine payanda olmak glokal-emperyalizme de payanda olmak demektir.
Bu ölçekte ihanetçi-tasfiyeci çizgi komünizmin anti-kapitalist ve anti-emperyalist olma programını çoktan terk etmiş durumdadır. Bu çizgiye payanda olunacak diye yeni yeni şeyler uydurmaya yeni yeni “teorik ve ideolojik icatlar” yapmaya da gerek yoktur.
Hakikat tektir. Doğru sonuç yalnızca doğru zeminden ve pratikten çıkabilir!
24.11.2024
Serhat Nigiz
#minimalizm#glokalizm#minoktokrasi#gloktokrasi#glokalemperyalizm#emperyalizm#komünist#komünizm#kürdistan#devrimci#sosyalizm#türkçülük#kürt#siyaset#temsiliyetizm#otokrasi#proletarya#proletaryalist#protekya#analiz#teori#pratik#terör#terörizm#devrim#marksizm#taktik#strateji#eleştiri#bilim
0 notes
Text
Terörizm ve Kasıtlı Eylemler
Terörizm ve Kasıtlı Eylemler
Terörizm, patlayıcı cihazlar, aktif nişancı olayları veya biyolojik, kimyasal, radyolojik/nükleer veya siber saldırılar şeklini alabilir. Terörizm Nedir? Terör, toplumda bir korku durumu yaratmak amacıyla işlenen planlı bir suç eylemidir. Genellikle amacı politik veya ideolojik bir bakış açısını ilerletmek olan bir kişi veya grup tarafından yapılır. Neden Hazırlanmalısınız? Terörist…
View On WordPress
0 notes
Text
TERÖR AMAÇLI PATLAYICI KULLANIMI
En basit şekliyle, siyasî, dinî, etnik veya benzeri bir hedefe ulaşmak için şiddet kullanılması olarak tanımlayabileceğimiz Terörizm, dünyanın her yerinde suç olarak kabul edilmektedir. Terörizmin, uluslararası ortak bir tanımı, siyasî nedenlerle yapılamamışsa da tüm dünyaca kabul görmüş belli özellikleri vardır. Şiddet kullanmak veya şiddet kullanma tehdidinde bulunmak bunlardan en başta gelenidir. Terörizm, tüm dünyada suç sayılmasına ve terörist eylemler sürekli kınanmasına rağmen, bunların önlenmesine yönelik çalışmaların bugüne kadar istenilen düzeye ulaşamadığı değerlendirilmektedir. Uluslararası hukuk normlarına göre, meşru güç ve silah kullanma yetkisi devletlere verilmiştir. Ancak devletler bu yetkiyi kullanırken belli esaslara uymak durumundadır. Güç ve silah belli esaslara dayanılmadan ve sınırsız bir şekilde kullanılırsa bu ancak terörizm olarak adlandırılabilir. Bugün teröristler, amaçlarına ulaşmak için sınırsız bir şekilde şiddete başvurmakta, karşılığında çoğunlukla uluslararası kamuoyu tarafından yeterli tepki gösterilmediği ve uygun bir şekilde cezalandırılmadıkları için de amaçlarına ulaştıkları görülmektedir. Terör örgütleri; halk üzerinde korku ve panik yaratmak suretiyle devletleri veya hükümetleri zayıflatmak ya da yıldırmak için şiddete başvurmaktadır. Bu şiddet eylemleri güvenlik güçlerine yönelik olarak düzenlense bile, bu eylemlerden zarar görenler genellikle sivil insanlar olmaktadır. Terör olayları savaş gibi, birbirinden farklı üniformalar giyen kişilerin arasında, tarafların net olarak belirlendiği ve sınırlı alanlarda gerçekleşmemektedir. Birçok terör eyleminin (özellikle patlayıcı madde kullanma eylemlerinin) kalabalık insan topluluklarının bulunduğu metropollerde veya büyük şehirlerde gerçekleştiği görülmektedir. Bu tür eylemlerde tesadüfen orada bulunan, olayla hiçbir ilgisi bulunmayan onlarca masum, sivil insan zarar görmektedir. Hatta bazen, terör örgütünün kendi sempatizanları ve taraftarları bile zarar görebilmektedir. Zaten birçok olayda amaç, masum insanları öldürmek suretiyle toplum üzerinde korku ve panik yaratmaktır ( Sevinçok, 2012: s.24). Uluslararası İlişkiler disiplininde önemli derecede kabul gören “Yumuşak Güç” kavramını ortaya atan Nye, teröristlerin de kesin zafere ulaşmak için yumuşak güce (halkın onayını kazanmak) başvurması gerektiğini belirtirken, aynı zamanda “20’nci yüzyıl ortalarında terörist taktikte, birçok masum insanın ölmesi yerine, birçok insanın seyretmesi tercih edilirdi. Bugün ise teröristler daha acımasız ve hedef gözetmez hale geldi” tespitini yapmaktadır (Nye, 2005: s.30). Necati Alkan ise terör eylemlerini tiyatroya, teröristleri ise aktörlere benzeterek, asıl önemli olanın eylemin niteliği veya ölenlerin kimliği değil, eylemin toplum üzerinde yarattığı etki olduğunu vurgulamaktadır. Hatta bu etkiyi en üst dereceye çıkarmak için, birçok terör örgütünün eylem zamanını ve yerini en medyatik saate göre ayarladığını belirtmektedir ( Alkan, 2009: s.103,102). Şiddetin bu boyuta gelmesinde, teröristlerin yarattıkları şiddetin sonucunda başarıya ulaştıkları, hatta başarı şansı azalınca şiddeti artırıp daha fazla masum insanı öldürmek suretiyle rakiplerini (bu rakip güçlü bir devlet olsa bile) mücadele edemez hale getirerek hedefi yakalamalarının önemli bir neden olduğu değerlendirilmektedir. İşte “Bomba Felsefesi”nde söz edilen “düşmanların yüreğine korkuyu damla damla akıtarak onları savaşmaktan vazgeçirmek” taktiği (The Philosophy of the Bomb ) ve bu taktiğe birçok devletin hoşgörü ile bakması (en azından ses çıkarmaması) şiddeti bu boyuta taşımıştır. Terörist kavramı, kullananlara göre değişkenlik gösterdiği için, yani bizim terörist olarak nitelendirdiğimiz bir diğeri tarafından “özgürlük savaşçısı” olarak görülebildiği için, terör tanımı üzerinde uzlaşma bulunmamakta ve terörün yüzlerce farklı tanımı yapılmaktadır. Nasıl tanımlarsak tanımlayalım, tüm bu şiddet eylemlerini kullanan, bebekleri bile acımasızca öldüren örgütleri destekleyen devletler veya gruplar bulunabilmektedir. O nedenle, herkesin terörist tanımı farklı olduğu için değerlendirmeyi kişiler üzerinden değil, olguya veya eyleme göre yapmak daha uygun olacaktır. Patlayıcı Madde Kullanma Eylemleri Terörizmin amaçlarına baktığımızda, Patlayıcı madde kullanma eylemlerinin bu amaçlara ulaşmak için uygun olduğu düşünülebilir. Sonuçları bakımından da diğer eylem türlerine göre daha etkilidir. Ayrıca gerçekleştirilmesi daha kolay ve daha ucuzdur. Ancak daha çok masum insanları hedef alması ve toplum üzerinde büyük travmalara yol açması nedeniyle kabul edilemez ve insanlık dışı bir eylem türü olarak görülmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları İnceleme Komisyonu tarafından, 2013 yılı başında düzenlenen; “Terör ve Şiddet Olayları Kapsamında Yaşam Hakkı İhlalleri Raporu”nda Türkiye’de yaklaşık son otuz yılda, terör nedeniyle; - 7.918 şehit verildiği, - 5.557 sivil vatandaşımızın terör eylemlerinde hayatını kaybettiği ve - 22.060 teröristin ise ölü olarak ele geçirildiği, - toplam olarak; 35.576 kişinin terör nedeniyle yaşamını yitirdiği açıklanmıştır. Bu kayıplar incelendiğinde; Adam kaçırma, çatışmaya girme gibi lojistik destek ihtiyacı ve riski fazla eylemlerin toplamı tüm olaylar içerisinde ’lik bir bölümü oluşturmasına karşın, tek başına bombalama olaylarının ise gibi bir orana sahip olduğu görülmektedir. NATO’ya bağlı olarak görev yapan Terörizmle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi (TMMM), 2012 yıllık raporuna göre; 2012 yılında, dünyada (75 farklı ülkede) 7.294 (Türkiye 229 olay sayısıyla dünyada 7’nci Avrupa’da 1’nci sıradadır.) terörist saldırısı meydana gelmiştir. Bu saldırılarda; 11.450 kişi yaşamını yitirmiş, 21.218 kişi ise yaralanmıştır. Bu saldırılardan 2,451’i patlayıcı madde kullanma eylemi olup, 2634 ölüm, 6,601 yaralanmaya neden olmuştur (COE-DAT : s.3,4). 2012 yılında en kanlı saldırı, Nijerya’da, Kano’da polis merkezine yapılan bombalı saldırıda 178 kişinin ölümüne yol açan saldırı olmuştur. (COE-DAT : s.5) Aynı merkezin 2011 yılı raporunda durum daha kötüdür. 2011 yılında, dünyada (96 farklı ülkede) 12,122 (Türkiye 281 olay sayısıyla dünyada 11’nci, Avrupa’da 2’nci sıradadır.) terörist saldırısı meydana gelmiştir. Bu saldırılarda; 10,337 kişi yaşamını yitirmiş, 25.700 kişi ise yaralanmıştır. Bu saldırılardan 3,936’sı patlayıcı madde kullanma eylemi olup 3,461 ölüm ve 9,205 yaralanmaya neden olmuştur (COE-DAT : s.3,4). 2011 yılında da en kanlı saldırı, Nijerya’da, meydana gelmiştir. Yobe’de, 4 Kasım’da yapılan bombalı saldırıda 100 asker ve polis hayatını kaybetmiştir. (s.5) Dünyaya baktığımızda da durum çok farklı değildir. ABD’de yapılan bir çalışmaya (Terrorism Knowledge Base, Country Reports on Terrorism 2011) göre; dünyada 2011 yılına kadar meydana gelen, bombalama eylemleri ve silahlı saldırılar toplam terör eylemlerinin yüzde seksenini oluşturmaktadır. Ancak bu eylemlerden zarar gören insan sayısı açısından bakıldığında ise tek başına bombalama eylemleri zaiyatın yüzde altmış beşine sebep olmaktadır (state, ). Niçin Patlayıcı Madde? İnsanoğlu kendi cinslerine, hatta kendi vatandaşlarına böyle bir kötülüğü niçin yapar veya nasıl yapabilir? Bu sorunun cevabını Terör’ün tanımında bulmak mümkündür. Terör; en basit şekliyle, çeşitli örgüt veya grupların amaçlarına ulaşmak için şiddet kullanması olarak tanımlanabilir. Patlayıcı madde kullanma eylemleri, şiddetin en yoğun olduğu eylem türlerindendir. Yanmış ve parçalanmış cesetler, yıkılmış, harap olmuş binalar, parçalanmış araçlar, kesif bir duman ve yanık et kokusu, ortalıkta sirenler çalarak dolaşan itfaiye ve ambulanslar insanların hafızalarından silinmesi mümkün olmayan görüntülerdir. Zaten birçok patlayıcı madde olayında hedef orada hayatını kaybedenler değil, olayı izleyenlerdir. ( Sevinçok, 2012: s.18) Yanlış kullanılan medya bu eylemlerin daha da korkunç görünmesine sebep olmakta ve adeta terör örgütüne yardımcı olmaktadır. Bu eylemler hedef gözetmez, güvenlik güçleri ve hedef alınan şahısların yanında hiçbir günahı olmayan, tesadüfen olay yerinde bulunan vatandaşların hayatına mal olabileceği gibi zaman zaman bombayı yapan veya yerleştirmeye çalışan teröristin de ölümüne yol açabilir. Ayrıca Terörizmin amaçlarına baktığımızda, patlayıcı madde kullanma eylemlerinin bu amaçlara ulaşmak için uygun olduğu düşünülebilir. Çünkü Terörizmin amaçları; - Şiddet kullanarak korku ve panik yaratmak ve bu suretle vatandaşların devlete ve hükümete karşı güvenini sarsmak, - Yine bu şiddet ve gerilimi tırmandırmak suretiyle hükümetle pazarlık gücünü artırmak, - Örgütünü güçlü göstererek taraftar ve eleman sayısını artırmak, - Devlet güçlerini korkutmak, yıldırmak ve hareketlerini kısıtlamak, - Ekonomik olarak zarar vermek suretiyle baskıyı artırmak, - Güvenlik güçlerine ait araç, malzeme ve binalara zarar vermek olduğunu görmekteyiz (Acar, 2012: s.130) (Aydın2009: s.42). - Patlayıcı madde kullanma eylemleri ile yukarıda sayılanlar gibi daha birçok amacı aynı anda gerçekleştirme imkanı bulunmaktadır. Normal şartlarda kabul ve destek görmek için meşruiyete ihtiyaç duyan bir örgütün böyle eylemlere başvurmak istemeyeceği düşünülebilir, ancak terör örgütlerinin bir defa şiddete başvurduğu takdirde sürekli şiddete başvurma eğilimine girdiği ve şiddetten kurtulamadıkları değerlendirilmektedir. Ayrıca, PKK gibi bazı terör örgütlerinin vahşetten beslendikleri ve bazı güçlerce koşulsuz desteklendikleri için meşruiyet gibi bir sorunlarının bulunmadığını da iyi anlamak gerekir. Patlayıcı madde kullanma eylemleri, gerçekleştirilmesi diğer eylem türlerine göre daha kolay eylem türleridir. Çünkü günlük hayatta kullanılan birçok malzeme, bomba yapım malzemesi olarak kullanılabileceği gibi, internet vasıtasıyla bir çocuk bile nasıl bomba yapabileceğini öğrenebilmektedir. Ayrıca iyi gizlenmiş bomba düzenekleri, posta, kargo gibi vasıtalarla hedefe gönderilebileceği gibi bilinçli veya bilinçsiz taşıyıcılar kullanılmak suretiyle üçüncü kişiler tarafından da istenilen yere ulaştırılabilir. Patlama olayından sonra büyük kargaşa yaşanması, her şeyin yanıp parçalanması ve ortalığın can pazarına dönmüş olması nedeniyle delillere dikkat edilmemesi eylemi gerçekleştirenlerin belirlenmesini ve yakalanmasını güçleştirmektedir. Araç Bombalar: Araçlar fazla miktarda patlayıcı maddeyi bir yere ulaştırmak veya sokmak için kullanılır. Bazen hedef önüne park edilerek, bazen ise intihar saldırısı şeklinde araç hedefin üzerine sürülerek kullanılabilir. Daha çok kamyonet tipi araçlar kullanılır. Bombalı araç ise, hedef kişinin aracına veya hedefe yakın bir araca bomba yerleştirilmesi şeklinde kullanılır. İntihar saldırıları: bir eylemcinin üzerinde taşıdığı patlayıcıları kullanarak kendisini öldürmesi ve çevresine zarar vermesidir. Bu eylemi yapan kişiye ise çoğunlukla "canlı bomba" denir. Japonların savaşlarda yaptığı kamikaze hareketleri tarihte ilk intihar eylemleri olarak bilinir. 1980'lerden itibaren ise intihar eylemleri, silahlı örgütler tarafından sistematik olarak kullanılmaya başlanmıştır. (Sevinç, : s.70) Rus-Çeçen savaşında eşlerini yitiren kadınlar tarafından kurulan "Kara Dullar" örgütü, intihar saldırısı deyince ilk akla gelen örgüttür. "Kara Dullar" İslami bir anlayışla örgütlenen, ilhamını Çeçen direniş örgütlerinden alan bir kadın grubu olarak ortaya çıkmıştır. Örgütün genel olarak tecavüz edilen, savaşta çocuklarını ve yakınlarını kaybeden kadınlar tarafından kurulduğu düşünülmektedir. 1991'de, bu örgüt (biri yaşlı, diğeri genç iki intihar bombacısı kadın) tarafından gerçekleştirilen, Moskova’daki intihar saldırısı, 37 sivilin ölümüyle sonuçlanmıştır. 2000 yılında bir Rus üssüne yapılan saldırıda ise, çok sayıda Rus askeri ölmüştür. 2002 yılında Moskova'da Dubrovka tiyatrosuna düzenlenen baskına katılan 50 Çeçen teröristten 18'inin "Kara Dul" örgütü üyesi olduğu belirlenmiştir. Rusların tiyatroya verdiği gaz sonrası 115 masum sivil ve 50 Çeçen militanı ölmüştür. 2004'te Beslan'da 341 masum çocuğun katledilmesiyle sonuçlanan okul baskının ardından bir rock konserine saldıran "Kara Dullar", 14 kişinin ölümüne neden olmuştur. Yine Rus Havayolları'na yapılan ve yine iki intihar bombacısı "Kara Dul"un katıldığı terör saldırısında ise 90 kişi hayatını kaybetmiştir (CNN, ). Türkiye’de ilk bombalı intihar saldırısı 1996 yılında, Tunceli’de Zeynep Kınacı (Kod Zilan) adlı PKK terör örgütü mensubu tarafından gerçekleştirilmiş olup, 8 askerin şehit olmasına, 29 askerin ise yaralanmasına neden olmuştur (COE-DAT ). Read the full article
0 notes
Text
KİŞİSEL TOHUM KUTUSU, BANKASI
.
.
Bireysel tohum bankasının satışa sunulması ile kurulan milli tohum bankasınA PARALEL halk arasına ekonomik bir değer olarak yayıldığı ekonomik düzendir.
Bunun yanında bir doğal felaket yada insan kaynaklı savaş gibi kaos dönemlerinde oldukça önemli bir rol oynayacak eylemler düzenidir.
Felaket sonucunda hasar gören dünyada saklı milli tohum bankasının yerini kim bilecek, bilenler oraya nasıl ulaşacak, oraya ulaşanlar bu süreci ekonomik kaygılar taşımadan üretim yapabilecek mi, öyle olsa bile dağıtım gerçekleşene kadar bazı ihtiyaç sahibi insanların durumları, sağlıkları beklenilen eşyayı beklemeye dayanabilecek mi, ..?
Savaş dönemlerinde evinden uzaklaşan kişi başka bir devletin ihtiyaç karşılanması karşılığı terörizme zorlanma ihtimaline direnebilmek için kendisi için tahsis edilen yada kendisinin üretim için kiraladığı en az 50 metrekarelik alanda üretim yapar ve yaşamak düzeyinde kalır, canlılığını kendi emekleri ile sürdürebilir.
Tohum kutusu kişide olduğu müddetçe su ve toprak bir şekilde bulunur.
Bütün insanların her yıl tohumları saksıda üretim ile yenilenen bir tohum kutusu edinmesi teşviki sonucunda insanların yüzde birinin bu kutuyu edindikleri hesabından 80 milyon kutunun dünya içinde varlığından bahsedilebilir.
Her kutuda ise en az 5 tür tohum bulunur ise 400 milyon tohum kutucuğu bulunur denilebilir.
Tesadüfen tüm insanlar aynı tür tohumu kutuda bulundursa bile dünyada ani bir yokluğun önüne kısa sürede kısa süreliğine de olsa geçilir diye düşünüyor birisi bu alemde.
.
.
HaNAR
.
.
#thehanardevelopment #personalconstutionaltrials #hanargelisim #HaNARgelisim #hanargelisimtakvimi #theroad #birey #kişiselanayasadenemeleri #dive #kişiselanayasa #God #bakışaçısı #tasarım #religionofnewworldpeace #религиюмира
0 notes
Text
Sadık Rıdvan Karluk : Ermenistan İnsanlık Suçu İşleyen Bir Devlettir
Fransa ve ABD başta olmak üzere bazı Avrupa Birliği ülkelerinde “sözde” Ermeni soykırımını gündeme getirenler, 28 yıl önce Hocalı’da Ermenilerin yaptıkları katliamı görmezden gelmektedirler. Sovyetler Birliği dağılıp, Ermenistan ve Azerbaycan Cumhuriyetleri bağımsızlıklarını kazandıktan sonra Ermenilerin Türklere yönelik saldırıları artmıştır. İnsan Hakları İzleme Örgütü, New York Times Gazetesi ile Times dergisine göre Rus 366. Motorize Piyade Alayı’nın desteğini alan Ermeniler, yüzlerce Azeri Türkünü katletmişlerdir.
AVİM’de 23 Şubat 2017 tarihinde konferans veren Rus bilim insanı Olog Kuznetsov bu katliamı insanlığa yönelik terörist bir savaş olarak nitelemiştir. Türkiye Azerbaycan Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Bilal Dündar, Hocalı katliamına ilişkin şu yorumu yapmıştır: "Tarihte bu şekilde bir soykırım, bu şekilde bir katliam Hitler ve Mussolini döneminde dahi olmadı." AA muhabirine yaptığı açıklamada, 26 Şubat 1992’de Azerbaycan topraklarının yüzde 20’nin Rusların desteğiyle Ermeniler tarafından işgal edildiğini, bunun Türk ve Azerbaycan tarihinde unutulmaması gereken acılarla dolu bir tarih olduğuna dikkat çekmiştir. Son Ermeni saldırıları karşısında suskun kalan Türk Cumhuriyetleri ve İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi 57 ülkeye bu katliamın hatırlatılmasında yarar vardır.
#gallery-0-11 { margin: auto; } #gallery-0-11 .gallery-item { float: left; margin-top: 10px; text-align: center; width: 33%; } #gallery-0-11 img { border: 2px solid #cfcfcf; } #gallery-0-11 .gallery-caption { margin-left: 0; } /* see gallery_shortcode() in wp-includes/media.php */
image002 28
image003 36
Uluslararası insan hakları örgütlerinin raporlarına göre, Ermeni güçlerinin Sovyet Rus ordusunun da desteğini alarak düzenlediği saldırıda, 613 Azeri katledilmiş, 150 esirden bir daha hiç haber alınamamıştır. Ermenistan ise esirlerin akıbetiyle ilgili bugüne kadar herhangi bir açıklamada bulunmamıştır.
#gallery-0-12 { margin: auto; } #gallery-0-12 .gallery-item { float: left; margin-top: 10px; text-align: center; width: 33%; } #gallery-0-12 img { border: 2px solid #cfcfcf; } #gallery-0-12 .gallery-caption { margin-left: 0; } /* see gallery_shortcode() in wp-includes/media.php */
image004 23
image005 15
Şimdilerde güney komşumuz da olan Rusya ile ilişiklerimiz kağıt üzerinde iyi görünse de Rusya’dan asla dost olmaz. Rus Çarlığı ile Osmanlı arasında 500 yılı aşkın ilişkilerde gerçekleşen 11 savaşın sadece 4’nde Osmanlılar galip gelebilmiş, yedi savaş ağır mağlubiyetle sonuçlanmıştır.
Rus Çarı 1’nci Nikolay’ın St. Petersburg’da 9 Ocak 1853 tarihinde söylediği “Kollarımız arasında hasta, ağır hasta bir adam var” ifadesindeki hasta adam, Osmanlı Devleti’dir. Terim ilk defa 12 Mayıs 1860 tarihinde The New York Times’ta yer almıştır. Osmanlı Devleti ile Rus Çarlığı arasındaki 93 Harbi (1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı) sonrasında Tatar Türkleri vatan Kırım’dan ayrılarak Türkiye’ye göç etmeye başlamıştır. Kırım’ın Rusya tarafından işgalinden sonra göç bu defa Ukrayna’ya yönelmiştir.
Azerbaycan Meclisi 1994 yılında Hocalı katliamını “soykırım” olarak kabul etmiştir. Meksika, Macaristan, Pakistan, Kolombiya, Çek Cumhuriyeti, Bosna Hersek, Honduras, Peru, Sudan ve ABD’de 16 Eyalet Meclisi ile İslam İşbirliği Örgütü Hocalı katliamını soykırım olarak tanımış, 5 ülkenin Meclisi kınamış ve yaşananları soykırım olarak nitelemiştir.
Ermenistan’dan tıpkı Rusya gibi dost olmaz. Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 6 Eylül 2008 tarihinde futbol maçı izlemek için Erivan’a yaptığı ziyaretin ardından atılan adımlar, Türkiye-Ermenistan arasında başlayan yakınlaşma süreci karşılıklı olmadığı için sonuç vermemiştir. Zaten vermesi de beklenmemeliydi. Çünkü;
Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Yüksek Sovyeti’nin 23 Ağustos 1990 tarihli Bağımsızlık Bildirisi’nin 12’nci maddesinde “Ermenistan Cumhuriyeti, 1915 Osmanlı Türkiye’si ve Batı Ermenistan’da gerçekleştirilen soykırımın uluslararası alanda kabulünün sağlanması yönündeki çabaları destekleyecektir” denilmektedir.
Ermenistan Parlamentosu, 23 Eylül 1991 tarihinde aldığı bağımsızlık kararında “Ermenistan Bağımsızlık Bildirisi’ne sadık kalacağını” açıklamış ve taahhüt etmiştir.
1995 yılında kabul edilen Ermeni Anayasası’nda “Ermenistan’ın Bağımsızlık Bildirisi’ndeki ulusal hedeflere bağlı kalacağı” bir anayasa hükmü olmuştur. Soykırım yalanının uluslararası alanda tanınmasının Ermenistan’ın dış politika hedefi olduğu belirtilmiştir.
Erivan´da yapılan Gelişen Ermenistan Partisi’nin 4’ncü Kurultayına katılan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan, “Bağımsızlık Karabağ halkının seçimidir. Uluslararası hukuk dahi bu konuda farklı yaklaşım ortaya koyamaz” demiştir.
Ermenistan’daki okul duvarlarında asılan haritalarda Türkiye’nin 12 ili yer almıştır.
Ermenistan Milli Marşı’nda “Topraklarımız işgal altında, bu toprakları azat etmek için ölün, öldürün” yazılıdır.
Karabağ’da katliam yapan Ermeni kuvvetlere komutanlık yapan eski Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’dır.
Sarkisyan, İngiliz yazar Thomas De Waal’a, “Hocalı’dan önce Azeriler bizim şaka yaptığımızı sanıyordu, Ermenilerin sivil topluma karşı el kaldırmayacaklarını sanıyorlardı. Biz bunu- stereotipi- (zeka geriliği) kırmayı başardık” diyen kişidir.
İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) Hocalı’daki vahşeti “katliam” (massacre) olarak kabul etmiştir Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi "Ermeniler tüm Hocalı sakinlerini katletti" ifadesinin yer aldığı bir bildiri yayınlamıştır. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Minsk Grubu 1996 yılında Erivan’ı kınayarak, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesini istemiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 22 Nisan 2010 tarihli kararında, Hocalı’da yaşananlar savaş suçları veya insanlık aleyhine suçlarla eşdeğer eylemler olarak görülmüştür ama bu konuda bir karar alınmamıştır. Hocalı’daki katliam; 1949 Cenevre Sözleşmeleri, Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi, Sivil ve Siyasi Haklar Sözleşmesi, İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşme, Çocuk Hakları Sözleşmesi gibi çok sayıda sözleşmenin ciddi ihlali olmasına rağmen ve de Türkiye 1915 yılındaki Ermeni tehciri sebebiyle sözde Ermeni soykırımı ile suçlanırken, uluslararası arenada Ermenistan ile ilgili adım atılmaması bir çifte standarttır.
Azeri kaynaklar Birleşmiş Milletler’in karar alamamasını, Rusya’nın BM Güvenlik Konseyi’nin bağlayıcı herhangi bir karar almasını engellemesine bağlamaktadırlar. Fakat 1993 yılında BM Genel Kurulu Ermenistan’ı kınamış, BM Güvenlik Konseyi de 822 sayılı Karar’la, Ermenistan’dan işgal ettiği Azerbaycan topraklarını terk etmesini istemiştir. Azerbaycan topraklarının yüzde 20’si Ermeni işgali altındadır.
Azerbaycan Cumhuriyeti’nin açıklamasına göre 1992 yılının 25 Şubatını 26 Şubata bağlayan gece Hocalı kasabasında 83 çocuk, 106 kadın ve 70’den fazla yaşlı dahil olmak üzere toplam 613 Azeri Türkü katledilmiş, 487 kişi bu saldırıda ağır yaralanmış, 1275 kişi rehin alınmış, 150 kişi kaybolmuştur. Cesetler üzerinde yapılan incelemelerde cesetlerin yakıldığı, gözlerinin oyulduğu, başlarının kesildiği görülmüştür.
Eski ASALA (Ermeni terör örgütü ASALA’nın askeri kanadının 1981 yılında Güney Kıbrıs’a geçtiğini Kuznetsov açıklamıştır) eylemcilerinden Monte Melkonian Hocalı’ya yakın bölgede Ermeni askeri birliklere komutanlık yapmış ve katliamdan bir gün sonra Hocalı çevresinde gördüklerini günlüğünde anlatmıştır. Melkonian’ın ölümünden sonra Markar Melkonian kardeşinin günlüğünü Benim Kadeşimin Yolu (My Brother’s Road: An American’s Fateful Journey to Armenia, I. B.Tauris,2005) isimli kitapta Hocalı katliamı için şunları yazmıştır: “Hocalı stratejik bir amaç olmasından başka aynı zamanda bir öç alma eylemiydi.”
Büyük Ermenistan idealistlerinden ve İnterpol tarafından tüm dünyada aranan Zori Balayan 1995 yılında yayınlanan Ruhumuzun Canlanması (Heaven and Hell, Los Angeles 1997, Yerevan 1995) kitabında (s. 260-262) Hocalı’da soykırımın yapıldığını itiraf etmiştir: “Arkadaşımız Haçatur’la ele geçirdiğimiz eve girerken askerlerimiz 13 yaşında bir Türk çocuğunu pencereye çivilemişlerdi. Türk çocuğunun bağırışları çok duyulmasın diye, Haçatur çocuğun annesinin kesilmiş memesini çocuğun ağzına soktu. Daha sonra 13 yaşındaki Türk’e onların atalarının bizim çocuklara yaptıklarını yaptım. Başından ve karnından derisini soydum. Saate baktım, Türk çocuğu yedi dakika sonra kan kaybından öldü.
İlk mesleğim hekimlik olduğu için hümanist idim, buna rağmen Türk çocuğuna yaptığım bu işkencelerden dolayı kendimi rahatsız hissetmedim. Ama ruhum halkımın yüzde birinin bile intikamını aldığım için sevinçten gururlanırdı. Haçatur daha sonra ölmüş Türk çocuğunun cesedini parça parça doğradı ve bu Türk’le aynı kökten olan köpeklere attı.
Akşam aynı şeyi üç Türk çocuğuna daha yaptık. Ben bir Ermeni vatansever olarak görevimi yerine getirdim. Haçatur da çok terlemişti, ama ben onun gözlerinde ve diğer askerlerimizin gözlerinde intikam ve güçlü hümanizmin mücadelesini gördüm. Ertesi gün biz kiliseye giderek 1915’te ölenlerimiz ve ruhumuzun dün gördüğü kirden temizlenmesi için dua ettik. Ancak biz Hocalı’yı ve vatanımızın bir parçasını işgal eden 30 bin kişilik pislikten temizlemeyi başardık.”
Yukarıdaki satırlar, Ermenilerin bir insanlık suçu işlediğinin itirafıdır. Bu suçu işleyenlerin başı Karabağ savaşında Ermeni kuvvetlere komutanlık yapan eski Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Azati Sarkisyan’dır. Kendisinin işlediği suçlardan yargılanması gerekir. (United Nations Security Council: Recognize Serzh Sargsyan, the President of Armenia, as a war criminal)Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Hocalı soykırımının 25’nci yılı anısına Türk Keneşi ve Ahmet Yesevi Üniversitesi’nin işbirliğiyle düzenlenen Hocalı Soykırımı, İnsanlığa Karşı Suçlar ve Terörizm başlıklı uluslararası konferansta yaptığı konuşmada şunları söylemiştir:
“Hocalı katliamı bir gerçektir. 21. yüzyılda 25 sene önce tüm dünyanın gözleri önünde gerçekleşmiştir. Esasen Hocalı Katliamını yapanların o günkü komutanının bunu izah etmesi ve savunması da ibretliktir. Diyor ki, ‘Ermenilerin, sivillere, kadınlara, çocuklara dokunmayacağına inananlar Hocalı’da ne yapabileceğimizi görmüşlerdir.’ Böyle bir vahşet, bu kadar insanlık dışı söylemlerle savunabilir. O kişi maalesef bugün o ülkeyi yönetiyor. Maalesef Ermenilerin insanlık anlayışı budur. Özelikle bugün Ermenistan’ı yönetenlerin."
Avaaz The World in Action sitesinde konunun neden önemli olduğu şöyle açıklanmaktadır: “Why this is important Unfortunately, Serzh Sargsyan, current President of Armenia,still remains unpunished by international organizations for his policy of attacking Azerbaijan for several times. Serzh Sargsyan commanded groups that organized Khojaly Massacre, in which hundreds of people were killed by Armenians. A massacre which saw the town of Khojaly strewn with rubbles, was committed by the Armenian armed forces, on 25-26 February 1992. As a result, hundreds of Azerbaijanis were killed or captured. His nonsensical statement “We wanted to give a lesson to Azerbaijan is not forgotten ! Khojaly Massacre was recognized and commemorated by 15 states of USA and 7 countries. In addition to Serzh Sargsyan`s war crimes, he was directly involved in the occupation of Nagorno-Karabakh and 7 surrounding districts. His military ,political aggression has to be deprecated by the international community. In 1993 the UN Security Council adopted four resolutions (822,853,874,884) demanding immediate and unconditional withdrawal of the Armenian forces from the occupied territories. However, these resolutions remain unimplemented, remain on paper.”
Avrupa Konseyi Parlamenterler Konseyi’nin 31 üyesi tarafından (12 Türkiye, 8 Azerbaycan, 3 İngiltere, 2 Arnavutluk, 1 Bulgaristan, 1 Lüksemburg, 1 Yugoslavya, 1 Makedonya, 1 Norveç, 1 Polonya) imzalanan, “Ermeniler tüm Hocalıları öldürdüler ve tüm şehri harap ettiler” ifadesinin yer aldığı ve 19’ncu yüzyılın başlarından bu yana Ermeniler tarafından Azerilere karşı işlenen katliamları soykırım olarak tanımaya adım atılması gerektiğini belirten 324 No.lu Bildiri yayınlanmıştır ama bunun bir yaptırımı olmamıştır.
Başta Garo Paylan olmak üzere Hocalı’daki katliamı görmek istemeyip “sözde” Ermeni soykırımını Türkiye’ye kabul ettirmek isteyenler, Ermeni isyanlarını konu alan ve Amerikalı yönetmen Philip M. Callaghan tarafından çekilen Ermeni İsyanı 1894-1920 belgeselini izlemelidirler. (
youtube
)
Paylan, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın yanıtlaması talebiyle Paylan’ın meclise verdiği önergesinde "Bütün dünya ateşkes çağrısı yaparken, biz neden savaş çağrısı yapıyoruz, Suriye’den Azerbaycan’a, Türkiye tarafından cihatçıların gönderildiği iddiası doğru mudur, Azeri ve Ermeni vatandaşlarımız varken, neden Azeri’yi kardeş, Ermeni’yi düşman olarak görüyorsunuz, Ermeni halkına dönük nefret söylemlerinizin, Ermeni vatandaşlarımızı hedef haline getirdiğinin farkında mısınız?" gibi sorular yöneltmeden önce mutlaka Zori Balayan 1995 yılında yayınlanan Ruhumuzun Canlanması (Heaven and Hell, Los Angeles 1997, Yerevan 1995) kitabında (s. 260-262) Hocalı’da nasıl soykırımın yapıldığını okuması gerekir.
Bir önemli hatırlatma. Emmanuel Macron, Türkiye’nin Afrin’de teröristlere yönelik yürüttüğü harekat ile ilgili skandal cümleler kullanmıştı. Türkiye’den anında karşılık gören o skandalın kaynağının ise Paylan olduğu ortaya çıkmıştır. HDP’li vekilin Fransa Cumhurbaşkanı’na Türk askerinin Afrin’de sivilleri hedef aldığı yalanını fısıldadığı belirlenmiştir.
ERMENİSTAN DOSYASI /// Sadık Rıdvan Karluk : Ermenistan İnsanlık Suçu İşleyen Bir Devlettir Sadık Rıdvan Karluk : Ermenistan İnsanlık Suçu İşleyen Bir Devlettir Fransa ve ABD başta olmak üzere bazı Avrupa Birliği ülkelerinde…
0 notes
Text
Savaş Bir Zihin Yapısıdır
"Belli durumlarda kendinizi ya da başka birini, bir diğerinden zarar görmekten korumanız gerekebilir ama savaştığınız şeyi kötü olarak kabul edip "kötülüğün kökünü kazıma" misyonuna girişmemeye dikkat edin.
Bilinçsizliğe karşı savaşmak sizi de bilinçsiz yapar. Bilinçsizlik ya da bozuk egosal davranış, asla saldırıyla yok edilemez. Rakibinizi yenseniz bile bilinçsizlik sizin içinize geçer veya rakibiniz yeni bir görünüme bürünür. Savaştığınız şey güçlenir; direndiğiniz şey direnir.
Bugünlerde sık sık "buna karşı savaş", "şuna karşı savaş" diye savaş ilanlarını sık sık duyuyorsunuz; ben bu tür sözler duyduğum her seferinde, kesinlikle başarısız olacağını biliyorum. Uyuşturucuya, suç organizasyonlarına, terörizme, kansere, yoksulluğa ve daha bir sürü şeye savaş açılıyor. İşin ilginç yanı, uyuşturucuya ve suç organizasyonlarına karşı savaş açılmasına rağmen, son yirmi beş yılda bu alanlarda belirgin artışlar gözlendi. Abd'de hapishanelerde yaşayan insanların sayısı 1980'de 300 bin iken, 2004 yılında 2.1 milyona fırladı. Hastalığa karşı savaş, bize bir çok şeyin yanında antibiyotikleri de verdi. Başlangıçta son derece başarılıydılar ve Bulaşıcı hastalıklara karşı açtığımız savaşta kazanmamızı sağlıyor gibiydiler. Şimdiyse bir çok uzman antibiyotiklerin yaygın şekilde kullanımının bir saatli bomba etkisi yarattığını ve antibiyotiklere karşı dirençli bakterilerin büyük bir olasılıkla aynı hastalıkları hortlatacağını söylemektedir. Journal of the Medical Association'a göre, Abd'de tıbbi tedaviler, kalp hastalıkları ve kanserden sonra en yaygın üçüncü ölüm nedeni olarak görünmektedir. Çin tıbbı ve homeopati, hastalıklara düşman olarak yaklaşmayan ve dolayısıyla ortaya çıkacak yeni hastalıklar yaratmayan çok güçlü iki alternatiftir.
Savaş bir zihin yapısıdır ve bu zihin yapısından kaynaklanan tüm eylemler, ya "kötü" olarak algılanan düşmanı güçlendirecek ya da savaş kazanıldığı takdirde, birincisi kadar etkili ve genellikle de daha güçlü yeni bir düşman, yeni bir kötülük yaratacaktır. Bilinç durumunuzla dış gerçekliğiniz arasında derin bir bağ vardır. "Savaş" gibi bir zihin yapısının tutsağı olduğunuzda, algılarınız son derece seçici bir hal alır ve bozulur. Diğer bir değişle sadece görmek istediğinizi görür, onu da yanlış yorumlarsınız. Böylesine aldatıcı bir sistemden ne tür eylemler doğabileceğini bir düşünün. Ya da hayal etmek yerine, bu gece televizyonda haberleri izleyin."
(Eckhart Tolle - Varolmanın Gücü)
4 notes
·
View notes
Text
Çin'in ulusal güvenlik yasa teklifi Hong Kong'u karıştırdı!
Çin’in ulusal güvenlik yasa teklifi Hong Kong’u karıştırdı!
Çin’in ulusal marşına saygısızlığın suç sayılması gibi kimi maddelerin yer aldığı ve ‘terörizm ile dış müdahaleye’ karşı oluşturulduğu belirtilen Hong Kong’a yönelik yeni ulusal güvenlik teklifi geçen hafta Çin’de parlamentoya sunulmuştu. Bunun üzerine Hong Kong’da yeniden eylemler düzenlendi.
Geçen yıl da suç işlediğinden şüphe edilen kişilerin Çin’e iadesini öngören yasa tasarısı yüzünden Hong…
View On WordPress
0 notes
Text
Avrupa Birliği'nde Organize Suçluluk Mevzuatlarının Uyumlaştırılması ve Yakınlaştırılması
Avrupa Birliği’nde Organize Suçluluk Mevzuatlarının Uyumlaştırılması ve Yakınlaştırılması 1990’lardan günümüze, sadece Avrupa Birliği sınırları içerisinde değil tüm dünyada farklı hukuk sistemleri arasında hızla güçlenen bir uyumlaşma, yakınlaşma ve birleşme süreci vardır. Bu çerçevede Avrupa Birliği; Antlaşmalar,tüzükler, direktifler, çerçeve kararlar, ortak eylemler gibi hukuki enstrümanları aracılığıyla Birliğe Üye Devletlerin mevzuatlarının büyük bir kısmını uyumlaştırmış, yakınlaştırmış ve birleştirmiştir. Bu alanlardan birisi de ceza hukukudur. Ceza hukuku alanında, başta organize suçluluk olmak üzere terörizm, kara paranın aklanması, yasadışı uyuşturucu ticareti, yasadışı insan ticareti, yasadışı silah ticareti gibi ciddi ve sınıraşan suçluluk türlerine karşı etkili mücadele edebilmek amacıyla Birlik, çeşitli enstrümanları aracılığıyla girişimlerde bulunmaktadır. Bu çalışmada, Avrupa Birliği’nin Üye Devletlerin organize suçluluk mevzuatlarının uyumlaştırılması ve yakınlaştırılması amacıyla kabul etmiş olduğu araç ve politikalar incelenmiş ve bu araçların söz konusu amaçları gerçekleştirmeye elverişliliği değerlendirilmeye çalışılmıştır.
Avrupa Birliği'nde Organize Suçluluk Mevzuatlarının Uyumlaştırılması ve Yakınlaştırılması
#Avrupa Birliği'nde Organize Suçluluk Mevzuatlarının Uyumlaştırılması ve Yakınlaştırılması ac#Avrupa Birliği'nde Organize Suçluluk Mevzuatlarının Uyumlaştırılması ve Yakınlaştırılması ebook#Avrupa Birliği'nde Organize Suçluluk Mevzuatlarının Uyumlaştırılması ve Yakınlaştırılması indir#Avrupa Birliği'nde Organize Suçluluk Mevzuatlarının Uyumlaştırılması ve Yakınlaştırılması kitabı pdf#Avrupa Birliği'nde Organize Suçluluk Mevzuatlarının Uyumlaştırılması ve Yakınlaştırılması pdf#Avrupa Birliği'nde Organize Suçluluk Mevzuatlarının Uyumlaştırılması ve Yakınlaştırılması pdf indir#Avrupa Birliği'nde Organize Suçluluk Mevzuatlarının Uyumlaştırılması ve Yakınlaştırılması pdf oku
0 notes
Text
İran'daki protesto gösterilerinde ölenlerin sayısı 12'ye yükseldi
Tüm haber ve son dakika gelişmelerini Haber İhbar Hattı ile anlık takip edin! Haber için önce http://www.haberihbarhatti.com/2018/irandaki-protesto-gosterilerinde-olenlerin-sayisi-12ye-yukseldi/1260/
İran'daki protesto gösterilerinde ölenlerin sayısı 12'ye yükseldi
Ortadoğu13:00 01.01.2018(Güncellendi 14:08 01.01.2018) URL’yi kısaltınİran devlet televizyonu ülke genelindeki hükümet karşıtı protesto gösterilerinde 12 kişinin öldüğünü duyurdu.İran devlet televizyonu ülke genelinde geçen perşembe günü başlayan protesto gösterilerinde 10 kişinin öldüğünü duyurdu. Ardından yarı resmi ILNA haber ajansı ülkeni batısındaki İzeh’te 2 kişinin daha öldüğünü açıkladı. ‘KARAKOLLAR VE ASKERİ ÜSLERİ ELE GEÇİRMEYE ÇALIŞAN SİLAHLI EYLEMCİLER PÜSKÜRTÜLDÜ��� Devlet televizyonundan yapılan açıklamada ise ‘karakolları ve askeri üsleri ele geçirmeye çalışan silahlı eylemciler püskürtüldü’ dendi.
Eylemler ülkenin 2. büyük kenti Meşhed’de perşembe günü hayat pahalılığına karşı başlamış, ancak kısa sürede ‘Diktatöre Ölüm’ sloganlarının atıldığı rejim karşıtı bir kimliğe bürünmüştü. Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin dün yaptığı itidal çağrısına rağmen dün gece birçok kentte eylemler devam etti.
Polis Tahran’daki Enghelab Meydanı’na girmeye çalışan küçük grubu göz yaşartıcı gaz ve tazyikli suyla dağıttı. TAHRAN’DA 200 KİŞİ GÖZALTINA ALINDI Tahran’da dün 200 kişinin gözaltına alındığı açıklandı. ILNA haber ajansı Takistan kentinde ise bir okul ve hükümete ait bazı binaların yakıldığını belirtirken, devlet televizyonu Dorud’da çalınan bir itfaiye aracı ile kaza yapan 2 kişinin öldüğünü duyurdu. İzeh, Kirmanşah, Şahinşehr ve Zencan’da da protesto gösterileri yapıldı. SOSYAL MEDYAYA KISITLAMA Ülkede dün Instagram ve mesajlaşma uygulaması Telegram protestocuların iletişim kurmasını önlemek için engellendi.
BREAKING: Iran state TV says authorities temporarily block Instagram, messaging app Telegram to `maintain peace’ amid protests. — The Associated Press (@AP) December 31, 2017
RUHANİ: İNSANLAR ELEŞTİRİLERİNİ ÖZGÜRCE İFADE ETMEKTE KESİNLİKLE ÖZGÜRDÜR 2009’daki gösterilerin ardından ülkede yaşanan en büyük kitlesel eylemler konusunda sessizliğini bozan Ruhani “İnsanlar eleştirilerini özgürce ifade etmekte hatta protestolar düzenlemekte kesinlikle özgürdür. Ancak eleştiri şiddetten ve kamu malına zarar vermekten farklıdır” dedi. “Eleştiri ve itiraz öyle yapılmalıdır ki, işin sonunda ülke ve insanların durumu daha da iyileşmelidir” ifadelerini kullanan Ruhani halkın ekonomik sorunlarının bazılarının geçmişe ve bir kısmının da bugüne ait olduğunu dile getirdi. Toplumsal tepkinin ülkeye zarar vermemesi gerektiğini söyleyan Ruhani “Ülkeyi düşmanların faydalanabileceği bir duruma düşürmekten kaçınılmalıdır. Bölge ve ülkemizin hassas bir dönemden geçtiği bu günlerde gençler ve halkımızdan uyanık olmalarını istiyorum” şeklinde konuştu. Uzlaşmacı bir ton kullanan Ruhani hükümet kurumlarının ‘yasal eleştiri ve protesto için alan sağlaması gerektiğini’ ifade ederek ‘daha fazla şeffaflık ve daha dengeli bir medya’ çağrısı yaptı.
انتقاد و اعتراض حق مردم است ولی شیوه آن باید به حل مشکلات کشور و بهبود زندگی مردم من��ر شود. تخریب اموال عمومی و بهم زدن نظم اجتماعی مورد قبول هیچکس نیست. — حسن روحانی (@Rouhani_ir) December 31, 2017
’TRUMP’IN İRAN HALKINA ACIMAYA HAKKI YOK’ ABD Başkanı Donald Trump ‘büyük gösterilerin’ insanların ‘paralarının ve zenginliğinin nasıl çalındığı ve terörizme harcadığını gösterdiğini’ söylemiş ve Twiter’da ‘Bundan sonra artık alamayacaklar gibi gözüküyor” demişti. Trump daha sonra attığı tweetde de internetin ülkede engellenmesini eleştirerek ‘İnterneti kapattılar böylece barışçı eylemciler iletişim kuramayacak. İyi değil’ demişti. Trump’a yanıt veren Ruhani “ABD’deki bu kişi birkaç ay önce terörist olarak adlandırdığı İran halkına bugün yakınlık göstermek istiyor. Tüm varlığı İran halkına karşı olan bu kişinin İran halkına acıma hakkı yok” dedi.
kaynak: İran’daki protesto gösterilerinde ölenlerin sayısı 12’ye yükseldi
Anadolu Ajansı, DHA, İHA tarafından geçilen tüm yerel haberler bölümünde Haberihbarhatti.com editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi olmadan otomatik olarak ajans kanallarından geldiği şekliyle yer almaktadır. Bu alanda yer alan haberlerin hepsinin hukuki muhatabı haberi geçen websiteleri ve ajanslardır.
Görüş, öneri ya da şikayetiniz paylaşmak isterseniz, İletişim Formunu doldurarak bize ulaştırabilirsiniz. En kısa sürede değerlendirip size geri döneceğiz.
Tüm gelişmelerden haberdar olmak için Facebook sayfamızı takip edin!
Kaynak: http://www.haberihbarhatti.com/2018/irandaki-protesto-gosterilerinde-olenlerin-sayisi-12ye-yukseldi/1260/
0 notes
Text
Konut Sigortası Hakkında Bilinmesi Gereken Her Şey
Konut Sigortası Hakkında Bilinmesi Gereken Her Şey
Gerek konut kredisi başvurusu aşamasında, gerekse sahip olunan mülklerin güvence altına alınması ile ilgili olan konut sigortası hakkında bir çok farklı bilgi yer almaktadır.
Bu bilgilerden hangi bilgilerin doğru olduğu, hangilerinin ise hatalı olduğuna bakılmadan yayınlanması, bir çok vatandaş için yanlış bilgiye sevki gerçekleştirmektedir. Biz de bu makalemizde sadece konut sigortası hakkında bilinmesi gerekilen tüm detaylar ile ilgili bilgilerimizi paylaşacağız.
Sigorta nedir?
İlk etapta sigorta kelimesini yakından tanımakta fayda var. Sigorta, kelime olarak; tahmini gerçekleştirilemeyen risklerin, belirlenen bir bedel karşılığında güvence altına alınması işlemi olarak tanımlanmaktadır. Peki önceden tahmin edilemeyen bu riskler nelerdir?
Konut Sigortası Hangi Hasar / Kayıpları Kapsar?
Sigorta yaptırmak, aslında bu hasar ya da kayıpların önlenmesini değil, telafi edilmesini sağlamaktadır. Bu aşamadan daha önce; alarm, çelik kapı, demir parmaklık, doğru konumlanmış evler gibi bir çok önlemi sizin almanız, kısacası tedbiri hiçbir zaman elden bırakmamanız gerektirmektedir.
Sigorta sisteminin telafi ettiği hasar ve kayıplara genel hatları ile bakacak olursak;
Yangın: Hem kendi evinize verilen hasar, hem de komşu evlere verilen hasar; yangın kaynağı sizin eviniz ise, sigorta kapsamına girmektedir.
Patlama: Evinizde yer alan doğalgaz, kalorifer kazanı, tüp gibi cihaz/ürünlerin patlaması, sigorta kapsamına girmektedir. Bu hasarların sebebi belirlenmesi aşaması, önemli bir inceleme aşaması içermektedir.
Doğal Afetler: Sel, deprem, toprak kayması, yıldırım düşmesi, fırtına, erezyoni kar yığınının evinize hasar vermesi gibi hasarlar, doğal afetler statüsü altında incelenerek sigorta kapsamına girmektedir.
Hırsızlık: Evinize giren hırsızın, evinizden çaldığı eşyalar eğer konut sigortanızın kapsamı dahilindeyse, bu ürünlerin telafisi sigorta kapsamı içerisinde mümkündür.
Elektrik Kaçağı, Su Sızıntısı vb.: Evinizde meydana gelen bu tarz donanımsal hatalar ve sorunlar, konut sigortanızın kapsamına girmektedir. Aynı zamanda tatile çıkarken açık unuttuğunuz musluğun evinizde su baskını yaşatması da sigorta kapsamındadır.
Eşya Kırılması, Bozulması: Eviniz için yaptıracağınız konut sigortanızın kapsamına evinizde kullandığınız ürünleri de dahil etmeniz halinde, bu eşyaların bozulması, kırılması gibi durumlar da sigortanızın kapsamına girmektedir.
Trafik Kazası: Evet, yanlış duymadınız. Evinize hava ya da kara taşıtının çarpması (deniz kenarında iseniz, deniz taşıtı da olur) sigorta kapsamına girmektedir!
Terörizm: Evinizin etrafında gerçekleşen terör faaliyetleri, halk harekâtları, grev gibi eylemler esnasında evinize verilen hasarlar, konut sigortanızın kapsamı dahiline girmektedir.
Eviniz için yaptıracağınız konut sigortasının hangi hasarları kapsadığı konusunda bilgi edindiyseniz, şimdi de poliçe, prim, aşkın sigorta gibi sigorta terimlerine olan aşinalığınızı artırmak için bildiklerimizi paylaşmaya çalışacağız.
Poliçe Nedir?
Poliçe, sigorta şirketinin size sunduğu fiyat teklifini kabul etmeniz halinde imzaladığınız özel bir anlaşma olarak tanımlanmaktadır. Poliçe, sigorta kapsamını belirlemeniz sonrasında size özel olarak hazırlanmaktadır.
Prim Nedir? Sigorta Primi Ne Kadar Sürede Ödenir?
Sigorta şirketi ile karşılıklı olarak imzaladığınız poliçe için belirlenen ücret, prim olarak tabir edilmektedir. Poliçeler genellikle yıllık olarak hazırlanmakla birlikte, ödeme periyotları da aynı süreç içerisinde gerçekleşmektedir. Prim taksitlendirme işlemi, sigorta firması ile yaptığınız poliçe görüşmesi esnasında belirlenmektedir.
Aşkın Sigorta Nedir?
Sigorta yaptırmak istediğiniz ürününüz hakkında, sahip olduğu değerden daha yüksek bir değer karşılığında sigorta işlemi gerçekleştirmek istiyorsanız, size uygulanacak sigorta türü aşkın sigortadır. Aşkın sigorta uygulaması yaptırdığınız ürün ya da malınızda bir hasar meydana gelinmesi halinde, sigorta eksperi tarafından belirlenen güncel tutar tarafınıza telafi ücreti olarak ödenmektedir.
Eksik Sigorta Nedir?
Eksik sigorta, aşkın sigorta uygulamasının tam tersidir. Yani aşkın sigortada bir mal ya da mülkü olduğundan daha yüksek bir değere sigortalatırken, eksik sigortada da daha uygun bir değer karşılığında sigorta işlemi gerçekleştirilir. Hasar meydana gelinmesi durumunda da ödeme yaptığınız oran üzerinden size telafi ücreti aktarılır.
Risk Değerine Nasıl Karar Verilir?
Eviniz için yaptıracağınız konut sigortası öncesinde, sigorta tutarını hangi değer üzerinden yaptıracağınıza karar veremiyorsanız, en kolay yöntem olan sigorta eksperi çağırmak yöntemine başvurabilirsiniz. Evinizi ziyaret ederek evinizin değerlemesini gerçekleştirecek olan sigorta eksperi, size somut bir değer vereceği için eviniz için gerçekleştireceğiniz sigortada herhangi bir aşkın ya da eksik durumu söz konusu olmayacaktır.
Konut Sigortası Türleri Nelerdir?
Paket Poliçe (Şemsiye Sigorta): Eviniz için temin edebileceğiniz bu sigorta türü, birçok risk faktörünü tek bir poliçe içerisinde güvence altına almaktadır. Bu poliçe türünden faydalanmak istediğinizde poliçenin kapsadığı hasarları dikkatlice incelemeniz, fazla sigorta ücreti ödememeniz adına önemlidir. Evinizde mevcut olmayan riskleri poliçenizden çıkartabilirsiniz. Örneğin eviniz 5.katta ise sel riskini sigorta poliçenizden kaldırmanız oldukça mantıklı bir etki olacaktır. Bu kapsamda paket içeriğinizden çıkardığınız riskler ve eklediğiniz riskler ile birlikte size özel bir prim tutarı oluşturulacaktır.
Sigorta Terimleri
Eğer ilk defa sigorta yaptıracaksanız ve sigorta sektörüne biraz olsun yabancıysanız diye, sektör içerisinde kullanılan ve karşılaşacağınız terimlerin anlamlarını da sizinle paylaşmak istedik.
Ekspertiz: Sigorta yaptırdığınız ürün ya da mülkünüzde bir hasar meydana geldiğinde hasarın sahip olduğu değeri belirlemek için gerçekleştirilen yöntemdir. Ekspertiz, sigorta eksperleri tarafından gerçekleştirilmektedir.
Hasar: Sigorta firmanızın size tazminat ödemesini gerektiren olay ya da olaylardır.
İhtarname: Poliçeniz karşılığında ödemeyi taahhüt ettiğiniz ücreti ödememeniz halinde sigorta şirketi tarafından uygulanabilmesi muhtemel olan yaptırımları size bildiren işlemlerdir.
Muafiyet: Meydana gelen hasarın, sigortalı tarafından karşılanması gereken tutar kısmıdır. Bu, meydana gelen hasar sonrasında sigorta eksperinin yapacağı inceleme sonrasında belirlenir.
Poliçe: Daha önce de bahsettiğimiz gibi, sigorta şirketi ile aranızda imzaladığınız özel anlaşmadır.
Riziko: Sigorta poliçenizde belirttiğiniz hasarların, meydana gelmesi halinde zarar görülmesi olasılığıdır. Riziko, her sözleşmede yer almaktadır.
Sigorta Ettiren: Sigorta poliçesi için başvuruda bulunan ve sigorta poliçesinin sahip olduğu prim ücretini ödeyen kişidir.
Sigortalı: Sigorta için konusu geçen ve riziko meydana gelmesi halinde tazminatı temin edecek kişidir.
Tazminat: Rizikonun meydana gelmesi durumunda oluşan hasarı gidermek amacıyla sigorta şirketi tarafından sigortalı kişiye ödenecek tutardır. “Telafi ücreti” olarak tanımlanması daha doğrudur. Çünkü sigorta, daha önce de belirttiğimiz gibi bir kâr sistemi değil, telafi sistemidir.
Bu makalemizde özellikle konut sigortası hakkında merak edilen ve bilinmesi gerekilen tüm bilgileri sizinle paylaşarak; hem sigorta aşamasında, hem de rizikonun meydana gelmesi durumunda oluşacak aşamalarda bilgi sahibi olmanıza katkı sağlamaya çalıştık. Siz de daha fazla kişinin sigorta süreçleri ve sigorta terimleri hakkında bilgi sahibi olmasını istiyorsanız, aşağıdaki paylaşma butonlarını kullanarak metni paylaşabilirsiniz.
https://gayrimenkuleks.com/konut-sigortasi-hakkinda-bilinmesi-gereken-her-sey
0 notes
Text
TERÖR AMAÇLI PATLAYICI KULLANIMI
En basit şekliyle, siyasî, dinî, etnik veya benzeri bir hedefe ulaşmak için şiddet kullanılması olarak tanımlayabileceğimiz Terörizm, dünyanın her yerinde suç olarak kabul edilmektedir. Terörizmin, uluslararası ortak bir tanımı, siyasî nedenlerle yapılamamışsa da tüm dünyaca kabul görmüş belli özellikleri vardır. Şiddet kullanmak veya şiddet kullanma tehdidinde bulunmak bunlardan en başta gelenidir. Terörizm, tüm dünyada suç sayılmasına ve terörist eylemler sürekli kınanmasına rağmen, bunların önlenmesine yönelik çalışmaların bugüne kadar istenilen düzeye ulaşamadığı değerlendirilmektedir. Uluslararası hukuk normlarına göre, meşru güç ve silah kullanma yetkisi devletlere verilmiştir. Ancak devletler bu yetkiyi kullanırken belli esaslara uymak durumundadır. Güç ve silah belli esaslara dayanılmadan ve sınırsız bir şekilde kullanılırsa bu ancak terörizm olarak adlandır��labilir. Bugün teröristler, amaçlarına ulaşmak için sınırsız bir şekilde şiddete başvurmakta, karşılığında çoğunlukla uluslararası kamuoyu tarafından yeterli tepki gösterilmediği ve uygun bir şekilde cezalandırılmadıkları için de amaçlarına ulaştıkları görülmektedir. Terör örgütleri; halk üzerinde korku ve panik yaratmak suretiyle devletleri veya hükümetleri zayıflatmak ya da yıldırmak için şiddete başvurmaktadır. Bu şiddet eylemleri güvenlik güçlerine yönelik olarak düzenlense bile, bu eylemlerden zarar görenler genellikle sivil insanlar olmaktadır. Terör olayları savaş gibi, birbirinden farklı üniformalar giyen kişilerin arasında, tarafların net olarak belirlendiği ve sınırlı alanlarda gerçekleşmemektedir. Birçok terör eyleminin (özellikle patlayıcı madde kullanma eylemlerinin) kalabalık insan topluluklarının bulunduğu metropollerde veya büyük şehirlerde gerçekleştiği görülmektedir. Bu tür eylemlerde tesadüfen orada bulunan, olayla hiçbir ilgisi bulunmayan onlarca masum, sivil insan zarar görmektedir. Hatta bazen, terör örgütünün kendi sempatizanları ve taraftarları bile zarar görebilmektedir. Zaten birçok olayda amaç, masum insanları öldürmek suretiyle toplum üzerinde korku ve panik yaratmaktır ( Sevinçok, 2012: s.24). Uluslararası İlişkiler disiplininde önemli derecede kabul gören “Yumuşak Güç” kavramını ortaya atan Nye, teröristlerin de kesin zafere ulaşmak için yumuşak güce (halkın onayını kazanmak) başvurması gerektiğini belirtirken, aynı zamanda “20’nci yüzyıl ortalarında terörist taktikte, birçok masum insanın ölmesi yerine, birçok insanın seyretmesi tercih edilirdi. Bugün ise teröristler daha acımasız ve hedef gözetmez hale geldi” tespitini yapmaktadır (Nye, 2005: s.30). Necati Alkan ise terör eylemlerini tiyatroya, teröristleri ise aktörlere benzeterek, asıl önemli olanın eylemin niteliği veya ölenlerin kimliği değil, eylemin toplum üzerinde yarattığı etki olduğunu vurgulamaktadır. Hatta bu etkiyi en üst dereceye çıkarmak için, birçok terör örgütünün eylem zamanını ve yerini en medyatik saate göre ayarladığını belirtmektedir ( Alkan, 2009: s.103,102). Şiddetin bu boyuta gelmesinde, teröristlerin yarattıkları şiddetin sonucunda başarıya ulaştıkları, hatta başarı şansı azalınca şiddeti artırıp daha fazla masum insanı öldürmek suretiyle rakiplerini (bu rakip güçlü bir devlet olsa bile) mücadele edemez hale getirerek hedefi yakalamalarının önemli bir neden olduğu değerlendirilmektedir. İşte “Bomba Felsefesi”nde söz edilen “düşmanların yüreğine korkuyu damla damla akıtarak onları savaşmaktan vazgeçirmek” taktiği (The Philosophy of the Bomb ) ve bu taktiğe birçok devletin hoşgörü ile bakması (en azından ses çıkarmaması) şiddeti bu boyuta taşımıştır. Terörist kavramı, kullananlara göre değişkenlik gösterdiği için, yani bizim terörist olarak nitelendirdiğimiz bir diğeri tarafından “özgürlük savaşçısı” olarak görülebildiği için, terör tanımı üzerinde uzlaşma bulunmamakta ve terörün yüzlerce farklı tanımı yapılmaktadır. Nasıl tanımlarsak tanımlayalım, tüm bu şiddet eylemlerini kullanan, bebekleri bile acımasızca öldüren örgütleri destekleyen devletler veya gruplar bulunabilmektedir. O nedenle, herkesin terörist tanımı farklı olduğu için değerlendirmeyi kişiler üzerinden değil, olguya veya eyleme göre yapmak daha uygun olacaktır. Patlayıcı Madde Kullanma Eylemleri Terörizmin amaçlarına baktığımızda, Patlayıcı madde kullanma eylemlerinin bu amaçlara ulaşmak için uygun olduğu düşünülebilir. Sonuçları bakımından da diğer eylem türlerine göre daha etkilidir. Ayrıca gerçekleştirilmesi daha kolay ve daha ucuzdur. Ancak daha çok masum insanları hedef alması ve toplum üzerinde büyük travmalara yol açması nedeniyle kabul edilemez ve insanlık dışı bir eylem türü olarak görülmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları İnceleme Komisyonu tarafından, 2013 yılı başında düzenlenen; “Terör ve Şiddet Olayları Kapsamında Yaşam Hakkı İhlalleri Raporu”nda Türkiye’de yaklaşık son otuz yılda, terör nedeniyle; - 7.918 şehit verildiği, - 5.557 sivil vatandaşımızın terör eylemlerinde hayatını kaybettiği ve - 22.060 teröristin ise ölü olarak ele geçirildiği, - toplam olarak; 35.576 kişinin terör nedeniyle yaşamını yitirdiği açıklanmıştır. Bu kayıplar incelendiğinde; Adam kaçırma, çatışmaya girme gibi lojistik destek ihtiyacı ve riski fazla eylemlerin toplamı tüm olaylar içerisinde ’lik bir bölümü oluşturmasına karşın, tek başına bombalama olaylarının ise gibi bir orana sahip olduğu görülmektedir. NATO’ya bağlı olarak görev yapan Terörizmle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi (TMMM), 2012 yıllık raporuna göre; 2012 yılında, dünyada (75 farklı ülkede) 7.294 (Türkiye 229 olay sayısıyla dünyada 7’nci Avrupa’da 1’nci sıradadır.) terörist saldırısı meydana gelmiştir. Bu saldırılarda; 11.450 kişi yaşamını yitirmiş, 21.218 kişi ise yaralanmıştır. Bu saldırılardan 2,451’i patlayıcı madde kullanma eylemi olup, 2634 ölüm, 6,601 yaralanmaya neden olmuştur (COE-DAT : s.3,4). 2012 yılında en kanlı saldırı, Nijerya’da, Kano’da polis merkezine yapılan bombalı saldırıda 178 kişinin ölümüne yol açan saldırı olmuştur. (COE-DAT : s.5) Aynı merkezin 2011 yılı raporunda durum daha kötüdür. 2011 yılında, dünyada (96 farklı ülkede) 12,122 (Türkiye 281 olay sayısıyla dünyada 11’nci, Avrupa’da 2’nci sıradadır.) terörist saldırısı meydana gelmiştir. Bu saldırılarda; 10,337 kişi yaşamını yitirmiş, 25.700 kişi ise yaralanmıştır. Bu saldırılardan 3,936’sı patlayıcı madde kullanma eylemi olup 3,461 ölüm ve 9,205 yaralanmaya neden olmuştur (COE-DAT : s.3,4). 2011 yılında da en kanlı saldırı, Nijerya’da, meydana gelmiştir. Yobe’de, 4 Kasım’da yapılan bombalı saldırıda 100 asker ve polis hayatını kaybetmiştir. (s.5) Dünyaya baktığımızda da durum çok farklı değildir. ABD’de yapılan bir çalışmaya (Terrorism Knowledge Base, Country Reports on Terrorism 2011) göre; dünyada 2011 yılına kadar meydana gelen, bombalama eylemleri ve silahlı saldırılar toplam terör eylemlerinin yüzde seksenini oluşturmaktadır. Ancak bu eylemlerden zarar gören insan sayısı açısından bakıldığında ise tek başına bombalama eylemleri zaiyatın yüzde altmış beşine sebep olmaktadır (state, ). Niçin Patlayıcı Madde? İnsanoğlu kendi cinslerine, hatta kendi vatandaşlarına böyle bir kötülüğü niçin yapar veya nasıl yapabilir? Bu sorunun cevabını Terör’ün tanımında bulmak mümkündür. Terör; en basit şekliyle, çeşitli örgüt veya grupların amaçlarına ulaşmak için şiddet kullanması olarak tanımlanabilir. Patlayıcı madde kullanma eylemleri, şiddetin en yoğun olduğu eylem türlerindendir. Yanmış ve parçalanmış cesetler, yıkılmış, harap olmuş binalar, parçalanmış araçlar, kesif bir duman ve yanık et kokusu, ortalıkta sirenler çalarak dolaşan itfaiye ve ambulanslar insanların hafızalarından silinmesi mümkün olmayan görüntülerdir. Zaten birçok patlayıcı madde olayında hedef orada hayatını kaybedenler değil, olayı izleyenlerdir. ( Sevinçok, 2012: s.18) Yanlış kullanılan medya bu eylemlerin daha da korkunç görünmesine sebep olmakta ve adeta terör örgütüne yardımcı olmaktadır. Bu eylemler hedef gözetmez, güvenlik güçleri ve hedef alınan şahısların yanında hiçbir günahı olmayan, tesadüfen olay yerinde bulunan vatandaşların hayatına mal olabileceği gibi zaman zaman bombayı yapan veya yerleştirmeye çalışan teröristin de ölümüne yol açabilir. Ayrıca Terörizmin amaçlarına baktığımızda, patlayıcı madde kullanma eylemlerinin bu amaçlara ulaşmak için uygun olduğu düşünülebilir. Çünkü Terörizmin amaçları; - Şiddet kullanarak korku ve panik yaratmak ve bu suretle vatandaşların devlete ve hükümete karşı güvenini sarsmak, - Yine bu şiddet ve gerilimi tırmandırmak suretiyle hükümetle pazarlık gücünü artırmak, - Örgütünü güçlü göstererek taraftar ve eleman sayısını artırmak, - Devlet güçlerini korkutmak, yıldırmak ve hareketlerini kısıtlamak, - Ekonomik olarak zarar vermek suretiyle baskıyı artırmak, - Güvenlik güçlerine ait araç, malzeme ve binalara zarar vermek olduğunu görmekteyiz (Acar, 2012: s.130) (Aydın2009: s.42). - Patlayıcı madde kullanma eylemleri ile yukarıda sayılanlar gibi daha birçok amacı aynı anda gerçekleştirme imkanı bulunmaktadır. Normal şartlarda kabul ve destek görmek için meşruiyete ihtiyaç duyan bir örgütün böyle eylemlere başvurmak istemeyeceği düşünülebilir, ancak terör örgütlerinin bir defa şiddete başvurduğu takdirde sürekli şiddete başvurma eğilimine girdiği ve şiddetten kurtulamadıkları değerlendirilmektedir. Ayrıca, PKK gibi bazı terör örgütlerinin vahşetten beslendikleri ve bazı güçlerce koşulsuz desteklendikleri için meşruiyet gibi bir sorunlarının bulunmadığını da iyi anlamak gerekir. Patlayıcı madde kullanma eylemleri, gerçekleştirilmesi diğer eylem türlerine göre daha kolay eylem türleridir. Çünkü günlük hayatta kullanılan birçok malzeme, bomba yapım malzemesi olarak kullanılabileceği gibi, internet vasıtasıyla bir çocuk bile nasıl bomba yapabileceğini öğrenebilmektedir. Ayrıca iyi gizlenmiş bomba düzenekleri, posta, kargo gibi vasıtalarla hedefe gönderilebileceği gibi bilinçli veya bilinçsiz taşıyıcılar kullanılmak suretiyle üçüncü kişiler tarafından da istenilen yere ulaştırılabilir. Patlama olayından sonra büyük kargaşa yaşanması, her şeyin yanıp parçalanması ve ortalığın can pazarına dönmüş olması nedeniyle delillere dikkat edilmemesi eylemi gerçekleştirenlerin belirlenmesini ve yakalanmasını güçleştirmektedir. Araç Bombalar: Araçlar fazla miktarda patlayıcı maddeyi bir yere ulaştırmak veya sokmak için kullanılır. Bazen hedef önüne park edilerek, bazen ise intihar saldırısı şeklinde araç hedefin üzerine sürülerek kullanılabilir. Daha çok kamyonet tipi araçlar kullanılır. Bombalı araç ise, hedef kişinin aracına veya hedefe yakın bir araca bomba yerleştirilmesi şeklinde kullanılır. İntihar saldırıları: bir eylemcinin üzerinde taşıdığı patlayıcıları kullanarak kendisini öldürmesi ve çevresine zarar vermesidir. Bu eylemi yapan kişiye ise çoğunlukla "canlı bomba" denir. Japonların savaşlarda yaptığı kamikaze hareketleri tarihte ilk intihar eylemleri olarak bilinir. 1980'lerden itibaren ise intihar eylemleri, silahlı örgütler tarafından sistematik olarak kullanılmaya başlanmıştır. (Sevinç, : s.70) Rus-Çeçen savaşında eşlerini yitiren kadınlar tarafından kurulan "Kara Dullar" örgütü, intihar saldırısı deyince ilk akla gelen örgüttür. "Kara Dullar" İslami bir anlayışla örgütlenen, ilhamını Çeçen direniş örgütlerinden alan bir kadın grubu olarak ortaya çıkmıştır. Örgütün genel olarak tecavüz edilen, savaşta çocuklarını ve yakınlarını kaybeden kadınlar tarafından kurulduğu düşünülmektedir. 1991'de, bu örgüt (biri yaşlı, diğeri genç iki intihar bombacısı kadın) tarafından gerçekleştirilen, Moskova’daki intihar saldırısı, 37 sivilin ölümüyle sonuçlanmıştır. 2000 yılında bir Rus üssüne yapılan saldırıda ise, çok sayıda Rus askeri ölmüştür. 2002 yılında Moskova'da Dubrovka tiyatrosuna düzenlenen baskına katılan 50 Çeçen teröristten 18'inin "Kara Dul" örgütü üyesi olduğu belirlenmiştir. Rusların tiyatroya verdiği gaz sonrası 115 masum sivil ve 50 Çeçen militanı ölmüştür. 2004'te Beslan'da 341 masum çocuğun katledilmesiyle sonuçlanan okul baskının ardından bir rock konserine saldıran "Kara Dullar", 14 kişinin ölümüne neden olmuştur. Yine Rus Havayolları'na yapılan ve yine iki intihar bombacısı "Kara Dul"un katıldığı terör saldırısında ise 90 kişi hayatını kaybetmiştir (CNN, ). Türkiye’de ilk bombalı intihar saldırısı 1996 yılında, Tunceli’de Zeynep Kınacı (Kod Zilan) adlı PKK terör örgütü mensubu tarafından gerçekleştirilmiş olup, 8 askerin şehit olmasına, 29 askerin ise yaralanmasına neden olmuştur (COE-DAT ). Read the full article
0 notes