#Tarihi Roman
Explore tagged Tumblr posts
Text
Tire’de 2.El Komple Ev Eşyası Alan Spotçular 0536 740 29 20
İzmir Tire’de İkinci El Spot Eşya Alım-Satım 0536 740 29 20 / Tire Spotçu 0536 740 29 20 İzmir Tire İkinci El Eşya Alım-Satım 0536 740 2920
#izmir #tire #İzmirTire #Tireİzmir
#tire#izmir tire#izmir#tire izmir#tire köfte izmir#izmir tire köfte tarifi#roman düğünleri izmir#izmir tire vlog#i̇zmir tire#izmir tire köfte#izmir tire pazarı#izmir tire köftesi#tire kebabı izmir#i̇zmir#izmir tire tarihi mekanlar#izmir tire gezilecek yerler#tire kebabı tarifi izmir#izmir roman düğünleri#tire köfte#izmirin köylerine göç#tire kebabı#tire köftesi#izmir 4k#izmir turkey#izmir travel#tire salı pazarı#izmir tanıtım
0 notes
Text
"Bir roman okumuştum Nilay. Bundan yıllar önce. Şimdi adını hatırlamıyorum. Romanın kahramanı bir polisiye yazarı. Dünyaca meşhur ve Nobel ödüllü bir yazar. İmza günleri düzenleniyor ve önünde binlerce kişilik bir kuyruk oluşuyor. Kitaplarını imzalaması için yazar adına iki günlük bir organizasyon gerçekleştirmişler. Yazar, önüne konan her kitaba bir paragraf yazıyor, altına da tarihi ve tam olarak saati kaydediyor. İki gün boyunca yüzlerce kitabın ilk sayfalarını bu şekilde doldurup ortadan kayboluyor. Ancak yazdığı paragraflar, ilk bakışta son derece anlamsız görünseler de, hayranlar kulübünden birkaç kişinin fark etmesiyle anlam kazanıyor. Çünkü paragraflar birbirini takip ediyor. Yazarın son romanını imzaladığı kitaplara parça parça yazdığı ortaya çıkıyor. Gazetelere ilanlar veriliyor, televizyon haberlerine konu oluyor. imza günlerine katılmış herkes bir araya getiriliyor. Ancak romanın sonu yok. Yazar da ortada yok. Herkes merak ediyor. Çünkü bütün roman bir katil ve bir kurban üzerine. Adlan bilinmiyor. Ama romanda bütün ayrıntısıyla katilin kurbanı neden öldürmesi gerektiği anlatılıyor. Hayranları bu bilinmezlik içinde deliye dönüyor. En sonunda yazarın nereye saklandığını buluyor ve adresini öğreniyorlar. Eve girdiklerinde duvarlarda sprey boyayla yazılmış paragraflar görüyorlar. İlk gördükleri paragrafta şöyle diyor: "Kalabalık bir grup eve girdi. Kapıyı açık bulduklarına bile şaşırmadılar, tek şaşırdıkları duvardaki yazılardı... " Biraz daha ilerliyor ve evin ikinci katına çıkıyorlar. Kapalı bir kapının üzerindeyse şöyle yazıyor: "Sadece öğrenmek istiyorlardı. Katilin ve kurbanın kim olduğunu öğrenmek istiyorlardı. Ağızlarından salyalar, avuçlarından terler akıyordu. Bütün bakışlar ve düşüncelerin kaygan olduğu bir koridorun sonundaki kapıyı açtılar... " Kalabalık büyük bir heyecanla üzerinde yazı olan kapıyı açıyor ve yazarı kendini vurmuş olarak buluyorlar. Ölü yazarın kapaklanmış olduğu çalışma masasının dayandığı duvarda, "Kurban da, katil de benim. Hepsi benim..." yazıyor.
102 notes
·
View notes
Text
Roman ve romanvari kitapları okumayı zaman kaybı olarak görüyorum. Tarihi bir roman olur dönemi yansıtan olayları karakterleri konu alır belki. Roman okumayı dizi film izlemeye benzetiyorum. Sürükleyici eserler, bir an önce nasıl neticelenmiş merak ediyorsun bir çırpıda bitiriyorsun ama neticesindeki "bana katkısı ne" diye kendime sorduğumda falancanın aşkı, kaprisleri, çektiği acılar... Bu çağ zaten zihnimizi bulandırmış daha da boş beleş bilgiler koymaya ne lüzum var. İki kriterim var: Ya bana sevap kazandıracak ya da kendi kariyerime, işime, kişiliğime katkısı olacak, ve de ruhuma hitap edecek.
Bu manada en sık okuduğum kitaplar Kur'an-ı Kerim, başta Risale-i Nurlar olmak üzere tefsir kitapları, Peygamber ve Sahabe Hayatlarını anlatan eserler, düşünce kitapları, mesleki kitaplar ve sevdiğim bir kaç şairin şiir kitapları.
26 notes
·
View notes
Text
Roma'nın Kökeni ve Kuruluş Mitolojisi
Roma'nın ünlü şairi Vergilius tarafından yazılan Aeneas Destanı, Roman tarihi açısından oldukça önemlidir. Bu destan, Roma şehrinin kuruluşunu ve aslında Romalıların kökenine değinir.
Bilindiği üzere Roma tanrıların çoğu Antik Yunan tanrılarıyla aynıdır, sadece birçoğunun ismi farklıdır. (Venüs - Afrodit, Athena - Minevra, Zeus - Iupiter gibi) Bu durum esinlenmekten ya da çalmaktan değil tam tersi Roma'nın kökeninin de Troya'ya dayanmasından kaynaklanır.
Aeneas Destanı'nın baş kahramanı Aeneas, Troyalı bir prensti. Harabeye dönen şehirden kaçarak Batı İtalya'da bulunan Latium'a ulaşır ve orada bir krallık kurar. Latinium Krallığı, Roma İmparatoruluğunun kurulduğu topraklarıdır ve imparatorluğun temellerini oluşturur, bu şehir imparatorluğa uzun süre başkentlik de yapmıştır.
Vergilius, Aeneas'ı tanıtırken onun annesinin tanrıça Venüs olduğunu söyler ve tanrıçanın Roma İmparatoru Augustus ile bir kan bağına sahip olduğunu da ekler. Destandaki bu detay da, Antik Yunan tanrılarının soy olarak Roma tanrıları da olduğununun göstergesidir.
Roma'nın kuruluşu ile ilgili bir diğer mit-destan ise ünlü Romalı tarihçi Livius'a aittir. Livius, miti de aslında Aeneas'a dayanır.
Antik Roma'nın aile tanrıçası olan Vesta adına ailelerin küçük kız çocuklarından seçilen ve adlarına Vesta Bakireleri denen bakirelerden Aeneas'ın soyundan gelen Rhea Silvia, savaş tanrısı Mars'ın (Yunan mitolojisinde Ares) tecavüzüne uğrar. Bu olay sonrasında ise ikiz oğulları olur. Anne, bir tecavüzün sonucu olan ikizleri, nehire bırakıp boğulmaya terk etmek zorunda kalır. Dişi bir kurt tarafından bulunup emzirilen ikizler Romulus ve Remus sonrasında bir çoban tarafından evlat edinilir. Büyüdüklerinde bir şehir kuracaklarının hayaliyle büyüyen çocuklar, bu şehre de Roma adını vereceklerini daha henüz küçükken karar vermiştir. Büyüdüklerinde ise kardeşlerden Romulus kurulan şehrin, Roma'nın ilk kralı olmuştur.
#roma#roma imparatorluğu#mit#mitoloji#antik yunan#felsefe#felsefe bilim#aeneas#livius#vergilius#tanrı#venüs
20 notes
·
View notes
Text
Göğe Komşu Topraklar "Artvin'i, 1960/ 1970'liYıllarını Anlatan İlk Ve Bir Tarihi Roman"... Okudukça Artvin'i Yaşayabileceğiniz, İnsanlarını Tanıtıcı Değerli Roman !
Türkiye'nin, Bulut Denizi Vilayeti "Artvin"...
5 notes
·
View notes
Text
Orhan Pamuk'u zaten sevmezdim bu kitapla daha sevmemeye başladım. Bu kadar ideolojik bir romancı olur mu ya. Kitap özet: Veba meba aşk meşk derken Osmanlı son döneminde Müslümanlara, şeyhlere, Abdülhamit'e nasıl giydiririm... He bu arada kitap kurgu, tarihi bir roman değil. Dolayısıyla hayal gücünün alabildiğine algı oyunu yapmış. Benim artık Müslümanları değersizleştirme üzerinden kasılan prim, değer, ilgi hiçbir şeye tahammülüm kalmadı bakın. Kitap 2021'de basılmış. Orhan Pamuk'un daha öncesinde dört kitabını daha okudum. Ama günümüzde iyice azdırılmaya çalışılan Müslüman düşmanlığını, Müslüman seküler çatışmasını körüklemeye hizmet etmek için yazılmış gibi.
Meydan boş, her zamankinden daha fazla çamur atılıyor.
4 notes
·
View notes
Text
İşte Tumblr için chat gpt ile hazırlanan 150 soru:
1. En son hangi filmi izledin ve ne düşündün?
2. En sevdiğin kitap nedir ve neden?
3. Bugün ne tür müzik dinliyorsun?
4. Favori yemek tarifin nedir?
5. Bir çocukken hangi çizgi film karakterini en çok seviyordun?
6. Hayatının en iyi konseri hangisiydi?
7. Şu an için en büyük hedefin nedir?
8. Hangi ülkeleri ziyaret etmek istersin?
9. En sevdiğin alışveriş mağazası neresi?
10. En son gittiğin tatil nereydi?
11. Kendi müzik çalma yeteneğin var mı?
12. Hangi sporları izlemeyi seversin?
13. En son ne zaman bir şeyler öğrendin ve neydi?
14. En iyi arkadaşınla en son ne zaman buluştunuz?
15. Hayatta yapmak istediğin en cesur şey nedir?
16. Hangi sanat dalını en çok takip ediyorsun?
17. En sevdiğin doğa harikası nedir?
18. Gece gökyüzünü izlemeyi sever misin? Yıldızları görebiliyor musun?
19. Hangi dizi veya TV şovunu en son izledin?
20. Hangi yemekleri yapmayı seversin?
21. En sevdiğin renk nedir ve neden?
22. Hafta sonları genellikle ne yaparsın?
23. En sevdiğin hayvan nedir?
24. Gezi veya macera hikayelerini sever misin?
25. En son hangi restoranda yemek yedin?
26. Hangi takımı tutuyorsun, spor veya video oyunlarında?
27. En sevdiğin mevsim nedir?
28. Hangi film karakterine en çok benziyorsun?
29. Hangi sanatsal etkinlikleri yapmayı seversin?
30. Hangi tür kitapları okumayı tercih edersin: korku, romantizm, bilim kurgu vb.?
31. Favori çocukluk anın nedir?
32. En son hangi konserdeydin?
33. Hangi becerileri geliştirmek istersin?
34. En sevdiğin tatlı nedir?
35. Kendi şarkılarını yazıyor musun? Yazıyorsan hangi konuları işliyorsun?
36. En son keşfettiğin müzik sanatçısı kim?
37. Hangi video oyununu en çok oynamayı seversin?
38. Hangi tür filmleri izlemekten hoşlanırsın: komedi, aksiyon, dram vb.?
39. En iyi arkadaşınla yapılan en eğlenceli şey nedir?
40. Hangi ünlü kişiyi tanımak isterdin?
41. Gelecekle ilgili en büyük hayalin nedir?
42. Hangi tür sanat eserlerini veya ressamları seversin?
43. En son okuduğun kitap neydi ve nasıl buldun?
44. Hangi sporu yapmaktan keyif alırsın?
45. Hangi dilleri öğrenmek istersin?
46. Kendi hobi projelerin var mı?
47. Hangi film fragmanı sizi en çok heyecanlandırdı?
48. En son gittiğin konserde hangi şarkıyı en çok beğendin?
49. Hangi ülkenin mutfağını denemek istersin?
50. En son izlediğin belgesel nedir?
51. Hangi ünlüyle bir gün tanışmak isterdin?
52. Hangi yaratıcı yeteneklerini geliştirmek istersin?
53. En son hangi oyunu oynadın ve nasıl bir deneyimdi?
54. En sevdiğin dizi karakteri kim?
55. Hangi tür dansı öğrenmek istersin?
56. Hangi bilim dalı seni en çok ilgilendirir?
57. Hangi ülkenin kültürünü daha yakından tanımak istersin?
58. Hangi tür fotoğrafçılığı seversin: doğa, portre, sokak vb.?
59. Hangi korku filmi seni en çok korkuttu?
60. En son nereye seyahat ettin?
61. Hangi tür konserlere gitmekten keyif alırsın?
62. Hangi müzik en çok sana ilham verir?
63. Hangi tarihi döneme yolculuk yapmak isterdin?
64. Hangi süper güce sahip olmak isterdin?
65. En son yaptığın spor etkinliği neydi?
66. Hangi sanat eseri seni en çok etkiledi?
67. Hangi müzik en çok sana huzur verir?
68. Hangi ülkenin festivallerine katılmak isterdin?
69. Hangi roman kahramanı seni en çok etkiledi?
70. Hangi mutfak aletini daha iyi kullanmayı öğrenmek istersin?
71. Hangi doğal güzellikleri görmek istersin?
72. Hangi tür hikayeleri yazmayı seversin: bilim kurgu, gerilim, romantizm vb.?
73. Hangi spor dalında daha fazla bilgi sahibi olmak isterdin?
74. En sevdiğin çocukluk oyunu nedir?
75. Hangi sanatçının konserine gitmek isterdin?
76. Hangi tür çiçekleri seversin?
77. Hangi müzik türü en çok sana enerji verir?
78. Hangi ülkenin tarihini daha fazla öğrenmek istersin?
79. Hangi film seni en çok güldürdü?
80. Hangi tür aksiyonu seversin: doğa sporları, macera vb.?
81. Hangi hayvanla daha fazla vakit geçirmek istersin?
82. Hangi yılın moda tarzını seversin?
83. Hangi
84. Hangi müzik aletini çalmayı öğrenmek istersin?
85. Hangi tür eğlence parkı sana daha fazla eğlence sunar?
86. Hangi ülkenin mutfağın�� denemek seni heyecanlandırır?
87. Hangi bilim dalı seni en çok şaşırtır?
88. Hangi tarihi olaya tanık olmak isterdin?
89. Hangi süper kahramanın gücüne sahip olmak isterdin?
90. Hangi sporu daha fazla denemek istersin?
91. Hangi sanat eseri seni en çok duygulandırdı?
92. Hangi müzik türü seni en çok motive eder?
93. Hangi ülkenin doğal güzelliklerini keşfetmek istersin?
94. Hangi tür hikayeleri yazmak seni daha fazla tatmin eder?
95. Hangi film seni en çok düşündürdü?
96. Hangi tür seyahatleri yapmayı seversin: şehir gezileri, doğa turları vb.?
97. Hangi hayvanı daha iyi tanımak istersin?
98. Hangi moda tarzını benimsemek sana daha uygun gelir?
99. Hangi dilde daha fazla yetenek sahibi olmak isterdin?
100. Hangi müzik aletiyle daha fazla vakit geçirmek isterdin?
101. Hangi eğlence parkında bir gün geçirmek istersin?
102. Hangi ülkenin tatlılarını denemek seni mest eder?
103. Hangi bilim dalı seni daha fazla ilgilendirir?
104. Hangi tarihi figürle bir sohbet yapmak isterdin?
105. Hangi süper gücü daha çok kullanmak isterdin?
106. Hangi sporu daha iyi yapmak istersin?
107. Hangi sanatçının eserleri seni daha çok etkiler?
108. Hangi müzik türü seni daha iyi hissettirir?
109. Hangi ülkenin doğal güzelliklerini daha yakından görmek istersin?
110. Hangi tür hikayeleri yazmak senin için daha eğlenceli?
111. Hangi film seni en çok etkiledi?
112. Hangi tür seyahatleri yapmayı seversin: kültürel geziler, macera turları vb.?
113. Hangi hayvanın davranışlarını daha iyi anlamak isterdin?
114. Hangi moda tarzı senin tarzına daha uygun?
115. Hangi dilde daha fazla sözcük öğrenmek istersin?
116. Hangi müzik aletini daha iyi çalmayı öğrenmek isterdin?
117. Hangi eğlence parkında daha fazla zaman geçirmek isterdin?
118. Hangi ülkenin mutfağı seni en çok cezbeder?
119. Hangi bilim dalı seni daha çok meraklandırır?
120. Hangi tarihi dönemi daha iyi anlamak isterdin?
121. Hangi süper kahramanın özelliklerini seversin?
122. Hangi sporu daha fazla izlemeyi tercih edersin?
123. Hangi sanatçının eserleri seni daha çok ilham verir?
124. Hangi müzik türü seni daha çok rahatlatır?
125. Hangi ülkenin doğal güzelliklerini daha yakından görmeyi düşlersin?
126. Hangi tür hikayeleri yazmak seni daha çok tatmin eder?
127. Hangi film seni en çok düşündürdü?
128. Hangi tür seyahatleri yapmayı seversin: tatil plajları, şehir gezileri vb.?
129. Hangi hayvanla daha fazla vakit geçirmek isterdin?
130. Hangi moda tarzını daha fazla benimsemek istersin?
131. Hangi dilde daha iyi iletişim kurmak seni daha mutlu eder?
132. Hangi müzik aletini daha iyi çalmak isterdin?
133. Hangi eğlence parkında daha fazla macera yaşamak isterdin?
134. Hangi ülkenin mutfağından en çok lezzet aldın?
135. Hangi bilim dalı seni daha fazla şaşırtır?
136. Hangi tarihi olayın içinde bulunmak isterdin?
137. Hangi süper güce sahip olmak seni daha fazla heyecanlandırır?
138. Hangi sporu daha fazla denemek isterdin?
139. Hangi sanatçının eserleri seni daha çok etkiler?
140. Hangi müzik türü seni daha fazla enerjik yapar?
141. Hangi ülkenin doğal güzelliklerini keşfetmek seni daha çok motive eder?
142. Hangi tür hikayeleri yazmak senin için daha eğlenceli?
143. Hangi film seni en çok güldürdü?
144. Hangi tür seyahatleri yapmayı seversin: doğa turları, tarih gezileri vb.?
145. Hangi hayvanı daha yakından incelemek isterdin?
146. Hangi moda tarzı en çok seni yansıtır?
147. Hangi dilde daha iyi iletişim kurmak istersin?
148. Hangi müzik aletini daha iyi çalma yeteneği kazanmak isterdin?
149. Hangi eğlence parkında daha fazla eğlence yaşamak istersin?
150. Hangi ülkenin mutfağından daha fazla lezzet tatmak isterdin?
17 notes
·
View notes
Text
Vadideki Zambak - Honoré de Balzac
Asıl adı Honore Balssa olan Honoré de Balzac, 20 Mayıs 1799 tarihinde Fransa’nın Tours şehrinde dünyaya gelmiştir. Küçük yaşlardan beri yazına olan ilgisiyle bilinen Balzac, kariyerine trajedi türünde eserler üreterek başlamıştır. Ancak, bu türdeki eserlerinin beğenilmemesi neticesinde roman türüne yönelmiştir.
Edebiyat dünyasının en ünlü eserlerinden biri olarak kabul edilen ünlü eseri “Vadideki Zambak”, ilk kez Fransız yazar Honoré de Balzac tarafından 1835'te yayınlanmıştır. Yıllar içinde onlarca dile çevrilen bu eser edebiyat tutkunlarına ilham vermeye devam ediyor.
“Bir yürek sizin için açıldığında, bir kulak sizi dinlediğinde, bir bakış size karşılık verdiğinde mutluluğun sonsuzluğunu ancak siz hissedebilirsiniz.”
Vadideki Zambak Romandaki Karakterler
Félix de Vandenesse: 20 yaşında olan Felix romanın ana karakteridir. Roman Félix'in bakış açısıyla anlatılır.
Madame de Mortsauf (Henriette): Lenoncourt Dükü'nün kızı ve Monsiuer de Mortsauf'un eşidir.
Monsieur de Mortsauf: Henriette'in kocasıdır. Oldukça huysuz ve zor bir kişiliğe sahiptir.
Lady Dudley: Félix'le aşk yaşayan bir İngiliz soylusudur.
Natalie de Manerville: Félix'in Henriette ve Lady Dudley den sonraki sevgilisidir.
Vadideki Zambak Romanının Teması
Realist ve natüralist bir tarza sahip olan Balzac’ın bu romanında da kır yaşamını, felsefik bakış açılarını ve özel yaşamı işler. Roman, aile yaşamında kimi zorluklar yaşayan bir genç olan Félix'in, mutsuz bir evlilik sürdüren Henriette ile aralarındaki ilişkiye odaklanır. Romanın başlıca temaları; karakterler arasındaki karmaşık ilişkilerin yanı sıra sınıf yapıları, toplumsal normlar, aşk, ihanet ve hırsı içerir.
“Dakikalar, mutluluk getirmesi beklenen yüzyıllardır...”
Vadideki Zambak, Louis-Philippe dönemindeki tarihi Paris atmosferinde, karakterlerin kişisel ilişkilerini ve ahlaki açmazlarını araştırır. Balzac'ın tarihsel kavrayışı ve derinliği, bu kitabın çok beğenilmesine ve onun en ünlü eserlerinden biri haline gelmesine neden olur.
Balzac, bu eseriyle birlikte edebiyat çevrelerinde büyük saygınlık kazanmıştır. Balzac'ın benzersiz yazı stilinin klasik bir örneği olan Vadideki Zambak, günümüzde de Fransız edebiyatının önemli başyapıtlarından biri olarak görülmektedir.
“İnsanlarda gerçekleşmeyecek umutlar uyandırmayın.”
Bu yazımda, Fransız edebiyatının başyapıtlarından biri olan Vadideki Zambak romanını tanıtmaya çalıştım. Kitap incelemelerine ve tanıtımlarına yer verdiğim yazılarımdan haberdar olmak için takipte kalın. İyi okumalar dilerim…
Yıldız TOKMAK
Kaynaklar:
Honoré de Balzac, Vadideki Zambak
Vikipedi
https://www.turkedebiyati.org/vadideki-zambak-balzac/
32 notes
·
View notes
Text
Oppenheimer
Nolan bey napıyosunuz? Batman filmlerinizden sonra çizgi roman filmlerine can getirdiniz, bu filmden sonra da tarihi kişilik filmlerine mi can getireceksiniz.
Bu adamın cast seçimi muhteşem. Murphy o kadar iyi ki robert downeyin kariyer performansı bile yetişemiyor :)
Bilim, kimin içindir? "ve şimdi ölüm oldum, dünyaların yokedicisi" sözüyle mitolojik bir tanrı rolüne doğru giderken oppi yaşadığı etik ikilimleri hissediyoruz, downey in karakterinin karaktersizliği ve otoriteyi kullanımı da tam bürokrasi kavramına yakışır vaziyette, biz 25 yıldır bunlarla haşır neşir olunca bize tuhaf gelmiypr tabi :), pughun komunist depresif bağımlı kadın rolü olmasa da olur muydu bilmiyorum ama her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardırı blunt muhteşem yaşatıyor.
Savaşta her yol mübahtırcılığın başladığı nokta olabilir.
5 notes
·
View notes
Text
Draco Malfoy
Draco Malfoy Harry Potter'ın Hogwarts'taki rakibi ve Slytherin binasının en popüler öğrencisidir.
Draco Malfoy, J.K. Rowling’in fantastik roman serisi Harry Potter‘da kurgusal bir karakterdir. Harry Potter’ın Hogwarts’taki rakibi ve Slytherin binasının en popüler öğrencisidir. Draco Malfoy’un Özellikleri: Doğum tarihi: 5 Haziran 1980 Köken: Safkan büyücü Bina: Slytherin Kişilik: Kibirli, küstah, kurnaz, zaman zaman da korkak. Ailesi: Lucius ve Narcissa Malfoy’un oğlu. Güçleri: Draco,…
View On WordPress
#Draco Malfoy#Harry Potter Serisi#Kötü Karakter#Tom Felton#cinema#movie#animation#character#adventure#fantastic
2 notes
·
View notes
Text
Tolstoy’un Anlam Yüklü Mezarı
1828 yılında çağının çocuklarına göre şanslı bir çocuk olarak doğmuş zengin bir ailenin ferdi olarak büyümüş Lev Nikolayeviç Tolstoy. Doğumdan gelen sosyal ve ekonomik apoletleri düşünce dünyasında sürekli reddeden yazar, filozof. Çağının roman sanatını en güzel örneklerini veren yazar ,arayış içinde olduğu dönemlerde 3. defa evden kaçışının ardından eşine ve çocuklarına bıraktığı mektubun ilk paragrafında şunları söyler:
““Gidişim sana acı verecek, üzgünüm, bana inan ve başka türlü yapamayacağımı anla. Benim evdeki durumum çekilmezdi ve çekilmez oldu. Öteki nedenlerin yanı sıra, şatafatlı koşullar içinde, eskiden olduğu gibi, yaşamayı sürdüremedim ve benim yaşımdaki ihtiyarların göreneğine uyarak, dünyayı terk edip, yaşantımın son günlerini sessizlik ve yalnızlık içinde geçirmek istedim.”
28 Ekim 1910 tarihinde ,sabahın altısında Iasnaya Poliana’daki evinden gizlice ayrılıyor. Yanında paltosu, başında kaba saba bir kasket, ayaklarında kauçuk ayakkabıları, günlüğü, bir kurşun kalem ve bir kamış kalem��� yanında. Haricinde hiçbir şey yok. En büyük korkusu birileri tarafından tanınmak ve eski hayatına geri döndürülmek. Ancak şanından kaçmak ve uzak yerlere gitmek için bindiği ilk trende yolculardan biri onu tanır ve bu kısa sürede trendekiler tarafından duyulur. Yazar ,kompartıman ve trenin kapısının önünde oluşan izdihamdan rahatsız olur. Şanı bir kez daha onun ideallerinde yer alan sade cennetine giden yolun önünü kesmektedir. Trenin gittiği her istasyonda telgraflar işler ve onun için özel tren hazırlatılır. Gazeteciler onun peşine düşer.
Tren sınıra geldiği sırada ise, bir memur Leon Tolstoy’u nezaketle selamlar ama sınırı geçmesine izin vermez. Bu onun için oldukça sarsıcı olur ve yaşlı bedeni uzun süredir taşıdığı rahatsızlıkları koyar sahneye. Sırtını oturduğu sert tahta sıranın arkalığına dayar. Bundan sonrası küçük bir tren istasyonu olan Astapova’da oluşan kargaşadan ibarettir. Misafir edilebileceği bir otel veya han odası olmadığı için şaşıran istasyon şefi, istasyona ait tek katlı ahşap evin içerisindeki çalışma odasını teklif eder. Bu oda basık tavanlı, ağır bir havayla ve kapalı yerlere özgü bir koku ve yoksullukla dolu küçük odadır.
Hayat ömrünün son anlarında büyük yazara hayatı boyunca aradığı sadeliği zarif bir şekilde sunmaktadır. Demir karyola, gaz lambasının kısık ışığı. Kaçtığı lüks ve konfora ait hiçbir şeye sahip olmayan odanın dışında onun şanınından faydalanmaya çalışan büyük kalabalığa rağmen içeride alabildiğine sadelik hakimdir.
4 kasım gecesi kendine geldiğinde hala hayatı sorgulama peşindedir. “‘Peki ama köylüler nasıl ölüyorlar?” diye sorar. Sonrası derin bir sessizlik. 7 Kasım 1910 sabahında saat altıda aradığı kadim yalnızlığa kavuşur ve ölür Tolstoy.
Sonrasında onun arayışına yakışan bir şey daha olur. Tarihin gördüğü en muazzam mezarlardan birisi inşa edilir Tolstoy için. Mimarı bütün kadim ikametlerin mimarlarının en kıdemlisi olan doğadır. İmrenilecek bir mezara sahiptir. Etrafında ağaçlar ile kaplı bir alanda tüm sadeliği ile yeşil bir örtü. Her hangi bir sembol, her hangi bir işaret yok. Yasnaya Polyana ‘da zaman zaman çiçeklenen bir örtünün altında ömrünce aradığı ve kaçış mektubunun ilk paragrafında bahsettiği sadeliğe kavuşmuş bir Tolstoy yatmaktadır.
Not: Ölüm tarihi bazı kaynaklarda 8 kasım,bazı kaynaklarda ise 20 kasım olarak geçmektedir. Baz alınan 7 kasım tarihi eşi Sofiya Tolstoy’un güncesinden alıntılanmıştır.
31 notes
·
View notes
Text
"Beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen, boşuna yorma derdi; boş yere mağaramdan çıkarma beni. Alışkanlıklarımı özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna. Tedirgin etme beni. Bu sefer geride bir şey bırakmadım. Tasımı tarağımı topladım geldim. Neyim var neyim yoksa ortaya döktüm. Beni bırakırsan sudan çıkmış balığa dönerim. Bir kere çavuş olduktan sonra bir daha amelelik yapamayan zavallı köylüye dönerim. Beni uyandır."
~Oğuz Atay...
Ben sana gelirken yalnızlığa alışkındım, sen beni hep yanımda olacağına inandırıp gittiğinde ben o alışkanlığımı kaybettim. Sen bana, hep yanında olacağım dedikten sonra ben yalnızlıktan kaçtım, yalnızlıktan korkar oldum. Sonra gittin... Yalnız kaldım. Korktuğum başıma geldi. Yetinemedin başkalarıyla denedin. Yetinemedin başkalarıyla mutlu oldun. Ben senin yokluğuna dahi ihanet edemezken sen mutluydun. Mutluluğunda asla gözüm olmadı. Hatta mutlu olman en çok beni mutlu etti, lakin canımı da ziyadesiyle yaktı. Sen yokken bile çok sevdim ben seni. Ben senin aklına gelmezken, sen benim aklımdan hiç çıkmadın. Ben seninle yaşadım. Ve hatta seninle ölmeye kalkıştım. Ben sana mecburdum. Ben senin sevgine muhtaçtım. İlk defa beni birinin sevdiğini hissetmiştim. Beni ilk defa birisi çıkar ile değil de ben olduğum için seviyor demiştim. Yanılmadığıma eminim. Sadece gerçek bir sevgi miydi şüpheliyim. Ben ki kimse tarafından sevilmemişim.. gaflete kapıldım işte. İster aptallık de buna ister tecrübesizlik. Ben halen seni sevmekte kararlıyım. Hayatım boyunca değişmeyecek bir gerçek var ise o da seni sevdiğim, seviyor oluşum, ve seveceğimdir. Seni kimse ben gibi sevmez demeyeceğim. Senin hislerin ile değişir çünkü sevgilerin boyutu lakin ben kimseyi sevmeyeceğim senden sonra. Bu sevgi tek kişilikti. Tarihi geçmez, günü bitmez. Ebediyen tek bir kişiye kullanılabilirdi, sana kullandım. Benim gönlümde ebedisin sevdiğim. Benim gönlümde senin sevgin payidar...
10 notes
·
View notes
Text
ULYSSES - 12 Ağustos 2022 tarihli yazım
Bugün size hayatınızda 1 defa da olsa mutlaka okumanız gereken bir kitap önereceğim. Onun adı: Ulysses! ulu-ses
Kitabı okuduğum süreç boyunca aklımda tek bir alıntı dolaştı durdu. Kafka'nın günlüklerinden bir alıntı olduğuna emindim bunun. Üşenmedim, kitabın sayfalarını tek tek çevirdim. 584 sayfa sonra dünyanın en mutlu insanı ben oldum, çünkü aradığım alıntıyı bulmuştum. Kafka şöyle diyordu kendi günlüğünde:
"İnsan vücutlarının kesin sınırlarla ayrılmış olması dehşet verici bir şey."
İşte dedim, işte! Ulysses okurken hissettiğim şey tam olarak bu. Vücudumun kesin sınırlarla ayrılmış olmasının bana yaşattığı rahatsızlık duygusu. Toplum içinde adımlarımı atarken içimdeki seslerin dışımdaki seslerden hep daha yüksek oluşu. Hayatın sınırlarıyla kendi sınırlarım arasındaki o iletişimsizlik...
Bugüne kadar hep bu kitabın karakterleri gibi varlığımın sınırlarını esnetmeye çalıştım. Hepimizin artık kaybettiği ve bulmak için de hiç uğraşmadığı sıradanlığın güzelliğini buldum bu kitapta. Eminim ki bu kitabı okuyanlar bu kitabın sıradan olmadığını ve her bölümde başka bir anlatım tekniğinin kullanıldığını söyleyecektir. Kitap sıradan değil, evet, ama Dedalus sıradan, Bloom sıradan, biz sıradanız. Sıradanlık, illa ki sıradan anlatılacak diye bir kaide yok ya.
Joyce bana varlığımın sınırlarını esnetmeyi öğretti işte. Bizim de bütün günlerimiz Dublin'de olağanüstü hiçbir şeyin olmadığı 16 Haziran 1904 gibi geçiyor çünkü. Aynı bu incelemeyi yazdığım 12 Ağustos 2022 günü gibi. Aynı sizin bu incelemeyi okuyacağınız 2022, 2023, 2024, 2025 günleri gibi. Olabildiğince rutin. Etrafımızda tanıdığımız herkesin de aynı böyle geçiyor zaten. Hayat bu işte. Hayat Ulysses'ın ta kendisi.
Tek biz konuşmuyoruz üstelik bu hayatta. Kafamız konuşuyor, arabalar, araba yıkamacılar, köpekler, kuşlar, gök gürültüsü, gece, ormanlar ve kaldırımlar da konuşuyor. Onlara kulak vermemizi zorlaştıran şey ise sadece kendi konuşmalarımıza odaklanıyor olmamız. Kendimiz dışındaki konuşmaların diline bir odaklanabilsek. Belki de hayatta en çok yabancı dil bilen insan biz olacağız küçücük bir çabayla.
Ulysses, sadece bir roman değil bence hem. Bir genel kültür kitabı. Büyük çoğunluğu da İrlanda'ya dair bir genel kültür kitabı. Kitabı okuduğum süreçte hep şunu düşündüm... Dublin insanlarıyla her yerde, her gün karşılaşıyoruz aslında. Çünkü bizler de İstanbul insanıyız ya da Ankara ya da İzmir ya da Eskişehir, Kocaeli, Bursa, Antalya ve diğer 74 ilin.
Bence bu kitap zor bir kitap değil. Daha doğrusu bu kitabı zor yapan şey kesinlikle dili değil. Neredeyse her sayfada karşılaşacağınız özel adlar, İrlanda kültürü ve tarihi, Hristiyanlık, Shakespeare ve diğer konular hakkındaki atıflar zorlaştırıyor bu kitabı okumayı. Bir insan her bilgiyi saniyesinde tarayabilen bir robot olmadığı sürece Ulysses'ı tamamen anlayabilmesinin imkanı yok -ki zaten sayın Joyce'un istediği de tam olarak bu.
Dedim ya, dünyadaki hiç kimse bu kitabın tamamını hiçbir zaman anlayamayacak. Ama zaten sanatın güzelliği de burada değil mi? Her okur her kitapta aynı duyguları yaşasa, herkes her kitabı tamamen anlayabilse sanat denen şey olmazdı ya zaten. Eğer edebiyatı şu an sanatın bir türü olarak sayabiliyorsak bu hep Dostoyevski, Kafka, Proust, Musil ve Joyce gibi açık uçlu yazarlar sayesinde...
Peki bu kitabı okumadan önce hangi kitapları okumalı? Bence ilk olarak işe bu kitabın çevirmeni olan Fuat Sevimay'ın Benden'iz James Joyce kitabını okuyarak başlayabilirsiniz. Böylece Joyce'un kendi kitaplarında ne yapmaya çalıştığına dair önceden detaylı bilginiz olmuş olur.Joyce özelinde ise Ulysses'a geçmeden önce Dublin halkının farklı katmanlarındaki insanların olduğu Dublinliler'i ve Ulysses kitabındaki ana karakterlerden biri olan Stephen Dedalus'un çocukluk ve gençliğinin anlatıldığı Sanatçının Gençlik Portresi kitabını okuyabilirsiniz.
Bunları okuduktan sonra ise sıra Odysseia ve Hamlet'e gelmeli. Çünkü Ulysses zaten Homeros'un Odysseia destanının modern bir versiyonu. Tek günde, yani 16 Haziran 1904'te geçen hali. Odysseia kitabı okumadan geçiş yapılan bir Ulysses serüveni, pek çok detayın ve olay örgüsü işleyişinin havada kalmasına sebep olacaktır.Bütün bunlar bir yana kendi adıma konuşmak gerekirse edebiyattaki Üç Büyükler olarak sayabileceğim Niteliksiz Adam 1,ve Kayıp Zamanın İzinde
Açıkçası Niteliksiz Adam ve Kayıp Zamanın İzinde serileri beni büyüten, beni benle tanıştıran ve hayatımı toptan değiştiren kitaplar olduğu için onları daha çok sevdiğimi söyleyebilirim. Yine de Ulysses'ın da edebiyattaki yeri her zaman en üstlerde olacaktır.
Edebiyatta sadece karakterler mi konuşsun? Kim dedi onu? O çok konuştu, biraz sussun artık. Buradan okurlara sesleniyorum. Ana karakter haricinde kimse konuşamazmış, konuşacak. Kafamızın içi konuşamazmış, konuşacak. Evet. Gök gürültüsü, dünyanın sonu, geçmişin acıları... Hepsi konuşacak. Evet, artık konuşma vakti!
4 notes
·
View notes
Text
Wunderwaffen
Çizgiroman okumayı ve çizgiroman dükkanlarını gezmeyi çok severim. Yine bu gezmelerden birisinde raflarda WUNDERWAFFEN adlı dergi boyu bir çizgiromana rastladım. Alfa Yayınları tarafından Türkçeye çevrilmiş ve basılmıştı. Eski nesil uçakları sevdiğim için sayfalarındaki görseller ilgimi çekmişti. Çizgiromanın çizilme tarihi 2011. Bu nedenle dehşet bir taraviri kolleksiyonuna sahip dostumdan yardım istedim ve elindeki taraviri malzemeyi edindim. Kolleksiyonun biraz eksikleri olmasına rağmen seri hakkında fikir edinmemi sağlamıştı.
Serinin yazarı Richard D. Nolane. 1955 doğumlu Fransız yazar-çizer.
Dergi Fransız Soleil Yayıncılığın çalışması. Bu ekip “ikinci dünya savaşı bu şekilde bitmeseydi bugün neler yaşardık” senaryosunun pek çok versiyonuna çalışmış. Ekipte ana çizim MAZA’ya ait. Ancak ilginç bir şekilde Sırp kökenli çizerlerin desteği yoğun. Jovan Ukropina, Zeljko Vladetic, Desimir Miljic, Desko, Marko Nikolic.
Digikore Studios çizimleri renklendirmiş. Bu stüdyo grafik renklendirme, VFX üzerine grafik animasyon stüdyosu. Çizgi roman, bilgisayar oyunları ve film görsel efektleri üzerine çalışıyor. VFX üzerine çalışan ekibin hemen hepsi Hintli. Jumanji, Stranger Things, Transformars, Titanic 3D, Vortex, Expandables, Ninja Turtles, Need for Speed, Hayalet Sürücü, Deadpool gibi pek çok sinema filminde çalışmış. Holivut’un vazgeçilmez firmalarından. ( https://digikorevfx.com/ )
Wunderwaffen’de Ana çizer olarak MAZA adı geçiyor ve bazı çizgiroman sitelerinde 1924 doğumlu Kübalı sanatçı Heriberto Maza olduğu yazılıyor. Soleil Yayıncılığın sayfasında MAZA nın kim olduğu konusu muallakta bırakılmış. Azıcık karıştırınca bu çizerin 1965 Bosna-Hersek doğumlu MAZA olduğu ortaya çıkıyor. Yine de asıl adını bulamadım.
https://mazastrip.blogspot.com/
Wunderwaffen birkaç alt seri ile birlikte yayınlanmış.
Wunderwaffen 25 sayılık, 21. Sayı Mayıs 2023’te yayınlanmış – İlk sayısı 2012 de yayınlanmış.
Wunderwaffen -Mission Secrets -3 sayı (2019-2021-2022)
Wunderwaffen – Spaca Reich – 5 sayı – 2015 -2017-2018- 2019- 2022 ye aralıklı yayın
Wunderwaffen – Zeppelin’s War - 4 sayı -2014-2016 – 2018- 2021
Serinin yaratıcısı Nolane ve Maza’nın dünyasında takvim 1946 yılında durmuş. Normandiya çıkarması başarısızlığa uğramış. Savaş havada sürüyor. Almanların güç uğruna savaş teknolojisinde başlattığı yarışa Amerikalılar, ucundan Fransızlar ve bozguncu olarak İngilizler katılıyor.
Maza’nın havacılık terminolojisi, uçaklar, uçuş tarihi, uçuş teknolojileri konusunda oldukça kapsamlı bir bilgisi var. Uçak modellerini çok iyi yansıtmış. Savaş sahneleri göz alıcı.
Ağırlıklı olarak savaş sanayinde ortaya çıkan fantastik denemeleri, devamlılığı olmayan veya üstü örtülmüş çalışmaları göz önüne çıkartan bir öyküleme. Wunderwaffen tarihi değiştirebilecek konseptlere ve uçak tasarımlarını inceleyen, havacılık temalı bir dizi olarak tasarlanmış.
What if
Eğer böyle olmasaydı, zamanın akışı nasıl olurdu çeşitlemesinin Nazi Almanyası ve Hitler karakteri üzerindeki örneklerinden birisi. Nazi Almanyasının bütün karakterleri (Gobbels, Goering, Hesse vd) her macerada boy gösteriyor. Askeri olarak Alman ordusu, araçlar, rütbeler, olay kurgusu çok iyi çalışılmış. Sonra da gerçek zaman akışı Normandiya çıkartmasında kırılarak “eğer ollmasaydı ne olurdu” senaryosu yazılmış.
Bu seri ile ilgili pek çok eleştiri var. Nazi propagandası yaptıkları iddia ediliyor. Seriyi oluşturan ekibin ağırlıklı Sırp kökenli olması şüpheleri arttırıyor. Nazi Almanyasının görkemi, kudreti, gücü resimlerde yansıtılıyor.
Ancak komplo teorilerini kıran bir durum söz konusu. O da bütün görsel Nazi ihtişamına karşın, öykü senaryosu, anlatılanlar, kahramanların konuşmaları bu etkiyi köreltiyor ve başka tarafa akıtıyor. Ciddi bir sistem eleştirisi var, Hitler saplantılı bir ruh hastası olarak kimlikleniyor, Hitler, Himmler’in kuklası halinde, etrafındaki herkes güç sarhoşu ve kişisel çıkarlar peşinde. Diğer taraftan Amerikan, İngiliz ve Fransız başkanları ve diğer siyasetçilerin kirliliği, çıkarcılığı, sahtekarlığı, kumpasları epeyce ortaya dökülmüş. Churchill’in entrikaları, Amerikan Başkanı Lindberg’in Hitler özentisi güç yönetimi epeyce kurcalanmış. Bir tek De Goulle hakkında yandan çarklı yaklaşımlar var. Malum dergi Fransız kökenli. O kadar da olsun.
Seride Nazi Almanyasının askeri teknolojide yaptığı gizli çalışmalar senaryonun taşıyıcı parçası olmuş.
Ben okuduğum kadarıyla ilginç buldum. Hatta bazı tarihi olaylar hakkında hatırlatmalar iyi oldu.
Teknolojinin NİYE insanları yok ederken bu kadar ilerleyebildiğini yeniden fark ederek hafifçe ürperdim.
İyi ürpermeler.
6 notes
·
View notes
Text
Kilitbahir
✍🏻 Hayrettin Geçkin
Tarih bilgisi, tarih bilinci; bu bilgi ve bilinci yapılır ve yaşanır gelecekle ilişkilendirebilmek daha çok duyumsama işi. Bilginizin, bilincinizin üstünden şekillenecek bir duyumsama işi…
Dünya başkentlerinden İstanbul’un ve Kurtuluş Savaşı’na önsöz teşkil eden Çanakkale’nin tarihi derinliklerine uzanan ve oralardan dalgıç edasıyla duyarlılık taşıyan Suat Karataş’ın Kilitbahir adlı kitabını okuyup incelediğimde bu gerçekliğe ulaştım.
Bazen bir kitap sizi öylesine sarar ki çoktandır onun gibisini okumadığınızı düşünürsünüz. Oysa öyle değil, oysa ne çok okudunuz! Onlarca, yüzlerce; dergileri de eklerseniz binlerle, on binlerle ifade edilecek kadar hatta… Ama onların içinden birkaçı, bazıları bu etkiyi yapabilmişse sizde, şanslısınız demek ki…
Benzer etkiyi dinlediğiniz bir müzikte, seyrettiğinizi bir tiyatroda ya da bir sinemada da yaşarsınız. Yakaladığınız estetik duyguyu ölçün bakalım neyle ölçeceksiniz! Karşılaştırın bakalım, neyle karşılaştıracaksınız! İnsanın olmaklığına, olmuşluğuna, oluşumuna katkı yapan yapıtlar iyi ki var.
Kendi adıma bu özellikte olduğunu düşündüğüm çok sayıda öykü, şiir, deneme okuduğumu; sinema, tiyatro seyrettiğimi; müzik dinlediğimi, bana bu tadı yaşatan çok sayıda kitaplar olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Yoksa nasıl katlanabilirdim dünyada onca yaşanan kötülüklere? Savaşlara, çocuk ölümlerine, kadına şiddete, doğa kırımlarına… Ve nasıl karşı çıkardım öyle ya bütün bunlara!
Vaktiyle Afşar Timuçin’in edebiyat dergilerinden birinde yayınlanan Tarih Bilinci (İnsancıl’da mıydı, başlığı yanlış mı anımsıyorum) başlıklı yazısını okuduğumda, o güne kadar tarihle ilgili ne okudumsa, ne öğrendimse yalan yanlış bilgiler olduğuna karar vermiştim. Bir felsefeci ve bir şairin tarih üzerine beni büyüleyen o yazısından sonra da tarih üzerine yazılmış kitaplara mesafe koyarak baktım. Hatta televizyonlarda şişinip duran bir çok tarihçiye de fazla itibar etmedim açıkçası. Yalan tarihinden de resmi tarihten de yolumu ayırdım böylelikle.
Tarihle ilgili okumalarım o günden sonra büyük ölçüde yön değiştirdi. O yazı beni başka okumalara götürdü, onlar da başka başka okumalara… Romanlardan, öykülerden, tiyatrolardan, sinemalardan hatta şiirlerden öğrenilen tarihin, tarih üzerine yazılmış kitaplardan daha sahici olduğunu düşünmeye başladım. Örneğin, Orhan Pamuk’un Veba Geceleri adlı romanı Osmanlı’nın son dönemlerine ilişkin yazılmış en sahici tarih kitabıdır bana göre.
Suat Karataş’ın Kilitbahir adlı kitabında da benzer duygular yaşadım. Yazarın önceki iki kitabına yeniden göz atıp, altını çizdiğim yerleri, aldığım notları inceledikten sonra Kilitbahir’i okumaya sıra geldi. Üç kitap adeta bir seri. Tarih nehri bir bakıma. Kilitbahir; bir roman, bir öykü, bir deneme, bir şiir… Bunların hiçbiri! Ve bunların hepsi…Bunlardan daha fazlası belki de! Yeni bir form! Adına ne diyelim? En iyisi onu yazara sormalı.
Kitaptaki önsöz Suat Karataş’a ait. Yazar tarih bilinci üzerine duygu ve düşüncelerini daha doğrusu bu alandaki birikimini yoğunlaştırılmış ve damıtılmış biçimde almış önsöze. Önsöze takılıp kaldım, geçemedim bir türlü. Dön dön oku, dön dön Afşar Timuçin’in Tarih Bilinci Üzerine adlı yazısını düşün. İki yazı arasında bağlantılar kur. Müthiş bir sevinçti benim için. Bazen okumak tek başına bile büyük bir maceradır.
Bu sevincimin üzerine geldi kitabın içeriği. Çünkü anlatılanlar bu bilinç üzerine inşa edilmiş. “Gözlerinizi geçmişe daldırmadan geleceği göremezsiniz” yaklaşımıyla, estetik biçimde inşa edilmiş hem de… Destansı bir havada İstanbul’un ve Çanakkale’nin tarihi derinliklerinde keyifle dolaşmak, oralardaki duygu derinliklerine, bilinç kazılarına katılmak dünyayı anlama ve anlamlandırma sürecinde düşler kurmak nasıl da keyifli bir şey.
Paul Celan’ın; “Uyuyoruz şarap gibi midye kabuğunda / bir deniz gibi ayın kanlı ışığında” dizeleriyle giriş yapılan 7.Bölüm şöyle başlıyor:
“Biz Savaşı bin yıl önce kaybettik
Polimizi tanrıya emanet ettik
Oysa Tanrı kurmadı bu şehri
Bu şehir
İnsan aklının ve alın terinin eseri
Tanrı kapatmadı kubbesini *Hagia Sophia’nın
Bin hesabı var o kubbede
İsidora’nın Anthemios’un.
Oysa biz
Aklımıza ihanet ettik
Terimiz akmasın
Bileğimiz yorulmasın diye
Her işi tanrıya havale ettik….” ( S:77)
*Ayasofya
Kitaptan tadımlık bu bölüm şöyle dursun. Siz en iyisi, kitabı şu sözlerle başlayan önsözü enine boyuna kavrayıp içselleştirdikten sonra okuyun. Büyülendiğiniz yerlerde aşktan, düşten ve şiirden yardım istemeyi de unutmayın:
“Tarihi sadece geçmişin bilimi olarak okuduğumuzda; raflarda ciltlerce yer kaplayan, kalın ansiklopedilerin binlerce sayfasına sarınmış yapraklar mezarlığı gibi görünür gözlerinize.
Yeryüzünü kolonize ettiğimiz günden bugüne birbirimizle savaşın, acının ve yıkımın kronolojik mezarlığı.
Oysa tarih, inanç, değer, kültür ekseninde bizi var eden insanlık serüveninin kesintisiz devam eden defilesidir…”
(Suat Karataş, Kilitbahir, Puslu Yayıncılık, 1.Baskı Eylül 2024, 18 Bölüm, 216 sayfa)
Hayrettin Geçkin
0 notes
Text
İzmir’in kütüphaneleri binlerce genci ağırlıyor
https://pazaryerigundem.com/haber/195286/izmirin-kutuphaneleri-binlerce-genci-agirliyor/
İzmir’in kütüphaneleri binlerce genci ağırlıyor
İzmir Büyükşehir Belediyesi, özellikle öğrencilerin hem yerli ve yabancı kaynaklara ulaşmasını sağlıyor hem de çalışma alanı ihtiyacını karşılıyor. Yaklaşık 30 bin kayıtlı üyesi olan kütüphanelerde bu yıl 8 bin ödünç kitap verildi, 41 bin kişi de kütüphaneleri çalışma alanı olarak kullandı.
İZMİR (İGFA) – İzmir Büyükşehir Belediyesi, altısı yerleşik ve ikisi gezici olmak üzere sekiz kütüphanesiyle İzmirlilere kent genelinde hizmet vermeye devam ediyor. Özellikle öğrenci ve gençlerin uğrak mekânı olan kütüphaneler, Türkçe ve yabancı kaynaklarının yoğunluğu ile dikkat çekiyor. Yaklaşık 30 bin kayıtlı üyesi bulunan kütüphanelerden bu yıl 8 bin ödünç kitap alındı. Aynı zamanda öğrencilerin ders çalışma alanı olarak kullandığı kütüphaneler, sadece bu yıl 41 bin kişiye bu konuda hizmet verdi. Kütüphanecilik alanında çeşitli projeleri de yürüten İzmir Büyükşehir Belediyesi, Menemen ve Bornova’da iki ayrı kütüphanenin yanı sıra iki de gezici kütüphane açmayı planlıyor.
31 bin Türkçe, 30 bin İngilizce yayın
Dördü Konak, ikisi Buca ilçesinde olmak üzere İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı altı kütüphanenin yanı sıra merkeze bağlı olmayan bölgelerde çocuk ve gençlere yönelik iki gezici kütüphane aracı da hizmet veriyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi Kütüphaneler Şube Müdürü Burcu Önenç, İzmir’deki kütüphanelere kayıtlı yaklaşık 30 bin üyenin olduğunu dile getirerek “Vatandaşlar yıl boyunca kütüphanelerimizden psikoloji, sosyoloji, toplum bilimi, felsefe, hikâye, roman gibi çok farklı kategorilerde kitap temin edebiliyor. Kütüphanelerimizde yaklaşık 31 bin Türkçe, yaklaşık 30 bin de İngilizce yayınımız bulunuyor” dedi.
İki yeni kütüphane açılıyor
2025 yılında İzmir genelinde kütüphane sayılarının artırılmasının hedeflendiğini kaydeden Önenç, “Menemen Koyundere bölgesinde bir kütüphanemiz açılacak. Bornova Doğanlar’da da kültür merkezi olarak kullanılan alanı çocuk kütüphanesine dönüştürüyoruz. Mekân, özellikle bölge halkından gelen talepler doğrultusunda çocuklar için hem bir kütüphane hem de ders çalışma alanı olarak hizmet verecek. Gezici kütüphane hizmetimizi önemsiyoruz. 2025 yılında gezici kütüphane sayımızı ikiden dörde çıkarmayı planlıyoruz. Bunların yanı sıra talep üzerine huzurevlerine, okullara ve cezaevlerine kitap gönderiyoruz. Bu yıl yaklaşık 7 bin kitabı bu kurumlara gönderdik” diye konuştu.
Projeler yürütülüyor
Kütüphaneler Şube Müdürlüğü olarak proje odaklı ve kapsayıcı kütüphaneler hedeflediklerini belirten Önenç, “Tüm kütüphanelerde uygulamaya koyacağımız yeni projelerimiz olacak. Birlikte Tasarlıyoruz: Çocuk Kütüphaneleri projemiz, buna bir örnek. Ayrıca sivil toplum örgütleri ile her ay bir kitap okuyup kitabın konusuna göre atölye çalışması yapıyoruz ve ardından gezi düzenleme gibi sosyal projelerimizi gerçekleştiriyoruz. Alsancak’ta bulunan Kent Kütüphanesi binası, 1922 Büyük İzmir Yangını’ndan sonra ayakta kalan tarihi binalardan biri. Bu nedenle de çok sayıda ziyaretçi çekiyor. Hem Şato Kütüphanesi hem de Kent Kütüphanesi’nde bir yılda yaklaşık 5 bin kişiyi sadece ziyaretçi olarak ağırlıyoruz” bilgisini verdi.
“Keşfedeceğim binlerce yazarın kitapları mevcut”
Üniversite sınavına hazırlanan 19 yaşındaki Muhammed Yılmaz, İzmir Kent Kütüphanesi’nde bulunan Türkçe kaynaklardan faydalanarak kütüphanenin çalışma alanında ders çalışıyor. Tarih bölümünü kazanmayı hedefleyen Yılmaz, “Burada ders çalışarak nitelikli vakit geçiriyorum. Kütüphanenin bahçesinde de keyifli vakit geçiriyorum. Burası kaynak bulmak açısından herkesin faydalanabileceği bir yer. Tarih, edebiyat, sanat gibi sayamadığım alanlarda keşfedeceğim binlerce yazarın kitapları mevcut” diye konuştu.
“Kütüphanede daha verimli ders çalışıyorum”
18 yaşındaki Enes Yılmaz da üniversite sınavlarına hazırlanan gençler arasında yer alıyor. Ders çalışmak için üç aydır İzmir Kent Kütüphanesi’ni mesken tutan Yılmaz, kütüphanenin tarihi atmosferinde ders çalışma imkânı buluyor. Kütüphanede ders çalışmanın daha faydalı olduğunu söyleyen Yılmaz, “Evde ders çalıştığım zaman dağınıklık oluyor ancak kütüphaneye gelince daha sıkı ve daha verimli ders çalışıyorum. Kütüphanenin bahçesi ve kitapları çok güzel. Çalışma alanının fiziki yapısı da iyi” ifadelerini kullandı.
“Deniz manzaralı kütüphane”
Kentin ilk dijital kütüphanesi olan Şato Kütüphanesi’nde ise her türlü kaynak elektronik ortamlar aracılığıyla sağlanabiliyor. Ziyaretçilerin ders çalışabilmesi için tablet hizmeti de veren Şato Kütüphanesi, hem konumu hem de deniz manzarası ile öğrencilerin en çok tercih ettiği kütüphaneler arasında yer alıyor. Başka bir bölümde okumayı istemesi üzerine yeniden üniversite sınavlarına hazırlanan 17 yaşındaki Eylül Altınışık, “Bu kütüphanenin ambiyansı motivasyonumu yüksek tutmamı sağlıyor. Buraya geldiğimde genellikle deniz manzaralı masayı tercih ediyorum. Ev ortamı konfor alanımız olduğu için dikkatim dağılıyor ve evde çalışamıyorum. Kütüphanelere gelmeye başladığımdan beri daha iyi çalışmaya başladım” sözlerine yer verdi.
“Sakin ortam”
Üniversite sınavlarına hazırlanan 18 yaşındaki Nursena Yutaz, Şato Kütüphanesi’ni ders çalışma alanı olarak kullandığını belirtti. Ev yerine kütüphanede çalışmanın daha verimli olduğuna dikkat çeken Yutaz, “Buranın konumu ve ortamı benim için yeterli ve güzel. Dijital kütüphane olması da öğrenciler için yararlı. Ben sadece buradan değil, İzmir’deki diğer kütüphanelerden de yararlanıyorum. Burasının en sevdiğim yönü deniz manzarası ve ortamının çok sakin olması. Bu yönden benim hoşuma gidiyor” dedi.
0 notes