#fullmoonserin
Explore tagged Tumblr posts
Text
"Beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen, boşuna yorma derdi; boş yere mağaramdan çıkarma beni. Alışkanlıklarımı özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna. Tedirgin etme beni. Bu sefer geride bir şey bırakmadım. Tasımı tarağımı topladım geldim. Neyim var neyim yoksa ortaya döktüm. Beni bırakırsan sudan çıkmış balığa dönerim. Bir kere çavuş olduktan sonra bir daha amelelik yapamayan zavallı köyl��ye dönerim. Beni uyandır."
~Oğuz Atay...
Ben sana gelirken yalnızlığa alışkındım, sen beni hep yanımda olacağına inandırıp gittiğinde ben o alışkanlığımı kaybettim. Sen bana, hep yanında olacağım dedikten sonra ben yalnızlıktan kaçtım, yalnızlıktan korkar oldum. Sonra gittin... Yalnız kaldım. Korktuğum başıma geldi. Yetinemedin başkalarıyla denedin. Yetinemedin başkalarıyla mutlu oldun. Ben senin yokluğuna dahi ihanet edemezken sen mutluydun. Mutluluğunda asla gözüm olmadı. Hatta mutlu olman en çok beni mutlu etti, lakin canımı da ziyadesiyle yaktı. Sen yokken bile çok sevdim ben seni. Ben senin aklına gelmezken, sen benim aklımdan hiç çıkmadın. Ben seninle yaşadım. Ve hatta seninle ölmeye kalkıştım. Ben sana mecburdum. Ben senin sevgine muhtaçtım. İlk defa beni birinin sevdiğini hissetmiştim. Beni ilk defa birisi çıkar ile değil de ben olduğum için seviyor demiştim. Yanılmadığıma eminim. Sadece gerçek bir sevgi miydi şüpheliyim. Ben ki kimse tarafından sevilmemişim.. gaflete kapıldım işte. İster aptallık de buna ister tecrübesizlik. Ben halen seni sevmekte kararlıyım. Hayatım boyunca değişmeyecek bir gerçek var ise o da seni sevdiğim, seviyor oluşum, ve seveceğimdir. Seni kimse ben gibi sevmez demeyeceğim. Senin hislerin ile değişir çünkü sevgilerin boyutu lakin ben kimseyi sevmeyeceğim senden sonra. Bu sevgi tek kişilikti. Tarihi geçmez, günü bitmez. Ebediyen tek bir kişiye kullanılabilirdi, sana kullandım. Benim gönlümde ebedisin sevdiğim. Benim gönlümde senin sevgin payidar...
10 notes
·
View notes
Text
Gecenin bir yarısı, ölen bir insanın sesiyle uyanmak diye bir şey varmış. Bunu yaşadım ben bugün. Kısa bir süre önce, doğduğum günden beri hep yan yana olduğum birisini kaybettim. Kısa bir süre önce neredeyse 2 ay oluyor ama kısa işte. Aynı zamanda da oldukça uzun... Neredeyse 2 aydır doğru düzgün uyumadım mesela, doğru düzgün yemek yemedim, su dahi içmedim desem yeridir. Kabristana gidemedim 2 aydır mesela. Onu kaybettiğimi kabullenemedim hâlâ. Onun gideceğine inanmıyorum hâlâ. Sanki bir yere gitti de her an gelebilecekmiş gibi. Fakat gelmeyeceğini de biliyorum içten içe. Kabul edemesem de farkındayım. 2 ay gibi kısa bir süre o kadar berbat geçti ki anlatamam ve bir o kadar da uzun....
Çok yakın olduğun birisini kaybetmek çok kötü bir his. Dayanılacak gibi değil. Her şey bir yana aynı evde yaşadığın birisinin eksikliği çok çok farklı. Her gün gördüğün, her gün sesini duyduğun, her gün yan yana olduğun bir kişiyi artık hiç görmüyor, hiç duymuyorsun. Yarım kalıyorsun. Tamamlaman gereken ne varsa yarım kalıyor. Herhangi bir şeyk tamamlayabilecek gücü kendinde hissedemiyor, bulamıyorsun. Özlüyorsun. Gün geçtikçe çok daha fazla özlüyorsun. Özlemler katlandıkça, uzadıkça sevinçler kısalıyor, hevesler kaçıyor, yaşam gittikçe boş bir hâl alıyor. Sonra.. "Neden yaşıyorum ki?" diye bir düşünce giriyor aklına. O aklına giren düşünce içten içe yiyip bitiriyor seni zamanla. Aklına yatmaya başlıyor, sonra diyorsun ki "Lan madem böyle bir yol var. Denemekten ne zarar gelir". Deniyorsun...
Sonra lanet ediyorsun kendine denediğin için. Düşünüyorsun "Ne diye bu kadar mantıksız davrandım" diye ama iş işten geçmiş oluyor işte. Sonra bir gün ölen kişinin sesini unutmaya başlıyorsun... Yavaş yavaş uzaklaşıyor senden o ses. Bir daha gelmemek üzere kaçıyor senden. Sonra gidiyor, başarıyor kaçmayı ve bir daha gelmez diye düşünüyorsun. Sonra.. bir gün, gecenin bir yarısı o kişinin sesiyle uyanıyorsun. Etrafına bakıyorsun kimse yok. Odaları dolaşıyorsun, sesin sahibi yok. Sonra gittiğini hatırlıyorsun.. bir daha hiç dönmeyeceğini, onu asla görmeyeceğini... Sonra başlıyorsun ağlamaya. Durmaksızın ağlıyorsun. Çığlık ata ata ağlıyorsun. Onu geri istediğini haykırıyorsun adeta, fakat hiç bir işe yaramıyor. Sonra yatışıyorsun. Susturuyorsun kendini. Uyumaya çalışıyorsun. Olmuyor. Vakit geçsin uyurum mutlaka diyorsun, ne kadar vakit geçerse geçsin uyuyamıyorsun. Ne yaparsan yap olmuyor. Vazgeçiyorsun uyumaktan. Boş boş tavanı izlemeye başlıyorsun. Sabah oluyor, güneş doğuyor ama sen yine karanlıkta kalıyorsun. Aydınlanamıyorsun bir türlü. Karanlıkta hapsoluyor, karanlığa mahkum oluyorsun. Zaman geçiyor, kabullenip karanlıkta kalmaya mecbur olduğunu anlıyorsun. Çekiliyorsun karanlığına, kesiyorsun herkes ile iletişimi. "Daha iyi böyle" diye düşünüyorsun. Çıkarıyorsun herkesi ve gitmeyi bekliyorsun. O çok sevdiğin kişinin yanına gitmeyi bekliyorsun...
6 notes
·
View notes
Text
Gecenin siyahı, sevginin bekçisi, aşkın ehli, ellerinin ve kalbinin sahibi olmaya geldim... Şimdi söyle bana, bana bu yetkileri verecek kadar cesur ve sevdalı mısın?
` ~✨
#atesinizvarmi#gelmemeyegidenadam#hayatindoruklarinda#mervelerdekalabilirmiyim#mesafelereinat#onur boysan#benegeninincisi#zeynepakay#ay benim gece senin#burakkoşan#mertsoydan#kırık kalp sendromu#karantina#3391kilometre#3391km#japan#fullmoonserin
10 notes
·
View notes
Text
Kimler sevebilir? Ya da kimlerin sevebileceğine nasıl karar verilebilir?
Kimse kimin sevebileceğine karar veremez. İnsan kendisi dahi sevip sevemeyeceğine karar veremez ki. İnsan... yalnızca sevdiğine kanaat getirebilir. Her şey olur biter ve insan öyle fark eder. İnsan sevdiğini sonradan fark eder. İnsanın önce kalbi, sonra beyni çalışır çünkü. İnsanın kalbi, kendisinden habersiz hareket eder. Kalbi beyin yönetemez. Kalp istemsiz çalışan kaslar kategorisinde değil midir zaten? İstemsiz... İstemeden. İstesen de durduramadığın. Aşk gibi. Aşkı da yönetemezsiniz. Aşk istemsizdir. Aşk istesen de istemesen de olur. Aşkı istesen de durduramazsın. Aşkı durduramadığın gibi karşı da çıkamazsın. Aşka karşı çıktığında kendine karşı çıkmış olursun. Kendine karşı çıktığında içinde savaş başlar. Bir tarafın bu aşka yenilmek adına her zerresini verirken, diğer tarafın aşk karşısında direnebildiği kadar direnmek için verir her zerresini... Savaş verirken taraflar değil, sen yıpranırsın. Yıprandıkça solarsın. Soldukça etrafındakiler yavaş yavaş bir şeyler olduğunu anlamaya başlar. Yani onlar öyle sanarlar. İçindeki savaşı kimse anlayamaz. Aynı şeyleri yaşamış birisi de olsa, yaşıyor da olsa... İçindeki savaşı birtek sen bilebilirsin. Kimse bilmez, anlamaz. Çünkü herkesin savaşının boyutu farklıdır. Kimse bir savaşın boyutunu uzaktan izlemekle anlayamaz. Bir savaşın boyutunu ancak o savaşın içindeysen anlayabilirsin. Anlamadığın bir savaşa yorum yapamazsın, yapmamalısın da. O yaptığın yorum savaşın dengesini bozar. Dengelerin bozulması her şeyin alt üst olmasıdır. Her şey alt üst olursa bir daha denge kurulamaz. Denge kurulmadıkça da savaşı yaşayan insan toparlanamaz.... İnsan toparlanamadıkça dibe doğru yol alır. Dipte ya boğulur ya da kendine bir zemin hazırlayarak yukarı tırmanmaya başlar. Yukarıya tırmanan kişi artık düşmekten korkmuyordur. Çünkü zaten dipte bir zemini vardır. Oraya düşse de kaybolmaz. Oraları biliyordur. Düşse de yeniden kalkar çünkü daha önce oradan kalkmasını bilmiştir. Artık oraya düşse daha da güçleneceğini bilir... Gün geçtikçe, oraya düşme korkularından sıyırılır. Oraya düşmek artık ona bir nevi geldiği yeri hatırlatıyor olduğundan korkmaz. İnsan bildiği şeyden korkmaz zaten, insan bilmediğinden korkar...
Her zaman yukarıya tırmanabilmeniz ve dipten korkmamanız dileğiyle....
#fullmoonserin#kırık kalp sendromu#mesafelereinat#hayatindoruklarinda#tek başına#yalnizligim#senden kalanlarimla yalnizim#siyah kadar yalniz#gecenin hikayesi#gecenin karanlığı#karanlığım#Spotify
3 notes
·
View notes
Text
Aşk... Herkesin en az bir kere tuzağına düşeceği o kutsal duygu. Acısı çok acıtan ama yaşaması mükemmel olan o duygu. Belki çok küçüğüm belki şuan böyle konuşmam çok saçma ama ben 16 yaşında da olsam bunları idrak edecek bir kafa yapısına sahibim. Bu kafa yapısından memnun muyum? Hayır. Ama seviyorum bu kafa yapısını çünkü hata yapma lüksümü azaltıyor. Hata yapmak kötü mü? Hayır. Hata yapmak iyi mi? Ona da hayır. Peki hatalar ne işe yarar? Neden hata yaparız? Hata yapmak ne iyi ne kötü... oysa... hayatımız bir çok hata ile dolu. Belki de hatalarımız asıl hayatlarımız ya da çıkardığımız sonuçlar... Her neyse sonuç olarak hayatımız hatalar ve çıkardığımız sonuçlara bağlı. Hatalarımız olmazsa hayatımız olmaz, hayatımız olmazsa biz olmayız, biz olmazsak düzen bozulur düzen bozulursa ne olur bilmiyorum o kadar bilge değilim ksgskvdidvdubdi. Neyse toparlayayım... Hatalar ve hayatlar. Hatalarımızı sevmeliyiz ki hayatlarımızı sevebilelim. Hayatlarımızı sevelim ki kendimizi sevelim veeee kendimizi sevelim ki başkaları da bizi sevebilsin. Öyle işte neden böyle bir şey yazdım bilmiyorum fakaaaattt galiba güzel yazdım bunu okuyacak tek bir arkadaşım bile yok neden yazıyorum onu da bilmiyorum kdhdkdviksbdidb. Neyse ben kendimle barışık bir insan olmaya çalışıyorum. Kimse ve kimsenin ne düşündüğü umurunda olmayan ama fazla kafaya takan bir insanım nasıl oluyor bende bilmiyorum ama öyleyim işte ne yapayım... Her neyse bunu okuyacak bir insan var mı bilmiyorum ama eğer okuyan bir insan varsa not bırak da bileyim okunduğunu okunacağını sanmam ama sevgilerimle.....
#fullmoonserin#geceyesiyaholmayageldim#egeninincisi#izmiraksoy#ömeregezorlu#3391km#3391kilometre#zeyneponurundur#aybenimgecesenin#onurzorlu#zeynepakay#burakkoşan#mertsoydan#izmirinegesi
6 notes
·
View notes