#Polonya mutfağı
Explore tagged Tumblr posts
Text
Babka Çöreği Tarifi: Geleneksel Lezzet
Babka: Geleneksel Bir Lezzet Babka, kökeni Polonya ve Yahudi mutfaklarına dayanan, özellikle tatlı ve tuzlu versiyonlarıyla bilinen bir hamur işidir. Katmanlı yapısı ile dikkat çeken bu özel çörek, zengin dolgu malzemeleriyle lezzetini artırır. Tatlı babka genellikle çikolata, tarçın veya fındık gibi dolgularla hazırlanırken, tuzlu seçeneklerde peynir, zeytin ve çeşitli otlar kullanılır. Yumuşak…
#çikolatalı babka#babka#babka tarifi#geleneksel lezzet#hamur işi#kahvaltı tarifleri#Polonya mutfağı#tatlı çörek#tatlı tarifleri#Yahudi mutfağı
0 notes
Text
Polonya Gezi Rehberi
Polonya, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle dikkat çeken bir Avrupa ülkesidir. Bu makalede, Polonya'yı keşfetmek isteyen gezginler için başlıca yerler, lezzetler ve deneyimler hakkında bilgilendirme yapacağım. Polonya'nın başkenti Varşova, zengin bir tarih ve etkileyici mimariye sahip önemli bir destinasyondur. Şehrin merkezindeki Eski Şehir, UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alır ve yeniden inşa edilen tarihi yapılarıyla büyüleyici bir atmosfer sunar. Ayrıca Varşova Kraliyet Sarayı ve Chopin Müzesi gibi kültürel noktaları da ziyaret edebilirsiniz. Polonya'nın unutulmaz deneyimlerinden biri Auschwitz-Birkenau Toplama Kampı'nı ziyaret etmektir. İnsanlık tarihindeki en karanlık dönemlerden birini yansıtan bu alan, bir anma ve eğitim merkezi olarak kullanılmaktadır. Ziyaretçiler burada yaşanan dehşeti anlamak ve hatırlamak için sessiz bir şekilde dolaşabilirler. Krakow, Polonya'nın en popüler turistik şehirlerinden biridir. Tarihi meydanı ve Wawel Kalesi gibi görkemli yapılarıyla ünlüdür. Ayrıca Krakow'da bulunan tarihi Yahudi Mahallesi, zengin kültürel mirasıyla dikkat çeken bir bölgedir. Burada Remuh Sinagogu ve Oskar Schindler'in Fabrika Müzesi gibi önemli noktaları keşfedebilirsiniz.
Polonya Gezi Rehberi Polonya mutfağı, lezzetli ve doyurucu yemekleriyle tanınır. Pierogi adı verilen geleneksel dolmalar, farklı iç malzemelerle hazırlanır ve tadına mutlaka bakmanız gereken lezzetler arasındadır. Ayrıca Polonya'nın ünlü sosisi olan Kielbasa'yı deneyebilir ve tatlı severler için makowiec adlı haşhaşlı rulo pastayı tatma fırsatı bulabilirsiniz. Polonya, doğal güzellikleriyle de büyüleyici bir ülkedir. Białowieża Ormanı, Avrupa'nın en eski ormanlarından biridir ve nadir bulunan Avrupa bizonlarının yaşam alanıdır. Masuria Göl Bölgesi ise göller ve yeşil kırlarla çevrili muhteşem manzaralar sunar. Burada tekne gezintilerine katılabilir veya doğa yürüyüşleri yapabilirsiniz. Polonya, tarih, kültür, mutfak ve doğa ile zengin bir gezi deneyimi sunan bir ülkedir. Bu makalede belirtilen yerler ve deneyimler, Polonya'yı keşfetmek isteyen gezginler için önemli bir başlangıç noktası olabilir. Bu harika ülkeyi keşfederek unutulmaz anılar biriktirebilirsiniz.
Polonya'nın Görülmesi Gereken En Büyüleyici Şehirleri
Polonya, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle ünlü bir ülkedir. Bu büyüleyici ülkenin keşfedilmeyi bekleyen birçok şehri bulunmaktadır. Polonya'yı ziyaret edenler, tarihin derinliklerine dalabilecekleri ve eşsiz güzellikteki şehirleriyle karşılaşacakları bir deneyim yaşayabilirler. Krakow, Polonya'nın en ünlü şehirlerinden biridir. Orta Çağ'dan kalma tarihi binaları, muhteşem katedralleri ve etkileyici manzaralarıyla adeta bir masal şehri gibidir. Wawel Kalesi, Eski Şehir Meydanı ve Tuz Madeni bu şehirde mutlaka görülmesi gereken yerler arasındadır. Krakow'un atmosferi, sizi zamanda geriye götüren dar sokakları ve canlı kültürüyle sizi etkisi altına alacaktır. Varşova ise Polonya'nın başkenti olarak modern ve tarihi unsurları harmanlayan bir şehirdir. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yeniden inşa edilen bu şehirde, görkemli saraylar, müzeler ve sanat galerileri bulunmaktadır. Ünlü Kraliyet Yolu boyunca yürüyüş yaparak Stare Miasto (Eski Şehir) bölgesine ulaşabilir ve Rüya Sarayı'nın güzelliklerini keşfedebilirsiniz. Gdansk ise Polonya'nın Baltık Denizi'ne kıyısı olan bir şehridir ve tarihi açıdan büyük öneme sahiptir. Gotik tarzdaki muhteşem kiliseleri, renkli evleri ve eski limanıyla Gdansk, ziyaretçilerine benzersiz bir deneyim sunar. Uzun Sokak, Neptün Çeşmesi ve Ortaçağ dönemine ait tarihi yapılar, bu şehri cazip kılan unsurlardan sadece birkaçıdır. Bunların yanı sıra Wroclaw, Poznan, Zakopane gibi diğer Polonya şehirleri de büyüleyici atmosferleriyle dikkat çekmektedir. Wroclaw'da Ren Nehri üzerinde yer alan tarihi köprüler ve renkli pazar meydanları sizi cezbedecekken, Poznan'da Gotik tarzdaki mimariye hayran kalabilirsiniz. Zakopane ise Polonya'nın tatil cenneti olarak bilinir; dağların eteklerinde yer alması ile doğal güzelliklere sahiptir ve kayak merkezi olarak ünlüdür. Polonya'nın görülmesi gereken en büyüleyici şehirleri, bu güzel ülkenin zengin kültürünü ve tarihini keşfetmek isteyen herkese unutulmaz bir deneyim sunuyor. Her biri kendine özgü atmosferiyle Polonya şehirleri, ziyaretçilerini büyülüyor ve onları eşsiz bir yolculuğa çıkarıyor.
Tarihi Zenginliklerle Dolu Polonya: Gezilecek Müzeler ve Kaleler
Polonya, tarihi zenginlikleriyle ünlü bir Avrupa ülkesidir. Gezginler için müzeler ve kaleler açısından oldukça cazip bir destinasyondur. Bu makalede, Polonya'nın benzersiz kültürel mirasıyla öne çıkan bazı gezilecek müzeler ve kaleleri keşfedeceğiz. Krakow'daki Auschwitz Müzesi, Polonya'nın en önemli tarihî yerlerinden biridir. İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi toplama kampı olarak kullanılan Auschwitz-Birkenau, bugün müze haline getirilmiştir. Burada, Nazi zulmünün anısını yaşatmak ve insanlığa bu vahşeti hatırlatmak amacıyla düzenlenen etkileyici sergilere tanık olabilirsiniz. Ziyaretçiler, soyutlamayı, haksızlığı ve insanlıktan çıkmayı anlamak için bu kalıcı etki bırakan mekânı deneyimleyebilir. Varşova'da bulunan Polonya Tarih Müzesi, ülkenin tarihini ve kültürel gelişimini ayrıntılı bir şekilde sunan bir başka önemli noktadır. Binlerce nesne, belge ve sanat eseri aracılığıyla Polonya'nın geçmişi canlandırılır. Müze, ziyaretçilerine Polonya halkının mücadeleleri, zaferleri ve trajedileri hakkında geniş bir perspektif sunar.
Polonya Gezisi Polonya'nın en ünlü kalelerinden biri Wawel Kalesi'dir. Krakow'un merkezinde yer alan bu görkemli yapı, Polonya krallarının ve kraliçelerinin ikametgahı olarak hizmet vermiştir. Kale, gotik, rönesans ve barok tarzlarının etkileyici bir karışımını yansıtır. Ziyaretçiler, sarayları, kiliseleri ve müzeleriyle zenginleşmiş bu tarihi mekânda dolaşarak Polonya'nın eski ihtişamını hissedebilirler.
Polonya Gezisi Malbork Kalesi de Polonya'nın en etkileyici yapılarından biridir. Bu devasa tuğla yapısı, Orta Çağ'da Teuton Şövalyeleri tarafından inşa edilmiştir. Malbork Kalesi, ziyaretçilerine Ortaçağ Avrupa'sının atmosferini yaşatırken aynı zamanda müze ve sergi alanlarıyla da ilgi çekmektedir. Polonya'da bulunan diğer önemli müze ve kaleler arasında Czartoryski Müzesi, Jasna Gora Manastırı ve Wieliczka Tuz Madeni sayılabilir. Her biri kendi benzersiz hikayesini anlatan bu mekânlar, Polonya'nın tarihsel ve kültürel derinliklerini keşfetmek için mükemmel fırsatlar sunar. Polonya'daki müze ve kaleler, tarihi zenginlikleriyle hayranlık uyandıran yerlerdir. Bu mekânları ziyaret ederek, Polonya'nın geçmişine dokunabilir, kültürel mirasını deneyimleyebilir ve bu benzersiz destinasyonun sırlarını keşfedebilirsiniz.
Lezzet Yolculuğuna Çıkın: Polonya'nın En İyi Yemekleri ve Restoranları
Polonya, tarihi ve kültürüyle ünlü bir Avrupa ülkesidir. Ancak, bu ülke aynı zamanda zengin ve lezzetli mutfağıyla da dikkat çekmektedir. Eğer yemeklerinizi keşfetmek için yeni bir rota arıyorsanız, Polonya'nın enfes lezzetlerini tatmak için ideal bir yer olabilir.
Polonya Gezisi Polonya mutfağı, et ağırlıklı olup önemli bir yere sahip olan sosis ve et yemekleriyle ün kazanmıştır. Pierogi, Polonya'nın en tanınmış yiyeceklerinden biridir. Bu lezzetli hamur parçaları, çeşitli iç malzemelerle doldurulur ve ardından kaynar su veya kızgın yağda pişirilir. Mantıya benzeyen pierogi, patates, peynir, et veya meyve dolgusuyla sunulabilir. Her bir ısırıkta farklı tatlarla karşılaşmanın keyfine varacaksınız. Bunun yanı sıra, Bigos adı verilen "Polonya Ulusal Yemeği" de tadılması gereken bir başka lezzettir. Genellikle lahana, turşu, et ve baharatların bir kombinasyonundan oluşan Bigos, uzun saatler boyunca yavaş pişirilerek harika bir aroma ve lezzet elde eder. Tadına bakmak, gerçek bir Polonya deneyimi yaşamak anlamına gelir. Polonya'da yiyecek deneyimini tamamlamak için ülkenin en iyi restoranlarına da uğramalısınız. Varşova, Krakow ve Gdansk gibi büyük şehirlerdeki restoranlar, yerel ve uluslararası mutfağın en iyilerini sunmaktadır. Yüksek kaliteli malzemelerle hazırlanan yemekler, özenle dekore edilmiş restoran ortamlarında servis edilir. Misafirperverlikleri ve uzman şeflerinin ustalığıyla, bu restoranlar size unutulmaz bir yemek deneyimi sunacaktır. Polonya'nın lezzet yolculuğunda, zengin tarihi ve kültürel mirasının yanı sıra muhteşem yemeklerinin tadını çıkaracaksınız. Pierogi'nin içinde saklı lezzetler keşfedecek, Bigos'un aromasına kendinizi bırakacak ve en iyi restoranların sunumlarıyla şımartılacaksınız. Polonya'yı keşfederken damak tadınızı da şımartmayı unutmayın ve bu lezzet yolculuğuna çıkarak unutulmaz bir deneyime hazır olun.
Doğal Güzelliklere Sahip Gizli Cennet: Polonya'nın Saklı Köşeleri - Polonya Gezi Rehberi
Polonya, doğal güzellikleriyle büyüleyen birçok saklı köşeye ev sahipliği yapmaktadır. Bu ülke, benzersiz ve çeşitli manzaralarıyla ziyaretçilerine unutulmaz deneyimler sunuyor. Polonya'nın doğal güzelliklerini keşfederken, şaşkınlık ve patlama hissini yaşayacak, kendinizi bu büyülü yerlere ait hissedeceksiniz. Birinci olarak, Białowieża Ormanları adını duydunuz mu? Bu ormanlar, Avrupa'nın en büyük orman ekosistemlerinden biridir ve UNESCO Dünya Mirası listesindedir. Burada doğanın derinliklerine dalacak, bin yıllık ağaçların arasında kaybolacaksınız. Bu ormanda dolaşırken, sayısız endemik bitki ve hayvan türünü keşfedebilirsiniz. Polonya'nın doğal güzelliklerinin bir başka saklı hazinesi Tatra Dağlarıdır. Bu dağ sırası, nefes kesici manzaraları ve yemyeşil vadileriyle ünlüdür. Yürüyüş veya dağ bisikleti yaparken, bu muhteşem manzaraları kendiniz deneyimleyeceksiniz. Ayrıca, Tatra Dağları'nda kış sporlarına da katılabilir ve kayak veya snowboard yapabilirsiniz. Polonya'nın saklı köşelerinden bir diğeri, Masurian Göl Bölgesi'dir. Bu bölge, kristal berraklığındaki gölleri ve yoğun yeşillikleriyle büyüleyici bir doğal güzellik sunar. Burada yelkenli ile göl turları yapabilir, balık tutabilir veya sakin doğanın tadını çıkarabilirsiniz. Ayrıca, bu bölgede kamp yapabilir ve gece gökyüzündeki yıldızları seyredebilirsiniz. Son olarak, Slowinski Kumsalı, Polonya'nın gizli bir hazine olarak bilinir. Bu alan, muhteşem kum tepeleri ve Baltık Denizi'nin etkileyici manzarasıyla ünlüdür. Bu benzersiz yerde yürüyüş yapabilir veya bisiklete binebilir, kum tepelerinin üzerinde gezinebilirsiniz. Ayrıca burada kuş gözlemciliği yapabilir ve nadir kuş türlerini keşfedebilirsiniz. Polonya'nın doğal güzelliklerinin zenginliği sadece bu dört örnek ile sınırlı değildir. Ülkenin her köşesinde başka keşfedilecek birçok yer bulunmaktadır. Polonya'nın saklı köşelerini ziyaret ederek, doğanın büyüsünü yakından deneyimleyecek, unutulmaz anılar biriktireceksiniz. Daha fazla bilgi için sitemizi takip edin. Read the full article
0 notes
Text
Yılmaz Özdil
Karadeniz’den Karadeniz’e
Karadeniz…
130 metre boyunda, 16 metre genişliğinde yolcu gemisiydi.
1926 yılında Haliç'e çekildi, bembeyaz boyandı, kuğu gibi oldu.
Bizzat Mustafa Kemal'in projesiydi.
Yüzen fuar'dı.
Dünyada ilk'ti.
★
Henüz üç yaşında olan Türkiye Cumhuriyeti'nin vitriniydi.
“İhracat” vizyonuydu.
★
Tarım ürünlerimizden Hereke halılarımıza, Kütahya çinilerimizden Edirne sabunlarımıza, nakışlarımız çeşmibülbüllerimiz, tamamı Türk malı ürünlerimizden oluşan sergiydi. Camekanlar içinde Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nden seçilmiş antik eserler vardı.
★
(Türkiye'de üretilen ve ihraç edilmek üzere Karadeniz gemisinde sergilenen tarım ürünlerimiz, ayçiçeği, buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç, fasulye, nohut, pamuk, haşhaş, meyankökü, ıhlamur, hatmi, adaçayı, anason, çam sakızı, gülyağı, kekik yağı, salep, tütün, üzüm, incir, vişne, fındık, badem, ceviz, kestane, susam, zeytin, zeytinyağı, bamya, bakla, bezelye, börülce, limon, portakal, bal'dı… Bugün Türkiye fındık hariç bunların tamamını ithal ediyor! Fındığı da önce ihraç ediyoruz, sonra mamül olarak on katı fiyatla ithal ediyoruz!)
★
Son denetlemeyi bizzat Mustafa Kemal yaptı.
Mudanya'dan bindi, ürünlerimizi, salonları standları, güverteleri kamaraları mutfağı inceledi, personelle tek tek tanıştı.
Geminin hatıra defterine “şimdiden muvaffak olmuş bir iştir” yazdı.
Bandırma'ya kadar Karadeniz gemisiyle geldi, rıhtımdan uğurladı.
★
Barcelona-İspanya
Le Havre-Fransa
Londra-İngiltere
Amsterdam-Hollanda
Hamburg-Almanya
Stockholm-İsveç
Helsinki-Finlandiya
Leningrad-Rusya
Gdansk-Polonya
Kopenhag-Danimarka
Anvers-Belçika
Marsilya-Fransa
Cenova-İtalya
Napoli-İtalya
Sırasıyla bu limanlara uğradı.
Her limanda 2'şer 3'er gün kaldı, Londra ve Hamburg'ta 4'er gün kaldı.
86 gün sürdü.
★
180 yolcusu, 105 mürettebatı vardı.
Yolcuları, Türkiye'nin aydınlarıydı.
Vala Nurettin, Mahmut Baler, Kemalettin Kamu, Celal Reşit Arsever, ilk kadın milletvekillerimizden Mebrure Gönenç, ilk kadın gazetecilerimizden Bedia Celal, Amerikan koleji öğretmenleri Seniha Fuat, Hatice, Fehime hanımlar, ilk kadın heykeltıraşlarımızdan Nermin Faruki, ses sanatçılarımız, tiyatro sanatçılarımız… Uğranan limanlarda gemiye binen yabancı konukları ağırlama görevini üstleniyorlardı.
Karadeniz gemisinin personeli ve mihmandarlarımız, İngilizce, Fransızca, Almanca, Rusça, İspanyolca biliyorlardı.
★
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, İstiklal Marşı'nın bestecisi Zeki Üngör yönetiminde 47 sanatçısıyla Karadeniz gemisindeydi. Her yanaşılan limanda o ülkenin milli marşını çalıyorlardı, konserler veriyorlardı, gemide balolar düzenleniyordu.
★
Sergi salonları, Güzel Sanatlar Mektebi öğrencilerinin yaptığı heykel, resim ve biblolarla süslenmişti; İbrahim Çallı gibi ressamlarımızın tabloları asılıydı.
★
Karadeniz gemisinin kaptanı, Atlantik'i geçen ilk yolcu gemimiz Gülcemal'in efsane kaptanı Lütfü beydi.
Liman işletmeleri genel müdürü Raufi Manyasizade, sergilerin müdürüydü.
Yedi lisan bilen Samiha hanım, protokol müdürüydü.
Dekorasyonu mimar Naci bey tarafından yapılmıştı.
Bu kadroyu tek tek Mustafa Kemal seçmişti.
★
Karadeniz gemisine özel logo hazırlanmıştı.
Hermes'ti.
Mitolojide “tüccarların koruyucusu” kabul edilen “haberci tanrı” kabul edilen Hermes, Karadeniz gemisinin en önündeydi, elinde asa yerine Denizcilik İşletmelerimizin amblemini taşıyordu, arkasında Türk Bayrağı ve İstanbul silüeti vardı.
Bu logo, ürünlerimizin ambalajlarına, broşürlere, ticaret evraklarına, menülere işlenmişti, bu logoyla hatıra pulu bastırılmıştı.
★
(Günümüz dünyasında en prestijli moda markalarından biri olan Hermes, aslında Fransız işadamı Thierry Hermes'in soyadıdır. Hermes'in marka olması, tamamen bu soyadı tesadüfünden ibarettir, bu işadamının soyadı başka olsaydı, markanın adı da başka olacaktı.
Bizim Karadeniz gemisinin en önünde ise, mitoloji tanrısı Hermes heykeli vardı… Bugün bütün dünyanın “moda markası” olarak tanıdığı Hermes, aslında Türk markalarının ortak logosuydu!)
★
Her limanda İngilizce, Fransızca, Almanca, Rusça broşürler dağıtılıyordu; ürünlerimizin üstüne dört lisanda etiketler yapıştırılmıştı.
Yabancı tüccarların Türkiye'den ticaret bağlantısı kurabilmesi için, Karadeniz gemisindeki ürünlerimizden ithal edebilmeleri için, satış standları vardı. Türkiye İş Bankası şubesi bile vardı.
Sadece iki yıl önce kurulan Türkiye İş Bankası, sadece iki yılda Avrupa'nın en prestijli bankalarından biri haline gelmişti.
Ürünlerimiz filmlerle tanıtıldığı sinema salonu vardı.
Akşamları güvertede balolar tertipleniyordu, dans ediliyordu.
Uğranan şehirlerin ileri gelenleri yemekli gecelerde ağırlanıyordu.
★
250 binden fazla insan ziyaret etti.
Sırf Londra'da 35 bin kişi gezdi.
Barcelona'da 15 bin kişi gezdi.
İzdiham oluyordu, saatlerce kuyruk oluyordu.
Her binene Hacıbekir şekerlemeleri ikram ediliyordu.
İngiliz, Fransız ve Alman gazeteleri “Kemal Paşa'nın kısa saçlı kızları” manşetlerini atmıştı… Mürettebatın yarısından fazlası, kolejlerden seçilen, İngilizce ve Fransızca konuşan kızlarımızdı. Saçları açıktı, rengarenk elbiseler giymişlerdi, Avrupa kültürüne hakimdiler, “fesli insanların ülkesi” imajını bir anda yıkmışlardı.
Avrupa, hayretler içinde Türkiye'nin çağdaş yüzüyle tanışıyordu.
★
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestramız yanaşılan şehirlerin meydanlarında parklarında konserler veriyordu. Amsterdam'daki konserde adeta izdiham yaşanmıştı, on bin civarında insan izlemişti.
Karadeniz gemisini pürüzsüz İngilizce konuşan Bedia Celal'in rehberliğinde gezen Amsterdam belediye başkanı “böyle bir Türk kadınıyla karşılayacağımı düşünemezdim” diyordu.
★
Erkek mürettebatımız lacivert ceket, lacivert pantolon, tiril tiril bembeyaz gömlekler giyiyordu, zarif boyunbağları takıyorlardı.
Doğu'dan gelen bu vapurun “orient esintisi” getireceğini düşünenler fena halde yanılıyordu; güleryüzlü, modern Türklerle karşılaşmışlardı.
Mustafa Kemal zekasının yansımasıydı.
Cumhuriyet vizyonuydu.
★
E, şimdi bakıyoruz…
★
100 yıl önce “Karadeniz” gemisiyle bunları yapan Türkiye, 100 yıl sonra “Karadeniz”den gelecek ayçiçeği yağı gemilerinin yolunu gözlüyor!
★
Sayın hükümetimiz utanmadan açıklama yapıyor…
Asrın liderimiz Putin'den rica etmiş, Putin asrın liderimizi kırmamış, Rus limanlarından çıkışına izin verilmeyen ayçiçek yağı yüklü dört gemiye izin verilmiş, gemiler yola çıkmış, üç gün içinde geleceklermiş.
Sayın medyamız utanmadan “müjde” olarak duyuruyor.
Ayçiçek yağı gemilerine izin verilmesi, haber kanallarındaki yorumcular tarafından utanmadan “diplomatik başarı” olarak anlatılıyor.
★
Türkiye Cumhuriyeti'nin Karadeniz isimli ihracat/fuar gemisinden…
Karadeniz'den dört gözle beklediğimiz ithalat gemilerine…
★
Zırcahil atmosferinin Türkiye'yi sürüklediği hazin noktadır bu.
★
Putin hamdolsun ayçiçek yağımızı halletti, buğday yüklü gemilere de izin verirse, ekmek işini de hallederiz hayırlısıyla!
0 notes
Text
Avrupa'da Gezilecek En Hesaplı 10 Ülke
İlk bakışta Avrupa şehirleri turistik bir tatil için pahalı gibi görünseler de aslında hesaplı ve uygun bütçeli tatil yapmak için de Avrupa'da pek çok ülke bulunmakta. Şunu da unutmamak gerekiyor ki turistler tarafından yeni keşfedilen ülkeler her geçen gün pahalılaşıyor. Bu yüzden trendi iyi bir şekilde inceledikten sonra hangi Avrupa ülkesinde tatil yapılabileceği belirlenebilir. Bu yazıda sizlere Avrupa'da tatil yapıp gezilebilecek parasal anlamda en uygun ülkelerin listesini sunuyoruz. Bulgaristan Bulgaristan zengin tarihi, muhteşem mimarisi, dost canlısı insanları ve lezzetli mutfağı nedeniyle Doğu Avrupa'daki en ilginç yerlerden biri. Ülke temel olarak Farsça, Slav, Yunan ve Osmanlı etkileri olan kültürel bir erime kabı olduğundan, gezginler bir ülkede çok sayıda farklı kültürleri deneyimleme fırsatına sahipler. Bu ülke aynı zamanda Avrupa’yı gezmek isteyen öğrenciler için de son derece uygun bir ülke. Polonya Polonya, Fransa ve İspanya gibi Batı ülkelerine kıyasla daha düşük fiyatlar nedeniyle turistler için her zaman en iyi yerlerden biri olmuştur. Bununla birlikte, Polonya'da görülmesi gereken şaşırtıcı şeylerin sayısı oldukça fazla. Örneğin, Tatra Dağları, Wawel Şatosu, Lazienki Parkı, Krakow Kumaş Salonu, Slowinski Ulusal Parkı, Jasna Gora Manastırı ve birkaç diğer turistik yer var. Polonya'da yapılacak en iyi şeylerden bazılarının oldukça ucuz olması sizi şaşırtabilir. Ancak şu da unutulmamalı. Read the full article
#Avrupa'daUcuzTatiliçin10Ülke#GezilecekEnUcuz10Ülke#TürklerİçinUcuzAvrupaÜlkeleri2020#UcuzÜlkeTurları#UygunBütçeliTatil
0 notes
Photo
Polonya Mutfağı : Pierogi Tarifi HERKESE MERHABALAR BUGÜN SİZLERLE NEFİS BİR HAMUR İŞİ TARİFİ OLAN PİEROGİ TARİFİNİ PAYLAŞACAĞIZ... Sınırlarımızın ötesinde bizimkine benzer lezzetleri mutfaklarında pişiren belki de milyonlarca insan var. Bu tarifler o evlerin masalarına lezzet katıyor, oralarda da ev halkının en heyecanla beklediği yemeklerden, tatlılardan biri oluyor. Bunlardan biri de Polonya Ukrayna ya da Rusya dolaylarında sıkça tüketilen, farklı isimlerle anılmakla birlikte en çok pierogi adıyla anılan bir çeşit mantı. Bir rivayete göre ise Osmanlı döneminde mutfaklarımıza taşınmış. Ülkemizin birçok noktasında piruhi ismiyle tanınıyor… Ona sadece mantı diyerek geçmek pek yakışık almaz. İster tuzlu, ister tatlı şekillerde hazırlanabiliyor. Kızartılıyor, haşlanıyor ya da fırınlanarak afiyetle tüketiliyor. Farklı farklı soslarla servis ediliyor. Etlisinden patateslisine, meyvelisinden peynirlisine farklı farklı yapılan, az malzemeli, çok lezzetli bu tarifi mutfaklara taşımanın tam zamanı… Hazırsanız malzemelere göz atarak başlayalım… #instafollow #followme #instagood #instacool #follow #webstagram #instalike #food #yemek #kitchen #lezzet #delicious #gurme #instafood #turkey #yummy #foodporn #tasty #foodie #hungry #lezzetlisunumlar #yemektarifleri #instagram #eat #mutfak #diyet #gastronomi #chef #gourmet #gastronomia Makalenin devamı için sitemizi ziyaret ediniz... https://lezzettutkum.com/lezzet-tarifleri/pierogi-tarifi (Antalya, Turkey) https://www.instagram.com/p/BzkWB9Ineza/?igshid=rlau2ohayhol
#instafollow#followme#instagood#instacool#follow#webstagram#instalike#food#yemek#kitchen#lezzet#delicious#gurme#instafood#turkey#yummy#foodporn#tasty#foodie#hungry#lezzetlisunumlar#yemektarifleri#instagram#eat#mutfak#diyet#gastronomi#chef#gourmet#gastronomia
0 notes
Text
Gastronomi Turisti Normal Turiste Göre Daha Fazla Para Harcıyor http://ift.tt/2AVTQeO
Türkiye’nin Gastronomi Turizmi Raporu Açıklandı
GASTRONOMİ TURİSTİ NORMAL TURİSTE GÖRE DAHA FAZLA PARA HARCIYOR
Tarihi ve kültürel zenginlikleri, doğal coğrafi zenginliklerinin yanı sıra dünyanın en zengin mutfaklarından birine sahip olan Türkiye’ye gelen gastronomi turistleri, normal turistlere oranla daha çok döviz getiriyor. Gastronomi Turizmi Derneği ve Xsights Araştırma’nın 6 aylık çalışmasıyla ortaya çıkarılan “Gastronomi Turistlerine Yönelik Araştırma Sonuçları” düzenlenen basın toplantısı ile açıklandı. Gastronomi turistleri ile normal turistler arasındaki farklılıkları ortaya koyan araştırmaya göre, gastronomi turistleri ortalama 945 doların 259 dolarını yeme içmeye harcıyor. Normal turistlerin ise 837 doların 171 dolarını harcıyor. Öte yandan turistler en çok harcamayı en büyük turizm endüstrisine sahip ülke konumunda olan ABD’de yapıyor.
Tarihi ve kültürel zenginlikleri, doğal coğrafi zenginliklerinin yanı sıra dünyanın en zengin mutfaklarından birine sahip olan Türkiye’de gastronomi turistleri, normal turistlere oranla daha fazla para harcıyor. Türkiye’de bugüne kadar yapılan ilk ve en geniş kapsamlı araştırma olan “Gastronomi Turistlerine Yönelik Araştırma Sonuçları” gerçekleştirilen basın toplantısı ile açıklanan sonuçlara göre; gastronomi turistleri, normal turistlere göre yüzde 50 daha fazla para harcıyor. Gastronomi turistleri, listenin gerisinde yer alan Türkiye’de ortalama 7 gün kalırken, normal turistler ise 9 gün tatil yapıyor. Gastronomi turistleri ortalama 945 doların 259 dolarını yeme içmeye harcıyor. Normal turistlerin ise 837 doların 171 dolarını harcıyor. Ayrıca, turistler en çok harcamayı en büyük turizm endüstrisine sahip ülke konumunda olan ABD’de yapıyor.
Gastronomi alanına daha fazla yatırım yapılması gerektiğini vurgulayan Gastronomi Turizmi Derneği Başkanı Gürkan Boztepe, “Türk mutfağını daha fazla tanıtabilmek ve daha çok turist çekebilmeyi amaçlıyoruz.
Araştırmamızın temel nedeni Türkiye’de son zamanlarda daha çok ön plana çıkan gastronomi turizminin ülke ekonomisine katkısını ortaya koymak. Hedefimiz, araştırma sonucunda ortaya çıkan verilerin gastronomi turizminin gelişimine ve bu sektörün hızla büyümesine katkı sağlaması. Ankara’da yapılan son Turizm Şurası’nda gastronomi turizmini turizm çeşidi olarak kabul ettirmeyi başardık” dedi.
Artık Turistler Yeme İçme Amacıyla Geliyor
Boztepe, “Eskiden deniz, kum, güneş için gelen turistler, artık yeme içme amacıyla geliyor. Bu turizm çeşidinin mevcut durumunu görmek ve iyileştirebilmek için yeni politikalar üretmek istiyoruz.” diye konuştu.
Turizm Endüstrisinde Lider ABD
Turist başına harcanan paranın artırılması için gastronomi turizminin iyi bir alternatif olduğunu belirten Xsights Araştırma Kurucusu Çiğdem Penn, “Turistlerin en fazla harcama yaptığı ilk 5 ülke Amerika Birleşik Devletleri, Çin, İspanya, Fransa ve Birleşik Krallık geliyor. Araştırmamızın sonucunda, ABD, en büyük turizm endüstrisine sahip ülke konumunda olduğunu görüyoruz. ABD, 488 milyar dolar ile birinci sırada yer alırken onu sırasıyla Çin, Almanya, Japonya ve İngiltere takip ediyor. ABD’nin gastronomi turizmi istihdamında toplamda 77 milyon 510 bin 292 ile öne çıktığını görüyoruz. Türkiye’de ise, geçen yıla göre yüzde 14 artış oldu ancak yapabileceğimizin çok gerisindeyiz.
Türk Mutfağı Birçok Ülkenin Mutfağından Zengin
Türkiye’nin turizm konusunda gastronomi kültürü ile farklılaşabileceğinin altını çizen Penn,“Dünya Ekonomik Formunun Seyahat ve Turizm Endeksi araştırmasında dünya sıralamasında 44’üncü sırada yer alıyoruz. Puanlarımızın çoğunu çevre, emniyet, güvenlik gibi konulardan kaybettik. Rekabet endeksinde bizim önümüzde ilk beşte İspanya, Fransa, Almanya, Japonya ve İngiltere yer alırken bizden sonra Bulgaristan, Polonya, Katar, Şili, Macaristan geliyor. Burada bir şekilde farklılaşmak gerekiyor. Bu nedenle gastronominin önemli olduğunu düşünüyoruz. Pek çok ülkeden Türk mutfağımız zengin. Bunu kullanabilmek çok önemli” dedi.
Gastronomi Turisti Yeme İçmeye Daha Fazla Para Harcıyor
Gastronomi turistinin yeme içme konusunda daha fazla para harcadığını vurgulayan Penn, “Gastronomi turistleri Türkiye’de ortalama 7 gün kalırken normal turistler ise 9 gün tatil yapıyor. Gastronomi turistleri ortalama 945 doların 259 dolarını yeme içmeye harcıyor. Normal turistlerin ise 837 doların 171 dolarını harcıyor. Hedefi daha da yükseltmeliyiz. Bu yüzden gelen turistlerin harcamasını nasıl yükseltiriz diye araştırmalar yapıyoruz. Gastronomi turistlerine daha fazla imkan sunmalı ve çeşitliliğimizi arttırmalıyız” dedi.
“Gastronomi Turistlerinin Harcamalarını Artırmalıyız”
Türkiye’deki 5 ilde yüz yüze görüşme yaptıklarını söyleyen Penn, “Örneklem yapımızı Türkiye’ye gelen turist profilinden oluşturduk. Araştırma illerimizi ise Antalya, İstanbul, Muğla, Gaziantep ve İzmir olarak belirledik. Sonuçlarda turistlerin tarihsel ve kültürel zenginliklerimiz, mutfak kültürü, doğal coğrafi zenginlikler, denizler ve sahil olanakları, uygun fiyatlı tatil olanakları, eğlence olanakları için geldiklerini gördük. İl bazında bakıldığında gelen turistlerin yüzde 37’si Gaziantep’in bir gastronomi şehri olduğunun farkında. Bu nedenle gastronomi turizmi alanında çok çalışıp gastronomi turistinin harcamalarını arttırmalıyız.” diye konuştu.
from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri http://ift.tt/2j0cICj via IFTTT
0 notes
Text
Polonya Yemekleri
Polonya Yemekleri
Dünya üstünde her bölgenin kendine özgü bir yiyecek kültürü var ve bunların hepsi keşfedilmeyi bekliyor .Siz de dünya yemeklerine ilgi duyuyorsanız Polonya mutfağına göz atmanızı tavsiye ederiz. Polonya'da insanoğlu çoğu zaman karbonhidrat ağırlıklı besinler tüketiyor. Lahana,patates,tavuk eti ve domuz eti en oldukca kullanılan öğelerdendir.Polonya mutfağının genel olarak Alman ve Musevi mutfağının tesirinde kaldığını ve mantıya benzer tatlarıyla da bir nebze de olsa Türk mutfağı ile de benzerliği bulunduğunu söyleyebiliriz. Dünyanın birçok yerinde menülerde çorba mühim bir yer meblağ. Polonya mutfağında da bu durum değişmiyor. Polonya'nın en temel ve meşhur çorbaları şunlardır; ROSOL: Pırasa, kereviz, havuç ve moydanoz kökünün et suyunda kaynatılmasıyla yapılır ve üstüne erişte eklendikten sonra servis edilir. Vitamin oranın yüksek olduğu bu çorbanın pişirilmesinde et suyunun kullanılması bu kültürün et ile ne kadar aşina bulunduğunun mühim bir göstergesidir. BARSZCZ: Bir pancar türü olan bal pancarının temel bileşen olarak kullanıldığı bu çorba da rosol şeklinde yoğun sebze kullanımı göze çarpıyor. Havuç, maydanoz koku ve sarımsağın beraber kaynatılırken pancar ilave edilmesiyle yapılıyor ve limon ile servis ediliyor. Ana yiyeceklere geldiğimizde etin mühim bir yer tuttuğu bir kültür Polonya mutfağı. Çorbayla başlamış olan menüde en oldukca dikkat çeken nokta neredeyse her yemeğin yanında ek olarak patates püresi yada patates közlemesi bulunması. Polonya menülerinin eğer olmazsa olmazı ana yemekler şunlar ; PİEROGİ: Polonya mutfağının en meşhur lezzeti olan pierogi mantıyla olan benzerliğiyle dikkat çeker fakat bizim mutfağımızdaki benzerlerine bakılırsa boyutları daha büyüktür. Mantıların içinde en oldukca lahana, patates, mantar ve kıyma koyulması ile meydana getirilen yiyecek haslanmış yada kızartılmış olarak servis edilir. BİGOS : Bir tür yahni olan bigos bilhassa kış aylarında tercih ediliyor. Polonya yiyecek kültürünün mühim bir parçası olan yemekte çeşitli et türleri, lahana ve sosis kullanılıyor. Yemeklerin bir öteki vazgeçilmezi olan tatlıların Polonya mutfağındaki örnekleri şunlardır; MAKOWİEC : Polonya'da Noel zamanlarının vazgecilmesi olan bir kek türüdür. Badem, portakal kabuğu ve kuru üzüm ile yoğurulmuş ve aralarına haş haş serpilmiş katmanlardan oluşur . SERNİK : Süt ürünlerinin bol miktarda kullanıldığı bir yer olan Polonya'da bolca peynir içeren bir tatlı görmek şaşırtıcı olmasa gerek. Cheese cake ile benzerlik gosteren bu tatlı yoğun ve leziz peynir tadı ile seveceğiniz türden. Polonya mutfağı doğal ki bir tek bunlarla sınırı olan değil bunlar ve dahası denenmeyi bakliyor. Burada bigün Polonya'ya yolunuz düşerse tercih edebileciğiniz iki değişik menü bulunuyor şimdiden afiyetle yiyin.
OKUDUYSANIZ yada IZLEDIYSENIZ PAYLAŞIN LÜTFEN HERKES OKUSUN Read the full article
0 notes
Text
CSE: ISTANHAUSEN
Sivil toplum örgütlerinin kapasitesini güçlendirmeyi amaçlayan Sivil Toplum Değişim Programı (Civil Society Exchange Programme/CSE)’na kabul edildik!
Fotoğraf: Kerim Arslan (Civil Society Exchange)
Please scroll down for English.
8-12 Temmuz 2017 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleşen tanışma toplantısında, program kapsamında birlikte çalışacağımız Almanya’dan Kitev (Kultur im Turm e.V.) ile birlikte sivil toplum örgütü olarak yaşadığımız problemleri ve bunların çözümleri için oluşturabileceğimiz ortaklıklar üzerinde konuşarak birbirimizi yakından tanıma fırsatı bulduk. Kitev, Almanya’nın eski endüstri merkezi Ruhr bölgesindeki Oberhausen kentinde, merkez tren istasyonundaki bir kulede ikamet ediyor. Kulenin restorasyonundan, mobil bir mutfak ünitesinin inşasına, sosyal dışlanmışlık ve kriminalizasyon sebebiyle sıkıntılar yaşayan bir sosyal konut yapısının canlandırılmasından, göçmenlerin topluma entegrasyonuna birçok alanda çalışıyorlar. Toplumsal meselelere sanat ve mimarlık ara kesitinden yaklaşmaya çalışan Kitev’e program boyunca eşlik edecek olan bir diğer organizasyon da Alman toplumunda göçmen arka planı bulunan genç kadınları güçlendirme amacı taşıyan Netzwerk Immigra.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Sivil Toplum Çalışmaları Merkezi ve MitOst tarafından yürütülen ve Stiftung Mercator tarafından desteklenen program kapsamında Almanya dışında Çek Cumhuriyeti, Fransa, Gürcistan, Polonya ve Yunanistan’dan gelen Sivil Toplum Örgütleri, Türkiye’den birer STÖ ile eşleştiler. Bu beş gün boyunca, toplamda 6 ay sürecek programın ana hatları çizilmeye çalışıldı. Organizasyonlar çok farklı alanlarda çalışsalar da (yeşil enerji ve ekolojik sürdürülebilirlik, tarihi ve kültürel mirasın korunması, göçmen hakları ve eğitimi, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi vb.) finansal kaynak yaratımı, gönüllü organizasyonu ve iş bölümü gibi ortaklaşan problemler mevcuttu. Kitev ile birlikte ortak bir problem olarak “organizasyon yapısının kapalı olması/algılanması”nı belirledik. Yapacağımız ortak etkinlikler ve değişimlerle toplumun farklı kesimlerinden, farklı disiplinlerden insanların organizasyon yapısı içinde aktif olarak nasıl görev alabileceğini keşfetmeyi ve bu yönde bir model oluşturmayı umuyoruz. Birbirimizin deneyiminden ve ilişki ağlarından faydalanarak organizasyonlarımızın verimli ve sürdürülebilir olması için çalışacağız. İstanbul ve Oberhausen arasında kurulacak ortaklığın adını koyduk bile: Istanhausen.
Fotoğraf: Kerim Arslan (Civil Society Exchange)
Program kapsamında birbirimizi bir kaç defa ziyaret edeceğimiz Kitev’le ilk buluşmamızda Obehausen’da gerçekleşen işleri yerinde gözlemleyeceğiz ve geliştireceğimiz model üzerinde çalışacağız. Eylül’ün ilk haftasında Kitev’in The Royal Academy of Art (KABK) İç Mimarlık Master öğrencileri (INSIDE) ile birlikte Oberhausen’de yapacağı atölyeye ve akabinde Dortmund’da düzenlenecek olan Gazetecilik ve Yeni Medya Festivali kapsamında yemek pişirecekleri Mülteci Mutfağı pratiklerine eşlik edeceğiz.
CSE: ISTANHAUSEN
We are accepted into the Civil Society Exchange Program (CSE) !
The program aims to strengthen the capacity of civil society organizations in Turkey and Europe. In the introduction meeting, held on between 8-12 July 2017 in Istanbul, we had the opportunity to meet our partner organisation Kitev (Kultur im Turm e.V.) from Germany and we started to talk about the problems we both have as CSO’s and how to collaborate to create solutions.
Kitev resides in a water tower of the central train station in Oberhausen, Germany's old industrial center in the Ruhr district. They are working in many different areas: the restoration of a water tower, the construction of a mobile kitchen unit, the revitalisation of a social housing building that is suffering from social exclusion and criminalization, the social integration of immigrants through participatory design etc.. Another organization to accompany Kitev during the program, approaching social issues from the art and architecture cross section, is Netzwerk Immigra, which is working to help young female migrants gaining higher education in Germany.
The program, which is supported by Stiftung Mercator and organized by Istanbul Bilgi University Center for Civil Society Studies and MitOst, is hosting NGOs from Germany, Czech Republic, France, Georgia, Poland, Greece and Turkey. The Turkish NGOs have been coupled with their European partners and they tried to figure out the main structure of the six months long program during this five days in Istanbul. Although the organizations are working in different areas (green energy and ecological sustainability, protection of historical and cultural heritage, immigrant rights and education, empowerment of local governments, etc.) they had common problems such as financial resource creation, voluntary organization and division of labour. Together with Kitev, we determined our common problem as “the rigidity of the organisational structure”.
We hope to create a model in this direction by exploring how we can actively participate in the organizational structure with people from different disciplines, from different parts of the society through common events and exchanges. We will work to make our organizations productive and sustainable by making use of eachothers experiences and network of relationships. We have even named the partnership between Istanbul and Oberhausen: Istanhausen.
We will visit each other a few times during the program. In the first visit in Oberhausen, we will observe the projects of Kitev in the place and work on the model that we are going to develop. In the first week of September we will participate a workshop with the interior architecture master students (INSIDE) from The Royal Academy of Art in The Hague (KABK) and also experience Kitevs’ Refugee Kitchen practice as a part of the Journalism and New Media Festival which will be held in Dortmund.
#herkesicinmimarlik#kitev#netzwerkimmigra#civilsocietyexchange#mitost#istanbulbilgiüniversitesisiviltoplumçalışmalarımerkezi#stiftungmercador
0 notes