#Paralel Evren
Explore tagged Tumblr posts
jupiterliyazar · 2 years ago
Text
Dalgalara atlayınca paralel evrene geçiyormuşuz.
24 notes · View notes
geceleyinjupiter · 11 months ago
Text
Paralel evrenler sevgilim. Senin kararlarının milyonlarca olasılığı.
Biliyor musun, beni seçtiğin, beni gerçekten sevdiğin bir olasılık da var. İmkansız değildik sevgilim. Kendini kandırma. Yalanlar söylemene gerek yok. Biliyorum. Sen sadece beni istemedin.
Ama sorun yok. Senin beni seçtiğin bir paralel evrende biz çok mutluyuz şimdi. O evrende çok güzel bakıyorsun. Hissediyorum.
6 notes · View notes
yunusyesilcomtr · 2 years ago
Text
Shifting Nedir ve Shifting Nasıl Yapılır? Paralel Evren Seyahati
Shifting, gerçekliği değiştirerek paralel evrenler arasında seyahat edildiğini iddia eden metafizik olaylarından birisidir.
Shiftingin gerçekliği konusunda çeşitli tartışmalar olsa da hobi olarak ilgilenmek veya yalnızca bilgi edinmek için öğrenmek isteyebilirsiniz.
Shifting nedir, shifting nasıl yapılır, shifting script örnekleri ve shifting metotlarını öğrenmek için ayrıntılı rehberi okuyabilirsiniz.
2 notes · View notes
estellamila · 2 years ago
Text
Dudu dudu dilleri olan lıkır lıkır içmelik kişi, nerdesin kim bilir?
10 notes · View notes
belkidebirharfimben · 11 months ago
Text
Marvel neden ahirete değil de paralel evrenlere inanıyor?
Tumblr media
"Bir evren vardır. Çünkü onu gözlemleyecek bir tanrısal varlık da vardır. (...) Bir diğer deyişle: Ağaçlar avluda varolmayı (kimse bakmadığında da) sürdürür. Çünkü tanrının kendisi bir kuantum gözlemcisi olarak dalga fonksiyonunu yıkmak üzere her zaman oradadır."
Michio Kaku, Paralel Dünyalar'dan.
Bu sıralar Marvel'ın en çok telkinine çalıştığı mesele 'paralel evrenler.' Hemen hemen her filmlerinde, hatta sözde 'evrim'den dahi daha vurgulu şekilde, bu paralel evrenler mevzuu işleniyor. Peki bunu neden yapıyorlar? Bahanelerden komik olanı, kurmacalarının, akl u mantıkla açıklanamaz şekilde çeşitlenmesi. Yani her yeni Marvel yapımında, aynı serinin filmlerinde bile, o kadar birbirine uyumsuz şeyler yaşanıyor ki, bu garipliklerin içinden çıkabilmek ancak 'sonsuz sayıda paralel evren' itikadına sahip olmakla mümkün görünüyor. Böylece şaşkınlığa düşmüş seyirciye şöyle diyebiliyorlar: "O geçen sefer yaşananlar başka bir evrende yaşanmıştı. Şimdi anlattığımız ise bambaşka birisinde. O yüzden onunla bunu tartmaya, karşılaştırmaya, barıştırmaya çalışma. Bırak, sal kendini, sal aklını, sal mantığı. Tutarsızlıkları irdelemeden, düşünmeden, kaşımadan izle. Yoksa, mazaallah, delirebilirsin."
Daha ciddi olanıysa bir parça kuantum fiziğiyle ilgili. Nasıl? Michio Kaku'nun Paralel Dünyalar eserinden alıntılar yaparak kavramaya çalışalım. O bir yerde diyor ki:
"Einstein'ın denklemleri, zamanın başlangıcındaki herhangi bir mantıklı Omega değerinin bugün neredeyse sıfır olması gerektiğini ortaya koyar. Büyük Patlama'dan bu kadar milyar yıl sonra Omega'nın halen 1'e böylesine yakın olması ancak bir mucize sonucu olabilir. Buna kozmolojide 'ince ayar problemi' deniliyor. Tanrı ya da bir tür yaratıcı, Omega'yı, bugün neredeyse 0,1 olan değerine olağanüstü yakın bir şekilde 'seçmek' zorundaydı. Bu da Omega'nın bugün 0,1 ile 10 arasında olması için Büyük Patlama'dan bir saniye sonra 1,00000000000000 olması gerektiği anlamına gelir. Bir diğer deyişle, zamanın başlangıcında Omega'nın değeri, kavranması çok zor olsa da, yüz trilyonda bir içerisinde 1 rakamına denk gelecek şekilde 'seçilmeliydi.'"
Şu 'seçilme' işi avucunuzda dursun, sıkıca tutun, şimdi 'çoklu dünyalar kuramı'nın kimileri için nasıl bir kaçış yolu oluşturduğuna bakalım:
"Zaman paradoksunu çözmenin ikinci yolu da, zaman, sakince iki nehre ya da kola çatallanarak, iki ayrı evren oluşturursa mümkündür. Bir diğer deyişle, zamanda geriye gitseydiniz ve doğmanızdan önce ebeveynlerinizi öldürseydiniz, genetik olarak ebeveynlerinizle aynı olan ve sizin hiç doğmayacak olduğunuz alternatif bir evrendeki insanları öldürmüş olurdunuz. Ancak orijinal evreninizdeki ebeveynleriniz bundan etkilenmeyecektir. Bu ikinci hipoteze 'çoklu dünyalar kuramı' adı verilir ve bu olası tüm kuantum dünyalarının varolabildiği düşüncesidir. (...) Böylece bu paradoks belki de kuantum kuramındaki en derin soruna gider: Bir kedi aynı zamanda hem ölü hem de diri nasıl olabilir? Bu soruyu yanıtlamak için fizikçiler iki hiç olmayacak çözümü gözönünde bulundurmaya zorlanmıştır: Ya hepimizi tepeden izleyen bir kozmik bilinç (tanrı) ya da sonsuz sayıda kuantum evreni vardır."
Yani, ya oluşlardan en hikmetlisini seçen birisi olmalı, yahut da ihtimallerin tamamı istisnasız vücud bulmalı. Ancak ihtimallerin tamamı varolurken de kimse kimsenin kuyruğuna basmamalı. Evet. İşte, konuyla ilgili başka bir alıntı daha geliyor, ama bu sözler Michio Kaku'ya değil Andrei Linde'ye aittir:
"Bir insan olarak benim için gözlemcilerin yokluğunda evrenin burada olduğunu iddia edebilmek anlaşılır değildir. Evren ve biz biraradayız. Evrenin herhangi bir gözlemci olmadan varolduğunu söylediğin an, ben, bundan herhangi bir mantık çıkartamam. Bilinci görmezden gelen 'tutarlı herşeyin kuramını' hayal edemem. Kayıt cihazı gözlemcinin görevini yerine getiremez. Çünkü kayıt cihazında yazılı olanları kim okuyacak? Birşeyin olduğunu görmemiz ve birbirimize söylememiz için bir evrene, bir kayıt cihazına ve bizlere gereksinim vardır. Gözlemcinin yokluğunda evrenimiz ölüdür."
Michio Kaku'nun Andrei Linde'nin bu sözlerine parantez içi katkısı da ilginçtir:
"Fiziğe bilinci katmaktan hoşlanmayan kimi insanlar kameranın bir elektronun yapacağı gözlemi yapabileceğini iddia eder. Böylelikle dalga fonksiyonları bilinçli varlıklara başvurmadan da çökebilir. Ancak o zaman kameranın varolup olmadığını kim söyleyecek? İlk kamerayı 'gözlemlemesi' ve dalga fonksiyonunu güçten düşürmesi için bir başka kamera gerekecek. O halde, ilk kamerayı gözlemlemesi için ikinci bir kameraya, ikinci kamerayı gözlemlemesi için üçüncü bir kameraya ihtiyaç vardır. Derken bu böyle sonsuza kadar gidecektir. Demek ki dalga fonksiyonlarının nasıl çöktüğüne ilişkin soru kameralarla çözülemez. (...) Wheeler, Ay'a, bir gökadaya ya da bir atoma baktığımızda özlerinin içlerinde sakladıkları bilgide olduğunu iddia eder. Ancak bu bilgi evren kendisini gözlemlediğinde açığa çıkıp varolur. Evrenin tarihini temsil eden döngüsel bir diyagram çizer. Evren başlangıcında gözlemlendiği için varolma durumuna geçmiştir. Bu, evrenin 'verisi (bit)' gözlemlendiğinde 'varlığın (it)' meydana geldiği anlamına gelir. O buna 'katılımcı evren' adını verir. Tıpkı evrene uyum sağlayışımız gibi, evrenin de bize uyum sağladığı, varlığımızın evreni mümkün kıldığı düşüncesidir."
Bir tür 'Levlake levlak...' sırrından mı bahsediyoruz? Belki de. Fakat durmayalım. Nobel ödüllü fizikçi Steven Weinberg'in şu ifadeleri de manidardır:
"İnsanlar olarak evrenle özel bir ilişkiye sahip olduğumuza, insan yaşamının ilk üç dakikaya dayanan kazalar zincirinin aşağı yukarı 'gülünç' bir çıktısı olmadığına, aksine bir şekilde ta en başında dahil edilmiş olduğumuza inanmak neredeyse karşı konulmaz birşey."
Ancak elbette 'çoklu evren kuramına' sığınarak bu karşı konulmazlıktan kaçmaya çalışanlar da vardır: "Rees'e göre, antropik ilke, çoklu evren için en etkili savunmalardan birisidir. Tıpkı, Goldilocks bölgelerinin varlığının Dünya için Güneş Sistemi'nin dışındaki gezegenler anlamı taşıması gibi, evren için olan anlamı da paralel evrenlerdir. Rees 'Eğer koca bir yığın giysi varsa içlerinden uyan bir takım bulmaya şaşırmazsınız. Herbiri ayrı sayı dizileri tarafından yönetilen birçok evren varsa içlerinde yaşam için uygun olan özel sayı dizisine sahip bir tane de olacaktır. Biz işte ondayız...' yorumunda bulunur. Başka şekilde ifade etmek gerekirse, evrenimizin bu şekilde olmasının nedeni büyük tasarımdan değil, çoklu evrendeki birçok evrende bulunan ortalamalardan yasasından dolayıdır."
Mürşidim, 33. Söz'ünde, 30. Pencere'de diyor ki:
"Gelelim imkân bahsine. Mütekellimîn demişler ki: 'İmkân, mütesâviyü't-tarafeyndir. Yani, adem ve vücud, ikisi de müsavi olsa, bir tahsis edici, bir tercih edici, bir mucid lâzımdır. Çünkü, mümkinat birbirini icad edip teselsül edemez. Yahut o onu, o da onu icad edip devir suretinde dahi olamaz. Öyle ise bir Vâcibü'l-Vücud vardır ki bunları icad ediyor.' Devir ve teselsülü, on iki burhan, yani arşî ve süllemî gibi namlarla müsemmâ, meşhur on iki delil-i kat'î ile devri iptal etmişler ve teselsülü muhal göstermişler; silsile-i esbabı kesip Vâcibü'l-Vücudun vücudunu ispat etmişler. Biz de deriz ki: Esbab, teselsülün berâhiniyle âlemin nihayetinde kesilmesinden ise, herşeyde Hâlık-ı Külli Şeye has sikkeyi göstermek daha kat'î, daha kolaydır. (...) Herbir şey, vücudunda, sıfâtında, müddet-i bekâsında hadsiz imkânat, yani gayet çok yollar ve cihetler içinde mütereddit iken, görüyoruz ki, o hadsiz cihetler içinde vücutça muntazam bir yolu takip ediyor. Herbir sıfatı da, mahsus bir tarzda ona veriyor. Müddet-i bekâsında bütün değiştirdiği sıfat ve haller dahi böyle bir tahsisle veriliyor. Demek bir muhassısın iradesiyle, bir müreccihin tercihiyle, bir Mucid-i Hakîmin icadıyladır ki, hadsiz yollar içinde hikmetli bir yolda onu sevk eder; muntazam sıfâtı ve ahvâli ona giydiriyor. Sonra infiraddan çıkarıp, bir terkipli cisme cüz yapar; imkânat ziyadeleşir. Çünkü o cisimde binler tarzda bulunabilir. Halbuki, neticesiz o vaziyetler içinde, neticeli, mahsus bir vaziyet ona verilir ki, mühim neticeleri ve faideleri ve o cisimde vazifeleri gördürülüyor. Sonra, o cisim dahi diğer bir cisme cüz yaptırılıyor; imkânat daha ziyadeleşir. Çünkü binlerle tarzda bulunabilir. İşte, o binler tarz içinde birtek vaziyet veriliyor, o vaziyetle mühim vazifeler gördürülüyor, ve hâkezâ... Gittikçe daha ziyade kat'î bir Hakîm-i Müdebbirin vücub-u vücudunu gösteriyor, bir Âmir-i Alîmin emriyle sevk edildiğini bildiriyor. Cisim içinde cisim, birbiri içinde cüz olup giden bütün bu terkiplerde, nasıl bir nefer, takımında, bölüğünde, taburunda, alayında, fırkasında, ordusunda, mütedahil o heyetlerden herbirisine mahsus birer vazifesi, hikmetli birer nisbeti, intizamlı birer hizmeti bulunuyor..."
Anlaşılan o ki, kuantum fiziğiyle ateistçe ilgilenenler, kelam ulemasının 'imkan delili' dediği şeyin eşiğinde takılıyorlar. İhtimaller içerisinde en hikmetlisinin vücuda geldiğini söylemek, onları, 'seçici' yani 'el-Mürîd' olan Allah'ı kabule zorluyor. Dalga fonksiyonun kırılmasını başka şekilde açıklamak güç duruyor. Ancak şeytan inatlarının kulağından tutup onları dalalete sevkediyor: "Ya bütün ihtimaller birden varolduysa? Ya biz sadece birisinin içindeysek? Ya ihtimaller sayısınca paralel evrenler varsa?" Böylece seçici bir ilahın yükünden(!) kurtulmuş sayıyorlar kendilerini. Seçmeye gerek yok. Çünkü hepsi var. Peki gidip gören var mı? Yok. Deneyleyen var mı? Cık. Hangi eserine şahit olunuyor? Hiç. Fakat, ateiste vehmi kâfidir, kâfire hayali de yeter. Böylece bâtıl bir itikat sahibi oluyorlar evrene dair. Ve sinemayla yeni nesillerin de zihinlerine aşılamaya çalışıyorlar bu itikatlarını. Eh, öyle, ağaç yaşken eğilir.
Halbuki, ihtimallerin tamamının, belki sonsuz sayıdasının ayrı ayrı vücudları olduğunu varsaymaktansa, içinde yaşadığımız oluş şeklinin takdir ile yaratıldığını derketmek daha mantıklıdır. Ötekisi varsayımdan öteye gidemez. Ancak berikinin bizi davet ettiği mucizeler hergün şahit olduğumuz şeylerdir. Evrenin başından sonuna devam eden bir düzen vardır. Bu düzen rakamlara sığmayacak kazaların, zar atışların, tesadüflerin sonucu teşekkül edemez. Düzen düzensizlik üzerinde yükselemez. Düzeni vareden ancak düzenliliğin ne olduğunu bilendir. Kainatın tılsımı Ondan kaçınmakla değil Ona kaçmakla açılır. Yine Paralel Dünyalar'dan bir alıntıyla bitirelim yazıyı:
"Stephen Hawking'in eski öğrencisi, Alberta Üniversitesi'nden Don Page, 'Evet, kesinlikle ortada bir amaç olduğunu söyleyebilirim. Amaçların tümünün neler olduğunu bilmiyorum. Ancak içlerinden biri yoldaşlık etmesi için insanı yaratmasıydı. Daha büyük bir amaç, tanrının yaratımının, yine tanrıyı yüceltmesi olabilir..." demişti. Page, tanrının yapıtını, kuantum fiziğinin soyut kuralları arasında bile görür: 'Fizik yasaları bir anlamda tanrının kullanmayı seçtiği dilbilgisi ile karşılaştırılabilir gibi görünür.'"
Tamam, çok uzattık, toparlayalım: Marvel'dan izlerken dikkatli olmakta fayda var arkadaşım. Çünkü onlar sadece birer film değil. Aynı zamanda bâtılın inanmaya mecbur olduğu herzelerin telkincisi. Taşıyıcısı. Öğreticisi. Hazırlayıcısı. Hüda etkilerinde kalmaktan cümlemizi muhafaza eylesin. Âmin.
1 note · View note
ruhsalseyler · 11 months ago
Text
Boyut Kapıları
0 notes
yalnizligamahkumedilenadam · 4 months ago
Text
Evet sevgili okurlar burası yalnızlığa mahkum edilen adamın blogu ve bu bir intihar mektubu.
Evet sevgili okurlar burası yalnızlığa mahkum edilen adamın blogu ve bu bir veda mektubu. Çünkü artık yalnız değilim. Artık yalnızlığa mahkum değilim.
Öncelikle şunu söyleyeyim intihar falan etmiyorum. Telaş etmeyin boşa. Bugün kitap okurken bunu düşündüm. Bir gün bloguma veda edeceğim ama acaba bu veda nasıl olacak? Son yazım nasıl olacak acaba? İlk cümlesi yukardakilerden hangisi olacak acaba? Belki de bambaşka bir şey olacak. Bilemiyorum.
İlk ihtimali ele alalım. Hayatımı toplayamadığım, hayallerimin yok olduğu ve dolayısıyla yaşamama da gerek kalmayan o evrene bakalım. Acaba gerçekten öyle bir evren var mı? Hiç var olmadığım veya 21 yaşımı bile görmediğim paralel evrenler var mı acaba? Acaba en üzgün, en yalnız versiyonumu mu yaşıyorum? Ya bu versiyonumdan bile kötüleri varsa? Ne acı... Neyse biz şimdi bu kötü sonlu evrene göz gezdirelim. Zaten varlığım ile yokluğum arasında bir fark yok. Beni gören de yok. Unutulmam ne kadar sürer? Üç gün mü? Beş gün mü? Belki de bir hafta? Yok yok onu çok söyledim. Beni unutmaya üç gün yeterdi. Sonuçta kimin hayatında bir unutulmaz oldum ki? Kim bana beni ömrü boyunca hatırlayacak kadar değer verir ki? Değmem de buna zaten. Sadece yalnızlığa değil unutulmaya da mahkumum sanırım.
Gelelim öbür evrene. Hayallerimi başardığım evrene. Mutlu, huzurlu olduğum evrene. Bu karanlık simsiyah hayatıma birilerinin ışık olduğu, parlaklığı ile hayatımı aydınlattığı evrene. Böyle bir evren olur mu bilmiyorum. Belki de olur bilmiyorum. Belki de birileri de benim karanlığıma ışık olur bana ev olur belli mi olur? Acaba en mutlu olduğum versiyonum hangisi? Mevcutta olan olmadığı kesin. Acaba daha yakışıklı daha sevilen veya daha değerli olduğum versiyonlarım var mı? Acaba gerçekten değer gördüğüm bir çevremin olduğu, sevildiğim, birilerinin gözlerinden bile o değeri görebildiğim bir paralel evren var mı? Acaba yaralarımın sarıldığı, birilerinin ruhumu gördüğü, bana bakınca gözünün güldüğü, değerden gözünün titrediği paralel evrenler var mı? Pek olduğunu sanmıyorum öyle evrenlerin ama varsa da artık lütfen o evrenlerle kesişebilir miyim? Belli mi olur belki birileri karanlık gecelerimi aydınlatan ay gibi, yıldızlar gibi ışık olmuştur bana. Umudu kaybetmemek gerek.
Merhaba sevgili okurlar burası yalnızlığa mahkum edilen adamın blogu ve bu yazı parelel evrenler üzerinden bir hayat sorgulaması içeriyor. Asla intihara özendirmeyen bu yazıda sizlere son sözüm asla çabalamaktan ve yaşamaktan vaz geçmeyin. Her zaman başka bir yol vardır ve hayat her şeye rağmen yaşamaya değer.
Okuduğunuz için teşekkür ederim.
11 notes · View notes
gardyans · 2 years ago
Text
Yazmayı düşündüğüm bir kitabın konusu şu şekilde bakıp yorumlar mısınız
Bir adamın çocukluğundan beri sevdiği kadın var. Araları çok iyi olduğu hâlde kadına bir türlü aşkını söyleyemez. Ancak bir süre sonra kadın birden adamın düşmanı olur, ona her türlü kötülüğü yapar işini kaybetmesine neden olur. Yine de adam kadını sever. Birlikte yürürlerken kadına tam araba çarpacakken kadını iter ve kadın yerine adama araba çarpar bu şekilde. Adam ölür. Buraya kadar hikaye standart bir vetsiyonda fark etmişsindir fakat hikayenin asıl kısmı şimdi başlıyor. Adam ölünce onun ruhu paralel evrene gider ve paralel evrendd hayat bulur. Bu paralel evrendeki yaratıcı cennetten ayrılmıştır kendisini diğer canlılardan gizlemiştir. Melekler Tanrı'nın kaybolma nedenini insanların işlediği günahlara bağlar vd melekler dünyaya inerek insanlara saldırmaya başlar. Meleklere göre insanlar çok günah işleyip yaratıcıyı üzmüştür yaratıcı da bu yüzden gözden uzak bir yere gitmiştir. Melekler çok güçlü olduğu için insanlar onlardan kaçar ve yer altına saklanır. Yerin altında tüneller oluşturur insanlar bu tünelleri metro tünelleri, marmaray tüneli ve yer altı sığınaklarıyla birleştirir. İnsanlar burada meleklerden sakalnırken meleklerle savaşmal için bir yol bulurlar lanetli güçlerle şeytanlarla iş birliği yaparlar. Bu şekilde şeytanların yani lanetli güçlerin gücünü kazanırlar ama şeytani güçlerle iş birliği yapan insanlar ara sıra vücutlarının kontrolünü şeytana kaptırırlar yani bu anlaşma tehlikeli bir anlaşmadır. Bizim kahramanımız da bu bu dünyada yer altı sığınaklarına kaçan insanların yanına geçer ve o da onlar gibi meleklerle savaşanların ordusuna katılır. Ancak meleklerin arasında yakından tanıdığı birisi vardır geçmiş dünyasında sevdiği kadınla aynı bedene sahip bir kadın melektir ama adamı tanımaz. Oysa meleğin her şeyi adamın sevdiği kadınla aynıdır. Bu melek adamın sevdiği kadının paralel evrendeki versiyonudur.
101 notes · View notes
bungoustraydogs-tr · 6 months ago
Note
Bsd Beast tam olarak ne oluyor?
Bir paralel evren mi yoksa anime için önemli bir kısım mı?
Paralel bir evren. Animede aranan ve üzerine yazılan her şeyin gerçekleştiği kitabın bir ürünü olarak oluşmuş.
11 notes · View notes
cayindibindekipiskevit · 1 year ago
Text
Artik otobüste teyzler yer verio paralel evren 🤡
22 notes · View notes
sessiz1-yer · 8 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media
Kafamı dağıtacak bir gerilim filmi arıyordum paralel evrenler adlı bir film buldum. Konusuna çok dikkat etmeden açıp izledim, bazı sahnelerine kafam takıldı oyüzden filmi biraz araştırdım. Araştırmam sonucu aslında filmde birçok detay olduğunu öğrendim filmin neredeyse bütün sahnesi kafa karıştırıcı, araştırıken beynim yandı. Kafa dağıtmak için izlediğim film daha çok kafamı karıştırdı. Halbuki gerilim filmi diye açmıştım bilim kurgu çıktı. Orjinal adı coherence, güzel film. Filmde birden çok zaman var. Paralel evren kavramını çok iyi anlamadım. Birde filmde bir düşünce deneyinden bahsedilmiş: Schrödinger'in kedisi. 1935 yılında Kuantum Fiziği üzerine paradoksal yaklaşımı olan bir deneydir. İçinde bir kedi ve bir zehir olan kutunun içinde kedi ölü veya diri olabilir. Deneyin sonunda kutu açıldığında kedinin durumu önemli değildir. Önemli olan kutu kapalıyken gözlemleyemediğimiz durumun oluşturduğu paradokstur. Benim anlamadığım kısımlardan birisi de bu paradoks. Bir kedi veya herhangi bir şey nasıl oluyor da hem ölü hem diri olabiliyor, ölü ve diri olma olasılıkları eşit olabiliyor? Sanırım bunu anlamak için fizikte biliyor olmak gerekli.
7 notes · View notes
yabisiktirgit · 1 year ago
Text
Bugün yaslı bi teyzeye hastanede ekranda yazan numarayı sordum göremediğim için paralel evren
21 notes · View notes
yeniibirben · 2 days ago
Text
işaret dili kursuna gidiyorum az önce derste hoca bana sormuş duydum ne sorduğunu ama algılayıp cevap veremedim kal geldi o an hep de cevap veririm normalde. hoca ireme yine geldiler noldu kızım dedi, hocam paralel evrene geçtim
2 notes · View notes
estellamila · 2 years ago
Text
Canım şarap sonrası filozof konuşması çekti. Bilmiyorum çoğu kişide olan bir şey mi bu ama benim ve tanık olduğum bazı insanların değişik bir alkol modu var, bar filozofu modu msmkfekfke içiniz açılıyor kendinizi ve hayatı olduğu gibi görüyorsunuz. Sanki evrenin sırrı kulaklarınıza fısıldanmış gibi, bir anda kendinize fazlasıyla dürüst hale geliyorsunuz ama böyle toksik anksiyöz bir kırbaçla gelmiyor bu dürüstlük, daha çok şefkati koluna takıp geliyor. Kendinize, benliğinizin her yanına şefkatle gelen bir bakış, bazen can yanması hissiyle, bazen de tatlı bir gururla, bu hissin terapötik bir etkisi var bende. Ama alkol kendini hep böyle göstermiyor maalesef, içim karanlıkken beni halihazırda içinde bulunduğumdan daha da karanlık kuyulara atlamaya ikna ediyor.
Alkolün yer yer gelen bu tatlı etkisi bana psychedelic maddelerle yapılan terapiyi hatırlatıyor, biliyorum aynı şey değil tabii ki ama erişme şansım olsa kesinlikle denerdim, ağzımdan neler çıkar çok merak ediyorum ve etkisini görmek istiyorum.
13 notes · View notes
mesutbahtiyarolacak · 1 year ago
Text
Tumblr media
“Derler ki, insan âşık olduğunda, gündelik dünyanın yanında ilerleyen yeni bir paralel evrene girermiş. Başka hiç kimsenin giremeyeceği küçük bir evrenmiş bu; iki kişilik bir ülke, özel, fanus gibi korunaklı, hiç bitmeyen bir esprinin içinde yaşarmışçasına mutlu. Ama bence bu doğru değil. Bence gerçek evren, aşk bitince patlayarak saçılan tehlike; insanın dünyası yıkılıp tutunacak bir dalı kalmadığında ortaya çıkan gerçeklik…
Ben şimdi bu gerçekliğin tam ortasındayım. “
23 notes · View notes
ruhsalseyler · 11 months ago
Text
0 notes