#Nadezhda K. Krupskaya
Explore tagged Tumblr posts
ao3feed-drastoria · 3 months ago
Text
Hogwarts 1933
read it on AO3 at https://ift.tt/hB5DNT2 by Varangian9 Crossover between Harry Potter and early to mid 20th century history. Words: 285, Chapters: 1/1, Language: English Fandoms: Harry Potter - J. K. Rowling, Historical RPF, Political RPF - German 20th c., Political RPF - Russian 20th c., Political RPF - US 20th c., Political RPF - UK 20th-21st c. Rating: Not Rated Warnings: Creator Chose Not To Use Archive Warnings Categories: F/M Characters: Harry Potter, Draco Malfoy, Daphne Greengrass, Astoria Greengrass, Tom Riddle | Voldemort, Albus Dumbledore, Severus Snape, Theodore Nott, Hermione Granger, Ron Weasley, Franklin Delano Roosevelt, Winston Churchill (1874-1965), Eleanor Roosevelt, Harry Truman, Charles de Gaulle, Theodore "Teddy" Roosevelt Jr., Adolf Hitler, Joseph Goebbels, Hermann Göring, Heinrich Himmler, Eva Braun, Tracey Davis (Harry Potter), Wilhelm II von Preußen Deutscher Kaiser, Reinhard Heydrich, Vladimir Lenin, Joseph Stalin, Leon Trotsky, Lavrentiy Beria, Vyacheslav Molotov, Joachim von Ribbentrop, Herbert Hoover, Nikolay Alexandrovich Romanov | Nicholas II of Russia, Alix of Hesse | Alexandra Feodorovna, Arthur Neville Chamberlain, Nadezhda Krupskaya, Woodrow Wilson Relationships: Daphne Greengrass/Harry Potter, Astoria Greengrass/Draco Malfoy Additional Tags: Slytherin Harry Potter, 20th Century read it on AO3 at https://ift.tt/hB5DNT2
2 notes · View notes
twoflour · 1 year ago
Text
[ID:
Soviet leaders sat in old Tsarist offices, lush with the architecture of autocracy, but now crowded with the excitement of their socialist ambitions. Lenin would tell Nadezhda Krupskaya that he rarely had a moment of peace. Someone or the other would rush in with a decree to be considered or a crisis to be averted. In June 1920, two Japanese journalists - K. Fussa and M. Nakahira - arrived in Moscow after a long journey across the Asian region of the new Union of Soviet Socialist Republics. They were eager to see Lenin but were not confident that he would have time for them. After a brief wait in Moscow, they were allowed to interview him. Nakahira remembered the interview in his dispatch to the Japanese readers of Osaka Asahi. 'I interviewed Mr. Lenin at his office in the Kremlin, he wrote. 'Contrary to my expectation, the decoration of the room is very simple. Mr. Lenin's manner is very simple and kind as if he were greeting an old friend. In spite of the fact that he holds the highest position, there is not the slightest trace of condescension in his manner.
Lenin was interested in Japan, asking Nakahira a series of pointed questions about Japanese history and society: 'Is there a powerful landowning class in Japan? Does the Japanese farmer own land freely? Do the Japanese people live on food produced in their own country, or do they import much food from foreign countries?' Lenin asked Nakahira if Japanese parents beat their children as he had read in a book. "Tell me whether it is true or not. It is a very interesting subject,' he said. Nakahira told him that there might be exceptions, but on the whole 'parents do not beat their children in Japan. 'On hearing my answer, Nakahira wrote on June 6, 1920, 'he expressed satisfaction and said that the policy of the Soviet Government is to abolish this condition. The Soviets had banned corporal punishment in 1917. On October 31, 1924, the USSR's penal legislation would further lay down that punishment of children, in particular, should not be for the purpose of 'the infliction of physical suffering, humiliation or indignity.
End ID]
Tumblr media Tumblr media
admittedly a lot to neccessarily read in here
609 notes · View notes
socialjusticequotations · 3 years ago
Quote
It is not only the youth that is studying today; everyone for whom the cause of Marx, Engels and Lenin is dear is studying.
Nadezhda K. Krupskaya
4 notes · View notes
gifsdefisica · 3 years ago
Photo
Tumblr media
"A burguesia, que não se preocupa com cuidados sobre como alimentar e criar os filhos, pois pode disponibilizar ela mesma às suas crianças quartos claros, pode oferecer conforto de toda espécie, contratar para seus filhos quaisquer mães, babás, governantas, educadoras, professoras - pode se indignar com a proposta da educação pública das crianças. Mas a mulher operária não pode deixar de valorizar os benefícios da educação pública. Os seus sentimentos maternos a fazem desejar a educação pública, o regime socialista e a vitória da causa operária!" KRUPSKAYA, N. K. A construção da pedagogia socialista. 1° ed. São Paulo: Expressão Popular, 2017, p. 30. Arte: "Nadezhda Krupskaya" (arte soviética, 1960) #materialismo #dialetica #materialismodialetico #krupskaya #mulheressovieticas #socialismo #uniãosoviética #educaçãosocialista #educaçãosoviética https://www.instagram.com/p/Cac8RvBvfmr/?utm_medium=tumblr
5 notes · View notes
devrimcikadinlar · 6 years ago
Text
Kapitalizmin baş belası bir kadın: Nadya Krupskaya
Leningrad’da Rusya’nın en eski çikolata fabrikalarından biri: Krupskaya Şekerlemeleri. Bize çikolata kadar tatlı gelen, ama yaşamı boyunca kapitalizmin başına bela olan Nadya Krupskaya’dan alır adını. Bizim ısrarla Leningrad dediğimiz, fakat hafızalarımızı silmek adına, ismi 1991’de Saint Petersburg olarak değiştirilen şehirde Rusya’nın en eski çikolata fabrikalarından biri durur hâlâ: Krupskaya Şekerlemeleri. Bize çikolata kadar tatlı gelen, fakat yaşamı boyunca kapitalizmin başına püsküllü bela olan devrimci bir kadından alır adını: Nadejda Konstantinovna (Nadya) Krupskaya. Nadya’nın babası soylu bir askerdir. Polonya’daki görevi sırasında Nadya’nın annesiyle tanışır ve evlenirler. “Rusluğa aykırı aktivitelere” katıldığı, yani devrimcilerle haşır neşir olduğu iddiasıyla ordudan atılan Krupski Konstantin Ignateviç, fabrikalarda işçilik yapmak da dahil bulduğu her işte çalışır ailesini geçindirmek için. Küçük Nadya’nın “ayak takımıyla” münasebeti bu zamanlarda başlar. Bir süre sonra babası orduya tekrar çağrılsa da yaşamı bu görevi yerine getirmeye elvermez. Topraksız soylu bir aileden gelen Elizaveta Vasilyevna Tistrova kızı Nadya’yı yaşatabilmek için evlenmeden önceki mesleğine, mürebbiyeliğe geri döner. Bu arada Nadya’da Petersburg’daki bir lisede, bazıları devrimci olan hocalardan eğitim görmektedir. Babası öldükten sonra annesiyle birlikte genç yaşta öğretmenlik yapmaya başlar. Ve sonu SSCB’de Eğitim Bakanlığı’na varan eğitim çalışmaları bu yıllarda başlar. Tolstoy’un eğitim üzerine teorilerinden oldukça etkilenmektedir. ÖĞRETMENLİKTEN SÜRGÜNE
İlk gençliğine kadar işçi sınıfıyla tanışmış, devrimci fikirlere aşina olmuş, eğitimli ve eğitimci bir aileden gelen Nadya’nın toplumsal sorunlara ilgi duyması beklenmedik bir sonuç değildir elbette. Gençliğinde çoğu gizli saklı yapılan tartışma gruplarına katılır. Çoğu arkadaşı, özellikle de erkekler onu sessiz sakin ve mesafeli genç bir kadın olarak tanır. Marksizmle tanıştığı bu tartışma gruplarından birinde oldukça zeki ve ateşli bir şekilde Marksizmi savunan bir genç dikkatini çeker Nadya’nın. Konuşmalarından çok etkilenmiştir Vladimir İlyiç Ulyanov’un. Çok geçmeden bu küçük devrimci yer altı grupları deşifre olur ve 1896’da Nadya ve Vladimir tutuklanır. Daha sonra Sibirya’ya sürülen Vladimir, mektuplarından birinde Nadya’ya kendisinin nişanlısı olduğunu söylemesini ve Sibirya’ya transferini talep etmesini önerir. Bu talep kabul edilecektir fakat tek bir şartla: Sibirya’ya varır varmaz evlenmelidirler. Evlenirler. Birkaç yıl içinde Lenin olarak tanınacak olan kocasıyla ömür boyu hayat ve yol arkadaşlığı böyle başlar Nadya’nın. 1903 yılında Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin Bolşevik kanadına katılan Nadya özverili çalışmaları sonucunda iki yıl sonra Merkez Komite sekreteri olur, devrim mücadelesinde kendine düşen rolü oynamak için Rusya’ya döner. Fakat 1905’te beklenen devrim gerçekleşmeyince Fransa’ya kaçar ve en iyi bildiği mesleği yapmaya başlar. Birkaç yıl öğretmenlik yaptıktan sonra tekrar Rusya’ya döner ve eğitimciliğe burada devam eder. Ama kapitalizmin baş belası olarak… FABRİKADA DEVRİM SINIFLARI
Büyük Ekim Devrimi’nden önce beş yıl boyunca bir fabrika patronunun isteği üzerine işçilere okuma-yazma ve aritmetik dersleri verir Nadya. Kapitalistin bilmediği bir şey vardır: Nadya başarılı bir eğitimci olduğu kadar sıkı bir devrimcidir de. Aslında bu iki kimlik onun için ayrılmaz bir bütün oluşturmuş ve karakteri haline gelmiştir. Diğer eğitimci arkadaşlarıyla birlikte verdiği bu dersler çok geçmeden “devrim sınıfları”na dönüşür ve 30 bin işçinin çalıştığı fabrika, ücretlerin iyileştirilmesi talebiyle büyük bir greve gider. Çıbanbaşı Nadya işten çıkarılsa da umrunda değildir, çünkü istediğini elde etmiştir. Devrim öncesi sadece elit bir kesimin kullanabildiği kütüphanelere de el atar. Kütüphaneciliğin gelişmesine önemli katkıları olan Nadya, emekçi sınıflar için yeraltı kütüphanelerinin kurulmasına öncülük eder, konferanslar toplar. Kütüphanecilik seminerlerinin hazırlanması gerektiğini savunur ve Rusya’da kütüphanecilik eğitiminin başlamasına öncülük eder. DEVRİM ÜLKESİNDE EĞİTİMİN İNŞACISI
Büyük Ekim Devrimi’nin inşasında Eğitim Bakanlığı için Nadya gibi yeterlilikte çok az sayıda insan vardır ve Nadya, devrimin kendisine biçtiği görevi layıkıyla yerine getirir. Devrime olan katkıları onu 1924’te Komünist Parti’nin üyesi, 1927’de Denetleme Komisyonu ve 1931’de Yüksek Sovyet üyesi yapar. Nadya’yı Komsomol’un ve Genç Öncüler hareketinin örgütlenmesinin baş aktörü olan bir örgütçü, zihnini Marksizm-Leninizmin geliştirilmesine adamış bir ideolog olarak, kapitalist sömürünün geçmiş toplumsal süreçlerden devraldığı ataerkil baskıya karşı en önde saf tutan bir kadın olarak görürüz Sovyet tarihinde. 1971 yılının 18 Ağustos’unda ünlü Rus gökbilimci Tamara Mikhailovna Smirnova bir asteroit keşfeder ve Nadya’nın adını göklere taşır, 2071 Nadezhda. Nadya Krupskaya, devrim ve sosyalizm mücadelesinde kadınların isimlerini yerden göğe kadar yazdırdıklarının en önemli kanıtıdır. “Kadınsız devrim olmaz, devrimsiz kadın kurtulmaz” sloganının yaşamış bir örneğidir. 100. yıl dönümünde Büyük Ekim Devrimi’ni inşa eden kadınlara bin selam olsun! BAZI YASALAR...
1919’da okuma oranının henüz çok düşük olduğu Sovyet topraklarında Rusya Komünist Partisi’nin VII. Kongresi’nde alınan eğitimle ilgili kararlardan bazıları - Parasız ve zorunlu, genel ve politeknik (teoride ve pratikte üretimin merkez dallarını tanıtacak) eğitimin her iki cinsiyetten 17 yaşına kadar olan çocuklar için uygulanması - Okul öncesi kurumların yaratılması - Anadilde eğitim ve iki cinsiyetten çocukları kapsayan ortak ders; iş çalışma okulunun tamamen laik olması; yani tüm dinsel etkilerden arındırılmış, üretken toplumsal işle dersin yakın bağlantılarının gerçekleştirilmesi - Tüm öğrencilere yiyecek, giyecek, ayakkabı ve ders araç gereçlerinin devlet tarafından verilmesi - İsteyen herkese eşit, bilimsel yüksek öğrenim hakkı ve maddi destek - Sanat eğitimi ve sanat eserlerinin herkes için ulaşılabilir olması... SINIF OKULU
“İster monarşi, ister cumhuriyet olsun, burjuva devletlerde okul, geniş halk kitlelerinin ruhsal ve düşünsel baskı altına alınmaları ve ezilmelerinin bir aracıdır” diyor Krupskaya. Bunu tüm burjuva pedagoglar da açıkça söylüyor zaten. Eğitimciler ve eğitim dersleri almış olanların nefret ettikleri bir kelime geçer eğitimin tanımında; “Eğitim, kişiye ‘istendik��� davranışların kendi yaşantıları yoluyla kazandırılması sürecidir.” Bu kelime, gizli bir silah aslında. Kimin istediği davranışlar, nasıl yaşantılarla öğretilecek? Bu süreçten geçen öğrenciler, nasıl kişiler olacak? Bu soruların altını çizin, önemli. Her şey bir kenara, sadece eğitim politikalarını inceleyerek, bir toplumun nasıl bir toplum olduğunu söyleyebiliriz herhalde. Burada Lenin’in şu sözlerini hatırlamak gerek: “Kimileri bizi, okulu sınıf okuluna çevirmekle suçlamaktadır. Ama okul ilk ortaya çıkışından itibaren zaten böyle, bir sınıf okulu olmuştur. (...) Eski tarz okulda çocuğa kaçınılmaz ulusal önyargılar aşılanmakta; başka halklara ve diğer uluslardan isçilere karşı düşmanlık kışkırtılmakta, genç düşünceler aptalca önyargılarla karartılmaktadır. Burjuva devletlerdeki okullar burjuvazi yararına yalan ve iftiralarla doldurulmuştur.” SOSYALİST BİR DEVLET OLMAYINCA...
Krupskaya’nın “Lenin ve Halk Eğitimi” adlı kitabını yayınlayan Evrensel Basım Yayın, kitabın sunusunda şöyle diyor: “Günümüzde eğitim alanında var olan tüm demokratik ve akademik haklar, dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun işçi ve emekçilerin gençlik kitle ve yığınlarının sermayeye karşı çetin mücadeleler sonucu kazanılmış ve sosyalist sistemin kapitalist sistem karşısında üstün olmasının ve baskın çıkmasının sonucu verilen haklardır. Günümüzde bu hakların ortadan kaldırılması ve yok edilmesi yönünde atılan her adım, kapitalistin karşısında işçi sınıfı tarafından yönetilen bir sosyalist devletin olmamasından kaynaklanmaktadır.” Yazı: Fulya ALİKOÇ - Müslime KARABATAK 30 Ekim 2017
10 notes · View notes
carmenvicinanza · 4 years ago
Text
Anna Lorenzetto
https://www.unadonnalgiorno.it/anna-lorenzetto/
Tumblr media
Anna Lorenzetto, pedagogista italiana, è stata la pioniera dell’alfabetizzazione delle persone adulte nel dopoguerra.
Nata col nome di Anna Maria a Roma il 18 aprile 1914, si è laureata in Lettere nel 1940 e in Filosofia nel 1943.
Antifascista, durante la Seconda Guerra Mondiale, fece domanda per entrare nel Corpo di Assistenza Femminile aderente al Corpo Italiano di Liberazione.
Ha collaborato con Il Ponte, rivista di economia, politica e cultura fondata da Piero Calamandrei, esponente del Partito d’Azione – nel quale era confluito il gruppo di Giustizia e Libertà – e membro dell’Assemblea Costituente.
Sin dalla sua costituzione, nel 1945, Anna Lorenzetto ha fatto parte del Comitato direttivo dell’UDI – Unione Donne Italiane. È stata tra le 13 delegate al I Congresso Internazionale delle donne a Parigi, a seguito del quale venne fondata la Federazione Democratica Internazionale Femminile.
Il rapporto con l’UDI non fu semplice e presto se ne distaccò fondando, insieme a un piccolo gruppo di insegnanti e assistenti sociali, l’Unione Nazionale per la Lotta contro L’Analfabetismo, di cui assunse  la presidenza dal 1964 al 1971 e poi dal 1974 al 1981. Negli anni mancanti, ha diretto a Parigi, per l’UNESCO la Divisione Alfabetizzazione e la Divisione Educazione degli Adulti.
Come presidente del Comitato Promotore dell’UNLA, ha intrapreso un’importante opera di alfabetizzazione del sud Italia, che avrà una grande incidenza nella vita civile del Paese.
Nel 1947 ha condotto una approfondita ricerca sulla situazione socio-economico-culturale in 99 comuni della Calabria e della Basilicata, poi allargata alle altre regioni del sud, che ha portato a costituire il Movimento popolare dei Comitati Comunali per la lotta contro l’analfabetismo e, successivamente, i primi Centri di Cultura Popolare, che ebbero una diffusione capillare e che hanno precorso il processo di empowerment per migliaia di donne e di uomini del meridione. I centri vennero studiati e elogiati in tutta Europa.
Nella situazione in cui si trovava l’Italia del dopoguerra fu una epopea di massa, i contadini e le donne fecero la fila per iscriversi ai corsi serali tenuti da insegnanti dell’UNLA. Nel 1952 il Governo riconobbe l’associazione, istituzionalizzandola.
I Centri non ebbero come unica missione la lotta contro l’analfabetismo strumentale, ovvero l’incapacità di leggere e di scrivere, ma si allargavano all’analfabetismo morale o civile. Le strutture erano sinonimo di formazione, partecipazione, libertà, attivismo, democrazia, responsabilità, per contribuire a sanare l’inabilità degli individui, non ancora cittadini consapevoli, a rapportarsi alla vita sociale e politica del Paese.
Su questa enorme opera sociale furono tratti due documentari Cristo non si è fermato a Eboli e Non basta soltanto l’alfabeto, entrambi premiati alla Mostra del Cinema di Venezia.
Nel 1951 aveva iniziato anche un progetto in Calabria con Maria Montessori, di cui era stata allieva per breve tempo, ma la collaborazione si interruppe a causa della morte della famosa studiosa.
Per questa sua incessante attività a favore della diffusione della democrazia e della conoscenza attraverso l’UNLA, Anna Lorenzetto, nel 1958 venne insignita del Premio Feltrinelli.
Nel 1964 venne inviata a Cuba per valutare i risultati della campagna di alfabetizzazione condotta dai castristi. Il documento prodotto – dal quale si evinceva il successo dell’iniziativa cubana, cosa che avrebbe potuto suscitare imbarazzo in tempi di Guerra Fredda – non fu reso accessibile al pubblico.
Nel 1965 ha fatto parte della delegazione italiana che ha partecipato al Congresso Mondiale dei Ministri dell’Educazione a Teheran. Il riscontro ottenuto dalla sua relazione La nuova educazione degli adulti che sorge dall’alfabetizzazione (tradotta in numerose lingue, tra cui l’arabo e il vietnamita), ufficialmente definita la tesi italiana, indusse l’Unesco a modificare il documento di base della Conferenza inserendo un capitolo intitolato La participation de l’analphabète.
Oltre ad aver redatto numerosi e importanti saggi, di cui l’ultimo Dal profondo Sud. Storia di un’idea, del 1994, ha diretto, dal 1964 al 1971, la rivista Realtà e problemi dell’educazione degli adulti.
Nel 1968 divenne professoressa ordinaria di Educazione degli Adulti alla Sapienza di Roma, prima cattedra di educazione degli adulti in un ateneo italiano.
Nel 1970 venne insignita dall’UNESCO del premio Nadezhda K. Krupskaya e nel 1977 della Medaglia d’oro dei benemeriti della scuola, della cultura e dell’arte.
Conclusa la sua attività universitaria, ha trascorso il resto della sua vita a Porto Ercole in provincia di Grosseto, dove è morta il 25 maggio del 2001.
0 notes
noticiaspuntodevista · 8 years ago
Text
EFEMÉRIDES FEMINISTAS  /  NADIA KRUPSKAYA
Lunes 27 de febrero del 2017.  Nadezhda Konstantínovna Krúpskaya, más conocida como Nadia Krúpskaya, fue una escritora, pedagoga y feminista; reconocida figura del Partido Comunista de la Unión Soviética y una de las principales responsables de la creación del sistema educativo soviético y pionera del desarrollo de las bibliotecas rusas. Su esposo fue el revolucionario bolchevique Vladímir Ilich Uliánov, Lenin.
Nació en San Petersburgo en el seno de una familia noble pero empobrecida, de pensamientos liberales; su madre era institutriz y su padre un oficial del Ejército que fue llevado a juicio y expulsado de la administración pública por ideas radicales contra la aristocracia.
Su padre, Konstantin Ignatievich Krupski, murió de tuberculosis en 1883, dejando a la familia en una situación de gran precariedad. No obstante, Nadia terminó sus estudios en un buen colegio y se formó como profesora. A los once años conoció a una joven maestra con inclinaciones revolucionarias y marxistas, la cual se convirtió en su modelo a seguir.
En 1889 ingresó en los cursos de Bestuzhev, los primeros que permitían a las mujeres rusas obtener formación de grado universitario y estudió física, matemática e historia. No obstante, se retiró e ingresó en los círculos revolucionarios de intelectuales que estaban resurgiendo en la capital tras la represión policial de la década anterior. En 1891 acogió las ideas del marxismo e ingresó al Grupo para la Lucha por la Emancipación de la Clase Obrera, en el cual conoció a Lenin en 1894.
En 1896 fue capturada junto a otros miembros de su partido y condenada por incitación, y en el juicio aceptó cumplir su condena de exilio junto a Lenin en Siberia, por lo que tuvo que casarse con él de forma apresurada ya que era una imposición de las autoridades rusas. Así pues, en abril de 1898 partió a Siberia como esposa de Lenin.
Tiempo después fue liberada por problemas de salud pero continuó el exilio en Europa occidental y se convirtió en secretaria de la publicación socialista Iskra y luego en la del comité central del Partido Obrero Socialdemócrata de Rusia. Además, escribió varias obras sobre educación y la emancipación de las mujeres; también tradujo algunos escritos del alemán, francés y polaco al ruso.
Fue admiradora de la modernización de la escuela y de los modelos progresistas alemanes y estadounidenses, criticaba el formalismo, la rutina y las enseñanzas excesivamente teóricas y abogaba por la educación mixta y el control local de los colegios. En 1915 escribió su obra más larga, en la que expuso los puntos principales de su concepto de educación socialista: Educación pública y democracia.
Tras la Revolución de Octubre obtuvo importantes cargos en el Ministerio de Educación, en el cual se desempeñó como Vicecomisaria entre y como miembro del comité central del partido entre 1919 y 1939. Convencida de la necesidad de estudiar la actividad de Lenin para continuar su obra, dedicó grandes esfuerzos a publicar diversas obras sobre él como Pravda; Bolshevik, y Recuerdos de Lenin.
Nadia Krúpskaya murió el 27 de febrero de 1939. Su cadáver se expuso en la Sala de Columnas del Palacio de los Sindicatos y según fuentes históricas, cerca de 500 mil personas acudieron a las honras fúnebres.
ObrasEl Testamento de Lenin en el Campo de la Educación (1924).           Acerca de la Escuela de la Juventud Campesina (1926).                           Trabajo entre las mujeres (1926)                                                                         La Educación Comunista (1927)                                                                         Un plan cultural y nuevos métodos de trabajo (1930)                                       Sus discursos y sus trabajos” Cuatro Volúmenes (1930-1934).                       Clara Zetkin (1933).                                                                                                 Métodos educativos en el movimiento comunista (1934)                                       Lenin en el campo de la cultura. Colección de artículos (1934)                             Lenin, sobre las bibliotecas (1934)                                                                         Biografía de Lenin. Instituto de Marxismo-Leninismo (1935)                                   La igualdad de las mujeres (1937)                                                                       La mujer soviética (1938)                                                                                         Carta de Pioneros (1940)                                                                                     La enseñanza en las escuelas secundarias de adultos (1939)                               Sobre la juventud (1940)                                                                                         Los niños soviéticos (1940)                                                                                   Educación y la formación de la Juventud. Colección de Obras Pedagógicas con la colaboración de N. A. Konstantín Zinevich. (1946)                                             N. K. Krúpskaya en la educación comunista. Selección de artículos y discursos (1956)                                                                                                         Recuerdos de Lenin (1957)                                                                             Obras Pedagógicas (1963) (11 Tomos)
Fuente: Colombia Informa
2 notes · View notes
majalahforbes-blog · 6 years ago
Text
Fakta Vladimir Lenin Bapak Pendiri Uni Soviet Yang Tidak Kamu Ketahui
Forbes – Jika membicarakan soal sejarah Rusia, maka nama Vladimir Lenin pastinya bukanlah nama yang asing bagi anda. Dialah tokoh yang mendirikan Uni Soviet, negara terbesar di dunia yang sayangnya pada tahun 1991 harus mengalami keruntuhan. Adapun selain jasanya dalam merintis berdirinya Uni Soviet, Lenin juga memiliki banyak fakta menarik seputar dirinya. 1. Lenin Bukanlah Nama Asli Lenin bukanlah nama asli milik sosok yang bersangkutan. Saat baru lahir, ia menyandang nama Vladimir Ilich Ulyanov. Namun ketika ia mulai aktif dalam gerakan yang menentang pemerintahan monarki Rusia, Vladimir pun mulai menggunakan nama samaran supaya dirinya lebih sulit dikenali oleh aparat. Lenin sendiri bukanlah nama samaran pertama yang digunakan oleh Vladimir. Awalnya ia sempat menggunakan sejumlah nama alternatif seperti “K. Tulin” dan “Petrov”. Baru sejak tahun 1902, ia mantap menggunakan Lenin sebagai nama barunya. Para sejarawan berspekulasi kalau nama Lenin diambil dari Sungai Lena di Rusia. Vladimir bukanlah satu-satunya orang yang menggunakan nama samaran. Tokoh-tokoh pejuang revolusi Rusia yang lain juga menggunakan nama samaran dengan pertimbangan serupa. Joseph Stalin misalnya. Nama tersebut bukanlah nama asli karena nama yang dimilikinya saat baru lahir adalah Iosif Dzhugashvili. 2. Lenin Kehilangan Kakaknya Akibat Dieksekusi Aparat Rusia Lenin bukanlah satu-satunya orang di keluarganya yang memendam sikap antipati kepada pemerintah Rusia pada masa itu. Kakaknya yang bernama Alexander juga memendam perasaan serupa. Ia bahkan meluapkan pandangannya tersebut dengan cara ikut terlibat dalam upaya pembunuhan kaisar Rusia di bulan Maret 1887. Rencana pembunuhan memakai bom tersebut gagal terwujud dan para anggotanya berhasil ditangkap oleh aparat, tak terkecuali Alexander. Para kolega Alexander yang terlibat dalam rencana ini beramai-ramai menerima keringanan hukum setelah mereka meminta pengampunan. Namun sikap berbeda awalnya diambil oleh Alexander, yang menganggap tindakan meminta ampun kepada kaisar sebagai tindakan yang tidak tulus. Kendati begitu, ia kemudian sempat mengirimkan surat permohonan kepada pemerintah Rusia supaya dirinya diampuni. Untuk menarik rasa belas kasihan, Alexander juga menulis kalau kondisi kesehatan ibunya tengah memburuk. Sayang tindakan Alexander tersebut berakhir sia-sia. Ia akhirnya benar-benar tewas usai dihukum gantung pada bulan Mei 1887. 3. Lenin Pernah Dikeluarkan dari Kampus Baik Lenin maupun kakaknya Alexander sama-sama pernah mengenyam bangku perguruan tinggi. Jika Alexander adalah mahasiswa jurusan zoologi, maka Lenin adalah murid jurusan hukum di Universitas Kazan. Ia mulai kuliah pada bulan Agustus 1887 alias hanya beberapa bulan pasca kematian kakaknya. Perjalanan Lenin di bangku Universitas Kazan tidak berlangsung lama setelah pada bulan Desember, ia dikeluarkan sesudah ikut terlibat dalam aksi protes mahasiswa. Namun hal tersebut tidak membuat Lenin patah semangat untuk melanjutkan pendidikannya. Ia diterima sebagai murid luar di Universitas St. Petersburg  dan sukses menamatkan studinya di sana. Sesudah itu, Lenin sempat aktif beberapa lama sebagai pengacara sebelum kemudian mencurahkan hidupnya untuk mewujudkan revolusi di Rusia. 4. Karl Marx Jadi Inspirasi Utama Lenin Bagi mereka yang pernah membaca soal sejarah komunisme, maka nama Karl Marx tentunya bukanlah sosok yang asing. Ya, dialah pria kelahiran Jerman yang menulis buku Das Kapital, buku yang kelak menjadi pedoman bagi tokoh-tokoh komunis di masa depan. Tak terkecuali bagi Lenin sendiri. Ia bahkan dengan berani menyatakan kalau pemahaman Marxisme versinya adalah yang paling benar. Paham Marxisme versi Lenin ini lantas dikenal dengan istilah Marxisme. Ciri khas dari Leninisme jika dibandingkan dengan aliran Marxisme lainnya adalah Lenin menekankan pentingnya keberadaan golongan intelektual elit untuk memimpin revolusi. Menurut Lenin, dengan adanya keberadaan golongan intelektual, maka golongan kelas pekerja nantinya bisa ikut digerakkan untuk mewujudkan revolusi dan menciptakan komunitas berbasis sosialisme. 5. Lenin Pernah Diasingkan ke Siberia Lenin pertama kali menerbitkan esainya yang bertema Marxisme pada tahun 1894 sebelum kemudian melanglang buana ke Perancis, Jerman, dan Swiss untuk bertemu dengan orang-orang yang sepemikiran dengannya. Namun setibanya ia kembali ke Rusia, Lenin ditangkap oleh aparat Rusia saat tengah sibuk menyiapkan surat kabarnya yang juga mengangkat isu Marxisme. Lenin menghabiskan waktu selama setahun di balik jeruji besi sebelum kemudian diasingkan ke Siberia hingga tahun 1900. Selama ditahan sebelum dibuang ke Siberia, Lenin bertemu dengan Nadezhda Krupskaya yang kelak bakal menjadi istrinya. Lenin juga tetap giat menulis kendati terkungkung oleh dinding penjara. Ketika masa tahanannya di Siberia berakhir, Lenin kemudian pergi ke luar Rusia dan menetap di sana supaya ia tetap bisa memperjuangkan ide-idenya tanpa khawatir bakal diciduk oleh aparat Rusia. Selama 17 tahun berada di luar negeri, ia sempat kembali sejenak ke Rusia pada tahun 1905 saat terjadi pemberontakan yang gagal pada tahun 1905. 6. Lenin Berharap Supaya Rusia Kalah dalam Perang Dunia I Saat Perang Dunia I pecah dan turut menyeret Rusia ke dalamnya, hampir semua pihak di Rusia menunjukkan dukungan kepada negaranya supaya bisa memenangkan perang. Namun sikap sebaliknya ditunjukkan oleh Partai Bolshevik milik Lenin. Ia justru berharap agar Rusia kalah dalam perang supaya reputasi kaisar tercoreng dan terpaksa turun tahta. Keinginan Lenin tersebut akhirnya benar-benar terwujud pada bulan Maret 1917. Di tengah-tengah kelangkaan bahan pokok, melonjaknya inflasi, dan menurunnya moral tentara, Kaisar Nicholas II terpaksa turun tahta sehingga berakhirlah riwayat Kekaisaran Rusia. Lenin kemudian memanfaatkan momen tersebut untuk melakukan revolusi dan menggulingkan pemerintahan transisi Rusia pada bulan November. Tidak lama sesudah mulai berkuasa, Lenin kemudian meminta perundingan damai kepada Jerman dan sekutunya supaya Rusia tidak perlu lagi terlibat dalam Perang Dunia I. Tawaran Lenin tersebut disetujui oleh Jerman. Namun sebagai gantinya, Lenin harus menyerahkan sebagian wilayah Rusia ke tangan Jerman dan sekutunya. 7. Lenin Nyaris Tewas Akibat Ditembak Sesudah mengisi pidato di Moskow pada bulan Agustus 1918, Lenin ditembak dan menderita luka parah. Namun peristiwa ini secara tidak langsung ternyata membawa manfaat bagi Lenin. Mereka yang mendengar kasus penembakan Lenin dan keberhasilannya untuk bertahan hidup lantas merasa bersimpati kepadanya. Walaupun sukses bertahan hidup, penembakan tersebut ternyata masih meninggalkan efek jangka panjang bagi Lenin. Pada tahun 1921, Lenin menderita sakit parah yang diperkirakan terjadi akibat keracunan serpihan logam dari peluru yang dulu melukai dirinya. Setahun kemudian, kondisi kesehatannya kian memburuk setelah ia tiga kali menderita stroke. Tanggal 21 Januari 1924, Lenin mengalami koma dan menghembuskan nafas terakhirnya di hari yang sama. 8. Jasad Lenin Diawetkan dan Dijadikan Tontonan Publik Begitu kabar kematian Lenin tersiar, ribuan orang kemudian berbondong-bondong mendatangi peti mayatnya untuk memberikan penghormatan. Mayat Lenin sendiri sesudah itu tidak dikubur, melainkan diawetkan supaya sosoknya bisa menjadi semacam simbol. Selama berbulan-bulan, proses pengawetan dan pembalseman yang rumit dilakukan supaya tubuhnya bisa awet selama mungkin. Bangunan khusus untuk memajang mayatnya juga didirikan di Lapangan Merah Moskow. Jasad Lenin lantas ditempatkan di dalam gedung makam raksasa dan bisa dilihat oleh masyarakat umum hingga sekarang. Ketika Perang Dunia II meletus, jasad Lenin sempat direlokasi ke Siberia pada tahun 1941 hingga 1945 sebagai antisipasi kalau-kalau pasukan Jerman berhasil mencapai Moskow. Read the full article
0 notes
socialjusticequotations · 3 years ago
Text
“Lenin's way of studying Marx in all the phases of revolutionary struggle from beginning to end will help us to understand better and go deeper not only into Marx, but into Lenin himself … into his method of studying Marx and the method of converting Marx's teachings into a guide to action.” — Nadezhda K. Krupskaya
2 notes · View notes