#Muaviye
Explore tagged Tumblr posts
Text
Bugün değişen ne var?
#önderkaraçay#mobbingbank#önder karaçay#mobbing bank#insan#atatürk#devrim#mahşer tufanı#zulüm#türk fırtınası#Muaviye#Ali#dişi deve hikayesi
10 notes
·
View notes
Text
Bir gün Hz. Ali’nin taraftarlarının yoğun olduğu Küfe’den, bir Arap, devesiyle Şam’a gelmiş. Şam sokaklarında dolaşırken biri ona yanaşmış:
– Ver o dişi deveyi bana! demiş. Tartışma büyümüş, Küfe’den gelen adam, “Bu deve benimdir, üstelik dişi değil, erkektir” diye itiraz etmişse de anlaşamamışlar. Konu Muaviye’ye yansımış.
Halk meydanda toplanmış… Muaviye, Küfe’den gelenle Şam’da deveye sahip çıkan yerliyi dinledikten sonra, kararını açıklamış:
– Bu dişi deve Şamlınındır!
Sonra toplananlara dönmüş ve sormuş:
– Ey cemaat, bu dişi deve kimindir?
Cemaat hep birlikte bağırmış:
– Şamlınındır!
Küfeli şaşkın bir vaziyette devesinin ardından bakakalırken, Muaviye onu yanına çağırmış:
– Ey Küfeli, dinle! Sen de ben de biliyoruz ki, bu deve senindir ve dişi değil, erkektir. Ama sen Küfe’ye dönünce gördüklerini Ali’ye anlat ve de ki: “Ey Ali, Muaviye’nin, dişi deveyi erkekten ayırt edemeyen, o ne derse evet diyen 10 bin adamı var! Ayağını denk al!”
0 notes
Text
BEN TÜRK DEĞİLİM !..
BEN TÜRKÜM,BEN MÜSLÜMAN’IM !...
HEMEN BİR FERYAT,BEN TÜRK DEĞİLİM.
İYİ DE SEN KİMSİN ?
SEN BU TOPRAKLARDA DOĞMADIN MI,BU TOPRAKLARDA YAŞA-
MIYORMUSUN,
SEN TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞI DEĞİLMİSİN ?
EVET !
E ! O ZAMAN TÜRKSÜN.
ÇÜNKÜ !
TÜRK BİR ETNİSİTENİN ADI DEĞİLDİR.TÜRK BİR MİLLETİN ADIDIR.
TÜRK MİLLET’TİR MİLLET .
SENİN ETNİSİTEN NE OLURSA OLSUN.AMA MİLET OLARAK TÜRK-
SÜN.HİÇ KİMSE SENİN ETNİSİTENİ RED ETMİYOR.BÖYLE BİR HAKKI-
DA YOK.NİYETİDE YOK.
SEN ONU KENDİ İÇİNDE YAŞA,YAŞAT.
ŞAYET TÜRK MİLLETİ BENİ ASİMİLE EDER DİYE BİR KORKUN VARSA?
BUNDAN HİÇ KORKMA.
ÇÜNKÜ TÜRK MİLLETİ KENDİSİ ASİMİLE OLUR.AMA ASİMİLE ETME-
Yİ BİLMEZ.ŞAYET BÖYLE BİR BECERİSİ VE NİYETİ OLSA İDİ :
BUGÜN DÜNYANIN ENAZ YARISI TÜRK OLUR,TÜRKÇE KONUŞUR,
O ZAMANDA SENİN GİBİ “ BEN TÜRK DEĞİLİM.” DİYE ÇATLAK BİR
SES ÇIKMAZDI.AKSİNE TÜRK MİLLETİ ASİMİLE ETMENİN AKSİNE
ÇOK YERDE KENDİSİ ASİMİLE OLMUŞTUR.
MESELA ;
SENİN GİBİ “BEN TÜRK DEĞİLİM.” DİYENLERİN DIŞINDAKİ BOYA-
YI KAZISAK ALTINDAN TÜRK ÇIKAR.BUNDAN HİÇ ŞÜPHENİZ OL-
MASIN.CESARETİNİZ VARSA KAZIYIN BAKIN ALTINDAN NE ÇIKA-
CAK.
BUGÜN DAHİ ; % 89.78 ‘İ TÜRK OLAN YURDUMDA % 10,22’LİK ETNİ-
SİTENİN İÇİNDEKİ SEN VE SİZLER,BİZİMLE AYNI EŞİT HAKLARA SA-
HİPSİNİZ,AMA BUDA YETMİYOR.NEREDE İSE KENDİNİZİ YURDUN
SAHİBİ İLAN EDECEKSİNİZ.
O ! RED ETTİĞİNİZ,HER FIRSATTA ARKASINDAN KUYUSUNU KAZDI-
ĞINIZ,İHANET ETTİĞİNİZ,TÜRK MİLLETİ OLMASA !
O SİZİN ARKANIZI SIVAZLAYANLARIN SİZİ SOKAK KÖPEĞİ GİBİ İT-
LAF EDECEĞİNİ BİLEMİYECEK KADAR KÖR VE CAHİLSİNİZ.
ŞUNU HİÇ UNUTMAYIN Kİ SİZLER ! BİZ TÜRKÜZ DEDİĞİNİZ VE
TÜRK MİLLETİ VARSA VARSINIZ.BUNU SAKIN UNUTMAYIN …
YİNE !
BEN MÜSLÜMANIM !
HEMEN BİR FERYAT.HAYIR BEN MÜSLÜMANIM.O DEĞİL.
NİYE ?
E ! BEN SÜNNİ’YİM. O ! ŞİA – O! ALEVİ – O ! MALİKİ- O ! CAFERİ –
O ! ŞU- O ! BU .İYİ DE KARDEŞİM BEN MÜSLÜMANIM DEDİM.
SENİN GİBİ HİZİPÇİ DEĞİLİM. HİZİPÇİLİK YAPMIYORUM Kİ !
“ALLAH KATINDA DİN İSLAMDIR.”(Ali İmran -19)
KİŞİ ,İNANARAK ;
“ALLAH’TAN BAŞKA İLAH YOKTUR.HZ.MUHAMMED ONUN
KUL’U VE RESULÜDÜR.”DEDİĞİ AN .İSLAM’A GİRMİŞ.
MÜSLÜMAN OLMUŞTUR.ONLARIN İMANINI İSE ANCAK ALLAH
BİLİR BUNU YARGILAMAK SORGULAMAK KUL’A DÜŞMEZ.
KİŞİ BARIŞ VE ESENLİK İÇİN ALLAH’A TESLİM OLMUŞTUR.ONUN
KİTABI KUR’AN,PEYGAMBERİ HZ.MUHAMMEDDİR.
BUNLARIN DIŞINDAKİLER;
HİZİPTİR,TEFRİKA’DIR.ZÜBÜRDÜR,MİŞNA’DIR.ALAH BUNLAR-
LA İSLAMI BÖLENLERİ LANETLEMİŞTİR.
YANİ ;
TAKVA ALLAH İLE KUL ARASINDADIR.DURUM BÖYLEYKEN,
SANA NE OLUYORDA ? İNSANLARIN İMANINI,AMEL’İNİ YARGI-
LAMA,SORGULAMA VE ÖTELEME GİBİ İŞLERE BURNUNU SOKU-
YOR FESAT TOHUMLARI SAÇIYORSUN,İSLAMIN İÇİNE İSRAİLİYAT
FİTNESİNİ VE MUAVİYE ZEHİRİNİ AKITIYORSUN.
SEN KİMSİN ?ELİNDE İMAN ÖLÇER Mİ VAR? ALLAH PEYGAMBER-
LERİNE VERMEDİĞİ GÖREV VE YETKİYİ SİZE Mİ VERDİ?
YAPMAYA ÇALIŞTIĞINIZ İŞİN KORKUNÇ’LUĞUNU BİLMEYECEK
KADAR DE DİN CAHİLİ,AYNI ZAMANDA DİNDEN GEÇİNEN SEFİL
DİN TÜCCARISINIZ.ÇEKİN O PİS ELLERİNİZİ MİLLETİN İNANCINDAN!
SONSÖZ OLARAK GURURLA !
BEN TÜRKÜM VE MÜSLÜMAN’IM. DİYORUM.SİZ ? SİZ BİLİRSİNİZ …..
18 notes
·
View notes
Text
"Sinirlenince ateş küpüne dönen anneler, anası çocuğu şikâyet ettikçe delikanlılığı hatırına gelen babalar Muaviye bin Kurre'nin hatırasını unutmamalıdırlar. Tebrik edip yemek sofrasına oturmak yetmez. Dua edip çocuk hakkında hayırlı emellerin gerçekleşmesi de dilenmelidir. Çocuklarımız doğar doğmaz onları dua bulutlarının altına almak lazımdır. Adeta küveze alır gibi dua çadırına almak ve sürekli orada tutmak gereklidir. Duası makbul hoca efendileri, âlimleri, salih kimseleri evimize çağırıp çocuğumuz ve kendimiz için dua ettirilmelidir. Zira dua çadırına alınmayan çocukları şeytan zehirli çadırına alacaktır."
11 notes
·
View notes
Text
MUAVİYE PİÇTİ SÜNNİ KAYNAKLAR
Piç Muaviye'nin Anası Ciyer Yiyen Hind'e Cahiliye dönemin de Fahişeliği Ve Kötü İşleri İle Meşhur İdi.
Muaviye'de Böyle Bir Dönemde Ondan Doğmuştur.
Zamahşeri ''Rabi'ul Abrar'' Adlı Kitabında Muaviyenin Dört Ayrı Babaya İsnat Edildiğini Rivayetle Naklediyor.
1- Abu Amr b. Misafir
2- Abbas b. Ebdul Muttalip
3- İmaret b. Velit
4- Zenci Bir Adam Olan Sabah [1]
İbn'i Ebi'l Hadi de Nehc'ül Belağa'nın Şerhinde Bu Konuya İşaret Etmektedir [2]
Nasayih'ül Kafiye Kitabının Yazarı Muhammed bin Akil Şöyle Diyor: Hassan b. Sabit Peygamberimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve alihi vessellem)'in Yanında Hind Ve Kocası Eu Süfyana Hicivli Sözler Diyordu Peygamberimiz (salallahu aleyhi ve alihi vessellem) Ve Ashabı da Onun Şiirlerini Dinliyordu.
Hassan Hicivlerinde Hind'e Zina İsnad Ediyordu Rasulallah (salallahu aleyhi ve alihi vessellem) Onu Men Etmiyordu. Hassan Diyor ki: Hind'e Bayraklı Fahişelerdendi Not. 1 [3]
Cemalettin Yaldır
Kaynaklar:
[1] Muaviye Kimdir Kitabı Sayfa 45-46
[2] Şerh-i Nehc'ül Belağa c 1 sayfa. 111
[3] Nesayih'ul Kafiye
Not. 1= Cahiliye Döneminde Fahişeler Damlarının Üzerine Kırmızı Bayrak Asarlardı.
İşte Hind'enin kocası, muaviyenin babası ve yezit lanetliklerin dedesi ebu sufyanın söyledikleri
Hilafet Ümeyye oğulları ve Mervan oğullarının eline geçince, Ebu Süfyan tarihi cümlesinde pervasızca şöyle demiştir
Ey Ümeyye oğulları! Saltanatı kimseye kaptırmamaya çalışın (saltanat topunu birbirinize pas verin). Andolsun yemin ettiğim şeye ki, cennet ve cehennem diye bir şey yoktur! (Muhammed'in kıyamı, siyasi bir kıyamdan başka bir şey değildir).
“Hind (la) Hz. Hamza’nın (as) ciğerini ağzına almış fakat yutamadığı için geri dışarı atmıştır.”
Bu hususta Ebu Abdillah (İmam Cafer-i Sadık) aleyhisselam şöyle demişti: “Allah Hamza’nın bir parçasının cehenneme girmesine izin verecek değildi.”
Kaynak:
(bk.Ali b. İbrahim el-Kummi, Tefsiru’l-Kummi, 1/116)
- el-Kadi en-Numan el-Mağribi de, aynı kıssayı anlattıktan sonra, Hz. Peygamberin (saa) şöyle dediğini bildirmiştir: “Hind’in Hamza’nın ciğerini yemesi mümkün değildir, Allah onun parçasının cehenneme gitmesine izin vermez.”
Kaynak:
(Şerhu’l-Ahbar, 1/275)
Muaviye'nin annesi Hind, Korkusundan müslüman olmadan önce Fakihe isminde biriyle evliydi. Hind Zina ettiği için etrafa yayılır. Fakihe bir sebeple Hind’in başka birisiyle zina ettiği şüphesine kapılır. Bu söz insanlar arasında yayılır. Hind'in babası da başkaları da bunun doğru olup olmadığı hakkında tereddüde düşerler. O zamanda, bunun gibi gizli şeylerin gerçek yüzünü haber veren kimseler varmış. Bunlardan birisi de Yemen'de bulunuyormuş. Babası Hind'i de alarak, Yemen'e o adama giderler. Gidenler sadece ikisi değildir. Yanlarında başka kadınlar da vardır. Yemen'e varırlar.
Adam, kadınlara teker teker bakar ve sıra Hind'e gelince:
- Zina Hakkında konuşulan kadın sensin, der. Ve şunları söyler:
- Sen ne kadar çok zina yapıyorsun. ve Sen ilerde Muaviye isminde bir piç çocuk dünyaya getireceksin ve o çocuk hükümdar olacaktır.
Bu sözleri duyan kocası Fakihe, hemen kalkar Hindeyi bo��ar Hind ise kendi yüzüne karşı söylenen zina suçundan ötürü son derece mahçup olur ve üzülür.
Bu arada, Hind'in dünyaya getireceği bir çocuğun hükümdar olacağı haberi etrafa yayılmış bulunuyordu. Bunu duyan herkes onunla evlenmeye heveslendi. Muaviye'nin babası Ebu Süfyan, birçok mal ve servet vererek onu kendisi ile evlenmeye razı etti. Zaten Hind de kendisi oldukça güzel ve zengin bir kadındı.
İşte bu evlilikten Muaviye dünyaya geldi.
Bilindiği gibi, Ömerin Halifeliği Döneminde Muaviye Şama Vali olarak atandı. Valilik Döneminde Muaviye (la) Beytul Malın parasıyla güçlendi Hazreti Ali'nin (as) halifeliğinden sonra Şam'ı kendisine merkez yaparak hükümdar oldu.
Hz.Hamza (ra) Ciyerini Yiyen Muaviye (la) Annesi Hind
Hind, Hz. Hamza (ra), Bedir Savaşında öldürdüğü Utbe Bin Rebia'nın kızı, Ebu Süfyan'ın karısı, Muaviye'nin annesi ve Yezid'in ise ninesidir.
Sünni Ekolünde "Ashab-ı Kiram" hakkında yazılmış eserlerde, Hind'in adını da Kadın Sahabeler tablosunda görebilmekteyiz. Hind'in Uhud Savaşında sergilediği Vahşilik.
İbn'i Sa'd'ın Tabakat'il Kebir adlı eserinin 6. Cildinde "Vahşi Bin Harb" başlığında. Sayfa: 146...
Vahşi diyor ki; "... Hamza'yı öldürdüm...Karnını yardım ve Ciğerini çıkardım... Hine'e götürdüm... Hind onu aldı, çiğnedi ve tükürdü...
Ve: "... (Hinde) (Hamza'nın) Cinsel organını ve burnunu kesti, kulaklarını kopardı. Kestiklerinden pazu bandı, bilezik ve halhal yaptı. Bu şekilde de Mekke'ye döndü. Döndüğünde Hamza'nın ciğeri onun yanındaydı."
Sayfa 148'de ise Sahabe olarak ünlenen Vahşi'nin Şarapçı olduğunu görebilirsiniz. Ve böyle bir adamda Sünniler Nezdinde Sahabe listesinde yerini alarak "Hz. Vahşi " olabilmiştir.
Sünni Kaynaktan:
Muaviyenin Annesi Hind
Hint, Hz. Hamza a.s'ın, Bedir Savaşında öldürdüğü Utbe Bin Rebia'nın kızı, Ebu Süfyan'ın karısı, Muaviye'nin annesi ve Yezid'in ise ninesidir.
Sünni Ekolünde "Ashab-ı Kiram" hakkında yazılmış eserlerde, Hinde'nin adını da Kadın Sahabeler tablosunda görebilmekteyiz. Ben burada Hind hakkında çok fazla bir şey yazma taraftarı değilim. Sadece Hind'in Uhud Savaşında sergilediği Vahşiliğe dikkat çekmek istiyorum.
Alıntı Yaptığımız eser: İbn'i Sa'd'ın Tabakat'il Kebir adlı eserinin 6. Cildinde "Vahşi Bin Harb" başlığıdır. Sayfa: 146...
Vahşi diyor ki; "... Hamza'yı öldürdüm...Karnını yardım ve Ciğerini çıkardım... Hint'e götürdüm... Hint onu aldı, çiğnedi ve tükürdü...
Ve: "... (Hind) (Hamza'nın) Cinsel organını ve burnunu kesti, kulaklarını kopardı. Kestiklerinden pazu bandı, bilezik ve halhal yaptı. Bu şekilde de Mekke'ye döndü. Döndüğünde Hamza'nın ciğeri onun yanındaydı."
Sayfa 148'de ise Sahabe olarak ünlenen Vahşi'nin Şarapçı olduğunu görebilirsiniz. Ve böyle bir adamda Sahabe listesinde yerini alarak "Hz. Vahşi r.a" olabilmiştir.
Kısaca belirtmekte fayda vardır. Peygamber s.a.a'in Annesi ve Babasına, Hz. Ali a.s'ın babasına "Kafir ve Müşrik" (Haşa) olarak öldü diyenler, aynı zamanda Muaviye, Ebu Süfyan ve Hind'i "Sahabe" olarak değerlendirmişlerdir.
Uhud Savaşında Hz.Hamzayı Şehid Edip çigerini yiyen Hinde. Utbe Bin Rebia'nın kızı, Ebu Süfyan'ın karısı,
Muaviye'nin annesi ve Yezid'in ise ninesidir.
Allah'ın laneti üzerlerine olsun.
17 notes
·
View notes
Text
Peygamberin(saa) ölüm günleri, bu günler.
İslam dünyasının kahir ekseriyetinde pek gündem olmaz Peygamber(saa)'in vefatı.
Korkudan mı bu, utançtan mı, ihmalden mi, bilmiyorum.
Hikaye örtülü çünkü...
"Anam babam sana feda olsun" diye hitap ediyormuş ona etrafı.
Bedir Uhud, Hendek'te bin bin, onbin onbin, asker olmuşlar komutasına.
Gadir-i Hum'da sözüne söz vermişler de ahirde dağıla dağıla cenazesine 15-20 kişi kalmış...
Veda edince bu fani dünyaya Resul-i kibriyâ,
Sakife'de toplandı ehli karar sayanlar kendini. O'ndan sonrası için yaptılar bunu. Ali(as)siz...
Oysa "benden sonrası..."nı kendisi tayin etmişti Nebi. Sözünü de almıştı.
Söz verenler, topukları üzere döndüler sonra toprağa dahi emanet edilmemişken Muhammed Mustafa(saa)...
Öyle "Allah allah nasıl olur?!" deme.
Oldu bunlar ve sonrasında daha da acı, kanatıcı, yıkıcı şekilde devam etti durdu hikaye.
Dinin karşısına din çıkmıştı bir kere.
Ali(as)'yi öldürdü sonra onun dininin karşısındaki din. Hele Huseyn(as)'i öldürdüğünde, ölüm de utanır oldu. Kaç İmam(as)'la devam ettirdiler de, sen say...
Rebeze sonra, ah Rebeze... Kaç uzelt Muhammed(saa)'in dinine?.
Ve niye gülmüyor yüzümüz şimdi? Niye bunca kin ve nefret, niye bunca parçalanmışlık?!. Makul bir biçimde analiz et ki, makbul bir yaşama evirsin bu günümüzü..
Bu günün kavgasının kökleri o günden geliyor, bilmen lazım. Kıyamete kadar da gidecek gibi.
Dinin dinar ile başı hep belada oldu.
Yere düşünce Ali(as)'ye sarılan çoğu kimse, doğrulunca Muaviye oldu.
Namaz kılan tüm değerlerimizi bir başka namaz kılanlar öldürdü.
Karıştı, karmaşıklaştı olaylar.
Münafıklık payidar oldu.
Cehalet zirveye oturdu.
Devenin dahi dişisiyle erkeği ayırdedilemez oldu.
Arada Ali(as) Mazlum oldu. Adalet mağdur...
Ve Sen;
Devam ettirme şimdi tefrikayı, ama tarihi de bil. Bilmek, seni fitne ateşini harlamaya değil, nasıl söndüreceğine götürsün.
Korkma! Halının altına değil, tecrübe çerağı olacak yerlere süpür yaşanmışlıkların toplamını.
En önemlisi de zannetme ki, yaşandı bitti her şey. Bu gün senin içindir; o günkü yaşanmışlıklardaki ibreti ile...
4 notes
·
View notes
Text
Muaviye Hz.Ali'ye karşı
o kadar çok hile yapıp o kadar çok iftira etti ki münafıklar Muaviyeyi mümin Hz. Ali'yi kâfir sandı.
41 notes
·
View notes
Text
Bizleri batıl ehlinden beri kılıp, kulu ve elçisi olan Muhammed Mustafa’nın izinden gidenlerden, razı olduğu sahabeleri örnek alıp, onlara tabi olmak nimetinden uzak tutmayan Allah’a hamd olsun.
Nice gafiller var ki, gerek iki ayaklı şeytanların sözleriyle, gerekse kendi heva ve heveslerini her şeyin üzerinde tutan kibirlerinden dolayı doğru yoldan sapmış, bidatlere ve küfür/şirk çukurlarına yuvarlandıkları halde kendilerini doğru yolda zanneder olmuştur.
İnsanları saptıran konulardan biri de ehli beyt ve tarihte yaşanan olaylardır. Ehli beyti katlettiler söylemi üzerinden, sanki ehli sünnet vel cemaatin hadis ve fıkıh kaynaklarında böyle bir emir varmış da, o yüzden bunlar yaşanmış, sanki ulemasından avamına her Sünni bu meselelerde Muaviye b. Ebi Süfyan ve oğlu Yezid’i haklı buluyormuş gibi propaganda yaparak, insanları doğru yoldan ayırıp kendi rezil ve şirk itikadlarına sürüklüyorlar.
Başka sefihler ise, bu tarihi olayları gösterip, sanki bizim ayrışma sebebimiz yaşanan olaylarmış, 1000 yıldır Ali mi haklı Muaviye mi haklı kavgası veriyormuşuz gibi lanse ederek, şirk çukuru olan Şiilerle kardeşlik naraları atıyorlar.
Hayır, ne dün Osmanlı uleması Alevilerin (Şiilerin) yemeği yenmez (müşriklerin kestiği et yenmez) , onlarla nikahlanılmaz (müşrik erkek ve kadınlarla evlenilmez) vb fetvalar verirken Emevi hanedanını tuttuğu için bu fetvaları verdi, ne de biz bugün bu kavgada taraf olarak Şiileri tekfir ediyoruz.
Onları tekfir ediyoruz çünkü onlar; Kuran’ın Ali radıyallahu anh’a gelirken, Cebrail aleyhisselâm tarafından yanlışlıkla Muhammed aleyhisselam’a getirildiğini söylüyorlar. Onlar kafirler çünkü elimizdeki mushafın eksik olduğunu Kuran’ın hakikatte 17.000 ayet olduğunu, bu doğru mushafın Fatıma annemizde olduğunu iddia ediyorlar. Onlar kafirler, çünkü Allah’ın Tevbe Suresi ve Fetih Suresinde razı olduğunu ayetle sabit kıldığı sahabeye kafir diyorlar. Allah’ın razı olduğundan razı olmayanlardan bizlerde razı değiliz.
Onlar müşrikler çünkü darda kaldıklarında ehli beyt imamlarını yardıma çağırırlar. Onların türbesine gidip debelenenlerin cennetlik olduğuna inanırlar.
Müşrikler çünkü meleklerin Ali radıyallahu anh’ın “nurundan” yaratıldığını iddia etmekteler. Müşrikler çünkü meleklerin Ali radıyallahu anh ve soyunu tesbih etmeden önce tesbih etmeyi bilmediklerini iddia etmekteler.
Bunların küfr, şirki ve bidati anlatılamayacak kadar çoktur. İş bu kitap Şiilerin, bizdeki Buhari, Müslim, Ebu Hanife, İmam Şafii gibi itibar ettikleri, fetvalarıyla amel ettikleri, sözleriyle itikad ettikleri kimselerin kitaplarına dayanarak yapılmış bir araştırmadır.
İyiyi bilmek yetmez. Birde şerri bilmek gerekir ki insan bilmediğinden sakınamaz malum.
#islam#din#iman#allah#tevhid#hakikat#şeriat#tevhid ehli#şirk#şii#alevi#caferi#osmanlı#kitap tanıtımı#tavsiyekitap#kitap tavsiyeleri#kitap tavsiyesi#kitaplık
15 notes
·
View notes
Text
🗣️ Soğukluk
İnsanlara bağlı taraflarımız
..../hasarlı
Hayal kırıklığı kalabalığı
Kanat çırpan kuşlar
Bir ağacın gölgesi
Bir akşamüstü
Denizlerin mavi yüzü ve gökyüzü hala aynı renk
Ya insan!
Nasır tutmamış henüz daha gülen yanlarımız
Soğuk biri gibi görünmek önlüyor potansiyel insan ilişkilerini, buz kesiyor halimiz
Kan görmüş, ölüm görmüş, soğuk söz duymuş insan yüreği yumuşamıyor işte
Kerbela Madımak olmuş, insanlık bir kez daha ölmüş
Kaç yaz geçerse geçsin hangi yangının sıcağı yeniden yaşama ve insanın insana karşı yüreğini ısıtabilir?
] Önder Karaçay [
#önderkaraçay#mobbingbank#önder karaçay#mobbing bank#insan#atatürk#devrim#mahşer tufanı#zulüm#türk fırtınası#din#kin#insani sevgi ile bağlanmak#Soğukluk#madımak oteli yangını#Kerbela#Muaviye Yezit soyu
4 notes
·
View notes
Text
ŞA'BAN-I ŞERİF VE ONBEŞİNCİ GECESİ
Ebû Seleme bin Abdurrahman'dan bildirerek Ebû Nadr mevid Ömer
bin Abdullah'ın, ondan da Mâlik bin Enes'in, ondan Abdullah bin Seleme'nin, ondan İshak bin Hasen'in, ondan Ebû Bekr Muhammed bin Abdullah Şafi'nin, ondan hafız (ya'ni hadis âlimi) Ebû Feth'e isnadla, Ebül Hasan Ali bin Muhammed bin Hafas Ca'fer-i Makrinin, ondan Şeyh Ebû Nasr Muhammed'in babası Ebû Ali Hüseyin'den naklen bize verdiği haberinde, Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımı Hazret-i Aişe'nin (radıyallahu anha): Resûlüllah (sallallahu aleyhi ve sellem) birbiri ardınca öyle oruç tutardıki biz:
«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir daha orucunu açmıyacak derdik.
Bazan birbiri ardınca yer, hiç oruç tutmazdı.
Biz, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bir daha oruc tutmıyacak derdik.
Ve ben Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazandan başka bir ayı tamamen oruç tuttuğunu hiç bir zaman görmedim. Ben, Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem):
«Şa'bân-ı şeriften daha çok, herhangi bir ayda oruç tuttuğunu görmedim diye buyurduğu beyan edilmiştir.
Bu hadis-i sahihtir. (Buhâri) bunu Abdullah bin Yusuf'dan, o da Malik'den (rahimehullah) almışlardır.
Bize Ebu Nasr'in Muhammed'den, onun da isnad ile babasından, onunda Hişam bin Urve'den alarak verdiği haberinde Aişe-i Sıddıka'nın (radıyallahü anh):
«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) birbiri arkasından öyle oruc tutardı ki, biz Resûlüllah, (sallallahü aleyhi ve sellem)bir daha yemeyecek derdik. Bazan birbiri arkasından, günlerce hiç oruç tutmaz, biz de, bir daha oruç tutmayacak derdik. Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) en sevgili orucu, Şa'ban ayındaki oruçları idi.
Ben, yâ Resûlüllah, seni Şa'ban ayında oruçlu görüyorum, hikmeti nedir? diye sorduğumda:
«Ey Aişe, Şa'ban öyle bir aydır ki, o senenin içinde ölecek kimselerin isimleri deftere yazılıp Melekü'l-Mevt'e [can alıcı meleğe] tesilm olunur. Ben ancak oruçlu bulunduğum halde ismimin deftere geçirilmesini arzu ederim» buyurduğunu beyan eylemiştir.
Bize Ebû Nasr'in Muhammed'den, onun da isnâd ile babasından, onunda Ata' bin Yesar'dan alarak verdiği haberinde, Ümmü Seleme'nin (radiyallahu anha). Resûlüllah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) Ramazandan başka aylarda, Şa'ban'dan daha çok hiç bir ayda oruc tutmadığını bildirdiğini beyên eylemiştir.
Bu da, o yılda vefat edeceklerin isimlerinin, Şa'ban ayında yaşıyanlar defterinden ölenler defterine geçirilmiş olduğundan, onun hakkında:
«Nerede öleceğini bilmezsiniz» âyet-i kerimesinin sırrının ortaya çıkacağı aşikardır.
Ebû Nasr'in isnad ile babasından, onun da Sabit'ten alarak bize verdiği haberde
hazret-i Enes'in (radıyallahü anh) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) oruçların en üstünü hangisidir?
sorusuna cevab olarak:
«Oruçların en üstünü Ramazan-i Şerife ta'zim ve hürmet için Sa'ban ayında tutulan oructur» buyurduğunu beyan eylemiştir.
Ebû Nasr'in Isnad ile babasından, onun da Muaviye bin Salih bin Ubeydullah bin Ebû Kavs'dan alarak bize verdiği haberinde, Aişe-i Siddika'dan (radıyallahu anha), Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem).
«Ayların en sevgilisi Ramazan'a kavuşturan Şa'ban ayıdır.» buyurduğunu işitmiş olduğunu beyan eylemiştir.
Abdullah'ın (radıyallahü anh) bildirdiği hadis-i şerifte:
«Şâ'ban ayının son pazartesi günü oruç tutanın günahları mağfiret olunur buyurdu.
Bu hadis-i şerifteki son pazartesinden murad, ayın en son pazartesi günüdür.
Yoksa Şa'ban'ın son günü demek değildir.
Çünkü Ramazan-i şerife bir veya iki gün kala Ramazan şerifi karşılamak için oruç tutmak yasaktır.
Enes bin Malik'in (radıyallohu anh) bildirdiği bir hadîs-i şerifte:
«Şa'ban ayına, Şa'ban denmesi, onda Ramazan için büyük hayırların teşa'üb [dağılma] etmesi,
Ramazan ayına Ramazan denmesi, bu ayda günahların yanması sebebiyledir» buyuruldu.
#GUNYETUT-#TALİBİN
#Abdülkadir-i #Geylânî Hazretleri Kuddise sırruhu
9 notes
·
View notes
Text
ŞEKER, İRAN ve İNGİLİZLER...
Eskiden İran'da çaya tatlandırıcı olarak hurma ve üzüm katılıyordu...
İngilizler, İran'a şeker satmaya kalktıklarında bunu başaramadılar...
Sonra İranlı Mollalarla irtibat kurdular...
İngilizler Mollaların vereceği FETVA karşılığında, kazancın 10 % 'nu teklif ettiler...
Mollalar bu teklifi kabul ettiler...
İran'da Cuma namazları o bölgenin en büyük camisinde ve çok kalabalık olarak kılınıyor olup, bir Cuma hutbesinde Mollalar şu VAAZI verdiler...
"Siz Allah'ın nimeti olan HURMA ve ÜZÜMÜ nasıl olur da çaya katarsınız..?
Bundan böyle çaya şeker katacaksınız... Bu VAAZDAN sonra İran'lılar çaya şeker katmaya başladılar...
İşler yoluna girince, İngiliz'ler, Mollalara verdikleri % 10 payı satışların iyi gitmediği gerekçesiyle vermemeye başladılar...
Bunun üzerine Mollalar ilk Cuma hutbesinde ikinci bir FETVA daha verdiler...
"Gâvur icadı şekeri çaya katmak caiz değildir." Dediler...
Bu FETVA üzerine İran'lılar, evlerindeki şekerleri sokaklara döktüler...
Bu durum üzerine İngiliz firmaları, mecburen Mollalarla yeniden masaya oturmak zorunda kaldı...
Fakat Mollalar bu sefer, İngiliz firmalarından % 20 pay istediler...
Eee... Dinsizin hakkından sahte ve uydurma Muaviye İslam inançlı sahtekar imanlı (!) gelir(miş)...
İngiliz'ler çaresiz kabul ettiler...
Bunun üzerine Mollalar, ilk Cuma hutbesinde bu seferde şu FETVAYI verdiler...
"Biz size çaya şeker katmayın dedik ama sokaklara dökün de demedik...
Şekerleri sokaklara dökmeyeceksiniz, şekeri çaya batıracak ve böylece gâvur icadı şekere boy abdesti aldırarak içeceksiniz" dediler...
Tabii ki bu FETVA İran halkı tarafından hemen yaşama geçirildi...
cahil insanları aldatmak, yönlendirmek, onları sömürmek açısından ne kadar etkili olduğunu gösteren bir örnektir...
Bu İran'da gerçekleşen yaşanmışlık...
5 notes
·
View notes
Video
youtube
Osmanlı padişahları neden Hz Ali ismini değil de Hz Muaviye ismini seçm...
0 notes
Text
"Muaviye bin Kurre rahmetullahi aleyh, tâbiîn neslinin küçük yaşta olanlarından, Ali radıyallahu anhın son senelerinde doğan bir mübarek zattır. Bu zatın İyas ismini verdiği bir çocuğu doğunca sevdiği arkadaşlarını ve ashab-ı kiramdan tanıdıklarını evine çağırarak ziyafet vermiş. Yemek yenirken sahabiler de doğan çocuğun tebrikini yapmışlar.
Tebriklere teşekkür eden Muaviye bin Kurre, şöyle konuşmuş:
"Bakın, Rasûlullah'ın ashabı, beni dinleyin. Size yemek ikram ettim, İyas'ın akikasını yediniz, dualar ettiniz. Allah sizden razı olsun. Madem yemeğimi yediniz, şimdi ben yavrum için dua edeceğim, siz de amin diyeceksiniz."
Şöyle devam ediyor: "Çocuğumun mü'min ve akıllı bir insan olması için dualar ettim, onlar da amin dediler." Seksenli yaşlarına geldiğinde de bu hatırasını şöyle anlatıyor: "O gün ben dua eder ve o sahabiler 'âmin' diye icabet ederken neler söylediysem daha sonra hepsini çocuğumda gördüm."
Allah'a itimat budur. Duaya güvenmek de budur."
12 notes
·
View notes
Text
ABBASİLER
ABBASİLER ABBASİ DEVRİMİ (750-751)Abbasi Halifeleri, Hz Muhammed’in kabilesi olan Haşimoğulları ailesinden olup ve Hz Muhammed’in amcası olan Abbas Bin Abdülmuttalip’ in soyundan gelmektedirler. Abbasiler; Muaviye Bin Ebu Süfyan’ın iktidarı Emevi (Umeyoğullarına) taşımasından sonra, Hilafet makamının Hz Muhammed’in akrabaları olması sebebiyle halef olarak kendilerini görmüş ve iddia…
0 notes
Text
Muaviye dedi ki :
Ey Uday! Ali sana çok zulüm etti. Senin oğulların onun uğruna öldüler ama Alinin oğlu Hasan ve Hüseyin hâlâ yaşıyorlar.
Uday dedi ki : Asıl ben Ali'ye zulüm ettim. Ali şehid oldu ama ben hâlâ hayattayım.
8 notes
·
View notes