#Manalar Bus
Explore tagged Tumblr posts
cennet-ul-meva · 3 months ago
Note
Mevlana Celaleddin Rumi'nin "boynunda duran elmas kolyeyi aramak için, odadan odaya koşturup duruyorsun." sözü sizce neyi ifade ediyor kendi görüşünüzü söyleyip yorumlar mısınız?
Kıymetli bir isim içinde çok derin manalar taşıyan kıymetli bir söz. Açıkçası soruyu gördüğümde şaşırdım çünkü son zamanlarda sıkça karşıma çıkan hoşuma giden bir söz. İnsana farklı açılardan baktırıyor. Kısa da olsa bir yorum yapmak gerekirse...
Hayatımızda meydana gelen hâdiseler değil, o hâdiseler karşısında bizim nasıl bir yol, nasıl bir davranış seçeceğimizdir imtihânımız. İnsanın kıymeti neyi yaşadığıyla değil, yaşadıklarına ne tepki verdiğiyle ölçülür. Bu anlamda insanın tekâmülünün önündeki engel aslında kendisidir. Yine maksadına ulaşmak için ihtiyacı olan 'elmas' da kendisindedir. İnsanlığın yaşadığı sorunların çoğu, kişinin kendi üzerinde taşıdığı elmas kolyeyi unutup gözüne parlak gelen kıymetsiz cam parçalarında mutluluğu aramasından kaynaklıdır.
"Senin ilâcın sendedir, fakat bilmiyorsun! Hastalığın da sendendir, ama görmüyorsun! Sen kendini küçük bir şey sanıyorsun, Oysa sende en büyük âlem gizli..."
buyuran Hz. Ali'yi (r.a) anlayıp içimize dönmeden, asıl cevherin de kötülüğün de kendimizde olduğunu anlamadan insan olma yolunda ilerlememiz de, zihnimizdeki ve ruhumuzdaki kaosu sonlandırmamız da mümkün değildir.
#teşekkürler
25 notes · View notes
1-yolcu · 25 days ago
Text
ayasofya açılacak... hem de öylesine açılacak ki kaybedilen bütün manalar, zincire vurulmuş masumlar gibi onun içinden fırlayacak! öylesine açılacak ki bu millete iyilik ve kötülük etmişlerin dosyaları da onun mahzenlerinde ele geçecek...
ayasofya açılacak!... bütün değer ölçülerini, tarih hükümlerini, dünyalar arası mahsup sırlarını, her iş ve herşey hakkındaki gerçek miyarları çerçeveleyici bir kitap gibi açılacak...
Allah tarafından mühürlenmiş kalplerin mühürlediği ayasofya, onların aynı şekilde mühürlemeğe yeltenip de hiçbir şey yapamadığı, günden güne kabaran akınını durduramadığı ve çığlaştığı günü dehşetle kolladığı mukaddesatçı türk gençliğinin kalbi gibi açılacak...
ayasofya'yı, artık önüne geçilmez bu sel açacak... bekleyin gençler!.. biraz daha rahmet yağsın... sel yakındır.
fatih ve onun yeni nesline selam!
necip fazıl
16 notes · View notes
doriangray1789 · 24 days ago
Text
Terbiyesizleşmeden küfretmek
“-efendim istirham ederim lütfen terbiyenizi takınınız” (Ediz Hun, özlü sözler bir Yeşilçam klasiği) Gerisi “yoksa ağzınıza sçarım” dır.. Ama bu söz filmlerde asla söylenmedi…hatta dilini kaldırır altına b*k koyarım şekline bile bürünmedi.. Her zaman, argoyu ağzın içinde tutarak nazik kelimelerle karşısındaki kişi hakkında ayıp manalar içeren kelimeler sarfetme aksiyonunda kaldı;
“-geçenlerde yemekte salataya hıyar koymuşlardı, aklıma sen geldin kuzum. -hay ben senin ferçine zebbimi deruhte edeyim “ gibi, naif bir dil kullanan beyaz perde insanı…
Dünyayı kurtaran adamdan dünyayı kurtaran adamlardı onlar, tıpkı dünyaya liderlik eden adama liderlerlik eden adam gibi
Biz ise kötü adamlara karşı içimizden çok daha sinkaflısını söyledik.. çarşıda, pazarda, sokağın her yerinde duyduğumuz gibi.. nedense, filmlerdeki insanlar, bize göre bir başkaydı, Türkçeleri giyim kuşamları, davranışları… en onulmaz olaylara karşı verdikleri tepkilerle, içimizden kültürümüzden değiller gibiydi, halbuki iyisiyle kötüsüyle, cümlenin gerisini getirmeden, yani leb demeden, Çorum.. diyen adamlardı onlar.. “rica ederim” sözünden sonra, kötü adam, devam eden eylemiyle filmin esas oğlanından dayak yiyeceğini bilirdi, yediği dayakta onun özürü sayılırdı tıpkı “Çorum” demek gibi, hatta, filmin esas oğlanından dayak yiyen kötü karakterler, yanık bir ses tonuyla tecavüze yeltendiğini kadına “-affet bizi bacım” moduna girer, hep beraber kardeş oluverirlerdi çok kıvrak zekaya sahip bu insanların yapabildiği ve karşısındakinin de bunu on dakika sonra algılayabildiği bir durum süre gelirdi…
Bir zamanlar, en olağan kelimeleri kullanarak,kişinin durduğu çizgiden şaşmadan, karşındakine kaldıramıyacağı ,hazmı zor cümlelerle hitap etmesi övünülesi bir durum oldu, örnek:ey kendini bilmez çok babalı iyi aile çocuğu! bana karşı dediklerinde dikkatli ol yoksa o oturduğun sandalye ile seni çıktığın güneş görmemiş yere gömerim.
Bu adamlar cinsel problemlerini hiç bir zaman trafiğe yansıtmadılar, seviyemize hiç biz zaman inmediler
Zaman geçti dünya değişti konulu değişik filmlerle tanıştık bir furya durumu değiştirdi nüprodüksiyonlar hayatımıza girdi, hatta bir dönem bu filmler yüzünden, Almanca kaba bir dil olarak anıldı, kadın adama ne dediyse adamın cezalandırma şekli hafızalara kazındı. Derken çağımızın vebası sosyal medya çıka geldi.. yüzünü görmediğine karşı Aslan kesilenlerin küfürü sözlük edinenlerin arenası. ve böylece bildiğimiz ancak bilmemezlikten geldiğimiz konuşurken kullanmaktan imtina ettiğimiz her ne varsa artık sıradan bir hale dönüşmüş oldu. Küfür artık kanıksanmıştı Hatta kendine ait yazım dili gelişti, sokağın sıklıkla kullandığı noktalama işaretleri, Oç, aq, awk,şeklini aldı, gelişen teknolojiyle birlikte sosyal medyalisanı da ABC den, “Malakgillerdenmisiniz, Arka bahçemin kerevizi Tanga gibi yanaklarının arasından konuşma TANRI,senin ağzına diş koyarak o goethe yazık etmiş” vb gibi daha komplike sözlere evrildi
3 notes · View notes
jupiterliyazar · 1 year ago
Text
Gizli manalar saklı bu ormanlarda, henüz hiç görülmemiş gizli su kaynakları saklı.
28 notes · View notes
behnantugrab · 10 months ago
Text
"...Şimdi düşünelim. "Ne için şu an buradayız? Ne için nefes alıyoruz? Neden insan şu an yaptığı hareketi, bulunduğu anı yaşıyor?..." gibi sorulara verdiğimiz "bilmem ki, herkes yaşıyor ya, böyle sorulara ne gerek var, geçinmek için..." vb. tek yönlü cevaplar gösteriyor ki insan aslında yaşamak için yaşıyormuş gibi davranıyor. İnsanın mutlak olarak potansiyeli ortaya çıksın diye kainatın yaratıldığı bir durumda insan bütün mevcudatın her zerresine karşı hakka girerek kainatın o tüm sesiyle seslendiği hal diline sükut ile cevap vermekle yetiniyor. Bırakalım kainata karşı insan kendi içinde ki hareketlerine, sözlerine, duygularına dahi sanki anlam ifade etmiyor gibi mana çıkararak etrafında ki mevcudat ile kendini ayırt edemiyor.
Aslında insan doğumunda kendisi ve kainat ile ilk nefes alıp görerek manayı anlama yoluna çıkıyor. Varlık alemi tasavvuru zihninde farklı manalar almaya başlıyor bu süreçte. Daha sonra duyularıyla hissediyor, duygularıyla iletişim kuruyor. Adeta varmış, varmışım diye farkındalıklar oluşuyor. Fakat farkındalığını yitiren insan sürecin içerisinde kendini kaybediyor. Gören gözü sadece bakıyor, hisseden kalbi sessizleşiyor. Bu kendini kaybetme onu daha da dehlizlere sürüklüyor. Ve varlık aleminin, eşyanın esiri olma noktasına kadar gelebiliyor. "Ne için burdayız?" sorusunu bırakın burda olmanın farkına varma fırsatını bulamıyor. Zaman ve mekan içinde savrulup gidiyor..."
15 notes · View notes
cuy-i-ruh · 5 months ago
Text
Bi kaç gecedir ay çok parlak, gökyüzüne bakmak daha da keyif verir oluyor böyle olunca. gökle garip bi duygusal bağım var sanırım. yıldızları da çok seviyorum.
bu akşam öğrencilerim dönem sonu sınavına girdi. ağır bi dönemdir nahiv 3. ama buraya gelene kadar 2 yıl ders aldılar. Yani buraya kadar gelmek her yiğidin harcı değil, sahiden hem emek hem azim istiyor.
velhasıl kelam (: en düşük alan bile 76 aldı. Ki o kadının dersteki performansı gayet iyiydi, uygulama sınavı da iyiydi her türlü geçer. sadece 1 kişi var kalacak, ki ona da dönem başında yavaş giden grubu tercih etmesi konusunu teklif etmeme rağmen kabul etmemişti. Yani bi nevi böyle olacağını bile bile kaldı grupta. böylelikle 19 a düşecek öğrenci sayım. azaldı epey ama olsun az olsun öz olsun (: kişi sayısının çok olması sözlüyü uzatan bişey zaten.
ama sınav sonuçları beni çok mutlu etti (: sanki kendi sınavımı geçmişim gibi mutlu oldum onların adına. Bi de tabi hepsinin duaları. onca şeye rağmen ayakta kalabiliyorsam Rabbimin vesilesiyle aldığım bu dualardan biliyorum.
Yarın bedi sınavım var. belagat ın ilk dönem sonu sınavı olacak bizim için. ancak toparladım konuları. Aslında toparlayınca da keyifli gelmeye başladı 🥰 öyle güzel öyle derin manalar keşfetmemize vesile oluyor ki bu dersler. Ne kadar şükretsem az.
Bi yandan yoruldum dersler bitsin istiyorum. Bi yandan da bayramda yalnız kalacak olmanın gerginliği telaşı kalbimi sıkıyor. kimsesiz gibi hissediyorum böyle olunca. oysa annem var. sırf abim gidiyor diye huzursuzluk olmasın diye kendime eziyet ediyorum. bişey olur da annem üzülür diye korkuyorum çünkü. artık annemi üzecek bişeyler olsun istemiyorum. onun kalbinin kırılmasına dayanamıyorum. Allah'ım sen anneme sağlıklı uzun ömürler ver inşallah. Ve tüm annelere, babalara da.. bayram onlarsız çok anlamsız..
iyi geceler dünya...
kimseyi yetim öksüz bırakma e mi (âmin)
3 notes · View notes
etaali · 8 months ago
Text
✨Ey Aziz! Uyan, gaflet ve sarhoşluğu kendinden uzaklaştır. Amellerin öteki âlemin tartısına konmadan, akıl tartısında onları kendin tart. Sana hesap sorulmadan sen kendine hesap sor. Kalp aynanı şirk, nifak ve riyadan arındır. Bırakma ki, küfür ve şirk pası onu öyle kaplasın da öteki âlemin ateşi dahi onu temizleyemesin.
✨Fıtrat nurunun küfür karanlığına gömülmesine izin verme. Allah'ın bizi üzerine yarattığı ilahî fıtratın zayi olmasına göz yumma. Bu ilahî emanete bu kadar ihanet etme.
✨Gönül aynanı temizle ki Hakk'ın cemali onda tecelli etsin ve seni bu âlemdeki her şeyden müstağni kılsın. Bir lahzasını bütün âleme değiştirmeyeceğin ilahî aşk ateşi kalbinde öyle bir yansın ki, bütün sevgilerin kökünü kurutsun. O zaman Allah'ın yâdından ve zikrinden öyle bir lezzet alırsın ki bütün hayvanî lezzetleri oyuncak zannedersin.
✨Eğer bu makamın ehli değilsen ve bu manalar sana anlaşılması zor geliyorsa, en azından Kur'ân'ın ve Masum İmamların (as) öbür dünyada bize verileceğini müjdeledikleri ilahî nimetleri kaçırma. İnsanlar nezdinde birkaç günlük hayali şöhrete ulaşmak için onca sevabı zayi etme. Onca kerametlerden kendini mahrum etme. Ebedi saadeti sonsuz şekavete satma.
İmam Humeyni (r)🌹
3 notes · View notes
musfika-hanim · 9 months ago
Text
her yazdığımı sildiğim bir gece oluyor ve ben bu cümlelerimdeki tüm manalar için Allah'a sığınıyorum.
2 notes · View notes
zuuumaaa · 9 months ago
Text
bülbülü altın kafese koymuşlar ah vatanım demiş. yani gökler, bulutlar, uçmak. bu atasözünde derin manalar çıkarmak yerine düz anlamına baksaydık keşke
2 notes · View notes
uzunburakefendi · 2 years ago
Photo
Tumblr media
. "Bizler diri bir halkız ama ölü bir toplumuz. Bu yüzden haykırışımız boşa gidiyor. Bu yüzden bizde Allah ve yönetici, yalnızca ölülere hizmet ediyor. Allah, özgürlüktür. Mahluklarının, köle olmasına nasıl razı olur? Asla! Allah, gerçek anlamda özgür olanları tanır. Sorumluluk da özgür olmaktadır. Köleler iktidara gelirse her şeyi köleliğe, köleleştirmeye ve kölelere dönüştürmeye devam eder. Gerçek muktedirler, özgür olanlardır. Çünkü özgür olanlar, köleleştirmez. Özgür olanlar, özgürleştirir." syf.61 . "Okuyan isen eğer, okuduklarına özel bir anlam vermelisin. Nasıl ki sen kendini bir insan topluluğuna dahil ediyorsan bu anlam da manalar topluluğunda yer almayı hak eder. Ne ki okumak "toplumsal" değildir. Öznel bir düşünceye, özel bir gönüle ve özel bir bedene ait bireysel bir eylemdir." syf.84 #adonis #kitaphitaphakikat #çeviri #mehmethakkısuçin #everestyayınları #modernklasikler #kitap #hitap #hakikat #neokuyorum #okumakiptiladır #okumahalleri https://www.instagram.com/p/Cm9yY1GNjvR/?igshid=NGJjMDIxMWI=
18 notes · View notes
iamthefairyoflive · 1 year ago
Text
Dilimin ucuna gelse kelimler
Yine söylemeye çekinirim
Anlamından korkarım
Derin manalar beni boğar
Kelimelerin sorumluluğunu alamam ben
Bu yük beni ezer
Kelimelerle yazılır kaderler
Denizler, ufuklar, doğa
Kelimler gizlidir en ufak manada
Saklanırlar köşe bucakta.
4 notes · View notes
bluepoops · 1 year ago
Text
isterdim ki kulağına çarpan en güzel cümleyi ben demiş olayım, kokumu eş tuttuğun huzura her an uyumlanayım. korkularımı olduğu anda anlatabilsem diye şart koşmuşken, seni içime baktığım her an yanımda duyayım.
anlamı var ve anlamları çok büyük, bizim boyumuz erişmez sandım ama her gün boy atıyoruz birlikte. sana sevgimi anlatıcak olsaydım ete kemiğe bürünsünler sana öyle görünsünler isterdim. senin anladığın kadarıyla yetindim ürkme diye, nasıl çelişki dolu yazdıklarım gibi, biraz incelesen anladığın için ne manalar çıkardı, dolandı etrafında ama durmadı, sevgimin bir eli olsaydı, yanağını okşayıp içerine aksaydı, kaplasaydı her hücreni bilinçli bir ışıkla, nazik bi dille içerinden tüm dertlerini kovsaydı. oradan tertemiz bir eve gelmiş gibi, tenini okşasaydı, biraz hüznün kaldıysa saçlarından tek tek toplasaydı. kulağına fısıldar gibi yaklaşıyorum kalbine, bazen sen üzüleceğini fark etme diye, göğsüme alıyorum, bazen en büyükçesini kaburgamdan içeri saklıyorum.
seni görmek güzel, en kara günde, fırtınanın yok ettikleriyle, olumsuz sonsuz ihtimallerin ortasındayken bile, seni görmek bu kadar güzelken yadırgıyorum gördüklerimi seni görmeyince. seni bu dünyada sevmek sana haksızlık gibi, alıp sırf seni sevmeye başka bir dünya kuruyorum.
acıyla yazmaya başlayan birinin kanını nasıl temizledi safça bir sevmek hala hayret ediyorum. senden benden büyük derken bunu kastediyorum.
118
2 notes · View notes
belkidebirharfimben · 2 months ago
Text
Onlar Arapçaya değil dirilttiklerine düşmanlar
Tumblr media
“Belki de bir gün öğrenilecek dil olarak sadece İngilizce kalır. (…) Eğer bu gerçekleşirse bu gezegenin yaşadığı en büyük entelektüel felaket olur.” Dillerin Katli'nden.
Allah, meleklerine Âdem aleyhisselamın, dolayısıyla insaniyetin kemalini 'tâlim-i esma' ile göstermişti. Yani onların bilemedikleri isimleri Âdem efendimiz bilmişti. Maşaallah. Melekler de o kemale insafla secde ettiler. Dille gösterilen büyüklüğü kabul ettiler. Fakat İblis etmedi. Ve İblis o günden beri kelimelerimizi unutturmaya çalışıyor.
Prof. Dr. David Crystal'ın 'Dillerin Katli' isminde bir kitabı var. Altbaşlığı da şöyle: "Bir dilin ölümü bir milletin ölümüdür." Yıllar önce okumak nasip olmuştu. İstifade etmiştim. Hatta, Kur'an'da, 'dillerin farklılığı'nın neden 'ayet' olarak zikredildiğini de daha derin kavramamı sağlamıştı. Mesela bir yerinde deniliyordu ki:
“Her dil, belli bir evren modeli, dünyanın anlaşılmasına yarayan bir 'gösterge sistemi' oluşturur. Dünyayı tanımlamak için 4000 farklı yolumuz varsa bu bizi zengin kılar. Ekoloji konusunda olduğu kadar dillerin korunması konusuna da eğilmeliyiz.”
Dillerin korunması. Peki ne için? Çünkü 'şahit olduklarımızı anlama' sürecini etkileyenlerden birisi de dillerimiz. Dilimiz varlığı nasıl tasnif ettiğimizi belirleyici bir rol oynuyor. Dilin yaşattığı manalar üzerinden varlık da anlam kazanıyor. Her insan bildiği diller üzerinden düşünebiliyor. İnsanlıksa bilinen bütün diller üzerinden...
“Dilinin yapısının insanın entelektüel başarısının önemli bir şahidi olduğu gözönüne alınırsa dilbilim dünyasındaki genetik çeşitliliğin kaybı (…) muhtemelen biyolojik dünyadaki genetik çeşitliliğin kaybından bile önemlidir. (...) Biyolojik çeşitliliğe olan ihtiyacı destekleyen görüşler dil için de geçerlidir. (…) Artan tekdüzeleşme bir türün uzun vadede hayatta kalmasına yönelik tehditler içerir. Ekoloji dilinde en güçlü ekosistemler en çeşitli olanlardır. (…) Dil çeşitliliğinde herhangi bir azalma, türümüzün uyum sağlama gücünü azaltır, çünkü faydalanabileceğimiz bilgi havuzunu küçültür.”
Kitaptan anladığım kadarıyla, 'ulus-devlet sistemini' biraz geriye kaydırırsak, bugün dillerin hayatını tehdit eden üç şey var: 1) Batı merkezli küreselleşme. 2) İlerlemeci tarih anlatımı. 3) Sosyal darwinizm.
Batı merkezli küreselleşme, aslında Batılılaşma, tek kültürün kendini dünyanın her köşesine dayatmasını içerdiğinden, dillerin yokolmasına sebep oluyor: “Herşey bu hızda giderse, gelecek yüzyılın insanoğlu dillerinin %90’ının ölümünü veya yokoluşunu göreceği, bence gerçeğe yakın bir tahmindir." İlerlemeci tarih anlayışıysa 'yaşadığımız çağı herşeyin merkezine koyduğu için' uzağında kalanların gözden düşmesine sebep oluyor: "1500’lü yıllarda Brezilya’da 1175 dilin konuşulduğu tahmin edilmektedir. Bugün rakam 200’ün altındadır.”
Sosyal darwinizmin zararı da diğerlerine benzer nitelikte. Canlılığın hep ileriye gittiği, yani evrimleştiği, gibi yanlış bir itikadı aşıladığı için, mazide kalan herşeye 'maymun işi' muamelesi yapılıyor. Halbuki gerçekler böyle değil. Crystal buna da itiraz ediyor: “Yerli toplulukların İngilizce ve Fransızca kadar tam ve karmaşık dillere sahip olduğu pek bilinmemekte ve geleneksel Batı inancı aksini farzetmektedir. Boyunduruk altındaki halklara karşı gösterilen küçümseme otomatik olarak onların dillerine de taşınmış, bu diller basit ve hayvanca diye tasvir edilmiştir." Kuzey Amerika'nın kadim dilleri uzmanı olan Marianne Mithun da kitapta ona destek çıkanlardan: "Kuzey Amerika’da nefes kesici güzellikte inceliklere sahip olmayan dil yoktur." Yani bir dilin gelişmemiş(!) bir toplum tarafından konuşuluyor olması 'geri bir dil olduğu' anlamına gelmez. Durum tam tersi şekilde de olabilir.
Geniş daireden dar daireye dönersek, işte, bu üç yanlış itikadın Türkiye'deki tezahürü de üçtür kardeşlerim:
1) Müslümanların ortak alfabesi 'İslam harflerine' karşı gösterilen düşmanlık. Evet. Halbuki aynı düşmanlık 'Batı kültürünün ortak alfabesi' sayılan Latin harflerine karşı gösterilmez. Çünkü, yukarıdaki üç yanlış itikad, onları başka yere, İslam harflerini başka yere oturtur. Birisini ileri diğerini geri sayar. 2) Osmanlı Türkçesine karşı gösterilen düşmanlık. Evet. Çünkü, Osmanlı Türkçesi, Türklerin 'yönettikleri coğrafyadaki dilleri yoketme' saikiyle değil, 'onları da dillerine katarak zenginleşme' arzusuna mebnidir. Halbuki, yukarıdaki üç yanlış itikad, coğrafyayla bütünleşmeyi değil, Batı adına onları evvela kendisi yoketme saikini aşılamaktadır. 3) Arapçaya, Kürtçeye vs. düşmanlık. Evet. Çünkü, yine yukarıdaki üç yanlış itikada göre, Avrupa ilerisidir, Asya gerisidir. O yüzden Arapça veya Kürtçe vs. konuşmak 'maymun dili konuşmak' mesabesindedir. Evrimde geriye doğru uzanmaya çalışmaktır.
Türkiye'de dil üzerinden yaşanan tartışmalar ağırlıklı olarak bu zeminde şekillenir. O yüzden esnaf tabelalarına da muameleler farklı olur. (Herhangi bir Batı dilindeyse dokunulmaz. Ama Asyalı dilindeyse heran operasyon çekilebilir.) Sokakta konuşulması da yine farklı tepkilerle karşılanır. Hülasa: Bu ülkenin insanlarının zihnine öyle operasyon çekilmiştir ki, bin yıllık cihad arkadaşlarının dilini küçümser, ama bin yıldır düşmanlıktan başka birşey görmediği Avrupalının dilini baştacı eder. Ahirzaman böyle garip bir vakittir. İmtihanı böyle ağır bir imtihandır. Müslümanı müslümana dövdürür. Tarlanın taşıyla tarlanın kuşunu öldürür.
Halbuki, meseleye birazcık ilmî endişeyle bakan birisi için, Asya'nın aşağılanacak hiçbir tarafı yoktur. Bilakis, anlaşılırsa, zenginliğin hakikatine sahip olduğu farkedilir. Mesela: Sefer Turan'la söyleşilerinden oluşan Bilim Sohbetleri kitabında, merhum Prof. Dr. Fuat Sezgin Hoca, meşhur şarkiyatçılardan Helmutt Ritter'in (ki aynı zamanda hocasıdır) Arapça yazımı hakkında 'üç vitesli yazı' diyerek büyük iltifatlarda bulunduğunu, Latin alfabesini de "Bu eşek sür'atinde gidiyor!" diye küçümsediğini aktarır:
"(Noktasız yazı) Bu âlimler vitesidir, diyor. Kütüphanelerdeki kitapların bir kısmı böyle. Onları ancak âlimler okuyabilir. İkinci viteste ise noktalı ama harekesiz yazarsınız. Okumada da yazmada da ikinci vitestir. Bu umumiyetle halk için geçerli bir vitestir. Üçüncüsündeyse noktalı ve harekeli yazarsınız. Okurken hata varsa çok kolay farkedersiniz. Fakat yazmak zaman alır. Bu üçüncü vitestir. Hocam Helmutt Ritter bunu söyledikten sonra bir kağıt aldı ve kağıda kendi ismini, Latin harfleriyle 'Ritter' yazdı. 'Bu eşek süratiyle gidiyor!' dedi ve ekledi: 'Bu da eşek vitesidir!' Arapça'daki viteslerle kitaplar müthiş bir süratle yazılıyordu." Son ilave olarak, Bediüzzaman Hazretlerinin Lem'alar'da dikkatleri çektiği, birşeyden daha bahsedeceğim: O da İslam harflerinin 'çağrışım dünyası'dır. Evet. İslam harfleri müslümanların maneviyatından neşet ediyor. O dünyadan çıktığı için, yine o dünyayı çağrıştırıyor, hatırlatıyor, dürtüyor. Bir müslüman onları gördüğünde ister-istemez manevî tetiklenmeler yaşıyor. Şuurunda olsun veya olmasın. Harfler yapacağını yapıyor. Halbuki Latin alfabesi böyle bir yeteneğe sahip değildir. Onları gördüğümüzde ne Allah'ı, ne Peygamberi, ne İslam'ı hatırlarız.
"(...) hurûfât, kudsiyet kesb ettikçe, yani, âhizelik vaziyetini aldıkça, yani, Kur'ân hurûfâtı olduğundan âhizelik vaziyetini aldığı ve düğmeler hükmüne geçtiği ve sûrelerin başlarındaki hurûfat daha ziyade o münâsebât-ı hafiyenin uçlarının merkezî ukdeleri, düğümleri ve hassas düğmeleri hükmünde olduğundan, vücud-u havâîleri bu hâsiyete mâlik olduğu gibi, vücud-u zihnîleri dahi, hattâ vücud-u nakşiyeleri de bu hâsiyetten hassaları ve hisseleri var. Demek, o harflerin okumasıyla ve yazmasıyla, maddî ilâç gibi şifâ ve başka maksatlar hâsıl olabilir."
Bunlar okunması, yazması, hatta bakılması bile 'başka' olan şeyler. Latin alfabesine bakmak, bir müslüman için, İslam harflerine bakmakla bir değil. Aynı tellere dokunmuyor. Aynı şifreleri çözmüyor. Aynı şiiri söylemiyor. Aynı musikiyi terennüm etmiyor. Kur'an'da anılan huruf-i mukatta belki de bizi harflerin bu yanına uyandırma hikmeti de güdüyor. Tek tek bile hikmeti var onların yani. Tek tek bile kıymetliler. Tek tek bile manidarlar. O sebeple yerlerine başkasını yerleştirmekle doğru yapılmaz. Elbise olsa değiştirilir fakat derimiz asla değiştirilemez.
Bazen düşünüyorum: Bu kemalistler, bir açıdan bakınca çok aptallar, ama başka açıdan da çok zekiler. Evet. Manevî dünyamızı ayakta tutan şeylerin köküne kibrit suyu dökmede pek mahir davranmışlar. İlk kılıçlarını şeairlere sallamışlar. Kodlarımızla oynamışlar. Çağrışımlarla dahi olsun müslüman ruhunu en geniş dairede besleyen şeylerin ensesine çökmüşler. Bugünkü avaneleri de aynı yolda ilerliyorlar. Nerede görseler sataşıyorlar.
Öyle. İslam harflerinin, Arapçanın, Osmanlıcanın, müslüman dillerinin, müslümanca kelimelerin Tek Parti döneminde tam bir zorbalıkla hayatımızdan sökülüp atılmaya çalışılmasında şeytanî bir zeka kendisini hissettiriyor. Bu zeka, bilfiil uygulayanların başlarında değilse bile, kesinlikle arkalarında bir yerlerdedir. Kulaklarına fısıldanmıştır. Ajandalarına yazılmıştır. Onlar da ödev verilen bu dersleri tekmil etmişlerdir herhalde. Ne diyelim? Cenab-ı Hak rüşdümüzü yeniden ilham eylesin. Kemalimizi tekrardan iade eylesin. Âmin. Âmin. Âmin.
1 note · View note
umutdogukanli · 9 months ago
Text
BAŞSAĞLIĞI DİLERKEN GEÇMİŞE...
Her canın yandığında tutuşturmaz eline soğuk demiri aciz melekler,göğsüme iki kafaya tek çekirdek ...!!!!
Anlamını aramadım,kimseye soramadım,ikna kabiliyetimi kullanmaya ve sessizliğimi sorgulamaya aldanıp,tek darbe kafaya....tek cinayet kurguda...şizotik kalıpları üçlesemde epileptik ruhumda,tek kalıba tek kalbe aslında tek aşka tutunmaktı derdim...
Yıldızlar ve ışık sadece...İstediğimi almaya yaklaşırken aydınlık bi duvar sedyede....Bağışlama BENİ...!İhtiyaç molası kasıklarımda dolanırken,geçmişe sünger değil kapılar çektim,ağır ağır akla ziyan ve terk edilmiş kilitler tükürdüm yatak odana....Belirdi mi duvarında..? İzledin mi beni yok olurken??BEN İZLEDİM...!!'!
Alışkanlıklarıma dönerken her adımım bomba...her adımım kalbe acı, kalbe kriz,kalbime ağladım ben,cesetlerime ağladım ben.!!!en çok gitmişlere ağladım ben....
ANLAMADIN...!!!!
ANLAYAMADINIZZZ...!!!!
Kimseyi istemedim,kadınlar değiştirdim,evimi yurdumu sevmediğim ormanları değiştirdim...
Kıyak bi otelde manalar değiştirdim...
OLAMADI...YAPAMADIM...!!!
GİZLEYEMEDİM SENİ...Hissedemedim bu ihalesi devredilmiş gerçekliğinizi...bazen kırık dalgaların densiz sesini,içime üfledim kriz saatlerimde...Olmadı yapamadım..!!!Çıkartsam gömleğimi söksem kapılarını,hasta ve kan tüküren kalbimi versem ellerine,ANLAM ARAMADAN SEVEBİLİR MİYDİN BENİ..!!!???
Satmadım aşkı 300 liraya.!!!satmadım yalnızlık denilen mazoşist yaramı,satmadım aq SATMADIM..!!!!
Sen kendini buldun!!!Ben gidebildim kaçabildim yaktım yıktım değersizzz sayıldım diye....Ölümü anlattım,bilinir her yere yazdım,istediğimde değil intiharlarımda değil yaşama tutunmak istediğimde buldu beni...Ölüm değil aslında ismi,kafanı gökyüzünde bulduğunda,gördüğün tek şey kendi resmin...İnan bana tecrübeyle sabit...=)
Kafama dayadım..!Ömrümde ilk kez gördüğüm beyaz renkli emaneti...Sıkmadım ..!!!ŞARKI YAPTIM...!!!Sıksam bu kadar acıtmazdı=)...!!!
Beni görse biri,desem görünüş suretimden ibaret değil...Diyebilsem akan yaş değil ,diyebilsem akan kan bileklerimden değil,canımdan şarkılarımdan,paramparça hayatımdan akar diye...Bi ses duysam bi çığlık sussam bi siyah bi kırmızı bi kanat olsam sırtında,belki uçsan belki uçabilsen yardımımla...HİÇ OLURMUYDUN BENİMLE???
HAYIR!!!!....OLAMAZ ...HAYIR ...!!!UÇAMAZ KARANLIK MAVİLERE...!!
Şimdi ve daima giden oldum...
Belirdi karşımda ruhsuz renkler,
Siyah oldum...
ismimi bilsede geçmişin...,
HAYALETİN OLDUM....!!!!
Umut Doğukanlı...!!!
28.02.2024
21:58
0 notes
ruyatabiricomtr · 1 year ago
Link
Rüyada Evlilik Teklifi Almak - https://ruyatabiri.com.tr/ruyada-evlilik-teklifi-almak/?feed_id=7587&_unique_id=6560518196947
0 notes
beyazmurekkep5 · 1 year ago
Text
İnsanlık Meselesi / deneme
Adnan FARUK (İzmir, 2023) “BEN BİR İNSANIM.” Üç kelimeden oluşsa da, içinde derin manalar barındıran bu cümleyi söylemekten utanır olduğumuz bir çağda yaşıyoruz. Sabahları kalktığımızda, henüz uykudaki bir bebeği öldürmek, bir hastaneyi yıkmak için namlusunun başına geçen insan görünümlü yaratıklarla aynı genetik kodları paylaşmanın verdiği iğrelti ile midemiz bulanırken; akşamları yumuşak…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes