#Levent Bey
Explore tagged Tumblr posts
Text
Gonca Vuslateri'nin Mutlu Yuva Kurması ve Annelik Sevinci
Gonca Vuslateri’nin Mutlu Yuva Kurması Ünlü oyuncu Gonca Vuslateri, uzun süredir birlikte olduğu Levent Bey ile Mart 2024‘te hayatını birleştirdi. Bu güzel haberin ardından, 26 Nisan’da kızı Asya‘yı dünyaya getirerek anneliğin sevincini ilk kez yaşadı. Doğumdan hemen sonra “Leyla” dizisiyle setlere dönen Vuslateri, hem bebeğiyle ilgileniyor hem de kariyerine devam ediyor. Vuslateri, eşi Levent…
#annelik#Asya#Bambaşka Sohbetler#Ceyda Düvenci#Gonca Vuslateri#Levent Bey#Leyla dizisi#Müjdat Gezen#mutlu yuva
0 notes
Text
Sevgilime Vermediğim Bekaretimi Komşuma Verdim! (Nermin 20 Y., İstanbul)
Ben Nermin. 20 yaşında, 1.72 boyunda, 50 kiloda, esmer güzeli bir kızım. Üniversite için geldiğim İstanbul'da yurtta kalmak istemediğim için ailem daire tutmuştu. Güzelliğim konusunda her zaman kendime güvenirdim. Üniversitenin ilk yılında Emre isminde bir çocukla çıkmaya başlamıştım. Onunla tanışma partilerinden birinde tanışmış ve sürekli birlikte vakit geçirirken kendimizi sevgili olmuş halde bulmuştuk.
Evde tek kaldığım için Emre bazen bende kalıyor ve birlikte uyuyorduk. Birlikte uyumanın getirdiği sonuçlar, sabahları elini ya mememde ya da amımda bularak uyanmam oluyordu. Önce hiçbir şey olmamış gibi davrandım, uyku hali diye ses etmedim, ama ilerleyen günlerde, Emre'nin eli amımı okşamaya, külotumdan içeriye girmeye başladı. Ben pijamayla uyumayı sevmediğim için külotla yatardım sadece ve ona tek engel olan ince külodumdu ve bu da onu durdurmuyordu. Elleri daha cüretkar bir hal alınca, ağzımdan çıkan iniltiye engel olamadım. Bir anda beni sırtüstü yatırıp üzerime çıktı ve deli gibi öpmeye başladı. Ona aynı şekilde karşılık verdiğimde, Emre aldığı cesaretle, askılı tişörtümü sıyırıp memelerimi emmeye, ısırmaya başladı. Bir eli de amımı kurcalamaya devam ediyordu. Bakire olduğum için tereddütte kalıyordum yine de. Bekaretimi bozmasından korkuyordum. Bunu ona söylediğimde bekaretimi bozmayacağına söz verdi. Rahatlamıştım.
Daha önce Emre'yle hep öpüşür, sürekli birbirimizi ellerdik, ama hiç çırılçıplak kalıp ta yapmamıştık. Beni çırılçıplak soydu (ki bunun için tişörtümü ve külotumu çıkarması yeterli olmuştu) ve dudakları yavaş yavaş aşağıya doğru ilerleyip adresine ulaştı. Amıma yumulduğunda yaşadığım zevki şu an yazarken bile hissediyorum. Amımı öyle bir yalıyordu ki, iniltilerime engel olamıyordum. "Bal gibisin aşkım, yerim amcığını!" deyip daha çok emmeye başlıyordu. Dili deliğimden içeriye kaydığında şaşkınlıkla çığlık attım. Resmen diliyle sikiyordu beni. O kadar heyecanlanmıştım ki, o an sikse beni umrumda olmazdı. Bekaret korkum uçup gitmişti. Ama bir kere demiştim bozma beni diye. İnatla beni çıldırtacak hareketler yapıyor, ama yarak diye yanan amıma sikini sokmuyordu.
Daha önce kimseyle sikişmemiştim, ama bu konuda cahil de değildim. Sürekli pørnø filmler seyreder, seks hikayeleri okurdum. Emre 69 yapmamızı istediğinde bu yüzden tedirgin olmadım. Nasılsa bekaretim sağlama alınmıştı. O günden sonra hep aynı rutini tekrarlar olmuştuk, ama ben artık daha fazlasını istiyordum. Ama Emre ısrarla beklememiz gerektiğini, beni acele ettirmek istemediğini söylüyordu. Aradan geçen aylar beni daha da azgın birine dönüştürmüştü. Artık sikilmek istiyordum. Gözümü karartmıştım bir kere.
Emre ile ilişkimiz bu şekilde devam ederken, bu arada karşı komşum Levent bey de iyice aklımı çelmeye başlamıştı. Adam 45'indeydi, ama oldukça dinç ve yakışıklıydı. Uzun boylu, küt saçlı, mavi gözlü, kısacası bir kadının onun kollarına atlamaması için hiçbir sebep yoktu ve zaten sürekli yanında kadınlar olurdu. Sevgilimle harika vakit geçiriyorduk, ama ben hep fantazilerimde kendimden büyük biriyle sikiştiğimi hayal ederdim ve Levent beyi düşünüyordum artık o hayallerde.
Emre sömestir tatilinde ailesinin yanına gidince ben tek kalmıştım. Bir ay daha gelmeyecekti ve bana yeterli gelmeyen o yüzeysel sevişmelerden bile mahrum kalmıştım. Bir gün yine tek başıma televizyon seyrederken elektrikler kesildi ve ben karanlıktan çok korkardım. Emre'yi aradım ve telefonda ağlayarak konuşmaya başladım. Korktuğumu ve onun burda olmamasına ettiğim lanetleri o kadar sesli söylüyordum ki, dışardan duyulacağını hiç düşünmemiştim bile. Sinirle telefonu kapadığımda çok geçmeden kapıda bir ses duydum. Birisi kapıya vuruyordu. Elimdeki telefonun ışığıyla kapıya gidip açtım ve Levent beyi görünce hissettiğim rahatlama duygusuyla boynuna atladım. Ama ne atlama! Resmen vücudum vücuduna yapışmış, tek beden olmuştuk. Geri çekildiğimde adamın şaşırdığı belli oluyordu, çünkü tepkisiz kalmıştı.
"Şey özür dilerim... Karanlıktan nefret ederim ve sizi de görünce çok sevindim!" dedim. O da, sesleri duyduğunu ve iyi olup olmadığımdan emin olmak için geldiğini söyledi. Yalnız kalmak istemediğimi söyleyip, içeri davet ettim. Beni kırmadı. Kanepeme oturduğunda hemen yanına oturdum ben de. Ne de olsa korktuğumu bahane edebilirdim. Havadan sudan konuştuktan sonra konuyu nasıl değiştireceğimi düşünürken, bir an bir şey alma bahanesiyle ayağa kalktım ve tökezliyormuş gibi yapıp kucağına düştüm. Ellerimi boynuna dolamıştım. Nefes alışlarının hızlandığını duyabiliyordum. O da beni istiyordu, belliydi. Çünkü ne zaman beni görse beğeniyle süzdüğünü farkederdim. Anlaşılan ilk adımı atmakta tereddüt ediyordu.
İçimdeki ateşli Nermin uyanmıştı bir kere. Dudaklarına yapıştım. Beni geri itip, "Ne yapıyorsun sen?" diye sordu. Hemen ayağa kalkmıştı. Gideceğini anladığım için panik yaptım. "Sen de beni istiyorsun biliyorum. Uzun zamandır beni siktiğini hayal ediyordum. O evine getirdiğin orospulardan neyim eksik? Niye esirgiyorsun yarağını benden?" dedim ve ağlamaya başladım. Gözlerimiz karanlığa alıştığı için yüzünü seçebiliyordum. Odayı aydınlatan mum da işe yarıyordu. Bana bakışlarından anlaşılıyordu beni ne kadar sikmek istediği.
"Güzelim benim!" diyerek kolları arasına aldı beni ve sıkıca sarıldı. Nefesi boynumu okşuyordu. "O zibidiyi yanında gördüğüm her gün nasıl uykunun bana haram olduğunu bilmiyorsun sen! Ben seni sikmek isterken o sikiyordu. O tatlı amcığının hayaliyle ya 31 çekiyordum, ya da o karıları sikiyordum. Şimdi seni sikmemi istediğini söylediğinde sana olan duygularımı anlayıp, alay ettin sandım!" dedi. Halen sarılı bir şekildeydik ve sertleşen sikini hissedebiliyordum.
O an o kadar mutlu olmuştum ki, geri çekilip yüzünü ellerimin arasına aldım, "Sik beni Levent! Sike doyur! Sadece sen doyur aşkım. Emre'ye siktirmedim kendimi, bakireyim daha, bu am senin yarağını istiyor. Orospun yap beni. Amım yanıyor!" dediğimde, hızla öpmeye başladı. Artık aramızda sınır kalmamıştı. Öpüşleri o kadar ateşliydi ki, amım sırılsıklam olmuştu. Tecrübeli olduğu çok belliydi ve beni feci ateşlemişti. Hızla bluzumu çıkarıp memelerime yumuldu. Sütyen takmayı sevmemem işime yaramıştı. Memelerimi emiyor, dilliyor, dişleri arasına alıp sıkıştırıp beni zevkten uçuruyordu.
Sonra beni kucağına aldı ve kanepeye yatırdı. Kendisi de hızla soyunup yanıma geldi. Üzerinde boxer vardı sadece. Külodumu da çıkardığında bakire amım onun insafına kalmıştı. Hiç vakit kaybetmeden yalamaya, emmeye başladı. Ama ne yalama! Resmen yutuyordu amımı. İştahla emiyor, beni zevkten uçuruyordu. Emre de amımı yalardı, ama şimdi aldığım zevkle kıyaslanamazdı onun yaptıkları. Başını ellerimle daha çok amıma bastırıyordum. O da bundan memnun, diliyle sikiyordu beni.
Ne kadar devam etti bilmiyorum, ama feci orgazm olmuştum ve o bana insaf etmiyor, devam ediyordu. "Hadi sik artık beni!" diye yalvarmaya başlamıştım. "Hemen olmaz, iyice bir tatmam lazım seni. Hep bu anı bekledim. Artık o pezevengi umursamadan sikecektim seni zaten. Şimdi sen de istiyorken bunun iyice bir tadını çıkarmam lazım!" dedi. O an çok şaşırmıştım, ben istemesem de sikecekti beni yani. Bunu duyunca daha da isteklendim, "Ben istemesem de sikecektin yani beni?" dedim nefes nefese. "Kaçarı yoktu. Bu yarak senin amına eninde sonunda girecekti!" dedi. Bu sefer bir parağını amıma sokmuştu ve yalamaya öyle devam ediyordu.
Sonra ayağa kalkıp boxerını da çıkardı. Gördüğüm şey karşısında korktum. Yarağı o kadar büyüktü ki, o kocaman şey nasıl amıma girecekti benim. Korktuğumu anlamış olacak ki, hemen yanıma gelip dudaklarımdan öpmeye başladı. Hemen ona karşılık verdim. Bacaklarımı beline doladığımda siki amıma sürtünüyordu. "Korkma aşkım. İlk seferde biraz acıyacak, ama sonra benim sikimden başka bir şey düşünemeyeceksin. Sadece benim sikim dolduracak o güzel amcığını!" diyordu.
Zaten acıyı göze almıştım, "Hadi sik artık beni!" dedim. Bacaklarımı açıp, sikinin başını sokmaya başladı. Biraz zor oluyordu, ama sesimi çıkarmadım. Yavaş yavaş sokmaya başlarken ne olacağını sabırsızca bekliyordum. Birkaç girişimden sonra tamamını soktuğunda, acıyla çığlık attım. "Tamam aşkım geçecek birazdan. Tamamını da aldın. Bundan sonrası zevkli geçecek. Bu am sikimin müptelası olacak. Hep sikilmek isteyecek. Seni sadece ben sikeceğim. Bu am artık benim!" dedi.
Gerçekten acı geçtiğinde, bu sefer de arzudan acı çekiyordum. Kalçamı kaldırıp oynatmaya başladım. İşareti alan Levent de içimde hareket etmeye başladı. Bacaklarımı beline doladım. Onu daha çok hissetmek istiyordum içimde. "Daha hızlı sik beni aşkım, sikine doyur. Daha hızlı, daha hızlı! Bu am senin yarağın için çıldırıyor!" diye onu ateşliyordum. O da daha hızlı git gel yapmaya başlad��. "Ahh, ohh!" sesleri odada yankılanıyordu. Her git gelde sikini tamamen içime gömüyordu. Başta o koca sik nasıl amıma girecek diye düşünmüştüm ama alıştıktan sonra aldığım zevk o kadar büyüktü ki, yaşadığım o kısa süren korku şimdi çok saçma geliyordu. Ben bu arada orgazm üstüne orgazm yaşıyordum.
Sonunda o da boşalacağını söyleyip içimden çıkmaya çalışınca, bacaklarımla sımsıkı sardım onu. Tehlikeli dönemde değildim ve o muhteşem sıcaklığının içime boşalmasını istiyordum. "İçime boşal aşkım. Sakın çıkma. Orası artık senin yerin!" dedim. Haykırarak içime boşalırken, sanki tazyikli su fışkırtıyorlardı içime. Boşalması çok uzun sürmüştü. Daha sonra üzerime yığıldı, ama ağırlığı çok hoşuma gidiyordu. Siki halen amımla anahtar kilit pozisyonundaydı. Ona, "Harikaydın aşkım. Bundan sonra sadece beni sik. O yarağın tadına sadece ben bakacağım!" dedim.
Benimle birlikte yan döndü. O sırada elektrikler de gelmişti. Ben bir an utanır gibi oldum, ama bana sıkıca sarıldı. Bir eli kalçamı okşuyordu. "Utanma aşkım. Hem tabii ki bundan sonra seni sikeceğim. Böyle taze am bulmuşum bırakır mıyım. Uzun zaman geçse de doymam ben bu tatlı amına. Ben seni daha çok sikeceğim. Bu amı yiyip bitireceğim!" dedi. Nazlanır gibi yaptım, "Öyle mi? Ama senin sikin de Emre'ninkine kıyasla oldukça heybetli. İyi ki ona siktirmemişim kendimi. Senin sikin varken onu daha istemem zaten!" dedim.
Bu söylediklerim onun sikinin tekrar canlanmasını sağladı. "Yine mi? Daha yeni siktin beni!" dedim şaşkınlıkla. Yan döndüğümüzde siki içimden çıkmıştı. Bir eliyle amımı okşamaya başladı. "Bu taze am varken benim sikim hiç inmez ki!" dedi ve beni kucağına alarak banyoya götürdü. Benim amım ve onun siki kan içindeydi. Beni bir güzel yıkarken, elleriyle de vücudumu okşayarak ikinci sefer için hazır hale getiriyordu beni.
Yıkanma faslı bittiğinde hızla dudaklarına yapıştım. Çılgınca öpüşüyorduk, dillerimiz dans ediyordu sanki. Bir bacağımı beline doladım ve omuzlarına tutunup sıçrayarak ikincisini de doladım. Şimdi tek iş sikinin amıma girmesiydi ve çok geçmeden de adresine giriş yaptı. Artık kendimde değildim, bambaşka birine dönüşmüştüm. Çılgın gibi kucağında zıplıyor ve en derinlerime kadar sikini alıyordum. Beni kucağında çamaşır makinesinin üzerine oturttu ve sikmeye öyle devam etti. Arada da meme ucumu ağzına alıyor, dişleri arasında kıstırıp, çekiştiriyordu. Git gelleri daha da hızlanmıştı ve sonunda aynı anda geldik.
Boynuna sarılıp, "Harikasın aşkım. Tükettin beni!" dedim. "Daha bu ne ki?" diye güldü. "Nasıl yani?" dedim. "Bu amın tadını almışım, iki sefer bana yeter mi? Daha sabaha kadar sikecem seni. Başka yolu yok!" dedi. Şok oldum. Gerçekten yorulmuştum ve Levent'teki enerji beni şaşırtmıştı. Ama bir yandan da mutlu olmuştum. Gerçek bir kadın yapmıştı Levent beni ve dediği gibi sikinin müptelası olmuştum. Ama, "Önce biraz uyuyalım aşkım. Sonra yine sikersin beni. Birazcık dinleneyim!" dedim. Beni kırmadı ve yatak odama gidip, sarmaş dolaş yattık.
Ne kadar uyudum bilmiyorum, ama amımda hissettiğim ıslaklıkla uyandım. Kafamı kaldırıp baktığımda Levent'in amımı yalamaya başladığını gördüm. Şaşkınlıkla, "Ne arsız şeysin sen!" diye güldüm. Yorgun olmama rağmen vücudum istekli ve hazırdı. "Bu amı bırakmak kolay mı orospu? Sikim tadını aldığından beri inmek bilmedi. Bu gece sabaha kadar uyku yok. Bu sik bu amdan çıkmayacak!" dedi. Kaba konuşmaları tuhaf bir şekilde hoşuma gitmişti. Hemen havaya girdim. Onu kollarımın arasına çekerek, "Sik beni aşkım. Orospun yap. Parçalama amımı. Amım senindir artık. Terk edeceğim o Emre'yi de. Senin sikini yemişim, bakar mıyım başkasına. Tek sikicim sensin!" dedim.
Tek hamlede içime girdi. Hırslanmıştı sanki. Hızla gidip geliyordu. Bir yandan da, "Bu ama benimkinden başka sik girmeyecek orospu, duydun mu beni fahişe? Başkası sikerse onu da sikerim, bu am sadece benim!" diyordu. "Bu am senin yarağını yemiş, başkasını ister mi hiç? Sen ne zaman istersen bu am senindir. İstediğin kadar sik beni. Sikine doyur!" diyordum ben de nefes nefese.
Bu sefer boşalması epey uzun sürmüştü. Bacaklarım beline dolanmış halde kaldık yatakta. İkimiz de tükenmiştik. Yana kayacağı zaman bacaklarımı daha sıkı doladım, onunla tamamlanmış hissediyordum kendimi. "Vay orospu vay! Demek içinden çıkmamı istemiyorsun?" dedi gülerek. "Napayım, sende bu sik varken ben senden nasıl ayrı kalayım? Amım seni istiyor. Böyle uyuyalım!" dedim. Sabaha kadar içimden çıkmadı.
İlk ben uyandım. Onu uyandırmadan yan döndüm. Üzerindeki örtüyü çekip, sikine daha yakından baktım. Hep o yalamıştı beni. Ben yalamamıştım. Bir tek Emre'nin sikini yalamıştım, çünkü onunla sikişmiyorduk. Beni kadın yapan Levent'i ödüllendirmeliyim diye düşündüm ve yarağını ağzıma aldım. İştahla yalıyor, alabildiğim kadar ağzıma alıyordum. Levent hemen uyanmıştı, "Vay orospu, azgın şıllık. Bitirdin beni, harikasın!" diyordu. Yarağı çok geçmeden dimdik olmuştu. Sonra da beni altına aldı ve yarağını tek hamlede içime soktu. "Dölleyeceğim seni orospu, içine akıtacağım. Bitirdin beni. Amcığının delisi oldum!" diyerek daha da sert sikiyordu beni.
Dünden beri tahriş olan amım acıyordu, ama umrumda değildi, zevk daha fazlaydı. "Dölle beni. Daha sert sik. Sikicim. Erkeğim. Aşkım!" diye inliyordum. İnlemelerimizi duymayan kalmamıştı kesin, ama umursamıyorduk. Daha sonra beni domalttı ve arkama geçti. Götümü sikecek diye korkup itiraz edecektim ki, "Korkma aşkım, bu seferlik götünü sikmeyeceğim, ama götün de benim, kimselere vermem!" dedi ve domalmış halimle amımdan sikmeye başladı. Sonuna kadar köklüyordu. İnanılmaz zevk alıyordum. Bir süre daha bu pozisyonda devam ettik. Sonra kendisi yatağa uzanıp, beni de kucağına çekti, "Şimdi biraz da sen sür beni, kontrol sende!" dedi. Heyecanlanmıştım. Sikinde kalkıp oturmaya başladım. Sonuna kadar içime alıyor, hızla inip kalkıyordum. İkimiz de aynı anda boşaldık ve üzerine yığılıp kaldım...
Emre geldiğinde ondan ayrıldım. Artık Levent'le her fırsat bulduğumuz an sikişiyoruz. Bazen ben okulu asıyorum ve bütün gün yataktan çıkmıyoruz. Sikinin müptelası oldum ve o da amımın delisi :)
[Nermin]
194 notes
·
View notes
Text
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/74cbdff353191d03853e7addfe3b96e1/0546449a58fc926f-48/s540x810/5952455ef456d494d39619ec8a4f5cbcf0547d4c.jpg)
Stadttheater Gießen und eine Premiere im Schauspiel, und zwar „Fabian oder Der Gang vor die Hunde“, welches als Buch die Rekonstruktion von Fabian von Erich Kästner darstellt, welche 2013 im Atrium Verlag erschienen ist. Dies ist nur angemerkt, da der Atrium Verlag und ich unsere Zusammenarbeit demnächst verstärken werden. So war es für mich ganz klar, dass ich sofort in dieses Stück muss. Die Einführung ins Stück machte diesmal Tim Kahn. Er erzählte auch aus dem Leben von Erich Kästner, wie z.B., dass er folgenden Satz gesagt hat: „Der Weltkrieg hatte begonnen, und meine Kindheit war zu Ende“. Dort sagte er auch, dass ein Großteil seiner Freunde im Krieg gefallen sind und deswegen seine Kindheit zu Ende war. 1933 als die Nazis an die Macht kamen, flüchtete er nicht ins Ausland, obwohl man ihn dort bestimmt sehr gerne aufgenommen hätte. Dies sind Dinge, die man auch immer wieder in „Fabian oder Der Gang vor die Hunde“ spürt. Deswegen hat Herr Kahn auch weniger über das Stück erzählt, sondern mehr über den Autoren. Ich glaube aber, dass es so oder so normal ist, dass das Umfeld und das Erlebte eines Autors ihn zumindest ein wenig beeinflussen. Auch hob er hervor, dass das Team, welches für den „Staat gegen Fritz Bauer“ zuständig war, auch für dieses Stück verantwortlich ist und das merkt man schon ein wenig. Aber dazu gleich mehr. Also ab ins Theater und was mir dann im Zuschauerraum mehr noch auffiel als bei der Einführung war, dass es eine gute Mischung zwischen Jung und Alt im Zuschauerraum gab. Das Bühnenbild war mal wieder einfach, mit einer Rampe und einem überdimensionierten Rahmen. Aber schon in den ersten Minuten war klar, dass damit auch gespielt wird. Es gibt dann eine Treppe, die nach unten führt, die man vom Zuschauerraum nicht sieht und wo die Schauspieler dann wie bei einer U-Bahn nach unten gehen und wieder nach oben. Was mir recht schnell auffiel, war die Zügellosigkeit, welche mich ein wenig an Babylon Berlin erinnerte. Es wird immer wieder mit dem Sexuellen gespielt, diese sexuelle Offenheit, für die die 20er Jahre ja auch ein wenig stehen. Da gibt es ein Etablissement, in welchem man sich einen neuen Partner suchen kann, oder wo auch Paare Sex mit anderen haben können. Heute würde man sagen, es war ein Swingerclub. Dort reißt auch unsere Hauptperson Jakob Fabian, gespielt von Ben Janssen, Irene Moll auf, welche von Anne-Elise Minetti gespielt wird. Es ist eigentlich falsch, dass er sie aufgerissen hat. Die treibende Kraft ist Irene, die ihn auch gleich mal eben mit nach Hause schleppt. Wo sie dann auch prompt von ihrem Mann erwischt werden, der das aber vollkommen Ok findet und Jakob Fabian mal eben über ihre Ehe aufklärt. Moll wird von Carolin Weber gespielt und alleine bei dieser Szene dachte ich, wow, ganz schön mutig, so etwas auf die Bühne zu bringen. Fabian ist Werbetexter bei einer Zigarettenfirma und kommt da auch immer wieder zu spät. Er ist aber ein so guter Werbetexter, dass man ihn erstmal behält. Der Direktor wird von Roman Kurz gespielt. Stephan Labude, der Freund von Fabian, wird von Levent Kelleli gespielt und dies ist schon ein besonderer Charakter. Während Fabian am Anfang etwas desillusioniert daher kommt, ist Labude eher der Visionär oder Macher. Dies ändert sich erst als Fabian Cornelia Battenberg, gespielt von Nina Plagens, kennenlernt und mit ihr zusammenkommt. Auf einmal zeigt er, dass er sich ändern will, auch etwas bewegen will. Das kenne ich auch von mir. Wenn ich verliebt bin, geht alles immer etwas flüssiger, einfacher, vonstatten und man denkt, alles klappt. Dass Fabian gerade dann entlassen wird, als er mal nicht unpünktlich war und neue Ideen vorstellen wollte, geschenkt, das kennt jeder entweder aus seinen eigenen Erfahrungen oder aus Film und Fernsehen. Wenn es zu glattläuft, kommt irgendwann der große Hammer. Ich könnte nun noch einiges erzählen, was noch alles passiert, aber man soll ja selber hereingehen. Aber warum sollte man in dieses Stück hineingehen? Also da sind z.B. die verschiedenen Musikstücke, die jeder Schauspieler mal vorträgt. Und da sind neben den oben genannten Schauspielern auch Nils Eric Müller und Stephan Hirschpointner, wobei man Stephan Hirschpointner schon ein paarmal als Frau gesehen hat, aber Nils Eric Müller als Frau Sommer und mit einer tollen Stimme singend, hat mich etwas überrascht. Ich glaube es war bei „Woyzek“ wo er mich, was seinen Gesang betrifft, nicht so ganz überzeugt hatte. Stephan Hirschpointner hat mir persönlich am besten gefallen, als er als Kommunist gesungen hat. Die beiden waren oft auf der Bühne, aber nicht in den tragenden Rollen. Roman Kurz hatte auch mehrere Rollen, die er aber wie immer hervorragend abgeliefert hat, genauso wie Anne-Elise Minetti oder Carolin Weber. Bei diesen drei letztgenannten ist es wie immer. Es ist einfach immer wieder ein Genuss. Der Live-Musiker auf der Bühne, Marcel Rudert, war in meinen Augen immer wieder mit seinen Instrumenten auf den Punkt genau da. Das gab auch dank ihm und dem Gesang der einzelnen Schauspieler so Babylon Berlin Vibes in meinem Kopf. Das hatte sich sehr schnell in meinem Kopf ergeben, schon bei dem ersten Gesang von Nils Eric Müller. Komme ich nun zu den drei, in meinen Augen, wichtigsten Personen. Levent Kelleli ist seit „Einsame Menschen“ in meinen Augen einfach ein Mensch, dem ich gerne zuhöre und den ich gerne sehe. Er hat dieser Figur einfach etwas Besonderes gegeben. Ben Janssen als Fabian war nicht schlecht, aber irgendwie hat mir da ein wenig mehr Betonung oder Elan gefehlt, ein wenig mehr aus dem Quark kommen hat meine Oma dazu immer gesagt. Ein wenig mehr Feuer und das ist glaube ich auch das, weswegen man so ein wenig das Gefühl hatte, das es Längen hat. Jetzt komme ich zu meiner persönlichen Überraschung des heutigen Stückes. Nina Plagens als Cornelia Battenberg, die Freundin von Fabian. Erste Entdeckung war, sie kann richtig gut singen. Dann hatte ich sie mal kurz getroffen und ein paar Sätze gewechselt und da hatte ich so das Gefühl, sie ist eigentlich tiefenentspannt und man könnte mit ihr auch bestimmt gut ein Bier oder so trinken. Das war aber nur so eine Momentaufnahme. Auf der Bühne war sie mir teilweise etwas zu hektisch. Das war mir im Nachgang nach der Kritik oft zu stressig, so ging es aber nicht nur mir, sondern auch einigen anderen in meinem Umfeld. Ich weiß nicht, was es war, oder warum, aber heute war sie außer, dass ihre Stimme ein wenig kräftiger werden könnte, richtig gut. Aber das war heute echt um Welten besser, als die letzten Aufführungen mit ihr. Vielleicht liegt es am Stück oder der Regie, aber bitte macht weiter so, der Flummi war nicht zu merken, der mich immer wieder störte. Heute war das wirklich richtig gut. Komme ich also zu meinem Fazit. „Fabian oder Der Gang vor die Hunde“ ist nicht ganz „Der Staat gegen Fritz Bauer“, aber wenn vielleicht die ein oder andere Betonung noch etwas genauer wird, dann denke ich, dann kann dieses Stück noch einige Aufführungen mehr vertragen, als die bis jetzt angekündigten. Die Musik, der Gesang, das Thema, welches ich noch gar nicht richtig rausgearbeitet habe, sind sehenswert. Wer die Weimarer Republik in Gießen auf der Bühne erleben möchte, der sollte mal überlegen, da hineinzugehen, genauso wie man vielleicht als Geschichtskurs im Abi mal einen Blick darauf werfen sollte. Gründe gibt es also genug und deswegen auf ins Theater! Read the full article
0 notes
Text
Rauf Denktaş İstanbul Beylikdüzü'nde anıldı
https://pazaryerigundem.com/haber/200655/rauf-denktas-istanbul-beylikduzunde-anildi/
Rauf Denktaş İstanbul Beylikdüzü'nde anıldı
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/7aee687ba136fd25f1b99c988a12d911/9bc846c4241017ae-d7/s540x810/ffeeeae469b8b2b27f901ef7fe1a57325e477e18.jpg)
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, ölümünün 13. yıl dönümünde Beylikdüzü’nde düzenlenen programla anıldı.
İSTANBUL (İGFA) – KKTC’nin kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın ölümünün 13’üncü yıl dönümü dolayısıyla İstanbul Beylikdüzü’nde düzenlenen anma programına Kıbrıs Türk Kültür Derneği İstanbul Şubesi, Kıbrıs Platformu ve Kıbrıs Şehitlerini Anma Platformu da katkı sağladı.
Beylikdüzü Atatürk Kültür ve Sanat Merkezi’nde gerçekleşen programa; eski İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi,Kıbrıs Platformu Başkanı Hasan Taş, Türkiye Muharip Gaziler Derneği Avcılar Şube Başkanı Nurettin Ağaoğlu, Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık’ın eşi Zehra Çalık, Türk Sinemasının unutulmaz isimlerindenTürkan Şorayve Ediz Hun ile ünlü oyuncu Tamer Levent, gazeteci-yazar Nur Batur, STK temsilcileri ve Kıbrıs gazileri katıldı.
Kıbrıs Platformu Başkanı Hasan Taş, “Anılarla Denktaş ve Kıbrıs” başlıklı sunumunda, Rauf Denktaş’ın liderlik ruhunu ve Kıbrıs davasındaki mücadele azmini vurguladı.
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/7aee687ba136fd25f1b99c988a12d911/9bc846c4241017ae-d7/s540x810/ffeeeae469b8b2b27f901ef7fe1a57325e477e18.jpg)
Taş, Beylikdüzü’nün Denktaş ile özdeşleştiğini belirterek, “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu, Beylikdüzü Belediye Başkanı olduğu dönemde burada Denktaş’ın adını yaşattı ve onun adına bir anıt yaptı. Bu yüzden her yıl Beylikdüzü’nde anma programı düzenliyoruz” dedi.
Türkan Şoray ve Ediz Hun, Denktaş ile olan anıları izleyicilerle paylaştı.
Ediz Hun, “Sevgili Türkan Şoray ile birlikte 50 yıl önce Kıbrıs’a gittik. Rauf Bey mükemmel bir insandı, esprili ve anlatımıyla unutulmaz hikâyelere sahipti. Büyük insanı saygı ve minnetle anıyoruz” dedi. Türkan Şoray ise “Denktaş, Kıbrıs davasına ömrünü adamış çok değerli bir devlet adamıydı. Onunla dostluğumuz unutulmazdı, kendisini rahmetle anıyorum” diye konuştu. Gazeteci-yazar Nur Batur, Denktaş’ın bilinmeyen yönlerini ve hayatındaki derin izleri anlatırken, ünlü oyuncu Tamer Levent de Rauf Denktaş’la olan anılarını izleyicilerle paylaştı.Anlamlı gecenin sonunda, Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık’ın eşi Zehra Çalık, katılımcılaraplaket ve çiçek takdim etti.
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/aab291c17037673f6374d451464b68e2/9bc846c4241017ae-1e/s540x810/5ed5852c7e8c020ad048326b72085b6a67c82f09.webp)
0 notes
Text
Depremzede Öğrencilere Umut: Eğitim İçin El Ele
Hassa’da, 6 Şubat depremlerinden etkilenen öğrenciler, hayırseverlerin desteğiyle yeni eğitim dönemine umutla başladı. Yuvalı, Demrek Deliçay, Mazmanlı Hanobası ve Buhara İlköğretim Okulları’na yapılan yardımlarla çocuklar, okul çantaları ve kırtasiye ihtiyaçlarına kavuştu. İlker Bey, Hüseyin Bey, Mesut Bey, Nevzat Bey, Esin Bey, Levent Bey ve Selahattin Radife’nin katkılarıyla dayanışma örneği…
0 notes
Photo
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/5bf86ad5f956604af78247118cadbd10/576fddd9ad978eb2-cd/s540x810/b4e3cb161d0265d3a26816928e0fa23be78a3ebc.jpg)
Gonca Vuslateri Anne Oldu, Setlere Dönüş Yaptı! Mart 2024’te, uzun bir süre aşk yaşadığı Levent Bey ile evlenen ünlü oyuncu Gonca Vuslateri, 26 Nisan tarihinde sevinçle kızı Asya‘yı kucağına aldı. Bu mutlu olay, hem Gonca’nın https://bursahabermedya.com/gonca-vuslateri-anne-oldu-setlere-donus-yapti/ #Magazin #bursahaber #bursasondakika #bursahaberleri #haberler #bursa
0 notes
Link
0 notes
Text
0 notes
Text
Mete Şahinoğlu Kimdir
Oyuncu Mete Şahinoğlu ”En Son Babalar Duyar” dizisinde Tuğrul Bey karakterini canlandırdı.Mete Şahinoğlu, Dabbe: Bir Cin Vakası adlı yapım ile tanınmaktadır. En son babalar duyar adlı dizide Levent Ülgen, Hatice Aslan, Cem Emüler, Arzu Balkan Karadağlı, Ayşegül Atik, Erdem Baş, Max Bendo,Ali Erkazan, Zeynep Karacan gibi usta oyuncular vardır.
0 notes
Video
youtube
Hakim Bey - Mehmet Erdem ✩ Ritim Karaoke (Kürdi Minör 4/4 C Sebare Beste... ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın 👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ⭐ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU 🢃 Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://youtu.be/7EvEclSVwYo ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ Hakim Bey - Mehmet Erdem ✩ Ritim Karaoke (Kürdi Minör 4/4 C Sebare Beste Sezen Aksu) ❤ @RitimKaraoke Müzisyenlerin Buluşma Noktası.... ➤ SANATÇININ DİĞER ŞARKILARI İÇİN OYNATMA LİSTESİNE BAKABİLİRSİNİZ... https://www.youtube.com/playlist?list=PL9SktAtLVupODpUBAQZP71HvVWjXwKX5a ➤ ESER ADI : HAKİM BEY ➤ SÖZ GÜFTE : SEZEN AKSU ➤ BESTE - MÜZİK : SEZEN AKSU ➤ USÜL : 4/4 C SEBARE ➤ MAKAM - DİZİ : KÜRDİ - MİNÖR ➤ ARANJÖR : ? ➤ ENSTRÜMANLAR : YAYLI GRUP KEMAN, ELEKTRO GİTAR, AKUSTİK GİTAR, BAKIR NEFESLİLER TROMPET ➤ KİMLER OKUDU : MEHMET ERDEM, SEZEN AKSU, LEVENT YÜKSEL, ZÜLFÜ LİVANELİ Music video by Mehmet Erdem performing Gibi Gibi. (C) 2014 SONY MUSIC ENTERTAINMENT TURKEY Gibi Gibi Mehmet Erdem Hiç Konuşmadan Sezen Aksu,sözü ve müziği kendisine ait daha önce Zülfü Livaneli, Levent Yüksel ve Mehmet Erdem'den dinlediğimiz "Hakim Bey" isimli şarkısını single olarak sevenleriyle paylaştı. ŞARKI SÖZÜ ve AKORU Intro: Bm C Bm C Bm C Şikayetim var cümle yasaktan Bm C Bm C Dillerimi hakim bey bağlasan durmaz Bm C Bm C Gelsin jandarma polis karakoldan D C Bm Fikrim firarda mapusa sığmaz eyvah D C Bm Mapusa sığmaz eyvah Bm C Bm C Gün olur yerle yeksan olurum Bm C Bm C Gün olur şahım devri devranda Bm C Bm C Kanun üstüne kanun yapsalar D C Bm Söz uçar yazı iki cihanda eyvah D C Bm İki cihanda eyvah Bm Em Sussan olmuyor, susmasan olmaz Bm Dil dursa hakim bey, tende can durmaz Em Yazsan olmuyor, yazmasan olmaz C Bm Kaleme tedbir koma, tek durmaz Mehmet Erdem (şarkıcı) Cemiz Topuzlu Konser Salonu'nda Sezen Aksu ve Mehmet Erdem sahne performansı, 2012 Genel bilgiler Doğum 31 Aralık 1978 (45 yaşında) Manisa, Türkiye Tarzlar Pop Meslekler Şarkıcı, şarkı yazarı Çalgılar Klarnet, bağlama, mandolin, ud, gitar, cümbüş, perdesiz gitar Etkin yıllar 1999–günümüz Müzik şirketi Sony Music Resmî site mehmeterdemmusic.com Mehmet Erdem (d. 31 Aralık 1978,[1] Manisa), Türk müzisyen, şarkıcı ve şarkı yazarı. Hayatı ve kariyeri Aslen Malatya, Arapgirli olan Mehmet Erdem, 1978 yılında Manisa'da doğdu. Ortaöğrenimini İzmir Fen Lisesi'nde tamamladıktan sonra, Boğaziçi Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü'nden mezun oldu. Babası klarnet, dayısı bağlama çalardı. Bu nedenle müzikle erken yaşta tanıştı. İlk çaldığı enstrüman 5 yaşındayken sahip olduğu mandolindi. Daha sonra bağlama ve cümbüş de çalmaya başladı. Lise döneminde çeşitli gruplarda müzisyen ve vokalist olarak yer aldı. Eserleri Film ve dizi müzikleri Polis - (2006) Dol - (2007) Sınıf - (2008) İş Arıyoruz - (2008) Deli Deli Olma - (2009) Sizi Seviyorum - (2009) Memleket Meselesi - (2010) Avrupa Avrupa - (2011) Leyla ile Mecnun - (2011) Vücut - (2011) Çalgı Çengi - (2011) Kalbim Seni Seçti - (2011) Aşk Kırmızı - (2013) Sen Aydınlatırsın Geceyi - (2013) Cenaze İşleri - (2017) Albümler Herkes Aynı Hayatta (2012) Hiç Konuşmadan (2013) Hepsi Benim Yüzünden (2016) Neden Böyleyiz (2018) bir şarkı vardı ya (2022) Single'ları "Allah'tan Kork" (Aşkın Nur Yengi ile) (2019) "Deliler" (Yeni Türkü Zamansız) (2022) "Turnaların Göçü" (Musa Eroğlu ile Bir Asır 2) (2022) Ödülleri Yıl Ödül veren organizasyon Kategori 2009 Uluslararası Altın Portakal Film Festivali Ödülleri En İyi Film Müziği (Deli Deli Olma) 2013 Ege Üniversitesi 2.Medya Ödülleri En İyi Çıkış Yapan Sanatçı 1.Türkiye Müzik Ödülleri En İyi Çıkış Yapan Sanatçı 3.Pal Fm Müzik Ödülleri En İyi Çıkış Yapan Erkek Sanatçı 10.Radyo Boğaziçi Müzik Ödülleri En İyi Çıkış MGD 19.Altın Objektif Ödülleri En İyi Çıkış Yapan Sanatçı 2016 13.Radyo Boğaziçi Müzik Ödülleri En İyi Erkek Pop Müzik Sanatçısı
0 notes
Text
Benefizauktion Mission in Black mit Rage Against Racism
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/51266902c9341497697861bcd880528b/a40272e40261603b-71/s400x600/ac0a491148c9ceb3fc2046ecc4d7e27e94f4744f.jpg)
MISSION IN BLACK zählen seit jeher zu den sozial sehr engagierten Metalbands. Gemeinsam mit RAGE AGAINST RACISM versteigert die Band einen exklusiven Kunstdruck des Covers ihres aktuellen Albums "PROFIT REIGNS SUPREME" zugunsten der Organisation "Friedensdorf International" in Oberhausen. Angaben zum Kunstdruck U N I K A T: - Leinwanddruck / Druck auf Leinwand - 80 x 120 cm - auf Holzkeilrahmen aufgespannt - von Band & Künstler signiertes Unikat, d.h. alle Musiker plus Björn Gooßes Die Auktion findet auf der Facebook-Seite von Friedensdorf International statt: www.facebook.com/friedensdorf/posts/716569440504726?ref=embed_post Das Statement der Band:"Liebe MIB-Community, Wir haben großartige Neuigkeiten, die uns mit Freude und Sinnhaftigkeit erfüllen. Wir arbeiten gemeinsam mit dem renommierten RAGE AGAINST RACISM aus Duisburg für eine besondere Sache zusammen, die uns sehr am Herzen liegt. Wir freuen uns, verkünden zu können, dass wir an einer exklusiven Benefizauktion arbeiten. Killustrations Björn Gooßes, der unser Artwork für unser Album „Profit Reigns Supreme“ entworfen hat, meldete sich einige Wochen vor dem Festival bei Andy und erzählte ihm, dass er mit seiner Band Harkon ja auch in Duisburg sielt und sich beide da ja mal endlich persönlich treffen könnten! Im Verlauf des Gespräches und auch aufgrund der gemeinsamen Überzeugungen, für die das RaR steht, kam Björn mit der Idee um die Ecke, das wir da doch spontan eine Aktion ins Leben rufen könnten: Der Artwork Künstler, wir als Band und dazu noch ein Festival mit Message - alles an einem Ort: Wann gibts schon die Gelegenheit!? Wir fanden das eine super Sache und waren sofort begeistert und so wurde die Idee schnell konkreter. Er brachte zum RaR das ultracoole Artwork als hochwertigen Leinwanddruck mit und wir signierten dieses nach unserem Auftritt direkt am Merchstand. Selbstverständlich ist auch die Originalunterschrift von Björn mit drauf! Wir erzählten Levent vor Ort von der Aktion und auch er fand das eine coole Idee - Wir machten tolle Bilder zusammen und denken, dass wir hier spontan und direkt gemeinsam mit den Fans, was Gutes tun können. Der Erlös aus dieser Auktion wird an die Organisation "Friedensdorf International" in Oberhausen gespendet. Levent Tomicki (Veranstalter RaR): „Das Friedensdorf holt Kinder aus Krisengebieten um sie medizinisch zu versorgen und zu betreuen und organisiert sich sowohl jeweils vor Ort als auch generell für Frieden.“ Es ist uns eine Ehre, unseren Teil dazu beizutragen, indem wir diese Leinwand zur Versteigerung anbieten und somit einen positiven Einfluss auf die Welt um uns herum haben. Gemeinsam können wir einen Unterschied machen! Die ganze Aktion startete am 13.10.2023 und endet am 17.11.2023. (auf der Facebook-Seite vom Friedensdorf International)" Quelle: El Puerto Records Lesen Sie den ganzen Artikel
0 notes
Text
Social club mit Ziegen
Heute haben wir in erster Linie Freunde getroffen. Beim Hungarian pastry shop unsere Wohnungstausch-Partnerin Sabrina und ihren Freund Levent (leider kein Foto) und am Nachmittag Martin und Janika, die uns eine Führung über den Campus der Columbia University gaben. Abends haben wir bei den beiden gegessen und zuhause konnten wir dann noch ein bisschen Autokino vom Fenster aus mitverfolgen.
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/baf83f830942eb4915718e27875ee04f/197f4ad6832ed917-5b/s540x810/913ffa595e09def6bafc98670c6aa16066809a9b.jpg)
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/22ba9ba6397c3e8c66a70c944467a97f/197f4ad6832ed917-13/s540x810/d4e0ef071c50f093e45aa261ab9ff2f5cad21c5d.jpg)
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/1338d6bb5ca8f7dbafc225abc2dab58d/197f4ad6832ed917-1b/s540x810/5d5a92ab7f0959605bc0924c3348d65afd4e40d1.jpg)
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/e29773b1a65e71a638ba2dc5388367f3/197f4ad6832ed917-8c/s540x810/743062f5038f8d53bab8d19152d3b03e3957eed6.jpg)
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/79e650156240049ab13cd7b7f97c7c2e/197f4ad6832ed917-51/s540x810/c55e23e41e815ee51f4d4a37c3dd3ce50b479fa8.jpg)
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/8ed373903052234adea51e761cac36da/197f4ad6832ed917-e1/s540x810/af4e21579583fd0f3233be977cb2c1ad29749028.jpg)
0 notes
Text
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/f81d03b1e7100d74ecf70cf36025263a/1d9cd6673998034e-89/s540x810/8a0afef30496141fa9b9bc190882a2bacd06316a.jpg)
Die rote Zora und ihre Bande kommen ins Stadttheater! Alleine diese Ankündigung ließ mich an meine Kindheit denken, und an das Buch von Kurt Held aus dem Jahre 1941. Geschrieben hat es der Autor in der Schweiz, da man solche Bücher und Autoren im dritten Reich nicht haben wollte. Die rote Zora wird auch als eine Symbolfigur für den Feminismus bezeichnet. Viel wichtiger finde ich aber den Ansatz vom Stadttheater Gießen. Es ist in meinen Augen einfach immer wieder das Thema: Kind darf Kind sein. Und jedes Kind hat Rechte, die niemand beschneiden darf. Aber wie war eigentlich das Stück? Ich glaube, ich fang’ dann lieber ganz am Anfang an. Man kommt hin und man sieht sofort: Die rote Zora und ihre Bande haben das Stadttheater gekapert. Überall hängen Banner, die einem sagen, dieses Theater gehört der roten Zora mit ihrer Bande und hier haben die Kinder das Sagen! Bei dieser Premiere kam ich mir als Erwachsener doch ein wenig fehl am Platz vor. Es war einfach ein schönes Gewusel von vielen Kindern. Somit war die Stimmung durchaus positiv. Man bekam noch mal ein freudiges „Das wird heute lustig!“ erzählt und oben im Foyer hängen überall Plakate, die zum Mitmachen auffordern. Dass es da noch einen schönen Kinderpunsch gab und Zimtsterne, Lebkuchen und Mandarinen auf den Tischen lagen, rundete dies einfach alles ab. Im Übrigen habe ich gehört, dass der Kinderpunsch lecker war. Wobei das Kind, welches mit dabei war, erstmal sehr skeptisch war, da die rote Zora als Zeichentrickserie im Fernsehen ihn nicht wirklich begeistert hat und damit habe ich mich noch gewählt ausgedrückt. Aber besagtes Kind bewegte sich dann doch noch zur Vorstellung und dann ist etwas passiert, was ich bei Kindern immer wieder im Theater erlebe. Man ist vorher noch mehr oder weniger am Toben und dann kommt die Schauspielerin auf die Bühne, redet erstmal was auf Kroatisch und dann auf Deutsch und die Kinder sind im selben Moment ruhig. Izabella Radić überzeugt hier als Branko, dessen Mutter stirbt und er somit zur Waise wird. Dies war dann auch mein erster Moment, wo ich dachte hartes Thema. Das wird aber schwierig. Und dann kam es wie es kommen musste, es war so dass jedes Kind und Erwachsene wusste, dies ist zum einen traurig, aber es wurde so rübergebracht, dass man lachen musste, ohne dass es ins Lächerliche gezogen wurde. Es wurde von Carolin Weber, Noémie Ney, Jana Marković und als Pfarrer Stephan Hirschpointner wurde einfach ein wenig überspitzt, so dass jeder im Raum wusste, die Situation ist nicht schön, aber es war trotzdem lustig. Branko wurde dann zu seiner Großmutter geschickt und diese Wegbeschreibung habe ich so oder so ähnlich schon oft erlebt. Wenn mehrere Leute gleichzeitig einen Weg beschreiben, ist es genau so und nicht anders. Aber irgendwie findet Branko dann doch seine Oma, die ihn aber nur eine Nacht bei sich schlafen lässt. Wobei ich da im ersten Moment dachte, Jana Marković, als besagte Großmutter zu besetzen und sie dann auch noch singen zu lassen, wie man sie von der Oper kennt, ist gewagt. Aber die Kinder hat es nicht gestört. Im Gegenteil, ich glaube, es war sogar genau richtig in dem Moment. Über den Papageien Koko, der bei der Großmutter lebt, muss ich aber auch noch ein Wort verlieren. Wie Levent Kelleli von oben herab schwebte und sang, war alleine schon den Eintritt wert. Als dann der verstoßene Branko auf dem Markt die rote Zora kennenlernte, als Kind in das Gefängnis geworfen wurde, weil er aus Hunger Essen gestohlen haben solle und dann von der roten Zora befreit wurde, da war es dann endgültig um mich geschehen. Wie Anna Huberta Präg die rote Zora spielte und das gemeinsam mit Branko immer mehr zu einem Zusammenspiel wurde und Branko und Zora ein Team werden - einfach sehenswert. Dazu immer wieder Gesang und kleine Situationen, die alle im Raum Lachen ließen, rundeten die Aufführung ab. Auch die Aufnahme von Branko in die Bande war einfach kindgerecht und schön gemacht. Die Darstellung des Messerspiels war deutlich an die Wahrnehmung und Bedürfnisse der heutigen Eltern angepasst. Ich möchte nicht darüber nachdenken, wie die Reaktion auf das Original Messerspiel aus dem Buch gewesen wäre. Wer jetzt nicht weiß, was ich meine, dem sei das Buch empfohlen. Sowieso war es bei allem diesmal unsagbar schön, da war das Bühnenbild, wo ich dachte, da wurde auf viele Kleinigkeiten geachtet, die Stadt und der Wald - einfach sehenswert. Aber am schönsten fand ich noch die Szene auf dem Meer, wie das Meer dargestellt wurde, die Fische und die Qualen, und Anna Huberta Präg, die mit der Querflöte auf dem „Schiff“ sitzt und schlicht eine schöne Melodie spielt. Unser Kritikerkind war am meisten, von den Mitmach-Szenen begeistert, wenn die Schauspieler mit dem Saal interagierten, vor allem als die Kinder mit spuken durften. Beeindruckend ist auch das Unrechtsempfinden bei den Kindern, die recht schnell merken, dass da etwas nicht fair ist. Ich könnte noch so einiges aufzählen. Jana Marković mag ich in den Opern mittlerweile sehr gerne. Jetzt habe ich sie auch als Darstellerin in einem Kindertheater erlebt und kann sagen, ich mag sie auch in lustigen Szenen. Über Carolin Weber kann ich schon fast nichts mehr schreiben. Ich habe sie nun in so vielen Rollen gesehen, und sie war immer sehr gut. Noémie Ney und Anna Huberta Präg sind neu am Stadttheater Gießen. Beide sind jung und machen neugierig auf das, was noch kommt. Ich werde mir auf alle Fälle das Stück „Wölfinnen“ mit den beiden ansehen, welches im Januar Premiere feiert. Was die Kinder für eine Meinung haben, konnte man sehr schnell erkennen. Sie waren einfach fasziniert und auch das Kind, welches ich dabei hatte, war für seine Verhältnisse sehr ruhig. Bei der Premiere waren es fast 90 Minuten, die die Kinder da erlebt haben. Vor mir und hinter mir saßen Kinder, von denen habe ich 90 Minuten lang, außer wenn die Schauspieler sie angesprochen haben, nichts mitbekommen. Die Feststellung das die rote Zora im Theater viel besser ist als das, was da im Fernseher läuft, spricht doch auch Bände. Und da sind wir wieder bei dem Thema, welches ich immer wieder habe. Theater ist immer wieder besonders. Es ist ein Spaß für Jung und Alt. Man muss es einfach nur ausprobieren. Ich für meinen Teil würde gerne viel mehr ins Theater gehen, allerdings gibt es Zeiten, in denen ich ohnehin schon einmal die Woche dort bin. Und wenn ihr sagt, na so ein großes Werk würde ich mir nicht so zutrauen, dann wäre es vielleicht mal einen Versuch wert, mit einem Stück des Jungen Theaters zu beginnen. Das Team um Mathilde Lehmann bietet da gewiss den richtigen Einstieg. Zumindest bekomme ich dies oft von anderen Theatergängern erzählt und ich werde es auch mal probieren. Vielleicht trifft man sich ja dort einmal. Die rote Zora macht auf alle Fälle Lust auf mehr, nicht nur bei Kindern, sondern auch bei Menschen, die mit diesem Buch groß geworden sind. Mir hat es nebenbei auch Lust gemacht, das Buch mal wieder zu lesen. Ich suche es noch. Ich frage mich nämlich auch, ob das Lied der Uskoken schon im Roman von Kurt Held enthalten war oder nicht. Es fühlte sich so bekannt an, aber sicher bin ich mir nicht. Sicher ist nur, die Gießener Inszenierung ist absolut sehenswert. Read the full article
0 notes
Text
İzmir’in dört yanında bayram coşkusu
https://pazaryerigundem.com/haber/171931/izmirin-dort-yaninda-bayram-coskusu/
İzmir’in dört yanında bayram coşkusu
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/f8a63376eca70133223246cef12ab5dd/cf3efdc03810bcab-f4/s540x810/47c25987b19a2790638cf362b90e7314854fb244.jpg)
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin organize ettiği İzmir 19 Mayıs Yol Koşusu 11’inci kez yapıldı. Cumhuriyet Meydanı’nda başlayan ve biten 10 kilometrelik koşuya yaklaşık bin sporcu katıldı. Ayrıca kentte 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı kapsamındaki etkinliklerden “Kadınlar 17 Yaş Altı Futbol Turnuvası” da tamamlandı.
İZMİR (İGFA) – İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı etkinlikleri kapsamında gençleri sportif faaliyetlerle buluşturuyor. Kentte bayram coşkusunu yaşatacak ve renkli etkinliklere sahne olan program kapsamında 11’inci kez gerçekleşen 19 Mayıs Yol Koşusu tamamlandı. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay’ın Kurtuluş Savaşı’nın fiili başlangıcı olarak kabul edilen 19 Mayıs programları için Samsun’da yer alması nedeniyle koşunun startını İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Dr. Zafer Levent Yıldır verdi. Gençlik ve Spor Hizmetleri Dairesi Başkanlığı tarafından organize edilen İzmir’in uluslararası alanda marka değerine sahip ‘Maratonİzmir’ çatısı altındaki 19 Mayıs Yol Koşusu Cumhuriyet Bulvarı’ndan başladı. Mustafa Kemal Sahil Bulvarı üzerinde 5 kilometre koşulduktan sonra Sadık Bey Tramvay Durağı’ndan dönüldü ve 10 kilometrelik koşu startın verildiği Cumhuriyet Meydanı’nda son buldu. Gençleri spora teşvik etmek amacı ile sadece 16-34 yaş kategorilerinde kupa ve para ödülü veren Türkiye’deki tek yarış olan koşuda yaklaşık bin sporcu ter döktü.
Kürsüye çıkanlar ödüllerini aldı Dereceye girenler ise; 16-18 yaş erkekler kategorisinde Kaan Miyazaki Öztürk üçüncü, Doğukan Ömür Altundaş ikinci, Ercan Geleş birinci oldu. 16-18 yaş kadınlar kategorisinde Tuğçe Nur Şimşek üçüncü, Fatma Sarhan ikinci, Irmak Şereflioğlu ise birinci geldi. 19-21 yaş erkekler kategorisinde Kerem Baybatur üçüncülüğü, Mehmet Ali Kara ikinciliği, Muhammed Kasar birinciliği elde etti. 19-21 yaş kadınlar kategorisinde Gülten Koncagüller üçüncü, Rojin Selgi ikinci, Elif Güldiken birinci oldu. 22-24 yaş erkekler kategorisinde Baran Ertoğum üçüncülük, Okan Yumuk ikincilik, Said Kerem Yetişir birincilik kazandı. 22-24 yaş kadınlar kategorisinde Begüm Tahhan üçüncü, Rojda Baran ikinci, Hasibe Demir birinci oldu. 25-27 yaş erkekler kategorisinde Hakan Çoban birinci, Halil Yaşın ikinci ve Cengiz Karaduman üçüncü oldu. 25-27 yaş kadınlar kategorisinde Mervegül Özdemir birinci, Güler Nur Akgün ikinci ve Ayşenur Karapınar Özkılınç üçüncü oldu. 28-30 yaş erkekler kategorisinde Mesut Akpınar birinci, Alihan Savaşçı ikinci ve Hüseyin Sezgin üçüncülük ödülünü aldı. 28-30 yaş kadınlar kategorisinde Muborak Muqımı birinci, Aylin Bütün ikinci ve Gökçe Hayırlı üçüncü oldu. 31-34 yaş erkekler kategorisinde Suat Karoğlu birinci, Mehmet Aydıngör ikinci, Iurıı Palchuk üçüncü oldu. 31-34 yaş kadınlar kategorisinde de Özlem Işık birincilik, Elif Acar ikincilik ve Merve Dede üçüncülük ödülünü elde etti.
Fotoğraf yarışmasını kazananlar da belli oldu Ayrıca törende 4’üncü Maratonizmir Avek Ulusal Fotoğraf Yarışması’nda dereceye girenlere de ödülleri verildi. Start isimli fotoğrafıyla Murat Yılmaz üçüncü, “3” isimli fotoğrafıyla Erkan Çamlılar ikinci, Meydan adlı fotoğrafıyla Murat Atılcan birinci oldu. İyilik Peşinde Koş adlı fotoğrafıyla Hasan Uçar ile Maraton ve İzmir isimli fotoğrafıyla Hacı Emre Polat mansiyon ödüllerini kazandı. Ödüller sahiplerine İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Dr. Zafer Levent Yıldır, İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Ertuğrul Tugay, İzmir Büyükşehir Belediyesi Gençlik ve Spor Hizmetleri Dairesi Başkanı Hakan Orhunbilge, İzmir Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü Başkanı Hüseyin Egeli tarafından verildi.
Kadınlarda şampiyon Karşıyaka Ayrıca kutlamalar çerçevesinde Behçet Uz Rekreasyon Alanı’nda “Kadınlar 17 Yaş Altı Futbol Turnuvası” da yapıldı. Orbit Karabaglar, Karşıyaka Besem, Eski İzmir Gençlik, Selçuk Çamlık, Bornova Genç Yıldızlar, Menemen Gençlik spor kulüplerinin kıyasıya rekabet yaşadığı turnuvada kazanan belli oldu. Karşıyaka Besem rakiplerini geride bırakarak kupaya ulaştı.
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/f8a63376eca70133223246cef12ab5dd/cf3efdc03810bcab-f4/s540x810/47c25987b19a2790638cf362b90e7314854fb244.jpg)
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Levent Gültekin'den Kılıçdaroğlu için akıl almaz iddia: "Kazanamayacağını bile bile aday oldu"
Levent Gültekin'den Kılıçdaroğlu için akıl almaz iddia: "Kazanamayacağını bile bile aday oldu". Levent Gültekin, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylığı hakkında şok edici bir açıklama yaptı. Geçtiğimiz yılın Nisan ayında gerçekleşen bir görüşmede Kemal Kılıçdaroğlu'na aday yapıldığını ve seçimi kaybedeceğini söylediğini iddia etti. Bu iddiasını Twitter'daki bir sohbetinde paylaşan Gültekin, Kemal Kılıçdaroğlu'na yaptığı konuşmayı anlattı. Gültekin, "Ben bir kitap yazdım, akışa göre siz aday yapıyorlar 2023'te" dedim ve ardından filmin sonunda Kemal Kılıçdaroğlu'nun aday olup, seçimi kaybedeceğini söyledim. Kemal Kılıçdaroğlu ise "Nasıl yani?" diye sordu. Bunun üzerine Gültekin isimleri vererek Kemal Kılıçdaroğlu'na aday yapıldığını söyledi. Gültekin, Kemal Kılıçdaroğlu'na ülke için son bir şans olduğunu belirtirken, "Ülke için bu son bir şans, bu şansı heba etme" dedi. Ancak Kemal Kılıçdaroğlu'nun verdiği yanıt, Gültekin'i şok etti. Kemal Kılıçdaroğlu, "Ülke bitti, hiçbirimizin kurtarma şansı yok" dedi. Gültekin ise bu sözler karşısında şaşkınlığını gizleyemedi ve Kemal Kılıçdaroğlu'na "Allah'ını seversen ne diyorsun? Böyle düşünüyorsan sen niye aday oluyorsun?" diye sordu. Kemal Kılıçdaroğlu ise gerçekten ülkeyi kurtaramayacaklarını söyleyerek, kendi adaylığını engelleme şansının olmadığını belirtti. Gültekin ise "Kemal Bey o zaman aday olma. Lütfen!" diye karşılık verdi. Sonuç olarak, Gültekin'in iddiaları Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylığı hakkındaki soruları yeniden gündeme getirdi. Bu iddialar, CHP liderliği konusunda belirsizlik yaratırken, parti üyeleri ve destekçileri arasında da tartışmalara neden oldu. Read the full article
0 notes