#Kudret Aksal
Explore tagged Tumblr posts
savasbitti · 10 days ago
Text
"görülmüş müdür bir insanın bir başka insanın içinden geçenleri tıpatıp anladığı."
geceye doğru, sabahattin kudret aksal
13 notes · View notes
ckardelen · 6 months ago
Text
Tumblr media
SEVDA DEMİ
Sevdiğim bir kadın var Çocukluk resmi cebimde Bir sevda içindeyiz ki sormayın Gündüz gece eli elimde Gezdiğimiz yer park Bazan sinema Bir de bakıyorsun ev olmuş Şu İstanbul baştanbaşa bizim Böyle olur aşk dediğin Şaşkına çevirir insanı bir bakıma İş güç arkadaş Ne varsa unutturur adama
Sabahattin Kudret AKSAL
18 notes · View notes
mustafasalihbozok · 2 years ago
Text
🌲🌲🌲İYİ AKŞAMLAR🌲🌲🌲
Güzel bir Akşam
Sizin
Sevdiklerinizin olsun.
Ne güzel şiirdir...
hele bugünlerde okumak nasıl iyi gelecektir:
Bakın şimdi şu sayacağım şeylerin
Okulu yok
Gökyüzünde rastgele bir bulut parçasına
Körü körüne tutkunluğun
Ağacın birine durup dururken abayı yakmanın
Sigara içmenin
Kibrit çakmaktan alacağınız keyfin
Okulu yok
Yaz gecesi cırcır böceklerini
Dinlemeyi bilmenin de okulu yok
Okulu yok ekmeği peyniri domatesi
Küçümsememenin
Sözün sazın oyanın yazmanın
Halisini seçmenin
Daha buna benzer nice
Nice şeyin okulu yok
Aşkın inancın insanlığın okulu yok
Ama dilerseniz hepsini öğrenebilirsiniz
Biraz çaba
Yeter.
SABAHATTİN KUDRET AKSAL
Tumblr media
8 notes · View notes
06chrome06 · 2 years ago
Text
SABAHA KADAR / SABAHATTİN KUDRET AKSAL
Penceremi geceye açıyorum
İçimi birden
Bir sıkıntıdır alıyor
Bir sigara yakıyorum
Bir şeyler diyecek gibi oluyorum
Bütün gece sabaha kadar
Bir şeyler diyecek gibi
Çaresiz bekleyeceğim
Biliyorum
Ne etsem seni alışkanlığım
Tumblr media
2 notes · View notes
yeryuzugokyuzu · 2 years ago
Text
BİRİ VAR Kİ
Biri var ki durmadan beni arar
Biri var ki mevsimlerdir beklerim
Biri var ki açmamış bir bahar
Göklerimde yıldız içimde sır
Biri var ki bahtı bende yaşar
Benim çiçeklerim açar onda
Bende musiki bende dünyalar
Biri uzakların uzağında
Biri var ki içimde sayıklar
Denizlerde kayıp ülkeleri
...
Sabahattin Kudret Aksal
11 notes · View notes
wehuzunngeldi · 2 years ago
Text
sevdiğim bir kadın var çocukluk resmi cebimde bir sevda içindeyiz ki sormayın gündüz gece eli elimde gezdiğimiz yer park bazan sinema bir de bakıyorsun ev olmuş şu istanbul baştan başa bizim böyle olur aşk dediğin şaşkına çevirir insanı bir bakıma iş güç arkadaş ne varsa unutturur adama
12 notes · View notes
ebrubektasoglu · 4 years ago
Text
Tumblr media
En sevdiğim #pazar aktivitem; demli bir #çay eşliğinde #şiir kitabı bitirmek. 💙
#SabahattinKudretAksal ‘ın kaleminden ruhuma en çok dokunan dizeleri sizinle de paylaşmak istedim. 🌸
☘️ Aşkın inancın insanlığın okulu yok
Ama dilerseniz hepsini öğrenebilirsiniz.
☘️ Sende gerçeği değiştirmenin gücü
Bellediğimiz çizginin dışına kaç
Gel bilinmeyenin kapısına dayan.
☘️ Yeşeren otların üstüne uzan,
Yum gözünü, gör gökyüzünü orda. ☁️
3 notes · View notes
valeryshiskin · 5 years ago
Text
Tumblr media
2 notes · View notes
savasbitti · 2 years ago
Text
"insanoğlunun ömrü saatlerin sınırı içinde geçer ne de olsa."
saatler, sabahattin kudret aksal
79 notes · View notes
ckardelen · 9 months ago
Text
Tumblr media
SEVDA DEMİ
Sevdiğim bir kadın var Çocukluk resmi cebimde Bir sevda içindeyiz ki sormayın Gündüz gece eli elimde Gezdiğimiz yer park Bazan sinema Bir de bakıyorsun ev olmuş Şu İstanbul baştanbaşa bizim Böyle olur aşk dediğin Şaşkına çevirir insanı bir bakıma İş güç arkadaş Ne varsa unutturur adama
Sabahattin Kudret AKSAL
11 notes · View notes
kevkebus-subh · 5 years ago
Text
“İnsanlığın yükünü taşıyamıyorsan, kendinden söz etme...”
14 notes · View notes
elektrobiyat · 6 years ago
Photo
Tumblr media
Gazoz Ağacı
“Yanında olmaktan hoşlandığı, “Gel gidelim” dediği zaman kalkıp gitmeden edemediği bir adamdan bahsedecek, ama sevgi sözünü etmeyecekti. Sevginin daha başka şekilleri vardı. Sonra neydi sevgi? İki insanın birbirinden hoşlanması, birbirini beğenmesi, görmeden olamaması değil mi? Bir zaman sonra da geçer gider, ardında bir şey bırakmazdı. Çok kere de bir pişmanlık, bir kin kalırdı geriye. Birbirlerini uzun zaman sevdiklerini sandıktan sonra bir tesadüf sonunda görünce, ya hiç aldırmadan geçilir, ya da o insanla geçirilen, boş yere harcanan zamana acınır, belli belirsiz ama içten bir kin duyulurdu. Dostluk çok daha güzel bir kelimeydi.”
“... biz kendimizi bile doğru dürüst anlayamıyoruz. Kaldı ki başkalarına, o başkaları isterse en yakınlarımız olsun, anlatalım. Olur mu böyle şey? Görülmüş müdür bir insanın bir başka insanın içinden tıpatıp anlattığı?”
“Ama iki üç dakikayı geçmemiş, yine bakmaya başlamıştı. Başlamamış mıydı? Peki, o da nedendi? Neden olabilirdi? Bir ilgi duyuyordu bana. Kesinlikle duyuyordu. Yoksa başka türlü olamazdı. Düşünceyi buraya vardırdık mı, bir sudan bakışı böyle yorumladık mı, ondan ötesi tamamdı. Ondan ötesi rahatlık, deliksiz uykular, umutla uyanılan sabahlar, haydi çekinmeden söyleyeyim adını, mutlululuk demekti. Mutluluk sözcüğüne inancımızı kaybetmemiştik henüz. Sihirli bir sözcüktü mutluluk, söylemesi bile, biraz ne idüğü belirsiz, bir hayli karanlık bir şey olsa da, içimizde bir ferahlık uyandırıyordu.”
“Nedenini bilmiyorum, bulmak için neler vermezdim. İnsanların benden uzaklaşırken alıp götürdükleri, yaklaşırken de getirmedikleri bir şey vardı ki adını bulabilmek için neler vermezdim.”
118 notes · View notes
06chrome06 · 2 years ago
Text
BİRİ VAR Kİ / SABAHATTİN KUDRET AKSAL
Biri var, durmadan beni arar
Biri var, mevsimlerdir beklerim
Biri var ki açmamış bir bahar
Göklerimde yıldız, içimde sır
Biri var ki bahtı bende yaşar
Benim çiçeklerim açar onda
Bende musiki, bende dünyalar
Biri uzakların uzağında
Havuza düşen memleketleri
Biri var ki içimde sayıklar
Tumblr media
2 notes · View notes
gezegen-gezginn · 3 years ago
Text
Tumblr media
Görülmüş müdür
bir insanın bir başka insanın içinden geçenleri tıpatıp anladığı.
S. Kudret Aksal.
104 notes · View notes
yurekbali · 3 years ago
Text
Tumblr media
Hatay: Defteri Olan Meyhane / Bekri Çeşnici Meyhaneyi meyhane yapan nedir? Nedir insanları, evlerine gitmek dururken sigara dumanının bol olduğu mekâna çeken şey? Meze desen, evde de âlâsı olur. İçki desen, bakkaldan alıp evde de içersin. En çoğu, evin hanımının, “Şu zıkkımı içmesen olmuyor mu?” sözlerine boyun eğersin. Ama yine de olmuyor. Kimileri, evin yolunu tutmak varken meyhanenin şu dönemlerde buğulu kapısını açıp masaya kurulmayı yeğliyor. Ve meyhanelerimizin en baş müşterileri, şairler, yazarlar, ressamlar, oyuncular, gazetecilerdir. Ama ne gariptir ki Türkiye’nin sanat ve düşün merkezi olduğu kadar meyhanelerinin odağı da olan İstanbul’un Asya yakasında, içkili lokanta boldur da yakın zamanlara kadar pek meyhane yoktu. Birkaç tektekçi, Gramatikos gibi tarihe karışmış küçük meyhanelerin dışında, Kadıköy yakasında bir zamanlar bir Koço, bir de Todori vardı ki bu sonuncusu da bir dönemle birlikte yok oldu gitti. 1967’de Kadıköy’de bir zamanlar “Kumluk” tabir edilen yerde, Hatay Lokantası açıldığında, birden sanatçıların uğrak yeri olmasının nedeni, belki biraz da bu yokluktu. Bu yokluğun Hatay’ın birden parlamasındaki etkisini nasıl yadsıyamaz isek Hataylı Ali Demir’in açtığı yere 75’te garson olarak giren, dört yıl sonra da ortak olan Mehmet Ali Işık’ın, alçak gönüllü ve sevimli kişiliğinin rolünü de göz ardı edemeyiz. Nitekim artık emekli olan Ali Demir’in yerine dükkândaki görevi üstlenen Tevfik Demir de hemen bu gerçeği vurguluyor. 1967’de açılması ve 75’te Mehmet Ali Işık’ı da kadrosuna almasıyla Hatay, Kadıköy’ü mekân etmiş yazar çizeri, şairi nasıl sevindirdiyse, 1986 yılında, “temerrütten tahliye edilip” kapanmasıyla da öylesine üzmüştür. Lale Filoğlu, Cemal Süreya’nın Hatay’ın kapanması üzerine, 1986’da Milliyet Sanat Dergisi���ndeki günlüğüne “Hatay Öldü” diye başladığını yazıyor. Ama bütün ölümler gibi erken olan ölümüyle bizi öksüz bırakan Cemal Süreya’yı, Hatay öksüz bırakmaz. Biraz sonra Bostancı’da vapur iskelesinin arkasında, Bağdat Caddesi’nin daralıp demiryoluyla kol kola girdiği yerde yeniden açılır Hatay. Ve o Hatay’ı şöyle anlatır Cemal Süreya, Filoğlu’na: “Hatay bir içkievi. Ama biz sanatçıların özellikle Kadıköylülerin hayatında, içkievi niteliğini aşan bir ağırlığı da olmuş. Evimiz olmuş bizim.” Duvarlarına yazarların fotoğrafları, dergi sayfaları asılan bir yer olmuş Hatay. Defteri olan tek meyhane belki de. Cevat Dereli, Burhan Uygur, Edip Cansever gelir, o deftere resim yapar, şiirler yazarlar. Yüzlerce şairin dizeleri, birbirleri için yazdıkları satırlar... “Bir kahvedir aynı zamanda. Çay içmeye de gidebilirsin. Ben birçok yazımı orada yazdım. Posta kutusu: Mektuplarım oraya gider. Emanetçi: Bavulumu on gün orada bıraktım. Bir taşra lokantası gibidir, yemek yemek şart değildir.” Hatay Lokantası deyince Cemal Süreya’yı anmamak olmaz. Ama yalnız o mu var, Cevat Dereli, Arif Damar, Tevfik Akdağ, Refik Durbaş, Mehmed Kemal (Duvardaki yazılarının çokluğuna bakınca, ‘Maşallah Mehmed Kemal buraya bir girmiş, giriş o giriş, hiç çıkmamış’ diyesiniz geliyor. Oysa o şimdilerde Etiler’de oturduğundan artık az gelir olmuş Hatay’a). Salâh Birsel, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Ece Ayhan, Sabahattin Kudret Aksal, Atilla Tokatlı, Behzat Ay ve daha niceleri, Hatay’ı mekân tutmuşlardır. Ve Cemal Süreya’nın sözünü ettiği Hatay’ın defterleri şu günlerde, ünlülerin dizeleri ve desenleriyle dolu olarak sekizinci cildine varmıştır. Hatay’da imza günleri yapılır. Yakında Sabahattin Kudret Aksal’ın imzası olacak. Duvarlarda resim sergileri vardır. Bu hafta Sevinç Karaca’nın sergisi vardı. Kısacası kendine özgü bir yer, bir şenlik mekânıdır Hatay. Ve Hatay direnir. Neye mi? Toplumun direnemediği arabeske direnir. Orada arabesk yoktur. Hatta çok güzel özgün bir Münir Nurettin bandı olmasına karşın, onu da ardından arabesk istemesinler diye herkese çalmazlar. Hatay’ı anlatırken mönüyü değil defterleri, resimleri, ressamları, ozanları anlatmak kaçınılmazdır. Tevfik Bey’e, “Buranın spesiyalitesi nedir” diye sorduğumda, “Humus, acılı köfte, lahmisini, içli köfte” yanıtını alınca şaşırıyorum. Masadaki heykeltıraş arkadaş da benim gibi şaşkın. “Ben burayı öylesine sanatçılarla özdeşleştirmişim ki adının Hatay olması bile bölgeyi çağrıştırmamıştı” diyor. Oysa Hatay mezenin lezzetli, fiyatın pahalı olmadığı bir yer olarak da ilginç. Hatay’dan ayrılırken “Neden buraya daha sık gelmiyoruz” diye soruyoruz kendi kendimize. - Bekri Çeşnici (Ali Sirmen), Hatay: Defteri Olan Meyhane (Cumhuriyet Dergi, 17 Şubat 1991) - Fotoğraf: Süha Derbent (Mehmet Ali Işık, Hatay Lokantası Defterleri ile)
23 notes · View notes
matmazelnoraliya · 3 years ago
Text
"İçinde bir şey saklı. Hiç bulmadığın, hiç denemediğin, bir köşede durup hiç bakmadığın.."
Bakın şimdi şu sayacağım şeylerin Okulu yok. Gökyüzünde rastgele bir bulut parçası için Körükörüne tutkunluğun, Ağacın birine durup dururken abayı yakmanın. Sigara içmekten Kibrit çakmaktan alacağınız keyfin, Okulu yok. Yaz geceleri cırcır böceklerini Dinlemeyi bilmenin okulu yok. Okulu yok ekmeği, peyniri, domatesi Küçümsememenin.. Sözün, sazın, oyanın, yazmanın Halisini seçmenin. Daha buna benzer nice Nice şeyin okulu yok. Aşkın, inancın, insanlığın okulu yok.
Sabahattin Kudret Aksal, Ne Tuhaf  
46 notes · View notes