#Kaydedildi
Explore tagged Tumblr posts
Text
kendi gevezeliğinden bıkan kişinin, karşı tarafın da gevezeliğinden bıktığını düşünüp "ne kadar boş konuşuyorum ya" diyerek savunma mekanizması kasınca aldığı "boş konuşmak değil o, boşlukları doldurmak" karşılığı ulusal ve uluslararası nezaket otoritelerince literatüre kaydedildi.
39 notes
·
View notes
Text
Kalıntılar korkunç gerçeği ortaya çıkardı: 'Franklin'in Kayıp Seferi'nde mürettebat kaptanı yemiş!
Tarihe geçen seyahatte neler yaşandı?
Sir John Franklin'in Kuzeybatı Geçidi seferi, günümüzde hâlâ büyük ilgi gören ve hayal gücünü tetikleyen tarihi bir olay. Söz konusu sefer Franklin'in Kayıp Seferi olarak da biliniyor. 1846 yılında Arktika'dan çıkmaya çalışırken Terror ve Erebus adlı gemilerin donup buz tutmasıyla yaşamını yitiren denizciler, insan dayanıklılığının ve aynı anda çaresizliğinin de bir kanıtı konumunda. Umutsuzca eve dönüş yoluna çıkmaya çalışan Erebus'un kaptanı James Fitzjames'in kemik kalıntıları ise yürek parçalayan bir hikaye anlatıyor.
1848'de geriye kalan 105 denizci, gemilerini buzun acımasız dişlerine terk ettiğinde Kaptan Fitzjames, seyir günlüğüne kasvetli bir rapor kaleme alıyordu; bu rapor daha sonra Kral William Adası'ndaki bir kayalıkta bulundu:
HMS gemileri Terror ve Erebus, 12 Eylül 1846'dan beri kuşatma altında olduğundan 22 Nisan'da terk edildi. Sir John Franklin 11 Haziran 1847'de öldü ve seferdeki toplam kayıp bugüne kadar 9 subay 15 er olarak kaydedildi.
“Kurtulan” 105 denizci asla evlerine dönemedi ve muhtemelen adadan da hiç ayrılamadı. O zamandan bu yana denizcilerin kemiklerinin çoğu bu ücra kara parçasında bulundu ve nihai huzura kavuşturuldu.
James Fitzjames'in kimliği ise mürettebatın bilinen torunlarının ve akrabalarının bulunması ve bunların DNA'larının Kral William Adası'nda bulunan kemiklerden elde edilen DNA'larla karşılaştırılmasıyla belirlendi.
Franklin'in Kayıp Seferi'nde ne yaşandı? Aslında yolculuk sorunsuz ilerliyordu. Atlantik geçilirken hava şartları zorlasa da sefer devam etti. Lancaster Boğazı'ndan geçen sefer, daha sonra Franklin Boğazı adını alacak boğazda ilerledi. Daha sonra şartlar kötüleşti ve Kral William Adası açıklarında Victoria Boğazı ortasında buzlar arasında sıkışıp kaldılar.
İlk etapta 3 genç denizci öldü. Felaketzedeler gömüldü ve bundan sonra sefer bir trajediye dönüştü. Zira buzlar 1846 ilkbaharında da erimedi ve gemiler bir daha buz kapanından kurtulamadı. Mürettebat 18 ay boyunca buz esaretinde kaldı, erzak tükendi, seferin lideri kaptan Sir John Franklin Haziran 1847'de öldü. 22 Nisan 1848'de sağ kalan mürettebat nihayet gemileri terk etti ve Kuzey Amerika anakarasına içlerine doğru sandallarla ilerlemeye çalıştı.
Yıllar sonra İnuit yerlileri ifadelerinde hastalıklı, zayıf onlarca üniformalı adamın kendilerinden yiyecek ve malzeme dilendiğini belirtmişti. Nihayetinde coğrafyayı tanımayan mürettebatın zaman içinde yaşamını yitirdiği aktarılıyor.
Fitzjames'in soyundan gelen birinden alınan örnek, bugüne kadar kurtulan 400'ü aşkın insan kalıntısından birinin dişinden alınan DNA ile başarılı bir şekilde eşleşti. Bu tanımlama, King William Adası'ndaki Franklin kalıntılarından şimdiye kadar yapılan sadece ikinci kimlik tespiti olarak tarihe geçti.
DNA eşleştirmesi acı gerçeği ortaya çıkardı
Dişte bulunan DNA ile uyumlu çene kemiği Fitzjames'in talihsiz kaderinin en azından bir kısmını gün yüzüne çıkarıyor. Zira çene kemiğindeki çentikler bilinçli kesimle tutarlı; bu da muhtemelen aç ve ölmek üzere olan mürettebatın, kaptanın naaşından olabildiğince faydalandığını yani onu çaresizlikle yediklerini gösteriyor.
Kanada'daki Waterloo Üniversitesi'nden arkeolog Douglas Stenton, “Bu, kaptanın en azından hayatını kaybeden diğer denizcilerin bir kısmından önce öldüğünü ve keşif ekibinin kendilerini kurtarmaya çalıştığı son çaresiz günlerde ne rütbenin ne de statünün belirleyici ilke olabildiğini gösteriyor” ifadelerini kullanmakta.
Bu durum o dönemdeki raporlarla da örtüşüyor: 1850'lerde kayıp kaşifleri bulmak için yola çıkan İngiliz keşif heyetleri, Kral William Adası'ndaki kalıntılarda yamyamlık belirtileri görüldüğüne dair raporlar kaleme aldı. İngilizler o dönemler biraz da ırkçı bir yaklaşımla “yamyamlığı” Kral Williams Adası'nda yaşayan İnuit haklarına atfetmişti.
90'larda yapılan araştırmalar da iddiaların doğruluğunu ortaya koydu: Arkeolojik kazılarda bulunan bireylerden en az dördünün kemiklerinde “kasaplık” yapıldığına dair bulgular mevcuttu.
Ancak bu ne bir suç hikayesi ne de korkunç bir skandalın müstehcen bir öyküsü... Aksine bu trajedi dayanıklılıklarının sınırında olan çaresiz adamların hikayesi. Muhtemelen açlıktan ölüyorlardı, hastaydılar ve uzun süredir yeterli beslenemiyorlardı. Yiyecek kıttı hatta yok denecek kadar azdı. Bu gibi durumlarda, yamyamlık hayatta kalmak için maalesef son çare olabilir.
Kaptan James Fitzjames ve gemisi Erebus. Fotoğraflar: Sotheby's (solda), Wiki Commons (sağda)
Waterloo Üniversitesi'nden antropolog Robert Park, “Bu, Franklin denizcilerinin şimdi bakınca hayal bile etmek istemeyeceğimiz bir şeyi yapmak konusunda ne kadar çaresiz kaldıklarını gösteriyor” şeklinde konuşuyor ve şöyle devam ediyor:
“179 yıl önce keşif gezisinin Arktika'da kaybolmasından bu yana, mürettebatın nihai kaderine dair yaygın bir ilgi oluştu ve bu ilgi birçok spekülatif kitap ve makalenin yanı sıra, son olarak, yamyamlık temalarından biriyle korku hikayesine dönüşen popüler bir mini dizinin dahi ortaya çıkmasına neden oldu. Bunun gibi titiz arkeolojik araştırmalar, gerçek hikayenin de en az onlar kadar ilginç olduğunu ve öğrenecek daha çok şeyimiz olduğunu gösteriyor.”
Bu araştırmayla Fitzjames, Franklin seferinden yamyamlığın ilk tespit edilen kurbanı oldu. Kurtarılan kemikleri, diğerleriyle birlikte bir höyüğe konuldu ve hayatlarını kaybettikleri yere bir anma plaketi yerleştirildi.
Stenton ve meslektaşları, keşif ekibinin diğer torunlarının kendileriyle iletişime geçerek kalıntıların geri kalanını teşhis etmeye çalışmaları çağrısında bulunuyor. Muhtemelen anlatılacak daha çok şey var...
Kaynak: Science Alert, Journal of Archaeological Science: Reports / Metin Aktaşoğlu tarafından yerelleştirildi.
41 notes
·
View notes
Text
Bitcoin Fiyatı Artar mı? Bitcoin Geleceği 2024
Bitcoin fiyatı artar mı sorusu özellikle son günlerde kripto yatırımcıları tarafından sıklıkla soruluyor. Çünkü Bitcoin 2024’ün ilk çeyreğinde rekor üstüne rekor kırdı ve en son 74 bin dolar bandını zorladı. Bu ise tarihindeki en yüksek artış olarak kaydedildi. Dolayısıyla Bitcoin (BTC)’in bu artışı kripto almak isteyenleri heyecanlandırdı. Aynı şekilde elinde BTC tutanlar için de Bitcoin 2024’te ne olacak sorusunu akıllara getirdi. Bu yazımıza benzer diğer yazılarımızı incelemek için Coin Geleceği kategorimizde ki yazılarımızı inceleyebilirsiniz.
Bitcoin Fiyatı Artar mı?
Bitcoin 2024 yılına hızlı şekilde giriş yaptı denilebilir. Yatırımcılar ve girişimcilerin en çok sorduğu soruların arasında, Bitcoin fiyatı artar mı oldu, Evet artış olucak çünkü ilk 3 ay içinde önemli bir ivme yakalayarak 74 bin dolar bandını zorladı. Bu ise tarihinde ulaştığı rekor seviye olurken aynı zamanda mevcut yatırımcılarının da önemli kârlar yapmasını sağladı. Örneğin geçen sene 40 bin dolar bandındayken alım yapanlar gelinen noktada kayda değer artıştan yararlandılar.
Bunun yanında Bitcoin her ne kadar kripto paraların lideri konumunda olsa da kripto piyasasının dalgalı seyir izlediğini unutmamak gerekiyor. Bu yüzden Bitcoin daha ne kadar artar gibi sorulara mutlak yanıtlar vermek de güçleşiyor. Fakat kripto piyasalarındaki bazı işaretleri takip ederek Bitcoin’in de hangi seviyelere gelebileceği veya düşebileceği ön görülebilir. Özellikle piyasaların zamanını tutturmak hiçbir zaman doğru olmayabilir çünkü kripto piyasaları aşırı hareketli ve anlık değişim yaşadığı için örneğin şimdi 73 bin dolar bandından Bitcoin alınıp dakikalar içinde zarar edilebilir. Bu yüzden kripto yatırımcıları için zamanlama kollamak yerine ortalama dolar maliyeti stratejisi takip edilmelidir. ODM sayesinde piyasa dalgalanmalarından uzaklaşmak mümkün olabilir.
Kaynak: https://bildigimhersey.com/bitcoin-fiyati-artar-mi-bitcoin-gelecegi-2024/
78 notes
·
View notes
Text
Gümüşhane-Trabzon kara yolunda otomobilin ters yönde ilerlediği anlar, başka bir aracın kamerasıyla kaydedildi.
11 notes
·
View notes
Text
EVLİYA MEVLANA ŞEHRİ BÖYLE İSE,
GERİSİNİ VARIN SİZ DÜŞÜNÜN.
Konya'da sürü sahipleri, 2 koyun ve 1 keçiyi kaybeden çobana kadın kıyafeti giydirip tecavüz etti.
28 Aralık 2023 10:47
Güncelleme: 11:23
Abone OlKonya'da 2 koyun ve 1 keçiyi kaybeden çoban, sürü sahipleri tarafından dövülüp cinsel istismara uğradı. Devamlı istismara uğrayan ve kadın kıyafetleri giydirilen çoban, görüntüleriyle de tehdit edildi. Sürü sahipleri, arızalanan telefonu yapan kişinin dikkati sayesinde yakalandı. Şahıslar "Şeytana uyduk" dese de 14'er yıl hapis cezasına mahkum edildi.
Konya'da 2 koyun ve 1 keçiyi kaybeden İ.B. (22) adlı erkek çobanı dövüp cinsel saldırıda bulunan sürü sahipleri İ.K. (42) ve H.O. (37), 14 yıl 8'er ay hapis cezasına çarptırıldı.
HAYVANLAR KAYBOLDUĞU İÇİN CİNSEL İSTİSMARDA BULUNDULAR
2022 yılının mayıs ayında Beyşehir ilçesinde İ.K. ve ortağı H.O.'nun sürüsünü otlatıp, ağılda bakan İ.B., 1 keçi ve 2 koyunu kaybetti. İ.K. ve H.O., İ.B.'den kaybolan hayvanların parasını ödemesini istedi. Çoban da bu parayı ödeyemeyeceğini söyledi. Bunun üzerine İ.K. ile ortağı H.O., İ.B.,'yi dövüp cinsel istismarda bulundu.
SENET İMZALATIP İSTİSMARI KAYDA ALDILAR
Farklı zamanlarda yaşanan cinsel saldırıları da cep telefonuna kaydeden şüpheliler, çobanı görüntüleri yaymakla tehdit etti. Ayrıca H.O., çoban İ.B.'nin 12 Aralık 2023'e kadar yanında kalacağına, kalmaması durumunda da 20 bin ila 50 bin lira arasında para ödeyeceğini belirten belge düzenleyip imzalattı.
CEP TELEFONU ARIZALANINCA İĞRENÇ OLAY ORTAYA ÇIKTI
İ.K., cep telefonunda yaşadığı arızayı gidermesi için arkadaşı M.O.'dan yardım istedi. M.O. arızayı gidermek için telefonu incelerken İ.K. ile H.O.'nun İ.B.'ye cinsel saldırıda bulundukları ana ait kamera kaydığını gördü. Bunun üzerine M.O., arkadaşları Ö.K., M.G.'yi çağırıp, İ.K. ve H.O.'yu döverek, ellerini bağlayıp jandarmaya teslim etti. İ.K. ile H.O., sevk edildikleri Beyşehir Sulh Ceza Hakimliği'nce tutuklandı.
PARA KARŞILIĞINDA BAŞKALARIYLA DA CİNSEL İLİŞKİYE GİRMESİNİ İSTEMİŞLER
İ.K. ve H.O. hakkında Seydişehir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame hazırlandı. İddianamede yaşanan olay ayrıntılarıyla anlatılıp, şüphelilerin el konulan cep telefonlarında yapılan incelemelerde cinsel saldırıların yer aldığı videolarla çok sayıda mağdurun da cinsel içerikli videolarının yer aldığı kaydedildi. Ayrıca telefonda yapılan incelemede İ.K. ve H.O. arasında İ.B.'yi para karşılığında başka kişilerle cinsel ilişkiye zorlamayı düşündüklerine yönelik yazışmaların olduğu belirtildi.
KADIN KIYAFETİ GİYDİRMİŞLER
İ.B., savcılıktaki ifadesinde "Kaybolan koyun ve keçinin parasını benden istediler. Veremeyeceğimi söylemem üzerine ikisi de bana cinsel saldırıda bulundular. Beni buna mecbur etmeye çalıştılar, cep telefonuyla kaydettiler. Karton kağıt üzerine bir sözleşme imzalattılar. Kur'an-ı Kerime el bastırarak 'Ablamı ve annemi de size getireceğim' diye yemin ettirdiler. Beni dövdüler ve şikayetçi olursam görüntüleri sosyal medyada yayınlayacaklarını söyleyerek şantaj yaptılar. Zaman zaman kadın kıyafetleri de giydirerek cinsel saldırıda bulundular. O yüzden şikayetçi olamadım" dedi.
KENDİLERİNİ "ŞEYTANA UYDUK" DİYE SAVUNDULAR
İ.K. ve H.O. ise ifadelerinde İ.B. ile rızasıyla, 'şeytana uyarak' cinsel ilişki yaşadıklarını, şantaj yapmadıklarını, görüntüleri kimseyle paylaşmadıklarını, suçlamaları kabul etmediklerini söyledi.
İKİSİNE DE 14'ER YIL HAPİS CEZASI VERİLDİ
Seydişehir Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın karar duruşmasında sanıklar İ.K. ile H.O. hakim karşısına çıktı. Son sözleri sorulan sanıklardan İ.K. "Pişmanım." dedi. H.O. ise "Keşke böyle şeyler olmasaydı da bu günleri görmeseydim, pişmanım" ifadelerini kullandı.
Mahkeme heyeti 2 kişiye 'nitelikli cinsel saldırı' suçundan 12'şer yıl, 'iftira' suçundan 1'er yıl, 'özel hayatın gizliliğini ihlal' suçundan ise 1 yıl 8'er ay hapis cezasını çarptırdı. Mahkeme, İ.K. ile H.O.'yu dövüp ellerini bağlayarak jandarmaya teslim eden ve aynı davada yargılanan M.O., Ö.K. ve M.G.'ye DE 'cebir tehdit ve hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma' suçundan 4'er yıl 2'şer ay hapis cezası verdi.
Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Gün
12 notes
·
View notes
Text
Uyuşturucu kaçakçısı idam öncesi son yemeğini böyle yedi. Mahkûmun son yemeğini yediği anlar ise böyle kaydedildi.
Ölüm ve i'dam intizarında bulunan bir adam, sehpanın tezyin ve süslendirilmesinden zevk ve lezzet alabilir mi?
22 notes
·
View notes
Text
Anonim bölümünden yazan kardeşim. Yasinin kaydedildi. Allâh razı olsun.
4 notes
·
View notes
Text
The album features eight new tracks along with a beautiful reworking of THE MONTGOLFIER BROTHERS' "Between Two Points" and has artwork and photography by the renowned artist Anton Corbijn.
Musicians contributing to the record include Guy Pratt and Tom Herbert on bass, Adam Betts, Steve Gadd and Steve DiStanislao on drums, Rob Gentry and Roger Eno on keyboards with string and choral arrangements by Will Gardner. The title track also features the late PINK FLOYD keyboard player Richard Wright, recorded in 2007 at a jam in a barn at David's house.
Some contributions emerged from the live streams that Gilmour and family performed to a global audience during the lockdowns of 2020 and 2021; Romany Gilmour sings, plays the harp and appears on lead vocals on "Between Two Points". Gabriel Gilmour also sings backing vocals.
(www.blabbermouth.net / May 13, 2024)
* * * * *
Albümde sekiz yeni parçanın yanı sıra THE MONTGOLFIER BROTHERS'ın "Between Two Points" şarkısının güzel bir yeniden düzenlemesi yer alıyor ve ünlü sanatçı Anton Corbijn'in çizimleri ve fotoğrafları bulunuyor.
Albüme katkıda bulunan müzisyenler arasında bas gitarda Guy Pratt ve Tom Herbert, davulda Adam Betts, Steve Gadd ve Steve DiStanislao, klavyede Rob Gentry ve Roger Eno, Will Gardner'ın yaylı ve koro düzenlemeleriyle yer alıyor. Albümün başlık parçasında ayrıca merhum PINK FLOYD klavye sanatçısı Richard Wright da yer alıyor ve 2007'de David'in evindeki bir ahırda yapılan bir doğaçlamada kaydedildi.
Gilmour ve ailesinin 2020 ve 2021'deki karantinalar sırasında küresel bir izleyici kitlesine yaptığı canlı yayınlardan bazı katkılar ortaya çıktı; Romany Gilmour, "Between Two Points" parçasında şarkı söylüyor, arp çalıyor ve ana vokalde yer alıyor. Gabriel Gilmour ayrıca geri vokalleri de yapıyor.
(www.blabbermouth.net /Mayıs 13, 2024)
2 notes
·
View notes
Text
Kuzey Gök Aurorası
Günün Astronomi Görseli 18 Mayıs 2024 Görsel & Telif: Chirag Upreti Zarif yıldız izi yayları, bu renkli gece manzarasında Dünya’nın günlük dönüşünü yansıtıyor. Hızlandırılmış kompoziti oluşturmak için 12 Mayıs’ta ABD’nin New York eyaletinin Catskills bölgesindeki Ashokan Baraj Gölü kıyısında bir tripoda sabitlenmiş bir kamerayla art arda pozlamalar kaydedildi. Kuzey yıldızı Polaris yıldız…
View On WordPress
2 notes
·
View notes
Text
Ali Erbaş’ın başkanlığını yaptığı Diyanet, 2024’ün ilk çeyreğinde yaptığı toplam harcama,
24 milyar 345 milyon 463 bin TL olarak kaydedildi.
Diyanet, 1 milyon 431 bin 917 asgari ücretlinin maaşını 90 günde harcamış oldu. (Birgün)
3 notes
·
View notes
Text
İmge Kalıyor Geriye
Bir imge çıkıyor. Tümden, bariz ve muallakta kalmayacak kadar cerahatin dibine gömülü halde bir ülkenin sınırları belirleniyor. Belirgin bir halde, yalın bir tehdit sarmalından tam da eksiksiz bir yıkıcılık ekseninden bildirilen bir yerin görünürlüğü artıyor. Tümüyle açık ara bariz belirsizliklere doğru koşar adım giden bir ülke var ediliyor. Belirsizlik kesintisiz bir halde günden güne imal edilirken yolun / yordamın / anlamın çürütüldüğü menzilin en kestirmeden hakikati ile günler geçiriliyor. Bir fecaat sarmalı ki içinden dışına çıkılamaz, asla düşünülemez diye ilan ediliyor. Mahvın kısır döngüsü içerisinde ne o yan ne bu yan söz konusu edilsin isteniyor. Güllük gülistanlık bir cennet vatan imgesinden bahisler ardıl sıra açılıp dururken çürümenin ortasına demirlemiş bir yerin imgesi yok sayılıyor. Hemen her gün apayrı cerahatin, her şey bir kokuşmuşluğa esir. Vatanımız dediğimiz sahnenin de giderek elden kaydığı, yok edildiği bir ataletin ortasında günler geçirilip duruyor, masal ne hakikat ne söz ne! Her şey çürümenin, ruhsal bir kıyamet ortamında gerçekliğin zayi edilmesinden mülhem bir yer gerçeğe dönüştürülüyor, tek gerçeğe.
Bugün alışılageldik deneyimlerin laf kılındığı bir zeminde, gerçekliğin bunca yalın, afaki ve doğrudan cürümlerle ilerlediği bir zeminin hakikatinden kim bahis açacaktır ki! Kısa, kestirmeden gündelik bir yıkıcılık ekseninde yol yürünürken olmakta olanın cehennemin ta kendisine evriminden kim bahis açacaktır. Günbegün var edilenlerle yaşam ihtimalinde onarılması imkansız yaraların gedikleri açılırken cürüm hayatı, kötülük tüm anlamlarıyla bedenleri sarıp sarmalarken var edilmiş olanın korkunç sureti temsilinin ayırtına kim nasıl varacaktır? Gündelik olan bir mefhum, düzenli kullanılan ilaçların zamlanacak olmasının bildirilmesinin hemen ardından çıkagelen ilaç yok lafzı misal bir örnek olarak var edilebilir. Avrupa Para Biriminin çarpanının yeniden belirlenmesi neticesinde 25 Aralık tarihinde yüzde 25 civarında zamlanacak ilaçlar haftası öncesinden sırra kadem bastırılırken ne gibi bir imge var edilebilir çürüten yerden gayri. Aspirin’den, antibiyotik ya da kimi hayat memat meseli olagelen düzenli kullanılması elzem ilaçların yok denile gelmesinin utancını, hastalara kim anlatabilecektir? İnsanlarının canının paradan çok daha elzem / önem atfettiği bir düzlemi sormak / görmek, halen imkansız mıdır? Uzak bir hal midir, bunca yalın kepazeliklerle birlikte bir imge var edilirken, devlet insanını da mı gözden çıkartır, çıkartmıştır, nedir yani?
Her gün aşıyoruz, uçuyoruz kaçıyoruz denilirken dünyaca ünlü bir simsar çete çatıdan çıkagelen şu haber mesela ol imgenin suretini kesintisiz bildirmektedir. Halin perişanlık dolu temsilini göz ardı edip, bitiyoruz, yok oluyoruz diye söyleyenlere inat ilerliyoruz, güçlü ülkeyiz diye lafza giren baş efendinin karşısında, sermaye tüm kartlarını açık oynar. Olabildiği kadar açık nefretiyle sıradan insanların hayat hakkının lağvedilmesinin nasıl da o sermaye / çark / düzen için elzem olduğundan dem vurulur. Evrensel Gazetesinden haberi aktaralım: “ABD merkezli uluslararası kredi değerlendirme kuruluşu Moody’s, Türkiye ekonomisine ilişkin hazırladığı rapor ile ‘sert bir ekonomi politikası’ istedi. Faiz, ücret, büyümeye ilişkin uluslararası sermayenin taleplerini dile getiren Moody’s, uluslararası sermayenin Şimşek politikalarından memnun olduğunu kaydetse de, sermayeye güvenin henüz tesis edilemediğini kaydetti. Hazırlanan raporda Türkiye’nin kredi notu yine durağan olarak kaydedildi.
Uluslararası sermayenin taleplerini dile getiren Moody’s, Türkiye’nin kredi notundaki iyileşmenin asgari ücret zammına bağlı olduğunu kaydetti. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası eliyle politika faizinin yüzde 8.5’ten yüzde 40’a yükseltildiğine işaret eden Moody’s, “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının da etkisiyle, ortodoks para politikasına dönüş kesinlikle olumlu” dedi.
Moody’s, IMF’nin aksine ‘aşırı’ ücret artışlarına bağlı olarak artan talebin enflasyonist baskı ve risk yarattığını savundu. Raporda, “Yakın vadede önemli bir risk talebe bağlı enflasyonist baskıları daha da artırabilecek aşırı ücret artışlarıdır” denildi. Moody’s, ücret artışlarının TCMB’nin enflasyon hedeflerine paralel yapılması gerektiğini savundu.
TCMB, asgari ücretteki yüzde 10’luk artışın manşet enflasyona yaklaşık 2 puan katkı sağlayacağını tahmin ediyor.
Uluslararası Sermaye Hâlâ İkna Değil, Daha Fazla Faiz İstiyor
Yüksek faize dayalı sıkı para politikası uygulanan Türkiye’de hükümet politikaları ‘uluslararası sermayenin’ taleplerini yeteri kadar karşılayamadı. Raporda, “Cumhurbaşkanı gücünün yoğunlaşması” nedeniyle yüksek faiz politikasından dönülme ihtimalinin azımsanmadığını kaydeden Moody’s, “Önümüzdeki ay sınırlı bir politika faizi artışı bekliyoruz” ifadelerine yer verdi.
Daha Çok İşsizlik Önerildi
Raporda ücretlerin reel olarak geriletilmesine bağlı olarak iç talepte gerçekleşecek daralmanın, Türkiye’nin cari açık sorununa da olumlu yansıyacağı kaydedildi. Cari açıktaki daralmanın büyük oranda ithalatta gerileme ile mümkün olacağı belirtildi.
TÜİK verilerine göre gerçekleştirdiği ithalatın yüzde 75’i ham madde, yüzde 13.8’i sermaye malı, yalnızca yüzde 10.3’ü tüketim malı olan Türkiye ekonomisinde ithalatta yaşanacak gerileme, üretimin azalmasına ve dolayısıyla işsizlikte artışa neden olacak. Türkiye’de halihazırda 8 milyondan fazla işsiz bulunuyor.
Halkın Tasarrufu Faize Gidecek
AKP tarafından hazırlanan orta vadeli programa göre 2023 yılında faiz harcamalarının 663.6 milyar liraya çıkacağı öngörülürken devletin yatırım harcamaları 789.8 milyar lira olacak.
2024 yılında faiz harcamaları yatırım harcamalarını aşacak. Faiz harcamaları 1 trilyon 276 milyar liraya; yatırım harcamaları 1 trilyon 108 milyar liraya çıkacaktır. Böylece faiz harcamalarının yatırım harcamalarına oranı yüzde 115’e kadar çıkacak.
2025 yılında da söz konusu ivme sürecek. Faiz harcamaları 1 trilyon 833 milyar liraya, yatırım harcamaları 1 trilyon 350 milyar liraya çıkacak. Faiz harcamalarının yatırım harcamalarına oranı yüzde 135’e çıkacak.
Böylece devlet, yatırımdan çok faiz harcaması yapacak.
IMF: Enflasyonun Nedeni Ücretler Değil, Şirket Kârları
IMF’nin son raporuna göre Avrupa’daki enflasyonu en çok artıran kalemlerin başında son iki yıldır şirket kârları geliyor.
Bunun ana nedeni ise şirketlerin fiyatları, roket hızında yükselen enerji ithalatı maliyetlerinden daha fazla artırması.
IMF yetkilileri, Avrupa Merkez Bankasının 2025 için koyduğu yüzde 2 enflasyon hedefinin tutturulması için şirketlerin daha düşük kâr oranlarını kabul etmeleri gerektiğini söylüyor.
IMF Analistleri Niels Jakob Hansen, Frederik Toscani, Jing Zhou’nun 23 Haziran tarihli raporuna göre 2022’nin başından bu yana fiyatlardaki artışın yüzde 45’i şirketlerin kâr artışından kaynaklı.
“Daha yüksek enflasyon, daha yüksek kârları ve ithalat fiyatlarını yansıtıyor” diyen analistlere göre ithalat, yüzde 40 oranında, işçi maliyetleri ise yüzde 25 oranında enflasyona etki ediyor. Vergilerin ise çok az miktarda bir deflasyonist etkisi var.”
Katma değerin hiç edildiği, iç etmek için paraları / rantı, milyonlarca yobaz / hırsız / çakal sürüsünün, o sermaye diye çıkagelen temsilin aportta beklediği bir zeminde görünen köye kılavuza ne hacet vardır. Bir imge çıkıyor. Tümden, bariz ve muallakta kalmayacak kadar cerahatin dibine gömülü halde bir ülkenin sınırları güncelleniyor. Yoksulluk bütün bütün bir ülkenin tek ortak değeri haline dönüştürülürken, sermayenin kapısında el pençe divan duranların sayıklamaları arasında ezdirmedik, yedirmeyeceğiz lafzı dışında pek de bir şey geriye kalmaz. Bir imge ortaya çıkarken, cürmü her şeyin üstüne konumlandırıp duran bir aklın, tahakkümünü nasıl da benzersiz bir halde şekillendirdiğini görürüz. Bu istikametin ol sermayenin ana temsilcilerinde nasıl yankı bulduğu zaten moody’s’den çıkan görünüm raporundan da anlaşılabilecektir. Tümüyle alt sınıfı enikonu ortadan kaldırmak, daha da fazla kemer sıkarak, geleceksiz kılmanın yollarında sadakaya muhtaç hale koymanın adı ne zamandan beridir bir kurtuluş reçetesidir.
Bay Şimşek bir kere daha konuşur: “Bakanlığının 2024 yılı bütçesini TBMM Genel Kurulunda anlatırken, ‘’Biz hiç kimseden para istemedik. Türkiye’nin paraya ihtiyacı yok. Arzuladığımızdan daha fazla para girişi zaten var” dedi. Şimşek ayrıca ekonomide işlerin düzelmeye başladığını, uygulanan program dışında Türkiye’nin başka bir seçeneği olmadığını söyledi.
Şimşek’in bu sözlerine muhalefet milletvekillerinden sert eleştiriler geldi. CHP’li Burcu Köksal, “Paraya ihtiyacınız yoksa niye halktan çifter çifter vergi alıyorsunuz. Neredeyse bir nefes vergisi almadığınız kaldı. Konuşmanıza bakıyorum hac farz olmuş, kasaya bakıyorum zekata muhtaç” dedi. DEM Milletvekili Meral Danış Beştaş da, “Madem paraya ihtiyacınız yok o zaman niye insanların istediği maaş zamlarını vermiyorsunuz?” diye sordu.”
Bir imge çıkıyor. Tümüyle belirsiz bir geleceğin sınırlarında, az buz değil basbayağı noksan, eksik gedik kılınan hayatların temelleri sağlama alınıyor. Kimseden borç istenmeyen bir güzergahta, yaşamın normatif halleri altüst ediliyor. Her güne içkin kriz hali, aralıksız darboğaza mahkum edilmiş milyonlarca insanın iki gıdım umudunun köküne kibrit suyu dökülmesi cafcaflı sözlerle süslenerek giydirilmeye çalışılıyor. Nizam, düzen, kendi yolunda ilerleyen insanlara bu hallerinden çıkmaları, tıpkı kendileri gibi arsız, yalancı, hırsız olmalarının salık verildiği bir ülke gamı profil olarak kanıksatılmaya çalışılıyor. Daha yakın geçmişte bir araba laf yemiş bir suretin bugün bakan koltuğunda oturabildiği, yönetim olgusunun şeffaf falan değil tastamam sarayın teslimiyet bayrağının var ettiği sınırlar içerisinde güncellendiği bir ülke yeniden dizayn ediliyor. Gelecek karanlık, gelecek simsiyah bir ülkenin imgesi artık olağan, vaka-ı adiye kılınıyor. Normalin zayi edildiği bir zeminde hakikat bir yerlerden sökün etmeye devam ediyor. Belirsiz bir gelecek şablonunun tek bilinen denklemi olarak yoksulluk paylaştırılmaya devam ederken bilinen tek şey bu karanlık oluyor. Bir habis döngüde debelenip duruyor koca ülke. Ne günü gün, ne yarını yarın, ne sonrası belirli. Bitimsiz bir iktidar pratiğinin ol orta yerinde cerahatin kucağına terk edilmiş olanların hayatları mahva mahpus kılınıyor. Ötesi berisi lamı cimi yok, bir imge çıkıyor meydana. Yeni yüzyılı falanı filanı hepten hikaye, rezillik, kepazelik. Bir imge çıkıyor meydana dört yanda feryat figan, avaz avaz, imdat imdat!
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: Einkaufsstraße In Istanbul © Chris MCGRATH – Getty Images – Zeit
#meram#arzihal#tahayyül#denge#tr#ülke gerçekliği#başka türkiye vardır#ekonomik#buhran#kötülük ekonomisi#paradigma#sessizlik#şimşek#ekonomi#yıldırı#biiyopolitika#hayat memat#mücadele#asgariucret#siyasa#çürüme#izler#mesel#anlık#kısa yazı#notlar#anlam
2 notes
·
View notes
Text
İsrail'in Gazze ve Batı Şeria'daki saldırılarında 11 bin 852 öğrenci hayatını kaybetti
İsrail ordusunun 7 Ekim 2023'ten beri Gazze Şeridi ve işgal altındaki Batı Şeria'da sürdürdüğü saldırılarda, 11 bin 852 Filistinli öğrencinin hayatını kaybettiği bildirildi.
İsrail'in 1 yılı aşkın süredir abluka altındaki Gazze'ye saldırılarında, gençlerin gelecekleri de yıkılan binaların altında kaldı.
Filistin Eğitim ve Yüksek Öğretim Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, İsrail'in bir yıldan fazla süredir Gazze ve Batı Şeria'da sürdürdüğü saldırıların eğitim ve öğrenciler üzerindeki etkililerine ilişkin bilgi verildi.
11 BİN 852 FİLİSTİNLİ ÖĞRENCİ YAŞAMINI YİTİRDİ
İsrail ordusunun 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze Şeridi'nde devam eden saldırılarında 11 bin 738 öğrencinin öldüğü, 18 bin 365 öğrencinin yaralandığı aktarılan açıklamada, Batı Şeria'daki İsrail saldırılarında da 114 Filistinli öğrencinin hayatını kaybettiği, 594'ünün yaralandığı ifade edildi.
İsrail'in Batı Şeria'da ayrıca 450 Filistinli öğrenciyi de gözaltına aldığı aktarılan açıklamada, eğitim çalışanlarından da 560 kişinin bu süre zarfında İsrail saldırılarında öldüğü kaydedildi.
EĞİTİMLERİNE DEVAM EDEMİYORLAR
İsrail ordusunun saldırıları nedeniyle Gazze Şeridi'nde 788 bin öğrencinin 7 Ekim 2023'ten bu yana eğitime devam edemediği bilgisinin paylaşıldığı açıklamada, eğitimlerinden mahrum kalan Filistinli öğrencilerin çoğunun psikolojik ve sağlık sorunları yaşadığı belirtildi.
İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda yaklaşık 17 bin 210'u çocuk, 11 bin 742’si kadın olmak üzere 43 bin 61 Filistinli öldü, 101 bin 223 kişi yaralandı.
Enkaz altında halen binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.
Kaynak: Anadolu Ajansı (AA)
44 notes
·
View notes
Text
Simone Weil öldüğünde 34 yaşındaydı, ölüm sebebi tüberküloz (verem) diye kaydedildi ama aslında açlıktı, sürüncemeli, yıllara yayılmış bir açlık...
2 notes
·
View notes
Text
o gece, bir elimde telefon, diğer elimde onun kızıl saçları, yavaşça rehberimde ki ismi değiştirirken yüzüm kaskatıydı.
Tanyel, silindi.
Nurşan, kaydedildi.
6 notes
·
View notes
Text
Çalışanın ‘sözünün kesilmesi’ bir mobbingdir
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Türkiye ofisi, çalışma yaşamında şiddet ve tacizin önlenmesine ilişkin rehber hazırladı. İş yerlerindeki mobbing ile ilgili bilgi verilen ILO rehberde, mobbingin üstler tarafından uygulanabileceği gibi, astlar tarafından da üstlerine yapılabileceği belirtilerek, bazı örnek davranışlar sıralandı. Sürekli eleştirmek Çalışana kapasitesinin altında işler verilmesi, anlamsız işler verilmesi, yapılan işin sürekli eleştirilmesi, sözlerinin devamlı kesilmesi, yüzüne karşı ses yükseltilmesi ve azarlanması, özel yaşamının eleştirilmesi, orada değilmiş gibi davranılması, işteki konumunun sürekli değiştirilmesi, verilen işlerin geri alınması, işten çıkmaya zorlanması, telefonla rahatsız edilmesi, kendisini göstermesinin ve ifade etmesinin engellenmesi, imalar, bakışlar yoluyla iş ilişkilerinin reddedilmesi, çevresindeki insanların konuşmaması, çalışma ortamının diğer çalışma arkadaşlarından ayrı tutulması gibi hareketlerin mobbing tanımı içinde olduğu belirtilen rehberde, bu davranışlara uğrayan çalışanların hukuki yollara başvurabileceği, sözleşmesine haklı fesih yapabileceği ifade edildi. Mobbinge uğrayan çalışanın, uğradığı psikolojik şiddetin tespiti ve maruz kaldığı manevi zararın tazmini için de ayrıca dava yoluna başvurabileceği kaydedildi. Hamileliği engelleme taciz Rehberde, cinsel şiddetin de sadece “ilişkiye zorlamakla” sınırlı olmadığı vurgulanarak, cinsel içerikli sözler söylemek, telefon, internet gibi teknolojik araçlarla cinsel içerikli materyaller gönderme, “istenmeyen dokunuşlar”, “üzerine abanma”, “köşeye sıkıştırma”, “sosyal ağ sitelerinde uygunsuz yakınlaşma girişimleri” ya da “konuşmaların” da yaygın cinsel şiddet biçimleri olduğu ifade edilirken, bir kadını çocuk doğurmaya veya doğurmamaya zorlamanın da cinsel taciz kapsamına girdiği vurgulandı. Siber şiddet içeriği Çalışanı atama, kariyerde ilerleme, maaş artışı ve primler, sözleşmenin uzatılması gibi konularda baskı altına almanın “ekonomik şiddet” olarak tanımlandığı rehberde; bir kişinin telefon numarası, e-posta adresi ve sosyal medya hesaplarını, izin almadan başka kişilere vermenin de “siber şiddet” olduğu ifade edildi. Çalışanlara yönelik rehberde, cep telefonuna sürekli mesaj göndermek, ısrarlı şekilde cep telefonundan aramak, sosyal medya hesaplarını karıştırmak ve buradaki bilgilerle kişiyi denetlemek de siber şiddet olarak açıklandı. ‘Tacizle mücadele kurulu’ önerisi İLO Türkiye Ofisi rehberinde, iş yerlerinin bünyesinde, cinsiyet dağılımının dikkate alındığı, işçi ve işveren temsilcilerinin katılımıyla “şiddet ve tacizle mücadele kurulu” oluşturulması önerildi. Kurulda insan kaynakları departmanı, iş yeri hekimi, psikolojik danışman ve iş güvenliği uzmanının da yer alması gerektiği ifade edilen rehberde, burada öncelikle şiddete maruz kalanın beyanlarının esas alınması gerektiği, ancak şikâyet edilenin doğrudan suçlu kabul edilemeyeceği vurgulandı. Yapılacak inceleme sonrasında kurulun işyeri politikası gereği sorumlu çalışana yaptırım uygulayabileceği, gerekli görülmesi halinde yasal prosedürün de işletilebileceği kaydedildi. Read the full article
2 notes
·
View notes
Text
Bingöl'de sonbahar güzelliği dronla görüntülendi
Bingöl Orman varlığı açısından varlıklı olan kentte tabiat, sonbaharın tonları olan yeşil, sarı ve kahverengiye büründü. Ağaçlar ve nebat örtüsündeki güz renklerinin kıvrımlı yollarla bütünleştiği manzaralar dronla kaydedildi. Adaklı kazasının Erbaşlar köyünde de bazı yöre sakinlerinin organik güzellikler içinde yürüyüş yapmış olduğu, atla gezintiye çıkmış olduğu görüldü. Kaynak: AA
0 notes