#Hadi 16 Şubat Pazar
Explore tagged Tumblr posts
Text
Hadi – İpucu ve Joker Kodu (16 Şubat 2020)
Hadi – İpucu ve Joker Kodu (16 Şubat 2020)
Aslı Melisa Uzun, Ali Tınaz, Cem Avnayim ve Tarık Uğur Özenbaş’ın dönüşümlü olarak sundukları para ödüllü canlı bilgi yarışması “Hadi” bugün 17:30, 18:30, 19:30 ve 20:30’da. Bugünün yayın akışı ve ödülleri şu şekilde:
Saat 16:30’da “Mini Hadi”de 3 Joker Hakkı.
Saat 17:30’da “Mini Hadi”de 3 Joker Hakkı.
Saat 18:30’da “Mini Hadi”de 3 Joker Hakkı.
Saat 19:30’da “Hadi Club Özel Yarışması”nda 20…
View On WordPress
#16 Şubat#16 Şubat 2020#16 Şubat 2020 Pazar#16 Şubat Pazar#Ali Tınaz#Aslı Melisa Uzun#Astro Günden#Az mı Çok mu?#Cem Avnayim#Hadi#Hadi 16 Şubat#Hadi 16 Şubat 2020#Hadi 16 Şubat 2020 Pazar#Hadi 16 Şubat Pazar#Hadi İpucu#Hadi İzle#Hadi Joker#Hadi Joker Kazan#Hadi Joker Kodu#Hadi Magazin#Hadi Maraton#Hediye Joker#Joker Kodu#Resimli Hadi#Tarık Uğur Özenbaş#Zeynep Turan
0 notes
Text
Turkcell Bip Bedava İnternet Nasıl Kazanılır? 6 Bedava Kampanya
Turkcell BİP bedava internet kampanyası hem ücretsiz hem de düşük ücretli şekillerde devam etmektedir. Bu kampanyalar çoğunlukla Turkcell hat sahipleri içindir. Ama genel kampanyalar da yapılmaktadır. Bip mesajlaşma uygulamasının popülerliliği arttıkça da Turkcell Bip bedavana internet kampanyaları da artış göstermektedir. Son zamanlarda Whatsapp'ın güvenilir olup olmadığı sorgulanırken Bip yerli ve milli mesajlaşma uygulaması olarak dikkatleri üzerine çekmişti. Savunma sanayisinde yaptığı atılımlar ile adından sıkça söz ettiren Albayrak'ın "Bip kullanacağım" açıklamasından sonra artan talep, kullanıcının seveceği servisler sayesinde de iyice arttı ve artmaya da devam ediyor. Peki Turkcell Bip bedava internet nasıl kullanılır, hangi durumlarda geçerlidir, en önemlisi de güncel Turcell Bip bedava internet kampanyası nedir? BTK Akademi 6 GB Bedava İnternet Kampanyası Bip ve BTK Akademi 1 milyon istihdam projesi kapsamında bedava internet kampanyası başlattı. Turkcell hat sahibi olup BİP uygulamasından "BTK AKADEMİ" servisini takip ettiğinizde BTK Akademi sayfasından kullanabileceğiniz 6 GB internet kazanacaksanız. BTK Akademi Turkcell Bip ile bedava internet kampanyasındaki 6 GB paket, sadece BTK Akademi eğitimleri için geçelidir. Bu platforma üye olmak ve bedava internet kampanyasını kullanmak için buraya tıklayabilirsiniz. MEB EBA Platformu için Turkcell Bip Bedava İnternet Turkcell Bipte bedava internet, uzaktan eğitimde kota sorunu yaşayanların imdadına yetişiyor. Turkcell aktif hat sahibi olan ve Bip üzerinden EBA servisini takip eden tüm öğretmen ve öğrencilere 6 GB bedava internet verilmektedir. Verilen 6 GB Turkcell bedava internet, sadece EBA üzerinde geçerli, sınırlı ve kotalıdır. Hem öğrenci hem de öğretmenler bu kampanyada faydalanabilir. Tek bir hat için bir defaya özgü bir kampanyadır. HADİ Bilgi Yarışması ile Haftalık 2 GB İnternet Turkcell Bip bedava internet kampanyaları arasında çok sevilen eğlenceli ve ücretsiz bir yarışma servisidir. HADİ, ücretsiz katılım sağlayan bir yarışmasıdır. HADİ, dört odadan meydana gelir: - Ön Eleme : 1 - 4 soru arasındadır. Burada ödül yoktur. - 250 MB : 5 - 8 sorudan oluşur. 250 GB bedava internet kazanabilirsiniz. - 500 MB : 9 - 12 sorudan meydana gelir. 500 MN bedava internet kazabilirsiniz. - 1 GB : 13 - 16 sorudur. 1 GB bedava internet kazanabilirsiniz. Bip Kullan Kazan Kampanyası Bip kullanan Turkcell hat sahipleri, Bip servisini kullandıkça kullanım süreleri kadar günlük 1 GB internet kazanıyor. Bip yıldızları kampanyası, her ayın kullanım yoğunluğuna göre belirleniyor. Bip, yıldızlarını herhangi bir başvuru olmadan servisin kullanım sıklığına göre seçiyor. Siz, Bip Yıldızı olunca size mesaj atılıyor. Kampanyanın detayları şu şekildedir: - Bip Yıldızı olmak için Bip üzerinden mesajlaşmaya başlatın. - Bu kampanya her hafta pazar başlar ve diğer hafta son bulur. - Günlük 1 GB internet, haftalık kullanıma göre verilir. - 1 GB internet kazanmak için kişiye özel kota konur. En az 100 en fazla 10.000 mesaj şartı aranır. Aralarda 250, 500, 750, 1000, 1200, 1500, 2000, 2500, 4000, 5000 için de hediye bulunur. - Bip Yıldızı, gerekli şartları sağlayıp günlük 1 GB hediyesini kazandığında bunu o hafta içinde istediği zaman kullanabilir. - Günlük 1 GB internet sadece o hafta için geçerlidir. Pazar akşamı kullanılmayan internet paketi silinir. - 1 GB internet sadece Bip ve ona bağlı servisler değildir, kısıtlayıcılılığı yoktur. Bunun dışında Bip'e arkadaş davet edildiğinde ödül kazanabilirsiniz. - 25 - 26 Şubat arasında geçerli olacaktır. - Kampanya adı Sürpriz Hediye kampanyasıdır. - Buna göre bir arkadaşınızı BİP'e davet etmelisiniz. - Ardından Bip kanalına abone olup "Kazan" yazdığınızda 1 hafta boyunca kullanılabilecek 500 dakika kazanacaksınız. Bip'ten Mesaj Gönder 1 GB Kazan Kampanyası Turkcell Bip bedava kampanyalar arasında en çok sevilen servis budur. Herhangi bir katılım koşulu bulunmaz. Kampanyaya dahil olmak için SMS ya da bir kanal takip etmeniz gerekmez. Ücretsizdir. Tek yapmanız gereken 5 gün boyunca her gün 10 mesajı Bip üzerinden göndermek. Detaylandırırsak: - Bip uygulamasını, 5 gün art arda kullanmalısınız - Bu 5 günün her gününde en az 10 mesaj göndermelisiniz. - 5 gün sonunda en az 50 mesaj gönderdiğinizde haftalık 1 GB internet kazanıyorsunuz. Mesaj Gönder kampanyası için şunlara dikkat etmelisiniz: - Kampanya yalnız bir kez geçerlidir. - Kazanılan 1 GB internet, o hafta kullanılabilir. - Bir hafta sonraya sarkan kullanım hakları silinecektir. Bip'te Tribün Cepte Kampanyası Bu kampanya, 2,99 TL gibi düşük bir ücret ile internet kazandırmaktadır. Bip uygulamasındaki servisler kısmında "Tribün Cepte" servisine ulaşabilirsiniz. "Takip et" demenden kampanyaya katılmış olmazsınız. Kampanya şu şekildedir: - İster Bip üzerinden "Tribün Cepte" yazıp servisi takip et ister TRIBUNCEPTE yazıp 2200'a mesaj gönder. - İstediğin takımı seç. - Takımın kazandığında şu ödülleri kazanmak için Hediye Çarkı çevirmeye hak kazan: - ) Haftalık 10 GB - ) Haftalık 1 GB - ) Günlük 50 MB - ) Günlük 100 MB - ) Günlük 250 MB - ) Günlük 500 MB - ) Günlük 1 GB - ) Günlük 2 GB - ) Günlük 5 GB Read the full article
0 notes
Text
TV PROGRAMLARINDA SEVGİ DİLİ ESAS ALINMALIDIR
CNN Türk Televizyonundaki Olumsuz Üslup ve Hatalı Değerlendirmeler
Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının, A9 TV'de katıldıkları canlı yayın programlarının bazı bölümlerinde müzik dinlemeleri, dans etmeleri, şarkı söylemeleri ve eğlenmeleri adeta çok sıra dışı ve yadırganacak olaylarmış gibi çeşitli TV kanallarında ve sohbet programlarında sık sık gündeme getirilmektedir.
Hatta söz konusu programlarda kimi zaman, saygı ve terbiye sınırlarını aşan, kişilik haklarını ihlal eden, ölçüsüz hatta hakaretamiz bazı ifadelerin kullanıldığına da ne yazık ki şahit olmaktayız.
Bu tür programlardan bir tanesi, geçtiğimiz 16 Şubat Pazar günü, CNN Türk televizyonunda, Enver Kaptanoğlu'nun hazırladığı "Nasıl?" isimli bir programdı.
Programa katılan konuşmacılardan Sayın Ramazan Kurtoğlu'nun, Sayın Adnan Oktar'ın ve A9 TV'deki bazı canlı yayın programlarına katılan hanımların, program konsepti dahilinde dans etmelerini kınayan ifadeleri oldukça düşündürücüdür.
Ramazan Kurtoğlu
Sayın Kurtoğlu'nun bu ifadelerini anlamak mümkün değildir. Zira, ülkemizde yüzlerce televizyon, binlerce radyo kanalı olup bunların yalnızca ekonomi, spor, vb. spesifik konularda yayın yapan bazıları hariç neredeyse tamamına yakınında eğlence ve müzik programları, şarkı ya da dans yarışmaları, gösterileri, oyun havaları... her gün, gece gündüz yayınlanmaktadır. Halkımızın çok büyük kısmı da bu programları büyük bir zevkle ve beğeniyle izlemektedir.
Yine, halkımızın çok büyük bölümü düğünlere, eğlencelere, müzik çalınan mekanlara, davetlere, diskolara, kulüplere gitmekte, buralarda ister müzik dinlemekte, ister şarkı söylemekte, ister dans etmekte, ister oyun oynamakta veya halay çekmektedir. Kısaca herkes her yerde dans etmekte, oynamakta ama Sayın Kurtoğlu'nun tabiriyle kimse "cakkudu cukkudu" etmemektedir.
Aynı şekilde, Sayın Kurtoğlu da arkadaşları da ailesi, yakınları ve akrabaları da düğünlere giderek yine kendi tabiriyle "cakkudu cukkudu göbek atmaktadır". Eğer bunda yanlış, adaba, edebe, ahlaka, toplum kurallarına aykırı bir şey varsa, dans etmeyi, göbek atmayı kınayan, eleştiren bir kişi olarak en başta kendisinin yapmaması gerekmez mi?
İŞİN DOĞRUSU, DANS ETMEKTE, MÜZİK DİNLEMEKTE, EĞLENMEKTE, BAŞKALARINI RAHATSIZ EDİP ZARAR VERMEDİKTEN SONRA NE İSLAM'IN NE DE TOPLUMUN KURALLARINA AYKIRI OLAN, ELEŞTİRİLECEK, KINANACAK HİÇBİR ŞEY YOKTUR. YÜZDE 90'INDAN FAZLASI MÜSLÜMAN OLAN ÜLKEMİZ İNSANLARINDAN HİÇBİRİ DANS ETTİĞİ, OYNADIĞI, HALAY ÇEKTİĞİ, HORON TEPTİĞİ İÇİN HAŞA DİNDEN, İMANDAN, İSLAM'DAN ÇIKMAMAKTADIR. BUNLARI YAPANLAR, İSLAM'I DA YANLIŞ TEMSİL ETMEMEKTE, SAPKINLIĞA VEYA DELALETE DÜŞMEMEKTE, YİNE NUR GİBİ TERTEMİZ MÜSLÜMANLAR OLARAK HAYATLARINA DEVAM ETMEKTEDİRLER.
Üstelik, kimsenin bu insanlara "bu yaptığınızın neresi İslam, siz İslam'ı nasıl temsil ediyorsunuz, insanların inançlarının içini mi boşaltıyorsunuz" gibi sorular sormak aklına bile gelmemektedir, ayrıca haddi de değildir. Çünkü yaptıkları İslam'a ve Kur'an'a aykırı değildir ve bu meşru fiilleri yaparken İslam'ı temsil etme gibi bir iddiaları da bulunmamaktadır.
Nitekim, Sayın Adnan Oktar da her zaman İSLAM'A UYULMASINI, KUR'AN'IN ESAS ALINMASINI söylemiş, hiçbir zaman "bana uyun" dememiştir. Hayatı boyunca ne hocalık ne mürşitlik ne de İslam'ı temsil etme iddiasında olmamıştır. Kendi deyimiyle "sıradan, mütevazi, Allah'ı çok seven herhangi bir Müslüman"dır. Yukarıda sözünü ettiğimiz dans eden, müzik dinleyen, eğlenen tüm diğer Türk ve Müslüman vatandaşlarımızdan, kardeşlerimizden farkı yoktur.
Ayrıca, Sayın Kurtoğlu'nun, programda Sayın Adnan Oktar'ı kastederek "O da SÜREKLİ İSLAM İSLAM diyordu... çıkıyor televizyon ekranına, kameranın karşısında. Sevgili peygamberimizden, Allah'tan, Lillah'tan BAHSEDİYOR, BAHSEDİYOR, BAHSEDİYOR..." şeklinde ifadeler kullanarak böyle güzel bir tavrı, hem de Allah'tan, İslam'dan çok bahsetmesine vurgu yaparak güya hatalı, eleştirilecek bir konu olarak göstermeye çalışmasını anlamak mümkün değildir. Bir insanın her gün televizyonda saatlerce ve her vesileyle sürekli Allah'ı ve peygamberimiz (sav)'i anmasından, hatırlatmasından daha güzel ne olabilir. Bu haşa, ayıplanacak, eleştirilecek değil, aksine iftihar edilecek, teşvik edilecek bir davranıştır.
Bugün televizyon ekranlarında sık sık halkın karşısına çıkan akademisyelerimizin, bilim adamlarımızın, medya mensuplarımızın, siyasetçilerimizin de sık sık Allah'tan, İslam'dan, Peygamberimiz (sav)'den bahsettiklerini, sevgiyi, dostluğu, kardeşliği dile getirdiklerini görmek, gerek bizleri gerekse tüm vatandaşlarımızı çok fazla sevindirecek, mutlu edecek son derece güzel ve hayırlı bir davranış olacaktır. Ne mutlu ki Sayın Adnan Oktar, tüm hayatında olduğu gibi, televizyon ekranlarına çıktığında da, yerli-yabancı TV kanallarına röportajlar verdiğinde de, konu ya da ortam ne olursa olsun her fırsatta Allah'ı anan, her konuyu Allah'a bağlayan en güzel modelin de öncülüğünü yapmış, örnek olmuş bir Müslümandır.
Diğer yandan Sayın Kurtoğlu, "İslam'dan bahsediyorsanız bunun bir adabı ve edebi vardır" derken adab ve edeb ölçüsü olarak neyi kastettiğini belirtmelidir. İslam'da adabın, edebin, ahlakın ölçüsü Kur'an'dır. Nitekim, Resullulah (sav)'in ahlakından sorulduğunda, Hz. Aişe (r.anha) validemizin "Siz Kur’an’ı okumuyor musunuz? Onun ahlâkı Kur’an’dı" (Müslim 1/514 Hadis no: 746) cevabı çok ünlüdür.
Bir ortamda, bir mekanda, bir etkinlikte hanımların bulunmasının, dans, müzik ya da eğlence olmasının Allah'ı anmayı, Allah'ı hatırlatmayı yasakladığına, engellediğine dair bir Kur'an ayeti olsa Sayın Kurtoğlu'nun onu delil göstermesi gerekmez miydi? Ya da Peygamber Efendimiz (sav)'in şu durumlarda Allah'ı anmayın gibi haşa bir sözü olsa onu söylemeli değil miydi? Kaldı ki söylemesi de mümkün değildir, çünkü ne böyle bir ayet ne de hadis vardır.
Dahası, söz konusu adap, edep, Allah'a ve mukaddesata saygı göstermek olunca bu konuda dünya üzerinde Sayın Adnan Oktar'dan daha hassas ve daha titiz bir insan göstermek çok zordur. O yüzden, bu konuda endişe etmek, ortada çok büyük bir tehlike varmış gibi tavırlar göstermek yersizdir.
Bugün onlarca televizyon kanalında, birçok eğlence programının formatında din adamlarının, alimlerin, hocaların konuk edildiğini, dans, müzik, eğlence gibi etkinliklerin arasında onlara da zaman ayrılıp dini konular hakkında bilgi alındığını tüm Türkiye her gün izlemektedir. Bunda da hiçbir anormal, adaba, edebe, İslam'a aykırı bir durum olmadığı gibi her televizyon programında Allah'tan, Peygamber Efendimiz (sav)'den, dinden, imandan, Kur'an'dan bahsedilen bölümler olması insanların içini açan, imanına, maneviyatına, ruhuna son derece fayda veren çok güzel faaliyetlerdir.
Hepsinden ötesi, bu tür neşeli ve eğlenceli programlarda, ortamlarda, mekanlarda Müslümanların Allah'ı unutmaması, sürekli Allah'tan ve İslam'dan bahsetmesinin özellikle çok daha büyük bir değeri ve hikmeti vardır. Nitekim Sayın Adnan Oktar, belli bir dönem tv programlarında, dans, müzik, dekolte, eğlence, neşeli ve ileri derecede modern görünüm gibi uygulamaların özel ve kasıtlı olarak gündemde tutulmasının, günümüzde her yönden ezilmeye, zulmedilmeye, haşa küçük düşürülmeye çalışılan Müslümanların fayda ve menfaatlerine yönelik hikmetlerini defalarca dile getirmiş, detaylarıyla izah etmiştir. Bu uygulamalarla amaçlanan önemli gördüğümüz hususları kısa başlıklarla özetleyecek olursak:
Müslümanlarla alay edilmesi, küçümsenmesi ve hor görülmesi gibi çirkin bir tavır ve zihniyeti ortadan kaldırmak amaçlanmıştır;
Sayın Cumhurbaşkanımızın ve hükümetimizin demokrasi ve özgürlük taraftarı olduğunu, dansa, müziğe, dekolteye, kadın hürriyetine karşı hiçbir olumsuz yaklaşımı olmadığını göstermek amaçlanmıştır;
Müslümanların bu dünyada eğlenemeyeceği, güzel giyinemeyeceği, güzel evlere, arabalara ve eşyalara sahip olamayacağı yanılgısını yıkmak amaçlanmıştır;
Başörtüsü dolayısıyla İslam'a mesafeli duran hanımların önce İslam'ı kabul etmelerini sağlayarak, onları yıldıran görüntüyü ortadan kaldırmak amaçlanmıştır;
Dine uzak kesimlerin oluşturmaya çalıştıkları "Müslüman kadınlar zevksizdir, bakımlı olmayı, makyaj yapmayı, giyinmeyi bilmezler" algısını yıkmak amaçlanmıştır;
Sağcı muhafazakar kesimin bugüne kadar iletişim kurmada yetersiz kaldığı modern, aydın, solcu, batılı çevrelere, sahil kesimlerine ulaşmak amaçlanmıştır;
Toplumsal ayrışma ve kutuplaşma tehlikesi bertaraf edilerek sinsi ve fırsatçı dış güçlerin müdahale ve işgal bahanelerini ortadan kaldırmak amaçlanmıştır;
Meşru fiilleri suç ve günah sandıkları halde bunları gizlice yapanların suçluluk duygusuna kapılıp kendilerinin münafık olduklarını düşünerek dinden uzaklaşmalarını engellemek amaçlanmıştır.
Sonuç olarak da Müslümanlara karşı yürütülen alay, istihza, küçük görme gibi çirkin tavır ve zihniyeti ortadan kaldırmak için uygulanan bu yöntem etkisini göstermiş, başarılı olmuş, gereken mesajlar verilmiş ve sonucu da alınmıştır. Bundan böyle, daha fazla sürdürülmesine de gerek kalmamıştır.
Görüldüğü gibi, sığ ve yüzeysel bakışla kavranamayan bazı olayların derin düşünüldüğünde çok sayıda anlam ve hikmetleri vardır.
Detaylı bilgi için bkz:
https://www.net-cevap.com/net-cevaplar/ileri-derecede-modern-gorunum-ve-dekolte-giyim-tarzinin-nedenleri
Yine, çeşitli haber ve sohbet programlarına konuşmacı olarak katılan bazı kişilerin hiçbir somut bilgi, belge ve kanıta dayanmayan, tümüyle desteksiz anlatımlarla, sevgisiz ve kavgacı bir üslupla insanlar hakkında uydurma ithamlarda bulunmalarına bir örnek de, 13 Şubat 2020 tarihli CNN Türk televizyonunda yayınlanan "GECE GÖRÜŞÜ" programında yaşanmıştır.
Programda konuşan gazeteci Necdet Pekmezci, Sayın Adnan Oktar hakkında güya "hayatı boyunca çalışmayıp lüks bir hayat sürdüğü" şeklinde anlamsız ve asılsız bir iddia öne sürmüştür. Hiçbir delil ya da bilgiye dayanmadan, "nasılsa ünlü bir tv kanalına çıkmışım, artık buradan ne anlatsam halk inanır" mantığıyla ortaya atılan bu iddiada en küçük bir gerçek payı olmadığının en önemli delili, Sayın Adnan Oktar'ın 350'ye yakın kitabın yazarı olmasıdır.
Necdet Pekmezci
Sayın Adnan Oktar dünya tarihinde gelmiş geçmiş en önemli yazarlardan biridir. Eserleri, Türkiye'de olduğu kadar, Hindistan'dan Amerika'ya, İngiltere'den Endonezya'ya, Polonya'dan Bosna'ya, İspanya'dan Brezilya'ya kadar dünyanın pek çok ülkesinde yoğun ilgi ve beğeniyle okunmaktadır.
İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca, İspanyolca, Portekizce, Urduca, Çince, Arapça, Arnavutça, Rusça, Boşnakça, Uygurca, Endonezyaca, Azerice, Bengolice, Bulgarca, Danimarkaca, Lehçe, Malezyaca, Portekizce, Sırpça, Hollandaca, İbranice, Macarca, Fince, Farsça, Hausa, Dhivehi dili, Hindice, İsveççe, Japonca, Kırgızca, Kishwahili, Malayalam, Norveççe, Romence, Tamil, Telagu, Thai dili gibi 73'ten fazla dile çevrilen, hatta bazı ülkelerin OKUL MÜFREDATLARINDA yer alan bu eserler ülkemizde ve yurt dışında milyonlarca kişilik bir okuyucu kitlesiyle buluşmaktadır.
Dünyanın dört bir yanında çok büyük takdir toplayan bu eserler pek çok insanın İslam'ı, Kur'an'ı tanımasına, Allah'a iman etmesine, pek çoğunun da imanının derinleşmesine vesile olmuştur. Kitapları okuyan, inceleyen herkes, bu derin etki ve faydanın, samimi, hikmetli, akılcı ve kolay anlaşılır üslubun farkına varmaktadır.
Tüm bu faaliyetlerin yanı sıra, Sayın Adnan Oktar'ın eserlerinden faydalanılarak Türkçe ve onlarca yabancı dilde binlerce belgesel ve internet sitesi hazırlanmıştır. Yine, onun eserlerinden yola çıkılarak Türkiye ve dünya çapında düzenlenen ilmi ve kültürel konulu 5000'den fazla konferans organizasyonu Sayın Adnan Oktar'ın çalışmalarının ışığında gerçekleştirilmiştir.
Bunlara ek olarak Sayın Adnan Oktar'ın 10 yıla yakın bir süredir, her gün A9 TV'deki canlı yayın programlarında devletimize, hükümetimize, Sayın Cumhurbaşkanımıza verdiği güçlü ve etkili fikri destek ve katkıya tüm vatandaşlarımız şahittir. Bu süreçte Sayın Adnan Oktar'ın çok hayati konularda sunduğu son derece akılcı ilmi ve fikri öneriler kimi zaman ertesi gün hayata geçirilen hükümet politikalarında ve icraatlarında son derece etkili olmuştur.
Görüldüğü gibi, tüm bunlar ve burada sayma imkanımız olmayan diğer sayısız fayda ve katkı, son derece yoğun ve kesintisiz çalışma temposu gerektiren çalışma ve faaliyetlerdir. Hal böyleyken, hayatının her anı bu şekilde vatana, millete, Müslümanlara ve tüm insanlığa faydalı faaliyetlerle dolu bir insanın "hayatı boyunca çalışmadığını" öne sürmek asılsız olduğu kadar oldukça da ön yargılı ve sevgisiz bir iddia olacaktır.
Haber Global Kanalındaki Hatalı Üslup ve Olumsuz Konuşmalar
Diğer bir vahim konu da, cevap haklarını kullanma imkanı olmayan insanlara karşı TV ekranlarından, fütursuzca hakaretamiz ve çirkin bir üslup kullanılmasında sakınca görülmemesi ve bu tür ölçüsüz konuşmalara, sanki çok normal ve meşru davranışlarmış gibi göz yumulmasıdır.
13 Şubat 2020'de Haber Global kanalında yayınlanan bir programda bu endişe verici durumun örneklerinden biri yaşanmıştır. Programa katılanlardan Optima Araştırma A.Ş.'nin Yönetim Kurulu Başkanı Hilmi Daşdemir ve Ömer Lütfi Avşar isimli bir avukat, Sayın Adnan Oktar hakkında kendilerince bir takım saygıya ve terbiyeye uygun olmayan ifadeler sarfetmişlerdir.
Hilmi Daşdemir
Öncelikle belirtmek gerekir ki Sayın Adnan Oktar, hakkında hiçbir kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan, hayatında hiçbir suça karışmamış, tek bir sabıka kaydı bulunmayan, hakkında hiçbir somut suç delili, hatta emaresi bile bulunmaksızın 19 aydır hukuksuz bir biçimde cezaevinde tutulan, masumiyet karinesine sahip bir insandır. Hayatı İslam'a, vatana, millete, devlete hizmetle geçmiş tertemiz bir vatan evladıdır.
Bu nedenle, hiçbir geçerli bilgi, belge ya da kanıt sunmadan bir insan hakkında gelişigüzel, "sapkın", "soytarı" gibi hakaret içeren ifadeleri sarf etmenin hiçbir bilgilendirme, aydınlatma veya analiz değeri taşımadığı gibi yalnızca kişilerin bastırılmış bilinçaltını gözler önüne seren karalama maksatlı tavırlar olduğunu belirtmek gerekir.
Ayrıca, bu ve benzeri programlarda dikkat çeken bir başka ilginç husus, konu her ne olursa olsun SÖZÜ BİR ŞEKİLDE SAYIN ADNAN OKTAR'A GETİRME çabasıdır. Bugün basında sırf birkaç cümleyle bile olsa kendisinin adından söz etmek için yazılan upuzun makaleler, TV kanallarında Sayın Adnan Oktar'dan kısaca bahsedebilmek için hazırlanan saatlerce süren programlar yayınlanmaktadır. Her vesileyle Sayın Adnan Oktar'ın gündeme getirilmeye çalışılması da insanların kendisini ne derece önemsediğinin, unutamadığının, bilinçaltlarına kazındığının bir göstergesidir. Bu durum da kendisinin müstesna kişiliğini ve çalışmalarının etki gücünü göstermesi bakımından oldukça manidardır.
Ömer Lütfi Avşar
Çok sayıda insanın istifade etmeyi umarak izlediği bu tür programlarda kimseye ne bilgi ne ahlak ne adap ne edep bakımından bir katkısı olmayan üslup ve konuşmaların insanlara kötü örnek olmak dışında hiçbir fayda sağlamayacağı açıktır. Bugün bu tür ifadeleri engel tanımadan kullanabilen kimselerin yarın başkalarının da bu yanlış tavrı kendilerine karşı sergileyebileceğini iyi düşünmeleri gerekir.
Bu tür bir sınır tanımazlığın önü açılırsa bir zaman sonra aynı ölçüsüz üslubu kullanmaktan kimse çekinmeyecek, aynı rahatlık ve vurdum duymazlıkla yarın da bu insanlar için "TV'ye çıkıyor soytarılık yapıyor", "sapkın hareketler yapıyor" denilebilecektir. Hatta, "dilin kemiği yok" düsturuyla, çok daha uç ifadeler sarfetmekten geri durulmayacaktır.
Dolayısıyla, hiçbir ölçü ve sınır gözetmeksizin, insanların kişilik haklarını çiğnemekte hiçbir beis görmeksizin mevcut konjonktürü fırsat bilerek, "ben yaptım oldu" şeklinde bir mantığın yarın da başkalarının aynı şeyi kendisine yapmasının kapısını açabileceğini unutmamak gerekir.
Bu tür olumsuz konuşma ve tavırlar, günden güne TV ekranlarından bu şekilde yaygınlaştığı takdirde milyonlara çok olumsuz bir örnek teşkil edecektir. Bu yoğun telkinin altında kalarak aynı yakışıksız üslubu ve tarzı benimseyen, normal ve meşru kabul eden, her fırsatta birbirine öfke duymayı, hakaret etmeyi, saldırmayı günlük yaşamın bir parçası olarak gören bireylerden oluşan bir toplum da dejenerasyonun ve çözülmenin eşiğine gelecektir. Bu ise ülkemiz açısından çok büyük bir tehlikedir.
Ülkemizin, huzur, güven, istikrar sevgi ve kardeşlik ortamına en çok ihtiyacı olan böyle bir dönemde insanları gerilime, öfkeye, sevgisizliğe, çatışma ve kavga ruhuna sürükleyen bu tür üslupların yaygın hal alması çok sakıncalı ve tehlikeli bir durumdur.
Bu itibarla, en basit, en meşru, dahası çok sayıda fayda ve hikmetleri olan güzel faaliyetleri sürekli garip komplo teorileri eşliğinde, sinirli bir yüz ifadesi ve abartılı anlatımlarla güya büyük tehlike arz eden çok vahim olaylarmış gibi kamuoyuna çok farklı ve yanlış biçimde yansıtmanın kimseye bir katkısı yoktur. Aksine, günümüzde git gide yaygınlaşan, tv programlarında reyting aldığı düşüncesiyle desteklenen ve sürekli yer verilen bu olumsuz, sevgi ve şefkat ruhundan uzak, kavgacı üslubu teşvik eden toplum mühendisliği modeli, insan fıtratına tamamen aykırıdır. Bu nedenle de toplumu günden güne gergin, mutsuz, moralsiz, karamsar bir psikolojiye sürüklemektedir.
Her gün onlarca tv programında yayınlanan bu olumsuz telkin fırtınası, insanlara sürekli korkunç, karmaşık ve karanlık bir gelecek sunmaktadır. İnsanlar da korkup tedirgin oldukları için bu programları izleyerek çare bulacaklarını ümit edip daha da fazla gerilime girmektedir. Bu durum insanlarda sevinçten, neşeden eser bırakmamış, hem halkı hem siyaseti hem ekonomiyi ciddi şekilde kötü etkilemiş, küskün ve içe kapalı, üreticilikten, girişimcilikten kaçan, her şeyden tedirgin, güvensiz, yarın başına nasıl kötü bir şey geleceğinin endişesini taşıyan mutsuz ve karamsar bir toplum ortaya çıkarmıştır. Ülke olarak giderek dünya üzerinde yalnızlaşan bir sürece girilmiştir.
Oysa milyonlarca insana ulaşma imkanı olan bu programlarda, sevgiden, dostluktan, kardeşlikten, muhabbetten bahsedilse, hep olumlu üslup hep olumlu ifadeler, sevgi ve muhabbet sözcükleri kullanılsa durum bugünkünden çok farklı olacaktır. Herkesin içi açılacak, psikolojisi düzelecek, şevk ve heyecanı, morali ve enerjisi yeniden tırmanışa geçecektir. Elbette ki insanlardaki bu iyileşmenin bereket ve güzelliği tüm topluma, ülkemize, devletimize ve hükümetimize de yansıyacaktır.
Burada tek kilit kelime sevgidir; insanlara, olaylara, toplum kesimlerine sevgiyle bakıldığı, insanlar birbirlerini sevgi ve sevgiyle andıklarında bunun geri dönüşü de mutlaka sevgiyle olacaktır.
Topluma sevgi ve huzurun yayılmasında medya kuruluşlarımıza, bu tür programların yapımcılarına, programlara konuk olarak katılan bilim ve düşünce insanlarına çok önemli sorumluluklar düşmektedir.
Bu sevgisizliğin, ön yargılı ve yıpratıcı tutumların önü alınmaz ise, bundan bir gün herkes zarar görecektir; bu durum da toplumumuzda onarılmaz yaralar ve derin manevi çöküntüler meydana getirecektir.
Kamuoyunun bilgilerine saygılarımızla sunarız.
#adnan oktar#harun yahya#sevgi dili#tv programları#cnn türk#olumsuz üslup#hatalı değerlendirme#sevgi#dostluk#kardeşlik#insan#çocuklar#kadınlar#doğa#muhabbet#adnan hoca dava#kumpas#komplo#hilmi daşdemir#necdet pekmezci#ramazan kurtoğlu#enver kaptanoğlu#lütfi avşar#kedicikler#mahkeme
0 notes
Photo
Demirtaş’ın öyküsünü PEN yayınladı: 68 ölü ulan!
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın cezaevinde yazdığı ‘Halep Ezmesi' isimli öykü uluslararası yazarlar derneği PEN’in sitesinde yayınlandı.
25 Şubat 2017 Cumartesi 14:54
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş cezaevinde ‘Halep Ezmesi’ isimli kısa öykü yazdı. Bu öykü uluslararası yazarlar derneği PEN’in sitesinde yayınlandı. PEN, öyküyü, “Bu hafta PEN / Guernica Flash serisinde Nicholas Glastonbury’nin tercümesiyle Selahattin Demirtaş’ın kısa öyküsünü sunuyoruz. Demirtaş, HDP’nin Eş Genel Başkanı ve TBMM üyesi. Kasım 2016 başından beri cezaevinde tutuluyor ve 21 Şubat 2017’de Türk Ceza Kanunu’nun 301’inci maddesi uyarınca ‘Türk ulusuna hakaret’ iddiasıyla resmi olarak beş ay hapse mahkum edildi” notuyla paylaştı. PEN, ‘partili cumhurbaşkanlığı’ adıyla referanduma götürülen ‘başkanlık sistemi’ni de hatırlattığı sunum yazısında, “Türk Parlamentosunun tek kişilik yönetimi getirecek anayasa değişikliğini yakın zamanda oyladığı mevcut durumda Demirtaş’ın susturulması giderek daha artan bir biçimde önceden planlanmış gibi görünüyor” dedi. Demirtaş’ın kaleme aldığı öykü şöyle:
HALEP EZMESİ
Yanılmışım, hayat çok uzun… Garip bir durum mu var, sanmıyorum. Her zamanki Ortadoğu işte, bir yerlerde patlayan canlı cansız bombalar, geride bıraktığı onlarca parçalanmış insan bedeni, darmadağın olmuş yoksul bir pazaryeri. Ölü sayısı 68, yazıyla altmış sekiz. Üç gün önceki patlamada 43’tü. Ölüm gerçekten sıradan ve normal bir şeydi de acaba biz mi abarttık onu ve olağanüstü bir hale getirdik. Ölüyor işte insanlar, bolca hem de. Halep’te öğlen patlayan bomba, aynı saatlerde Sidney’de akşam yemeği için restoranlarda toplaşan Avusturalya ahalisinde aynı etkiyi yapmamış gibi duruyor zaten. Toronto’da işe gitmek için koşuşturan Kanada halkının henüz haberi bile yok. Birazdan haberleri olacak ama çoğu okumaya bile değer bulmayacak bu ‘olağan’ patlamayı. Halep’e en yakın şehir Hatay. Biraz dikkat kesilseler patlamayı kendi kulaklarıyla duyacak kadar yakınlar Hataylılar Halep’e. Hatay’ın mezeleri ünlüdür, sofraları zengin. Kadim bir coğrafyanın birikmiş bütün kültürlerinden nasiplendiği için Hatay mutfağında yok yoktur. Arap, Ermeni, Süryani, Türkmen, Kürt, Türk, Fars, Rum ne yemiş içmişse tarih boyunca, Hataylılar hepsini not etmişler bir gün lazım olur diye. Her gün lazım olmuş tabi. Hatay’a yolu düşenler bu enfes tatları denemeden ayrılmışsa kentten, çok şey kaybetmiş sayılır.
68 kayıp.
Hatay Araplarının en iyi yaptığı yemek belki de gerçek bir sanat eseri diyebileceğimiz Arap kebabıdır. Eski Çarşı’da salaş bir esnaf lokantasında yemelisiniz kebabı. Hamdullah usta tam da romanlarda geçen naif esnaf tiplemesinin canlı hali adeta. Adı sanı iyice duyulunca turistler de rağbet etmeye başlamış Hamdullah ustaya. Bu durum ustamızı hafiften tedirgin etmiş olsa gerek ki, dükkâna çeki düzen verme adına 4-5 tane plastik saksı ağacı alıp yerleştirmiş mekânın sağına soluna. Bu aklı da karşıdaki berber Sadrettin vermiş kendisine. “Abi sen de konsepti biraz değiştir, turist akmaya başladı sokağa, her esnaf biraz çekidüzen verse dükkânına, turistik bir caddeye dönüşürüz imanıma” demiş. Kafasına yatmış Hamdullah Usta’nın. Plastik ağaçlar bu çerçevede intikal etmişler. Yemekler hep aynı ama artık daha yeşillik bir ortamda ve orman ambiyansı eşliğinde yiyebiliyorsunuz. Yalnız ağaçların plastikliği fazla sırıtıyor, bildiğiniz ucuz naylon. İyice de tozlandıkları için hedeflediği ambiyansı tersine çevirmiş ama olsun, yemekler harika halen.
68 ölü can.
Lokantada bir tek garson var. Toplam 7 masaya yetişmekte zorlanmıyor. Hamdullah Usta’nın yeğeniymiş. Çocukluğundan beri, tam 19 yıldır burada garsonluk yapıyormuş. Adı Bereket. Bereket’in iki çocuğu var, karısı geçen yıl trafik kazasında ölmüş. Trafik kazası dediysek öyle aşırı hız yapan arabasıyla takla makla atmamış. Caddede halk otobüsü çarpmış, oracıkta canını teslim etmiş kadıncağız. Bildiğin fukara işi bir trafik kazası ve fakir bir ölüm. İşine ve ustasına çok bağlı. Şevkle yapıyor görevini Bereket. Müşterilerin gözlerinde bir damlacık memnuniyet okuyabilmek için, sanat icra eder gibi estetik bir maharetle sunuyor yemekleri. Her şey çok güzel ama özellikle etler bir harika. 68 parçalanmış beden. Fiyatlar sizi şaşırtacak kadar ucuz. Üç kişi yedik içtik tatlısı, tuzlusu derken bir hesap geldi neredeyse itiraz edecektik hesaba, azdır diye. Beni en çok da şaşırtan Hamdullah ustanın sakinliği oldu. Dükkân ne kadar kalabalık olursa olsun O hiç istifini bozmadan, yüzündeki ifadeyi bir milim değiştirmeden usulca siparişleri tabaklara doldurup Bereket’e uzatıyor tezgâhın arkasından. Bir haftada üç defa gittim Hamdullah ustaya, bu sahneler azıcık dahi olsa hiç değişmedi. Hamdullah usta aslen Halepli. Dedesi Hatay’a yerleşmiş, 60 yıldan fazladır Hatay’dalar. Dededen babadan lokantacı esnafı olarak tanınırlar Hatay’da. Tarihi Halep çarşısında kumaşçı dükkanları var amcalarının. Savaştan önce çok sık gider gelirlermiş birbirlerine. Savaş başlayınca Halep’teki akrabaların hepsi diğer birçokları gibi Hatay’a kaçmışlar. Hamdullah ustanın iki katlı evinin bahçesine bir çadır kurmuş, toplam 48 nüfus bir evde yaşamaya başlamışlar. Hamdullah usta bu durumdan dolayı evin alt katındaki kiracıdan rica minnet evi boşaltmasını istedikten sonra biraz daha rahat etmişler. Hiç evlenmemiş usta. Çocukken babasıyla birlikte Halep’e ziyaretlerinde tanıyıp deliler gibi âşık olduğu teyzesinin kızı Rukiye 16’sında evlendirilince hayata küsmüş. Sevmemiş bir daha kimseyi. Rukiye iki çocuğu, kocasıyla birlikte ustanın alt katındaki evde bir odada kalıyor. Onunla karşılaşmamak için her sabah neredeyse koşarak çıkıyor evden usta. Rukiye de unutmamış unutmasına da yapacak bir şey yok artık. Halen çok güzel, bakmaya kıyamıyor, görmeye doyamıyor. Görme dediysek de kaç günde bir tesadüfen karşılaşmalar esnasındaki bir saniyecik bakışmalardan başka bir şey değil zaten. ‘Hadi!’ dese birlikte her şeyi bırakıp kaçacaklarmış gibi ve sanki bunu birlikte planlamışlar da herkesten saklıyorlarmış gibi tedirginmiş usta.
68 ölü ulan!
Eve herkes uyuduktan sonra sessizce girip usulca yatağa uzanmak dışında evle bağını kesmiş bu yüzden. Olur da birisi ustanın bunları içinden geçirdiğini anlar diye ödü kopuyormuş. Yıllar sonra yeniden alazlanan Rukiye aşkının alevleri dışarıdan fark edilir korkusuyla Bereket’le olan sınırlı konuşmalarını bile sıfıra indirmiş. Fark edilmesin, ama bir alt kattaki oda, bir kaç saniyelik bakışmalar da her gece büyüsün, o dilsiz dünyasını kaplayıp öyle uyutsun. 48 nüfuslu bu arı kovanında onun nefesinin olduğunu bilmek çile mi, mutluluk mu? Bu sorunun cevabı yokmuş işte. Gökten ne yağmışta yer kabul etmemiş misali… Bunca yıl sonra aynı çatının altındalar ya. Hal böyle olunca da ne yaparsan yap, o çatıya tünemiş umut kuşunu susturamazsın. Bu geveze kuşu gündüzleri kovalamak kolay. Ama tek başına yatağa girip de gözlerini kapattığı an gel de sustur. Uykuya dalıp kurtulmak yok. Rüyalarda daha da cüretli, daha da arsız bir kuş bu. En kötüsü de uyanıp yeni bir güne başlama mecburiyeti. Biraz daha oyalansa. Belki bu sabah da bir kaç saniye… Sakın! Halep’te pazar yeri, tezgâhlarda sadece hüznün satılan, donup kalmış bir film sahnesi gibi. Savaş başladığından bu yana neşesi yok pazarların, rengi yok, kokusu yok. Doymak, doyurmak için bir parça yiyeceğin mecburen alınıp satıldığı yerler, ruhsuz hastane koğuşları gibi adeta. 68 parçalanmış insan bedeni. Rukiye de aralarında. İki gün önce çocukları Hatay’da bırakıp kocasıyla birlikte Halep’teki evlerinden bir miktar daha eşya almaya gelmişler. Akşam yemeği için bir şeyler almaya gitmiş pazara. Hatay’ın künefesi de ünlüdür. “Allahu akbar” diye bağırmış kendini patlatan pazar yeri katili. Halep’te paramparça olurken Rukiye’nin bedeni, Hamdullah usta dükkânın arkasında tahta namazlıkta namazını kılıyormuş. “Allahu akbar” diye rükûya giderken göğsünde bir sızı hissetmiş, yaşlandık herhalde diye iç geçirmiş. Künefenin özelliği peynirinden gelir. Bir de Hatay’da pişirme tekniği farklı tabi. Ama Hamdullah usta arzu eden müşteriye künefeyi yan taraftaki künefeci Cemil ustadan getirtiyor. Kendisi de iyi bir künefe ustası ama komşunun kısmetine el uzatmak olur diyerek yan tarafta künefeci açıldığından beri künefe yapmayı bırakmış dükkânda. Yok ben Hatay’ın en iyi künefesini yiyeceğim diyorsanız o halde… çarşısında meşhur Hatay Künefecisine gidip hakkıyla bir künefe yiyebilirsiniz. Kocası ceset parçaları arasından elbise kumaşının yapıştığı bir kaç parçayı tanıyıp bulup alabilmiş Rukiye’den geri kalanları. Hamdullah usta ne cenazesine ne mezarına gitmeye dayanamamış Rukiye’nin. Definden bir gün sonra akşam dükkânın kapısını içeriden kilitleyip ecza dolabında ne kadar hap şurup varsa hepsini içmiş. Dükkân üç gün taziye nedeniyle kapalı kaldı. Bereket işletiyor şimdilerde dükkânı. Bereket ustaya Rukiye’nin kocası Cuma garsonluk yapıyor. Rukiye’nin iki çocuğu da dükkânın temizliğiyle falan koşturuyorlar ortalıkta. Yolunuz düşerse uğrayın Bereket ustaya, yiyebilirseniz de yiyin, Arap kebabı halen çok leziz. Ne de olsa çok kadim bir mutfağı var Halep’in”...
Kaynak ==>http://www.demokrathaber.org/guncel/demirtasin-oykusunu-pen-yayinladi-68-olu-ulan-h80310.html
Demokrat Haber
2 notes
·
View notes
Text
Ah çocuk...
Al sana bir hikaye. Sen seversin...
Tarih 12 Şubat 2020...
Epeydir işten eve, evden işe gidiyordum. Kimselere ilişmiyordum. İlişmek istediklerine ilişemediğinde kimselere ilişesin kalmıyor. Ama konumuz bu değil şimdi. Her zamanki gibi fırsatı değerlendirdim sadece. :)
Konya’ya gidilecekmiş. Cumartesi gecesi gördüklerim üzerine aylar sonra pazar günü çeyizimi aldım çıktım. Herkes biletini çoktan almıştı. Her zaman olduğu gibi yine son anda bir yolculuğa çıkıyordum. İnsanların ekseriyeti bilmez. Yolculuklar bilet almadan çok önce başlar aslında... Bana da hemen bilet aldılar. Çarşamba günü yola çıktık... Yeni havalimanından sanıyorum ilk kez yurt içine uçacaktım. Limana ulaştık. Birisi gecikmişti ki bekliyorduk. Kiosktan check-in yaptığımızda uçuşa çok az vakit kalmıştı. Epeyce kalabalıktık. 15-20 kişi kadar da vardık. Ancak birkaç koltuk yan yana denk geldi. Oyuncu bir arkadaşım var. İsmi Yavuz. Otuzlu yaşlarda temiz bir insandı. Benim tezgahımdan bir geçmesi lazımdı. O gün bugün derken elime fırsat geçmişti... Dizilerde falan illaki görmüşsündür. Her neyse onunla beraber aynı odada kalacaktık. Gençler birbiriyle kaynaşsın diye arkadaşlarım için ayrı oda ayarlamıştım. Hem bilindik sorulara maruz kalmayacaktım, hem de işimi yapacaktım. Win win benim için. Bu yüzden arkadaşlarımı birbirleriyle eşleştirdim. Biri benimle kalmak istiyordu. Ona bir bakış attım. “Böylesi daha iyi.” dedim. Neyse bu ayarlamaları yaptım uçağa doğru ilerlerken. Bu yolculuk diğerleri gibi olmayacaktı. Olmadı da... Gece herkes uyumuştu ben yine ayaktaydım. Buraya yazmanın farklı bir hissiyatı olduğu ve önemli bir iş üzre olduğum için yazmadım. Zaten genelde de bundan yazmıyorum. Üzülmem, dahası senin beni üzmen seni derinden yaralar çünkü. O yaraları yine saracak ve tekrar üzülecek yine benim. Neyse ne. Uzunca bir şeyler yazmak yoruyor beni. İçimde anlatmak istediğim ve belki de hiç anlatamayacağım şeyler var. İlginç bir hâl. Bakalım daha neler göreceğiz. Neyse rahatsızdım da kelimeler çok bulanık beliriyordu zihnimde. Saatlerce sürmesini istemedim ve Whatsapp’taki arkadaş gruplarından birine yazdım yaşadıklarımı. Nadiren gereksiz şeylerle zihnini uyuşturmayacak kadar meşgul etmek iyidir... Uzadıkça uzuyor sevdam gibi. Sensizliğim gibi. O yüzden aynen yapıştırayım buraya biraz commentary de var hem...
[01:07, 12.02.2020] Enes: Bugün uçakta bayağı sağlam bir türbülanstan geçtik. Yanımda da su gibi bir kız var. (Bu arada kızın saç rengi burnu tavırları falan aynı sen. Salak yani. :)) [01:08, 12.02.2020] Enes: Taxi vakti bir de çay koyuyorlar hostesler falan, bizden 3-4 sıra arkaya servis yaptılar bir türbülans başladı çığlıklar bilmem ne. Neyse çayım da iki üç parmak falan var şunu da kekimle içerim diyorum. [01:08, 12.02.2020] Enes: O çayın dibiyle o keki yiyeceğim işte klasik Türk tribi [01:09, 12.02.2020] Enes: Solumda su gibi kız sağımda ise yontulmamış bir dayı var. [01:09, 12.02.2020] Enes: Neyse baktım türbülans epey şiddetlendi çayı diktim ben de [01:09, 12.02.2020] Enes: Yanımdakiler çayı masaya koyuyorlar çünkü ikisinden biri döker dedim bu böyle devam ederse [01:10, 12.02.2020] Enes: Neyse ben katladım sehpamı, kaşığı falan da kırdım aniden hava boşluğu falan olursa bir yerimize girmesin diye [01:10, 12.02.2020] Enes: Ama bir yandan da çaktırmadan kızı kesiyorum [01:10, 12.02.2020] Enes: Kız iptal [01:11, 12.02.2020] Enes: Eli bir yandan titriyor uçak bir yandan hopluyor [01:11, 12.02.2020] Enes: Millet bir çığlık koy verdi [01:11, 12.02.2020] Enes: Sakin olun geçecek sadece çayınızı dökmeyin yeter dedim çevremdekilere. [01:11, 12.02.2020] Enes: Bizim hostes kızlar hala servis peşinde garibim [01:12, 12.02.2020] Enes: Sonra tabi baktılar olmuyor bıraktılar servisi oturdular onlar da [01:12, 12.02.2020] Enes: Neyse kız iptal demiştim [01:12, 12.02.2020] Enes: Kıza döndüm dedim ki bak bak cümleyi qes [01:12, 12.02.2020] Enes: “Türbülanstan korkuyor musun?”😏 [01:12, 12.02.2020] Enes: Smiley dahil ama [01:12, 12.02.2020] Enes: 😂 [01:13, 12.02.2020] Enes: Kız hafifçe evet diyebildi hı hı diye melül melül kafa salladı [01:13, 12.02.2020] Enes: Bak dedim o zaman sana bir şey anlatayım sen de rahatla dedim [01:13, 12.02.2020] Enes: Çıkardım [01:14, 12.02.2020] Enes: Telefonu [01:14, 12.02.2020] Enes: Bende kalkış ve varış meydanlarının haritaları vardı. [01:14, 12.02.2020] Enes: Açtım [01:14, 12.02.2020] Enes: Bak dedim alçalmaya başladık türbülanstan önce demek ki buradayız şu kadar feetteyiz muhtemelen [01:15, 12.02.2020] Enes: Anlatıyorum bunu ama kız ciddi ciddi dinliyor kitlendi mevzuya türbülansı falan unuttu garibim 😂 [01:15, 12.02.2020] Enes: Dedim ki bak burada minimum irtifa 7700 diyor bak burada 7000 diyor demek ki burada dağlar var değil mi diyorum [01:16, 12.02.2020] Enes: Kafa sallıyor [01:16, 12.02.2020] Enes: Dedim ki bak aşağıya bir daha sallanıyoruz çığlıklar falan [01:17, 12.02.2020] Enes: Dağlar var karlı karlı [01:17, 12.02.2020] Enes: Bak dedim bu dağları geçince dedim bir anda türbülanstan çıkacağız sarsıntı hemen kesilecek [01:18, 12.02.2020] Enes: İki karşı yamaçtan farklı basınç sistemleri yükseliyor biz de onların karşılaştığı yerdeyiz dağların üzerindeyiz bundan bu kadar sarsılıyoruz dedim. [01:18, 12.02.2020] Enes: Buraya gelirken bu hep olur bugün sadece daha şiddetli oluyor dedim [01:19, 12.02.2020] Enes: Aaaa evet, dedi normal, aydınlanmış bir ses tonuyla, ben geçen sene de bu sezonda gelmiştim yine türbülans vardı dedi. [01:19, 12.02.2020] Enes: Yaa dedim şimdi anladın mı? [01:20, 12.02.2020] Enes: Anladım. Tamam o zaman anladıysan sıkıntı yok dedim. [01:20, 12.02.2020] Enes: Önüme döndüm ön koltuktaki arkadaşımla sallana sallana geyik yapıyoruz [01:36, 12.02.2020] Enes: Arada es verdik arkama yaslandım kız çayını sıkı sıkı tutmuş kolunu hareket ettirmeden başını bana çevirdi ve dedi ki “İsterseniz bacağınızı biraz çekin, dökülmesin dedi.” “Dökülmez, dedim. Sıkıntı yok.” [01:36, 12.02.2020] Enes: Yalnız o bacağım değil demedim öküz değiliz yani. [01:37, 12.02.2020] Enes: Neyse kız bu gerçekten habersiz 😂 önüne döndü [01:38, 12.02.2020] Enes: Sonra açtığı ortanın başarısız olmasının verdiği çaresizlikle “Ya işte insan ister istemez korkuyor işte falan dedi. [01:38, 12.02.2020] Enes: Bak bak aşağıya bak bunu kaçırma dedim [01:38, 12.02.2020] Enes: Dağın bir yamacı altımızda uzanıyordu kar ve kayalar... [01:38, 12.02.2020] Enes: Bak geçti dedim. Hadi geçmiş olsun. [01:45, 12.02.2020] Enes: “Ya bak 6000-7000 ft’te falanız uçak şimdi düşüşe geçse zaten düşmemiz epeeey sürer. İki motoru söksek bile şimdi bu uçak iner yeterince yüksekteyiz çünkü. İnsanların panik yapma sebebi aslında bu iniş kalkış sarsıntı esnasında damarlarındaki kan çalkalanıyor, tansiyonunda değişiklikler oluyor. Heyecanlanıyorsun doğal olarak. Haliyle kadınlar heyecanlanmaya daha müsait. “Evet, dedi.” Eee, can tatlı tabi. Halâ yaşıyorken hayatının kıymetini bil dedim.“ “Çok teşekkür ederim.” dedi. Önümüze döndük. Her şey normale döndü uçakta. Sertçe indik. Millet ayaklanmaya başladı çünkü uçaktan ilk inene madalya takıyoruz. Bagajını alanlar falan. Oysa halâ pistteyiz daha taxi yoluna bile girmemişiz. [01:47, 12.02.2020] Enes: Biraz da geyik yaptık. Emniyet kemerini ne zaman çıkarmak lazım ne zaman kalkmak lazım falan diye. Sonra uçak park edince biz de hazırlanıp inmeye başladık. Kız arkada ben önde yürüyorduk. Bense oldukça yavaş yürüyordum. Bende de az ibnelik yoktu. Neyse tam merdivenden indik aprona birkaç adım attık. Aniden arkama döndüm. [01:49, 12.02.2020] Enes: Kız hali hazırda bana bakıyordu. Dönünce gözleri parladı. Bir şey söylemeden gideceğimi sanmıştı belli ki. Durdum, o da durdu, onun arkasındaki de durdu ve onun arkasındaki de. Kızın gözlerindeki ışığa baktım bir an, umudunu hissettim ve kendimi toparlayıp ona dedim ki: Geçmiş olsun. Kız: Çok teşekkür ederim. dedi. [01:50, 12.02.2020] Enes: Sonraki cümleye başlayacakken önüme döner gibi yaptım kız sustu, cümlesini kurmadı. Sonra tam önüme dönmemişken tekrar ardıma döndüm ve dedim ki: Kendine iyi bak... [01:51, 12.02.2020] Enes: Bu da böyle bir anımdır. [01:51, 12.02.2020] Enes: Böyle hikâyenin de anasını avradını şeyapmak isteyenleri bekleriz 😂[07:33, 12.02.2020] xxx: Bu nasıl bir işsizlik
[07:41, 12.02.2020] xxxx: Ulan ekşi sözlük hikayesi gibi [07:41, 12.02.2020] Enes: Kız çok ateşim vardı gece ondandır [07:41, 12.02.2020] xyxy: Yazmaya üşenir insan [07:42, 12.02.2020] Enes: Abi uyuyamadım kafa açayım dedim [07:42, 12.02.2020] xyxy: Ben okumaya üşenmedim. Reel kafa açmaların gibi güzel bi çekiciliği vardı 🤣 [07:43, 12.02.2020] Enes: Abi macera dolu bir hayatım var 😂
Kendine iyi bak.
0 notes
Text
2013 Miraç Kandili Ne Zaman, Mirac Kandili 2013 Tarihi
Mübarek Gün ve Geceler ve Üç ayların Regaib Kandili ‘nden sonraki Kandil Gecesi olan Miraç Kandili Hakkında Bilgiler edineceğiz. Öncelikle Miraç Kandili Nedir , Mirac Kandilinin Anlam ve Önemi , Miraç Kandili Hakkında Bilgiler , Mirac Gecesinde Neler Oldu , Miraç kandili Dualar ve Miraç Kandili Mesajları ayrıca Miraç Kandili Duası gonlumungulu.com sayfamızda olacak.. 2013 Yılı Dinİ Günler Takvimi Listesi HİCRİ TARİHLER MİLADİ TARİHLER GÜN AY YIL GÜN AY-YIL HAF.GÜN DİNİ GÜNLER 1 R.EVVEL 1434 13 OCAK-2013 PAZAR —– 11 / 12 R.EVVEL 1434 23/24 OCAK-2013 ÇARŞAMBA/PERŞEMBE MEVLİD KANDİLİ 1 R.AHIR 1434 11 ŞUBAT-2013 PAZARTESİ 1 C.EVVEL 1434 13 MART-2013 ÇARŞAMBA 1 C.AHIR 1434 11 NİSAN-2013 PERŞEMBE 1 RECEB 1434 11 MAYIS-2013 CUMARTESİ ÜÇ AYLAR’ın BAŞLANGICI 6 / 7 RECEB 1434 16/17 MAYIS-2013 PERŞEMBE/CUMA REGAİB KANDİLİ 26/27 RECEB 1434 05/06 HAZİRAN-2013 ÇARŞAMBA/PERŞEMBE MİRAC KANDİLİ 1 SABAN 1434 10 HAZİRAN-2013 PAZARTESİ —– 14/15 SABAN 1434 23/24 HAZİRAN-2013 PAZAR/PAZARTESİ BERAT KANDİLİ 1 RAMAZAN 1434 09 TEMMUZ-2013 SALI RAMAZAN’IN BAŞLANGICI 26/27 RAMAZAN 1434 03/04 AĞUSTOS-2013 CUMARTESİ/PAZAR KADİR GECESİ 30 RAMAZAN 1434 07 AĞUSTOS-2013 ÇARŞAMBA AREFE 1 ŞEVVAL 1434 08 AĞUSTOS-2013 PERŞEMBE RAMAZAN BAYRAMI 1.Gun 2 ŞEVVAL 1434 09 AĞUSTOS-2013 CUMA RAMAZAN BAYRAMI 2.Gun 3 ŞEVVAL 1434 10 AĞUSTOS-2013 CUMARTESİ RAMAZAN BAYRAMI 3.Gun 1 ZİLKADE 1434 07 EYLÜL-2013 CUMARTESİ 1 ZİLHİCCE 1434 06 EKİM-2013 PAZAR 9 ZİLHİCCE 1434 14 EKİM-2013 PAZARTESİ AREFE 10 ZİLHİCCE 1434 15 EKİM-2013 SALI KURBAN BAYRAMI 1.Gun 11 ZİLHİCCE 1434 16 EKİM-2013 ÇARŞAMBA KURBAN BAYRAMI 2.Gun 12 ZİLHİCCE 1434 17 EKİM-2013 PERŞEMBE KURBAN BAYRAMI 3.Gun 13 ZİLHİCCE 1434 18 EKİM-2013 CUMA KURBAN BAYRAMI 4.Gun 1 MUHARREM 1435 04 KASIM-2013 PAZARTESİ HİCRİ YILBAŞI 10 MUHARREM 1435 13 KASIM-2013 ÇARŞAMBA AŞURE GÜNÜ 1 SAFER 1435 04 ARALIK-2013 ÇARŞAMBA —– ..
Miraç Kandili
Mirac Gece Hakkında Bilgisi : Bu gece, peygamberimizin bütün insanlığı temsilen Cenab-ı Hakkın yüksek huzurana kabulü anlamına gelen Miraç Gecesidir. Hicri Recep AYının 27 gecesinin tanık olduğu bu ‘Büyük Buluşma’ bizlere insanın ilahi rızaya ve desteğe ulaştığı akıl ve idraki zorlayan nice üst dereceelre ulaşabileşeceğini gösterdiği gibi, mana aleminde yükselip ilahi rahmet ve huzura erişmenin öncelikle gönül ve ruh temizliğinden, ahlaki erdemlere yükselişten her şeyin sahibi olan Yüce Allah’a bağlılık ve boyun eğmeden geçtiğini hatırlatmaktadır. Bu gecede farz kılınan ve bizzat Peygamberimizin tarafından mü’minlein miracı olarak nitelendiren namaz da, iç dünyamızdaki yükselişi ve arınmayı ifade eder. Miraç Kandili Nedir : Arapça’da merdiven, yukarı çıkmak, yükselmek anlamlarını dile getirir. İslam’da Hz. Peygamber (s.a.s)’ in göğe yükselerek Allah’ın huzuruna kabul edilmesi olayı. Mirac olayı hicretten bir yıl ya da onyedi ay önce Receb ayının yirmi yedinci gecesi gerçekleşir. Olayın iki aşaması vardır. Birinci aşamada Hz. Peygamber (s.a.s) Mescidül-Haram’dan Beytü’l-Makdis’e (Kudüs) götürülür. Kur’an’ın andığı bu aşama, gece yürüyüşü anlamında isra adını alır. İkinci aşamayı ise Hz. Peygamber (s.a.s)’in Beytü’l-Makdis’ten Allah’a yükselişi oluşturur. Mirac olarak anılan bu yükselme olayı Kur’an’da anılmaz, ama çok sayıdaki hadis ayrıntılı biçimde anlatılır. Miraç Kandili , Hadislerde verilen bilgiye göre Hz. Peygamber (s.a.s), Kâbe’de Hatim’de ya da amcasının kızı Ümmühani binti Ebi Talib’in evinde yatarken Cebrail gelip göğsünü yardı, kalbini Zemzem ile yıkadıktan sonra içine iman ve hikmet doldurdu. Burak adlı bineğe bindirilerek Beytü’l-Makdis’e getirildi. Burada Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa ve diğer bazı peygamberler tarafından karşılandı. Hz. Peygamber (s.a.s) imam olarak diğer peygamberlere namaz kıldırdı. Hz. Peygamber (s.a.s), Beytü’l-Makdis’te kurulan bir Mirac’la ve yanında Cebrail olduğu halde göğe yükselmeye başladı. Göğün birinci katında Hz. Adem, ikinci katında Hz. İsa ve Yahya, üçüncü katında Hz. Yusuf, dördüncü katında Hz. İdris, beşinci katında Hz. Harun, altıncı katında Hz. Musa ve yedinci katında Hz. İbrahim ile görüştü. Cebrail ile birlikte yükseliş Sidretü’l-Münteha’ya kadar sürdü. Cebrail, “Buradan bir parmak ucu ileri geçecek olursam yanarım” diyerek Sidretü’l Münteha’da kaldı. Hz. Peygamber (s.a.s) buradan itibaren Refref adlı başka bir binekle yükselişini sürdürdü. Bu yükseliş sırasında Cennet ve nimetlerini, Cehennem ve azabını müşahede etti. Sonunda Allah’ın huzuruna kabul edildi. Kendisine ümmetinden Allah’a şirk koşmayanların Cennet’e gireceği müjdelendi, Bakara suresinin son ayetleri verildi ve beş vakit namaz farı kılındı. Yeniden Refref ile Sidretü’l-Münteha’ya, oradan Burak’la Kudüs’e, oradan da Mekke’ye döndürüldü. Mirac Gecesinin ertesi günü , Hz. Peygamber (s.a.s) ertesi günü Mirac olayını anlattı. Olayı duyan müşrikler yoğun bir kampanya başlatarak Hz. Peygamber (s.a.s)’i suçlamaya, alaya almaya başladılar. Bu kampanya bazı müslümanları da etkileyerek şüpheye düşürdü. Olayın gerçek olup olmadığını araştırmak isteyenler Beytü’l-Makdis’e ve Mekke’ye gelmekte olan bir kervana ilişkin sorular sorarak Hz. Peygamber (s.a.s)’i sınadılar. Hz. Peygamber (s.a.s)’in verdiği bilgilerin doğruluğu müslümanları şüpheden kurtardıysa da müşriklerin inatlarını kırmaya yetmedi. Mirac olayı inatlarını ve düşmanlıklarını artırarak onlar için bir fitne nedeni oldu. Bu olay karşısındaki tutumu nedeniyle Hz. Ebu Bekr, Hz. Peygamber (s.a.s)’ce “Sıddîk” lakabıyla onurlandırıldı. Hz. Ebu Bekir olayı kendisine anlatarak hala inanmaya devam edip etmeyeceğini soran müşriklere “O söylüyorsa şüphesiz doğrudur” cevabını vermişti. Ahad hadislere dayansa da Mirac olayının gerçekliğinde tüm müslümanlar birleşmişlerdir. Ancak olayın gerçekleşme biçimi İslam bilginleri arasında görüş ayrılıklarına neden olmuştur. Buna göre İbn Abbas’ın da içinde bulunduğu bazı bilginlere göre Mirac olayı uykuda gerçekleşmiştir. Bilginlerin büyük çoğunluğuna göre ise uyku durumunda ve rüyada değil, uyanık iken gerçekleşmiştir. Fakat bu görüşü savunanlar da Mirac’ın yalnız ruhla mı, yoksa hem ruh, hem de bedenle mi olduğu konusunda ikiye ayrılmışlardır. Sonraki Kelamcıların büyük çoğunluğuna göre mirac olayı uyanıkken hem ruh, hem de bedenle gerçekleşmiştir. Mirac olayının gerçekleştiği gece müslümanlarca kadir gecesinden sonra en kutsal gece sayılmış ve bu gecenin ibadetle ihyası gelenekleşmiştir. Osmanlılar döneminde, camiler kandillerle donatıldığı için Mirac kandili olarak anılan geceyi izleyen gün, cami ve tekkelerde Mirac olayını anlatan ve Miraciye adı verilen şiirlerin okunması, dinleyenlere süt ikram edilmesi de bir gelenekti. İsra suresi 1.ayet mealiyle bitirmek istiyorum. “Ayetlerimizden bir kısmını göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram’dan alıp çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah’ın şanı ne yücedir. Şüphesiz ki O her şeyi hakkıyla işiten, her şeyi hakkıyla görendir.”(3)İsra 17/1 Mevlid Kandili |Miraç Kandili |Berat Kandili |Kadir Gecesi *****Mübarek Kandil Gecelerini Nasıl Değerlendirmeliyiz****** Kur’an-ı Kerim okuyarak, Peygamberimiz ( a.s.m)’ın mübarek duası olan Cevşen-ül Kebiri okuyarak, Aile bireyleriyle birlikte günün mana ve ehemmiyeti hakkında sohbet ederek, Allah rızası için namaz kılarak, Hayatımızın geçmiş günleri ve yılları hakkında muhasebe yaparak, Günahlarımızın bağışlanması için Allah’tan af dileyerek, Sevgili Peygamberimize bol bol salât ve selâm okuyarak, Dünya ve ahirete ait dileklerimiz için dua ederek, Hastaları, yaşlıları ziyaret ederek; yoksulları, öksüz ve yetimleri sevindirerek, Eş, dost ve yakınlarımızla tebrikleşerek, Dargın ve küskünleri barıştırarak, değerlendirebiliriz. Kaynaklar: 1 Mübarek Aylar Günler ve Geceler 2 Üç Aylar İbadet Rehberi Rabbim Bu Geceye Kavuşmayı Bizlere Nasip Etsin İnşallah.
OKUDUYSANIZ yada IZLEDIYSENIZ PAYLAŞIN LÜTFEN HERKES OKUSUN ve IZLESIN. Read the full article
0 notes