#HEDEP
Explore tagged Tumblr posts
Text
Just leaving this here.
Feel free to reblog.
Tbh, I think the author of the article is FAR too trusting of the Turkish establishment. But at least he acknowledges that they do nothing to help Assyrians.
But it still raises some good points.
The Assyrians should have a right to return to their home country.
#dougie rambles#news#Asia#middle east#levant#mesopotamia#turkey#tur abdin#assyria#bethnahrin#HEDEP#fuck Erdogan#assyrian#assyrians#Assyrian people#European Syriac Union#bethnahrin National council#right of return#kurds#reblog this#reblog the shit out of this#stateless#unrepresented#indigenous#indigenous people#decolonization#anti imperialism#leftism#dawronoye
6 notes
·
View notes
Text
Yarınsız Bir Ülkede Direniş...
Huzursuzluğu daim, keskin bir yıkımın sofrasında güvencesiz, yarınsız bir hayatı tecrübe ediyor işte sıradan insan. Tahakkümü denetim, gözetim ve terör ile bütünleştirerek her güne içkin bir halde var eden cerahatli bir devlet aklının dünyada tek istikamet kılındığı bir zeminde tüm o hayat meseli un ufak ediliyor. Bir derde, yepyeni binlercesi eklenirken bunların vaka-i adiyeden olduğu sanrısı zikrediliyor. Sıradanlaştırılan yıkımın evreleri günbegün apayrı bir cürüm ortaklığına çıkarken bunlarla bir hayat tecrübe ettiriliyor, hayattan geriye hiçbir şey kalmamacasına bir cürüm tahayyülüyle birlikte. Oysa hayat korunaksız, muhafazasını zayi etmiş bir halde her dem sınavlardan mülhem bir kötülüğün esiri kılınıyor. Cerahatin ta kendisi nüksettikçe yıkımın derinliğine alıştıkça, yıkım kanıksandıkça, kötülüğün tüm o sınırlarının fütursuzca yenilenmesi var edilir. Bir biçimde hızır elimizden çalınıyor. Bir biçimde hak kavramı zayi ediliyor. Binbir türlü hamleyle birlikte demokrasi pratikleri, o binbir türlü badireyle var edilen çoğaltılan / müşterek itiraz hakkının köküne kibrit suyu dökülüyor. Biyopolitik bir cerahat toplamının üstünde yürürken gerek Türkiye, gerek iş bu dünya üstündeki insanlığı yönlendirdiği iddiasındaki söz hakkı sahibi devletler eliyle o kibrit suyu her güne her yeri kuşatıyor. Demokrasi isteminin zayi edildiği zeminde yerine ikame edilen her şey zorbalığın resmi temsilidir. Yarınsız bir hayat mefhumunun şeceresi hepimizden çalınanlarla biçimlendiriliyor. Kelimeler boşa düşürülüyor.
Güvencesiz ve yarınsız bir ülke tahayyülünün gerçekliği için en olmadık tahayyüllerin birer ikişer gerçek kılınmasına devam olunuyor haddizatında. Savaşlar bir biçimde hayat mefhumunu un ufak ederken, var edilmiş müşterek kazanım / demokrasi / barış gibi tüm ideleri yerle yeksan ederken, dışarıdaki muktedirlerin bir benzeri olagelen Türkiye’nin de şimdisi can yakıcı bir tahakküm nesnelliğini var eder. Yıkıcılığın bir ucundan tutmayı var ederken, bir yandan da güvenlik politikaları öne sürülerek içteki düşman addedilenler için hayatın dar edilmesi söz konusu edilir. Kürd Özgürlük Hareketinin, bir terör hareketinin devamlılığı olduğuna dair ezberci yaklaşımın, dağları taşları bombalamaya çabalamasının tezahürüdür misal var edilen. Bakur Kürdistan’ı illerinde olmayacak tahakküm hallerini ve dirençle saldırganlıklardan, demokratik protesto haklarının gasp edilmesine bir düzlem güvencesiz, yarınsız bir ülke var edilir. Bir buna çalışılır. Daha yepyeni ana muhalefetin o parti başkanlığı yarışındaki, Kılıçdaroğlu ve Özel’in yaptıkları konuşmalardaki, Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala selamlarından dahi ne kapmış bir liderin sunduğu her şey tüm o keskin yıkıcılığı imgeler.
Al birini vur ötekine deyip homurdanır baş efendi. Terörist olduğuna kendisi ve çevresinin dışında kitlesel bir karşılığı bulunmayan, dahası ne yaptı da hangi sebeple o ithamlara esir edildiği belirsiz olagelen dünün Halkların Demokratik Partisi eş genel başkanı Demirtaş’ı hedef kılar. Hakkın hukukun gasbının yanında bir de adaletin her ne şekilde hiç edildiğini de örnekler kendileri. Keza Osman Kavala gibi, bu ülkenin zorbalık dolu mazisinden kurtarılması gerekli olan kültürel mirasa, ortak geçmişin sahiden esaslı bir biçimde hatırlanması gereken yüzeylerinden kesitleri ihtiva eden Anadolu Kültür’ü var etmiş bir temsil “kimsesiz” bir başkaldırı olan Gezi’nin finansörü ilan edilip mahpus edilir, hem de ömür boyu. Onu da diline dolamaktan, kendisine biat etmemiş bir temsilin var ettiği iki gıdım sevinci, neşeyi, gerçekten elzem olagelen sorgu / suallerle geçmişin izini korumasını kabullenmeyip tutsaklığını da yetersiz görüp bir de terörist ithamına başvurur baş efendi. 669 HEDEP'li (HDP / DBP) hakkında ifade verip tutuklanmalarına neden olan Ümit Akbıyık: "TEM polisleriyle uzun süredir ilişkideydim ve devletin polislerine çalıştım" der misal. Bütünüyle temcit pilavı gibi ısıtılıp paylaşılan terör ve ol teröristler mefhumunun bina edilmesindeki alelacele hal, dur durak bilmeden var edilmiş nefret / ötekileştirme içerisinde bir kere daha hayatın talanı var edilir. Yarınsız kılınmış bir hayat tecrübe ettirilerek, aman ha sakın bir şeylere itiraz etmeyin ete / kemiğe büründürülür. Suç mahalli, suçlu, kötülüğü ele alan akıl / var ettiği şeyler ortadayken tüm o insan hakları karnelerindeki ezici sonunculuklar, bitimsiz diplerde dolaşan ülkenin kısa, keskin hakikati de var edilir. Bu hallerin ortasında bir demokrasi söz konusu edilebilir mi sahiden?
Mezopotamya Ajansından aktaralım: “HEDEP Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Barış mücadelesini sınırları aşa aşa örgütleyeceğiz” mesajı verdi. Bir diğer Eş Genel Başkan Tuncer Bakırhan ise, "Kürt sorunu çözülmeden hiçbir sorun çözülemez" dedi.
Demokratik Bölgeler Partisi'nin (DBP) Amed'te düzenlenen konferansında Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HDEDP) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Kürtçe ve Arapça katılımcıları selamladı. “Merhaba 4 parça Kürdistan'da özgürlük mücadelesini yürüten ve bütün Ortadoğu'ya halkların nasıl özgürleşebileceğini gösteren akıl" diyerek konuşmasına başlayan Hatimoğulları, DBP’nin hem pratik hem de ideolojik varlığıyla HEDEP’e büyük katkı sunduğunu dile getirdi.
Barış Vurgusu
Hatimoğulları, "Barış için, özgürlükler için, kardeşlik için, bin bir bedel ödeyerek mücadelesini yürüten değerli Kürt halkı merhaba. Bu konferans gerçekleşirken Türkiye’de işçilerin, emekçilerin ve yoksulların daha da yoksullaştığı bir dönemden geçiyoruz. Bu konferansı gerçekleştirken Rojava ve Gazze üzerine bombalar yapıyor. Ortadoğu'nun iki kanayan yarası var; Filistin ve Kürdistan. Bu iki sorun çözülmeden Ortadoğu barış yüzü görmeyecek. Bu iki sorunu çözebilecek olan bölgedeki Ortadoğu'nun halklarıdır, bizleriz. Sizlersiniz. Barış mücadelesini sınırları aşa aşa örgütleyeceğiz. Tarih boyunca gün yüzü görmeyen bu coğrafyanın halkları eşit bir zeminde onurlu bir barışı çoktan hak etti. Bunun için çok daha büyük bir cesaret ve inançla akıllarımızı fikirlerimiz birleştirerek, daha büyük bir örgütlenme, tam da barış deme zamanı. Biz barış demekten asla vazgeçmeyeceğiz. Barış diyeceğiz. Barış diyeceğiz" şeklinde konuştu.
Bakırhan: DBP’nin Tarihi Bir Rolü Var
Kürtçe konuşan HEDEP Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ise, şunları söyledi: "Umarım, kongremiz, barış, kardeşlik ve birliğe vesile olur. DBP bizim direnişimiz geleneğimizin köküdür. DBP fikriyatında birçok şehidin emeği vardır. Biz özgürlük mücadelesinde yaşamını yitirenlere büyük bir borcumuz var. Onların emeğine layık olmamız gerekiyor. Bugün herkes bunu kabul etmelidir. Bizim Kurdistanı mücadelemiz büyümeden bizde büyüyemeyiz. DBP ne kadar güçlü olursa HEDEP’de o kadar güçlü olur. Halkın öncülüğü için DBP’nin tarihi bir rolü vardır. Hepimizin amacı DBP’yi büyütmektir.
Bugün Ortadoğu’da ağır bir savaş sürüyor. 100 yıldır süren savaşın ve kaosun sebebi sistemin kendisidir. Kürt halkı 100 yıldır, asimilasyon politikaları ve faşizme karşı direniyor. Varlık ve yokluk mücadelesi veriyor. Ulus devletler çözüm olamaz. Çözüm demokratik ve birlikte bir yaşamdır. Ortadoğu’da Kürt sorunu çözülmeden hiçbir sorun çözülmez. Kürtler özgürleşmeden kimse özgürleşmez. Kürtler üzerinde baskı ve zulüm devam ettikçe hiçbir devlet huzur bulmaz. Çözüm demokratik konfederalizmdir. Sayın Öcalan üzerindeki kalkmadan, toplumun üzerindeki karanlık ve tecritte kalkmaz. Kürtlerin dostları ve yol arkadaşları bunu iyi bilmelidir. Sayın Öcalan üzerindeki tecridi kaldırmalıyız. Sadece tecridi kaldırmak yetmez sayın Öcalan’ı özgürleştirmeliyiz.
En büyük ihtiyacımız ulusal birliktir. Kürt halkı her yerde saldırı altındadır, saldırılar varlığımıza yöneliktir. Kürt güçleri toplanmalı ve Kürt halkının varlığına yönelik saldırılara karşı biraraya gelmelidir. Bunun içinde ideolojik mücadelemizi güçlendirmemiz gerekir. Bunun içinde DBP’nin rolü önemlidir. İmha ve asimilasyona karşı paradigmamızı sonuna kadar savunacağız. Kürt halkı statüsünü kazanana kadar mücadelemizi büyüteceğiz. Faşizmin gerilemesi için demokratik ittifakımızı güçlendireceğiz. Bugün kadın hareketi dünyada kadınların sesini yükseltiyor. Kürt kadınları, 'jin, jiyan, azadî' felsefesini dünyaya yayıyor. Kadın arkadaşlarımızı kutluyorum, iyiki varsınız, her zaman var olun.”
Bir asırdır yerinde saymaktan bir beis görmeyen ülkenin gerçekliğinde Kürd Özgürlük Hareketi var edilmiş olan yok saymalara karşı itirazını kuvvetlendirir. Bir biçimde onca zamandır yok sayılmanın ötesinde, izi kalmasın diye çabalanan bir kimliğin hakkaniyeti, hakkını arayabilme idesinin neden mühim bir mesele olduğu tekrar tekrar yinelenir. Pek çok siyasetçinin tutsak, parti emekçisinin rehin, sempatizanın göz hapsinde tutulduğu bir odağın kendini yenileyerek duraksamadan sözünü hakikatten yana açabilmesinin meselidir belki herkesi de kurtarmaya yeterli gelecek olan. Huzursuzluğu daim, keskin bir yıkımın sofrasında güvencesiz, yarınsız bir hayatı tecrübe ediyor sıradan insan. Bütünüyle bu tahayyüller, birbiri ardına çıkagelen itirazlarla belirli bir direnç odağından yaşamı henüz savunulabilir bir mesel olduğu hatırlatılmaya çalışılıyor. Henüz cumhuriyetinin ol yüzüncü yılının ilk haftasını geride bırakan bir menzildeki olmakta olan cerahat pratiğine karşı insani olan mücadele hattının elzem hali bir kere daha ortaya çıkar. Cürmün, kötücül bet ve feci olanın kıyısında yol / yön aradığını, açtığını iddia eden muktedir karşısında hiç değilse bu bahis önemlidir. Adalet, eşitlik, hürriyet, yaşamsal olanın tesisi, ekonomik ve illa ki sosyal haklardaki yıkıcılık / yok edicilik karşısında mutlak biatten ise sorgulamaya, itiraz etmeye ne zaman başlayacaktır bu ülke meseledir. Meselemizdir.
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: İllüstrasyon – Dave PLUNKERT via The Dallas Morning News
#söz hakkı#mesele#yara#anlam#acı#arzihal#türkiye gerçeği#yorum#analiz#kendimize notlar#direniş#hedep#kürd siyaseti#özgürlük#demokrasi#adalet#hak#eşitlik#türkiye101#politika#kes yapıştır#kolaj yazı#sesler
0 notes
Text
Wolfenbütteler Schaufenster vom 1. September 2024, Ausgabe Schladen-Werla/Oderwald & Asse/Schöppenstedt, Seite 17
#Dorstadt #Oderwald #Hedeper #Asse #Schaufenster #VUT #VereinUnabhängigerTreiber #Bayern #Chiemgau #Palling #Ruhpolding #Narup #Gentsch #Eggeling #Strube #Matzuga
#dorstadt#oderwald#matzuga#wolfenbüttel#schaufenster#Asse#VUT#VereinUnabhängigerTreiber#Palling#Ruhpolding#Bayern#Chiemgau#Hedeper#Narup#Gentsch#Strube#Eggeling
2 notes
·
View notes
Text
#Kakistocracy #CorpMedia #Idiocracy #Oligarchs #MegaBanks vs #Union #Occupy #NoDAPL #BLM #SDF #DACA #MeToo #Humanity #DemExit #FeelTheBern
#JinJiyanAzadi #BijiRojava Erdogan: Turkey will ‘kill’ Syrian border security force [UPDATES]
https://www.thedefensepost.com/2018/01/15/turkey-kill-syrian-border-security-force-erdogan/
Turkish President Recep Tayyip Erdogan on Monday condemned the U.S.-led Coalition decision to form a Syrian border security force under the leadership of the Syrian Democratic Forces, and vowed to squash the new force...
RELATED UPDATE: Dispatch: The Syrian Democratic Forces' Border Guards
RELATED UPDATE: After Efrin, Turkey will target all of northern Syria, envoy says
RELATED UPDATE: Turkey border guards shooting, torturing Syrians: Rights group
RELATED UPDATE: Turkey continues to attack Kobani’s women-led reconstruction
RELATED UPDATE: Kongra Star decries Turkish occupation’s targeting youth center in Manbij
RELATED UPDATE: 15 thousand young athletes in Rojava
RELATED UPDATE: Against all forms of violence and occupation: Jin Jiyan Azadi
RELATED UPDATE: Women take to the streets across North-East Syria: “Jin, Jiyan, Azadî"
FURTHER READING:
#Kakistocracy#CorpMedia#Idiocracy#Oligarchs#MegaBanks vs#Union#Occupy#NoDAPL#BLM#SDF#DACA#MeToo#Humanity#DemExit#FeelTheBern#JinJiyanAzadi#BijiRojava
11 notes
·
View notes
Text
'HEDEP, DEM Parti olunca DEM rakısı ürünlerini toplatma kararı aldı' iddiası
http://dlvr.it/T08N3Q
0 notes
Text
Οι τουρκικές αρχές δεν απαντούν για την κατάσταση της υγείας του φυλακισμένου Αμπντουλάχ Οτσαλάν
Οι τουρκικές αρχές αγνοούν ερωτήσεις που τους απευθύνονται για την κατάσταση της υγείας του ηγέτη του PKK Αμντουλάχ Οτσαλάν, ο οποίος είναι φυλακισμένος στο νησί Ιμραλί. Σύμφωνα με δημοσίευμα του Rudaw, ο βουλευτής του ‘HEDEP’, Σεζάι Τεμέλι, ρώτησε τον υπουργό υγείας Φαχρετίν Κοτζά για την κατάσταση της υγείας του φυλακισμένου ηγέτη του Κουρδικού Εργατικού Κόμματος. […] Οι τουρκικές αρχές δεν…
View On WordPress
0 notes
Text
Οι τουρκικές αρχές δεν απαντούν για την κατάσταση της υγείας του φυλακισμένου Αμπντουλάχ Οτσαλάν
Οι τουρκικές αρχές αγνοούν ερωτήσεις που τους απευθύνονται για την κατάσταση της υγείας του ηγέτη του PKK Αμντουλάχ Οτσαλάν, ο οποίος είναι φυλακισμένος στο νησί Ιμραλί. Σύμφωνα με δημοσίευμα του Rudaw, ο βουλευτής του ‘HEDEP’, Σεζάι Τεμέλι, ρώτησε τον υπουργό υγείας Φαχρετίν Κοτζά για την κατάσταση της υγείας του φυλακισμένου ηγέτη του Κουρδικού Εργατικού Κόμματος. […] Οι τουρκικές αρχές δεν…
View On WordPress
0 notes
Text
Οι τουρκικές αρχές δεν απαντούν για την κατάσταση της υγείας του φυλακισμένου Αμπντουλάχ Οτσαλάν
Οι τουρκικές αρχές αγνοούν ερωτήσεις που τους απευθύνονται για την κατάσταση της υγείας του ηγέτη του PKK Αμντουλάχ Οτσαλάν, ο οποίος είναι φυλακισμένος στο νησί Ιμραλί. Σύμφωνα με δημοσίευμα του Rudaw, ο βουλευτής του ‘HEDEP’, Σεζάι Τεμέλι, ρώτησε τον υπουργό υγείας Φαχρετίν Κοτζά για την κατάσταση της υγείας του φυλακισμένου ηγέτη του Κουρδικού Εργατικού Κόμματος. […] Οι τουρκικές αρχές δεν…
View On WordPress
0 notes
Text
Οι τουρκικές αρχές δεν απαντούν για την κατάσταση της υγείας του φυλακισμένου Αμπντουλάχ Οτσαλάν
Οι τουρκικές αρχές αγνοούν ερωτήσεις που τους απευθύνονται για την κατάσταση της υγείας του ηγέτη του PKK Αμντουλάχ Οτσαλάν, ο οποίος είναι φ��λακισμένος στο νησί Ιμραλί. Σύμφωνα με δημοσίευμα του Rudaw, ο βουλευτής του ‘HEDEP’, Σεζάι Τεμέλι, ρώτησε τον υπουργό υγείας Φαχρετίν Κοτζά για την κατάσταση της υγείας του φυλακισμένου ηγέτη του Κουρδικού Εργατικού Κόμματος. […] Οι τουρκικές αρχές δεν…
View On WordPress
0 notes
Text
Kesin chp hedepeli araştırın itfaiyecilerde hata yakın gitsin ülke urtulur
10 notes
·
View notes
Text
Poor bugger.
That’s some sickening shit right there.
I’d say that’s just possible.
Poor bastard.
#dougie rambles#news#turkey#assyria#assyrians#Assyrian people#bethnahrin#tur Abdin#middle east#levant#Asia#murder#fucking hell#HEDEP#political crap
0 notes
Text
Masallar Anlatılırken...
Bir masal anlatılıyor. Yalana, dolana bulanmış, riya ve kötülüğe sahne kılınmış her şeyin fecaat üstünden güncellendiği bir yerde hakikatin yerine yalanların var edildiği ‘masallar’ anlatılıyor. Biteviye bir cerahat sarmalı olan yerde hayat güllük gülistanlık bir yerdeymiş gibi aksettiriliyor. Yaygın medyanın yönlendirilmesiyle muktedirin ağız birliği içerisinde o cerahatli sahneye dair güzellemeler alıp yürüyor. Ekonomik darboğazın, “kemer sıkma” politikalarının boyundaki ilmiği sıkıştırarak var edildiği bir yerde var edilene icraat / atak ya da hamle diyebilmektir mesela masal diye var edilen. Sosyo-ekonomik, sosyal politik tezahür dahilinde hiç kimsenin ötekisine saygı duymadığı, yaşamına önem göstermediği bir hakikat / sabit olunurken medeniyet beşiği ülkeyiz bahsine sarıp sarmalanıp, birörnek basmakalıp laflar geçiştirilen güncelliktir mesela, masal kabilinden kafamıza kakılmaya devam olunan. Tahakküm hamleleri, demokratikleşme, baskıcı rejim pratikleri, belirgin bir modernleşme bildilirken tek adam rejiminin kanun / kararnameleriyle yönetilen sınırı belirsiz muğlak bir devletli öngörüsünün tamamı da masallarla çıkagelir. Yeni liberalizm doktrinlerine sıkıca tutunup, her günü zapt eden, sıradanın temsil halini günbegün yıkarak yol arayan / açan bir menzilde kuşatma güncellenirken aktarılanlardır masallar. Sıradana o masallar anlatılırken yıkıcılığın ta kendisi hakkaniyetli kabuslarla donanmış düzlem her bireye pay edilir.
İnsan hakları mefhumunda ilerlemek bir yana, var edilmiş olanın dahi yerle yeksan olunduğu bir zeminde çürümenin icraat kabilinden duyurulmasının utancı vardır misal o masallarla örtülmek istenen. Cürmün peşi sıra koşa durulurken, anayasa mahkemesinin karşısında yargıtayın var edilerek, onların eziciliği ile mutlak / kesin doğruların, hukukun karşısında zorbalığın at koşturduğu bir ülkenin imali söz konusu edilir. Hukukun garabet bir halle düzenin esiri kılınmış, devletlinin olur verdiği / işaret ettikleri ile birleşen tavrını esareti adalet diye dayatmalarının var ettiği ucubelik halleri sorgulamak imkansız kılınsın istenir. Bir nefes gibi elzem olan adalet kavramının çöpe basılmasının ol yalın gerçekliğinden destan çıkartmak da yaygın medyanın boşa doluya sözlerinde, yayın diye çıkagelen propagandist tavrında okunur. Bu hallerle, böyle bir ülkede yurttaşın açık, evrensel olan insan haklarına erişimi söz konusu olur mu, bunca yalan dolan arasında sahi ama sahiden?
Mezopotamya Ajansından aktaralım: “Cumartesi Anneleri, ısrarlı mücadeleleri sonucunda 5 buçuk yıldır kendilerine yasaklanan Galatasaray Meydanı’na yeniden girip açıklama yaptı. 28 yıl önce kaybedilen Abdülkerim Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş'ın akıbetini soran kayıp yakınları, meydana meydana karanfiller bıraktı.
Gözaltında kaybedilen ve katledilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle her hafta Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen Cumartesi Anneleri/İnsanları, eylemlerinin 972'incisini gerçekleştirdi. Kayıp yakınları ile insan hakları savunucularının yer aldığı bu haftaki eyleme, Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekili Ahmet Şık ve HEDEP Merkezi Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Musa Piroğlu ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin de destek verdi.
Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) verdiği “ihlal” kararına rağmen, 2018’de yaptıkları 700’ünci hafta eyleminin ardından 5 buçuk yıl boyunca Galatasaray Meydanı’na girişleri engellenen Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın 972’inci hafta eylemine bu kez izin verildi.
5 Buçuk Yıl Sonra Meydandalar
Kayıp yakınları, böylece ısrarlı mücadeleleri sonucunda kendileri ile özdeşleşen meydana yeniden kavuştu.
Ellerinde karanfiller ve kayıplarının fotoğraflarının taşıyan Cumartesi Anneleri, kendileri ile özdeşleşen Galatasaray Meydanı’nda basın açıklaması gerçekleştirdi.
Açıklamayı yapan kayıp yakını İkbal Eren, kayıplarının buluşma mekanı olan Galatasaray Meydanı’na 2018 yılından bu yana geçen 5 buçuk yılın ardından ilk kez çıktıklarını hatırlatarak, bu süreçte yanlarında olan tüm herkese teşekkürlerini sundu.
Devlet tarafından kaybedilenlerin akıbetini öğrenmek ve cezasızlık politikalarına dikkat çekmeye ilişkin Cumartesi Anneleri olarak bugüne kadar ki en uzun adalet mücadelesini yürüttüklerini belirten Eren, bu haftaki eylemlerini de 28 yıl önce kaybedilen Abdülkerim Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş’ın akıbetini öğrenmek ve faillerin yargılanmasını talep etmek için yaptıklarını söyledi.
Abdülkerim Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş’ın 27 Ekim 1995 yılında Yüksekova’ya bağlı Ağaçlı Köyü'ne gelen askerlerin köydeki yurttaşları işkence ile köy meydanına toplamasının ardından rastgele seçilerek gözaltına alındığını söyleyen Eren, “73 yaşındaki yürüme zorluğu çeken Abdülkerim Yurtseven, 18 yaşındaki Mikdat Özeken ve 13 yaşındaki Münür Sarıtaş gözaltına alınarak askeri araçla Yüksekova İlçe Jandarma Tabur’una götürdü. Onları sormak için tabura giden ailelere. Binbaşı Yurdakul, ‘24 saat gözaltında tutulacaklar’ dedi. Aileler tekrar tabura gittiğinde ise ‘kimseyi gözaltına almadık, bir daha buraya gelmeyin’ dedi. Ailelerin yaptığı başvurular sonuçsuz kaldı, üç köylüden bir daha haber alınamadı” diye belirtti.
Faillerin Yargılanması Talebi
Eren, yaşanan durumun Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi kayıtlarına, “Sanık Yurdakul’un komutasındaki birlik, Ağaçlı köyünden Şemsettin Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş adlı köylüleri dövmüş, yaşlı olan Yurtseven yediği tekmeler sonucu ölmüştür. Bunu gören Yurdakul, diğer iki köylünün tanıklık edeceğini düşünerek öldürülmesi kararı vermiştir. İki köylü daha sonra tabura ait eğitim sahasında bir çukur içinde tarandıktan sonra benzin dökülerek yakılmıştır” şeklinde geçirildiğini aktardı.
Eren, devamında şunları söyledi: “Ancak tanık beyanlarına rağmen, suça iştirak edenlerin itiraflarına rağmen açılan dava kesin beraat hükmü ile sonuçlandı. İç hukuktan sonuç alamayan aileler, AİHM’e başvurdu. AKP Hükümeti AİHM’e yaptığı savunmada suçu kabul ederek, üç kişinin kaybolması nedeniyle üzgün olduğunu belirtti ve kayıplarla ilgili etkin soruşturma yürütmeyi taahhüt etti. İhlali kabul ederek tazminat ödeme yoluna gitti.”
Eren, Cumartesi Anneleri/İnsanları olarak eylemlerinin 972’nci haftasında, Yurtseven, Özeken ve Sarıtaş’ın yanı sıra tüm kayıplarının faillerinin yargılanmasını talep ettiklerini ifade etti.
Yapılan açıklamanın ardından Cumartesi Anneleri/İnsanları Galatasaray Meydanı’nı karanfiller bırakarak eylemlerini sonlandırdı.”
Masallar türetilirken, hakikatin yalın iç yakıcı hallerinden bir gerçek kesit aktarılır tümü ile Galatasaray Meydanında bir kere daha. 2018 yılından bu yana engellemeler, gözaltı furyaları, darp etmeler arasında bir meydanın yakınlarını arayan / akıbetlerini sual eden insanlara reva görülen muamelenin yalın kötülüğünü bir kere daha görmek mümkündür. Bu defa devletlinin karşısında insanlık mefhumunun direnişi bir dönemeci var eder. Tüm o iktidarın bir zamanlar oy geleceğini umarak sahiplendiği, oysa siyaset üstü olması elzem olagelen bir yara / yıkım sürekliliği için hesap sorulmasının hangi ara suç kılındığı meseli konuşturulmaz. Unutturulur nasılsa denilerek var edilmiş olan cerahatli toplamın karşısında, bir avuçtan az biraz fazla insanın dokuz yüz yetmiş iki haftadır sürdürmeye gayret ettiği şey o masallarda anlatılmayan korkunç Türkiye gerçekliğinden bir kesiti sual etmektir. Tümüyle yok sayılanların geri dönüşü, evlerinden uzakta onca zamandır sürdüre durdukları inatla / ısrarla birlikte bir yanıta kavuşabilmeleri temenni ettiğimizdir. Eşitlik ve adaletten bahisler açılırken masalların donatıldığı bir zeminde hakikatin ta kendisinden de bir kere olsun söz edileceği bir ülke var edilebilecek midir, meselemizdir.
Bianet’ten aktaralım: “Zonguldak’ta dün (10 Kasım) öğle saatlerinde ormanlık alanda yakılmış halde 50 yaşlarında bir erkek cesedi bulundu.
İhbar üzerine olay yerine giden Jandarma delil topladıktan sonra cenazeyi kimlik tespiti için cesedi Atatürk Devlet Hastanesi morguna kaldırdı.
Araştırma yapan Jandarma, ölen kişinin iki gündür kendisinden haber alamadığı için ailesinin kayıp ihbarında bulunduğu 50 yaşındaki Afganistanlı Vezir Mohammad Nourtani olduğunu belirledi.
Yapılan ön otopside, Nourtani’nin 9 Kasım’da öldüğü, vücudunda çok sayıda kırık olduğu tespit edildi. Nourtani’nin cesedinin de olay yerine sonradan getirildiği saptandı.
Soruşturmada ifadesi alınan tanıklardan birinin Nourtani’yi son olarak kaçak olduğu iddia edilen bir maden ocağında hareketsiz gördüğünü söylemesi üzerine Jandarma soruşturmayı derinleştirdi.
Bunun üzerine Jandarma, Nourtani’nin çalıştığı maden ocağının sahibi Enver G. ile birlikte ona yardım ettiği iddia edilen beş kişiyi gözaltına aldı.
800 göçmen işçi çalışıyor
Zonguldak’ın yerel gazetelerinden Pusula, Nourtani’nin üç haftadır, üç arkadaşıyla birlikte aynı madende çalıştığını yazdı.
Nourtani’nin iş cinayeti sonucu öldüğünü belirten gazete, kaçak ocağın sahibi Enver G.’nin cenazeden kurtulmak için ormanlık alana taşıdığını belirtti.
Gazete ayrıca Nourtani gibi en az 800 göçmenin kaçak maden ocaklarında çalıştırıldığını aktardı.
Denetim yapılmadığını belirten gazete, kömür üretiminde çalışan göçmenlerin yasal statüsü olmadığı için kaçak sayıldığını bu nedenle de yasal hak talep edemediklerini ifade etti.
Haberde görüşlerine yer verilen bir kişi de “Afganistan uyruklu işçiler, kömür işletmecileri için bulunmaz nimet. Yasal statüde çalışan bir işçiye en az iki asgari ücret, ona göre sigorta ödeniyor. Afganistan uyruklu işçilere asgari ücreti bile zor veriyorlar. Sigorta yok. Hiçbir hakları yok” dedi.”
Sözün nihayetini katledilen 50 yaşındaki Vezir Muhammed Nourtani'nin 37 yaşındaki 4 çocuk annesi eşi Kamergül Maliki’ye bırakalım: “Bir Müslüman Müslümana insan insana bunu yapar mı ? Kocamı hastaneye götürmek yerine neden yakarak öldürdüler? Eşimi bir yol kenarına bile bıraksalardı bir araba gelir onu hastaneye götürdü. Bu vahşeti işleyenler sadece eşimin öldürmediler, çocuklarımın da geleceğini yok ettiler. Beni böyle dul, çocuklarını da babasız bırakan insanların cezalarını çekmelerini istiyorum. Bu devletin ve adaletin vereceği bir karar. Ama benim isteğim ya idam ya ömür boyu hapis. Şu an karşımda olsalar onlara, onların Müslüman olamayacağını söylerdim. Çünkü Müslüman Müslümana bunu yapmaz. Onların da benim gibi eşi çocukları var. Evimizde çalışan da yok. Yaptıklarıyla ne bana ne de çocuklarıma yaşayacak bir gelecek bıraktılar.”
Büyüklere masallar anlatılırken, var edilen cerahatli ülkenin ta kendisinin her nasıl da bir istikamette sürekli güncellendiği meseli Nourtani’nin katledilmesi sonrası çıkagelir. Artık hiçbir umudun kalmadığı bir cerahat sarmalına dönüşmüş, herkesin bir ötekisine alenen ya da gizlice düşmanlık beslediği, yersiz, yurtsuz kılmak dışında, emek sömürüsünün yanı sıra bir de cana / mala / insaniyete saldırdığı bir zeminin gerçekliğinde kim neyin hesabını verecektir, ikiletmeksizin. Kaçak maden işletmecisi ve diğer iki kişi tutsak edilince adalet yerini bulmuş olur mu? Bütünüyle dibine kadar çürümüşlüğü arşınlayan modern zamanın var ettiği kural tanımazlık, yok edicilik, sonuna kadar tüketicilik hallerinin insanı celladın ta kendisine dönüştürmesinin hesabı ne olacaktır ki? Bütünüyle bu sahnede yaşamaya mecbur kılınmış herkesin sorması elzem olan yaşamın biricikliğinin bu kadar afaki bir hal ile çalınmasının meselesi ne olacaktır, kim verecektir sahiden tek satır açıklama.
Bir masal anlatılıyor. Baş efendi seslendiriyor, beraberindeki korosu, teslimiyet bayrağını çoktandır çekenler onamak için birbirlerini ezercesine harekete geçiyor. Bütünüyle yaşam eylemi, sorgusu, meselesi tarumar. Dünyaya akıl fikir, düşman bilinenlere gözdağı verilip durulurken kendi içinde en olmayacak şeylerin olur kılınmasının yolu güncelleniyor artık. Masallar anlatılırken günbegün ortaya çıkan tablonun ürkütücü hali, çoktandır bir menzildeki yaşamsal idenin / hakkaniyet kavramının da nasıl boşa düşürüldüğünün örneği olur. Dehşet dolu bir ülke pratiğinin kıyısında hakkaniyet, hukuksal eşitlik, adaleti herkes için eşit kılma tahayyülünün bir kenara terk edildiği zeminde mutlak otoriter düzenin hali, var etmek istediği istikametle birlikte demokrasinin de, insan haklarının da tastamam belli bir hezimete uğramasının yolu aralanır. Bu hallerin varlığı karşısında yerli ve milli tiradı ile çıkagelen önalma halleri, taraf değiliz hakemiz çıkışlarıyla birlikte bariz ve bütünlüklü bir dönüşüm var edilir. Bütünüyle yıkımın, yıldırının, tehdit ve tahakkümün hakim kılındığı bir yerde hakikatten bahsi kim açacaktır, nasıl?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: Turkey’s Choice – Patrick CHAPATTE via Le Temps
#söz hakkı#meram#mesel#kalıt#durum#anlam#türkiye gerçekliği#başka bir ülke?#yorum#demokrasi#adalet#tahakküm#yıldırı#düşmanlık#ırkçılık#kayıp yakınları#vezir muhammed nourtani#afgani#cinayet#yara#yıkımçürüme#siyasa#biyopolitika
0 notes
Text
Wolfenbütteler Schaufenster vom 13. August 2023, Ausgabe Asse/Schöppenstedt, TITELSEITE
#Dorstadt #Gemeinde #Hedeper #Samtgemeinde #Oderwald #Asse #Landkreis #Wolfenbüttel #Schaufenster #Jubiläum #10Jahre #VUT #VereinUnabhängigerTreiber #Österreich #Narup #Strube #Matzuga
#Dorstadt#Hedeper#Gemeinde#Samtgemeinde#Oderwald#Asse#Schaufenster#Landkreis#Wolfenbüttel#Jubiläum#10Jahre#VUT#VereinUnabhängigerTreiber#Narup#Strube#Matzuga#Österreich
2 notes
·
View notes
Text
DOLARCILAR PANİKTE BURSADA DÖVİZ BÜROLARININ ÖNÜNDE KURUKLAR OLUŞTU ELLERİNDE PATLADI DÖVİZLER HEDEP DOLAR 4 TL
4 notes
·
View notes
Text
HEDEP Sözcüsü açıkladı: Parti isminin yeni kısaltması ‘DEM Parti' olacak
http://dlvr.it/SzzTqM
0 notes
Text
Halk tv açıyosun ayşenur bilmemne teyze hala hedepe fln diyor..cehepe desen yarısı akp hedepe kadrosu
İnsanlarla dalga geçmeyin, duymak istenilen şeyleri de söylemeye gerek yok tabii zira isimler değişince aşağılık olmak ya da kötü niyet silinmiyor.
0 notes