#Gavur Imam
Explore tagged Tumblr posts
Text
youtube
In Turkish, this song is called "Gavur İmam İsyanı", the Revolt of Gavur Imam. Said revolt, in 1833, involved both Turkish-Cypriot and Greek-Cypriot rebels (and a bunch of in-betweens/other, it's complicated) against the Ottoman authorities. Turkish lyrics by anonymous, set to traditional music by Hamza Irkad, later translated in Greek by Monsieur Doumani. The original tune ("Dolama dolamayı" / "Θα σου γοράσω μηχανήν") is a love song.
Gavur İmam İsyanı / Το σύστημαν / The system
The wheel will turn, and it'll be the poor man's turn to smile Enough's enough, we're up to here, no one's obeying this time
My oh my, down with this system the pasha's system who steals all the bread, the grain, the flock
We had such a drought this year, not a drop of rain did fall, and the sowing didn't take, and the seedlings didn't grow. But the pasha wants his gold, doesn't care we're hungry, all.
And the peasants get their hoes, shovels, hammers, pipes of lead And they raid the pasha's court, grab him and chop off his head
and chop off his head and chop off his head and chop off his head and chop off his head and chop off his head and chop off his head and chop off his head and chop off his head
[Turkish- and Greek-Cypriot lyrics, and sources, after the cut]
Gavur İmam İsyanı
Performances: Hamza Irkad 1994, Sol Anahtarı 2009, bANDİSTA 2010, Oz Karahan 2019
Dolama dolamayı Getirin bağlamayı Bıktım ben bu zulümden Osmanlının elinden
Amman amman elinden, yandım kahpe zulmünden Ben eker ben biçerim paşa alır elimden Amman amman elinden, yandım bak be zulmünden Ben eker ben biçerim ağa alır elimden
Gene gurak varıdı Hiç yağmur yağmadıydı Tohum toprakta kaldı Mahsul hiç çıkmadıydı
Amman amman elinden, yandım kahpe zulmünden Ben eker ben biçerim paşa alır elimden Amman amman elinden, yandım bak be zulmünden Ben eker ben biçerim ağa alır elimden
Paşa öşür isterdi Köylü da veremezdi Asger köye saldırdı Her şeyi yağmaladı (Herşeyi yakıp yıktı)
Amman amman elinden, yandım kahpe zulmünden Ben eker ben biçerim paşa alır elimden Amman amman elinden, yandım kahpe zulmünden Ben eker ben biçerim ağa alır elimden
Köylüler birlik oldu, paşaya karşı durdu Halk isyanı coştukça, askerler kaçar oldu Köylüler birlik oldu, paşaya karşı durdu Gavur İmam vurdukça, Osmanlı kaçar oldu
Το σύστημαν
Performances: Monsieur Doumani 2013 [official video], Transidelia 2023
Εννα γυρίσουν οι τροσιοί τζι'έννα γελάσουν τζι'οι φτωσιοί εφτάσαμεν εις το αμήν, εν σας ακούμε πιόν κανεί
Αμάν κάτω τούντο σύστημα, του πασσιά το σύστημα κλέφκει ούλλον το ψουμίν, το σιτάριν, το μαντρίν
Έππεσεν ξηρασιά φέτι εν έβρεξεν πιον τίποτις ο σπόρος εν έπιασεν, ο σπόρος εν εβλάστησεν
Μα ο πασσιάς θέλει ππαράν, εν βλέπει το χωρκόν πεινά Τζι'οι χωρκανοί πιάνουν κουσπίν, φκιάρκα, σωλήνες τζιαι σφυρίν Τζιαι στου πασσιά παν την αυλή τζιαι κόφκουν του την τζιεφαλήν
Sources
Dolama dolamayı / Gavur İmam / Θα σου γοράσω μηχανήν
Gavur Imam Revolt
GR | Η ιστορία (τζιαι η γενεαλογία) ενός τραουθκιού
TR | Gavur İmam İsyanı
The Monsieur Doumani Documentary
#Happy May Day#the phantom of liberty#prison ballads#Transidelia#To sistima#Monsieur Doumani#Το σύστημαν#Gavur İmam İsyanı#Gavur Imam#Hamza Irkad#bANDISTA#bANDİSTA#trs#the Rogue school of translation gives exactly zero fucks
11 notes
·
View notes
Text
İskilipli Atıf, şapka karşıtı kitap yazdığı için değil; bu kitapla “halkı isyan ve irticaya teşvik” ettiği için ve Milli Mücadele'de başkanı olduğu Teali İslam Cemiyeti'nin “ihanet bildirilerinden” dolayı, Ceza Kanunu'nun 55. Maddesi gereğince “anayasayı tağyir” suçuyla “vatana ihanetten” asıldı
Geçtiğimiz hafta, bazı belediyeler, bazı basın yayın organları ve bazı siyasiler, 4 Şubat 1926'da vatana ihanet suçundan idam edilen İskilipli Atıf'ı andılar. Bolu'da düzenlenen bir anmada İskilipli Atıf'ın Kuvayi Millliyeci olduğu yalanı bile söylendi.
İskilipli Atıf'ın, “şapka karşıtı kitap yazdığı için asıldığı” iddiasının kaynağı Necip Fazıl'ın, baştan aşağı martaval yığını olan “Son Devrin Din Mazlumları” adlı propaganda kitabıdır.
İskilipli Atıf meselesinin aslı şudur!
İSKİLİPLİ ATIF'IN SİCİLİ
İskilipli Atıf'ın sicili hiç parlak değil. II. Abdülhamit döneminde Meşihat-ı İslamiye Dairesi'nde görevliyken dönemin şeyhülislamı tarafından Bodrum'a sürülüyor. Bodrum'dan başka birinin pasaportu ile gizlice Kırım'a kaçıyor. Meşrutiyetin ilanından bir hafta önce İstanbul'a dönüyor.
Meşrutiyet döneminin en gerici yayın organlarından biri durumundaki Beyanül Hak dergisinde yazılar yazıyor.
Meşrutiyet döneminde Mahmut Şevket Paşa suikastından sorumlu tutularak Sinop'a sürülüyor. Sinop'tan Çorum'a, arkasından Boğazlıyan'a, peşinden de Sungurlu'ya sürgün ediliyor.
İskilipli Atıf'ı aklamak isteyen Necip Fazıl, bu sürgün kararlarını “din alerjisi olan İttihatçıların zulmü” diye yorumluyor.
İskilipli Atıf'ın Teali İslam Cemiyeti
Milli Mücadele'nin başlarında, 19 Şubat 1919'da, İstanbul'da Mustafa Sabri'nin başkan, İskilipli Atıf'ın ikinci başkan olduğu “Müderrisler Cemiyeti” kuruluyor. Bu cemiyet, 24 Aralık 1919'da “Teali İslam Cemiyeti” adını alıyor. İskilipli Atıf, bu cemiyetin başına geçiyor.
İskilipli Atıf'ın başkanlığındaki Teali İslam Cemiyeti, İngiliz işbirlikçisi Damat Ferit'in “Hürriyet ve İtilaf Fırkası”nı destekliyor. Ayrıca Milli Mücadele karşıtı “İngiliz Muhipleri Cemiyeti” ile de ortak çalışıyor. İngiliz Muhipleri Cemiyeti kurucusu Sait Molla, Rahip Frew'e gönderdiği 26 Ekim 1919 tarihli 8. mektupta, Teali İslam Cemiyeti'nin en etkili isimlerinden Mustafa Sabri ile görüşüp anlaştıklarını yazıyor.
Teali İslam Cemiyeti, Trakya, Batı ve Orta Anadolu'da birçok şube açıyor. Özellikle Konya, Niğde, Nevşehir bölgelerinde etkili oluyor. Biga, Gönen yöresindeki Gavur İmam ve Anzavur ayaklanmalarında rol oynayan ve İngilizlerin desteğiyle Kuvayı Milliye'ye karşı cihat ilan eden Ahmediye Cemiyeti'ni destekliyor.
Teali İslam Cemiyeti'nin ihanet bildirileri
Mustafa Sabri'nin başkan, İskilipli Atıf'ın ikinci başkan olduğu Müderrisler Cemiyeti (Teali İslam Cemiyeti'nin öncüsü) 26 Eylül 1919'da Milli Mücadele karşıtı bir bildiri yayımlıyor. Bu bildiride, Kuvayı Milliyecilere “adi eşkıya”, “deli”, “cani”, “kudurmuş haydutlar” ve “aldanmışlar” diye hakaret ediliyor.
İskilipli Atıf'ın başkanlığındaki “Teali İslam Cemiyeti” ise Ağustos 1920'de Milli Mücadele karşıtı çok ağır bir bildiri yayımlıyor. Tam metni elimizde olan bu ihanet bildirisinin bazı bölümleri aynen şöyle:
Milli Mücadele karşıtı Teali İslam Cemiyeti Başkanı İskilipli Atıf.
“Anadolu'nun masum ve mazlum ahalisine…”
“Birinci Dünya Savaşı'na katıldılar; yediler, içtiler, çaldılar, keyif ettiler, kalan herkes öldü, sefalet, acılar çekti. İmparatorluk parçalandı. Şimdi de Anadolu'da Mustafa Kemal ve Kuvayı Milliye maskaraları çıktı…”
“Yazık, bin kere yazık ki gerek harp içinde ve gerek Mütarekeden sonra memleket, bunların fitne ve fesadı uğruna milyonlarca evladını telef ediyor da Talat, Enver, Cemal, Mustafa Kemal vesaire gibi beş on eşkıyanın vücudunu ortadan kaldırmak için icap eden küçük fedakarlığı göze aldırmayarak memleketi ve kendilerini ebedi tehlikeden kurtarmak ve selamete çıkarmak yolunu idrak edemedi ve hâlâ edemiyor.”
“Millet aldanıyor, aldatılıyor. (…) Kendisini hâlâ aldatmaya çalışan heriflere diyemiyor ki, ‘Ey hainler! Ey Allah'tan korkmayan ve Peygamber'den haya etmeyen mahluklar; savaştınız, başımızı bin türlü belalara soktunuz, mağlup oldunuz, bizi de o yolda mahv ve perişan etiniz. (…)”
“İngiltere ve Fransa gibi muazzam ve muntazam devletlere meydan okuyorlar. Bu yüzden İngilizleri kızdırıp üzerimize Yunanları musallat ettiler. (…) Bir taraftan Yunanlarla savaşıp diğer taraftan kaçıyorlar. (…) Düşünmüyorsunuz ki, Yunanlara fazla zayiat verdirmek bile bundan sonra bizim için hayırlı ve menfaatli bir şey olmaz.”
“Hem, sizler, ey yalancı ve deni şakiler! Kendi memleketinize karşı ecnebi milletlerden hiçbirinin yapmadığı eşkıyalık ve kötülükleri yapıp, milleti, memleket eşrafını, ulemasını asıp keserek, mallarını yağmalarken kendinize ne hakla, ne yüzle, ne utanmazlıkla Kuvayı Milliye namını veriyorsunuz? Milleti öldürerek, mahvederek milletin hukukunu koruyacaksınız, öyle mi?”
“Bu bagileri, bu asileri, bu eşkıyaları mümkün olduğu kadar az zaman içinde yakalayıp ortadan kaldırmak hepimiz için bir farzdır.”
“Ey kahraman askerler! Savaş yıllarında sizi cephe cephe sürükleyen ve aç susuz süründüren ve din kardeşlerinizin, hemşehrilerinizin boş yere ölmesine neden olan birkaç kişi arasında Mustafa Kemal, Ali Fuat, Bekir Sami gibi zalimler de var idi. (…) Bugün yine o eşkıyalar, bagilerdir ki, elleri birtakım yetimlerin, dul kadınların kanlarına bulandığı halde kalbinize sokularak sizi mahvetmek, evlatlarınızı yetim, eşlerinizi dul bırakmak ve servet ve saadetinizi tamamen çalmak için şeytanın dahi aklına gelmeyen hile ve desiselere başvuruyorlar. Siz, bu zalimlerin cinayetlerine daha ne kadar göz yumacaksınız? Elinize aldığınız fetvayı şerif ki Allah'ın emridir, okuduğunuz hattı münif ki halifemizin, padişahımızın bir fermanıdır. Siz, Allah'ın emrine, halifenin fermanına uyarak bu canileri, bu katil canavarları, daha ziyade yaşatmamakla memur ve mükellefsiniz. Şu alçaklar ve hempaları, bu cinayetleri hep sizin sayenizde yapıyor. Bunların vücutlarını tamamen dünyadan kaldırmak, beşeriyet için, Müslümanlık için bir farz olmuştur. (…) Askerler, bu kadar uyuduğunuz artık yeter, bu zalimlere alet olduğunuz artık yeter…”
İskilipli Atıf'ın başkanlığındaki Teali İslam Cemiyeti bu bildiriyi halk için hazırlamıştı. Bu ihanet bildirisi 30 Ağustos 1920'de Yunan uçaklarıyla Anadolu'ya atıldı.
İskilipli Atıf'ın Teali İslam Cemiyeti, Ağustos 1920'de ikinci bir “ihanet bildirisi” daha hazırladı. Aydınlar için hazırlanan o bildiride de millet, “Kuvayı Milliye eşkıyasını ortadan kaldırmak için yemin etmeye” davet ediliyordu.
İskilipli Atıf‘ın yargılanması ve idamı
25 Kasım 1925'te 671 sayılı Şapka Kanunu kabul edildi. Şapka Kanunu sonrasında Erzurum, Sivas, Kayseri, Maraş, Giresun ve Rize'de şapka karşıtı bazı isyanlar patlak verdi. Bu illere daha çok dışarıdan gelen bazı kışkırtıcılar, “şapka geldi, din elden gitti” propagandasıyla halkı Cumhuriyete karşı isyan ettirmek istediler. Olaylar bastırıldı. İsyanların elebaşları İstiklal Mahkemeleri'nde yargılanıp cezalandırıldı.
Yargılamalar sırasında şapka karşıtı isyanlarda İskilipli Atıf'ın 1924'te çıkardığı “Frenk Mukallitliği ve Şapka” (Batı Taklitçiliği ve Şapka) adlı eserinin etkili olduğu görüldü. Çünkü İskilipli Atıf, 32 sayfalık bu risalesinde “Şapka takmak küfürdür!” diyor. “Şapka, din ve milliyet göstergesidir!” diyor. “Dolayısıyla şapka takmak Müslümanı dinden çıkarır!” diyor. İskilipli Atıf'a göre “Müslümanlar dinlerine, kalpleriyle ve dilleriyle olduğu kadar, feslerinin sarığı ve püskülü ile de bağlı olmalıdırlar. Bu bağı bozmak, düpedüz dinsizliktir, küfürdür!”
İskilipli Atıf, “Frenk Mukallitliği ve Şapka” adlı kitabı nedeniyle 16-18 Aralık 1925'te Giresun İstiklal Mahkemesi'nde yargılanıyor. Daha önce İçişleri Bakanlığı, 26 Eylül 1925'te 4717 numaralı bir emir ile bu kitabın toplatılıp satışının yasaklanmasına karar vermişti. İstiklal Mahkemesi, bu kararı hatırlatarak İskilipli Atıf'ı serbest bırakıyor. Ancak çok geçmeden İskilipli Atıf'ın, söz konusu kitabını, özellikle şapka karşıtı isyanların çıktığı bölgelere el altından dağıttığı anlaşılıyor. Bu nedenle İskilipli Atıf, bu sefer de Ankara İstiklal Mahkemesi'nde yargılanıyor. (Ocak-Şubat 1926).
Ankara İstiklal Mahkemesi Zabıtları yayınlanmıştır. Bu zabıtlara göre İskilipli Atıf, şapka karşıtı kitap yazmaktan değil, yazdığı bu kitabı –kitabın toplatılması ve satılmaması kararına rağmen- özellikle isyan çıkan bölgelere gönderip halkı Cumhuriyete karşı isyana ve irticaya teşvikten ve başkanı olduğu cemiyetin Milli Mücadele'deki ihanet bildirilerinden yargılanıyor.
İskilipli Atıf, savunmasında, Teali İslam Cemiyeti'nin bildirisinin, Mustafa Sabri tarafından hazırlanıp zorla cemiyet üyelerine imzalatıldığını, kendisinin buna karşı çıktığını, hatta sonradan Vakit gazetesinde bir tekzip yayımladığını söylüyor. Bunun üzerine mahkeme başkanı, “Çünkü gördünüz ki bu bildiriler Yunan tayyarelerinden atıldı ve aksi tesir yaptı. Anadolu halkı Milli Mücadele'ye daha fazla destek verdi. Siz de bu kötü durumdan kurtulmak için bunu yaptınız” diyor. Yani, İskilipli Atıf'ın kendini kurtarmak için iki ay sonra tekzip yayınlaması, cemiyetin başkanı olarak ihanet bildirilerinden sorumlu olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Ankara İstiklal Mahkemesi, dinlediği çok sayıda şahide, (şahitlerin dinlenmediği iddiası koca bir palavradır, şahitler dinlenmiştir) çok sayıda belgeye dayanarak İskilipli Atıf'ı cezalandırıyor.
Ankara İstiklal Mahkemesi zabıtlarında yer alan 3 Şubat 1926 tarihli idam kararına göre İskilipli Atıf iki suçtan; 1. Basımı ve dağıtımı hükümetçe yasaklanan “Frenk Mukallitliği ve Şapka” adlı kitabı isyan bölgelerine özellikle göndererek halkı isyana ve irticaya teşvikten, 2. Milli Mücadele'de başkanlığını yaptığı Teali İslam Cemiyeti'nin ihanet bildirilerini “sonradan aldığı tertiplere rağmen” Yunan uçaklarıyla Anadolu köylerine attırmaktan Ceza Kanunu'nun 55. Maddesi gereğince “anayasayı tağyir” suçundan idama mahkum ediliyor.
Ankara İstiklal Mahkemesi, İskilipli Atıf'la birlikte yine Milli Mücadele'de vatana ihanet ettiği ortaya çıkan Babaeski eski Müftüsü Ali Rıza'yı da idama çarptırıyor. Mahkeme, bu iki idam dışında yargılanan diğer sanıkların bir kısmını 5-10 yıla çarptırırken, çoğunu beraat ettiriyor. Beraat edenler arasında Ömer Rıza (Doğrul), Hafız Osman, Tahirül Mevlevi gibi din adamları da var. Yani, mahkemenin din adamlarını asmak gibi özel bir niyeti yok.
Prof. Dr. Ergun Aybars, “İstiklal Mahkemeleri” adlı kitabında şu değerlendirmeyi yapıyor: “Bu olaylarda ağır cezalara mahkum edilenler şapka giymedikleri için değil, şapkayı bahane ederek gerici ayaklanma çıkarmak, halkı kışkırtmak suretiyle dini politikaya alet edip vatana ihanet ettikleri için mahkum edildiler.”
İşin aslı şu: “Yeni Türkiye” dedikleri yapıya yeni bir tarih yazanlar, tarihi çarpıtarak hainleri kahraman, kahramanları hain ilan ediyor. Kuvayı Milliye karşıtı ve Cumhuriyet düşmanı İskilipli Atıf'ı anmalarının nedeni de bu!
★★★
Öneri: Selim Erdoğan'ın “Sakarya” adlı kitabını okudum. Kitap, Sakarya coğrafyasını herkesin anlayacağı biçimde ortaya koyarak Sakarya Savaşı'nın önemini gözler önüne seriyor. Siz de okuyun derim.
İskilipli Atıf'ın gerekçeli idam kararı (3 Şubat 1926). Kararda İskilipli Atıf'ın iki suçtan yargılanıp idam edildiği görülüyor. 1. Halkı isyan ve irticaya teşvik, 2. Milli Mücadele'deki ihanet bildirileri.
1 note
·
View note
Text
Akşam binali ile ekrem kapışçakmış :D Büyükbaş güruhu aşka getirirlerse gavur dünya düzeniyle imam nikahı mı yoksa yıldırım nikahı mı yapılacak onu seçeceklermiş...
2 notes
·
View notes
Text
susar mısın gerizekalı hawking ağlıyo şaan.
allah onu imam eriği olarak yaratmak isteseydi öyle yaratırdı. ama papaz eriği olarak yaratmak istemiş. siz kim oluyorsunuz da buna karşı gelip değiştirmeye çalışıyorsunuz. bazılarımız olayı bayağı aştı kimlere kafa tutuyorlar. vay anasını.
tübitakı da esefle kınıyorum. yazıklar olsun. benim miss gibi tezek aykû ölçme makineme burun kıvırdılar.
şimdi tezekten düşük aykûlulara tezek nakli yapardık.
tübitak bi ara çok saygındı. şimdi bakırköyden farkı yok. yazık lan. kimin kurumuysa.
hayır şimdi hristiyanlar da imam eriğini papaz eriğine çevirmeyi bulursa ne bok yicez asıl.
patenti alınmıştır inşaallah. gavur milleti sonuçta. her şey beklenir onlardan. siz bilmezsiniz ne hınzırdır onlar albayım.
0 notes
Photo
Sol taraftakinin ülkesi Almanya. Üniversite mezunu. Kimse diplomasını tartışmıyor. Yönettiği ülkesi bu yıl 300 milyar dolar cari fazlası veriyor. Aldığı maaş da Almanya asgari ücretinin 7 veya 8 maaş katında. Berlin'de 1940 yapımı binanın 4 odalı bir dairesinde oturmakta. Sadece evinde çalışan bir bayan yardımcısı var. Kapısının önündeki kulübede tek bir polis durmakta. Devlet tarafından tahsis edilen bir tane uçağı var ve uçağı arızalandığı için de G-20 zirvesine tarifeli uçakla gidiyor. Sağ taraftakinin ülkesi Türkiye. İmam Hatip mezunu olup üniversite diploması ise tartışmalı. Aldığı maaş da,Türkiye asgari ücretinin tahminen 48 veya 50 maaş katında. Yönettiği ülkesinin 467 milyar dolar dış borcu var ve bu yetmiyormuş gibi T.C. Merkez Bankasına ait 474 ton altına İngiltere ve Amerika tarafından borcumuzdan dolayı el konulduğu iddia ediliyor. Devletin elindeki bütün şeker, fındık, çay gibi fabrikalarını sattırarak şeker, çay, fındık ithal eden bir ülke haline getirdi. 20 milyon kişi açlık sınırının altında yaşıyor. 1150 odalı sarayda oturmakta. 2000 civarında polis koruması ve 400 civarında arabası ve emrine tahsis ettirdiği özel uçakları var. Danışman, sekreter, memur, aşçı-garson-komi, bahçe işleri, temizlikçiler gibi görevlilerin toplamı da 2000 civarında. Biri Gavur. Diğeri Müslüman. Takdir sizin! https://www.instagram.com/p/BxecnCvAbc7/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=1x5onf0rawt78
0 notes
Photo
Bilgileri bu kadar 1. Mesele Batum; Batum Lozanda verilmedi misak-ı milli sınırları içerisinde olan batum hali hazırda Sovyet işgali altında olan Doğu topraklarına karşı Gürcistan'a verildi 2. 12 ada zaten daha önce trablusgarp savaşı sorasında avrupalılara bırakıldı 3. Lozan bir yenilgi değil zaferdir sevr bizi sadece İç Anadoluya bağlarken Lozan bütün Anadoluyu yeniden Türk milletine kapılatını açtı 3. Mısır ve Sudan gibi ülkeler osmanlı zorbalığından bıkmış ve sürekli isyan eden bölgelerdi bilhassa Kıbrısta aynı şekilde ve bunun en büyük örneği büyük Gavur İmam isyanıdır yani onları bir nevi yine osmanlı bıraktı son olarak sevr ülke ikiye ayrılınca İstanbul ve Ankara hükümeti olarak o vakit geçersiz sayıldı yani Osmanlı'nın kabul ettiği anlaşmayı vatan satan Ankara hükümeti reddederek Anadoluyu yeniden inşaa etme yolunda ilerlediler...
Burada yazanlar tamamen doğrudur. Sevr gibi imzalanmamış ortada gezen bir kağıt parçasını gerekçe gösterip lozanda vatanı peşkeş çekenleri anafartalar dışında hiç bir savaşı kazanamayan önderlerinizi bu millet unutmayacak!
10 notes
·
View notes
Text
Ulan Allahsızlar alayınıza HAAYIIIRRR
"tayyip erdoğan Allah'ın bütün vasıflarını üzerinde toplayan lider” diyen Akp milletvekili Fevai Arslan “sözlerim cımbızlandı, çarpıtıldı” dedi. Erkek çocuklarının senelerce tecavüze uğradığı Ensar Vakfı'nı savunarak, “buna bir kere rastlanmış, kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz” diyen aile bakanı Sema Ramazanoğlu “sözlerim cımbızlandı, çarpıtıldı” dedi. “Gezi Parkı olaylarını Yahudi diasporası tetikledi” diyen başbakan yardımcısı Beşir Atalay “sözlerim cımbızlandı, çarpıtıldı” dedi. “Referandumda evet çıkınca, terör örgütlerinin sesi soluğu kesilir” diyen Numan Kurtulmuş “sözlerim cımbızlandı, çarpıtıldı” dedi. “Yeni anayasada laiklik olmamalı” diyen Tbmm başkanı İsmail Kahraman “sözlerim çarpıtıldı” dedi. “Allah başbakanımızı bize nasip ettiği için hergün iki rekat şükür namazı kılmalıyız” diyen Akp milletvekili Oktay Saral “sözlerim çarpıtıldı” dedi. “Tayyip Erdoğan ikinci peygamberdir” diyen Akp il başkanı İsmail Hakkı Eser “sözlerim cımbızlandı, çarpıtıldı” dedi. “Gösterişçi intihar sendromu var” diyen, ataması yapılmayan öğretmenlerin ilgi çekmek için intihar ettiğini söyleyen milli eğitim bakanı Nabi Avcı “sözlerim çarpıtıldı” dedi. Rus uçağı düşürüldükten sonra “emri ben verdim” diyen başbakan Ahmet Kiziroğlu “sözlerim çarpıtıldı” dedi. TRT'deki ramazan programında “namaz kılmayan hayvandır” diyen yandaş profesör “sözlerim cımbızlandı, çarpıtıldı” dedi. TRT'deki ramazan programında “hamilelerin sokakta gezmesi terbiyesizliktir” diyen yandaş tarikatçı “sözlerim çarpıtıldı” dedi. “Kadın erkek eşitliği fıtrata ters” diyen asrın liderimiz “sözlerim çarpıtıldı” dedi. “Ben Türk değilim” diyen Akp'nin fetocu milletvekili Hakan Şükür “sözlerim çarpıtıldı” dedi. “Türk filan yok” diyen Akp genel başkan yardımcısı Yasin Aktay “sözlerim cımbızlandı, çarpıtıldı” dedi. “Başbakanımız Berkin Elvan'ın annesini yuhalattı, çünkü, onun da annesine küfredilmişti” diyen şarkıcı Yavuz Bingöl “sözlerim çarpıtıldı” dedi. Ahmet Kiziroğlu görevden alındığında “bundan sonra gelecek başbakan daha düşük profilli olacak” diyen Akp milletvekili Aydın Ünal “sözlerim çarpıtıldı” dedi. “Kadın iffetli olacak, herkesin içinde kahkaha atmayacak” diyen Bülent Arınç “sözlerim cımbızlandı, çarpıtıldı” dedi. Açılım döneminde “aklıma gelse ben de dağa çıkardım” diyen Bülent Arınç “sözlerim çarpıtıldı” dedi. “18 yaşındakinin zinasına karşı çıkmıyorsanız, 17 aylık bebeğe tecavüze karşı çıkmak timsah gözyaşlarıdır” diyen müftü “sözlerim çarpıtıldı” dedi. “Makyaj yapar kıvırtırsanız, erkeklere sarılırsanız, sonunuz Özgecan gibi olur” diyen ortaokul müdürü “sözlerim çarpıtıldı” dedi. “Bizans dostu kahpe İnönü” diye tweet atan Akp milletvekili Tülay Babuşçu “mesajım çarpıtıldı” dedi. “Bu ülke müslüman bir ülke, yüzde 99'u müslüman, tarihten gelen bir yapısı var, Türkiye konumu itibariyle icat yapamaz, buluş yapamaz, ara eleman ülkesiyiz” diyen şehircilik bakanı Erdoğan Bayraktar “sözlerim cımbızlandı, çarpıtıldı” dedi. 10 yaşındaki kız çocuklarını imam nikahıyla koynuna alan 60 yaşındaki sapıklara af getirmeye çalıştılar, başbakan Binali Yıldırım “yasa teklifimiz çarpıtıldı” dedi. “Roketlerin buraya düşüyor olması eleştiriliyor, tabii ki düşecek, havada mı kalacak, yerçekimi var” diyen Akp valisi “sözlerim çarpıtıldı” dedi. Vatandaşa “gavat” diyen Akp valisi “gavat demedim, kavas dedim, sözlerim çarpıtıldı” dedi. İzmir'e açık açık “gavur” diyemeyen, “İzmir'in farklı bir dindarlığı var, bu dindarlığın irfan geleneğine ihtiyacı var” diyen diyanet işleri başkanı Mehmet Görmez “sözlerim çarpıtıldı” dedi. “Düğünde eşinin dans etmesine izin veren erkek deyyustur” diyen müftü yardımcısı “sözlerim çarpıtıldı” dedi. Fıkra anlatıyorum ayağıyla Atatürk'e açık açık “ibne” diyen Akp belediye başkanı “olay çarpıtıldı” dedi. “40 yıldır onlar halkı fişliyordu, şimdi biz onları fişliyoruz” diyen Akp milletvekili Avni Doğan “sözlerim cımbızlandı, çarpıtıldı” dedi. “Akp iktidarına karşı çıkanların kanını tahlile yollamak gerekir, kanı bozuklar” diyen Akp milletvekili Ahmet Aydoğmuş “sözlerim cımbızlandı, çarpıtıldı” dedi. * “Referandumda evet çıkmazsa, iç savaşa hazırlanın” diyen Akp il başkan yardımcısı “sözlerim cımbızlandı, çarpıtıldı” dedi. * Sözlerimizi ister cımbızlayarak, ister cımbızlamadan dinleyin… Alayınıza HAYIR diyoruz, düpedüz HAYIR yani. Yılmaz Özdil
1 note
·
View note
Text
OTOKRASİ, OLİGARŞİ VE DEVLET OPERASYONU
“Ergenekon operasyonu”nda bütün olan derin devlet, paralel yapı ile mücadele de iki kısma ayrıldı. Bu öykünün kısaca tarihçesini yazmaya çalıştım. Yılların melek yüzlü hizmet hareketi bir anda hedef oldu! Nakşiler, Kadiriler, Süleymancılar, Menzilciler, İrancılar yıllardır cemaate “içimizdeki yahudiler” diyerek şüphe ile baktılar. Bütün solcular ve marjinal kemalistler ise islamcı yeni gladio olarak tanımlıyorlardı cemaati. O dönem Humeyni’yi destekleyen İran taraftarları cemaati Amerikancı islamcılar diye adlandırıyorlardı. Bazı bölgelerde bu İrancı tayfalar cemaatin abilerine saldırmış ve tehdit etmişti. Refah Partisi, saygı ile andığım Necmettin Erbakan (Allah rahmet eylesin) cemaate hep mesafeli durdu… Eleştirilerini sessizce kadrolarına iletti. Refah Partililer’in iddiası ise, derin devletin Erbakan Hoca'ya karşı Amerika ve İsrail’in örgütlediği teşkilattı. Paralel yapı, cemaat veya hizmet, adına ne derseniz her şeyden haberdardı. Dedikodulara cevap vermediler. Beklediler. Kim kimdir? Kronoloji çıkardılar. Cemaatin kadrolarının çoğunluğu eski ülkücülerden gelenlerdi. Ülkücüler, 12 Eylül dönemi derin askeri yapı tarafından kullandıklarını fark ettiler. Türkiye’de, İran İslam devriminden sonra bir islami boşluk oluştu. Ülkücüler için o dönem; Nakşi ve Kadiri tarikatları feodal idi. Süleymancılar (büyük üstad Süleyman Hilmi Tunahan’ın) hareketine de dini monarşi olarak bakıyorlardı. Gizli bir el İzmirli bir vaizi adres olarak gösterdi. Kamuoyunda bilinen adı ile hocaefendi. İstihbarat raporlarındaki yazışmalar çizelgesinde; İngilizler’e göre Hoca Fetullah, Amerika’ya göre olirgarşik imam, Tel Aviv’e göre (dikkat edilmesi gereken) gavur imam kriptolu. Bu kavga derin devlet ve küresel istihbarat şirketinin kapışması. 17-25 aralık operasyonu bu işin sadece tuzu biberi. AKP yetkilileri teknik olarak takip edildiklerini biliyorlardı. Şüphelendikleri kadrolar silahlı kuvvetlerdeki ulusalcı kemalist kadrolardı. Cemaat kadrolarının aktif istihbarat yürüttüğüne ilk başlarda inanmadılar. Her şey ortaya çıktıktan sonra AKP manevra yaptı. Bu keskin dönüş ile cemaat hedef tahtasına çoktan konmuştu. Bu sıcak tehditvari konuşmalar “17 Aralık”tan çok önceydi. Hükümet sivil bir dokunuş yaptı: dersahaneler kapatılsın… Devlet, bir sürünün, benzer bir biçimde örgütlenen diğer bir sürüye karşı, saldırmaya veya savunmaya yönelik harekete geçmek üzere örgütlenmesidir. Randolph Bourne’nin bu sözü “sözde” Ergenekon’dan sonra paralel yapı ile mücadelenin ana temasını anlatıyor. 17 Aralık öncesi başlayan bu çatışma otokrasi ile oligarşinin bürokrasideki savaşı. Türkiye’de olduğu gibi bütün ülkelerin derin devletleri vardır. Türkiye’de siyasetçilerin hükümetlerin dert yandığı kuvvetler ayrılığı sistemidir. Kamuoyunda derin devlet olarak adlandırılır. Derin devletin kendisine bağlı kurumları da bulunmaktadır. Bu kurumlar hükümete bağlı değildir. Türkiye’de devlet ve bir de hükümet vardır. Türkiye’de çatışma hükümet ile cemaat arasında değil; Recep Tayyip Erdogan’ı destekleyen otokrasi kuvveti ile cemaati destekleyen oligarşik kuvvet arasında yaşanıyor. Yıllar önce, Cemal Madanoğlu ve Cemal Gürsel’in kemalizmin (atatürkçülük değil) teorisyenleri, İngiliz misyon şefinin direktifi ile nurcu Yeni Asya Grubu'nun liderini ziyaret ettiler. Teklif; desteğimiz ile yeni müslüman genç nesil hareket metoduydu. Bu projeden Risale-i Nur okuyan Demirel haberdar edildi ve teklif kabul edilmedi. Amerikan Konsolosluğu'nda (İzmirli) Ermeni tercüman aynı grupta nur talebesi ve imamı olan Fetullah Gülen Hoca‘dan bahsetti. Oligargaşi kendisi ile irtibata geçti. Teşkilatlanmanın temelini bürokrasideki devlet planlama teşkilatı kadroları oluşturdu. Bunu Diyanet İşleri ile devam ettirdiler. Bütçeler ayrıldı. İş adamları ihalelerden aldıkları paralar ile bağışlar yapmaya başladılar. Susurluk’da otokrasi ile oligarşi arasında bir kırılma yaşandı. Otokrasi kadroları tasfiye edilmeye başlandı. Bütün kadrolar ile oligarşi hüküm sürmeye başladı. Bu arada TSK’nın bir kurumu Necip Hablemitoğlu’nu Amerika’ya rapor hazırlaması için yolladı. 28 Şubat ile otokrasi tekrar tahtına geçti. sistem bugün bağırsaklarını temizlemeye çalışıyor. Otokrasi çok ılımlı davranarak oligarşi ile AKP konusunda ittifak yaptı. Yeni bir rüzgar esiyordu. AKP seçimlere hazırlanırken kurumlara yerleştireceği yetişmiş kadroları yoktu. Bu sorunu cemaat kadroları ile çözdüler. Bir gün acil görüşme talebi ile, Amerikan küresel istihbarat falcısı Ankara’ya bir not getirdi. “Erdoğan’sız bir AKP”. Başbakanlığın seçimlerde oligarşi kadrolarından birisine devir edilmesi önerildi. Aynı hafta, Pensilvanya’dan: “tarihin, uzun adamı bir kahraman olarak anacağı” mesajı iletildi. ABD sınırötesi birliklerini dolaşıp eğitim veren, İncirlik'te uzun süre çalışmış bir dostum ile konuştum. Ortadoğu ve Türkiye üstüne sohbet ettik. Türkiye’de paralel yapı ile islamcı kesimde kutuplaşmayı nasıl değerlendirdiğini sordum. Kutuplaşmanın Ergenekon(!) ile ulusalcılar-mukaddesatçılar arasında başladığını açıkladı. Ergenekon'da askeri operasyon ile önümüzdeki 10 yıl sonra TSK’daki üst yönetim yerleri belli olduğunu belirtti. Sivil ve bürokrasiye dokunulmadı ve Ergenekon unutuldu. Diğer yandan; hükümet paralel yapıya operasyon başlattı sorusuna gelelim… “Operasyon olmayacak 12 polis, 4 savcı, 3 hakim ile bu dosya kapatılacak. Paralel yapıda 5 yıl sabır etmeli” diyerek bu sürecin geçici bir sancı olduğunu söyledi. Meraklı bir şekilde Fetullah Hoca dosyası Amerika’da iade edilecek mi sorusuna… “Asla bir iade söz konusu değil, hocanın oturumu var. Amerika’da bir suçu bulunmamaktadır fakat kendisi bir ülkeye taşınmak isterse kendi tercihidir” dedi. Bu durumu Ankara’ya da nazikçe bildirdik, dedi. Peki neden 17 Aralık ve Hoca Fetullah’ı Tayyip Erdoğan’ın önüne attınız? “AKP siyasi bir parti, bir gün kaybedecek… Cemaat kadroları sabit yerlerinde olmalı. İkisi arasındaki ilişkiler 10 yıldır pamuk ipliğine bağlıydı. Bu kırılma er geç olmalıydı. 5 yıl sabretsin cemaat, AKP siyasi olarak daha da yıpranacak” dedi. Dışarıdan nasıl bakıldığına gelince; Beyaz Saray yönetimi bu konuda iktidarı destekliyor. Paralel yapı ile mücadelede seyirciyiz diyerek, hükümet tarafında duruyorlar. İstihbaratın Türkiye masası cemaatin yanında. Tel aviv yönetimi bu çatışmada hükümetin yanında. İstihbaratı (MOSSAD) ise; hocaya karşı duruyor. İslam dini konusunda cemaati ılımlı ve hoşgörülü olarak tanımlıyorlar fakat, devletleşen islami metodları olduğuna inanıyorlar ve tehlikeli olarak tanımlıyorlar. İngilizler ise Amerikan teorisyenlerine ajanlarına kızgın. Uyuyan aslanı uyandırdınız diyor. “Hocanın iktidarı ele geçirme gibi bir hayali yoktu. Bunu siz ortaya attınız” diyerek ateş püskürüyorlar. Avrupa Birliği; çoğulcu demokrasi söylemi ile hareket ediyor. Bir gün ayran diyorlar bir gün yoğurt, bir gün yumurta diyorlar bir gün tavuk. Özellikle Fransa ve Almanya’nin hiç bir çizgisi yok.. Cemaat otokrasi ile oligarşi çekişmesinde filler tepişir çimenler ezilir. Son söz; bir devlet tarafından yönetilen kişi kontrol edilir, idare edilir, ispiyonlanır, yönetilir, yasalarla boğulur, dosyalara konu olur, ideolojiler aşılanır, sürekli ikaz edilir, vergilendirilir, tartılır, sansürlenir, emirler yağdırılır ve bütün bunlar da, buna ne hakkı ne gerekli bilgiye ve ahlaki temizliğe sahip adamlar tarafından yapılır.
1 note
·
View note
Text
12000 kişi Umre'den dönmüş hepsi gayet güzel kurallara uyuyor .
bir tane cahil konuştu diye umrecilerin hepsini Zan altında bırakan, cinsi bozuk dine ve dindarlara düşman.
DNA sı Muhtemelen karışık soyunu sopunu ne olduğu belli olmayan gavur kesimi.. var ne yazık ki ülkemde.
işin acısı Bunlar bizden görünüyorlar Lakin Aldanmayın Bunlar bizden değil..
bunlar gavur oğlu gavur Dünyanın her yerinde Gezmiş her türlü pisliğe batmış sonra ülkeye pislik taşımış kesimin.. Dindar insanları aşağılamak için kullandığı bir paranoyadan ibaret ..
Benim ülkemin devlet başkanı ne Emret se yapacağımızı bildiği halde Çinliler kurallara uyduğu için dur durdu diyen embesil.
4 bacak edip bağıra bağıra evlere kapattıklarını televizyonda seyret mesem, aklımda senin gibi geri zekalı olsa inanacağım ..
üçüncü havaalanında kim yaptıysa virüsün sorumlusu O diyen gavur. ve o gavur kesim ki bunlar %100 25'e tekabül ediyor bu ülkenin, Ayağında pranga kafasında örümcek..
İmam yetiştireceğine bilim adamı yetiştir diyen .
it sürüsü heykel dikmeyi yeterli gören zihniyetin kapatmıştı Vecihi hürkuş'un fabrikasını,
her tarafınız yalan dolan her yeriniz ahlaksızlık .
Siz virüslerin en kötüsünden daha da kötüsünüz ..
Allah sizi bizim başımızdan kaldırsın.. Amin
0 notes
Text
Osmanlı ve Kıbrıslıtürkler - Ulus Irkad
https://wp.me/pXsHy-K8S Kıbrıs’ta gayrı resmi tarih Kabul etmese bile Osmanlı Dönemi’nde Osmanlı’ya karşı en fazla ayaklanmaları yapan Kıbrıslıtürklerdir. Bu ayaklanmalara zaman zaman Kıbrıslırumların katıldığı da doğrudur. Daha ilerliyen zamanlarda ise Osmanlı egemenlerinin, ortaya Hristiyanlığı ve Müslümanlığı veya Türklük İle Rumluğu atıp bu isyanları böldükleri de gerçektir. Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşamakta olan Kıbrıslıtürk bilimadamı Birol Yeşilada’ya göre 1821’deki Rum İsyanından önce, adada 1820 yılında bir Alevi isyanı olmuştur. Bu isyanlarda Kıbıslıtürk köylüler Osmanlı’nın vergi çoğaltımına karşı gelmişler ve isyanlarda önayak olan liderler Osmanlı tarafından acımasızca öldürülmüşlerdir (Yeşilada,2009,51).Eliana Balla ve Noel D. Johnson “Financial Crisis and Institutional Change” (Mali Krizler ve Kurumsal Değişiklik) adlı kitaplarında 17. Yüzyılda Fransa Devleti’nde de aynen Osmanlı’da olduğu gibi bütçe krizleri ortaya çıktığını ve aynen Osmanlı’da olduğu gibi Fransa’da da Osmanlı’nın yaptığı gibi valilerini ihalelere göre, vergi toplayıcıları olarak sömürgelerine veya vilayetlerine gönderdiğini ve bu durumun sömürge veya vilayetlerde sosyal buhranlara yol açtığını yazmaktadırlar (Balla&Johnson,2009,811). Kıbrıs, 1571 yılında, Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethedilmesinin ardından aktarılan Türk Müslüman nüfus sonucu, Rum ve diğer Hristiyan ve Müslümanların birlikte yaşadığı Osmanlı Vilayetleri’nden biri oldu. Kıbrıs’a yerleştirilen Müslüman nüfus, Ada’da yaşayan ve büyük çoğunluğunu Rumca konuşan Ortodoksların oluşturduğu Hristiyanlarla geleneksel Osmanlı toplumu düzenine uygun bir yaşam sürdürüyordu. Burada önemle üzerinde durulması gereken nokta şu ki; Ada’ya yerleştirilen Müslüman-Türklerle yerleşik durumda olan Ortodoks Rumlar arasında bir sorunun olmadığıdır. Çünkü adaya yerleştirilen Türkler, Ortodoks-Yunanlılar’ın mal varlıklarına değil, feodal aristokrat Fransız ve Venedikliler’den arda kalan mülke sahip olmuşlardı. Bu toprağa bağlı tarım toplumunda aidiyet duygusu, din kökenliydi ve Müslüman nüfusun, yine dinden kaynaklanan vergi imtiyazlarına karşın, iki toplum arasında ‘refah farkı’ diye bir şey söz konusu değildi. Her iki toplum da, Osmanlıların tarım sistemi içinde yer alıyordu ve aralarında maddi bir farklılık yoktu. Karma veya komşu köylerde yaşayan köylüler aynı toplumsal koşulları paylaşıyorlardı. Venedik döneminde Katoliklerin ağır baskısı altında susturulan ve bu yüzden Kıbrıs’ın Osmanlılar tarafından fethedilmesini memnunlukla karşılayan otosefal Ortodoks Kilisesi yeniden hayat bulurken, Başpiskopos “Millet Başı” olarak tanınmış ve vergi toplama da dahil, çeşitli imtiyazlara kavuşmuştu. Kısa sürede Ada yönetiminin bir parçası haline gelen Kilise, topladığı vergilerden yüzde 12 pay alıyor ve giderek önemli bir güç haline geliyordu. Buna karşılık, ağır maddi koşullar altında yaşayan köylüler, zaman zaman birlikte başkaldırıyorlardı ve hem Osmanlı yönetimine, hem de onun bir parçası olan Kilise’ye karşı isyan ediyorlardı. Bu isyanlar, bazen Müslüman bazen de Hristiyan önderlerin öncülüğünde yapılıyordu. 1665,1764,1765, 1804 ve 1833’de yapılan isyanlar, en önemli olanlardandı. Hatta, ilginç bir örnek oluşturan 1804 isyanı, Müslümanların öncülüğünde başlamış ve Kilise’nin aktif katılımıyla bastırılmıştır.
yüzyılda Avrupa’daki enflasyona paralel olarak Osmanlı İmparatorluğunda meydana gelen fiyat artışları mali kriz ve olağanüstü vergilerin yarattığı baskılar. Osmanlı para sistemindeki hızlı çöküş ve kargaşalık nüfus artışı gibi diğer önemli etkenlerle birleşince Osmanlı İmparatorluğunda toplumsal yapıları altüst eden çalkantılar ortaya çıktı. 1599-1610 dönemindeki yoğun isyanlar bu çalkantıların bir zirvesi sayılabilir. Merkezi hükümet bu isyanlara karşı önceleri insafsız bir bastırma politikası uyguladı. Merkezden gönderilen güçler eyaletlerde ve Anadolu’da yüzbinlerce isyancıyı öldürdü. Köyler yağmalandı. Ancak Osmanlı hükümetinin daha sonra adeta isyanlara dayanan bir politikaya kaydığı da söylenebilir. Kıdemli devlet görevlilerinin biriktirdiği servetlerin müsaderesi 17. yüzyıl içinde düzenli bir vergi toplama yöntemi gibi kullanılmaya başlandı. Gönderildiği eyalette, insafsız talanla büyük servetler biriktiren paşa-valiler de isyan ediyor, umutsuz bir direnme içinde kendini kurtarmaya çalışıyordu (BK.Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi 1923-1950). Bu bilgiler ışığında Kıbrıs Tarihinde de benzer olgular yaşanmıştır diyebiliriz. Mehmet Boyacıoğlu Olayı bunlardan biridir. 1670 yılında vergi toplama işini ellerine geçiren Lefkoşa ağaları, az zamanda zengin oldular ve Mehmet Boyacıoğlu adlı şahsın idareyi almasına sebep oldular. Mehmet Boyacıoğlu daha sonra vergileri toplayıp kendi payını ayırıyor, kalanını da Bab-ı Ali’ye gönderiyordu. Fakat daha sonra asi ilan edilip devlet güçleri tarafından idam edildi (İmamzade, 29 Şubat 1984).Siyasal değişim döneminde yetkileri arttırılan eyalet paşalarının merkezi yönetime kafa tutması, onyedinci yüzyıl siyasal yaşamının temel özelliklerinden biri haline gelmişti (Kunt,2009,22).
Osmanlı İmparatorluğunda 15. ve 16. yüzyıl ortalarında tımar sisteminin çözülmesinden sonra, güçlü yerel unsurların –Doğu Avrupadakine benzer biçimde- büyük topraklar edinerek ve bağımlı köylülük üzerindeki sömürüyü ağırlaştırarak, Avrupa pazarları için tarımsal meta üretimine yöneldikleri öne sürülmektedir(Stoianovich – 1953, aktaran Ulus Irkad,1987,6-7). Osmanlı toplumunun geri kalmışlığa yönelmesi 1550 yıllarında başlar. Kanuni Süleyman’ın (1520-1566) son dönemidir bu. Avrupa’nın geçirmekte olduğu değişim dıştan gelen darbeler sonucunda Osmanlıların bünyesinde tehlikeli tohumlar yeşermeye yüz tutmuştur (Cem,1975,138). Osmanlı Döneminde Kıbrıs’ta ilk ayaklanma, 1578 yılında Yeniçerilerden gelir (An,1996,7).1680 yılında Boyacıoğlu,Çil Osman’a karşı olan İsyan, Dizdar Halil Ağa İsyanı,1799’da Yeniçeri İsyanı, 1804 İsyanı olur. 1804 İsyanı’nın mali etkileri uzun yıllar hissedilir çünkü bu ayaklanmanın bastırılması için yapılan harcamalar Kıbrıs halkına ödettirilmiştir (An,1996,35). 1808 Olayı, 1821 isyanı gibi ayaklanmalar olmuştur. Esasında 1821 yılındaki isyan Elen Milliyetçiliğinin etkisi ile olurken, 1833 yılındaki Gavur İmam İsyanı tamamıyle sosyal ve ekonomik nedenlere dayanmaktadır. Aynı yıl Karpaz’da Kaleyiro Thesesus isyanı da Elen Milliyetçiliğinin etkisindedir ki bu tip ayaklanmalara Kıbrıslıtürkler katılmamıştır. Aksine bu isyan Gavur İmam’ın sosyal ve ekonomik ağırlıklı isyanını iklinci plana da itmiştir. Osmanlı Dönemi’nde Kıbrıslıtürklerle Osmanlı arasında sorunlar dinmemiş aksine devamlı ta başından devam etmiş ve Osmanlıyla Kıbrıslıtürkler hiç uyuşmamıştır. Osmanlı’nın aşırı baskıcı Sunni İdeolojisine karşı Alevi-Bektaşi kökenli olan Kıbrıslıtürkler, Kıbrıs’taki çok kültürlü yaşamdan da etkilenerek, Osmanlı’nın çağdaş ve açık fikirli olmayan çağdışı zihniyeti ve insanın üretimini hedeflemeyen ekonomik ağır vergi sistemlerine karşı, devamlı ayaklanmışlar ve başkaldırmışlardır. Resmi İdeoloji son zamanlarda Osmanlıyı Kıbrıs’ta sevimli göstermesine ragmen, son dönemlerde hiç Sunnilikle ilişkisi olmayan ve köylerinde minareleri değil de cemevleri olan Kıbıslıtürkleri değişik Sunni inanışta göstermek de oldukça hatadır. Tarihi çarpıtmamak en iyisi değil mi? KAYNAKÇA Yeşilada,B. (2009) Islam and the Turkish Cypriots, Social Compass,56(1),49-59). Johnson,D,N.& Balla,E.(September 2009). Financial Crisis and Institutional Change,3(69),810-845. An,A.(1996).Kıbrıs’ta İsyanlar ve Anayasal Temsiliyet Mücadelesi (1571-1948),Lefkoşa, Ateş Matbaacılık. Cem,İ.(1975).Türkiye’de Geri Kalmışlığın Tarihi,İstanbul,Cem yayınevi. Kunt(Ocak2009).Siyasal Tarih,İstanbul,Cem Yayınevi. İmamzade,Z. (29 Şubat 1984).Osmanlı Döneminde Kıbrıs, Söz Gazetesi, Lefkoşa. Irkad,U.(Kasım 1987). Kıbrıs’ta Osmanlı Düzeni, Özgürlük Dergisi, Özgürlük Yayınları,sf.6-7, Lefkoşa.
0 notes
Photo
Ahir zaman!.. Derin ahir zaman!.. [Yürüyün der bize Allah yolunda Daima taht kurduğun gönül dalında Harcayın ömrü Allah yolunda Gül diyen bir peygamber ümmetiyiz] NOT; Çok güzel bir söz. Amma ve lakin 124 000'den ziyade peygamberin fitnesinden Allahü tealaya sığındığı derin ahir zamandayız. Alimlerin ve evliyanın ser tâcı olan İmam-ı Rabani hazretleri 500 sene evvel buyurmuş ki; Her şeyden önce ehl-i sünnet alimlerinin kitaplarını okuyarak İMANINIZI DÜZELTİN. Sonra fıkıh kitaplarından farzı haramı öğrenin ve uyun. Sonra sıra tasavvuf yoluna gimeğe gelir. Tabii halis dergahlar varmış o zamanlar. Daha henüz çevre, gavur maşası din kisveli zındıkların çürük akıllarının mahsülü zulmetlerle kapkara kesilmediği zamanlarda...
0 notes
Photo
Çarpık sözler... Çarpık insanlar... “Tayyip Erdoğan Allah'ın bütün vasıflarını üzerinde toplayan lider” diyen Akp milletvekili Fevai Arslan “sözlerim cımbızlandı, çarpıtıldı” dedi. Erkek çocuklarının senelerce tecavüze uğradığı Ensar Vakfı'nı savunarak, “buna bir kere rastlanmış, kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz” diyen aile bakanı Sema Ramazanoğlu “sözlerim cımbızlandı, çarpıtıldı” dedi. “Gezi Parkı olaylarını Yahudi diasporası tetikledi” diyen başbakan yardımcısı Beşir Atalay “sözlerim cımbızlandı, çarpıtıldı” dedi. “Referandumda evet çıkınca, terör örgütlerinin sesi soluğu kesilir” diyen Numan Kurtulmuş “sözlerim cımbızlandı, çarpıtıldı” dedi. “Yeni anayasada laiklik olmamalı” diyen Tbmm başkanı İsmail Kahraman “sözlerim çarpıtıldı” dedi. “Allah başbakanımızı bize nasip ettiği için hergün iki rekat şükür namazı kılmalıyız” diyen Akp milletvekili Oktay Saral “sözlerim çarpıtıldı” dedi. “Tayyip Erdoğan ikinci peygamberdir” diyen Akp il başkanı İsmail Hakkı Eser “sözlerim cımbızlandı, çarpıtıldı” dedi. “Gösterişçi intihar sendromu var” diyen, ataması yapılmayan öğretmenlerin ilgi çekmek için intihar ettiğini söyleyen milli eğitim bakanı Nabi Avcı “sözlerim çarpıtıldı” dedi. Rus uçağı düşürüldükten sonra “emri ben verdim” diyen başbakan Ahmet Kiziroğlu “sözlerim çarpıtıldı” dedi. TRT'deki ramazan programında “namaz kılmayan hayvandır” diyen yandaş profesör “sözlerim cımbızlandı, çarpıtıldı” dedi. TRT'deki ramazan programında “hamilelerin sokakta gezmesi terbiyesizliktir” diyen yandaş tarikatçı “sözlerim çarpıtıldı” dedi. “Kadın erkek eşitliği fıtrata ters” diyen asrın liderimiz “sözlerim çarpıtıldı” dedi. “Ben Türk değilim” diyen Akp'nin fetocu milletvekili Hakan Şükür “sözlerim çarpıtıldı” dedi. “Türk filan yok” diyen Akp genel başkan yardımcısı Yasin Aktay “sözlerim cımbızlandı, çarpıtıldı” dedi. “Başbakanımız Berkin Elvan'ın annesini yuhalattı, çünkü, onun da annesine küfredilmişti” diyen şarkıcı Yavuz Bingöl “sözlerim çarpıtıldı” dedi. Ahmet Kiziroğlu görevden alındığında “bundan sonra gelecek başbakan daha düşük profilli olacak” diyen Akp milletvekili Aydın Ünal “sözlerim çarpıtıldı” dedi. “Kadın iffetli olacak, herkesin içinde kahkaha atmayacak” diyen Bülent Arınç “sözlerim cımbızlandı, çarpıtıldı” dedi. Açılım döneminde “aklıma gelse ben de dağa çıkardım” diyen Bülent Arınç “sözlerim çarpıtıldı” dedi. “18 yaşındakinin zinasına karşı çıkmıyorsanız, 17 aylık bebeğe tecavüze karşı çıkmak timsah gözyaşlarıdır” diyen müftü “sözlerim çarpıtıldı” dedi. “Makyaj yapar kıvırtırsanız, erkeklere sarılırsanız, sonunuz Özgecan gibi olur” diyen ortaokul müdürü “sözlerim çarpıtıldı” dedi. “Bizans dostu kahpe İnönü” diye tweet atan Akp milletvekili Tülay Babuşçu “mesajım çarpıtıldı” dedi. “Bu ülke müslüman bir ülke, yüzde 99'u müslüman, tarihten gelen bir yapısı var, Türkiye konumu itibariyle icat yapamaz, buluş yapamaz, ara eleman ülkesiyiz” diyen şehircilik bakanı Erdoğan Bayraktar “sözlerim cımbızlandı, çarpıtıldı” dedi. 10 yaşındaki kız çocuklarını imam nikahıyla koynuna alan 60 yaşındaki sapıklara af getirmeye çalıştılar, başbakan Binali Yıldırım “yasa teklifimiz çarpıtıldı” dedi. “Roketlerin buraya düşüyor olması eleştiriliyor, tabii ki düşecek, havada mı kalacak, yerçekimi var” diyen Akp valisi “sözlerim çarpıtıldı” dedi. Vatandaşa “gavat” diyen Akp valisi “gavat demedim, kavas dedim, sözlerim çarpıtıldı” dedi. İzmir'e açık açık “gavur” diyemeyen, “İzmir'in farklı bir dindarlığı var, bu dindarlığın irfan geleneğine ihtiyacı var” diyen diyanet işleri başkanı Mehmet Görmez “sözlerim çarpıtıldı” dedi. “Düğünde eşinin dans etmesine izin veren erkek deyyustur” diyen müftü yardımcısı “sözlerim çarpıtıldı” dedi. Fıkra anlatıyorum ayağıyla Atatürk'e açık açık “ibne” diyen Akp belediye başkanı “olay çarpıtıldı” dedi. “40 yıldır onlar halkı fişliyordu, şimdi biz onları fişliyoruz” diyen Akp milletvekili Avni Doğan “sözlerim cımbızlandı, çarpıtıldı” dedi. “Akp iktidarına karşı çıkanların kanını tahlile yollamak gerekir, kanı bozuklar” diyen Akp milletvekili Ahmet Aydoğmuş “sözlerim cımbızlandı, çarpıtıldı” dedi. * “Referandumda evet çıkmazsa, iç savaşa hazırlanın” diyen Akp il başkan yardımcısı “sözlerim cımbızlandı, çarpıtıldı” dedi. * Sözlerimizi ister cımbızlayarak, ister cımbızlamadan dinleyin… Alayınıza HAYIR diyoruz, düpedüz HAYIR yani. Yılmaz ÖZDİL
0 notes