#Emir Sultan Camisi
Explore tagged Tumblr posts
Video
tumblr
Âmin Âmin Âmin
7 notes
·
View notes
Text
Bursa Otobüs Firmaları
Bursa Otobüs Firmaları
Yolunuz bir gün Bursa'ya düşerse diye sizler için Bursa otobüs firmaları başlıklı yazımızı yazmış bulunuyoruz. Bu yazımızda Bursa'nın tarihi, güzellikleri, gezilmesi gereken yerleri ve otobüs firmaları hakkında küçük çaplı bir bilgilendirme yapmış olacağız.
Bursa Otobüs Firmaları Nelerdir?
Acil bir işiniz çıktı ve bir anda Bursa'ya gitmeniz gerektiğini öğrendiniz. Bu son anda öğrenme yüzünden bildiğiniz firmalarda yer bulamadıysanız üzülmeyin bu başlık altında birçok Bursa otobüs firmaları sizin için sıralanmış olacaktır.
- Kamil Koç Turizm
- Nilüfer Turizm
- Sahil Seyahat
- Anadolu Turizm
- Mersin Seyahat
- Lüks Karadeniz Seyahat
- Pamukkale Turizm
- Safkar Safran Turizm
- Özgül Bafra Seyahat
- Süzer Turizm
- Ulusoy Turizm
- Avar Turizm
Biz sizler için birkaç Bursa otobüs firmalarını sıraladık fakat siz yine de daha detaylı bilgi ve ya firmaların telefon numaraları ve adreslerine ulaşmak isterseniz
http://www.tikla.com.tr/sektorler/otobus-firmalari/bursa adresine gidebilirsiniz.
Bursa'nın Tarihi
Tarihi milattan önce 4. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Bitinya, Selçuklu, Roma ve Osmanlı gibi uygarlıklara ev sahipliği yapmıştır. Tarihi açıdan zenginliği fazlasıyla bulunan Bursa tarihi eserleri ya da tarihi yerleri açıs��ndan da gezilip görülmeye değer yerlerden biridir. Tarihi seven biriyseniz bu tarih kokan şehre gitmek için Bursa otobüs firmaları adlı başlığımızı okuyarak yolculuğa başlayabilirsiniz.
Bursa'da Gezilecek Yerler
Bursa'ya yolunuz düşerse diye bu başlığımızda sizler için Bursa'da gezilmesi gereken birkaç yer sıraladık.
- Ulu Camii
- Yeşil Cami ve Yeşil Türbe
- Koza Han
- Osman Gazi - Orhan Gazi Türbeleri
- Muradiye Külliyesi
- Irgandı Köprüsü
- Emir Sultan Camisi ve Külliyesi
- Soğanlı Botanik Parkı ve Hayvanat Bahçesi
- Hanlar Bölgesi ve Kapalı çarşı
- Bursa Kalesi diğer adıyla Saltanat Kapısı
- Uludağ
Bursa'nın gezilmesi gereken güzelliklerinden yalnızca birkaçını sizler için bir fikir olması doğrultusunda sıraladık. Sizde bu birbirinden güzel yerleri görmek istiyorsanız Bursa otobüs firmaları adlı başlığımızdan gönlünüze göre bir firma seçerek yolculuğunuza başlayabilirsiniz.
Bursa'yı Gezmek İçin Nedenler
Bursa'yı gezmek için neden arayan kişiler için birçok neden aşağıda sıralamış olacağız.
- Tarihi Camiler ve türbeler
- Kestane şekeri
- Uludağ ve teleferik turu
- Kılıç kalkan oyunu
- Tarihi eserleri
- Anıt olmuş çınar ağaçları
- Şifalı termal kaplıcaları
- İskender kebabı Bursa'ya gitmek için sayılabilecek nedenler arasındadır.
Sizler için hazırlamış olduğumuz yazıyı okuyup Bursa'ya gitmeyi düşünürseniz Bursa otobüs firmaları başlıklı yazımızı okuyup dilediğiniz firmayı seçebilirsiniz. Eğer daha detaylı bilgi ya da firmaların iletişim bilgilerine ulaşmak istiyorsanız http://www.tikla.com.tr/sektorler/otobus-firmalari/bursa linkine tıklayarak istediğiniz bilgilere ulaşabilirsiniz.
youtube
1 note
·
View note
Text
Hollanda'da camiye kafası kesik insan maketi asıldı
Hollanda’da camiye kafası kesik insan maketi asıldı
Portakalların aşırı sağcı grubu Rechts in Verzet, Amsterdam’da Emir Sultan Camisi’ne saldırdı. İslamofobik ve ırkçı ifadeleri içeren yazıların asıldığı camiye, kafası kesilmiş bir insan maketi bırakıldı. “ERDOĞAN’A BAĞLI CAMİ İSTEMİYORUZ” Eylemi üstlenen Rechts in Verzet, Diyanet Vakfına bağlı camiye astığı, “İslam durdurulmalı. Amsterdam’ın kuzeyinde Erdoğan’a bağlı mega diyanet camisi…
View On WordPress
#amsterdam#Emir Sultan Camisi#en son haber#Erdoğan#haber#Hollanda#Hollanda&039;da camiye kafası kesik insan maketi asıldı#rechts in verzet
0 notes
Photo
Süleymaniye Cami - Sıradışı Bir İnşaat Hikayesi
Süleymaniye Camisi yapılırken Mimar Sinan muhteşem eseri için öyle özen göstermişki en şiddetli depreme dayanıklı olsun ,hiçbir şekilde yıkılmasın diye temellerini iyi kazdırmış sırf kazılma işlemi üç sene sürmüş… İnşaat süresi uzadıkça padişah sabırsızlanmış oysa bilememiş ince hesaplamaların,yazım, çizim ve geleceğe kalacak eserin mükemmel olması için zaman gerektiğini…Dile kolay tam yedi sene sürmüş Süleymaniye’nin yapımı…Zaman zaman saraydan kontrol için gelen Kanuni Sultan Süleyman işlerin yavaş gitmesinden şikayet eder dururmuş.İşte tam bu sırada İran Şahı inşaat yavaşladı diye sandıklar dolusu mücevher, bir de mektup yollamış.”Duyduğuma göre gücünüz yetmemiş cami yapımına “ diye …Çok kızmış sultan,hazine o zaman dolu memleket zaten zengin ama asıl sorun para değilmiş…Derhal emir vermiş kendi paramızla yapacağımız camiye bir kuruş yabancı eli değemez al bunları kırdır diye vermiş sandıklar dolusu mücevheri Mimar Sinan’a ,tenezzül etmemiş yani padişah…Minarelerin yapıldığı zamana denk gelmiş. Büyük havanlarda dövülen mücevherler çimento harcına karıştırılmış .İşte güneş ışıkları vurduğunda Süleymaniye’nin minareleri bu yüzden pırıl pırıl parlarmış… _Alıntıdır_
9 notes
·
View notes
Text
Erdoğan: Fiziki ve manevi olarak yıkıma uğramış bir medeniyetin öne çıkma ihtimali yok
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Üniversitesi Rektörlük binasında düzenlenen "2. Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi"nde konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Devleti ve şehri yaşatmanın yolunun insanı yaşatmaktan geçtiğini ifade eden bir medeniyetten söz ediyoruz." dedi. "İstanbul başta olmak üzere kadim şehirlerimizin her biri ders almasını bilenler için birer okuldur, birer mekteptir." diyen Erdoğan, şunları söyledi: "Sorumluluk üstlendiğimiz her yerde, hem gönülleri ve zihinleri hem de mekanı ve çevreyi ümran kılmanın gayreti içinde olduk.
Sözlerine, kongrenin ana teması olan "Şehirlerin Dili Programının" gerçekleştirilmesinde emeği geçen üniversitelerin, Türkiye Belediyeler Birliğinin, Türkiye Dil ve Edebiyat Derneğinin yöneticilerini tebrik ederek başlayan Erdoğan, Avrupa'dan Asya'ya kadar geniş bir coğrafyadan bildirileriyle bu toplantıya katkı sağlayan bilim, edebiyat ve sanat insanlarına şükranlarını sundu. Şehirlerin mekanla insanın buluştuğu yerler olduğunu, medeniyetlerin de şehirlerde inşa edildiğini dile getiren Erdoğan, her medeniyetin kendi inanç, ahlak, sanat ve felsefe anlayışı çerçevesinde şehri tanımladığını ve şekillendirdiğini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sebeple şehirlerin içinde yaşayanların kendi şeklini verdiği bir kaba benzetildiğine işaret ederek, şunları kaydetti: "Tarihe baktığımızda kimi şehirlerin içinde eğlence için insanların katledildiği arenalarıyla öne çıktığını görüyoruz. Kimi şehirler 'cadı' suçlamasıyla insanların yakıldığı meydanlarıyla üne kavuşmuştur. Kimi şehirler ise yüz binlerce canın telef edilerek yükseltildiği devasa yapılarıyla tarihin sayfalarına kaydedilmiştir. Bizim medeniyetimiz ise 'önce insan' diyen bir tasavvurun eseri olarak inşa edilmişlerdir. Yahya Kemal'e göre bizim devlet kurma ve askerlik dışında dünya ortalamasının fevkinde olan üç büyük sanatımız vardır. Bunlar mimari, şiir ve musikidir. 'Hüner bir şehir bünyad etmektir/Reaya kalbin abad etmektir.' Fatih bu mısralarıyla aslında bizim şehirlerimizin kuruluş amacını da ifade ediyor. Devleti ve şehri yaşatmanın yolunun insanı yaşatmaktan geçtiğini ifade eden bir medeniyetten söz ediyoruz. Farabi buna 'Erdemli şehirler' diyor. Camileriyle, medreseleriyle, kütüphaneleriyle, şifahaneleriyle anılan şehirleri inşa ve imar eden bir ecdadın torunlarıyız biz, biz farklıyız. Bizim öyle dediğim gibi arenalar vesaire. Bunla ilgili olarak da bazı dostlara öyle dedim, 'Kapalı spor salonuna arena adını veriyorsunuz. Hiç düşünüyor muyuz bu ismi verirken?' Ve bunların birçoğunun ismini böyle değiştirdik. Ne demek arena? Roma'yı biz arenalarıyla tanıyoruz, ama bizim ecdadımız bu tür şeyler inşa etmedi." "İstanbul her alanda dünyanın merkeziydi" Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İstanbul, Edirne, Bursa, Konya başta olmak üzere tarihe mal olmuş bütün şehirlerimiz insan merkezli olarak kurulmuştur. Her sokağı, caddesi, hatta her taşı insanı yansıtan bir anlayışla şekillenen şehirlerimiz, sahip olduğumuz zengin kültürün, derin fikriyatın ve bu noktada gerçekten özgün estetik anlayışın bir tezahürüdür. İnsanı tanımanın, anlamanın, iyi insan yetiştirmenin mekandan bağımsız şekilde tahayyül edilmeyeceğini bilen eller bu şehirleri yükseltmiştir." diye konuştu. Bu sebeple Buhara, Semerkand, Tebriz, Kudüs, Medine, Bağdat, Şam, Kurtuba hülasaten medeniyetin tüm şehirlerinin dünyanın her tarafından alimleri, fazilet ve irfan sahibi insanları kendisine çektiğini vurgulayan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul'u fethettiğinde bu şehir 13. yüzyıldaki Latin istilası sebebiyle ağır yara almış durumdaydı. İstanbul'u yeniden ayağa kaldıran ve eşi bulunmaz bir şehir haline getiren yöneticileriyle, mimarlarıyla, kültür ve sanat erbabıyla bizim ecdadımızdır. Daha Amerika keşfedilmemişken, daha Paris'in, Londra'nın esamesi dahi okunmazken İstanbul her alanda dünyanın merkeziydi. Avrupa'da insanlar içlerinde şeytan var diye cayır cayır yakılırken, İstanbul'da bırakınız insanları, güvercinler, kediler, köpekler bile şefkatle bağırlara basılıyordu. Bugün işte böylesine büyük bir hazinenin içinden şehirlerin dilini konuşuyoruz. İşte şurada Süleymaniye, şurada Gülhane Parkı. Buralarda güvercinlikleri görüyoruz. Ecdadımız bunları mimarisinde tasavvur etmiş ve mimarinin içerisine onu da yerleştirmiş." "Şehirden bir şeyler öğrenmeyi talep ettiğimiz takdirde kendimizi geliştiririz" Erdoğan, İbn Haldun'un "Coğrafya kaderdir" ifadesini kullanarak, "İnsana bu hasletleri kazandıran en önemli unsurun da yine yaşadığı coğrafya olduğu bir vakadır." dedi. İnsan ve şehir arasındaki etkileşimin her zaman çift yönlü olduğunu anlatarak, Hacı Bektaş-ı Veli ne diyor, 'Nagehan ol şara vardım, ol şarı yapılır gördüm. Ben dahi bile yapıldım taşü toprak aresinde' Evet insanın şehri kurması güzelleştirmesi gibi şehir de içindeki insanı inşa etmiş ve geliştirmiştir." diye konuştu. Eşrefoğlu Rumi'nin "Her şey bir merdiven gibidir, kişi onunla yukarı da çıkabilir aşağı da inebilir" sözünü hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti: "İşte bizler de kaderimize uygun bir şekilde bir şehrin içinde doğarız bir şehrin içinde yaşarız orada hayatımız nihayete erer. Şehrin bizi yukarı çıkarması veya aşağı çekmesi bizim tercihlerimize bağlıdır. Bu sebeple şehirlerimizi birer mektebe sakinlerini de o mektebin talebelerine benzetebiliriz. Şehre hakim olmayı değil ondan bir şeyler öğrenmeyi talep ettiğimiz takdirde kendimizi geliştiririz." Erdoğan, İstanbul başta olmak üzere kadim şehirlerinden her birinin ders almasını bilenler için birer okul olduğunu anlatarak, mekan ile insanın en isabetli yerde buluşmasıyla kurulan şehirlerin insanın imar faaliyetlerine de medeniyet teşekkülüne de kolaylık sağladığını söyledi. "Ümran" dedikleri yaşanabilir şehirlerin sadece emniyet, barınma ve gıda ihtiyacını karşılayan mekanların çok ötesinde bir ahenge sahip olduğunu anlatan Erdoğan, şunları kaydetti: "Bu ahengi, yani şehir ile sosyal hayat, şehir ile tabiat arasındaki uyumu bozduğunuz zaman, o belde ümran olmaktan çıkar. Kurucusu olduğum partinin fikriyatını ve icraatını eğer sembol bir kelime ile ifade etmek gerekirse biz de buna İbn Haldun gibi 'ümran' derdik. Böyle başladık. Sorumluluk üstlendiğimiz her yerde hem gönülleri ve zihinleri hem de mekanları ve çevreyi ümran kılmanın gayreti içinde olduk. Bunu yaparken de tabiat ile insan, şehir ile çevre buluşmasını en ideal şekilde sağlamaya çalıştık." Cumhurbaşkanı Erdoğan, iyi insan yetiştirmek için buna mecbur olduklarını dile getirerek, şehrin de insanın yetiştiği toprağa benzediğini ifade etti. "Kendini tanımak isteyen kentini tanımalı" "Bunun için önce kendimizi tanımamız gerekiyor" diyen Erdoğan, "Kendini tanıyan Rabbini de tanır" Hadis-i şerifini hatırlattı. "Bir insan kendini nasıl tanıyabilir?" diye soran Erdoğan, şöyle konuştu: "Kent kelimesi şehir kelimesi kadar içimizi ısıtmasa da kafiyeli bir ifadeyle şöyle söyleyebiliriz, 'Kendini tanımak isteyen kentini tanımalı.' Şehirlere ruh veren, o şehirlerle birlikte anılan insanlardır. Abide şahsiyetlerin diliyle şahsiyetlerin her biri kendi üslubunu geliştirir. ulu zatların gölgesi şehirlerin en güvenli limanlarıdır. Anadolu şehirlerinin tamamında bunu görebilirsiniz. Bugün edep ve erkan üzerine kurulu bir Anadolu irfanından bahsediyorsak Kırşehirli Hacı Bektaş-ı Veli, Ankaralı Hacı Bayram-ı Veli, Kastamonulu Şeyh Şaban-ı Veli büyüklerimiz sayesindedir." "Şehirleri çirkinleşmiş bir medeniyet öne çıkamaz" Erdoğan, Bursa'nın önceden Ulu Cami, Yeşil, Emir Sultan, Emir Buhari ve Somuncu Baba, Edirne'nin Selimiye, Urfa'nın Halilurrahman, Sinop'un Alaattin Camisi, Malatya'nın Ulu Camisi, Diyarbakır'ın da Hazreti Süleyman Camisi olduğunu, buralara ruh veren abide zatların şehirlere damgalarını vurduğunu söyledi. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Beş Şehir kitabına anımsatan Erdoğan, yazarın Erzurum, Konya, Bursa, İstanbul ve Ankara'nın yanında diğer şehirleri de yazmış olması durumunda dünya şehir monografileri arasında eşi bulunmayan beş şehir yerine en az 75 şehirlik hazinenin olacağını ifade etti. Erdoğan, günümüzde de bilgisi, tecrübesi, mücadelesiyle her şehre farklı bir renk ve ahenk kazandıran şahsiyetlerin mutlaka olduğunu dile getirerek, Moğol saldırılarından bu yana medeniyetin kadim şehirlerinin sürekli saldırı altında kaldığını, büyük bir tahribat gördüğünü vurguladı. Son bir asırdır yaşanılan sıkıntıların şehirlerin rengini ve ahengini epeyce soldurduğunu belirten Erdoğan, "Şehirleri çirkinleşmiş, ruhsuzlaşmış, fiziki ve manevi olarak yıkıma uğramış bir medeniyetin öne çıkma ihtimali yoktur. Elimizdeki binlerce yıllık medeniyet mirasının gücü sayesinde bu kayıpları kısa sürede telafi edebileceğimize ben yürekten inanıyorum. Nitekim son yıllarda ülkemizin her yerinde şehircilik alanında çok ciddi bir hassasiyetinin gerçekleştiğini görmekten memnuniyet duyuyorum. Millet bahçelerine bu kadar iddialı girişimizin sebebi buradan kaynaklanıyor. Hep söylüyoruz ya, betonlaşmaya karşı bir çıkış. İşte millet bahçeleri bu betonlaşmaya karşı bir çıkış olduğu gibi bütün ailelerin, çocukların gerçekten yatıp yuvarlanabilecekleri yerler ve onların da bir köşesinde millet kıraathaneleri olsun ki oralarda da gelsinler kitaplarını, derslerini çalışsınlar istiyoruz. Bu bir çıkıştır. İnşallah bundan sonra çok daha büyük bir yükselişe, değişime, ilerlemeye şahit olacağız." diye konuştu. "Şehir kültürünü korumuş devletlerin arasında yer alacağız" Cumhurbaşkanı Erdoğan, şehirlerin ruhu ve ortak bir şuuru olduğunu en iyi milletin bileceğini ifade ederek, öyle bir şuur olmasaydı Antep'in Gaziantep, Maraş'ın Kahramanmaraş, Urfa'nın Şanlıurfa olamayacağını, aynı şekilde Samsun, Sivas, Erzurum ve Ankara'nın milli iradenin tecelli ettiği şehirler olarak tarihe geçememiş olacağını anlattı. Her yıl Malazgirt'ten İznik'e kadar Anadolu'nun dört bir yanında zafer ve kurtuluş şenlikleri yapılmasının da bununla ilgili olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları söyledi: "Madem temel sağlam, madem maya sağlam, öyleyse bunun üzerinde çok daha iyisini bu millet inşa edebilir. Şehirlerimize kendimize nasıl bakıyor, ihtimam gösteriyorsak öyle davranmalıyız. Asıl marifetin insanların kalbini, ruhunu, benliğini inşa edecek, onlara huzur verecek şehirler imar etmek olduğunu unutmamalıyız. Bu amaçla bir süredir marka şehirler diyoruz. Yaşanabilir şehirler diyoruz. Dikey mimari değil, yatay mimari diyoruz. Sebebi bu. Göğe değil toprağa yakın olmanın faziletini anlatıyoruz. Yaşanabilir şehirler, marka şehirler mutlaka kuracağız. 'Bu dikey olursa kurulur.' diye bir mantık yok. Yatay mimarinin oluşuyla da bunu inşa etmemiz mümkün. Hem medeniyetimizin izlerini koruyacak hem modern dönemin şartlarına uyum sağlayacak hem de küreselleşen dünyada 'Ben de varım.' diyebilen şehirler kuracağız. Geleceğin dünyasında şehirlerini yenilerken şehir kültürünü, şuurunu ve ruhunu korumuş devletlerin arasında yer alacağız. Bunun için önce kendi hazinemizi tüm unsurlarıyla keşfedecek, sahiplenecek, hazmedeceğiz." Erdoğan, geçmişiyle gurur duyanların geleceği için çok daha büyük hedefler belirleyen nesillerin yetişmesi anlamına geldiğini ifade ederek, eldeki imkanları, hedefler doğrultusunda en verimli, en etkin şekilde kullanarak önce ülkeyi 2023 hedeflerine ulaştıracaklarını, ardından 2053 ve 2071 vizyonlarına doğru yürümeye devam edeceklerini aktardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının sonunda Şehirlerin Dili programının düzenlenmesinde emeği geçenleri tebrik ederken, katkı verenlere de teşekkür etti. Read the full article
0 notes
Text
Kırşehir Cacabey Gökbilim Medresesi
Kırşehir il merkezinde bulunan ve 1272 yılında Anadolu Selçuklu Sultanı Kılıç Arslan'ın oğlu II. Giyaseddin Keyhüsrev döneminde Kırşehir Valisi Nureddin Cibril bin Cacabey tarafından matematik, fen ve astronomi eğitimi verilen bir medrese olarak yaptırılmış ve rasathane olarak kullanılmıştır. Günümüzde cami olarak kullanılan medresede bulunan ve rokete benzeyen sütunceler yapının zamanında astronomi merkezi olarak kullanıldığını göstermektedir.
Yapının kuzey cephesinde girişi sağlayan ve Selçuklu dönemi özelliklerini yansıtan Taç Kapı bulunmaktadır. Kuzeydoğusunda ise medreseye bitişik olarak yapılmış Cacabey'in kümbeti, güneybatısında da minare yer almaktadır. Medrese tamamen kesme taş ve moloz taş, minare ise sığlı tuğladan yapılmıştır ve kare şeklindedir. Eşsiz bir mimariye sahip olan Cacabey Gökbilim Medresesi güneş sistemindeki gezegenleri sembolize eden iç sütunları, rasat kuyusu, aydınlık feneri ve gözlem kulesi ile görülmeye değer yerlerden biridir. Cacabey Gökbilim Medresesi zamanında astronomi eğitimi veren ilk merkezlerden biridir. Medresede dış cephede ve köşelerde toplam üç adet sütunce bulunmaktadır. Bu sütuncelerin roketin ateşleme ve fırlatma halini gösterdiğine inanılmaktadır. Medrese Anadolu Selçuklu Süsleme Sanatı'nın en güzel örneklerinden birini yansıtmaktadır. Medresenin çift renkli Taç Kapısı, yapının en güzel bölümlerinden biridir. Taç Kapı'nın girişindeki sütuncelerin başlıklarından sarkıtılan kürelerin Ay'ı ve Güneş'i sembolize ettiği, ayrıca alınlığın sağ ve sol alt köşesinde dairesel şekillerin ekvator çizgisini ve eksen eğikliğini gösterdiği tahmin edilmektedir. Taç Kapı'nın üzerinde Kuran-ı Kerim'den ayetler de yer almaktadır. Taç Kapı kemerinin üst kısmında yer alan kitabede şöyle yazmaktadır. Bismillahirrahmannirrahim, Bu mübarek medresenin yapılmasını büyük sultan, ulu şahinşah, ümmetin koruyucusu, Arap ve Acem sultanlarının efendisi, karanın ve denizlerin sultanı, İslam’ın ve Müslümanların yardımcısı, sultanların ve meliklerin efendisi, fetihler babası, Gıyaseddin Keyhüsrev Bin Kılıçarslan zamanında Allah’ın rahmetine ve mağfiretine muhtaç Cebrail Bin Caca, Allah’a yaklaşmak ve onun rızasını kazanmak için 671 senesi aylarında emretti. 21 m yüksekliğinde bulunan Gözlem Kulesi, yapının Güneybatı cephesinde ve yapıdan 22 cm ayrı olarak inşa edilmiştir. Tuğla ile örülmüş Gözlem Kulesi'nin üst tarafında zikzaklı süslemeler yar alır, alt tarafında da düz süslemeler bulunmaktadır. Düz süslemeler arasında bulanan firuze rengi çinilerden dolayı halk arasında buraya "Cıncıklı Cami" de denilmektedir. İç mekanda avlunun ortasında gökbilim incelemelerinin yapıldığı rasat kuyusu ile onun hemen üzerinde aydınlık feneri bulunmaktadır. Öğrencilerin eğitim aldığı 8 adet öğrenci odası bulunmaktadır. Koni ve kürelerin üst üste bindirilmesiyle oluşmuş ana eyvanın köşelerinde yer alan sütuncelerin güneş sistemindeki gezegenleri sembolize ettiği düşünülmektedir.
Cacabey Gökbilim Medresesi 2014 yılında Unesco Geçici Dünya Mirası Listesi'ne alınmıştır.
Cacabey Medresesi'nin kubbesi çürüyor
Kırşehir'in simgesi olan Cacabey Gökbilim Medresesi'nin 2010 yılında odaları ve kubbesi tadilattan geçirilmesine rağmen rutubet nedeniyle kubbesi çürümeye başladı. Ayrıca kışın yağmur ve kar yağdığında tepesinden akan sular soğuk ile birleştiğinde çatlaklara neden oluyor.
Cacabey Medresesi restore edilecek
2018 yılında basında kubbenin çürüdüğü ile ilgili yer alan haberlerden sonra 2019 yılında da medresenin restore edilmesi kararı verildi. 800 yıllık geçmişi olan medresede kapsamlı bir restorasyon işlemi başlatıldı. Çalışmalar nedeniyle ibadete kapatılan medrese Vakıflar Genel Müdürlüğü bünyesinde, özel olarak oluşturulan bilim heyetinin denetiminde restore edilecek. Restorasyon çalışmaları kapsamında yapının üstüne "uzay çatı" yapılacak. Uzay çatının yapıyı nemden, yağmurdan ve rüzgardan koruması hedefleniyor. Restorasyon çalışmalarında 2019 yılı için 2 milyon liralık bir bütçe ayrıldı ve restorasyon çalışmalarının oldukça uzun bir zaman alacağı düşünülüyor. İçine inşaat iskeleleri kurulan caminin öncelikle üst örtüsü açılarak, uygulanacak yöntemin bilimsel yol haritası hazırlanacak. Minaresindeki mavi çiniler nedeniyle halk arasında "cıncıklı cami" olarak da anılan Cacabey Medresesi ve Camisi, aslına uygun şekilde restore edildikten sonra ibadete açılacak.
Cacabey Medresesi nerededir?
Cacabey Medresesi Kırşehir kent merkezinde, Ankara Bulvarı üzerinde, pazar yerinin yanında ve Kayseri Caddesi ile Tabaklık Sokağı arasındadır.
Cacabey Kimdir?
Kırşehir'de bulunan ve Cacabey Gökbilim Medresesi'ni yaptıran zamanın Kırşehir Valisi Cacabey, Ceceli aşiretinin beyi olan Emir Bahaeddin Caca'nın oğludur. 1240 yılında doğmuştur. Cacabey Eskişehir emiri iken, bir süre Tokat'da kaldıktan sonra Kırşehir'e vali olmuştur. Mevlana'dan övgü mektupları alan ve Hacı Bektaş-ı Veli ile yakın ilişkilerde bulunan Cacabey, Anadolu'da birçok hayır kurumunu yaptırmış, on yedi cami ve zaviyeyi de onarıma almıştır. 1301 yılında Rum tekfurları ile yapılan savaşta şehit düşmüş, naaşı Kırşehir'e getirilerek 1272 yılında yaptırdığı medresenin yanındaki türbeye defnedilmiştir. Read the full article
0 notes
Link
Antalya’nın önemli ilçelerinden olan Alanya, 300 binden fazla nüfusa sahiptir. Akdeniz’in kıyı kesiminde bir yarımada şeklinde olan Alanya, tarih boyunca Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı gibi medeniyetler için jeopolitik olarak önemli bir bölge olmuştur. Kızıl Kule ve Alanya Kalesi gibi tarihi yapılar, Alanya gezilecek yerler listesinde önemli noktalardandır. Türkiye’deki turizm payının yaklaşık %9’luk bir bölümüne sahip olan Alanya, özellikle 1960’lı yıllardan itibaren turizm potansiyelini artırmıştır.
Doğa turizmi, tarih turizmi ve deniz turizmi açısından Alanya gezilecek yerler listesinde birçok yer bulunmaktadır. Bununla beraber 5 yıldızlı otellerin de bulunduğu ilçe, otel turizmi açısından da gelişmiştir. Antalya genelindeki turistik yerleri öğrenmek için Antalya gezilecek yerler başlıklı yazımızı okuyabilirsiniz.
Alanya İlçe Merkezi
Alanya Gezilecek Yerler
Şehrin simgelerinden biri olan Alanya Kalesi, Alanya gezilecek yerler listesinin başında yer almaktadır. Bununla birlikte ilçede birçok tarihi güzellik bulunmaktadır. Tarihi yerlerin yanında Akdeniz boyunca uzanan Alanya plajları da turizm açısından son derece önemlidir. Berrak ve temiz sularıyla mavi bayraklı plajların bulunduğu Alanya, deniz turizminde de Türkiye’nin önde gelen ilçelerinden biri haline gelmiştir.
Alanya Tarihi Yerleri
Antik çağlarda korsanların uğrak mekanlarından olan Alanya, sonrasında Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı gibi imparatorluklar için önemli bir kale görevi görmüştür. 1221 yılında Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat tarafından ele geçirilen ilçe, kışlık başkent yapılmıştır. Şehrin adı da Sultan Alaaddin’in şehri anlamına gelen Alaiye olarak adlandırılmıştır. 1300 yılında Karamanoğlu Beyliği’ne, 1427 yılında Mısır Memluk Sultanlığı’na geçen Alanya, 1471 yılında Fatih Sultan Mehmet’in komutanların Gedik Ahmet Paşa tarafından Osmanlı Devleti topraklarına dahil edilmiştir.
Alanya Kalesi
Alanya’nın simgelerinden biri olan Alanya Kalesi, ilk olarak Helenistik dönemde inşa edilmiştir. Kalenin günümüze ulaşan dokusu ise Selçuklu Mimarisini yansıtmaktadır. 1221 yılında kenti alan Selçuklu Sultanı I. Alaaddin Keykubat, kaleyi bugünkü haliyle inşa ettirmiştir. Denizden ve karadan korunaklı bir şekilde inşa edilen Alanya Kalesi, Türkiye’de günümüze kadar en iyi şekilde korunarak ulaşan tarihi yapılardan biri olmuştur. Tüm Alanya’yı ve Akdeniz’i tepeden görebileceğiniz bir manzara sunan kale içerisinde birçok önemli yapı bulunmaktadır. Detaylı bilgi için Alanya Kalesi başlıklı yazımızı okuyabilirsiniz.
Kale içerisinde Meyyit Kapısı, Sarnıç Kapısı, Girne Çeşmesi, Şırahane, Darphane, Ehdemek, İç Kale Sarayı gibi birçok tarihi yapı bulunmaktadır.
Alanya Kalesi
Kızıl Kule
Alanya Kalesi’ni deniz tarafından gelecek olan saldırılara karşı korumak amacıyla 1226 yılında Selçuklu Sultanı Keykubat tarafından yaptırılan kale, yaklaşık 35 metre yüksekliğindedir. Limanı, tersaneyi ve kaleyi koruyan sekizgen şeklindeki Kızıl Kule, 5 kattan oluşmaktadır. Kulenin adı, yapımında kullanılan kızıl tuğlalarından renginden gelmektedir.
Alanya Kızıl Kule
Alanya Tersanesi
Alanya Kalesi yapısıyla birlikte yine Sultan Keykubat tarafından 1228 yılında yaptırılan Alanya Tersanesi, günümüze kadar ulaşan önemli tarihi yapılardandır. Kemerli beş adet gözden oluşan tersanenin denize bakan yüzeyi, 57 metre uzunluğunda ve 40 metre derinliğindedir. Tersane, 1960’lı yıllara kadar tekne yapımı ve onarımı için kullanılmaya devam etmiştir.
Alanya Tersanesi
Tophane
Alanya Kalesi surları içerisindeki Tophane, limanı ve tersaneyi tepeden gören bir konumdadır. Günümüzde kafe olarak kullanılan tarihi Tophane, 2 katlıdır ve 19 metre yüksekliğindedir. Tophane’nin yer aldığı bölge olan Tophane Mahallesi, geleneksel sokak dokusunu yansıtmaktadır. Restorasyonları artan Alanya evleri ile kale ile uyumlu bir hale getirilmektedir.
Tophane
Alara Kalesi
Alanya’nın 37 kilometre kadar batısında yer alan Alara Kalesi, denizden 9 kilometre içeridedir. 1232 yılında Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat tarafından yeniden yaptırılan kalenin içerisindeki Bizans kalıntıları da günümüze kadar ulaşmıştır. Kale, o dönemde önemli bir ticaret yolunda bulunan Alara Hanı’nı korumak amacıyla inşa edilmiştir.
Alara Kalesi
Andızlı Emir Bedrüddin Camisi
Alanya’nın tarihi camilerinden olan ve Merkez Andızlı Camii olarak bilinen yapı, 1227 yılında Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde inşa edilmiştir. Yalılar Emiri Emir-ül Haç Zade Bedrüddin Ömer tarafından inşa edilen caminin adı, önündeki andız ağacından gelmektedir. 1970 yılında yenilenen caminin eski yapısından avlu, giriş kapısı, üç kitabe ve minarenin bir bölümü günümüze kadar ulaşmıştır.
Andızlı Emir Bedrüddin Camisi
Süleymaniye Camisi
13. yüzyılın ilk yarısında I.Alaaddin Keykubat tarafından yaptırılan cami, bir yıldırım düşmesi sonucunda yıkılmıştır. Kanuni Sultan Süleyman tarafından eski malzemeleri kullanılarak yeniden inşa edilen yapı, Alaaddin Camii, Kale Camii, Orta Hisar Camii adlarıyla da bilinmektedir. Kubbeleri tuğladan, duvarları ise tuğla ve kare taşlarla örülen caminin kuzey doğu köşesinin karşısında tonozlu bir sarnıç bulunmaktadır.
Süleymaniye Camii
Akşebe Sultan Mescidi
Alanya Kalesi’nin ilk kumandanlarından olan Akşebe Sultan tarafından yaptırılan yapı, bedestenin güney batısındadır. Mescidin kitabesinde, “Tanrı yerin ve göklerin gaiblerini bilir. Allahın mescidlerini ancak, ona ve ahret gününe inananlar imar ederler. 1230 yılı tarihinde yüce sultan Alaüddin günlerinde tanrı’nın rahmetine muhtaç zaif kulu Akşebe yaptırdı” yazmaktadır. İki odadan oluşan yapının iç kısmı tuğladan, dış kısmı taştan yapılmıştır.
Akşebe Sultan Mescidi
Hıdırellez Kilisesi
Alanya ilçe merkezinin yaklaşık 15 kilometre kadar kuzeyindeki iki tepe arasındaki düzlükte yer alan Hıdırellez Kilisesi, günümüze kadar ulaşmış tarihi yapılardan biridir. Turizm olarak bir yatırım yapılmayan yapının kapısında Grek alfabesi ile yazılmış Karamanlıca bir kitabe bulunmaktadır. Kitabe, günümüzde Alanya Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir. Kilisenin yanında aynı döneme ait bir de çeşme bulunmaktadır.
Hıdırellez Kilisesi
Aya Yorgi Kilisesi (Arap Evliyası)
Alanya Kalesi’nin güney doğu sur duvarına bitişik tamamen taştan yapılan Aya Yorgi Kilisesi, dikdörtgen bir yapıya sahiptir. Kalenin üç dönemini de yansıtan yapı, Helenistik dönemde bir kule olarak inşa edilmiştir. Bizans döneminde yapının üzerine kilise inşa edilmiş, Selçuklu döneminde ise kilise yapısı korunmuş ve mescit olarak kullanışmıştır.
Aya Yorgi Kilisesi (Arap Evliyası)
Şarapsa Han
Alanya ilçe merkezinin 15 kilometre batısında, Alanya-Antalya karayolu üzerinde bulunan dikdörtgen yapılı Şarapsa Han, ilgi çekici tarihi yapılardan biridir. On bölmeli han tipinde tamamen taştan yapılan yapı, I.Alaaddin Keykubat’ın oğlu II.Keyhüsrev zamanında yapıldığı tahmin edilmektedir. Yapının kesin inşa tarihi hakkında bilgi yoktur.
Şarapsa Han
Alanya Antik Kentleri
Tarih boyunca farklı uygarlıklara ev sahipliği yapan Alanya, bu özelliği sayesinde gezilecek yerler listesinde birçok antik kent bulundurmaktadır. Bu kentler, günümüze kadar çok sağlam bir şekilde gelememiş olsa da hala tarih meraklılarının ilgisini çekmeyi başarmaktadır. Alanya turizminde geri planda kalan antik kentler, turizm yatırımlarıyla popüler hale getirilmektedir.
Cibra (Kibra) Harabeleri, Augae (Konaklı), Naula (Mahmutlar), Marassos (Büyükpınar) ve Hamaxia (Sinek Kalesi) Alanya’da yer alan ören yerlerinden bazılarıdır. Bölgede bugün harabe şeklinde olan çok sayıda antik kent bulunmaktadır.
Syedra Antik Kenti
Alanya’nın 23 kilometre kadar doğusunda, Alanya-Mersin karayolu üzerinde yer alan Syedra (Sedre) Antik Kenti’nin tarihi M.Ö. 7.yüzyıla kadar uzanmaktadır. Geniş bir yerleşim alanına sahip olan antik kentin etrafı surlarla çevriliyken, günümüzde ayakta kalan yapılarıyla; sarnıçlar, vaftiz mağarası, hamam, sütunlu cadde, tapınak, tiyatro, kilise, idari yapılar örnek bir Roma şehrini göstermektedir.
Syedra Antik Kenti
Laertes Antik Kenti
Alanya ilçesinin yaklaşık 25 kilometre kadar doğusundaki Torosların uzantısı olan Cebel-i Reis Dağı’nda yer alan Laertes Antik Kenti, bölgede gezilecek tarihi yerlerden biridir. Deniz seviyesinden 800 metre yüksekte olmasına rağmen limanı da bulunan Laertes, Dim Vadisi’nin girişindeki yamaçların eteğine inşa edilmiştir. M.Ö. 7.yüzyılda inşa edildiği düşünülen Laertes Antik Kenti’nde agroa, exedra, hamam. sarnıç, tiyatro, ev ve tapınaklar bulunmaktadır.
Laertes Antik Kenti
Pisarissos (Esen Tepe) Antik Kenti
Alanya ilçesinin kuzey batısındaki Hacılar Köyü ile Esen Tepe Köyü arasındaki bir tepe üzerinde bulunan Pisarissos Antik Kenti’ndeki kalıntılar, Helenistik Dönem ve Roma Dönemine aittir. Büyük blok taşlardan sur kalıntıları bulunan bölge, antik dönemde kullanılmış fakat günümüze kadar iyi korunarak ulaşmayı başaramamıştır. Kalıntılar arasında zeytin işlikleri, evler, agora ve mezar yapıları seçilmektedir.
Pisarissos (Esen Tepe) Antik Kenti
Colybrassus Antik Kenti
Ayasofya adıyla da anılan Colybrassus Antik Kenti, Alanya’nın 25 kilometre kadar kuzeyindeki Güzelbağ köyü yakınlarındadır. Harabe şekilde günümüze kadar ulaşan antik kentteki yapılar rahat bir şekilde seçilebilmektedir. Turizm konusunda pek yatırım yapılmayan bölge, tarihi eser hırsızlığı ve talan haberleriyle ulusal basında yer almıştır. Antik kentteki kartal motifi kırılıp, Medusa başı kaçırılmıştır.
Colybrassus Antik Kenti
Alanya Müzeleri
Alanya gezilecek yerler listesinde müzeler de yer almaktadır. Alanya Müzesi olarak da bilinen Alanya Arkeoloji Müzesi, ilçenin en önemli müzesi olarak gösterilmektedir. Bununla birlikte Alanya gezinizde mutlaka görmeniz gereken Alanya Kalesi içerisinde yer alan Kızıl Kule Etnografya Müzesi’ni de ziyaret edebilirsiniz. Türkiye’nin birçok şehrinde bulunan Atatürk Evi Müzesi’ni Alanya’da da ziyaret etmeniz mümkündür.
Kızıl Kule Etnografya Müzesi
Alanya Kalesi içerisindeki Kızıl Kule’nin giriş ve birinci katı, günümüzde Etnografya Müzesi olarak kullanılan küçük bir alandır. Tarihi yapıda zaman zaman resim sergisi ve klasik müzik konseri gibi kültür-sanat etkinlikleri gerçekleştirilmektedir. Alanya Kızılkule Etnografya Müzesi içerisinde yöreye özgü halı, kilim, mutfak gereçleri, silahlar, dokuma tezgahı ve çadır gibi etnografik eserler sergilenmektedir.
Kızıl Kule Etnografya Müzesi
Alanya Arkeoloji Müzesi
İlçede gezilecek müzelerden biri olan Alanya Arkeoloji Müzesi, 14 kapalı ve bir açık teşhir salonu olmak üzere toplamda 15 sergi alanına sahiptir. Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi‘nden getirilen Tunç Çağı, Urartu, Frig ve Lidya dönemlerine ait tarihi eserlerle birlikte 1967 yılında ziyarete açılmıştır. M.S. 2. yüzyıla ait olduğu düşünülen bronz döküm Herakles Heykeli, Alanya Arkeoloji Müzesi’nin en değerli eseri olarak gösterilmektedir. Müze içerisinde Arkaik, Klasik, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait eserlerin yanında Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinden kalan Türk-İslam eserleri de önemli materyallerdendir.
Alanya Arkeoloji Müzesi
Alanya Atatürk Evi ve Müzesi
Mustafa Kemal Atatürk’ün 18 Şubat 1935 tarihinde Alanya’ya yaptığı ziyaret sırasında kaldığı ev, günümüzde Atatürk Evi Müzesi olarak ziyaret edilmektedir. Geleneksel Alanya evlerinden olan üç katlı ahşap kagir konağın sahibi Tevfik Azakoğlu, evi Kültür Bakanlığı’na bağışlamıştır ve 1987 yılında müze haline getirilmiştir. Konağın giriş katında Atatürk’ün kişisel eşyaları, fotoğrafları, Atatürk’ün Alanyalılara gönderdiği telgraf ve diğer tarihi belgeler sergilenmektedir. Konağın üst katlarında ise yöreye özgü mobilyalar ve etnografik eşyalar bulunmaktadır.
Alanya Atatürk Evi Müzesi
Hüseyin Azakoğlu Kent Müzesi
Alanya’nın Şeker Mahallesi’nde bulunan ve sahipleri tarafından Alanya Belediyesi’ne verilen Azakoğlu Konağı, günümüzde Kent Müzesi ve Kent Belleği Merkezi olarak hizmet vermektedir. Geleneksel Alanya evinin başarılı örneklerinden olan konak, hem planlama hem de dekorasyon detaylarıyla dikkat çekmektedir.
Hüseyin Azakoğlu Kent Müzesi
Alanya Plajları
Yaklaşık 72 kilometrelik bir sahil uzunluğuna sahip olan Alanya, Antalya Plajları arasında bazı önemli noktalara sahiptir. Kleopatra Plajı, Alanya sahillerinin en gözde plajı olarak bilinmektedir. Bununla birlikte berrak suları ve mavi bayraklı temiz plajlarıyla öne çıkan Alanya’da büyük-küçük birçok plaj bulunmaktadır. Alanya’da denize girilebilecek yerler listemize alt kısımdan göz atabilirsiniz.
Kleopatra Plajı
Alanya Kalesi’nin batı tarafında yer alan Kleopatra Plajı, sadece Alanya’nın değil Antalya’nın da en gözde plajlarından biridir. Tarihi yarımadanın eteklerine dayanan plajda Mısır Kraliçesi Kleopatra ve Roma İmparatoru Antonius’un yüzdüğü rivayet edilmektedir. Plajın adı da buradan gelmektedir. Türkiye’nin çeşitli yerlerinde yine Kleopatra Plajı adıyla farklı plajlar bulunmaktadır. Bölgenin bir diğer ünlü plajı Damlataş Plajı’nın hemen yanından başlayan Kleopatra Plajı, yaklaşık 2 kilometrelik bir uzunluğa sahiptir. Halka açık olan plaja giriş ücreti alınmazken şezlong ve şemsiye için ücret ödemek gerekmektedir.
Kleopatra Plajı
Damlataş Plajı
Damlataş Mağarası’nın önünde, Alanya Kalesi’nin eteklerinde yer alan Damlataş Mağarası, Kleopatra Plajı’na bitişiktir. İnce ve temiz kumu ile büyüleyici bir güzelliğe sahip olan Damlataş Plajı’nın arkasında birçok otel bulunmaktadır. Geniş bir plaja sahip olan Damlataş, mavi bayraklıdır. Deniz gözlüğü ile denizin dibindeki balıkları ve doğal güzellikleri seyredebileceğiniz plaja ücretsiz bir şekilde girilebilmektedir. Plajdaki şezlong ve şemsiye ücretlidir.
Damlataş Plajı
Ulaş Plajı
Antalya-Alanya karayolunun 5. kilometresindeki küçük bir koyda yer alan Ulaş Plajı, Alanya’nın önemli plajlarından biridir. Bölgede balık lokantaları ve piknik yerleri de bulunmaktadır. Plaj kadar ünlü olan Ulaş Mesire Yeri, hem yerli hem de yabancı turistleri ağırlamaktadır. Kayalıkların üzerindeki alanlarda piknik yapabilir, lokantada yemek yiyebilir, oturma yerlerini kullanabilir veya balık tutabilirsiniz.
Ulaş Plajı
İncekum Plajı
Antalya-Alanya karayolunun 26. kilometresindeki Avsallar Beldesi’nde yer alan İncekum Plajı, deniz ve ormanın iç içe olduğu güzel bir bölgedir. Temiz ve sığ denizi, ince kumlu plajı ile Alanya’da denize girilecek yerler listesinde önemli bir yere sahip olan bölge, piknik yapmak için de tercih edilmektedir. Hem piknik yapıp hem de denize girebileceğiniz bir yer arıyorsanız, İncekum Plajı’nı tercih edebilirsiniz.
İncekum Plajı
Mahmutlar Plajı
Alanya’nın 20 kilometresinde doğusunda yer alan Mahmutlar Plajı, çoğunlukla kum ve yer yer taş bir plaja sahiptir. Alanya-Gazipaşa yolu üzerindeki Mahmutlar Plajı’nın olduğu yerden çok sık dolmuş geçmektedir. Ücretsiz olarak girilebilen plajın etrafında birçok büfe ve restorant bulunmaktadır. Toplam uzunluğu 10 kilometreyi bulan plajın arka tarafında yazlıklar ve yazlık siteler vardır.
Mahmutlar Plajı
Keykubat Plajı
Yarımadanın doğusunda yer alan Keykubat Plajı, belediye binasının önünden başlayarak 3 kilometre kadar devam etmektedir. Güller Pınarı ve Cumhuriyet semtlerinin sahil kısmında yer alan Keykubat Plajı’nın olduğu yerde geniş ve iyi düzenlenmiş park alanları bulunmaktadır. Mavi bayraklı plaja ücretsiz olarak giriş sağlanmaktadır. Bu bölge Alanya Doğu Plajı olarak da adlandırılmaktadır.
Keykubat Plajı
Portakal Plajı
Alanya’nın doğusundaki Portakal Plajı, 1 kilometre uzunluğundadır ve Oba Çayı ile Dim Çayı arasındadır. Kum taşlardan oluşan plajın arkasında muhteşem dağ manzaraları yer almaktadır. Ücretsiz olarak girilebilen plajın çevresinde kafe ve restoranlar da vardır. Portakal Plajı, su sporları için de tercih edilen bir bölgedir. Begonvil Plajı da Portakal Plajı ile yan yanadır.
Portakal Plajı
Alanya Doğal Güzellikleri
Tarihi yerleri ve plajlarıyla turistleri cezbeden Alanya, doğal güzellikler bakımından da gezilecek yerlere sahiptir. Akdeniz’in mavisinin ve yemyeşil doğasının buluştuğu yer olan Alanya’da Dim Mağarası ve Dim Çayı, doğal güzellikler kategorisinde öne çıkan noktalardır.
Dim Çayı
Alanya’nın öne çıkan doğal güzelliklerinden Dim Çayı, bölge halkının sıkça ziyaret ettiği yerlerdendir. Toroslardan doğarak 60 kilometrelik bir seyir izleyen Dim Çayı, Alanya turizminin de önemli duraklarından biridir. Çayın suyu, yaz-kış soğuk olmasıyla da ünlüdür. Bölgede çok sayıda lokanta ve çay bahçesi bulunmaktadır. Çay üzerine inşa edilen platformlar, güzel bir ortam sunmaktadır.
Çay üzerine kurulan Dim Barajı ve Baraj Gölü de ziyaret edilen yerlerdendir.
Dim Çayı
Sapadere Kanyonu
Alanya ilçe merkezine 45 kilometre uzaklıktaki Sapadere Kanyonu’na etkileyici ve doğal güzelliklerle dolu bir yolla ulaşılmaktadır. Özel turlar ve özel araçla ulaşılabilen bölge, Demirtaş Beldesi’ne 15 kilometre mesafededir. Kanyonda yer alan yürüyüş yolu, şelale ve doğal havuz ziyaretçiler tarafından büyük ilgi görmektedir. Bölgede otopark, yapay göletler, lokanta, piknik alanı ve hediyelik eşya satış yeri bulunmaktadır.
Sapadere Kanyonu
Alanya Mağaraları
Damlataş Mağarası ve Dim Mağarası başta olmak üzere Türkiye’deki mağara turizminin önemli yerlerine sahip olan Alanya gezilecek yerler listesinde büyük-küçük birçok mağara bulunmaktadır. Bu mağaraların bir kısmına sadece deniz yolu ile ulaşım sağlanabilmektedir. Alanya’da mutlaka yapmanız gereken aktivitelerden olan tekne turları, deniz yoluyla ulaşım sağlanabilen bu mağaralardan birçoğuna uğramaktadır.
Dim Mağarası
Türkiye’nin ziyarete açılan ikinci büyük mağarası olan Dim Mağarası, Alanya ilçe merkezine 11 kilometre uzaklıktaki Cebeli Reis Dağı’nın batı yamacında yer almaktadır. Deniz seviyesinden yaklaşık 230 metre yüksekte olan mağara içerisinde zengin sarkıt, dikit ve travertenlerden oluşumlar bulunmaktadır. 4 galeriden oluşan Dim Mağarası 360 metre uzunluğundadır ve genişliği 10-15 metre arasında değişmektedir. Mağaranın içerisinde küçük bir göl de bulunmaktadır.
Dim Mağarası
Damlataş Mağarası
Alanya Kalesi’nin batı kıyısında yer alan Damlataş Mağarası, 1948 yılında liman inşaatı için kullanılacak olan taş ocağı çalışmaları sırasında bulunmuştur. Sarkıtlarından damlamaya devam eden su nedeniyle Damlataş Mağarası adını alan bölge, büyüleyici güzelliğinin yanında astım hastalığına da iyi gelmektedir. Yaz-kış 22 santigrat derece olan mağara, Türkiye’nin turizme açılan ilk mağarası olma özelliğini taşımaktadır.
Damlataş Mağarası
Kadıini Mağarası
Alanya’nın Oba Beldesi’ndeki Kadınpınarı mevkiindeki Kadıini Mağarası, doğal güzellikleriyle olduğu kadar tarihi önemi ile de dikkat çekmektedir. Mağara içerisinde Üst Paleolitik ve Eski Tunç Çağı dönemine ait insan iskeletleri bulunmuştur. Geniş bir galeriden oluşan giriş salonuyla girilen mağara hakkında detaylı bilgi bulunmamaktadır. Kadıini Mağarası, içerisinde bulunan yüzlerce yıllık iskeletler ulusal basında yer bulmuştur. Bunun dışında henüz turizme kazandırılmış değildir.
Kadıini Mağarası
Fosforlu Mağara
Fosforlu renginden dolayı Fosforlu Mağara olarak adlandırılan bölge, Alanya tekne turlarının uğrak noktalarındandır. Karadan ulaşımı olmayan bölge, jeolojik değeri olan bir doğal güzelliktir. Mağaranın fosforlu yapısı, gündüz ışığında pek belli olmamakla birlikte gece vaktinde daha net belli olmaktadır.
Fosforlu Mağara
Korsanlar Mağarası
Kızlaryarığı olarak da bilinen Korsanlar Mağarası, eski zamanlarda korsanların ganimetlerini ve kaçırdıkları kızları sakladıkları yer olarak bilinmektedir. Bu nedenle Korsanlar veya Kızlaryarığı olarak adlandırılan mağaraya 78 metre yüksekliğe sahip bir girişten girilmektedir. Alanya tekne gezileri sırasında tekneler mağaranın içerisine girmektedir. Bir rivayete göre bu mağaranın Alanya Kalesi ile bağlantısı olduğu ve ganimetlerin bu yolla kaleye ulaştırıldığı söylenmektedir. Aradan geçen yüzlerce yıl boyunca geçidin kapandığına inanılmaktadır.
Korsanlar Mağarası
Aşıklar Mağarası
Alanya yarımadasının güneybatısındaki Aşıklar Mağarası, bir insanın girebileceği yüksekliğe sahiptir. Mağaranın derinliklerinden yarımadanın diğer tarafına geçmek mümkündür. Mağara girişi suyun yüzeyinde değil, 35 metre kadar üzerindedir.
Aşıklar Mağarası
The post Alanya Gezilecek Yerler appeared first on Tatil Ana.
via Tatil Ana
0 notes
Text
Hollanda'da Emir Sultan Camii'ne alçak saldırı
Hollanda’da Emir Sultan Camii’ne alçak saldırı
Eylemi üstlenen Rechts in Verzet, Diyanet Vakfına bağlı camiye astığı, “İslam durdurulmalı. Amsterdam’ın kuzeyinde Erdoğan’a bağlı mega diyanet camisi istemiyoruz.” ifadelerinin yer aldığı yazının fotoğrafı ile birlikte sosyal medyadan “kafa kesmek” yazısını paylaştı. Emir Sultan Camisi Başkanı Kamber Şener, yaptığı açıklamada, yapılan bu eylemle Müslümanların korkutulmaya çalışıldığını, eylemi…
View On WordPress
0 notes
Text
İran’ın Şiraz kenti dünyanın en büyüleyici camilerinden birine ev sahipliği yapıyor: Şah-e Çerağ Cami. Şah-e Çerağ, Farsçada “ışıkların şahı” anlamına gelmektedir. Bu isim aynı zamanda yapı içerisinde türbesinin de bulunduğu Emir Ahmet’e (Seyit Ahmet), Şii halk tarafından verilen bir isimdir.
Bu harika yapı Şiraz’a gidildiğinde, hatta Şiraz’ın yakınından dahi geçildiğinde görülmesi gereken yerlerin başında yer almaktadır. Sadece bu yapı için şehri ziyaret etseniz dahi pişman olmazsınız. Çünkü dünyada hiçbir yerde karşılaşamayacağız bir manzara sizi beklemekte. İsfahan’ın güzelliği için nisf-i cihan (cihanın yarısı) derler. Güzelliğin diğer yarısı da Şah-e Çerağ Cami olmalı diye düşünüyorum. Her santimetrekaresine işlenmiş sanatıyla Prag’daki Votiv Katedrali’yle beraber gönlümde ayrı bir yeri oldu.
8. İmam, İmam Rıza’nın kardeşleri olan Emir Ahmet ve Mir Muhammet’in mezarları yapı içerisindeki türbelerde bulunmakta. Emir Ahmet ve Mir Muhammet, kardeşleri İmam Rıza’nın yanına Horasan’a giderken, 835 yılında tam da türbenin bulunduğu yerde, Abbasi Halifesi Memun’un emriyle kurulan bir pusu sırasında öldürülmüştür.
Başlarda gayet mütevazı inşa edilen yapı, türbenin yakınına Moğol kökenli Şii İncu hanedanından sanatperver bir soylu olan Taş Hatun tarafından bir okul ve cami yaptırılınca daha da önem kazandı. İkonik cam küre ise yine Taş Hatun tarafından, “ışığın cami içinde binlerce kez dolaşmasını istediği” için hediye edilmiştir. Zamanla görkemli bir görünüme kavuşan cami, Şiilerin Şiraz’daki hac noktalarından biri haline geldi.
Bir diğer rivayete göre, Ayetullah Destgayb yolculuğu sırasında bir mezardan ışık yayıldığını görür ve ışığın kaynağını merak ederek ışığa doğru ilerler. Mezarı kazdırır ve zırh giymiş bir ceset keşfeder. Cesedin parmağındaki yüzükte “al-‘Izzatu-Lillāh Ahmad bin Mūsā (İzzetullah Ahmet bin Musa)” yazdığını görünce bu kişinin büyük din adamlarından biri olan Musa el-Kazım’ın oğlu olduğu anlaşılır. Işıklı mezarın üzerine de bu cami yapılır.
Caminin bulunduğu alana doğru ilerlerken, göze ilk çarpan şey doğal olarak minareler oluyor, ancak daha dev bir şamdan şeklinde tasarlanmış minarelerden çok farklı bir esere doğru yaklaştığınızı anlıyorsunuz. Özellikle geceleri çok uzaklardan bile görülebilen, deniz feneri misali geceyi ışıl ışıl aydınlatan minareler sizi kendine doğru çekiyor. Işığı takip edip camiye vardığımızda, önce büyük bir avlunun içerisindeki geniş bir havuzun yanından geçip, işlemeli ahşap sütunların yönlendirdiği gümüş bir kapıdan giriyorsunuz. Cami içerisinde kozmik çokgen, Davut kalkanı ve çoğu evrensel düzen, denge ve birlik (genel olarak vahdet-i vücut) düşüncesini yansıtan geometrik şekiller başta olmak üzere birçok Şii felsefeye ait sembol bulunmaktadır. Özellikle iç kubbede bulunanlardan “camın felsefesi” denilen ve Emir Ahmet’e dayandırılan bir düşünce ortaya çıkmıştır.
Bunların yanı sıra prizmatik öğelerin yan yana ve üst üste dizilerek oluşturdukları bezeme türü olan mukarnes bezemeye de sıkça mimari yapıya kaynaştırılarak yer verilmiştir. Her bir renkli cam bezemenin ve aynanın bir parmak boğumu kadar olduğu bu yapıya gönderilen bir ışık, size bir ışık şöleni olarak geri dönüyor. Yapının altın işlemeli pencereleri ise vitrayın İranî tarzı olan aynakârî sanatı kullanılmıştır. Tüm bu renk cümbüşü de göze doyumsuz bir zevk tattırıyor.
Cam mozaiklere ve aynalara eşlik eden yeşil ve beyaz mermerler de göz kamaştırıcı bir güzellik sunuyor. Parlak avizelere sahip caminin renkli camlarla kaplanmış duvarları ışığın geliş yönüne göre dans etmekte ve loş ortam içinde yoğunlaşan sarı ve yeşil ışıklar inanılmaz bir mistik atmosfer oluşturmaktadır.
Renkli cam mozaik ve aynalarla örülmüş duvarlar ışıltısıyla ziyaretçileri kendine çekiyor ve içlerinin huzur dolmasına sebep oluyor. Bu atmosferde her türlü duygunun karmaşasını yaşamanız içten bile değil. Bu yüzden mistisizmin etkisinde, ibadet ederken veya sadece bir yere bakarken ağlayan insanlarla karşılaşabilirsiniz. Cami içerisinde, türbenin bulunduğu kısımda duygular yoğunlaşır ve insanlar bu kısımdan ayrılırken sırtlarını türbeye dönmeden, geri geri yürüyerek ayrılmaktadır.
Şah-e Çerağ Cami, İran’ın en kutsal üçüncü mabedi olarak kabul edilmektedir ve Cuma günleri önemli bir kalabalığı kendine çekmektedir. İnsanların kutsal kabul ettiği cami duvarlarını yere düşen ekmek misali, öpüp alınlarını değdirdiğini görmek de alışılmadık bir durum değil. Özellikle türbenin bulunduğu taraftaki duvar öpülür, başa konur ve önünde kutsal kişinin ölümü anılarak ağlaşılır.
Caminin cam mozaik yapısı, gerek yenilemelerle gerekse eklemelerle günümüzde hala geliştirilmektedir. Kompleksin yapımı her ne kadar 14. yüzyıla dayansa da geliştirmeler 20. yüzyıla kadar uzamaktadır. Hatta depremler sebebiyle hasar gören eski kubbe ve kubbenin çinileri İsa Bahadarî tarafından baştan yapılmıştır. Işıklandırmalar ise çok eski değildir. Uzun zaman alan yapımı ve geliştirmeleri açısından da Votiv Katedrali’ne benzer.
Camide doğal olarak haremlik-selamlık uygulaması bulunduğundan, kadınlar ve erkekler ayrı kapılardan girmektedir. Ancak çoğu camide kadınlara ayrılan küçük alanların aksine, caminin tam olarak bir yarısı kadınların kullanımına tahsis edilmiştir. Ancak kadın ziyaretçilerin, bir turist gibi değil de “çador (çadur, çadar)” denilen siyah çarşaf giymeleri gerekmektedir. Eğer çarşafınızın yoksa görevlilerden çoğunluğu ayrı ayrı siyah ve beyaz olmak üzere renk renk çarşaflardan birini alabilir ve nasıl giyileceğini öğrenebilirsiniz. Hatta pembe kumaş üzerine çiçek desenli çarşaflara kadar birçok çador bulabilirsiniz. Umumi kıyafetleri giymek istemeyenler, kendi kıyafetini yanında getirmeli. Biraz rahatsızlık oluştursa da yapı içerisindeki kadın görevliler, ziyaretçi kadınları zaman zaman giyim konusunda uyarmaktadırlar.
Neredeyse tüm camilerde olduğu gibi tüm ziyaretçiler, içeriye girerken ayakkabılarını çıkarmak zorundadır. İçerde fotoğraf çekmek, flaşların mozaiklere ve çinilere zarar vermesi, ibadet edenlerin rahatsız olması sebepleriyle yasak olsa da avluda serbesttir. Fotoğraf makinesi ve kamera ile girmek yasak olsa da birçok kişi telefonla gizlice fotoğraf çekebilmekte ve bazen de görevliler telefonla çekilen fotoğraflara aldırış etmemektedir. Yine de riske girmemekte fayda var, çünkü içeride güvenliği sağlayan püsküllü devrim muhafızları bulunmakta. Püskülle dolaşmalarının sebebi, muhafızların bir kadına veya yabancıya dokunmaları yasak olduğundan bu püskülle hafifçe dokunarak uyarmalarındandır. Fotoğraf konusuna tekrar dönecek olursak, görevliler tarafından internete servis edilmiş birçok etkileyici fotoğraf bulmak zaten mümkün. Bizler de yer yer bu fotoğrafları kullandık. Kompleksin tüm bölümleri ücretsiz olup 24 saat açıktır. Ziyaretlerin Cuma günleri, aşure günü ve bayram günleri dışında yapılması daha rahat olmanızı sağlayacaktır. Ancak bu dini günlerde de İranlıların bayramlaşma ve dayanışma kültürlerini görmek açısından ilginç olabilir. Yine özellikle dini günlerde olmak üzere zaman zaman ziyaretçilere çeşitli ikramlar yapılıyor.
Türbe kesinlikle turistik bir alan değil, bir ibadethane. Ziyaretinizde bunu aklınızdan çıkarmamanız gerekiyor. İstanbul’daki Sultan Ahmet veya Ayasofya’daki gibi rahat tavırlar sergilenmesini pek hoş karşılamıyorlar. Yabancı olduğunuzu anlayarak, yanınıza gelen görevli erkek veya kadın son derece sıcakkanlı bir tavırla size rehberlik yapabilir. Hatta bazı görevliler İran Türkü çıkabilir: “Haray! Haray! men Türk’em!” Normalde azınlıkların bu tarz milliyetçi sloganlar atması yasak olsa da coşkuya kapılan arkadaşlarımız, sizlere çok sıcak davranıp, çok ilgi gösterebiliyor. Hatta meşhur birkaç Türkçe şarkı söylemek isteyebiliyor. Gerçekten de başka bir ülkede, sizden birini görmek çok hoş bir atmosfer yaratıyor ve sizi duygulandırabiliyor. Avluda bulunan turizm bürosundan herhangi bir konuda yardım isteyebilir, size camiyi ilginç bilgiler eşliğinde gezdirecek rehberlik hizmetini ücretsiz alabilirsiniz. Rehberler genelde stajyer olduğu için çok ilgili davranıyorlar. Üstelik rehberlerin işaret ettiği bazı noktaların fotoğrafını çekmek serbest. Genel kuralların biraz dışına çıktığımız anlar olsa da bu durumu anlayışla karşılamaları bir kez daha İran’a karşı ön yargıları bir kenara bırakmamız gerektiğini düşündürdü.
Çoğu dinde çoğu hac merkezinin sadece o dine mensup kişilere açık olmasından dolayı, oradaki görevliler bazı ziyaretçilere “Müslüman mısınız?” diye sorabilir. Ancak bunu hoş karşılamak ve fazla garipsememek gerekiyor. Eğer böyle bir uygulama ile karşılaşırsanız -Müslüman değilseniz bile- kısa bir “evet” yeterli olacaktır. Yine de bu uygulamaya çok nadir rastlanılır. Biraz da oradaki görevlinin tutuculuğuna göre şekillenen bir kural gibi görünüyor. Çünkü birçok yabancı burayı ziyaret etmiş. Namaz kılan kişilerin önünde disk şeklinde bir taş veya taş parçaları görürseniz bu kişilerin önünden geçerek gezmenizde bir mahsur bulunmamakta. Çünkü bu taşlar Kerbela ve Necef’ten geldiği için taşın arkasında kalan dünyayı yok sayarak kişiyi direk Kâbe’ye bağladığına inanılıyor.
Cami içerisinde kamyonetler sizi şaşırtabilir, ancak caminin halıları sürekli değiştirildiğinden bu kamyonet oldukça sık görülmektedir.
İmkanınız varsa; camiyi öğleden önce, güneş batmaya yakın ve gece ayrı ayrı ziyaret edin. Her birinde farklı bir atmosferle karşılaşacaksınız. Cami ve çevresinde yöreyi temsil eden birçok hediyelik eşya, baharat, kıyafet vb. İran’a özgü birçok şey bulunabilir. Camiye, Vekil Pazarı’nın içerisinden tabelaları takip ederek ulaşabilirsiniz.
Dünyanın En Görkemli Camisi: Şah-e Çerağ Cami İran’ın Şiraz kenti dünyanın en büyüleyici camilerinden birine ev sahipliği yapıyor: Şah-e Çerağ Cami. Şah-e Çerağ, Farsçada “ışıkların şahı” anlamına gelmektedir.
0 notes
Text
Hollanda’da camiye kafası kesik insan maketi asıldı
Hollanda’da camiye kafası kesik insan maketi asıldı
İslam ve Türk düşmanlığının her geçen gün arttığı Hollanda’da cami girişine kafası kesilmiş bir insan maketi bırakıldı.
Portakalların aşırı sağcı grubu Rechts in Verzet, Amsterdam’da Emir Sultan Camisi’ne saldırdı. İslamofobik ve ırkçı ifadeleri içeren yazıların asıldığı camiye, kafası kesilmiş bir insan maketi bırakıldı.
“ERDOĞAN’A BAĞLI CAMİ İSTEMİYORUZ”
Eylemi üstlenen Rechts in…
View On WordPress
0 notes
Photo
Hollanda’da saldırıya uğrayan camiye dayanışma ziyareti Müslümanları ve Yahudileri bir araya getiren Salaam Shalom Vakfınca düzenlenen ziyarette, farklı dinlerin mensupları ve vakıf yöneticileri…
0 notes