#Ekosistem Bozulması
Explore tagged Tumblr posts
Text
Su Kirliliğinin Ekosistem Üzerindeki Etkileri
Su kirliliği, çevre kirliliği arasında çok önemli bir yer tutar. Su, yaşamın temelidir ve dünya üzerinde %70’i kaplar. Ama su kaynaklarımız kirleniyor ve bu, ekosistemleri tehlike altına sokuyor. Çok dikkat çekici bir bilgi var: Dünya’da suyun %97,5’i tuzlu. Tatlı suyun sadece %2,5’i var ve bu da sadece %1’i içilebilir. Bu yüzden, suyun korunması çok önemli. Kirlilik, endüstriyel atıklar, tarım…
0 notes
Text
50 YILA KALMADAN BAŞIMIZA GELECEKLER;
KÜRESEL ISINMA, ÇÖLLEŞME, KURAKLIK,
İÇİLEBİLİR SU KITLIĞI…
Küresel ısınma, dünya genelindeki iklim değişikliklerinin en önemli ve endişe verici sonuçlarından biridir.
Son yıllarda, insan faaliyetlerinin neden olduğu sera gazı emisyonları atmosferde birikmekte ve dünyanın ısınmasına yol açmaktadır. Bu fenomen, iklim sistemimizde önemli değişikliklere neden olmakta ve birçok ekolojik, sosyal ve ekonomik sorunları beraberinde getirmektedir. Bu yazımda, küresel ısınmanın nedensel faktörlerini, etkilerini ve alınabilecek önlemleri detaylarıyla ele alacağız.
Küresel Isınma Nedir?
Küresel ısınma, atmosferdeki sera gazlarının birikimi sonucu dünya yüzeyindeki ortalama sıcaklıkların artması olarak tanımlanabilir.
Bu artışın temel nedeni ise insan faaliyetlerinin sonucunda ortaya çıkan sera gazı emisyonlarıdır. Fosil yakıtların kullanımı, sanayi üretimi, ormansızlaşma ve tarım faaliyetleri gibi faktörler, atmosfere sera gazları salınımını artırmaktadır.
Küresel Isınmanın Nedenleri
Fosil Yakıt Tüketimi ve Sera Gazı Emisyonları
Küresel ısınmanın temel nedenlerinden biri, fosil yakıtların (kömür, petrol, doğalgaz) yaygın kullanımıdır. Endüstriyel süreçler, enerji üretimi, ulaşım ve tarım gibi sektörlerdeki faaliyetler, büyük miktarda sera gazı emisyonuna neden olmaktadır. Özellikle karbondioksit (CO2), metan (CH4) ve azot oksitleri (NOx) atmosfere salınarak sera etkisini artırmaktadır. Bu gazlar, güneşten gelen ısıyı atmosferde hapseder ve dünya yüzeyinin ısınmasına yol açar.
Orman Tahribatı ve Karbon Döngüsü
Ormanlar, karbon döngüsünün önemli bir parçasıdır ve atmosferdeki CO2 seviyelerini düzenleyen doğal bir süreç olan fotosentez yoluyla karbondioksiti emerler. Ancak, ormanların tahrip edilmesi ve yok edilmesiyle, bu karbon döngüsü etkilenir ve atmosferdeki CO2 seviyeleri artar. Ağaç kesimi, ormansızlaşma ve tarım alanlarının genişlemesi, küresel ısınmanın hızını artıran etkenler arasında yer almaktadır.
Endüstriyel Süreçler ve İklim Değişikliği
Sanayileşme ve endüstriyel faaliyetler, küresel ısınmayı hızlandıran bir diğer faktördür. Fabrika emisyonları, kimyasal atıklar, sera gazı salınımı ve enerji yoğun üretim süreçleri, iklim değişikliği üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Özellikle büyük şehirlerdeki hava kirliliği ve sanayi bölgelerindeki emisyonlar, iklim sistemine zarar veren etkileriyle bilinir.
Küresel Isınmanın Etkileri ve Sonuçları
Küresel ısınma, dünyamızı etkileyen birçok olumsuz sonuçla birlikte gelir. İşte küresel ısınmanın başlıca sonuçları:
Hava Durumu Değişiklikleri: Küresel ısınma, iklim sisteminde önemli değişikliklere neden olur. Sıcaklık artışı, daha sıcak yaz ayları, daha uzun ve daha sıcak dönemlerin yaşanması anlamına gelir. Aynı zamanda, daha sık ve şiddetli hava olayları, özellikle fırtınalar, kasırgalar ve seller gibi doğal afetler meydana gelme olasılığını artırır.
Deniz Seviyesi Yükselmesi: Küresel ısınma, buzulların erimesine ve deniz seviyelerinin yükselmesine yol açar. Bu durum, kıyı bölgelerindeki yerleşim alanlarını ve ekosistemleri tehdit eder. Deniz seviyesindeki yükselme, tuzlu suyun tatlı su kaynaklarına sızmasına ve içme suyu kaynaklarının tuzlanmasına da neden olabilir.
Ekosistem Bozulması: Sıcaklık artışı, bitki ve hayvan türlerinin dağılımını etkiler. Bazı türler, iklim değişikliğine uyum sağlamak için yeni bölgelere göç ederken, diğerleri yaşam alanlarını kaybedebilir. Bu durum biyolojik çeşitlilik kaybına ve ekosistemlerin dengesinin bozulmasına yol açar. Ayrıca, mercan resiflerinin beyazlatılması gibi olaylar da küresel ısınmanın etkileri arasındadır.
Tarımsal Verimde Azalma: Yüksek sıcaklıklar ve değişen yağış desenleri, tarımsal üretim üzerinde olumsuz etkileri olan faktörlerdir. Kuraklık, su kaynaklarının azalması, tarımsal hastalıkların yayılması gibi etkiler, tarım üretimini olumsuz yönde etkileyebilir. Bu durum, gıda güvenliği konusunda ciddi tehditler oluşturabilir.
Su Kaynaklarının Azalması: Küresel ısınma, su döngüsünü etkiler ve su kaynaklarının azalmasına yol açar. Sıcaklıktaki artış, su buharının daha fazla buharlaşmasına ve yağışların azalmasına neden olabilir. Kuraklık, su kaynaklarının azalması ve içme suyu temininde sorunlar yaşanması gibi sonuçlarla karşılaşılabilir.
Sağlık Sorunları: Yüksek sıcaklıklar ve değişen iklim koşulları, insan sağlığını da olumsuz etkiler. Artan sıcaklık, sıcak çarpmaların riskini artırır. Ayrıca, artan hava kirliliği, solunum yolu hastalıklarının ve alerjik reaksiyonların yayılmasına neden olabilir.
Küresel ısınmanın sonuçları, tüm dünya için önemli bir tehdit oluşturur. Bu nedenle, sera gazı emisyonlarının azaltılması ve sürdürülebilir çözümlerin benimsenmesi önemlidir. İnsanların, hükümetlerin ve uluslararası toplumun bu soruna karşı ortak hareket etmesi gerekmektedir.
Küresel Isınmayla Mücadele ve Önlemler
1. Yenilenebilir Enerji ve Enerji Verimliliği
Küresel ısınmanın azaltılması için en önemli adımlardan biri, fosil yakıtlardan kaynaklanan sera gazı emisyonlarını azaltmaktır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının (güneş enerjisi, rüzgar enerjisi, hidroelektrik enerji) kullanımı teşvik edilmeli ve enerji verimliliği ön planda tutulmalıdır. Bu sayede, temiz enerji üretimi ve tüketimi artırılarak sera gazı salınımı azaltılabilir.
2. Ormancılık ve Ağaçlandırma Projeleri
Orman tahribatının önlenmesi ve ağaçlandırma projelerinin desteklenmesi, küresel ısınmanın etkileriyle mücadelede önemli bir rol oynamaktadır. Ormanların korunması, karbon döngüsünün devamını sağlar ve CO2 emilimini artırır. Ayrıca, ormancılık projeleri, ekosistemlerin ve biyolojik çeşitliliğin korunmasına da katkı sağlar.
3. Uluslararası İşbirliği ve Politikalar
Küresel ısınmanın etkileriyle mücadele etmek için uluslararası işbirliği ve etkili politikalar önemlidir. Uluslararası anlaşmalar, sera gazı emisyonlarının azaltılması ve iklim değişikliğiyle mücadele için stratejilerin belirlenmesinde rol oynar. Ülkeler arasındaki ortak çabalar, küresel ölçekte olumlu sonuçlar doğurabilir ve iklim değişikliği krizini yönetmede etkili olabilir.
Küresel ısınma, dünya genelindeki iklim değişikliklerinin en büyük tehditlerinden biridir. Fosil yakıtların kullanımı, endüstriyel faaliyetler ve ormansızlaşma gibi insan kaynaklı etkenler, küresel ısınmayı hızlandırmaktadır. Bu durum atmosferde ve ekosistemlerde önemli değişikliklere yol açmakta ve birçok olumsuz etkiyi beraberinde getirmektedir. Ancak, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, ormanların korunması ve uluslararası işbirliği gibi önlemlerle küresel ısınmanın etkileriyle mücadele edilebilir. Toplumların ve hükümetlerin bu konuda bilinçlenmesi ve harekete geçmesi, gelecek nesillerin yaşayabileceği sağlıklı ve sürdürülebilir bir dünya için elzemdir.
0 notes
Text
ÇEVRE ve EKOLOJİ
Çevre ve ekoloji kavramları ortak konularla bağlantılı görünse de, bu iki kavram arasında belirli bir fark olduğunu vurgulamak gerekir.
Ekoloji ve çevre kavramları, bazen birbirlerine karışsalar bile, aslında hem tanımlama açısından hem de yorumlama açısından bambaşka kavramlardır.
Ancak ikisi de eşit derecede önemlidir. Hangi kavramın altında hangi konuların yattığını belirlemek için anlama odaklanmak önemlidir.
Ekoloji ve çevre arasındaki fark nedir?
Ekoloji ve çevre kavramları aynı temaya bağlı olsa da, ikisi de çok farklı öğeleri tanımlar. İşte bu kavramların farklılığı:
Ekolojinin tanımı
Öncelikle, ekolojinin canlılar ve ekosistemler arasındaki etki ve etkileşimi inceleyen bir bilim dalı olduğunu bilmek gerekir. Ekosistem denilince, doğal habitatın ve orada yaşayan organizmaların oluşturduğu küme anlaşılmalıdır.
Ekolojinin amacı, iklim değişikliği tehdidi ve iklimin karşı karşıya kaldığı değişimler karşısında bu ekosistemleri, biyolojik çeşitliliğini ve çevreyi korumaktır.
Özetle, ekoloji bir bilim dalıdır ancak politik bir boyutu da vardır. Aynı zamanda da bir tür politik ideolojiyi çağrıştırmaktadır.
Çevrenin tanımı
Çevre, bir bakıma, ekolojinin üzerine çalıştığı nesnelerinin bir kısmını tanımlar. Fakat “çevre” kavramı, doğal ortam (biyotop) ile içerisinde barındırdığı organizmaların (biyosenoz) etkileşimini tanımlar. Ayrıca insan faaliyetlerinin de çevre üzerinde etkili olduğunu söylemek mümkündür.
Bu nedenle çevrenin korunması, ekosistemlerin korunması için önemli bir konudur. Sera gazı emisyonu, kirlilik (hava kalitesinin bozulması) ve hatta doğal ortamlarda insan faaliyetlerinin neden olduğu çevresel değişimler nedeniyle ekosistemler zarar görür (ormanların tahrip edilmesi, kirletici gazların emisyonu gibi).
Çevre ve ekoloji: Paradigmaları ortadan kaldırmak
Az önce de gördüğünüz gibi, bu iki kavram birbirinden oldukça farklı olsa da, hala bir karmaşıklık söz konusu. Bu karmaşıklık özellikle siyasi çerçevede ekoloji teriminin kullanılmasıyla ortaya çıkıyor. “Ekoloji” kavramının alelade kullanılır olması, bu terimi normalde kullanılması gerekilen “ekolojizm”den bile daha popüler hale getirdi.
Öte yandan, belirsizlik süregelse de, çevrenin ve ekolojinin aynı şeyi tanımlamadığı açıktır. Ekoloji, canlı bir organizma ile doğal çevresi arasındaki etkileşimleri inceleyen bilim dalının adıyken; çevre, insanın etkileşime girdiği ve faaliyetlerinin gerçek bir etkiye sahip olduğu doğal ortamı ifade eder.
Sürdürülebilir kalkınmaya odaklanmak
Doğal kaynakların tükenmesi ve doğal alanların bozulması ile karşı karşıya kalındığından ekolojik geçişe yönelmek zorunlu hale gelmiştir ancak çevre sorunları ekonomik sorunların önüne geçmiştir.
Bu aşamada somut ve hızlı çözümler üretmek gereklidir. Yeşil büyümeyi amaçlayan döngüsel ekonomi kurmak bu yönde atılabilecek bir adımdır.
Bu nedenle, sürdürülebilir kalkınmanın yeni bir örgütsel model olarak yaygınlaştırılması, yürütülecek çalışmaların en önemli parçalarından biridir.
Sürdürülebilir kalkınmanın tanımı
BM Çevre Programı, sürdürülebilir kalkınmayı "gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılama kapasitesinden ödün vermeden şimdiki nesillerin ihtiyaçlarını karşılayan bir kalkınma şekli" olarak tanımlamaktadır. Ayrıca, sürdürülebilir kalkınma, toplumun direkleri olan sosyal konuları, ekonomiyi ve çevreyi temel alan bir örgütlenme modelini ifade eder. Bu alanlar, birbirlerinden farklı olsa da toplumu bir bütün olarak daha sürdürülebilir hale getirecek faaliyetlerin geliştirilmesini teşvik etmelidir.
Sürdürülebilir kalkınma neden gerekli?
1800 yılında dünyada 900 milyon insan yaşarken, bugün 7,8 milyar insan yaşıyor. Kaynaklarımız sınırlı olduğundan, yaşama biçimimizi, içinde yaşadığımız ekosistemi tehlikeye atmadan herkesin ihtiyaçlarını karşılayacak hale getirmemiz önemlidir.
Biyoçeşitliliği tehdit etmeden ve iklim değişikliğiyle mücadele ederek herkesin kaynaklara erişimini kolaylaştırmak için faaliyetlerimizi yeniden gözden geçirmeliyiz.
Bunun yolu sürdürülebilir kalkınmadan geçiyor. Atık yönetimi, doğanın korunması, enerji tüketimi, küresel ısınma, yenilenebilir enerjilerin kullanımı gibi konular, çevrenin korunması ve insanın gelişimi için gerekli olan konular.
Çevreyi korumak için ekoloji: yaklaşımın değiştirilmesi
İnsan faaliyetlerinin çevresel etkilerine bakıldığında, artık çevre için harekete geçilmelidir. 19. ve 20. yüzyıllarda sanayi devrimi ve tüketim toplumunun ortaya çıkmasıyla, şu an yaklaşımımızı değiştirmenin tam sırası.
Çevresel bozulma, kâr arayışı uğruna göz ardı edilmemelidir. Çevre sorunlarına karşı daha duyarlı bir toplum inşa etmek ve kaynakların (içme suyu yönetimi, ürün yaşam döngüsü, atık arıtma ve geri dönüşüm vb.) daha iyi yönetimine teşvik etmek esastır.
Tehdit unsurları neler?
Tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmek için neyin işe yaramadığını ve neyin çevremiz için tehdit oluşturduğunu anlamak önemlidir. Bu üç mesele çevremiz için tehdit oluşturur:
Kirlilik,
Sağlıksız ortam koşulları,
İklim değişikliği.
Bu tehditler, doğal ortamımızda baskın olan insan faaliyetlerinin sonucudur.
Kirlilik, sağlıksız ortam koşulları veya iklim değişikliği ile ilgili olsun ya da olmasın, işleyişimizin temelindeki sorunları belirlemek; somut, etkili, ancak her şeyden önce sürdürülebilir çözümler üretmeyi mümkün kılmalıdır.
Yaşam tarzımızı ve tüketim alışkanlıklarımızı nasıl değiştirmeliyiz?
İnsan faaliyetinin çevre üzerindeki etkisini (hava kirliliği, su kalitesinin bozulması vb.) sınırlamak için bazı çözümler var. Bu nedenle, iklim değişikliğine karşı mücadele ederken çevresel zorluklara da maruz kalacağız. (?) Çevremizin korunması her şeyden önce genel bilinçten geçer.
Bu farkındalık eğitim yoluyla da desteklenmelidir. Yemek atıklarını azaltmak, kullanılmayan ürünleri geri dönüştürmek, atıkları ayırmak ve azaltmak, çevremizin korunmasını destekleyen eylemlerdir.
Ancak bu ortak farkındalık sadece bireysel ölçekte gerçekleşmemelidir. Dünyadaki tüm ekonomik aktörlerin hem ekonomik büyümeye, hem de öncelikle çevreye çok daha duyarlı süreçler seferberliğine yönelik çözümler geliştirmesi ve bunlara yatırım yapması önemlidir. Bu, acil ve makul bir çevre politikası yoluyla ekolojik sorunlara somut bir çözüm sağlamak için acil olmasa bile ele alınması gereken bir durumdur.
0 notes
Text
Ekosistem dengesinin bozulması ne tür sorunlara yol açabilir? Araştıralım.
Ekosistemiçindebulunduğumuzbalansdurumu anlamına gelmektedir. Bubalansdurumu genel itibari ile birbiri ile ilişkilihaldebir düzenle devam etmektedir. Bitkiler, hayvanlar ve bununharicindemantarlarıniçindebulunmuş olduğubu düzende, insanların dagörevifazlacabüyüktür. Ekosistem bir piramitbenzer biçimded&.. Devamı için tıkla : https://bit.ly/2MFViWV
0 notes
Text
Probiyotik Nedir ?
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/11db86a493c5a2c668e59675fe699b58/tumblr_inline_pbinr9xuqO1w08r7x_540.jpg)
Probiyotik Nedir ? Bağırsaklarda bulunan faydalı bakterilerin düzenli yaşamasını sağlayan, çözünemeyen liflerden oluşan besin maddeleridir.
Probiyotikler
Ekosistemde çok sayıda ve çok çeşitte mikro organizmalar probiyotiklerin oluşturduğu ortamlarda yaşıyorlar ve bunlar birbirleriyle konuşarak, etkileşerek bağışıklık sistemi dahil tüm canlılık faaliyetlerini yönetiyorlar. Bu böyle bir sistem olarak devam ediyor ve sağlığımızda her şey yolunda gidiyor. Ancak biz bu arkadaşları beslenme şeklimiz , ilaçlar, stres ve yaşam tarzı ile üzebiliyoruz.
Probiyotikler Nasıl Zarar Görürler?
1. Antibiyotik kullanımı 2. Fazla ağrı kesici kullanım 3. Protein pompası inhibitörü (mide asidini önleyici) ilaçların kullanımı 4. Hazır gıdalar, işlenmiş gıdalar ve bunlara katılan katki maddeleri 5. Fazla karbonhidrat tüketimi 6. GDO lu gıdalar 7. Aşırı stres Bütün bunlar ekosistemi çeşitli oranlarda olumsuz yönde etkiliyor. Bazen bu olumsuz etkiler (antibiyotik kullanım) ömür boyu düzelmeyebiliyor. Ekosistem bakterilerinin ağırlık olarak 5 kg olduğu söyleniyor, iki yıl önce 2,5 kg olarak konuşmaya başlamaştık. Bu konuda çalışmalar arttıkça bilgilerde de değişiklikler olmaya başladı. Antibiyotik kullanımının Probiyotiklere Zararları Bu kadar yogun bakteri özellikle bağırsaklara yerleşir de boş durur mu? Birbirleriyle hem konuşuyorlar hem de vücuda faydalı çeşitli metabolikler yapıyorlar. Yani biz özellikle antibiyotiklerle bunlara da zarar verdiğimizde hem faydalı olanlar oluyor hem de onun yaptığı ürünleri kaybediyoruz. Bazen bu bakteri çeşitliliğinin tekrar eskisi (antibiyotik kullanmadan önceki) gibi yapmak imkansız olabiliyor. Sağlıklı insanın gastrointesinal (mide-bağırsak) sistemin lümeninde (bağırsağın iç yüzeyinde) bulunan mikroorganizmalar, besinler ve mukoza arasındaki etkileşim immünite (bağışıklık) ve gastrointestinal sistemin gelişimini destekler. Sistemin bozulması kronik enflamasyon (uzun süreli düşük doz iltihaplanma ki zamanla birçok hastalığa neden olmaya başlar), otoimmun hastalıklar Ochron, ülseratif kolit, sedef, romatoit artrit vb.) ve alerjik reaksiyonlara neden olur. Probiyotiklerin Faydaları; 1. Bağırsak iç yüzeyini kaplayan mukoza, probiyotiklerin salgıladığı mukus sayesinde bariyeri güçlenir böylece zararlı mikro organizmaların içeriye girmesine engel oluştururlar. 2. Probiyotikler bağırsak duvarına iyice tutunarak patojenlerin (hastalık yapanların) yerleşmesini ve çoğalmasını engellerler. 3. Probiyotikler salgıları ile bağırsak PH'sini etkileyerek patojenlerin yasamasını engellerler. 4. Karında şişlik ve Kabızlık gibi bir çok rahatsızlık probiyotik eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Doğal yollardan çözülemez gerekli görülürse Probiyotik kapsül veya Probiyotik yoğurt takviyesi ile tedavi edilebilir. 5. Probiyotiklerin aynı zamanda sindirimi düzenlemek, kolon kanseri riskini ve kolesterolü azaltmak, bağışıklık sistemini güçlendirmek gibi bir çok faydalı etkileride vardır.
![Tumblr media](https://64.media.tumblr.com/1992ad2eebede13c9b2f6d6d908833bc/tumblr_inline_pbinraiNY41w08r7x_540.jpg)
Probiyotik Olarak Sayacağımız Yiyecekler ; Yoğurt; Ama katki maddeleri konmamış yoğurtlar. Evde yapılan veya organik yoğurtlar. Sevgili hanımlar mutlaka kendi yoğurdunuzu evde yapma çalışın bir çok bağırsak sorunlarından kurtulacak çocuklarınız ve kendiniz için büyük bir iyilik yapmış olacaksınız. Boza; eski tip bozalar yani ekşimsi olanlar. Oysa yeni boza galiba başka yöntemle yapılıyor, çok tatlılar fakat lezzet ve faydaları yok. Ev yapımı sirkeler, Ev yapımı turşular. Neden ev yapımı? Çünkü koruyucular, renklendiriciler ve tatlandırıcılar yok, bekleterek fermente olmuşlar. lsıtılarak yapılan turşular probiyotik değildir. Şalgam suyu da fermente bir içecektir. Ancak cam şişede olmalıdır. Bitter Çikolata, Bezelye, Kefir, Peyniride probiyotik olarak zengin besinler arasında sayabiliriz. Read the full article
#antibiyotik#Probiyotikkapsül#probiyotiknedir#Probiyotikyoğurt#Probiyotikler#ProbiyotiklerinFaydaları
0 notes
Text
Denizlerde asitlenme canlılığı tehdit ediyor
Almanya öncülüğünde yürütülen BIOACID projesi, modern yaşamın bir sonucu olarak okyanusların git gide daha asidik olmasının canlılar üzerindeki etkisine odaklanıyor. 250 araştırmacı tarafından 8 senedir yürütülen çalışmada en çok küçük deniz canlılarının etkilendiği, bazı canlıların bu kimyasal değişimden faydalansa da besin ağının bütünündeki değişimden dolayı canlılığın olumsuz etkilendiği ifade ediliyor.
Fosil yakıtların oluşturduğu karbondioksit, deniz suyunda çözünerek karbonik asit oluşturuyor, bu da suyun pH değerinin düşmesine neden oluyor, böylece denizler daha asidik hale geliyor. Okyanuslardaki asitleşmenin etkileri iklim değişikliği, kirlilik, aşırı avlanma ve tarımsal gübrelerle daha da derinleşiyor. Sanayi devriminin başlangıcından itibaren okyanus yüzey sularının ortalama pH’ı 8.2’den 8.1’e düştü, bu %26’lık bir asit oranı artışına karşılık geliyor. Suyun pH’ındaki 0.1’lik bir azalma birçok deniz canlısının hayatını tehdit edecek bir etkiye sahip. Canlıların çevresel değişime karşı hassasiyeti farklılık göstermekle birlikte, değişimden dolaylı da olsa etkilenmeleri, sistemin bütününde geri döndürülemeyen hasara yol açabiliyor.
8 yıldır devam eden çalışma sonucunda elde edilen önemli bulgular şu şekilde;
· Sıcak su mercanları soğuk su mercanlarına kıyasla, istiridye ve deniz salyangozları ise kabuklu deniz canlılarına kıyasla sudaki değişimlerden daha çok etkilenen daha hassas canlılar.
· Deniz canlıları erken yaşam evrelerinde, yetişkinlik evresine kıyasla değişikliklerden daha çok etkileniyorlar.
· Bazı canlılar okyanuslardaki asitleşmeden doğrudan etkilenmese dahi, asitleşmenin canlıların yaşam alanında veya besin ağında meydana getirdiği değişiklikler canlıları dolaylı olarak etkiliyor.
· Tüm bu değişiklikler, okyanusların bizlere sunduğu ekosistem hizmetlerini gelecekte kötü bir şekilde etkileyecek.
Bir diğer araştırmada ise, deniz biyologları, sudaki sıcaklığın, tuzluluk ve asit oranlarının artmasının istiridye fizyolojisini nasıl etkilediğini anlamak istiyor. Uluslararası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) en karamsar tahminlerine göre, yüzyılın sonlarına doğru deniz suyu sıcaklığı 2 ile 4 derece arasında artabilir. Peki bu değişimin yüksek ticari değere sahip balık ve kabuklu deniz ürünleri üzerindeki sonucu ne olabilir? Deniz biyoloğu Domitilia Matias’a göre haberler istiridye çiftçileri için o kadar iyi değil: “Daha sıcak sulardaki istiridyeler filtreleme faaliyetlerini önemli ölçüde arttırıyor. Suyu serin tutmak için sürekli filtreleme yapıyorlar, böylelikle metabolizmaları hızlanıyor. Deniz suyu sıcaklığının artması ise ortama uyum sağlama çabaları sonucu kabuklarının küçülmesine neden olarak büyümelerini etkileyebilir.”
Deniz ekosisteminin insanın iyi halinin devamlılığında oldukça büyük payı bulunuyor. Denizlerdeki kaynaklar dünya nüfusunun çoğunluğu için besin kaynağı olmakla birlikte balıkçılığa dayalı geçinen nüfusun geçim kaynağını oluşturuyor. Geçim kaynaklarını kaybeden insanların göç etmek durumunda kalması ise sosyal problemleri beraberinde getiriyor.
Tüm bunların ötesinde, denizlerdeki dengenin bozulması, yeryüzündeki en büyük ve en zengin yaşam alanı olan okyanusların geleceğini ve insanın yeryüzündeki iyi halinin sürekliliğini tehdit ediyor. Denizlerin sürdürülebilir olmasıysa öncelikle doğru politikalarla aşırı avlanmanın önüne geçilmesi, yine iklim değişikliği politikalarıyla sera gazı emisyonlarının kontrol altında tutulması, insanlardaki bilincin artarak kirliliğin önüne geçilmesi ve bilinçli tarım uygulamalarına geçilerek tarımsal zararlı atıkların önemli ölçüde azaltılması gibi çok ciddi öneme sahip bir dizi uygulamadan geçiyor.
0 notes