#Doğan Kaymaklı
Explore tagged Tumblr posts
proofhead · 8 months ago
Text
Bayramda Adana & Mersin Lezzet Turu
Tumblr media
View On WordPress
1 note · View note
ramazanserdar · 2 years ago
Text
Tumblr media
SUSURLUK BİR KİTAP OLSAYDI…
Mahir Ünsal Eriş, “Olduğu Kadar Güzeldik” isimli kitabında “Erdek bir kitap olsaydı bu çay bahçeleri ilk cümlesi olurdu onun” diye yazar. Ben de bu cümleyi ödünç alarak “Susurluk bir kitap olsaydı ‘ayran ve tost’ ilk cümlesi olurdu onun” diyorum.
Ayran-tost eşliğinde dinlenme tesislerinde yoldan geçen arabaları izlerken, Yalı Gazozunun, Dereköy Maden Suyunun hikayesini öğrenirdik.
Susurluk Postası, Susurluk’ta Halkın Sesi, Susurluk, Olay, Güneş, 24 Haziran, Doğan Gün, 5 Eylül, Kardeş; H.Şadi Kural’dan, Ahmet Kınay’a, Ahmet Parlakoğu’ndan Tahsin Ayyıldız’a günümüze kadar gelen tüm yerel gazetelerimiz haberleriyle, yazarlarıyla, kurucularıyla hepsi ayrı bir bölüm olurdu…
Bu şehre hizmete etmiş milletvekilleri, belediye başkanları sayfalarca yazılırken, 35 yıl Yeni Mahalle Muhtarlığı yapan İbrahim Turan’a da mutlaka yer verilirdi.
Hayatımıza iz bırakan öğretmenlerimiz anlatılırdı.
Bir şekilde hayatımızın hep içinde olan, kimileri mahallemizin, kimileri şehrimizin ekonomik önderleri; Tunalıları, Altunbaşları, Güneşleri, Sözerileri, Tatlıoğullarını, Yörükleri, Göçerleri, Seyfelileri okurduk.
Bu şehrin damakta iz bırakan lezzet ustaları; Aşçı Hilmi, Köfteci Fikri, Tatlıcı Ali yer alırdı sayfalarında…
Bir zamanlar park bekçisi Ahmet Güvendi’nin gözü gibi baktığı parkta oturup çay içtiğimiz ahşap masalar, sandalyeler kitabın bir sayfasını oluştururdu…
“Odunu Çataldağ’dan, unu Tunalı’dan, suyu Çaylak’tan…” diyerek kendine özgü manileriyle simit satan Hüseyin Dede, kitabın bir paragrafında mutlaka yer alırdı…
Çaylak demişken, orada Hıdırellezlerin kalabalık ama samimi pikniklerini okurduk.
Keçi Bayırındaki toplanma yerlerine giden keçilerin boynundaki çanların çıkardığı sesler tarif edilirdi ilerleyen sayfalarda…
Bir zamanlar sayıları yüz altmışı bulan at arabacılarımızın hazin sonlarını okurduk diğer satırlarda…. (Sahi şimdi kaç atlı arabacımız kaldı; dört mü, beş mi, yoksa daha mı az?)
Zevk Sinemasında, Şeker-İş’de, yazlık Meramses’de izlenen filmlerin ahşap panolarda asılı afişleri yer alırdı bir başka sayfada…
Şeker Fabrikasından Susurluk’un üstüne yayılan pancar küspesinin kokusu tarif edilirken, fabrikanın kuruluş hikayesi de Nuri Eroğlu olmadan yazılmazdı.
Katrancı Mehmet Pehlivanı, binlerce sporcu yetiştiren Adnan Büyükdemirel’i, Fehim Dikmen’i okurduk bir bölümde.
Yüzme havuzları yerine Kocadere’de yüzmeyi öğrenen, söğüt ağacından sipsi, mürver ağacından patlangaç, telden çeşit çeşit arabalar yapıp kendi yaptığı bu oyuncaklarla sokaklarda oynayan çocukları okurken;
Her yaz tatilinde kaymaklı veya pandispanya tezgahını saatlerce başının üzerinde taşıyıp, karpuz pazarında karpuz indirip, boyunlarına astığı beyaz sandıklar içinde -Roma sütten dondurma- diye sokaklarda sessizce bağırıp satarak harçlıklarını çıkarttıklarını öğrenirdik bir de…
Bir sayfa çevirirdik; tabelacılığın eskiden nasıl bir marifet olduğunu, nasıl yapıldığını, şimdikilerin her şeyi bilgisayardan çıkarıp hazırladığına bakıp Tabelacı Hafız Zekeriya Abinin hikayesini okurken ustalığına şapka çıkarırdık.
Agop Çeşmesinin, İstasyon binasının, Atatürk Heykelinin, Harp Hastanesinin, Demirkapı’daki Atatürk’ün kaldığı Taş Konağın tarihini okurduk.
Ayakkabıcılar Çarşısında, ayağınızın kalemle ölçüsünü alarak en âlâ deri ve köseleden yapılan ayakkabıları haftasına teslim eden ayakkabıcılarımız yer alırdı bir de…
Bakkal Salih Nogayların, Mehmet Tuncerlerin, Halim Kaptanların, Mehmet Özdellerin, Ahmet Çakarların, Şekerci Necdet Atayların, Terzi Bahattin Denizlerin yerini şimdilerde AVM’lerin aldığı yazılırdı…
Düğünlerimizin, kurtuluş şenliklerimizin olmazsa olmazları müzisyenlerimiz İpteşlerin, Göçmenlerin, Çalkanların klarnet seslerinin coşkusu anlatılırdı sayfalarında…
Selahattin Altınbaş’ın şarkılarına, Sabri Altınel’in şiirlerine yer verilirdi…
Susurluk bir kitap olsaydı…
Sadece anılarımız, hatırladıklarımız değil, unuttuklarımız da yer alırdı her bir sayfasında…
Ve son cümlesi; -Bu şehri çok sevin- olurdu…
Ramazan S.TOPRAKTEPE
2 notes · View notes
turkiyemekleri-blog · 7 years ago
Video
Süt kaymaklı fıstıklı kadayıf... 📍İşletme: @dogankaymakli 🍴Lezzet: Kaymaklı Kadayıf 🗺Şehir: Adana 💳Fiyat: 10₺ 🎥Video: @endermutfakta #türkiyeyemekleri #instagram #instafood #foodgram #food #foodporn #yummy #delicious #turkishfood #türkiye #instagramturkey #yemek #kaymaklıkadayıf #doğankaymaklıkadayıf #adana (Doğan Kaymaklı Kadayıf Kurtuluş Şube)
3 notes · View notes
gurmebaba · 6 years ago
Photo
Tumblr media
Merak ettiğin kadayıfı sonunda yedim. Maidan plazanın yan tarafında bulunan işletme güzel dekoru ile beni çok etkiledi eskilerin iyi hatırlayacağı ufak ama samimi mermer masalar ile döşenmiş mekan, sandalye tasarımı ve duvar renkleri iştahımızı kabarttı. Kadayıf üzerine konulan kaymak kremamsı bir lezzet ve hafif 👍 işletmede ayrıca künefe, börek ve baklava çeşitleri mevcut. Kadayıf 18₺ büyük çay 3₺ afiyet olsun. #gurmebaba #food #ankara #adana #mersin #lezzet #eating #yummy #dessert #tatlı #baklava (Doğan Kaymaklı Kadayıf Ankara Maidan Şube) https://www.instagram.com/p/Bw4YFnRgt-j/?utm_source=ig_tumblr_share&igshid=gcij24f2zflo
0 notes
adamyaziyoryaa · 8 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Canına tak ettiren erkekleri öldürmüş 11 kadının ifadesi... Çilem Doğan: “Hep mi kadınlar ölecek? Biraz da erkekler ölsün. Namusum için öldürdüm.” Nevin Yıldırım: “Arkamdan konuşmayın. Namusumla oynamayın. İşte namusumla oynayanın kellesi!” Gülfidan Kuşoğlu: “Soba karıştırmaya yarayan ucu eğik bir sopa ile bana vurdu, çaresiz bir şekilde kapıdan dışarı çıkmaya çalışırken bana ‘üzerindeki elbiseleri ben aldım soyun’ dedi. Zorla çırılçıplak soydu ve o şekilde sokağa çıkarmak istedi. Karşı çıktım.” Ayşegül E.: “Ben bu insandan sürekli şiddet gördüm. Beni bayılana kadar dövüp sonra üzerime su döküp ayıltarak tekrar dövdüğü zamanlar oldu.” Hanım Korkmaz: “Direnince beni soba demiriyle dövdü. Gece de beni bahçedeki direğe bağlayıp, gözümün önünde köpek ve eşeğe tecavüz etti. Bana, ’Sen insan mısın? Sen kadın mısın?’ diyordu.” T. G.: “Kocam bana ‘Al şu tabancayı kendi öldür. Beni uğraştırma, bitir bu işi.’ diyerek dayak atmayı sürdürüyordu.” Nilüfer K.:”Salih Kökçü bana tecavüz etti. Daha sonra benimle evleneceğini söyledi. Bir süre sonra ise evli ve 3 çocuğu olduğu için benimle evlenemeyeceğini söyledi. Beni kandırdığı için çok sinirlenmiştim… Vurdum.” Yasemin Kaymaklı: “Önce beni dövdü, sonra 1 yaşındaki bebeğimi döverek öldürmeye çalıştı.” Zanlı Selma Yıldız’ın annesi Fatma Yıldız:”Kızıma tecavüz eden bu kişi yeni hayata başlamamıza izin vermedi, izimizi bulmuş ve önceki gece eve geldi. Tehditler savurmaya başladı. Hayatı bize zehir etti.” Nafiye Kaçmaz: “Sürekli beni telefonla tehdit ediyor, nereye kaçsam beni buluyordu. Eşim durumu öğrenince kendisini öldürmeye karar verdi ama bulamadı. 8-10 kez aynı şekilde tehdit ve şantajla bana tecavüz etti.” Hatice Çiçek: “3 yıl boyunca bu sıkıntıları yaşadım. Öldürmeyi planlamadım. Amacım baskısından ve tecavüzden kurtulmaktı. Öldürmeyi düşünseydim 3 yıl boyunca defalarca yapabilirdim.” Öldüren, döven, söven, işkence eden, tecavüz eden ettiren sevgi istemiyoruz!
9 notes · View notes
psikologrehber · 5 years ago
Text
Hayatta başarılı olmanın sırları
Dört yaşındasınız ve size bir çikolata veriliyor. Ancak çikolatayı hemen yemez beklerseniz daha büyük bir çikolata kazanacağınız söyleniyor. Ne yapardınız? Daha büyük bir çikolata için bekler miydiniz yoksa “küçük de olsa tadını çıkarırım” deyip yer miydiniz? Çok basit gibi görünse de bir çocuğun böyle bir durumda sergileyeceği davranış, yaşamının geri kalanında başarılı olup olmayacağı hakkında çok önemli ipuçları veriyor.
Zevki erteleme
Stanford Üniversitesi psikoloji profesörlerinden Walter Mischel, 1958 yılında bir ada ülkesi olan Trinidad’da kültürel farklılıklar ve kişilik üzerine bir araştırma yapıyordu. Araştırmanın amacı ülkede yaşayan Afrika kökenli ve Doğu Hindistan kökenli etnik gruplar arasındaki sözde “kişisel” farklılıkları bilimsel yöntemlerle incelemekti. Doğu Hindistanlılar Afrikalıları “yaptığının sonucunu düşünmeden hareket eden, anlık zevkler peşinde koşan, çalışmayan, gelecekte elde edebileceği büyük kazançlar yerine bugün eline geçirdiği küçük kazançlarla yetinen kişiler” olarak tanımlıyordu. Afrikalılar da Doğu Hindistanlıları “cimri, eli sıkı, gelecekte daha iyi veya daha çok kazanç elde etme umuduyla şu an ellerinde olanın da tadını çıkaramayan kişiler” olarak tanımlıyordu. 35’i Afrikalı, 18’i Hindistan kökenli, yaşları 7 ile 9 arasında değişen ve aynı okula giden 53 çocuk üzerinde bir deney yapıldı. Çocuklara, deneyi yapan kişinin aslında okul hakkında bilgi toplamak üzere orada olduğu, öğrencilere yardımlarından dolayı çikolata vereceği söylendi. Deneyi yapan kişi elindeki biri küçük diğeri büyük çikolatayı çocuklara gösterdikten sonra “maalesef yanımda bu büyük çikolatalardan yeterince yok, fakat önümüzdeki haftaya kadar beklerseniz bu büyük çikolatadan getireceğim. Ama isterseniz şimdi bu küçük çikolataları alabilirsiniz” dedi. Çocuklara küçük çikolatayı almaları durumunda bir hafta sonra gelecek büyük çikolatalardan alamayacaklarını çok açık olarak ve ısrarla belirtti. Önlerindeki boş kâğıtlara, şimdi küçük çikolatayı mı yoksa bir hafta sonra büyük çikolatayı mı istediklerini yazmalarını istedi. Mischel çalışmasının sonuçlarını duyurduğu makalesinde, bu iki etnik grup arasında önemli düzeyde farklılık olduğunu yazacaktı. Afrika kökenlilerin çoğu o gün küçük çikolatayı tercih ederken, Hindistan kökenlilerin çoğu bir hafta bekleyip büyük çikolatayı almayı tercih etmişti. Çocukların yaşı da kararlarında önemliydi. 8-9 yaşlarındaki çocuklar zevki ertelemede daha başarılıydı. Çocukların ait oldukları sosyoekonomik sınıfın, sonuçlar üzerinde herhangi bir etkisinin olmaması çalışmanın ortaya çıkardığı ilginç bir bulguydu. Öğrencilerin ailelerinin zengin mi yoksa fakir mi olduğu fark etmemişti, ama ailede baba olup olmadığı önemli bir etkendi. Afrika kökenli öğrenciler arasında tek ebeveynli çocukların sayısı daha fazlaydı. Anne ve babanın bir arada olduğu ailelerin çocukları zevki ertelemede daha üstün başarı sergilemişti Mischel 1972 yılında yaptığı benzer bir çalışmada, bu sefer çocuklarda zevk erteleme yetisinin ne zaman geliştiğini belirlemeyi hedeflemişti. Deney Stanford Üniversitesi’nin Bing Anaokulu’na giden 4-6 yaşlarındaki çocuklar üzerinde gerçekleştirildi. Çocuklar, içinde bir masa ve bir sandalye dışında dikkat dağıtıcı herhangi bir nesne olmayan, küçük bir odaya alındı. Masanın üzerindeki bir tepside kaymaklı bisküvi, beyaz süngerimsi yapıda yumuşak bir şeker ve tuzlu kraker vardı. Araştırmacı, çocuklara odada kendisini beklemelerini, bu arada isterlerse şekeri hemen yiyebileceklerini, ama kendilerini kontrol eder ve beklerlerse geri geldiğinde onlara ödül olarak ikinci bir şeker vereceğini söyledi. Çocuklar fark etmemişti, ama duvardaki aynanın arkasından Mischel onların davranışlarını izliyordu. Çocuklar arasında şekeri yememek için dikkatini dağıtmaya veya başka şeylerle ilgilenmeye çalışanlar vardı. Elleri ile gözlerini kapayanlar, tüm vücudu ile başka bir yöne dönerek tepsiyi görme alanından çıkaranlar, masayı tekmeleyenler, saçı ile oynayanlar, sanki oyuncak bir hayvanmış gibi şekeri okşayanlar vardı. Bazıları da kurnazdı, örneğin bir kız çocuğu şekli küçük bir silindiri andıran süngerimsi şekerin içini büyük bir ustalıkla boşaltmayı başarmıştı. Bir diğer erkek çocuk ise kaymaklı bisküviyi güzelce ayırıp kaymağını yemiş, daha sonra hiçbir şey olmamış gibi bisküviyi birleştirip tepsideki yerine bırakmıştı. Çocukların bir kısmı da araştırmacı odadan ayrılır ayrılmaz şekeri mideye indirmişti. Deney 600’un üzerinde çocukla tekrarlandı. Çoğu şekeri yememek için gayret gösterdi. Fakat yaklaşık üçte ikisi bir süre sonra dayanamayıp şekeri yedi. Çocukların üçte biri ise araştırmacının on beş dakika sonra odaya geri gelmesini bekleyerek ikinci şekeri almaya hak kazandı. Çocukların yaşları zevki ertelemelerinde çok önemli bir belirleyiciydi. Yaş ilerledikçe otokontrol de güçleniyordu. Kişilik üzerindeki diğer çalışmalarına yoğunlaşan Mischel, şeker deneyini neredeyse unutmuştu. Fakat deneye katılanlar arasında Mischel’in üç kızı ve birlikte büyüdükleri yakın arkadaşları da vardı. Mischel arada bir kızlarına arkadaşlarını soruyor, derslerinin nasıl gittiğini, okulda başarılı olup olmadıklarını öğrenmeye çalışıyordu. Bilim insanı olmasının kendisine kazandırdığı gözlem yeteneğini evde de devam ettirince bir sürprizle karşılaşacaktı. Aldığı cevaplarla yıllar önce yaptığı şeker deneyinin sonuçları arasında bir ilişki var gibiydi. Kızlarından, arkadaşlarının okuldaki başarılarını birden beşe kadar bir rakamla değerlendirmelerini istedi. Onların değerlendirmeleri ile şeker deneyinin sonuçlarını karşılaştırdığında zevk erteleme ile okuldaki başarı arasında doğrusal bir ilişki olduğunu gördü. Bunun üzerine 1981 yılında, ilk denemeye katılan ve artık lise öğrencisi olan altı yüzden fazla çocuğun anne babalarına, öğretmenlerine ve okuldaki akademik danışmanlarına mektup göndererek çocuklar hakkında detaylı bilgi istedi. Bu bilgileri karşılaştırdığında evde ve okulda davranış bozukluğu sergileyen, dikkat problemi yaşayan, stresli şartlarda zorlanan, arkadaşlıklarını devam ettirmede problem yaşayan hatta üniversiteye giriş hazırlık sınavlarında düşük puan alan öğrencilerin, zevk ertelemede zayıf olan çocuklar arasından çıktığını gördü. On beş dakika daha bekleyebilmiş çocuklar, okulda başarılı oldukları gibi bu sınavlardan da diğerler çocuklardan daha yüksek puan almıştı.
Dünedin Çalışması
Terrie Moffitt ve liderliğindeki bir araştırma ekibi Yeni Zelanda’da, günümüzde de devam eden geniş kapsamlı bir çalışma başlattı. Dünedin şehrinde 1 Nisan 1972 ve 31 Mart 1973 tarihleri arasında dünyaya gelen bütün çocuklar bu çalışmanın bir parçası oldu. Bilim literatürüne “Dünedin Çalışması” olarak geçen bu araştırmada o bir yıl boyunca doğan ve toplumun her kesimini temsil eden 1037 çocuk, yaşamları boyunca takip edildi. Moffitt ve arkadaşları, yaşamın ilk on yılında belirlenen kişilik özelliklerinin daha sonraki yaşamlarında bu çocukların başarılarını nasıl etkilediğini belirlemeye, çalışmadan elde edilen sonuçlarla sonraki kuşakların daha iyi yetiştirilmesi için neler yapılabileceğini öğrenmeye çalışıyordu. Çalışmaya katılanlar 3, 5, 7, 9, 13, 15, 18, 21, 26, 32 ve en son olarak da 38 yaşlarında (2012’de) fiziksel ve zihinsel yönden çok kapsamlı değerlendirmeden geçirildi (bundan sonraki değerlendirmeler, denekler 44 ve 50 yaşlarına ulaştığında yapılacak). Değerlendirmeler için Dünedin’e dönen bu kişiler yaşamlarının her alanını kapsayan sorulara cevap verdi ve sağlık değerlendirmelerinden geçti. Dolaşım, solunum ve üreme sistemlerinin durumunu değerlendirmek için testler yapıldı, ağız ve diş sağlıklarının durumu belirlendi. Kan tahlilleri yapıldı. Sosyal ve psikolojik açıdan da değerlendirmeden geçirildiler. Sadece kendileri değil, aileleri hakkında da bilgi toplandı. Çalışmanın bilim dünyası açısından önemli bir diğer özelliği, çok uzun sürmüş olmasına rağmen deneklerin % 96’sının takip edilebilmiş olmasıydı. Sadece hayatta başarılı olmuş ve durumları iyi olanlar değil, başarısız olmuş olanlar da takip ediliyordu. Bu da elde edilen sonuçların sadece belli bir grubu değil, popülasyonun tamamını temsil ettiğini gösteriyordu. Moffitt ve arkadaşlarının üzerinde durduğu önemli bir kişilik özelliği çocukların otokontrol yetileriydi. Çocukların yaşamlarının ilk on yılındaki davranışlarına bakarak şu sorulara cevap aramaya çalıştılar: Çocuk düşünmeden hareket ediyor mu? Anlık kararlar verip onları hemen uyguluyor mu? Sırasını bekliyor mu? Kolayca canı sıkılıyor mu? Çaba gerektiren işlerden kaçıyor mu? Kolayca dikkati dağılıyor mu? Herhangi bir konuya yoğunlaşabiliyor mu? Riskli şeylerin peşinden koşuyor mu? Yetişkinlerden devamlı ilgi ve teşvik bekliyor mu? Moffitt “Elbette her çocuğun otokontrolü zaman zaman zayıflar, çünkü yaşamın başlangıcında çocukların kendilerini kontrol etme yetisi zaten zayıftır, onun için de anne ve babalar onları bu konuda eğitir. Ancak bizim araştırmamızda, çocuklar bu özellikler açısından değişik yaşlarda değerlendirildi. Ayrıca her değerlendirme sürecinde her çocuktan elde edilen bilgilerin yanı sıra dört ayrı öğretmeninden ve ebeveynlerinden de bilgi alındı. Dolayısıyla “otokontrol” derken yıllar boyu devam eden ve farklı ortamlarda tekrarlayan davranışları kast ediyorum” diyor Moffitt ve ekibi denekler otuzlu yaşlarına ulaştığında, yıllarca elde ettikleri bilgileri karşılaştırdı ve olağanüstü bir gerçeğin gün ışığına çıktığını gördü. Çocukların yaşamlarının ilk on yılında sergilediği kendini kontrol etme yetileri, ileride başarılı olup olmayacaklarını tahminde ailelerinin gelir düzeyinden ve hatta kendi zekâ düzeylerinden bile çok daha etkili bir göstergeydi. Başarılı oldukları alan sadece meslekleri de değildi. Moffitt kendilerini kontrol edebilme yetileri açısından denekleri en güçlüden en zayıfa doğru beş gruba ayırdı; böylece her grupta yaklaşık 200 kişiye ait veri değerlendiriliyordu. Bu veri seti, her bir deneğin o güne kadar klinik düzeyde yaşadığı sağlık problemlerinin sayısı ile karşılaştırılınca, çocuk yaştaki otokontrol yetisinin, kişinin ileriki yıllardaki sağlık durumunun sağlam bir göstergesi olduğu da ortaya çıktı. Otokontrolü zayıf olanlar, sağlık problemleri en fazla olanlardı. Kendilerini kontrol edebilenler ise çok daha sağlıklıydı. Moffitt ve ekibi bununla da yetinmeyip bir adım daha ileri giderek 38 yaşında olan deneklerin sonraki yaşamlarında sağlık problemleri açısından risk düzeylerini de tahmin etti. Bunun için gözün retina tabakasındaki kan damarlarının genişliği belirlendi. Bu damarların genişliği, ileride kişinin felç olma riskini ve beyindeki dolaşım sistemiyle ilgili başka bazı rahatsızlıkları geçirme riskini belirlemede önemli bir göstergedir. Genel sağlık durumunda olduğu gibi bu konuda da, otokontrolü zayıf olanların risk oranının çok daha yüksek olduğu ortaya çıktı. Otokontrolle sağlık arasındaki ilişkiyi araştıran bilim insanlarından biri de Columbia Üniversitesi’nde Mischel’in doktora öğrencisi olmuş ve şu anda Berkeley’deki Kaliforniya Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde öğretim üyesi olan Özlem Ayduk’tu. Ayduk ve araştırma grubu, Mischel’in ilk çalışmasına katılan çocuklardan 164’ünü 30 yıl sonra değerlendirdiğinde, zevki erteleme yetisi ile boy ve ağırlığı esas alan ve vücuttaki yağ miktarının bir ölçüsü olarak kullanılan vücut kütle indeksi arasında doğrusal bir ilişki olduğunu buldu. Çocukların şekeri yemeyi ertelediği her dakika, otuz yıl sonra ulaştıkları vücut kütle indeksi değerinde 0,2 puanlık bir azalışı öngörüyordu. Bir diğer deyişle dört yaşındayken otokontrolü zayıf olan çocuklar otuz dört yaşına geldiklerinde, otokontrolü güçlü olan çocuklardan daha şişmandı. Ayduk “elde ettiğimiz sonuçlar çocuklarda otokontrolü iyileştirmeye yönelik müdahalelerin onların ileri yaşlarda aşırı şişman olma risklerini azaltacağını gösteriyor” diyor ve ekliyor “bu da toplumun tamamı için olumlu sonuçlar doğuracaktır”. Moffitt ve akradaşları çocukken otokontrolü zayıf olanlar arasında, 38 yaşına ulaştıklarında daha yüksek oranda sigara, içki ve uyuşturucu bağımlısı bulunduğunu belirledi. Mahkeme ve polis kayıtlarından deneklerin herhangi bir suç işleyip işlemediğine bakılınca, o tarihte 38 yaşında olup da çocukken zayıf otokontrole sahip olanların % 40’ının, yasalar ile başlarının derde girmiş olduğu ortaya çıktı. Maddi durum açısından da benzer bir eğilim vardı. Çocukken otokontrolü güçlü olanlar gelecek için daha fazla yatırım yapmıştı ve mali durumları daha iyiydi. Diğerleri ise yaşamları boyunca mali problem yaşamıştı. Moffitt ve arkadaşları bu sefer çocuklukta sergilenen otokontrol yetisinin bir sonraki kuşağı etkileyip etkilemediğini belirlemek için denekler çocuk sahibi olduklarında iyi birer anne veya baba olup olmadıklarını değerlendirdi. Otuzlu yaşların sonuna doğru yaklaştıklarında deneklerin % 75’i, yani yaklaşık 750’si çocuk sahibi olmuştu. Çocukları üç yaşına ulaştığında araştırma ekibi onları evlerinde ziyaret edip hem çocukları hem de anne ve babaların çocuklarıyla olan ilişkilerini değerlendirdi. Yapılan video kayıtlar, ebeveynlik konusunda uzman kişilere gönderildi. Bu uzmanlar araştırma ekibinin bir parçası olmadığı için, denekleri tarafsız olarak değerlendirdi. Uzmanlar ebeveynliği anne ve babaların çocuklarına gösterdiği sıcaklık, çocuklarının ihtiyaçlarına gösterdiği hassaslık ve son olarak da çocuklarının gelişimi için gösterdikleri çaba açısından değerlendirdi. Bu değerlendirmelerin sonucu da diğerlerine paraleldi. Çocukken otokontrolü zayıf olanlar büyüyüp çocuk sahibi olduklarında da zayıf birer ebeveyn olmuştu. Çocuklarına karşı daha az sıcak ve onların ihtiyaçlarına karşı daha az hassaslardı. Ayrıca çocuklarının gelişimini sağlayacak bir ortam oluşturmada da geride kalmışlardı. Dünedin Çalışması’nda araştırmacılar verileri değerlendirirken, karşılaştırmaların sağlıklı olabilmesi için birtakım istatistiksel düzenlemeler yaparak çocukların yetiştiği ortamların farklılığından doğacak etkileri en aza indirmeye çalıştı. Fakat yine de çocukların aile ortamlarının birbirinden farklı olmasının, sonuçları etkilemiş olacağını düşünüyor olabilirsiniz. Bu olasılığı ortadan kaldıracak en etkin yol, deneyi aynı ailede büyümüş, dolayısıyla aynı çevre koşullarına maruz kalmış ikizler üzerinde yapmak olacaktı. Moffitt ve ekibi bu düşünceyle aynı çalışma modelini kullanarak bu sefer İngiltere’de bir çalışma başlattı. 1995-1996 yıllarında doğan 2232 ikiz çalışmaya alındı. İkizlerin yaklaşık yarısı tek yumurta, diğer yarısı ise çift yumurta ikizleriydi. Araştırmacılar ikizleri doğumlarında, 5, 7, 10, 12 ve 18 yaşlarında Dünedin Çalışması’ndaki gibi değerlendirmeden geçirdi. Günümüzde hâlâ lise öğrencisi olan ikizler, okuldaki başarıları, sigara alışkanlığı ve gençlik suçları işleyip işlemedikleri bakımından değerlendirildi. Bu üç kriter gençlerin yetişkin yaşlardaki, sırasıyla mali durumlarını, sağlık durumlarını ve hukuk sistemi ile ilişkilerini tahminde en güçlü kriterlerdi. Aynı ailede yetişmiş ve hemen hemen aynı şartlara maruz kalmış ikizlerden de Dünedin Çalışması’na paralel sonuçlar elde edildi. Otokontrolü zayıf olanlar okulda daha fazla sorun yaşıyor ve pek çoğu sigara kullanıyordu. Aralarında polisle başı derde girenler de vardı. Bu çalışma, sadece aile ortamı veya anne babanın ebeveynlik yeteneklerinin değil, çocuğun kendisinden kaynaklanan otokontrolü geliştirme yeteneğinin de önemli olduğunu gösteriyordu. Otokontrolle ilgili araştırmalar uzun süre davranışlara ve davranışların uzun süreli sonuçlarına odaklandı. Fakat son yıllarda otokontrolün diğer zihinsel işlevlerle olan ilişkisi ve hatta beynin hangi bölümlerini etkilediği konusunda da bulgular elde edildi. Ayduk ve bu konuda çalışan diğer bilim insanları zevk erteleme yetisi ile duyguları yönlendirebilme yetisi arasında önemli bir ilişki olduğunu buldu. Bu ilişkinin ilk delilleri de yine Mischel’in ünlü çalışmasına dayanıyor. O çalışmada dikkatlerini tamamen şekere yöneltip gözlerini şekere diken çocukların beklemekte zorlandığı, dikkatlerini başka şeylere veren, örneğin duvarlara bakan veya masayla, saçlarıyla oynayan çocukların beklemekte daha az zorlandığı gözlenmişti. Bu gözlemler çocukların deney sırasında dikkatlerini yönlendirme yetilerinin bekleme zamanını doğrudan etkilediğini gösteriyordu. Daha sonraki çalışmalar, deneyler sırasında öfkeli veya üzgün olan çocukların dikkatlerini ödüle (şeker) daha çok odakladığını gösterdi. Ayduk bu konularda elde edilen bilimsel verilerin, zevk erteleme ve duyguları yönlendirebilme yetilerinin birbiriyle bağlantılı olduğuna ve genel bir “kendini yönlendirme yetisinin” varlığına işaret ettiğini belirtiyor. Bu kurama göre kişiler arasındaki -bu “kontrol merkezi”nin gücü açısından- farklılık, her birimizin değişik uyarılar karşısındaki tavrına yansıyor (şekeri alıp almamak, istediği olmadığında hırçınlaşmak, düşünmeden anlık tepkiler vermek). Dolayısıyla hem zevk erteleme yetisi hem de duyguları kontrol edebilme yetisi aynı genel kontrol merkezinin gücünü yansıtıyor. Böyle olunca da birinden elde edilen veri (örneğin zevk erteleme yetisi), diğerinin (duyguları kontrol edebilme) göstergesi olabiliyor. Ayduk, beyin görüntüleme araştırmalarından elde edilen sonuçların bu kuramı destekler nitelikte olduğunu belirtiyor. Bu çalışmalar hem zevk erteleme hem de duyguların yönlendirilmesi işlevleri yerine getirilirken beyindeki lateral prefrontal korteksin etkinleştiğini gösteriyor. Ayrıca deneklere negatif duygularını artıracak veya azaltacak fotoğraflar gösterildiğinde amigdalanın etkinliği değişiyor. Olumsuz duyguların artması amigdalanın etkinliğini artırırken bu duyguların azalması amigdalanın etkinliğini düşürüyor. Aynı konuda yapılan başka bir çalışma ise lateral prefrontal korteksin etkinliği arttığında amigdalanın etkinliğinin azaldığını, bu ikisi arasında ters yönde bir ilişki olduğunu gösteriyor. Casey ve arkadaşları, kendini kontol edebilmede, fiziksel tepkinin önlenmesinde ve düşüncelerin baskı altında tutulmasında özellikle ventrolateral prefrontal korteksin önemli olduğunu bildiriyor. Bütün bu bulgulara rağmen Ayduk bu konuda daha fazla ve detaylı çalışmaya ihtiyaç duyulduğunu, örneğin kendini kontrol edebilme yetisinde sadece lateral prefrontal korteksin işlev görmediğini, beynin başka bazı bölgelerinin de görev aldığını vurguluyor. Otokontrol her kültürde çocuklara öğretilmeye çalışılan ve önemli sayılan bir yeti. Ancak değişik ülkeler ve kültürler arasında bu açıdan farklar olduğu da bir gerçek. Kültürel farklılığın çocukların eğitiminde ne kadar önemli olduğunu, kısa süreli olarak ABD’ye gelen bazı ailelerde gözlemledim. Bilimsel olmamakla birlikte kişisel gözlemlerim, Uzak Doğulu, Çinli ve özellikle Güney Koreli anne ve babaların çocuklarının eğitimiyle daha yakından ilgilendiği ve çocuklarının eğitimi için daha fazla zaman harcadığı yönündeydi. Çocuklarının performanslarını yakından takip edip gerekli desteği sağladıklarını ve çocuklarını teşvik ettiklerini gözlemledim. Sosyal ortamlarda çocuklarının başarılarını sıklıkla dile getiriyor olmaları da dikkat çekiciydi. Erken yaştan itibaren çocuklarına kendilerini kontrol etmeyi öğretiyorlardı Özellikle Güney Kore’de, çocukluklarını yaşamama pahasına olsa da, çocukların zamanlarının büyük bir kısmını ders çalışmakla geçirdiği biliniyor. Ebeveynler, eğitimde avantajlı olmaları için çocuklarına özel öğretmenler tutup gece geç saatlere kadar çalışmalarını sağlıyor. Güney Kore’de bu tür uygulamaların günde on dört saat gibi anormal bir seviyeye ulaşması hükümetin gece saat 10’dan sonra çocukların ders çalışmasını resmen yasaklamasına neden olmuş. Hükümet kurala uyulmasını sağlamak için denetçiler tutmuş. Her ne kadar aşırı olsa da, bu tür uygulamaların Uzak Doğulu çocuklara avantaj sağladığı bilimsel çalışmalarla da tespit edilmiş bir gerçek. Örneğin bir çalışmada Çinli anaokulu öğrencilerinin zihinsel kontrol geliştirmede, aynı yaştaki Amerikalı öğrencilerden altı ay ilerde olduğu gözlenmiş. Bir başka çalışmada ise 3 yaşındaki Koreli çocukların kendilerinden yaklaşık bir buçuk yaş daha büyük İngiliz çocuklarla aynı düzeyde zihinsel kontrole sahip olduğu belirlenmiş. Mischel’in 1958’de yaptığı ve Afrikalılar ile Hindistanlılar arasında yaptığıyla karşılaştırmayı da göz önüne alırsak, bütün bu gözlemler otokontrolün öğretilebilir olduğunu kanıtlıyor. Terrie Moffitt hem Yeni Zelanda hem de İngiltere’de gerçekleştirilen ve yıllarca süren çalışmalarına dayanarak, çocukların erken yaşlarda sergilediği otokontrol düzeyinin sadece gelecekteki başarılarını, sağlıklarını ve hukuk sistemiyle olan ilişkilerini belirlemekle kalmadığının, otokontrolün daha büyük çerçevede uluslar ve toplumlar için de çok önemli olduğunun altını çiziyor. Otokontrol eğitiminden, o konuda zaten güçlü olsalar bile tüm çocukların büyük fayda göreceğini belirtiyor. Bu nedenle ülkelerin eğitim programlarında otokontrolü geliştirmenin amaç edinilmesini öneriyor. Örnek olarak çocuk programlarından Susam Sokağı’nın bir uygulamasına dikkat çekiyor. Program yapımcıları çocuklara otokontrolü ve zevki ertelemeyi öğretmek için “Benim için, senin için, sonrası için” adlı bir program yapıyor. Elmo, Açıkgöz ve Kurabiye Canavarı çocuklara para biriktirmeyi telkin ediyor. Fakat Kurabiye Canavarı eline para geçer geçmez kurabiye alıp yiyor. Kurabiye Canavarı’nın yaptığının aksine, zevkin ertelenmesinin olumlu sonuçları gösterilerek çocuklara otokontrol ve zevk erteleme öğretiliyor. Ayduk bu sonuçlara bakarken bir gerçeği de göz önünde bulundurmak gerektiğini belirtiyor. “Bütün bu sonuçlar zevk erteleme veya otokontrol yetisi güçlü olan çocukların hayatta başarılı olma olasılıklarının, düşük olanlardan daha yüksek olduğunu gösteriyor. Ancak bu sonuçlar otokontrolü güçlü olan her çocuğun kesinlikle hayatta başarılı olacağı veya bu yetisi güçsüz olan her çocuğun kesinlikle hayatta başarısız olacağı anlamına gelmiyor” diyor ve ekliyor “bununla birlikte çocuklarımızın bu yetilerini geliştirmelerine yardımcı olarak onların yaşamda başarılı olma şanslarını artırmalarına katkıda bulunabiliriz”. Otokontrol ve zevk erteleme konularında çocuklarımıza vereceğimiz eğitim şüphesiz sadece onların kendi geleceği için değil, ülkemizin geleceği için de çok olumlu sonuçlar doğuracaktır. Bahri Karaçay Read the full article
0 notes
kyreniacommentator · 5 years ago
Text
K-PET Super League and League 1 Results and Tables 29 Feb and 1 March
K-PET Super League and League 1 Results and Tables 29 Feb and 1 March
By Richard Beale……
I am bringing news of the  K-PET Super League and League 1 results at 29th February and 1st March.
K-PET SUPER LEAGUE.
29/02 Yenicami AK 1 – 2 Binatlı YSK 29/02 Doğan Türk Birliği 1 – 0 Düzkaya KOSK 29/02 Lefke TSK 3 – 1 Gençlik Gücü TSK 01/03 Gönyeli SK 2 – 1 Türk Ocağı Limasol 01/03 Hamitköy ŞHSK 1 – 1 Cihangir GSK 01/03 Küçük Kaymaklı TSK 3 – 1 Çetinkaya TSK 01/03 Baf Ülkü…
View On WordPress
0 notes
lezzetelcisi-blog · 6 years ago
Photo
Tumblr media
#Repost @ege_lezzetleri ・・・ Ah be Doğan Kaymaklı Kadayıf!!! Biz İzmirlileri bu lezzetten mahrum bırakıyorsun. Olsada yesek şu güzelim meşhur Kaymaklı Kadayıf’tan şimdi☺️ En kısa sürede sürprizlerini bekliyoruz🙏 #tatli #pazar #muhallebilikadayıf #dogankaymakli #egelezzetleri #sweet #dessert #tatlı #food #gourmet #yemek #pazar #sunday #ege #adana #foodforlove #fıstık #kadayif #kaymak #turkey #adana
0 notes
turkiyemekleri-blog · 7 years ago
Video
Süt kaymaklı fıstıklı kadayıf... ———————————————————————— 📍| İşletme: @dogankaymakli 🍽| Lezzet: Fıstıklı Kaymaklı Kadayıf 🗺| Şehir: Adana 💳| Fiyat: 12₺ 🎥| Video: @endermutfakta 🇹🇷| Takip: @turkiyemekleri 👫| Arkadaşlarınızı etiketleyiniz. ✏️| Yorumlarınızı bekliyoruz. #️⃣| #türkiyeyemekleri #foodie #happy #turkishfood #instalike #foodoftheday #instafood #turkiyemekleri #instagramturkey #fıstıklıkaymaklıkadayıf #kaymaklıkadayıf #doğankaymaklıkadayıf #adana (Doğan Kaymaklı Kadayıf Kurtuluş Şube)
0 notes
turkiyemekleri-blog · 7 years ago
Video
Süt kaymağı ve fıstığın kadayıf ile buluşması... 📍İşletme: @dogankaymakli 🍴Lezzet: Kaymaklı Kadayıf 🗺Şehir: Adana 💳Fiyat: 10₺ 🎥Video: @yasinkocaer 🇹🇷@turkiyemekleri 👫Görmesini istediğiniz arkadaşlarınızı etiketleyiniz. ✏️Bu lezzet hakkında yorumlarınızı bekliyoruz. #türkiyeyemekleri #instagram #instafood #foodgram #food #foodporn #yummy #delicious #turkishfood #türkiye #instagramturkey #yemek #kaymaklıkadayıf #doğankaymaklıkadayıf #adana (Doğan Kaymaklı Kadayıf Kurtuluş Şube)
0 notes
kyreniacommentator · 7 years ago
Text
North Cyprus Football : Local Football Roundup for 3/4 February.
North Cyprus Football : Local Football Roundup for 3/4 February.
By Richard Beale…………………………
K- Pet Super League, League 1 Results, Tables and Leading Goalscorers for weekend : 3/4 February
In the K-Pet Super League Yenicami, GAÜ Çetinkaya, Binatli and Doğan Türk Birliği seemed to be pulling away from the pack. The outstanding result was Doğan Türk Birliği 3-1 away win at Küçük Kaymaklı. (more…)
View On WordPress
0 notes
turkiyemekleri-blog · 7 years ago
Video
Süt kaymaklı fıstıklı kadayıf... 📍İşletme: @dogankaymakli 🍴Lezzet: Kaymaklı Kadayıf 🗺Şehir: Adana 🎥Video: @gurme_avukat #türkiyeyemekleri #instagram #instafood #foodgram #food #foodporn #yummy #delicious #turkishfood #türkiye #instagramturkey #yemek #kaymaklıkadayıf #doğankaymaklıkadayıf #adana (Doğan Kaymaklı Kadayıf Kurtuluş Şube)
0 notes
lezzetelcisi-blog · 7 years ago
Video
instagram
#Repost @gurme_avukat ・・・ Adana/Kurtuluş- @dogankaymakli 👈 Kaymaklı Kadayıf Fiyat : 10 ₺ (Kaymaklı Porsiyon Fiyatı) Lezzet : ⭐️⭐️⭐️⭐️ Servis : ⭐️⭐️⭐️⭐️ Mekan : ⭐️⭐️⭐️⭐️ Yorum : Adana Kebap yemekten hafif mayışmış bedenlerimizi canlandırmak için gittiğimiz bir yerdi Doğan Kaymaklı. Soy isimleri gerçekten Kaymaklı mı öğrenemedim ama eğer öyleyse hakkını verdiklerini söyleyebilirim. Öncelikle kadayıflarından başlayayım. Oldukça çıtır ve lezzetli bir kadayıf yedim. Antep fıstığı oranı yerindeydi. Kullandıkları malzemeler de kaliteli ve tazeydi. Şekerin boğazı yakmadan eriyen yapısı içerisinde herhangi bir katkı maddesi kullanmadıklarını teyit etti. Üstüne fazlaca süt kaymağı koymaktalar. Bu kaymak tazeydi ancak sonuna doğru anlam veremediğim bir acı tat hissettim. Hatta acaba sadece ben mi hissediyorum yanılgısını yıkmak adına çevremdeki insanlara sadece kaymağını tattırdım. Onlar da aynı acı tadı hissettikten sonra bunun kaymakla alakalı bir sıkıntı olduğu kanıtlandı. Bunun sebebini işletmecisine sorduğumda doğal kaymak kullandıkları için dönemsel bazı farklılıklar olabildiğini söyledi. Her halükarda kaliteli ve lezzetli bir kadayıf yedim. Aynı zamanda deneyimleme şansı bulduğum baklava bazı çeşitleri de satmaktalar. Oldukça lezzetli olduğunu söylemeliyim. Sonuç olarak fiyat/lezzet performansı normal olan Doğan Kaymaklının Kaymaklı Tel Kadayıfını tavsiye ederim. Gidin-götürün ! Telefon : 0 (322) 458 52 95 #gurmeavukat #gurme #kadayıf #adana #seyhan #kaymak #tatlı #foodporn #foodie #instafood #bloggercemiyeti #travel #travelfood #fıstık #gourmet #foodlove #dessert #foodblogger #seyahat #keşif #tavsiye #like
0 notes