#Derya Karadaş
Explore tagged Tumblr posts
Text
0 notes
Link
[ad_1] Senaryosu ve yönetmenliği Haki Biçici tarafından üstlenilen komedi filmi "İyi Bir Aile Değiliz"in çekimleri başladı. Yapımı Olympos Films’e, yapımcılığı Mustafa Sönmez ve Dilek Aydın’a ait filmin kadrosunda Kaan Yıldırım, Erkan Kolçak Köstendil, Şinasi Yurtsever, Sarp Apak, Derya Karadaş, Melisa Doğu, Asiye Dinçsoy, Nergis Çorakçı, Tarhan Karagöz, Yakup Turgut yer alıyor."İyi Bir Aile Değiliz", babalarının beklenmedik ölümüyle kendilerini tahmin edilemeyecek olaylar silsilesi içinde bulan bir ailenin hikayesini anlatıyor. NTV uygulamasını indirin, gelişmelerden haberdar olun [ad_2]
0 notes
Text
Derya Karadaş Kimdir? Nereli? Kürt Mü?
Derya Karadaş Kimdir? Nereli? Kürt Mü?
Birçok film,dizi ve eğlence programlarında yer alan oyuncu ve yönetmen olan Derya Karadaş biyografisi Derya Karadaş Aslen Nereli? Derya Karadaş, İstanbul şehrinde 4 Mayıs 1981 yılında doğdu. Derya Karadaş Kürt mü? Derya Karadaş aslen Bingöl Kürtlerindendir.Alevi inancına sahiptir. Türkiye’deki Kürt ünlüler listemizde de Derya Karadaş’ın ismi de bulunmaktadır. Derya Karadaş Vikipedi Doğum 4…

View On WordPress
0 notes
Text
Bir Başkadır
Berkun Oya’nın yazıp yönettiği 8 bölümlük ‘Bir Başkadır’ adlı yeni Netflix Türkiye dizisi, İstanbul’da yaşayan ve hayatları kesişen bir grup insanın iç içe geçmiş öyküleri üzerine kurulu… Karakterlerin ve karşılaştıkları durumların, yaşadıkları sorunların belki hiçbiri yabancı değil ama alışageldik bir hikâye akışından söz edilemez. 8 bölüm boyunca olup bitenleri öyle birkaç cümlede özetlemek de biraz zor.
Her şey gündelikçi Meryem’in (Öykü Karayel) Beykoz’daki mahallesinden çıkıp şehir merkezindeki lüks dubleks bir dairenin kapısını açması, terliklerini giymesi ve bayılmasıyla başlıyor… Sonraki sahnede Meryem’i, hayatında ilk kez gittiği psikiyatrist Peri’nin (Defne Kayalar) karşısında otururken buluyoruz. Berkun Oya’nın karakterlere çok yaklaşmadan, sabit kamerayla açı karşı-açı tekniğiyle çektiği sahne, düz ve monoton bir akışa sahip. Ama diyalog öyle bir gelişiyor ki her geçen an daha çok dikkat kesiliyoruz… Hemen peşinden gelen sahnede Peri, aşağı yukarı aynı kamera açılarıyla, bir başka psikiyatrist – hasta görüşmesinde çıkıyor karşımıza. Ama bu kez hasta konumunda oturuyor ve meslektaşı Gülbin’e (Tülin Özen) Meryem’le yaptığı seansı anlatıyor. Dördüncü sahnede ise bu kez Gülbin’i, Peri’yle yaptığı konuşma sırasında aklından geçenleri başka biriyle paylaşırken görüyoruz…
İnsanların söyledikleri ve düşünceleri arasındaki uçurumu yansıtan bu sahnelerle birlikte ‘Bir Başkadır’, kendine özgü kıvamını bularak yeni karakterlere ve geçmişe doğru açılıyor.

Travma, depresyon, nevroz, aşk, ölüm, şiddet, kenar mahalle – üst sınıf çatışması, çeşit çeşit kavga ve trajedi… Köyü, mahallesi, rezidansı, yalısı, belediye otobüsüyle tam bir memleket dizisi… Açık kanallardaki yerli dizilerde ne varsa burada da var. Ama hikâye anlatımı öylesine farklı ve özgün ki ‘Bir Başkadır’a alternatif yerli dizi demek mümkün… İlk sahneleri itibarıyla, ‘Bir Başkadır’ın Türkiye’de yaşanan siyasi kutuplaşma, İslamcı - seküler çatışması üzerinden şekilleneceğini düşünebilirsiniz. Ama dizi ilerledikçe Berkun Oya’nın büyük laflar veya iddialı sosyolojik tezlerden ziyade insan merkezli bir yaklaşım hedeflediğini görüyorsunuz.
Berkun Oya, sınıfsal, kültürel ve siyasi olanın ötesine geçip bireylerin eğitim, ideoloji, din, inanç ve önyargılarla aşamadığı sorunlara odaklanmayı tercih ediyor belli ki… Açıkçası, ‘Bir Başkadır’ın en sevdiğim yanlarından biri oldu bu… ‘Kendi söküğünü dikemeyen terzi’ ifadesini hatırlatacak şekilde kendi sorunlarına çözüm bulamayan iki psikiyatrist karakterine yer vermesi, Berkun Oya’nın niyetini en baştan belli ediyor zaten... Çünkü başta eğitim ve kültür olmak üzere hiçbir şey, insanın kendine karşı d��rüst olmasının teminatı değildir… Kendine karşı dürüst olmak, bazen çok zorlu ve acılı bir yolculuk olabilir. Carl Gustav Jung hayranı Hilmi (Gökhan Yıkılkan) karakterinin ‘karanlık benlikle yüzleşmek’ten söz ettiği sahneyi bu açıdan değerlendirmek gerek.
Eğitimimiz veya dindarlığımızla kendimizi başkalarından üstün hissetmek de çoğu zaman bir kandırmaca değil midir? Dizideki karakterlerin çoğu için geçerli bir durum bu… Durumu en vahim olanlar ise kendine karşı dürüst olamayanlar.
Filmler ve diziler, karakterlerin ulaşmak istedikleri hedefler, amaçlar, arzular ve karşılarına çıkan engellerle ilgilidir. ‘Bir Başkadır’da arzular var; hem de çok güçlü ve bazen gizli arzular… Ama aşka kapılıp gitmiş Hilmi’yi dışarda tutarsak karakterler tam olarak ne istediklerinin farkında değiller. O yüzden sorunlarını tanımaktan, tanımlamaktan uzaklar…

Peki ya, engeller? Fatih Artman’ın canlandırdığı Yasin gibi, eşiyle kız kardeşinin sorunlarını daha da aşılmaz haline getiren bir ‘yarı kötü adam’ karakteri var filmde. Ama asıl engellerin, daha çok zihinlerde olduğunu görüyorsunuz.
Meryem, dizinin tek ana karakteri değil ama sınıfsal, kültürel ve ekonomik olarak birbirinden ayrılan iki dünya arasında gidip gelen anahtar bir kişilik… Meryem sağduyusu ve iç görüsüyle öne çıkıyor. Psikiyatrist Peri’yle biraz olsun iletişim kurmak dahi ona iyi geliyor. Daha önemlisi, onun da Peri’ye iyi gelmesi…
Berkun Oya, iki farklı kültürel dünya arasındaki çatışmalar kadar geçişlere, uzlaşma ve sızıntılara özellikle dikkatimizi çekiyor. Jung öğretisiyle dini inançlarını birleştiren aşk sarhoşu şaşkın Hilmi, filmin mütevazı ‘gizli bilgesi’ gibi… İki ayrı dünyayla bağları itibarıyla Ali Sait Hoca’nın (Settar Tanrıöğen) kızı Hayrünnisa (Bige Önal) da öne çıkıyor. Adını ilk kez Peri ile Meryem’in terapi seansında duyduğumuzda önyargılarımıza engel olamadığımız Ali Sait Hoca, kayda değer bir karakter… Kırsal kökenli Kürt bir aileden gelen psikiyatrist Gülbin ile dindar ablası Gülen’in (Derya Karadaş) arasındaki çatışmaları unutmayalım… O ailenin travmatik acıları üzerinden memleketin geçmişine de uzanıyoruz.

Berkun Oya, memleketle ilgili ille de sosyolojik tez, sosyal analiz isteyenlere Ferdi Özbeğen şarkılarını işaret ediyor sanki… ‘Bir Başkadır’ın üç bölümünün, Ferdi Özbeğen konserlerinden seçilmiş şarkılarla sona ermesi, kuşkusuz gelişigüzel bir tercih değil. Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’yi de birleştiren şarkılar vardır. Birçok konuda ayrı düşen, anlaşamayan, çatışan insanlar, şarkılarla birleşir… Özbeğen’in de böyle şarkılara imza attığı bir gerçek. Öte yandan, elitist kültürü üstün görenlerin radarına giremeyen bir müzisyen… Dolayısıyla, burada belirleyici olan galiba Özbeğen’in duygusal samimiyeti… Berkun Oya’nın bu şarkılara, bölümler bittikten sonra son sahnede jenerik yazıları eşliğinde eski video kayıtlarından yer vermesi, sadece onlara verdiği değeri göstermiyor. Dizide olup bitenler üzerine biraz da bu şarkıları dinleyerek düşünmemizi istiyor belli ki... Özbeğen’in naif ve hüzünlü duygusallığı dizinin karanlığını biraz olsun dağıtıyor; içten yorumu ruhumuza iyi geliyor. Bir başka bölümün finalinde eski İstanbul arşiv görüntüleri eşliğinde dinlediğimiz Zerrin Özer’in ‘Öldüğümde Mezarıma Gelir misin?’ şarkısı, Cahit Berkay’ın ‘Arkadaşım’ filmi için yaptığı müziği ve Melih Kibar’ın Timur Selçuk düzenlemesiyle İstanbul Gelişim Orkestrası’ndan dinlediğimiz enstrümantal ‘Çoban Yıldızı’nı unutmayalım. Tüm bu şarkılar, besteler ve dizinin Cem Yılmazer imzalı özgün müzikleri en az görüntüler, diyaloglar kadar anlamlı bir dil oluşturuyorlar. Sözgelimi, ‘Çoban Yıldızı’ kendimizi iyi hissettiren bir çeşit memleket sevgisiyle dolduruyor içimizi… ‘Arkadaşım’ ise yerli filmlerde hepimizi buluşturan Türkiye’ye özgü bir duygusallığı açığa çıkarıyor.
Bu arada, Cem Yılmazer de son yıllarda filmler ve dizilerde pek rastlamadığımız bir tarzla geliyor karşımıza. Müzikler, yer yer 1970’li yıllarda enstrümantal çalışmalar yapan büyük orkestraların yakaladığı ‘sound’ları hatırlatıyor. Müzikler sayesinde her şeye biraz daha dışardan, duygusal bir yerden bakıyoruz… Benzer bir duyguyu yıllar önce Carter Burwell’in müzikleriyle Coen Kardeşlerin ‘Fargo’sunda da yaşadığımı hatırlıyorum.
‘Bir Başkadır’ başka yanlarıyla da Coen Kardeşler filmlerini düşündürdü bana. Öyle açık göndermelerden ya da bir etkilenmeden söz etmiyorum. Ama Berkun Oya’nın karakter yazmaktaki ustalığı, kara mizahı ve ince ironi anlayışı Coen’leri getirdi aklıma.
Tam da burada, rolüne çok hoş ve ölçülü bir mizah duygusu katmayı başaran Öykü Karayel’in adını anmak isterim. Karayel, Meryem’de akılardan kolay çıkmayacak bir performansla ‘Bir Başkadır’a damgasını vuruyor. Diğer bütün oyuncular için de aynısını söyleyebilirim. Defne Kayalar, Funda Eryiğit, Tülin Özen, Fatih Artman, Alican Yücesoy, Settar Tanrıöğen ve Bige Önal karakterlerin içlerindeki acıyla kalbimize dokunmasını başarıyorlar. Gökhan Yıkılkan ve Derya Karadaş da çok iyiler. Özetle oyunculuk, adını anamadığım diğer isimlerle birlikte her sahnede ayrı bir keyif veriyor…

Dizinin en sevdiğim yanlarından biri, Berkun Oya’nın görüntü yönetmeni Yağız Yavru’yla birlikte filmin geçtiği iç - dış mekânları eşyalar ve nesnelerle birlikte çok özenli ve ayrıntılı şekilde betimlemesi oldu… Saatler, takvimler, biblolar, duvar resimleri ve daha birçok nesne… Karakterlerin dünyaları bu imgelerle inşa ediliyor. Aslında tam da bu ayrıntılar nedeniyle ‘Bir Başkadır’ın gerçek bir memleket dizisi olduğunu düşünüyorum. Özellikle terlikler anahtar bir imge gibi… Yeri gelmişken, Aslı Dadak ve Barış Yıkılmaz’ın prodüksiyon tasarımındaki başarısının altını çizmek gerekli.
Berkun Oya, karakterlerin çoğunu, diyaloglara yer vermediği planlarda resim sanatındaki portre geleneğini hatırlatan, tercihen pencerelerden gelen ışıkla aydınlanan kadrajların içine yerleştiriyor. Müzik eşliğindeki bu diyalogsuz sahneler, filmde olup bitenler üzerine düşünmek için fırsat oluyor. Böyle sahnelerde müziğin duygusu sizi filmin kalbindeki bilgiçlikten uzak o hüzün duygusuna götürüyor…
‘Bir Başkadır’ı karakterleri, diyalogları, imgeleri ve müzikleriyle sevdim. Takıldığım yerler oldu. Yasin’in açık kanallardaki yerli dizilerden çıkıp gelmiş bir karakter olmasını çok sevdiğimi söyleyemem. Çünkü Berkun Oya, yazdığı karakterlerin çoğunda yerli dizi ezberlerini yerle bir ediyor... Ruhiye’nin (Funda Eryiğit) Yasin’in iktidar alanından çıkınca daha sağlıklı birine dönüşmesi belki içimi ferahlattı ama çok inandırıcı gelmedi… Sinan (Alican Yücesoy) ve Hayrünnisa’nın çok derinlikli işlenmeyen, hakkı verilmeyen karakterler olduğunu düşünüyorum… Ama bunlar rahatsız edici sorunlar değil.
Sadece uluslararası adı olan ‘Ethos’la bile çok farklı okumalara konu olabilecek ‘Bir Başkadır’, başta senaryo, yönetmenlik ve oyunculuk olmak üzere dünya standartlarının altına düşmeyen sağlam bir dizi…
8/10
Mehmet Açar
#Netflix#Türkiye#Öykü Karayel#Berkun Oya#Defne Kayalar#tülin özen#Gökhan Yıkılkan#Fatih Artman#Mehmet Açar#Bir Başkadır
12 notes
·
View notes
Text
Gülse Birsel gelin oldu
Jet sosyete’nin senaristi ve oyuncusu Gülse Birsel,rol icabı gelinlik giydi

Jet Sosyete’ dizisinde ‘Gizem’ karakterini canlandıran Gülse Birsel, rolü için gelinlik giydi. Senaryo gereği tekrar nikah masasına oturan Gizem ve Cengiz Bey’in düğün çekimleri kahkahalar eşliğinde geçti.
View On WordPress
#Bodrum gümbet clup tatil plaj Bodrum türkbükü Antalya bodrum hava durumu bodrum haber bodrum gümbet gümbet barlar sokağı bodrum otelleri clu#Cengiz Bozkurt#Demir Oksitler#Derya Karadaş#Didim Altınkum plajı#eğlenceli videolar yayınlıyoruz. İlginç bi#faydalı#Gülse Birsel gelin oldu Jet Sosyete’ dizisinde ‘Gizem’ karakterini canlandıran Gülse Birsel#hadibakalimistanbul.com istanbul haber istanbul hava durumu istanbul iş ilanı istanbul amatör balıkçı sohbeti kanalında ilginç#Hasibe Eren#Jet Sosyete#jet sosyete irem derici Jet Sosyete#Jet Sosyete&039;nin senaristi ve oyuncusu Gülse Birsel#komik#komik videolar istanbul hava durumu haber news nasıl yapılır balık nerede tutulur olta takım yapımı istanbul istavrit nerede balık var balığ#rolü için gelinlik giydi. Senaryo gereği tekrar nikah masasına oturan Gizem ve Cengiz Bey’in düğün çekimleri kahkahalar eşliğinde geçti.#sanatı seven ve diğer dinlere saygı gösteren Osmanlı sultanı Fatih Sultan Mehmet&039;tir. Günümüzde görülen Ayasofya binası aslında aynı ye#Sarp Apak
0 notes
Photo

Hasibe Eren 3. Kez Gülse Birsel Dizisinde : Jet Sosyete http://dlvr.it/Q4BpQr
0 notes
Photo

"Güldür Güldür Ekibinden Aşka ve Aile İlişkilerine Dair Bir Komedi Filmi: Cici Babam" https://yoogbe.com/film/guldur-guldur-ekibinden-aska-ve-aile-iliskilerine-dair-bir-komedi-filmi-cici-babam/
#Mahir İpek#Derya Alabora#Onur Buldu#Onur Atilla#Meltem Yılmazkaya#Derya Karadaş#Burak Topaloğlu#cici babam#cici babam filmi#cici babam filmi vizyon tarihi#cici babam filmi ne zaman vizyona girecek
0 notes
Text
The Walt Disney Company’nin tüm dünyada milyonlarca üyeye sahip dijital yayın platformu Disney+, çok konuşulan yerli içeriklerine bir yenisini daha ekliyor. Yapımını BKM’nin üstlendiği, Gülse Birsel’in güçlü ve eğlenceli kaleminin, Ozan Açıktan rejisi ile buluştuğu ‘Yılbaşı Gecesi’ filminin merakla beklenen fragmanı seyirci ile buluştu. Dev oyuncu kadrosunun eğlenceli bir hikayeyle buluştuğu filmin fragmanı seyirciye bol kahkaha vadediyor. Film, pandeminin sonlarına yaklaştığını umarak uzun bir zaman sonra tüm sevdikleriyle bir arada Yılbaşı Gecesi’nde buluşmaya hazırlanan Didem’in yılbaşı sabahında aldığı sokağa çıkma yasağı haberiyle başlar. Ozan, pandemi süreci boyunca eve hapsolmuş olan eşinin günlerdir özenerek hazırlandığı yılbaşı gecesini kötü geçirmemesi adına, çareyi sitedeki komşularını kapı kapı gezerek partiye çağırmakta bulur. Birbiriyle asla bir araya gelmemesi gereken insanların yanlışlıkla çağırıldığı bu komşu partisinin neye yol açacağı ve nasıl bir ‘Yılbaşı Gecesi’ geçirecekleri ise büyük bir merak konusudur. Filmin ses getirecek kadrosunda (alfabetik sırayla) Alican Yücesoy, Alina Boz, Ayta Sözeri, Boran Kuzum, Büşra Pekin, Cengiz Bozkurt, Derya Karadaş, Emir Benderlioğlu, Fatih Artman, Gülse Birsel, İrem Sak, Kubilay Tunçer, Nazmi Sinan Mıhçı, Serkan Keskin, Şebnem Bozoklu, Zeynep Güngör yer alıyor. Başarılı oyuncu kadrosu ve hikayesiyle seyircinin heyecanla beklediği orijinal film ‘Yılbaşı Gecesi’ 30 Aralık’ta sadece Disney+’da izleyicisiyle buluşacak!
0 notes
Text
Gülse Birsel'in yeni filmi 'Yılbaşı Gecesi'nden ilk tanıtım yayınlandı
Gülse Birsel’in yeni filmi ‘Yılbaşı Gecesi’nden ilk tanıtım yayınlandı
DUVAR- Senaryosunu Gülse Birsel’in, yönetmenliğini ise Ozan Açıktan’ın üstlendiği “Yılbaşı Gecesi” filminden ilk tanıtım paylaşıldı. Yayın tarihi henüz açıklanmayan film, Disney Plus Türkiye ekranlarında izleyici ile buluşacak. Yapımcılığını BKM Film’in üstlendiği filmin oyuncu kadrosunda Alican Yücesoy, Alina Boz, Ayta Sözeri, Boran Kuzum, Büşra Pekin, Cengiz Bozkurt, Derya Karadaş, Emir…

View On WordPress
0 notes
Photo
[TASK 098: KURDISTAN]
There’s a masterlist below compiled of over 150+ Kurdish faceclaims categorised by gender with their occupation and ethnicity denoted if there was a reliable source. If you want an extra challenge use random.org to pick a random number! Of course everything listed below are just suggestions and you can pick whichever character or whichever project you desire.
Any questions can be sent here and all tutorials have been linked below the cut for ease of access! REMEMBER to tag your resources with #TASKSWEEKLY and we will reblog them onto the main! This task can be tagged with whatever you want but if you want us to see it please be sure that our tag is the first five tags, @ mention us or send us a messaging linking us to your post!
THE TASK - scroll down for FC’s!
STEP 1: Decide on a FC you wish to create resources for! You can always do more than one but who are you starting with? There are links to masterlists you can use in order to find them and if you want help, just send us a message and we can pick one for you at random!
STEP 2: Pick what you want to create! You can obviously do more than one thing, but what do you want to start off with? Screencaps, RP icons, GIF packs, masterlists, PNG’s, fancasts, alternative FC’s - LITERALLY anything you desire!
STEP 3: Look back on tasks that we have created previously for tutorials on the thing you are creating unless you have whatever it is you are doing mastered - then of course feel free to just get on and do it. :)
STEP 4: Upload and tag with #TASKSWEEKLY! If you didn’t use your own screencaps/images make sure to credit where you got them from as we will not reblog packs which do not credit caps or original gifs from the original maker.
THINGS YOU CAN MAKE FOR THIS TASK - examples are linked!
Stumped for ideas? Maybe make a masterlist or graphic of your favourite faceclaims. A masterlist of names. Plot ideas or screencaps from a music video preformed by an artist. Masterlist of quotes and lyrics that can be used for starters, thread titles or tags. Guides on culture and customs.
Screencaps
RP icons [of all sizes]
Gif Pack [maybe gif icons if you wish]
PNG packs
Manips
Dash Icons
Character Aesthetics
PSD’s
XCF’s
Graphic Templates - can be chara header, promo, border or background PSD’s!
FC Masterlists - underused, with resources, without resources!
FC Help - could be related, family templates, alternatives.
Written Guides.
and whatever else you can think of / make!
MASTERLIST!
F:
Muna Wassef (1942) Kurdish / Syrian - actress.
Hülya Avsar (1963) Kurdish / Turkish - actress and singer.
Yıldız Tilbe (1966) Kurdish, Zaza - singer-songwriter and entertainer.
Berivan Kaya (1967) Kurdish, German - actress.
Amira Casar (1971) Kurdish / Russian - actress.
Dilba / Dilbahar Demirbag (1971) Kurdish - singer-songwriter, pianist, and guitarist.
Hozan Canê (1971) Kurdish - singer.
Dee Demirbag / Dilnarin Demirbag (1973) Kurdish - singer and dancer.
Şehrîbana Kurdî / Shahribana Kurdi (1973) Kurdish - singer.
Aynur / Aynur Doğan (1975) Kurdish - singer-songwriter.
Rojda Demirer (1976) Kurdish - actress.
Zara / Neşe Yılmaz (1976) Kurdish - actress and singer.
Ruken Tekes (1976) Kurdish - writer.
Rania Kurdi (1976) Kurdish / British - actress, tv host, and singer.
Nisti Stêrk (1977) Kurdish - actress and comedian.
Rojda Aykoç / Rojda Şenses / Rojda / Kadriye Şenses (1978) Kurdish - singer.
Ebru Yaşar (1978) Kurdish - singer and tv host.
Rojin Ulker (1980) Kurdish - singer and actress.
Derya Karadaş (1981) Kurdish - actress.
Songül Düzgün (1982 or 1983) Kurdish - singer.
Zara / Zarifa Pashaevna Mgoyan (1983) Kurdish, Yezidi - singer and actress.
Belçim Bilgin (1983) Kurdish - actress.
Diana Karazon (1983) Kurdish, Syrian, Palestinian - actress, singer, and tv host.
Chopy Fatah (1983) Kurdish - singer, performer, and lyricist.
Desne Murad (1986) Kurdish - pop singer and tv host.
Dashni Morad (1986) Kurdish - singer-songwriter.
Nazdar Ciziri (1987) Kurdish - singer.
Evîn Osman (1987 or 1988) Kurdish - singer.
Helly Luv / Helan Abdulla (1988) Kurdish - singer, model, actress, and dancer.
Sultan Ulutas (1988) Kurdish / Turkish - actress.
Yasmien Kurdi (1988) Kurdish, Lebanese / Chinese, Filipina - actress, singer-songwriter, and model.
Dalia Rebwar Hassan (1988 or 1989) Kurdish - Miss Grand Kurdistan 2014 and Miss Internet Kurdistan 2013.
Sazan Barzani (1989) Kurdish - model and blogger.
Parwaz Hussein (1989) Kurdish - singer.
Dilber Ciziri (1991) Kurdish - singer.
Mizgin / Mizgin Demircan (1991) Kurdish - singer-songwriter.
Jînda Kenco (1991 or 1992) Kurdish - singer.
Leyli Chupani (1991 or 1992) Kurdish - model.
Eşkan Ebdulrehman (1991 or 1992) Kurdish - singer.
Roza Gergerî (1991 or 1992) Kurdish - singer.
Shimaa Qasim (1993) Kurdish - model and Miss Iraq 2015.
Vian Sulaimani (1993) Kurdish - Miss Iraq 2017.
Shené Aziz Ako (1993 or 1994) Kurdish - Miss Kurdistan 2012.
Dilan Gwyn (1994) Kurdish, Turkish, Armenian, Circassian, Greek - actress.
Shene Eziz Eko (1994) Kurdish - Miss Kurdistan 2012.
Xezel Mistefa (1994 or 1995) Kurdish - singer.
Zhalia Sirwan (1995 or 1996) Kurdish - Miss Kurdistan 2016.
Tanya Aso (1997 or 1998) Kurdish - singer.
Bane Şîrwan (2000 or 2001) Kurdish - singer.
Deba Hekmat (2001) Iranian Kurdish - model and actress.
Roda Canioglu (?) Kurdish, Turkish, French - actress.
Derya Ayverdi (?) Kurdish - actress.
Shahla Qadrian (?) Kurdish - model.
Rojin Sharifi (?) Kurdish - actress.
Shima Molaei (?) Kurdish - actress.
Diman Zandi (?) Kurdish - actress.
Rojan (?) Kurdish - singer.
Nian Aziz (?) Kurdish - actress and model.
Danusia Samal (?) Kurdish, Polish - actress and singer.
Fenik Muhammed (?) Kurdish - Miss Kurdistan 2013.
Sargol Salam Chir (?) Kurdish - Miss Kurdistan 2016 first runner-up.
Shadi Abdulkarim (?) Kurdish - Miss Kurdistan 2016 second runner-up.
Shakar Nasih (?) Kurdish - Miss National Dress Kurdistan 2013.
Seher Abdulla (?) Kurdish - Miss Personality Kurdistan 2013.
Nady Rashid (?) Kurdish - Miss Tourism Kurdistan 2013.
Zhin Sebah (?) Kurdish - Miss Peace Kurdistan 2013.
Evîn Reuf (?) Kurdish - Miss Kurdistan 2012 first runner-up and Miss Elegance Kurdistan 2012.
Gardinia Yasmin Rahim (?) Kurdish - Miss Kurdistan 2012 second runner-up.
Rahma Talb (?) Kurdish - Miss Friendship Kurdistan 2012.
Sara Hilal (?) Kurdish - Miss Photogenic Kurdistan 2012..
Fenk Muhammed (?) Kurdish - Miss Kurdistan 2013.
Sarah Aram (?) Kurdish - Instagrammer.
Raman Abdullah (?) Kurdish - Instagrammer.
M:
Rahmi Saltuk (1945) Kurdish - singer.
Shahram Nazeri (1950) Kurdish - singer and composer.
Ghotbeddin Sadeghi (1952) Kurdish - actor, director, and playwright.
İbo / İbrahim Tatlıses (1952) Kurdish, Arab - singer, actor, producer, director, and writer.
Bahramji (1952) Kurdish - musician.
Nasr / Nasser Razazi / Naser Rezzazi / Naser Rezazî (1955) Kurdish - singer, poet, and writer.
Şivan Perwer (1955) Kurdish - singer, performer, poet, and writer.
Nizamettin Ariç (1956) Kurdish - singer, composer, and director.
Ali Akbar Moradi (1957) Kurdish - musician and composer.
Ciwan Haco (1957) Kurdish - singer.
Mehmet Ali Erbil (1957) Kurdish - actor, comedian, and tv host.
Dilshad Said (1958) Kurdish - musician.
Ali Sürmeli (1959) Kurd-Zaza - actor.
Saeed Farajpouri (1961) Kurdish - kamancheh player.
Ardeshir Kamkar (1962) Kurdish - musician.
Xero Abbas (1963) Kurdish - singer.
Mahir Hassan (1963) Kurdish - actor and playwright.
Kayhan Kalhor (1963) Kurdish - kamancheh player and composer.
Naseer Shamma (1963) Kurdish - oud player.
Adnan Karim (1964) Kurdish - singer and oud player.
Ferhat Tunç (1964) Kurdish, Zaza - singer-songwriter and writer.
Veli Diktas (1964) Kurdish - actor.
Yilmaz Erdogan (1967) Kurish - actor, poet and filmmaker.
Mahsun Kırmızıgül / Abdullah Bazencir (1968) Kurdish, Zaza - actor, singer-songwriter, producer, director, composer, and screenwriter.
Gani Mirzo (1968) Kurdish - musician.
Olgun Şimşek (1971) Kurdish - actor.
Shahriyar Jamshidi (1971) Kurdish - kamancheh player and composer.
Özcan Deniz (1972) Kurdish - actor, singer, director, composer, and writer.
Shwan Attoof (1972) Iranian Kurdish - actor.
Saeed Aghakhani (1972) Iranian Kurdish - actor and director.
Ari Rufino (1973) Kurdish - actor.
Servet Kocakaya (1973) Kurdish, Zaza - singer-songwriter.
Bülent İnal (1973) Kurdish / Turkmen - actor.
Azad / Azad Azadpour (1973) Kurdish - rapper.
Serhat Baran (1974) Kurdish - singer-songwriter and guitarist.
Alanas Chošnau (1974) Kurdish / Lithuanian - singer-songwriter.
Özz Nûjen (1975) Kurdish - actor, tv host, comedian, and screenwriter.
Blend Saleh (1978) Kurdish - singer.
Philip Rachid (1978) Kurdish / Bulgarian - actor, producer, director, and writer.
Mohsen Chavoshi (1979) Kurdish, Persian - singer-songwriter, keyboardist, pianist, composer, and arranger.
Hafez Nazeri (1979) Kurdish - singer and composer.
Murat Yıldırım (1979) Kurdish / Arab - actor.
Hakar Abdulqader (1980) Kurdish - director, writer and Editor.
Tekin Girgin (1980) Kurdish - actor, director, producer, and writer.
Danny Darren / Halmat Salah (1980) Kurdish - actor, producer, director, and writer.
Namosh / Namosh E. Arslan (1981) Kurdish - actor, singer, DJ, musician, and performance artist.
Salar Zarza (1981) Kurdish - actor, filmmaker, martial artist, and writer.
Karzan Kader (1982) Kurdish - actor, director, and screenwriter.
Sohrab Pournazeri (1982) Kurdish - singer and composer.
Mohamad Bash / Mohamed Bash (1982) Kurdish - singer-songwriter, guitarist, composer, and writer.
Burhan G / Burhan Genç Koç (1983) Kurdish - singer-songwriter and producer.
Hootan Shakiba (1984) Kurdish - actor.
Keywan Karimi (1985) Kurdish - actor and filmmaker.
Haftbefehl / Aykut Anhan (1985) 3/4 Kurdish, 1/4 Zaza - rapper.
Kadir Talabani (1986) Kurdish - actor.
Mohsen Berkhane (1986) Kurdish - actor.
Navid Mohammadzadeh (1986) Kurdish - actor.
Darin / Darin Zanyar (1987) Kurdish - singer-songwriter, guitarist, and pianist.
Cengiz Yazgı (1987 or 1988) Kurdish - singer.
Rebstar / Rebin Shah (1988) Kurdish / Iranian - rapper, producer, and entrepreneur.
Mistefa Salar (1988 or 1989) Kurdish - singer.
Azmi Al-Hasani (1989) Kurdish - actor.
Hiva Kabki (1989) Kurdish - screenwriter and director.
Firat Ayverdi (1990) Kurdish - actor.
Ferzad Mehdî (1990 or 1991) Kurdish - singer.
Ebdulla Mihemed (1990 or 1991) Kurdish - singer.
Mehmet Korhan (1992) Kurdish, Turkish - actor, model, and director.
Rewan Îbrahîm (1992 or 1993) Kurdish - singer.
Ronî Artîn (1992 or 1993) Kurdish - singer.
Aştî Ezîz (1993 or 1994) Kurdish - singer.
Zêrevan Casim (1996 or 1997) Kurdish - singer.
Vedat Akarsu (1997 or 1998) Kurdish - singer.
Goran Salih (?) Kurdish - singer.
Alan Ciwan (?) Kurdish - actor and tv host.
Gerard Moss (?) Kurdish - actor, director, and writer.
Zakaria Abdulla (?) Kurdish - singer, keyboardist, and composer.
Aland Brifkani (?) Kurdish - actor.
Ebdo Mihemed (?) Kurdish - singer.
Hussein Hassan (?) Kurdish - actor, director, and writer.
Ari Rufino (?) Kurdish - actor.
Nathan Niamehr (?) Kurdish, Persian - producer.
Rekar__reki (?) Kurdish - Instagrammer.
Fitnesslopehs (?) Kurdish - Instagrammer.
Hama_sharif (?) Kurdish - Instagrammer.
Ašk Sana Benzer (?) Kurdish - actor and Instagrammer.
Kochar Faraj (?) Kurdish, Swedish - Instagrammer and youtuber.
Problematic:
Bero Bass / Bernas Avşar (1980) Kurdish - rapper - Convicted of assaulting a man with a knife.
13 notes
·
View notes
Text
“Jet Sosyete” dizisi puhutv yayınlarının ardından tv’de ilk kez Star ekranlarına gelmeye devam ediyor. Dizinin 3.sezon 17.bölümü ise; 22 Nisan Çarşamba saat 20.00’den itibaren yayında olacak.
Senaryosunu Gülse Birsel’in yazdığı “Jet Sosyete” nin başrollerinde Cengiz Bozkurt, Derya Karadaş, Gülse Birsel, Hasibe Eren, Sarp Apak, Şahin Irmak, Enis Arıkan, Ayşenil Şamlıoğlu, Tuğba Çom, Deniz Cengiz, Ecem Uzun ve Emre Taştekin yer alıyorlar.
Jet Sosyete 3. sezon 17.bölümden
Dizinin bu haftaki konusu ise kısaca şöyle: “Şennur’un yazdığı ve her derde deva büyü ve şifalarla dolu Fıccın kitabını okuyan Gizem, hayatını Şennur’un kaleminden çıkma hurafelerle doldurur. Diğer yanda İlayda hırsla şirketin düzenlediği maratona hazırlanmaktadır.”
Jet Sosyete 3. sezon 17.bölümden 02
Jet Sosyete 3. sezon 17.bölümden 03
Star – Jet Sosyete (3.Sezon 17.Bölüm Tanıtımı) "Jet Sosyete" dizisi puhutv yayınlarının ardından tv'de ilk kez Star ekranlarına gelmeye devam ediyor. Dizinin 3.sezon 17.bölümü ise; 22 Nisan Çarşamba saat 20.00'den itibaren yayında olacak.
#17.Bölüm#17.Bölüm Fragmanı#17.Bölüm Tanıtımı#17.Bölüm Trailerı#22 Nisan 2020#22 Nisan 2020 Çarşamba#Ayşenil Şamlıoğlu#Çağlar Çorumlu#Cengiz Bozkurt#Deniz Cengiz#Derya Karadaş#Ecem Uzun#Emre Taştekin#Enis Arıkan#Fıccın#Gizem#Gizem Özpamuk#Gülse Birsel#Hakan Salınmış#Hasibe Eren#İlayda#İpek#Jet Sosyete#Jet Sosyete 17.Bölüm#Jet Sosyete 17.Bölüm Fragmanı#Jet Sosyete 17.Bölüm Konusu#Jet Sosyete 17.Bölüm Özet#Jet Sosyete 17.Bölüm Tanıtımı#Jet Sosyete 22 Nisan 2020#Jet Sosyete 22 Nisan 2020 Çarşamba
0 notes
Text
Tülin Özen'in yatak sahnesi Bir Başkadır dizisine damga vurdu
Tülin Özen’in yatak sahnesi Bir Başkadır dizisine damga vurdu
Dün Netflix’te bölümleri yayınlanan Bir Başkadır dizisine Tülin Özen’in cesur yatak sahneleri damga vurdu. Yarı çıplak halde kamera karşısına çıkan Özen’in cesareti ise dikkat çekti.

Netflix’in yeni projesi ‘Bir Başkadır’ seyircisiyle buluştu. Kadrosunda, Öykü Karayel, Fatih Artman, Alican Yücesoy, Funda Eryiğit, Defne Kayalar, Tülin Özen, Derya Karadaş, Bige Önal ve Settar Tanrıöğen gibi…
View On WordPress
0 notes
Photo

Jet sosyete dizisine irem derici Jet Sosyete, Star Tv ekranlarında izleyiciyle buluştu. Dizinin oyuncu kadrosunda Çağlar Çorumlu, Derya Karadaş, Cengiz Bozkurt, Gülse Birsel, Sarp Apak, Ayşenil Şamlıoğlu, Bartu Küçükçağlayan, Aslı Bekiroğlu, Hasibe Eren, Enis Arıkan, Şahin Irmak, Tuğba Çom, Deniz Cengiz, Emre Taştekin ve Ecem Uzun gibi isimler rol alıyor.
#Aslı Bekiroğlu#Ayşenil Şamlıoğlu#Bartu Küçükçağlayan#Cengiz Bozkurt#Deniz Cengiz#Derya Karadaş#Emre Taştekin ve Ecem Uzun gibi isimler rol alıyor. irem derici konuk oyuncu olarak olarak jet sosyete Ailesine katiliyor#Enis Arıkan#Gülse Birsel#Hasibe Eren#Jet Sosyete#Sarp Apak#Star Tv ekranlarında izleyiciyle buluştu. Dizinin oyuncu kadrosunda Çağlar Çorumlu#Tuğba Çom#Şahin Irmak
0 notes
Photo

“İyi Bir Komedinin İyi Bir Drama İhtiyacı Var”
1 Aralık’ta vizyona giren, yılın en iyi komedi filmlerinden biri olmaya aday Aile Arasında filminin Fikret karakteri Engin Günaydın ile bir araya geldik. Günaydın ile Fikret karakteri ve yaratım süreci, motivasyonları, Türkiye’deki komedi filmlerinin niteliği ve uzun zamandır üstünde çalıştığı projesi Hücreler oyunu ile ilgili yeni gelişmeleri konuştuk.
Komedi filmlerinde yarattığı özgün karakterlerin yanında dramada da oldukça psikolojik bir oyunculuk performansı sergileyen Engin Günaydın, son olarak Gülse Birsel’in senaryosunu yazıp oynadığı Aile Arasında filmi ile karşımıza çıktı. Fikret karakteri ile filmin başrollerinden olan Engin Günaydın’a; Demet Evgar, Erdal Özyağcılar, Devrim Yakut, Fatih Artman, Derya Karadaş, Şevket Çoruh, Ayta Sözeri ve Devin Özgür Çınar gibi oyuncular eşlik ediyor. İzleyenlerden kısa sürede tam not alan Aile Arasında filminin tüm yaratım süreci, aşamaları ve sonuçlarını değerlendirdiğimiz Günaydın ile hayatı, Türkiye’deki sinema ve sahne sanatlarının durumu, rolüne hazırlanırken nasıl yollar izlediği gibi diğer konuları da detaylıca konuştuk.
Aile Arasında filmi tempolu ve oldukça komik bir film. Bu filme ilk karar verdiğiniz andan bugün vizyona girene kadarki süreçten bahsedebilir misiniz?
Filmin karakterleri aslında yeniydi ve bu anlaşılmak adına bir endişe yaratıyordu. Yani oynadığım karakter bana göre çok bilindik bir sinema karakteri değildi. Bizde komedi karakterleri biraz daha baskın, hâkim, biraz alaycı ve başkalarının hayatına müdahale eden, kendi içinde zeki ve bazılarına göre kıvrak zekaya sahip. Böyle karakterler çok sevilerek ve beğenilerek izleniyordu. Fikret karakteri kendi içerisinde kapalı, üzgün, ilişki kuramayan, zayıf bir karakter gibi duruyor. Burada onun komedisini nasıl ortaya çıkaracağız ve popüler bir komedi karakteri haline nasıl getireceğimiz biraz endişe veriyordu. Fakat ben de bu karakterleri iyi tanıdığım ve bu türden komediyle ilgili bir hayattan geldiğim için daha yakın buldum. Aslında ben Türkiye’deki karakterlerin böyle olduğunu düşünüyorum. Yani Türkiye’deki komedi karakterlerini ülkedeki karakterlere benzetemiyorum. Ama mesela benim oynadığım gibi bir karaktere daha çok benzetiyorum. Bu yüzden seyircinin bir bağ kuracağından emindik. Fakat nasıl bir bağ kuracağıyla ilgili endişelerimiz vardı. Ama sonra film vizyona girdikten, seyirciyle buluştuktan ve gişe rakamlarını gördükten sonra anladık ki seyircinin bu türden karakterlerle bağı çok güçlü. Böyle olunca ben de çok rahatladım. Çünkü böyle karakterleri yazmayı ve oynamayı çok seviyorum ve oynamaya da devam edeceğim. Bana çok renkli geliyor ve çok da geniş bir yelpazesi var. Fikret karakterinin kendi içerisinde zayıf, ilişki kuramayan ve bir nevi asosyal oluşu ancak film boyunca değişimi, daha baskın hâle gelmesi ve bunları yaparken saçmalaması filmin ana ekseniydi. Aktarılmak istenen bu kısım da başarılı oldu. Bu konuda Gülse’nin (Birsel) de benim de fikrim böyleydi çünkü. O da çok seviyor anti-kahramanları. Kara mizahta ve dramada seyirci anti-kahramanlarla daha rahat ilişki kurulabiliyor ama komedi filmlerinde biraz zorlayıcı olabiliyor. Anladık ki bu tip karakterlerin de seyirci ile bağı güçlü, işe yarar bir hâli var. Bu durum Gülse’nin de, benim de, hepimizin içini rahatlattı

Gerçekten Aile Arasında filmi için akıllı ve üstüne düşünülmüş bir komedi diyebiliyoruz. Neredeyse son günlerde kahkaha atabileceğimiz zeki bir komedi filmi bulmak zorlaştı. Bu yüzden Fikret karakterinden bahsetmek istiyorum. Fikret karakteri için nasıl bir çalışma süreci geçirdiniz, karakter sizin için mi yazıldı veya ne kadarı senaryoda vardı?
Gülse çok uzun süredir beni tanıdığı için nasıl birisi olduğumu da biliyor. Dolayısıyla ne tür karakterleri sevdiğimi de iyi biliyor. Fikret tabii benim için de yazılmış bir rol. Çünkü bu konuda başarılı olacağımı biliyordu Gülse. Alanlarımı ve sınırlarımı nasıl bir seviyeye çıkarak bu alanları genişleteceğimi biliyordu. Evet benim için yazılmış olabilir ama Gülse’nin zaten böyle bir üslubu var. Önce kimin oynayacağını belirliyor sonra o kişinin yeteneklerine göre rolü genişletebildikçe genişletiyor. Dizide de özellikle bunu yapardı, filmde de aynı üslubu kullandı. Özellikle Demet (Evgar) ile aramızdaki ilişkiyi güçlendirmek adına maharet alanlarımızı iyi değerlendirdiğini düşünüyorum. Seyircinin kurduğu bağ ile zaten kafamdakiler daha da netleşmiş oldu. Bir de komedide dramdan farklı olarak başka bir hikâye süreci oluşabiliyor. Timing (zamanlama) denilen bir baş belamız vardır ve komedyenler hiç sevmez bunu. Ancak yapmak zorundadır çünkü seyirci ile ortak noktada buluşturan bir şeydir timing. Ancak burada bir kesinlik ve netlik yoktur, milyarda bir ihtimaldir timing bulabilmek. Onun için de sahne üzerinde veya komedi çalışırken olabildiğince herkesin esnek olabilmesi gerekiyor. Oyuncunun, yazarın hem de yönetmenin yani set üzerinde herkesin biraz esnemesi gerekiyor. Sette çok eğlenmek, neşe içerisinde olmaktan ziyade büyük bir stresle ve arayışla geçiriyoruz zamanımızı.
Ne kadar bir set süresi geçirdiniz peki?
Yedi hafta sürdü. Elbette bir filme göre çok uzundu ama sahnelere çalışma süremiz de otomatik olarak uzamış oldu. Yani sahneyi oynadık hadi bitti gözüyle bakılmıyordu. Herkes sahneye olabildiğince daha çok timing, daha çok espri koyabilmek için çabalıyordu. Bunun için de yeterli zamanımız vardı. İlk etapta acaba çok mu uzun diye düşünüyorduk ama sonrasında buna sevindik çünkü gerçekten zamanımız aslında tam yetecek kadarmış. Çünkü insan daha fazla çalışmak istiyor ve yedi hafta gibi bir sürenin varlığı oldukça iyi oldu.
Evet genelde hem prodüksiyon giderleri hem de diğer masraflar açısından üç hafta gibi sıkıştırlmış sürelerde bitirmek istiyor yapımcılar setleri. Ancak böyle bir film ortaya koyabilmek için yedi hafta göze batmıyor, yani sizin için de oldukça iyi olmuş.
Kesinlikle, ama üç hafta gibi sürelerde tamamlamak mümkün değil. Zaten ben film teklifleri geldiğinde ilk önce süresini soruyorum. Ne kadar sürede çekeceksiniz diye sorduğumda iki veya üç haftada çekileceği söylenirse senaryoya bakmıyorum. Çünkü bu mümkün değil benim gözümde ve filmler dünyanın her yerinde en az beş hafta setlerle bitiriliyor. Herkesin kendi kafasına göre zaman veya biçim üretmesini gerçekçi bulmuyorum. Bu yüzden iki-üç haftalık set sürelerini de gerçekçi bulamıyorum. Bu yüzden buradaki mantık hatasını fark ederek direkt senaryoyu reddediyorum.

Merak ettiğim bir konu da rolünüze partnerlerinizle mi, evde kendi başınıza mı, bir oyuncu koçuyla mı yoksa prova sırasında, o anda mı çalışıyorsunuz?
Sahne üzerinde aslında daha çok. Elbette genel tavır ve biçimlerimin hepsini önceden kendi başıma düşünüyorum. Ama en önemli konu sahne üzerinde partnerlerinizle kurduğunuz ilişki ve gerçeklik. Kesinlikle gerçeklik çok önemli. Yani benim evde çalıştığım bir şeyi sahne üzerine getirebilmem çok zor, çünkü çok kalabalık sahneler oluyor, herkesin tonunu bilmiyorum ve partnerimin hangi yönelişine, nasıl bir tepki verebileceğimi o anda bilebileceğim için bunu sahnede gerçekleştirmek daha doğru geliyor. Bu yüzden aslında o yedi haftalık sürecin içerisinde bu tip çalışmalar da dahildi. Böylece herkes kendi biçiminde kendi postürünü, gardını alabilme şansı da yakalamış oldu. Elbette dört hafta bir okuma provası ardından başlayan yedi haftalık bir çekim süreciyle tamamlanmış oldu proje. İlk okumalar, ikili çalışmalar ve hafif ayaklanmaların ardından kameraların gelmesiyle birlikte bir netlik kazanmaya başladı. Oyuncu özellikle komedyenler her provada timing’ini belli etmek istemez çünkü bir sahneyi üç kere aynı performansla oynarsanız artık esprinize alışırsınız ve gülmemeye başlarsınız. Bu sebepten neredeyse herkesin timing’lerini gösterebilmek için seti bekletmesi gerektiği de oldu

Genelde komedi filmlerinin karakterlerini seyirci olarak derinlemesine sorgulamayız ama oyuncu için hepsinin uğraş gerektiren bir yaratım süreci ve toplumsal yansıması vardır. Fikret’i yaşadığımız dönemle veya geçtiğimiz dönemlerle kıyaslarsak toplumda nasıl bir figür oluşturduğunu söyleyebiliriz?
İnsanlar zaman zaman ilişkilerinde, iş hayatlarında vs çok berbat zamanlar yaşayabilirler. Her şey birdenbire çok kötü gidebilir ve sizi ağır bir depresyon bekliyor olabilir. Fikret’in sevdiğim tarafı da bu. Çok ağır bir şeyler yaşayıp, ağır depresyon döneminde yeni bir hayatla karşılaşıyor ve tekrar kendiyle bağlantı kurup fabrika ayarlarına geri dönüyor. Toplumda çok karşılaştığımız bir şey, insanlar bazen çok zor durumlara düşüyorlar ve herhalde hayat bitti diye düşünebiliyorlar. Oysa başka çıkışlar veya yeni bir hayat onları bekliyor olabilir. Bu yüzden kötü deneyimler karşısında insan kendini kapatmamalı. Yani tamamen kapatmalarının bir anlamı yok. Belki eskisinden çok daha iyi bir hale de gelebilirler. Bu yüzden Fikret’in toplumdaki karşılığı ne dersek; insanın başına gelenlere karşı değişimler geçirip, yeni bir yaşama başlama ihtimalinin ifadesi diyebiliriz.
Karakterin gelişim ve dönüşümleri ile ilgili ne düşünüyorsunuz. Yaşam pratiğindeki bağlantısı nasıl kurulurdu?
Fikret’in gelişim ve dönüşümlerini kesinlikle doğru buluyorum öncelikle. İnsanların sıkıntıların içerisinde kendileri kapatmasından çok yeniliklere açık bir şekilde ilerlemesini doğru buluyorum. İnsan da aslında bir nevi kullandığımız telefonlar gibi. Nasıl telefonlarımıza güncellemeler geliyor ve yenileniyor, insan da kesinlikle olaylar ve deneyimlerle güncellenip, yenileniyor aslında. Fikret gibi herkesin pratikte de kendini güncellemesi ve açık olması gerekli. Yoksa başka türlü, daha karanlık bir psikolojinin içinde bulur kendini. Zaten o zaman da perdeye taşımak istediğimizde daha karanlık bir film karakteri olarak karşımıza çıkardı ve muhtemelen de gülmezdik. (Gülüyor)
Sizi izlediğimizde daima Engin Günaydın imzası taşıyan bir üslupla karşılaşıyoruz. Tikleri olan, kararsız, anı anına uymayan, fevri kararlar veren bir karakter daima oluyor. Karakterlerinizi yaratırken referans noktalarınızdan, sizinle olan ilişkisinden ve motivasyonunuzu sağlayan unsurlardan söz edebilir misiniz?
Çıkış noktam tamamıyla kendim. Kendi psikolojim. Ben psikolojik bir oyuncuyum. Psikolojiyi de severim. Peki referansı nereden alacağım, çünkü gözlemle yapılabilecek bir konu değil bu. İnsanlar bu konularda çok kapalıdırlar ve bazı bilgileri sosyal hayattan çok fazla alamazsınız. Burada en fazla baz alınacak yer psikolojidir. Zaten zor olan da bu. Kendi psikolojinizi parçalayarak, bölerek, kes yapıştır yaparak sahneleri oynuyorsunuz. Oyuncunun psikolojisini yaralamasının, zorlamasının nedenlerinden biri de aslında bu. Bu durum özellikle psikolojik oyuncular için daha çok geçerli. Dramada da komedide de referans olarak kendimi alıyorum. Ben neye gülüyorum. İlk önce benim için komik olması veya dramada da önce beni ikna etmesi gerek. Yani ben neyi izlemek istiyorum. Çalışırken herhangi bir tekniğe sırtımı yasladığım zaman benim için o rol sıradanlaşıyor. Benim için her çalışma yeni bir durum olmalı psikolojim açısından. Ben bir avizeci olsaydım, böyle bir hayatın içinde olsaydım, böyle bir eşim olsaydı ve beni terk etseydi ne yapardım gibi bir psikolojinin içine girerek düşünmeye başlıyorum. Sonra benim kendi karakterime uyanlar oluyor, uymayanlar oluyor onları ayıklamaya başlıyorum. Üstüne bir şeyler koyuyorum ama kesinlikle referanslarım ve reflekslerim hep benim psikolojik durumumla alakalı oluyor. Çünkü beni üzen bir şeyi sahnede oynamalıyım ya da beni güldüren bir şeyi oynamaya çalışmalıyım. Böylece kendimi izlerken bu beni de mutlu edebiliyor. Çünkü beni de güldürmesi önemli. Mesela filmi seyirci ile izlerken ben kendim oynuyorum diye düşünmedim ve herkesle birlikte izlerken ben de güldüm. Elbette sette çekim yaparken yaptığınız her şeyi aklınızda tutamıyorsunuz. Çünkü çekerken oyuncu olarak bir hayalin, dalgınlığın ve rüyanın içinde gibisiniz. Bu bir uyku hâli gibi değil de kontrollü bir odaklanma gibi. Bu konsantrasyon partneriniz için de, izleyici için de iyi oluyor tabii. Önemli olan sahnede yeni bir şey yaratabilmek. Bu beni en zorlayan tarafı, çünkü bu konuda fazlaca hassas olduğum için yeterince uyuyamıyor veya sağlığıma gerekli özeni gösteremiyorum. Bu yüzden de bazen fazla çalışmaktan kaçıyorum çünkü bu psikolojime de iyi gelmeyebiliyor. Süreçte bu sefer neye mutlu olduğumu unutmaya başlıyorum ve karakteri ortaya koyana kadar depresif bir ruh halinde olabiliyorum.
Aslında birçok oyuncu açısından rolün yaratım sürecinde bu türden gitgellerin yaşandığını söyleyebilir miyiz?
Kesinlikle, ama tabii psikolojik oyuncular, bir de teknik oyuncular var. Yani ayırmak gerekirse bazıları çok teknik bir biçimde hareket ederler. Öyle tercih ederler ve öyle oynamak hoşlarına gider. Bazıları da psikolojik bir yönelişle oynamak ister. Ben psikolojik oyunculuğu tercih edenlerdenim.
Oyuncu açısından bu biraz daha tatmin edici sanırım?
Benim için daha zor ve sonuçlarından daha mutlu olduğum için bu hoşuma gidiyor. Eğer teknik bir oyuncu olsaydım sonuçlarını kestirebilirdim ve bu da benim için zaten zevkli olmazdı.
Bugüne kadar çok farklı sinema filmlerinde ve dizilerde performans gösterdiniz. Ana akım filmlerden arthouse filmlere kadar geniş bir yelpazeniz var. Televizyon ile sinemada yaptığınız işleri kıyaslayarak oynadığınız karakterlerinizden sizi en çok etkileyenlerden bahsedebilir misiniz?
Öncelikle rolü kabul ederken psikolojimde bir karşılığı var mı buna bakıyorum. Eğer varsa rolü kabul ediyorum. Yoksa hani başka dış etkenlerden dolayı bu film iyi olur, kariyerime iyi gelir gibi sebeplerle rolü kabul etmiyorum. Psikolojim eğer bunu istiyorsa ve ben de bunu yapabilirim gücünü hissediyorsam o işe evet diyorum. Onun için de bütün oynadığım karakterlerin psikoljimde bir karşılığı vardır. Mesela Yeraltı’nda oynarken korkunç derecede yalnız, ezik, nasıl desem bazen güneşe bakamazsınız hani hamamböceği gibi hissedersiniz aynen öyle bir dönemimdeydim. Ve evet dedim bu rol benim şu an ki ruh halime uygun ve bu rolü çıkartabilirim. Çünkü böyle bir ruh halinde zaten gidip komedi oynayamazdım. Her şeyden önce başarılı olacağımı düşünmüyordum. Komedi oynamak için de insanın kendinde komik bir hâl olmalı çünkü. Ben iki-iki buçuk sene hiç çalışmadım ve tamamen dinlendim. Çünkü psikolojik olarak çok yorulmuştum ve dinlendikten sonra yavaş yavaş kendimi iyi ve komedi oynamak için de hazır hissetmeye başladım. Esasen artık az ve öz işler yapmak istiyorum bu yüzden de bekliyorum. Benim hayatım hep beklemekle geçer.
Size komedi ile ilgili özel düşüncelerinizi sormazsam olmaz. Dünyada çok farklı komedi türleri yapılıyor. Bugün Türkiye’nin komedide geldiği noktadan, nitelikli komedinin olmazsa olmazlarından, sizin komik bulduğunuz şeylerden, komedi anlayışınızdan ve seyirciye ulaşabilip, anlaşılır olabilmek için gerekli olan unsurlardan bahsedebilir misiniz?
İlk önce, sinema, bir de komedi vardır. Yani komedi sineması vardır. Ayrı bir konudur aslında sanki ayrı bir kulvar, ikinci bir yer gibidir komedi. Türkiye’de yapılan komedilerin en büyük problemi toplumu ve karakterleri iyi tanımamak, karakterleri hafife almak, küçümsemek veya dalga geçilir insanlar gibi görmek. Bu yüzden komedi işleri fazlaca saçmaladı bence. Yani Türkiye’deki karakterlerin bir düşünce biçimi ve hayata karşı bir duruşları var. Bunlarla ilgili hiçbir bilgi yok ya da öylesine saçma sapan insanlar gibi gösteriliyorlar. Bu da bana saçma geliyor. Bunun sebebi de kendi toplumumuzda yaşadığımız karakterleri iyi tanımayıp dolayısıyla iyi sahnelememekten kaynaklanıyor. İkincisi iyi bir komedinin iyi bir drama ihtiyacı vardır. Oyuncu veya rol kişisinin, filmdeki hikâyesinin nerede başladığı, başına ne geldiği ve sonrasında ne olduğuyla ilgili bir draması olmuyor. Bu yüzden çoğu film komik mi, o karakter neden yerlerde sürünüyor, neden öyle konuşuyor ve neden öyle davranıyor gibi şeylere anlam veremememize neden oluyor. Bu son zamanların Türk komedisinde gördüğüm büyük problemlerden. Ama öncesinde böyle değildi. Yani Yeşilçam komedisinde sağlam bir drama vardı ve karakterler toplumun tanıdığı karakterlerdi. Belki biraz şablonikti ama doğruydu karakterler. Dolayısıyla sağlam bir drama zemininde doğru bir komedi oluşturuluyordu. Sonrasında komedi tali yola girdi ve herkes kayboldu gitti. Bence doğru yer Yeşilçam komedisiydi ve onun bir devamı olmalıydık. Çünkü çok doğru senaryolar vardı. “Namusluymuş namussuz” gibi bir final cümlesiyle tüm filmi anlatan, bu ağırlıkta filmler vardı ve bu türden filmlerin devamı gelmedi. Daha çok nereden para kazanabileceği kaygısıyla yapımcılar, yönetmenler ve hatta oyuncularla bir çıkmaza girdi komedi. Ama ben Türk komedisini çok etkin ve dünyada önemli bir yerde görüyorum. Komedyenlerimizi de çok başarılı buluyorum. Hâlihazırda müthiş bir sektörel gücümüz var. Neredeyse çöplerde Alexa kameralarımız var ve dünyanın en iyi kameralarıdır bunlar. Burada merak ettiğim bu kadar iyi teknik olanaklara sahip olup, bu kadar sağlam ekipleri olan, komedyenleri ve yönetmenleri olan bir ülkede neden bu kadar zorlanıyoruz. Bunun sebebi belki de Türkiye’yi iyi tanımamak, gezmemek, basite almak veya üstüne uzun uzun düşünülmemiş senaryolar yaratmak olabilir. Elbette bunlar da komedimize zarar verdi. Yine de hiçbir şey için geç değil. Ben bizim komedi anlayışımızın dünyada söz sahibi olabilecek güçte olabileceğine inanıyorum.
Son zamanlardaki komedi filmlerinin kolaya kaçılmış içeriklerine ve gişe sonuçlarına bakıldığında Aile Arasında’nın akıllıca işlenmiş mizahının ilk haftalarda elde ettiği başarısı umut vaadediyor. Elbette her film gişesini düşünse de Aile Arasında’nın samimi bir yerden, anlaşılıp anlaşılmamaktan korkmadan dürüst bir mizah ortaya koymak için çabaladığı görülebiliyor. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aslında başlarken seyirci bu tip filmleri sevmiyor diye bile düşünüldü. Gerek yok böyle şeyler yapmayalım çünkü seyirci daha basit ve hafif şeyler seviyor denildi. Ama görülüyor ki seyirci aslında iyi olanı seviyor. Sonuç da bunu gösteriyor. Bence her zaman seyirci iyi olanı sevdi ama önüne konulmadı. Eğer önünüzde hep benzer işler varsa alternatifi düşünmez ve daha iyisi var mı diye sormazsınız. Ben de sormam elbette. Bir süre sonra alışırsınız. Ama unutmamamız gereken şey sinema arşivleniyor. Bunun 30-40 yıl sonrası var. Bugünün çocukları çok zeki bir biçimde büyüyorlar ve onlar tarafından gelecekte dalga geçilecek işler yapmış birisi olmak istemiyorum. Bu yüzden iyi işler yapmak için hep çabalamalıyız. Sanıyorum son zamanlarda Borat tarzı filmlerden yayıldı bu komedi anlayışı. Başkalarının hayatına müdahale etmek, aşağılamak, küçümsemek sanki komedinin ana zeminiymiş gibi algılanıyor. Ve ben bir komedinin zemininde başkalarının hayatıyla dalga geçmek gibi şeylerin olmasını gerçekten çok ayıp buluyorum. Sinemanın ne bir şeyi kötülemesini ne de yüceltmesini doğru buluyorum. Hayatın gerçeğinde ne kadarı varsa o kadarını dürüstçe göstermesi daha doğru geliyor. Zaten sinemanın bu objektifliğini ve sırtını insana yaslayan tarafını sevdiğim için hep içinde yer aldım.
Aile Arasında filminin kamera arkasının da oldukça eğlenceli olduğu görülüyor. Elbette kadronun etkisini düşününce bu duruma şaşırmıyoruz. Set boyunca yaşadığınız eğlenceli, ilginç veya kritik deneyimlerinizden bahsedebilir misiniz?
Performansların çok yoğun olduğu bir film olduğu için herkes diken üstündeydi. Herkes çok yoruldu. Kadromuz komedyen kadrosundan oluştuğu için herkes sürekli sahneleriyle meşguldü ve durmadan çalıştı. Kendi aramızdaki eğlencelerden çok seyirciyi biraz daha güldürme peşinde olan dimdik, çok çalışan, parlak zekalı, enerjileri ve performansları çok yüksek bir kadro olarak işin başındaydık. Kamera arkası ve set ekibimiz de çok güçlüydü. Tüm bu koca ekiple oldukça dürüst, ahlaklı ve güzel bir iş ortaya koymaya çabaladık. Ama setin genelinde hep yüksektik ve tüm setin genellikle böyle geçtiğini söyleyebilirim.
Kariyerinize ilk başladığınız zamanlardan bugüne kadar oyuncu olarak elbette birçok konuda dönüşüm geçirmişsinizdir. Kariyer yolculuğunuzda not ettiğiniz, hayatınızda değişimler yaratan veya bakış açınızı hem iş hem özel hayatınızda değiştiren önemli şeyler nelerdi?
Ben bütün işlerime karşı aynı özen ve dikkatle hareket ettim. Yaptığım bazı şeyler geniş kitleler tarafından izlenildi ve beğenildi. Bu beni çok mutlu etti. Ama kariyerimin başından beri tüm rollerime aynı özen ve ahlakla yaklaşmaya çalıştım. Ama tabii hepsinin sonuçları farklı oldu. Bana başka şeyler getirdi. Mesela Burhan Altıntop karakteri geniş kitleler tarafından tanınma ve kendi mizah anlayışımı ortaya koyabilme şansı tanıdı. Yeraltı filmi, oyunculuğumla ilgili başka bir taraf gösterdi bana. Vavien, yazarlığımla ve kara komediyle ilgili bana bambaşka şeyler kazandırdı. Aslında her işime aynı özveriyle yaklaştım ama sonuçları hep bambaşka oldu.

Hücreler oyunu sizin yazdığınız ve üzerinde uzun yıllardır titizce durduğunuz bir proje. Bu projeyle tiyatro adına nasıl bir değişim veya etki yaratmak istiyorsunuz. Bu oyundan ve ne zaman hayata geçeceğinden bahsedebilir misiniz?
Eğer her şey layıkıyla yapılırsa çok geniş kitleler tarafından sevilecek bir proje olacağını düşünüyorum. Ama herhangi bir zayıflık veya aksaklık yüzünden sorunlu bir proje hâline gelmesinden korkuyorum. Her şeyin mükemmel olmasını istediğim bir proje. Bu yüzden uzun yıllardır beklettiğim ve üstünde durduğum bir oyun. Hatta ben dekorlarını ve kostümlerini bile daha önce yaptırmıştım bu projenin. Çok kafama uygun olmadığı için hepsi çöpe gitti. Ama elbette bunlar da benim için bir prova oldu. Artık şurası olmamış veya şöyle olmuş dediğim bir proje olarak karşıma çıksın istemiyorum. Şimdi bu projeye hazır hissediyorum ve projeyi dört dörtlük bir biçimde sunabileceğimizi görebiliyorum. Zaten önümüzdeki ilk işim bu olacak. Kaç yıldır yüzdüm yüzdüm kuyruğuna geldim, az bir şey kalmışken bırakmak olmaz diye düşünüyorum.
Biraz Hücreler’in konusundan bahsedebilir misiniz?
Oyun insan vücudunun içinde geçiyor. Bu yüzden dekoru, kostümü her konuda yeni bir dünyası var. Sahneye konurken çok dikkatli olunması gereken bir oyun. İnsan vücudu yüz trilyon hücrenin yaşadığı büyük bir imparatorluk. İnsan vücudunu da iyice inceledim bu oyunu yazarken. Büyük bir imparatorluk yönetiyoruz aslına bakarsanız. Çoğu zaman da vekil müdürlerle yürütüyoruz tüm bu imparatorluğu. İşte zihnimiz yürütüyor mesela ama kendimiz bakmıyor gibiyiz sanki birisi baksın der gibiyiz içeride. Sanki bazen bizimle alakalı değil gibi zihnimiz. Oyun zaten şu sloganla çıkacak: “Yalnız değilsiniz sizin için çalışan trilyonlarca hücre var”. Vücudumuzun ne kadar kalabalık, renkli ve bizim için çalıştığını anlatmak istiyorum insanlara. Bu kadar kendimizi bırakmanın, salmanın veya saçmalamanın manasının olmadığını söylemek istiyorum. Hâlâ daha insan gözünün görebildiği kalitede bir kamera yapılabilmiş değil. Bugün bir implant dişe kaç bin dolar diyorlar dolayısıyla benim, yani bizim dişlerimiz de çok pahalı. Aynı şekilde dünyanın en pahalı hoparlörleri olan kulaklarımız da dahil. Yani bu kadar pahalı şeylere sahip insanın bu kadar kendini bırakması ve kaybolmasını anlamsız buluyorum. İnsanlara şunu söylemek istiyorum; çok pahalısınız, çok değerlisiniz, bir silkelenip kendinize gelin ve yönettiğiniz bu koca imparatorlukla hayata yeni bir gözle bakın.
Sanırım böylece kimse kendini bir başınayken yalnız hissetmeyecek. Herkes kendi başına kalabalık bir partinin içinde gibi hissedebilir artık. Peki oyunda oyuncu olarak yer alacak mısınız?
Oynamak istiyorum çünkü bu kadar emek verdikten sonra bu kalabalık partinin içinde ben de yer almak istiyorum. (Gülüyor) Gerçekten uzun sürecek bir parti olacağını ve bu partinin başka şehirlerde de sürdürülebileceğini düşünüyorum. Aslında bu oyun benim bir hayat partim olacak. Önceden büyük bir tiyatro kurmak istiyordum ama artık bir sahneye sahip olmanın bir öneminin olmadığını düşünüyorum çünkü yeterince sahne var ve önemli olan artık projenin kendisi.
Tam da tiyatro konusu açılmışken Türkiye’deki mevcut sahne sanatlarının durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Ekran seyircisini de çok iyi tanıyan bir oyuncu olarak sahne sanatları dâhilindeki sanatçı ve seyirci dinamiğine etkili olabilecek önerileriniz neler olurdu?
Şuradan başlayabilirim şu konuya; Amerika’yı ele alalım. Biz nereden tanıyoruz Amerika’yı ve Amerikan kültürünü? Sinemadan, müzikten, sanattan… Hâlbuki 12-13 saat uçak yolculuğuyla ulaşılan ve dünyanın diğer ucunda bir yer bizim için. Ama her şeyini, her yerini çok iyi tanıyoruz gitmesek bile. Müthiş de bir ticari yer aynı zamanda. Türkiye’nin sektörel olarak her şeyi hazır, dünyaya kendisini ancak sinema, gösteri sanatları, müzik ve sanatla gösterebilir. Ürettiği ürünlerini sinemayla birlikte kolayca satabilir. Yani Amerika bunu yıllardır yapıyor. Kozmetiği, giyimi, arabasıyla kendi kültürünü filmlerin içine koyarak kolayca satabiliyor. Bu anlamda Türkiye’de de bu tarz alanlara karşı bizim yapacaklarımızdan çok bir devlet politikası etkisi olmalı. Sahne, oyuncu, sinema salonu, müzisyen ve tüm bu kültürü yayabilecek ve aktaracak alanlara yatırım yapılması gerekiyor. Türkiye de sahnelerini, sinema salonlarını Avrupa standartlarında tutmalı mesela. Eğer diğer ülkelere bir şeyler satmak istiyorsa önce kültür yayılımından başlamalı. Çünkü kimsenin desteği olmadan hem Türk televizyonu hem de sineması zaten bir biçimde başarıyor. Bugün yaptığımız diziler 52 ülkede yayımlanıyor. Sinemaya, müziğe ve diğer sahne sanatları dahilindeki alanlara yatırım yapılabilirse Türkiye’nin önünün daha da açılacağını düşünüyorum. Üstelik sektörel olarak oturmuş durumdayız, yılda 300 film yapabiliyoruz. Salonlarımız da hiç fena durumda değil bu yüzden geç kalınmış olduğunu düşünmüyorum. Burada yapılabilecek en önemli şey yeni yazarlara olanak vermek, kendi iç dünyamızı ve kültürümüzü yansıtan, anlatıları doğru bir yerden ele alacak projeler üretebilmek. Böylece insanları kişisel iç dünyamıza özendirebiliriz. Erkan Can’ın çok hoşuma giden bir lafı var: “Emekleyen, ayağa kalmak isteyen bir bebeğe benzetiyorum Türk sinemasını, biz onun elinden tuttukça ayağa kalkacak” diyor ve ben de bu sözü çok doğru buluyorum. Bu yüzden sinemada da tiyatroda da kendi tarzımızı ve dilimizi bulmamız gerektiğini düşünüyorum.
Neler izliyorsunuz? Tiyatro, sinema veya internette neleri takip ediyorsunuz? Son zamanlarda sizi etkileyen işlerden bahsedebilir misiniz?
Son zamanlarda çok fazla Hücreler ile ilgileniyorum. Bir de yeni bir projeyle ilgilendiğim sıralarda bir şeyler izlememeye çalışıyorum. Çünkü her şey kendi içinde üzgün olsun istiyorum ve benim projeme benzeyen bir şeylerle karşılaşmak moralimi bozabilir diye izlemek istemiyorum. Şu an üretme dönemimdeyim ve bir an önce projelerimi seyirciye sunmak istiyorum. Bunlar bittikten sonra izlemelerim başlıyor.
Hücreler dışında üzerinde çalıştığınız yeni bir projeniz var mı?
Hücreler’den sonra filmler var sırada bekleyen. Bir süre film ve tiyatroyla devam etmek istiyorum. Ancak televizyonla ilgili bir şey yapmayı bu ara düşünmüyorum.
Aile Arasında - Fragman (Sinemalarda!)
https://www.youtube.com/watch?v=N-hyXVxNNjM
1 note
·
View note
Text
Soğuk Havalarda İçinizi Isıtacak Sımsıcak 10 Film
Soğuk Havalarda İçinizi Isıtacak Sımsıcak 10 Film
- https://www.sinemakine.com/soguk-havalarda-icinizi-isitacak-simsicak-10-film/


Limonata
Limonata
Başrollerinde Serkan Keskin ve Ertan Saban’ın yer aldığı yönetmenliğini Ali Atay’ın yaptığı Limonata filmi, babaları bir anneleri ayrı iki kardeşin yıllar sonra bir araya gelişini konu ediniyor.
Sakip babasının son isteğini yerine getirebilmek için İstanbul’a kardeşi Selim’i bulmaya gelir. Selim ise babasızlığa çoktan alışmış yaşamını yalnız sürdüren ve yaşadığı mahallenin amatör futbol takımında oynayan bir adamdır. Sakip uzun arayışlardan sonra Selim’i bulur ve onu ikna edip Manastır’a götürmeye çalışır. Ancak bu pek de kolay olmayacaktır. 2015 yılında vizyona giren film, içinizi ısıtacak yolculuk sahnelerini içerisinde barındırıyor. Ayrıca bol bol argo ve küfür yer alıyor, aman dikkat. 🙂

Aile Arasında
Aile Arasında
Her bitiş bir başlangıçtır sözünü en komik şekilde izleyiciye aktaran Aile Arasında filmi 21 yıl sonra aynı gün evlilikleri biten Fikret ve Solmaz’ın komik hikayesini konu ediniyor.
Fikret dürüst ve dolayısıyla işleri çok da iyi olmayan bir avizeci, Solmaz ise bir müzikholde vokalisttir. İkilinin yolları komik bir tesadüf ile birleşir ve bu tesadüf yerini sıcacık bir aşk hikayesine bırakır. Gülse Birsel’in senaryosunu yazdığı başrollerinde Engin Günaydın ve Demet Evgar‘ın yer aldığı Aile Arasında filmi Erdal Özyağcılar, Devrim Yakut, Fatih Artman, Şevket Çoruh, Derya Karadaş gibi önemli isimleri de kadrosunda barındırıyor.

Can Dostum
Can Dostum
En sevilen Robin Williams filmlerinden olan Can Dostum, üniversitede temizlik yapan Will Hunting ile Profesör Sean Maguire’in arasındaki dostluk hikayesini konu ediniyor.
Will Hunting, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü ya da kısaca MIT‘te çalışan temizlikçi bir gençtir. Onu meslektaşlarından ayıran en önemli özellik ise sahip olduğu yüksek zekasıdır. Bir gece temizlik için girdiği sınıfın tahtasındaki çözülemeyen matematik sorusunu çözer ve ortadan kaybolur. Ancak Profesör Sean onu bir şekilde keşfeder fakat Will’in başı bu defa polis ile derttedir. Karıştığı bir kavga yüzünden hapis cezasına çarptırılan Will Hunting profesörün yardımına ihtiyaç duyar.

Forrest Gump
Forrest Gump
Düşük zekası sebebiyle kendisini tuhaf olayların içerisinde bulan Forrest Gump isimli Amerika’lı bir gencin başından geçen olayları konu edinen film aynı zamanda Amerika tarihinden de kesitler sunuyor.
Forrest, annesi ile büyüyen saf bir gençtir. Ancak bu saflığı ve birazda şansı ona başarılarla dolu bir hayat sunar. En büyük aşkı Jenny‘nin peşinde geçen hayatı boyunca büyük rastlantılarla Amerika’nın sansasyonel tüm olaylarında fotoğrafın bir köşesinde yerini alır. Komik ve bir o kadarda duygusal bir film olan Forrest Gump‘ın başrolünde Tom Hanks yer alıyor.

3 Idiots
3 Idiots
Aamir Khan’ın renkli başyapıtlarından olan 3 Idiots filmi Hindistan’ın en önemli mühendislik üniversitesinde okuyan üç gencin maceralarını konu ediniyor.
Hindistan’ın eğitim sistemine atıflarda bulunan 3 Idiots filmi Rancho Chhanched, Farhan Qureshi ve Raju Rastogi isimli gençlerin bir yandan ailelerini mutlu etmeye çalışırken bir yandan da ülkenin katı eğitim sistemi ile mücadelesine odaklanıyor. Rancho (Aamir Khan) mühendislik konusunda Allah vergisi bir yeteneğe ve zekaya sahip bir gençtir. Okuduğu okul ise onun mühendislik anlayışına ters bir eğitim sistemi ile karşısına çıkar ve Rancho, arkadaşları Farhan ile Raju’yu da yanında sürükleyerek üniversitenin yöneticisi Viru Sahastrabudhhe’ye karşı komik ve dramatik bir mücadeleye girişir. 8.4 iMDB puanına sahip 3 Aptal filmi en başarılı Aamir Khan filmleri arasında yer alıyor.

Ölü Ozanlar Derneği
Ölü Ozanlar Derneği
Tom Schulman’a “En İyi Senaryo” Oscar’ını kazandıran Robin Williams’ın efsane filmlerinden olan Ölü Ozanlar Derneği ilerici bir İngilizce öğretmeni ile geri kafalı okul yönetiminin mücadelesini konu ediniyor.
Welton Akademisi ülkenin en önemli ve başarılı okulları arasındadır. Muhafazakar ve otoriter bir yönetime sahip olan akademi, öğrencilerini baskı altında tutmaktadır. John Keating isimli İngilizce öğretmeninin okulda göreve başlamasıyla işler değişir. Keating, öğrencilere tüm bildiklerinin unutturur ve okulun katı disiplininden kurtulup hayatlarını dolu dolu yaşamalarını öğütler. Ayrıca onları edebiyatla tanıştırır. Tabi ki John Keating’in bu tutumu okul yönetiminin hoşuna gitmez ve okuldan uzaklaştırılmak istenir. Ancak öğrencileri uzaklaştırma kararına karşı dramatik bir savunma sergiler ve öğretmenlerine sahip çıkmaya çalışırlar. 1989 yapımı Ölü Ozanlar Derneği 8.1 iMDB puanı ile karşımıza çıkıyor.

The Terminal
The Terminal
Trajikomik bir hikaye ile karşımıza çıkan The Terminal filmi Viktor Navorski isimli adamın JFK hava limanında rehin kalışını konu ediniyor.
The Terminal filmi 18 yıl boyunca Paris-Charles de Gaulle Havalimanı’nda yaşayan Mehran Karimi Nasseri isimli bir İran vatandaşının hayat hikayesinden esinlenilerek beyaz perdeye aktarılmış. Başrolünde Tom Hanks ve Catherine Zeta-Jones‘un yer aldığı filmde Viktor Navorski isimli Krakozhia vatandaşı ülkesinde darbe olması ve ABD ile ortaya çıkan diplomatik sorunlar sonucunda JFK havalimanından mahsur kalır. Hava limanı yetkilileri Navorski’yi legal yollardan ne Amerika tarafına ne de ülkesine gidebilmesi için bırakamazlar. İllegal yollardan ise Navorski dışarı çıkmak istemez bunda hostes Amelia Warren’e olan aşkı da etkilidir. Yetkililer Viktor ile komik bir mücadeleye girişir. 7.3 iMDB puanına sahip film soğuk kış günlerinde izlenecek en iyi filmlerden.

Charlie’nin Çikolata Fabrikası
Charlie’nin Çikolata Fabrikası
Tim Burton imzalı 2005 yapımı Charlie’nin Çikolata Fabrikası filmi fantastik ve renkli bir film olarak karşımıza çıkıyor.
Ülkenin en büyük çikolata fabrikasının sahibi Willy Wonka, yerine geçebilecek ve tüm servetini bırakabileceği bir veliaht aramaktadır. İdeal kişiyi ise ön bulacak sonra eğitecek ve zamanı geldiğinde tüm işleri ona bırakacaktır. Çikolatalarına altın bilet yerleştirir ve şanslı 5 çocuğu fabrikayı gezmek için davet eder. Bu 5 çocuktan biri de Charlie Bucket‘tir. Charlie’nin fabrikada gördükleri onu büyüler ve Willy Wonka’nın fantastik dünyasına dahil olur. Filmde Willy Wonka’yı Johnny Depp canlandırırken Helena Bonham Carter‘da Charlie’nin annesi rolüyle karşımıza çıkıyor.

Yukarı Bak
Yukarı Bak
Dokunaklı ve sıcacık bir aşk hikayesi olan Yukarı Bak animasyon türünde başyapıt olarak nitelendirilebilecek filmler arasında yer alıyor.
Filmde çocukluktan beri birlikte olan Carl ve Ellie‘nin renkli hikayesi konu ediniyor. Carl sükunetten hoşlanan ve hayatı yavaş çekimde sürdürmeyi bir adamdır. Ellie ise tam aksine enerjik bir yapıya sahiptir ve dünyayı dolaşma hayalleri kurmaktadır. Carl, Ellie’nin bu hayalini gerçekleştirmek için çabalarken ölüm kapılarını çalar. Carl, artık sevdiği kadından yadigar bu hayali gerçekleştirmek için yola koyulur. 2009 yapımı Yukarı Bak filmi 8.2 iMDB puanı ile dikkat çeken yapımlar arasında yer alıyor.

Oyuncak Hikayesi
Oyuncak Hikayesi
Renkli bir maceraya hazır olun! Tüm dünyada özellikle çocuklar tarafından çok sevilen Oyuncak Hikayesi animasyon türünün en iyi örnekleri arasında yer alıyor.
Andy isimli oyuncaklarına oldukça düşkün bir çocuğunun bilmediği bir gerçek vardır. Çok sevdiği oyuncakları o ortamda yokken canlanırlar ve çeşitli maceraların içerisinde kendilerini bulurlar. Andy‘nin en sevdiği oyuncağı Kovboy Woody bu sevimli ekibin liderliğini üstlenmektedir. 4. filmi 2019 yılında vizyona giren Oyuncak Hikayesi masal tadında bir seri olarak sinema severlerin karşısına çıkıyor.
#Aile Arasında İzle#Ali Atay#Demet Evgar#Forrest Gump İzle#Limonata İzle#Ölü Ozanlar Derneği İzle#Oyuncak Hikayesi İzle#The Terminal İzle#Tom Hanks
1 note
·
View note