#Dört Yapraklı Çiçek
Explore tagged Tumblr posts
Text
Çıkamaz çocukluğundan dışarı kimse.
Bundandır sevmemiz
Kiraz ağaçlarını.
25 notes
·
View notes
Text
Çıkamaz çocukluğundan dışarı kimse. Oynamamız bundandır kara toprakla binlerce yıl. Çıkamaz çocukluğundan dışarı kimse. Bundandır sevmemiz kiraz ağaçlarını. Çıkamaz çocukluğundan dışarı kimse. Kardeşliğimiz bundandır mavi sularla binlerce yıl. Çıkamaz çocukluğundan dışarı kimse. Bundandır inanmamamız kocaman bombalara. - Fazıl Hüsnü Dağlarca, Dört Yapraklı Çiçek (Bütün Şiirleri, 2)
#Dolunayda Şiir ve Müzik Gecesi#317'nci Buluşma#Antalya#Şiir#Müzik#Türkü#28 Ekim 2023#Dolunay#Yürekbalı#Hakan Ercan#Antalya Konyaaltı Sahili#Konyaaltı Sahili#Fazıl Hüsnü Dağlarca#Dört Yapraklı Çiçek#Çocuk#Çocukluk#Ay#Ekim
6 notes
·
View notes
Text
Salepgiller (Orchidaceae) Familyasından Olan Bitkiler
Salepgiller (Orchidaceae) Familyasından Olan Bitkiler
#KelebekOrkidesi, #Orchidaceae, #OrkideBitkileri, #OrkideÇiçeği, #OrkideFamilyası, #OrkideTürleri, #ParmakOrkidesi, #SalepBitkisi, #Salepgiller, #SalepgillerFamilyası, #SalepgillerTürleri, #VanilyaBitkisi https://is.gd/oI8Zx8 https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/blog/salepgiller-orchidaceae-familyasindan-olan-bitkiler/
Salepgiller (Orchidaceae) çoğu, soğan veya yumru gibi yer altı organlarına sahiptir. Bu organlar, besin depolamak için kullanılır. Bitkilerin büyük bir çoğunluğu epifitik olarak yetişir, yani ağaçların üzerinde veya dallarında yaşarlar. Bu familya, tırtıl tarzı, ağız parçası olarak anılan bir çeşit çıkıntıya sahip özgün bir çiçek yapısı ile tanınır.
Salepgiller, dünyanın dört bir yanında bulunan çeşitli yaşam alanlarında yetişir. Ormanlar, çayırlar, dağlık bölgeler, tropikal bölgeler ve kutuplardaki bölgelerde bile rastlanabilirler. Bazı türler, nadir ve tehlikede olan bitkiler arasında yer alırken, diğerleri sıkça bulunur ve hatta bazı bölgelerde istilacı türler olabilirler.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Salep Orkidelerinin Kültüre Alınma Çalışmaları
Salepgillerin birçok türü dekoratif çiçekler ve nadir bitki koleksiyonları için değerli olabilir. Aynı zamanda salep adı verilen ve bazı türlerin yumrularından elde edilen nişasta da ticari olarak kullanılır. Ancak, doğal ortamlarda toplama ve satışı sıkı düzenlemelere tabidir çünkü birçok tür tehdit altındadır ve korunmaları önemlidir.
Salepgiller (Orchidaceae) familyasına ait bitkileri nasıl ayırt edebiliriz
Çiçek Yapısı: Salepgillerin en belirgin özelliği, özgün bir çiçek yapısına sahip olmalarıdır. Çiçekler, simetrik yapıda olup genellikle renkli ve karmaşık desenlere sahiptir. Çiçeklerin dış kısmında üç yapraklı bir kabuk ve iç kısmında üç taç yaprağı bulunur. Bunların ortasında ise üç dışta üç iç tozlaşma organı (erkek organ) ve bir dişi organ yer alır.
Yaprak Yapısı: Salepgillerin yaprakları genellikle uzun ve dar, bazen de etli ve sıkıdır. Yapraklar sıralı olarak dizilmiş ve bazı türlerde yapraklar tam kenarlı iken bazılarında dişli veya loblu olabilir.
Yer Altı Organları: Birçok salep türü, yer altı organları olarak soğan, yumru veya rizom gibi yapılar geliştirir. Bu organlar bitkilerin besin depolamasına yardımcı olur ve toprak altında büyümelerini sağlar.
Yaşam Alanları: Salepgiller, dünyanın dört bir yanında çeşitli yaşam alanlarında bulunabilir. Ormanlık alanlardan çayırlara, dağlık bölgelerden tropikal bölgelere kadar farklı ekosistemlerde yetişebilirler.
Çeşitlilik: Salepgiller familyası, çok büyük bir bitki familyasıdır ve 20.000 ila 30.000 türü bulunmaktadır. Bu nedenle, familyanın geniş çeşitliliği, ayırt etme sürecini daha da çeşitlendirir.
Salepgiller familyasına ait bitkilerden bazıları
Salep (Orchis): Adını familyasından alan salep bitkisi, yer altında yumru şeklinde bir organ olan salep yumrusu ile tanınır. Bu yumrular, besin depolamasında önemli bir rol oynar ve bazı türlerde tıbbi amaçlarla kullanılır.
Angraecum: Orkide familyasının bir üyesi olan Angraecum, özellikle tropikal bölgelerde yetişen epifit bitkilerdir. Güzel ve büyüleyici çiçeklere sahip olan bu bitkiler, süs bitkisi olarak yetiştirilir.
Phalaenopsis (Kelebek Orkidesi): Kelebek orkidesi olarak da bilinen Phalaenopsis, popüler ve yaygın olarak yetiştirilen bir orkide türüdür. Genellikle kapalı alanlarda çiçekleri için yetiştirilir.
Cymbidium: Cymbidium, büyük ve gösterişli çiçekleriyle bilinen bir orkide türüdür. Soğuk ve ılıman bölgelerde yetişebilir ve süs bitkisi olarak tercih edilir.
Dactylorhiza (Parmak Orkidesi): Dactylorhiza türleri, Avrupa ve Asya’nın çeşitli bölgelerinde doğal olarak yetişen salepgillerden biridir. Çok sayıda türü bulunur ve çeşitli renk ve desenlere sahip çiçekleri vardır.
Vanilla (Vanilya): Vanilya, güzel kokusuyla ünlü olan ve tatlandırıcı olarak kullanılan bir orkide türüdür. Özellikle vanilya çubukları, farklı yemek ve tatlılarda lezzet vermek için kullanılır.
#kelebek orkidesi#Orchidaceae#orkide bitkileri#orkide çiçeği#orkide familyası#orkide türleri#parmak orkidesi.#salep bitkisi#Salepgiller#salepgiller familyası#salepgiller türleri#vanilya bitkisi
1 note
·
View note
Text
Çıkamaz çocukluğundan dışarı Kimse. Bundandır sevmemiz kiraz ağaçlarını.
Fazıl Hüsnü Dağlarca
14 notes
·
View notes
Photo
Dört Yapraklı Çiçek Çıkamaz çocukluğundan dışarı Kimse. Oynamamız bundandır Kara toprakla binlerce yıl. . Çıkamaz çocukluğundan dışarı Kimse. Bundandır sevmemiz Kiraz ağaçlarını. . Çıkamaz çocukluğundan dışarı Kimse. Kardeşliğimiz bundandır Mavi sularla binlerce yıl. . Çıkamaz çocukluğundan dışarı Kimse. Bundandır inanmamamız Kocaman bombalara. . Fazıl Hüsnü Dağlarca . . . #doğa #kamp #kampçılık #gezi #nature #camp #camping #çocukluk #şiir #fazılhüsnüdağlarca #dörtyapraklıçiçek #edebiyat https://www.instagram.com/p/CTg6teEgnrx/?utm_medium=tumblr
#doğa#kamp#kampçılık#gezi#nature#camp#camping#çocukluk#şiir#fazılhüsnüdağlarca#dörtyapraklıçiçek#edebiyat
1 note
·
View note
Text
Şimdi beynimizin yüzde yüzünü kullanıp teori uydurursak ne olur açıklıcam.
Seokjinde papatyaya benzeyen çiçekli bir kolye var akla direk ne geldi hooop fake love gaz lambasının içindeki çiçek -> olmadı smeraldo -> epiphany zorlanır
Namjoon’unkini çok iyi göremedim ama balığa benziyor
Hoseok da dört yapraklı yonca var , şans anlamına gelir umuda da yorabiliriz hobi için
1 note
·
View note
Text
zarif bir hatırlatmanın titizliğiyle...
çok sayıdaki safir uğurların, mineden dört yapraklı yoncaların, gümüş ve altın madalyonların, turkuvaz nazarlıkların, ince zincirli yakutların, kestane biçimli topazların altında, elbisesinin kendisinde, eski varlığını robada sürdüren öyle bir renkli desen, hiçbir şeyi iliklemeyen ve çözülmesi imkânsız bir dizi minik saten düğme, zarif bir hatırlatmanın titizliğiyle, ölçülülüğüyle hoşa gitmeye çalışan bir sutaşı olurdu ki, bütün bunlar, tıpkı mücevherler gibi —aksi takdirde açıklanmaları mümkün olmazdı— bir niyeti belirtirmiş, bir sevginin teminatıymış, bir sırrı saklarmış, bir batıl inanca cevap verirmiş, bir iyileşmenin, bir dileğin, bir aşkın veya bir bahis oyununun hatırasını korurmuş izlenimi yaratırdı.
[kayıp zamanın izinde | çiçek açmış genç kızların gölgesinde, marcel proust, çev. roza hakmen, yapı kredi yayınları // delta dizisi, syf. 628]
6 notes
·
View notes
Text
Cüneyt Arkın veya gerçek adıyla Fahrettin Cüreklibatır (8 Eylül 1937, Eskişehir - 28 Haziran 2022, İstanbul), Türkdoktor, sinema oyuncusu, senarist, yapımcı ve yönetmen. Arkın, 1963-2019 yılları arasında 328 sinema filmi ve dizide rol aldı. Yeşilçamda dört yapraklı yoncayı oluşturan Türkan Şoray, Fatma Girik, Hülya Koçyiğit ve Filiz Akın ile çevirdiği birçok yapımda başrolde yer aldı ve esas jön karakterlerini canlandırdı. Aralarında Deli Şahin, Dünyayı Kurtaran Adam, Gırgır Ali ve Son Kahramanlar gibi birçok filmin senaristliğini ve yönetmenliğini üstlenen Arkın, Küskün Çiçek, Vatandaş Rıza ve Kartal Murat gibi on filmin yapımcılığını yaptı.
0 notes
Text
Geçen yıl ekim ayında diktiğim bir bademle bir ceviz hayat bulunca şubatta da greyfurt çekirdeği, zeytin, kivi, portakal, nar, bir kaç çam çeşidi, yine leylandi... yani dikilecek ne bulursam dikiyorum :))
Bu işleri çoktan yapardım da bu eve gelirken niyet iki üç yıl sonra taşınmaktı. Yolda belde eşyalar bile mahvoluyor, saksı, çiçek, ağaç mağaç zaten mahvolur diye hiç uğraşmadım.
Baktık ki burdayız. Nerde olursak olalım güzellik çevremizde olmalı.
---
Ben tropik ağaçları özellikle seviyorum. Palmiyeleri, muzları filan.
Çekirdekten muz yetiştirilemiyor. Yutuptaki videolar sonuçsuz. Hindistan cevizi çok zahmetli görünüyor. En kolay ananas. Marketten aldığınız ananasın yeşil yapraklı kafasını meyveden kıvırarak koparıyorsunuz. Alttan bir kaç sıra yaprağını koparıp atıyorsunuz. Kalan kısmı daldırın suya köklenirse toprağa dikin. İşte bir ananas bitkiniz oldu.
Çöpe atacağınız kısmından yeni, tropik bir bitkiniz olur. Meyvesi iklim şartlarımızda belki hiç olmaz, belki dört beş yılda ancak olur ama evde güzel bir ananasınız olur.
Geçen kış düşündüm: Lan covidden filan ölecek olsan bakacağın son görüntüler arasında bir demet çiçek bile yok. Öyleyse yapalım dedim, yapıyoruz.
0 notes
Text
ÇOCUKKEN
Kağıttan gemilerime biner
okyanuslardaki kanalları birbirine bağlardım
kurşun askeri köpek balığından kurtarır
tek ayaklı balerinin yanına koyardım
çiçek kızın dört yapraklı yoncasını
bir adada bulup ona verirdim
herkes aradığı her neyse bulurdu .
hikayelerin sonunu kendim yazardım .
sonra da sırf hayal kurmak için
çocuk yatağıma yatardım.
hayalin neresinde uyuduğumu unutup
ertesi gün baştan başlardım.
18 notes
·
View notes
Text
NOEL AĞACI VE NAHIL GELENEĞİ
Ayşe Hür
Yılın bu aylarında tartışılması kötü bir "gelenek" haline gelen bu konuya dair bir kaç cümle: Yaprak dökmeyen ağaçları veya onların yapraklı dallarından yapılmış çelenkleri ölümsüz hayatın simgesi olarak kullanmak çok eski bir pagan geleneği.
Eski Mısırlılar, Çinliler, İranlılar, Yahudiler, Keltler (Druidler), Hıristiyanlığı kabul ettikten sonra İskandinavyalılar çeşitli amaçlarla ağaçları süsleyerek ev ve ambarlarına koyarlardı. (Resim: Druid ağaç töreni)
yüzyılda Almanya’da 24 Aralık’ta Adem’le Havva Yortusu’nda cennet bahçesini temsil eden bir oyunun sahnelendiği; oyunun ana dekorunu ise üzerinde elmalar bulunan bir çam ağacının oluşturduğu biliniyor. (Resim: Cennet Bahçesi)
Almanya’daki Hıristiyanlar,Komünyon'daki kutsanmış ekmeği sembolize eden mayasız ekmek parçalarının asıldığı ağaçları evlerine koymaya başlamış, zamanla ekmek dilimlerinin yerini çörekler, mumlar almış.Noel ağacını mumlarla ilk süsleyen Protestan reformcu Martin Lutheridi.
Noel ağacı süsleme geleneği 17. yüzyılda göçmen Almanlar tarafından ABD’ye taşındı. İlk kez 1830'larda Pensilvanya'da Alman göçmenler tarafından kamusal alanda boy gösteren süslenmiş Noel ağacı Püritenlerin çoğu için 19.yüzyılın sonuna kadar kınanacak bir pagan ritüeli idi.
Geleneğe yönelik bağnaz çemberi kırmakla kalmayıp popüler hale getiren ise 19. yüzyılda tam 63 yıl Birleşik Krallık tahtının sahibi olan Kraliçe Victoria'nın Alman asıllı eşi Prens Albert’i hoşnut etmek için hazırlattığı,
üzeri kurdeleler,mumlar,şekerleme ve keklerle süslü Noel ağacı olmuştu.Zamanla tüm Avrupa'ya,Japonya ve Çin’e kadar yayıldığı bilinen Noel ağacı süsleme geleneğini Osmanlı İmparatorluğu’nun Hristiyan cemaatleri evlerinde ağaçları süsleyerek sürdürdüler. (Foto:1931, ABD)
Buna karşılık Osmanlı ülkesinde gelin ve sünnet alaylarında üzerlerinde balmumundan hayvan, yemiş, çiçek figürleri, değerli taşlar, altın ve gümüş yapraklar, ipek mendiller, renkli ve yaldızlı kağıttan süslemeler olan yapılara (Arapça 'hurma ağacı'ndan gelme) NAHIL denirdi.
Nahılların biçimi erkeklik gücünü, üzerlerindeki yemişler ise gelinin döl gücünü, süslemeler ise nahıl sahibinin zenginliğini simgelerdi. 1524’te Makbul/Maktul İbrahim Paşa’nın düğünündeki nahıllardan biri 60 bin,diğeri 46 bin parçadan oluşmuştu.
1576'da bir düğün nahılı için Kanijeli Siyavuş Paşa’nın 1000 duka altın harcadığı, 1586 şenliğindeki gümüşten yapılmış altı küçük nahıl ile dışı yaldızlı gümüşten, içi firuze taşlarla süslü büyük nahılların değerinin 20 bin fındık altınından fazla olduğu da kayıtlıdır.
Evliya Çelebi'ye göre 17. yüzyılda İstanbul'da beşi usta 55 nahıl esnafı, dört nahıl dükkanı vardı. Bunlar Süleymaniye minaresi biçiminde bal mumundan, renk renk kafurilerden ve tellerden ışıklı, parlatılmış nahıllar yapıyorlar ve her birini 200 forsa (esir) taşıyordu.
Bazı nahılların boyu 24 metreyi,tabanının çapı 5-6 metreyi bulurdu.1675'de bir nahılı 160 forsa,1703'te bir nahılı 100 Yeniçeri taşıyabilmişti. Bu büyüklükteki nahılların dar sokaklardan geçirilmeleri zor olduğundan, bazen evlerin çıkıntılı bölümleri ya da tamamı yıkılırdı.
Gelenek, 19. yüzyılda Ürgüplü Aşık Mahfi Baba (ö. 1853) tarafından yazılmış olan "Nahıl övme şiiri" ile zenginleşti. Şiir aruz vezninde olup failatun kalıbıyla söylenirdi. Nahıl süsleme geleneğinin Noel ağacı süsleme geleneğinden tek farkı baştaki Noel terimi olsa gerek.
Ayşe Hür
https://twitter.com/HurAyse/status/1342810713044246528
0 notes
Text
Büyük şairlerimizden “Fazıl Hüsnü Dağlarca” hakkında... * * * Siz bakmayın onun böyle çay içtiğine... Üstat asıl meyseverdi. Rakısız, birasız akşamların içinden geçmezdi! Nice meyhane masası tanığıdır bunun. Bilenler bilir, üstat meyhanede bir başına oturup içerdi hep. "Masada bir başkası olunca, rakı şişesi yalnız kalıyor" derdi. O nedenle kimse izinsiz yanaşamazdı masasına. Bir gün bir tanıdığına izin verdi, masasına oturttu, başladılar karşılıklı içmeye. Kendisiyle içki içmenin mutluluğunu bağışladığı masa arkadaşına, neden izin verdiğini de şöyle açıkladı: "Biliyorum, sen şiir yazmıyorsun. Bu nedenle izin verdim sana. Şair geçinenler masama gelip oturuyor, dizelerimi çalıyorlar! O yüzden ben hep yalnız içerim. Dize hırsızlarına karşı önlem alıyorum." - Gazeteci/yazar Necati Güngör’ün “Dağlarca Neden Yalnız İçerdi?” yazısından... * * * Fazıl Hüsnü Dağlarca, Temmuz 2004 yılında TRT'de yayınlanan -şair Birhan Keskin'in danışman olduğu- bir edebiyat programında şiiri üzerine önemli vurgular yapmıştı. Gelecek kuşaklara şiirin/in gizini vermek istermişçesine konuşmalarının arasında şunları söylemişti... “İnsanın şiirleri insanın alınyazısıdır. İsteseniz de istemezseniz de size kendilerini yaşatırlar.” “Şiiri seversen şiir de seni sever.” “Gerçek şiir büyük bir coğrafya ve tarihtir. Önceyi, bugünü ve sonrayı da kapsar.” “Asıl şiir, beyindeki değişik katmanların birbirini anlamasıdır.” “Dağa göre ben uzanamam, uzanamaz dağ bana göre.” “Şair adayları sürekli şiir yazmalı ve hemen çöpe atmalılar. Bu yalnızca parmakları alıştırmak içindir.” “Türkçe muazzam bir dünyadır. Çok başka bir şeydir. Körlere ben kör demem, sağırlara sağır; kim ki konuşması gereken yerde güzel Türkçe’yi kullanmaz da susar ya da Arapça, Farsça konuşur; ki onlar yaşamlarını yok etmişlerdir.” “Bir şair ne kadar şiir yazsa yazmadıkları da o oranda birikir.” “Büyük şiir, Türkçe'nin dibine varmaktır.” “Çünkü Türkçe daha dokunulmamış bir gömüdür.” “Hangi ülke dile el atmış ve çözmüşse o uygar olmuştur. Uygarlığı dil ile birlikte ele almak gerekir.” “Bana öyle geliyor ki artık şairlerimiz şiir dışında başka şeyleri şiir sayıyorlar. Anlamsız şeylerle kendilerini oyalıyorlar. Evet, şiir gazete yazısı gibi kolay değildir. Ama bir anlam taşımalıdır. İki üç hecenin tezatıyla şiir orijinal olmuyor. O dili, o sözcüğü konuşan halkının ekmeğiyle, yeryüzüyle ilgili olmalıdır.” “Şiir bir duyarlılıktır ama elden geçerken bir teknik kazanır.” “Çünkü yalnızca bir otobüs şoförü olmak, direksiyon kullanmak şair olmak için yetmez. Dağılmış bir motorun parçalarını bir araya getirecek teknik yetkinlikte olmalıdır.” “Sözcükler o kadar önemlidir ki, onunla bir uygarlık kurulur. İmgelemsiz bir uygarlık kurulamaz.” “Sözcükler uygarlığın ilk adımıdır.” “Bilim bile dilden doğar!” * * * Çıkamaz çocukluğundan dışarı kimse. Oynamamız bundandır kara toprakla binlerce yıl. Çıkamaz çocukluğundan dışarı kimse. Bundandır sevmemiz kiraz ağaçlarını. Çıkamaz çocukluğundan dışarı kimse. Kardeşliğimiz bundandır mavi sularla binlerce yıl. Çıkamaz çocukluğundan dışarı kimse. Bundandır inanmamamız kocaman bombalara. - Fazıl Hüsnü Dağlarca, Dört Yapraklı Çiçek (Bütün Şiirleri, 2) - Görsel: Gürbüz Doğan Ekşioğlu (Fazıl Hüsnü Dağlarca)
#Fazıl Hüsnü Dağlarca#Dört Yapraklı Çiçek#Şair#Şiir#Necati Güngör#Dağlarca Neden Yalnız İçerdi?#Çocuk#Dil#Yürekbalı#Gürbüz Doğan Ekşioğlu
38 notes
·
View notes
Text
Ceset Çiçeği
Ceset Çiçeği
#AmorphophallusTitanum, #BüyükBoyutluÇiçek, #BüyükÇiçekGövdesi, #BüyükYapraklıBitki, #CesetÇiçeği, #ÇürükçilBitki, #DikkatÇekiciBitki, #DoğalOrtam, #EtliYapı, #KadavraÇiçeği, #KokuÇekenÇiçek, #SinekTozlaşması, #TekYapraklıÇiçek, #TitanArum https://is.gd/7UcBmp https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/bitkiler/ceset-cicegi/
Ceset çiçeği veya leş çiçeği olarak bilinen titan arum (Amorphophallus titanum) dünyanın en kötü kokan çiçeğidir. Ortalama olarak iki metreye kadar bir yüksekliğe erişebilir ve çiçek açtığında yarım mil (yaklaşık 800 metre) uzaktan kokusu hissedilebilen, çürümüş et benzeri aşırı derecede iğrenç bir koku salar. Aynı zamanda, “Şeytan’ın dili” olarak bilinen bu pis kokulu çiçek, Batı Endonezya’da bulunan Sumatra yağmur ormanlarında İtalyan bitki bilimci ve gezgin Dr. Oroardo Beccari tarafından 1878 yılında keşfedilmiştir.
Ceset Çiçeği, dünyanın en büyük tek yapraklı çiçeği olarak bilinir. Çiçek gövdesi oldukça büyük ve etli bir yapıya sahiptir, genellikle 2-3 metre yüksekliğe kadar uzayabilir. Çiçeğin tepesinde yer alan kadeh şeklindeki yapı, karakteristik bir koku yayarak sinekleri ve böcekleri çeker. Bu özelliğiyle, doğal ortamında ölü hayvanların çürüme kokusunu taklit ederek böcekleri kendine çeker ve böylece tozlaşma gerçekleşir. Ceset Çiçeği’nin büyüklüğü, dikkat çekici görüntüsü ve karakteristik kokusu nedeniyle büyük ilgi gören bir bitkidir.
Dev ‘ceset çiçeği’ dört yıl sonra açtı
Dünyanın en büyük çiçeği Titan Arum (Amorphophallus titanum) Endonezya’da açtı. Kötü kokusuyla tanınan çiçek
Dünyanın en büyük çiçeği olarak nitelendirilen “Titan Arum”un son örneği Endonezya’daki botanik parkında açtı. Büyüklüğü kadar, kötü kokusuyla da tanınan çiçek buna rağmen ziyaretçilerin büyük ilgisini çekiyor…
İlginizi Çekebilir: Durian Pis Kokulu Sağlıklı Meyve!
Endonezya’nın Bogor botanik parkına son günlerde ziyaretçilerin ilgisi büyük. İlginin nedeni dünyada eşine az rastlanan bir çiçek. “Ceset çiçeği” olarak da bilinen Titan Arum dünyanın en büyük ama aynı zamanda en kötü kokulu çiçeği olarak nitelendiriliyor.
Dört yılda bir açan çiçeğinin beslendiği sinek, arı ve böcekleri kendisine çekmek için bu kötü kokuyu yaydığı belirtiliyor. Ziyaretçilerse bu nadir çiçeği görmek için kokusuna da katlanıyor.
Park yetkilileri ise, artık solduğunu düşünmeye başladıkları sırada açan çiçeğin kendilerini de şaşırttığını belirtiyor.
1878’da İtalyan bir botanist tarafından keşfedilen titan arumların 2 metre 91 santimetre uzunluğundaki en büyük örneği geçen yıl Almanya’da, Stutgart botanik parkında açmıştı.
#Amorphophallus titanum#büyük boyutlu çiçek#büyük çiçek gövdesi#büyük yapraklı bitki#ceset çiçeği#çürükçil bitki#dikkat çekici bitki#doğal ortam#etli yapı#Kadavra Çiçeği#koku çeken çiçek#sinek tozlaşması#tek yapraklı çiçek#Titan Arum
1 note
·
View note
Text
"Çiçek dilinde, yonca “şans” anlamına gelir.Böyle dört yapraklı bir yonca bulmak inanılmaz bir şans olarak; bulan kişiye ve hatta onun çevresindekilere bile iyi şanslar verdiği kabul edilir.Çünkü, dört yapraklı bir yonca bulmak zaten kendi içinde büyük bir başarıdır ve bu da olumlu olaylar zincirinin başlayacağı anlamına gelir. Dört yapraklı yoncayı yanlışlıkla bulan insanın mutlu, başarılı olacağına inanılır.Dört yapraktan her biri bir şeyi sembol eder: Birinci yaprak umut ikinci yaprak inanç, üçüncüsü sevgi ve dördüncü iyi şanstır."
0 notes
Photo
Bahçede ve Balkonda Şifalı Ot Yetiştirme
Bahçede veya balkonda şifalı ot yetiştirmemek büyük bir kayıp. Dilerseniz evinizde camın önünde dahi yerinizin yettiği kadar şifalı ot yetiştirebilirsiniz. Otlar hem sağlığımız için faydalı hem de yeşil yapraklarının büyüdüğünü görmek hepimiz için görsel bir ziyafettir. İtalya’da sokakta yürürken bir çok pencerinin önünde biberiye demetleri görürsünüz. Yunanistan’da evlerin ve restoranların kapısının önünde yetişen narin yapraklı fesleğenler havaya muhteşem bir koku yayar. Hiçbir bahçe, balkon ya da pencere kenarı, çok sevdiğiniz bir bitkiyi yetiştirmek için küçük değildir. Herkesin damak tadı ve zevki farklı olduğundan değişik bitkiler ekilebilir ve yetiştirilebilir. Sadece her bitkinin ışık toprak vs. ihtiyaçları farklı olduğundan, bu ihtiyaçları dikkate almak gerekir. Bahçede veya balkonda yetiştirdiğimiz bitkilerin serpilmeden solup gitmemesi için uyulması gereken bazı temel kurallar vardır. Bu yazımızda bilinmesi gereken bu küçük detayları sizlerle paylaşacağız. Drenaj: Çiçek sandıklarının en altına bir tabaka kil parçası koyulursa hem uzayan bitki kökleri zamanla su alma deliklerini tıkamaz, hem de bitkiler şiddetli bir yağmur sonucunda veya çok fazla su verilmesi durumunda zarar görmezler. En alttaki kil parçalarının üzerine istenilen özellikteki toprağı döktükten sonra, bitkinizi gönül rahatlığıyla ekebilirsiniz. Toprak: Her bitki, her tür toprakta aynı şekilde büyüyemez. Otlar toprak konusunda çok seçici olmasalar da onları iyi bir toprakta yetiştirirseniz daha iyi sonuç alırsınız. Kireçli Toprak: Kireçli toprak; genellikle gevşek, su geçirgen ve besin maddeleri bakımından fakirdir. Gübre ilave edilmesiyle bu eksikleri kapanır. Kireçli toprakta en iyi yetişen otlar; sater otu, mercanköşk, amel otu, biberiye, ardıç ve zulfa otudur. Tınlı Toprak: Bu toprak cinsinde, ilkbahar ve kışın ağırlaştığından bir tırmıkla dikkatlice kazılmalıdır. Tırmık belirli aralıklarla toprağa derinlemesine sokulmalıdır. Tınlı Toprakta en iyi yetişen otlar; fesleğen, dereotu, rezene, Frenk maydanozu, sarımsak, kişniş, kimyon, aşk otu, defne, maydanoz, biberiye, ada çayı ve kekiktir. Killi Toprak: Minik minik parçalardan oluşan bu toprak, sıcakta büzüşür ve yağmurda ağırlaşıp yapış yapış olur. Eğer en üst tabakasını gübre ile karıştırırsanız sadece killi toprakta yetişebilen otların yanı sıra başka otlar da yetişebilir. Killi toprakta en iyi yetişebilen otlar; melisa otu, nane, ada çayı ve kekiktir. Kumlu Toprak: Pek çok bitki için fazlasıyla verimsiz ve asidik olan bu toprakta, özellikle Akdeniz bitkileri yetişir. Ancak diğer topraklarda olduğu gibi gübre ve gübre suyu eklendiğinde başka bitkilerde yetişebilir. Kumlu toprakta en iyi yetişen otlar; anason, hodan, tarhun, rezene, kişniş, kimyon, keklik otu ve sater otudur. Nemli Toprak: Bu toprak suyu az geçirir ama besin değeri yüksek, nemli ve verimli bir topraktır. Bu toprakta en iyi yetişen bitkiler; melisa, nane ve maydanozdur. Belirttiğimiz topraklarda yetişen bir çok başka bitkide vardır ancak biz yenebilecek bitkileri ele alarak sizleri bilgilendirmek istedik. Balkon bitkileri için birkaç ipucu daha vermek isteriz; Toprağın yüzeyi oldukça kuru görünüyorsa bitki sulanmalıdır. Küçük saksılarda suyu, saksının altındaki kaba boşaltmak daha uygundur, bitki oradan ihtiyacı olduğu kadarını alır. Toprağa en başta konulmadıysa birkaç ay aralıklarla az miktarda bitki suyu veya kaya tozu gibi organik gübreler koymak faydalı olacaktır. Uzun ömürlü bitkilerin saksılarını kışın balkonda korunaklı bir yere çekmek hatta üzerlerini çam dallarıyla örtmek bitkiyi dış etkilerden koruyacaktır. Otlar saksıda olduklarında soğuk, dört bir taraftan esip rüzgar yüzünden bitkinizin donmasına sebebiyet verebilir. Belirttiğimiz küçük tüyoları uyguladığınız da hazır bahar gelmiş ve yaz mevsimi kapıdayken kendi yetiştirdiğiniz otları ve sebzeleri salatalarınızda hata yemeklerinizde gönül rahalığıyla kullanabilirsiniz.
https://www.kutumutfak.com/bahcede-ve-balkonda-sifali-ot-yetistirme-9bdetay
#balkondaşifalıotyetiştirme ,#şifalıotlar ,#kutumutfak,#tarifkapındaşefsensin,#yeninesilmutfakalışverişi,#onlienmutfakalışverişi,#tarifiseçsiparişkapında
0 notes
Photo
İlhan Berk çok güzel anlatmış Madam Anahit’i ” Madam Anahit akordeonu, Balık Pazarı’nı, dört kocasını, dört kedisini sevdi. Dünya o zaman kısır değildi, kırk yapraklı bir güldü. Akordeonu Büyükada’da daha dondurmasını yiye yiye giden bir çocukken gördü. İçinden bir günbatımı geçmiş gibi duydu. On birinde akordeonu eline aldığında hemen Saint Antoine’ a gitti, adak yaptı. Saint- Antoine güzel evliyadır. Her sabah uyandığında onu yanında buldu. İlk derslerini kısa gülüşlü kısa kirpikli M. Artepenon’ dan aldı. Daha on yedisinde Hristaki Pasajı’na düştüğünde uzun akordeonunu, uzun kirpiklerini düşürmesini bildi. Göğsünün ilk düğmesini o gün açtı, bir daha da kapamadı. Bir süre ağaç kokan Yorgo ile gitti geldi. Artık sık sık âşık oluyordu, hepsini de akordeonundan buluyordu. Memelerini ilkin çok sinirli çok uçucu çok kırılgan ilk kocasına dokundurdu. Adını yavaş yavaş her yere yazdı: la vie en rose. Cüneyt Arkın ile ilk dekolteli ”babanın suçu” ve ”kadın ve şarap” ı çevirdi. Ama en çok Ayhan Işık’ı sevdi. o da onu sevdi. Dünya değişmeye başladığında hep ıslık çala çala dolaşan solak Hüseyin’i gördü. bir türlü unutamadı. Hüseyin’i kar altındaki Uludağ’a benzetiyordu. Kırk beşinde daha teni şeker ırmak kokuyordur. Saçlarında her zaman firketeler, çifte topuzlar ve dur durak bilmeyen iki perçemi bıraktı. Üçüncü kez evlendiğinde komodinin üstündeki dalyanın suyunu her gün değiştirdi. Uzun zaman İsa’ya benzeyen bir çocuğu olsun diye düşündü. Dördüncü kocasının ellerini sevdi. Doğal kendi halinde bir yumruğu olduğunu gördü. Kedileri sevmeye o zaman başladı. Artık gazetelere hep kedilerle poz verdi. Şimdi? Şimdi en çok sevdiği çiçek: Filbahri. En çok sevdiği şarkı: mani oluyor halimi takrire hicabım.” *** 29 Ağustosta hayata veda etti.....Sevgi ve özlemle anıyoruz... (at Ayazma Garden) https://www.instagram.com/p/B1zCyOEAHxv/?igshid=1xcfvwh73t5vq
0 notes