#koku çeken çiçek
Explore tagged Tumblr posts
Text
Ceset Çiçeği
Ceset Çiçeği
#AmorphophallusTitanum, #BüyükBoyutluÇiçek, #BüyükÇiçekGövdesi, #BüyükYapraklıBitki, #CesetÇiçeği, #ÇürükçilBitki, #DikkatÇekiciBitki, #DoğalOrtam, #EtliYapı, #KadavraÇiçeği, #KokuÇekenÇiçek, #SinekTozlaşması, #TekYapraklıÇiçek, #TitanArum https://is.gd/7UcBmp https://www.tibbivearomatikbitkiler.com/bitkiler/ceset-cicegi/
Ceset çiçeği veya leş çiçeği olarak bilinen titan arum (Amorphophallus titanum) dünyanın en kötü kokan çiçeğidir. Ortalama olarak iki metreye kadar bir yüksekliğe erişebilir ve çiçek açtığında yarım mil (yaklaşık 800 metre) uzaktan kokusu hissedilebilen, çürümüş et benzeri aşırı derecede iğrenç bir koku salar. Aynı zamanda, “Şeytan’ın dili” olarak bilinen bu pis kokulu çiçek, Batı Endonezya’da bulunan Sumatra yağmur ormanlarında İtalyan bitki bilimci ve gezgin Dr. Oroardo Beccari tarafından 1878 yılında keşfedilmiştir.
Ceset Çiçeği, dünyanın en büyük tek yapraklı çiçeği olarak bilinir. Çiçek gövdesi oldukça büyük ve etli bir yapıya sahiptir, genellikle 2-3 metre yüksekliğe kadar uzayabilir. Çiçeğin tepesinde yer alan kadeh şeklindeki yapı, karakteristik bir koku yayarak sinekleri ve böcekleri çeker. Bu özelliğiyle, doğal ortamında ölü hayvanların çürüme kokusunu taklit ederek böcekleri kendine çeker ve böylece tozlaşma gerçekleşir. Ceset Çiçeği’nin büyüklüğü, dikkat çekici görüntüsü ve karakteristik kokusu nedeniyle büyük ilgi gören bir bitkidir.
Dev ‘ceset çiçeği’ dört yıl sonra açtı
Dünyanın en büyük çiçeği Titan Arum (Amorphophallus titanum) Endonezya’da açtı. Kötü kokusuyla tanınan çiçek
Dünyanın en büyük çiçeği olarak nitelendirilen “Titan Arum”un son örneği Endonezya’daki botanik parkında açtı. Büyüklüğü kadar, kötü kokusuyla da tanınan çiçek buna rağmen ziyaretçilerin büyük ilgisini çekiyor…
İlginizi Çekebilir: Durian Pis Kokulu Sağlıklı Meyve!
Endonezya’nın Bogor botanik parkına son günlerde ziyaretçilerin ilgisi büyük. İlginin nedeni dünyada eşine az rastlanan bir çiçek. “Ceset çiçeği” olarak da bilinen Titan Arum dünyanın en büyük ama aynı zamanda en kötü kokulu çiçeği olarak nitelendiriliyor.
Dört yılda bir açan çiçeğinin beslendiği sinek, arı ve böcekleri kendisine çekmek için bu kötü kokuyu yaydığı belirtiliyor. Ziyaretçilerse bu nadir çiçeği görmek için kokusuna da katlanıyor.
Park yetkilileri ise, artık solduğunu düşünmeye başladıkları sırada açan çiçeğin kendilerini de şaşırttığını belirtiyor.
1878’da İtalyan bir botanist tarafından keşfedilen titan arumların 2 metre 91 santimetre uzunluğundaki en büyük örneği geçen yıl Almanya’da, Stutgart botanik parkında açmıştı.
#Amorphophallus titanum#büyük boyutlu çiçek#büyük çiçek gövdesi#büyük yapraklı bitki#ceset çiçeği#çürükçil bitki#dikkat çekici bitki#doğal ortam#etli yapı#Kadavra Çiçeği#koku çeken çiçek#sinek tozlaşması#tek yapraklı çiçek#Titan Arum
1 note
·
View note
Text
Sobepy - Devasa+
Dekoratif mumlar, ev ve mekanlarına sıcaklık ve atmosfer katan harika aksesuarlardır. Farklı şekillerde ve renklerde bulunan dekoratif mumlar, hem güzel bir görüntü sağlar hem de hoş bir koku yayarak ortama ferahlık katar. Özellikle romantik bir atmosfer yaratmak isteyenler için ideal bir seçenektir. Nazar boncuğu, kötü enerjileri uzaklaştıran ve koruyucu bir etkiye sahip olan geleneksel bir süs eşyasıdır. Türk kültüründe önemli bir yere sahip olan nazar boncuğu, ev ve iş yerlerinde kullanılarak olumsuz enerjilerden korunmayı sağlar. Aynı zamanda şık ve dekoratif bir görüntü sunar. Kurutulmuş çiçek, doğanın güzelliğini ve canlılığını uzun süre koruyabilen harika aksesuarlardır. Doğal güzelliklerini kaybetmeyen bu çiçekler, ev dekorasyonunda kullanılarak doğal bir atmosfer yaratır. Farklı renklerde ve türlerde bulunan kurutulmuş çiçekler, her mekana uyum sağlayacak şekilde seçilebilir. Yapay salon çiçekleri, bitki yetiştirme konusunda zaman veya beceri eksikliği olanlar için ideal bir seçenektir. Gerçekçi görünümleriyle dikkat çeken yapay salon çiçekleri, her mekana canlılık ve renk katar. Ayrıca, bakım gerektirmezler ve uzun süre dayanıklılıklarını korurlar. Ev dekorasyon aksesuarları, evinize karakter ve tarz katmanın harika bir yoludur. Şık ve özgün dekorasyon aksesuarları, mekanınızı kişiselleştirmenize yardımcı olur. Örneğin, şık bir vazo, güzel bir tablo veya farklı desenlerde ve renklerdeki yastıklar, evinizin atmosferini tamamlayabilir. Bu anahtar kelimelerle ilgili olarak, dekoratif mumlar, nazar boncuğu, kurutulmuş çiçekler, yapay salon çiçekleri ve ev dekorasyon aksesuarları gibi ürünler, evinizi güzelleştirmek ve kişiselleştirmek için harika seçeneklerdir. Her biri kendi özellikleriyle öne çıkan bu ürünler, evinizde veya iş yerinizde istediğiniz atmosferi yaratmanıza yardımcı olacaktır.
1K notes
·
View notes
Text
En Son Moda 2025 Lif Modeli
New Post has been published on https://renklihobi.com/en-son-moda-2025-lif-modeli/
En Son Moda 2025 Lif Modeli
Çiçek şeklindeki görüntüsü ile günebakan şeklinde duran kabartmalı lif örneğini, görür görmez sizler de öğrenin istedim. Bu senenin çok iyi yapılan lif modellerinden bir tanesi olduğunda belirteyim bu şekilde hazırlayacağınız lifleri, istediğiniz boylarda yapabilirsiniz. İp seçimini daha düzgün yaparak bebek lifi olarak da yapabilirsiniz. Sadece sabun bezi olarak değil, banyoda koku giderici olarak içine sabun ekleyerek de küçük boylarda yaparak bu keseleri kullanabilirsiniz.
Hem denenmiş yani örülmüş hem de çok beğenilmiş, herkesin dikkatini ��eken bu kolay örgü tekniğini herkes öğrensin istedim. Şimdiden herkese kolay gelsin.
2025 Lif Modeli İçin Malzemeler
Renkli lif ipleri
Orlon tığı
Makas
En Son Moda Lif Örneği Yapılışı
Kaynak Youtube: Cevriye’nin Örgü Atölyesi
youtube
0 notes
Text
Karaca Home' den Kaçırılmayacak Fırsat 1 Alana 1 Bedava!
Karaca Home' den Kaçırılmayacak Fırsat 1 Alana 1 Bedava! Karaca Home özel kampanyaları ile evlerinizi yenilemenin tam zamanı! Seçili ürünlerde geçerli 1 alana 1 bedava kampanyasıyla evinize şıklık gelir. Kaliteli ürünlerden ihtiyacınız olanları avantajlı fiyatlarla alın. Stoklarla sınırlı teklif sayesinde hem evlerinizi donatın hem de bütçenizi koruyun!
Ev Tekstil Ürünlerini Karaca Home Farkıyla Alın!
Karaca Home tarafından düzenlenen kampanya kapsamında evinizin şıklığını artırın. Evlerinize konfor getiren kaliteli nevresim takımlarını ve diğer ihtiyaçlarınız uygun maliyete alın. Yumuşacık havlular ila birçok üründe ikinci ürünü bedavaya getirin. Tek kişilik ya da çift kişilik nevresim takımlarıyla yatak odanızı güzelleştirin. Çiçek motifleri ve asimetrik desenlerle tarzınıza uygun odayı yaratın. Farklı renklerde olan ürünler % 100 pamuktan üretilmiştir. Bu da gece boyu konforlu uyku uyumanızı sağlar. Ayrıca yastık ve çarşaf takımlarında da indirim uygulanmaktadır. Değişik ebatlarda satılan ürünü uygun maliyete alma için harekete geçin. Yatak odanızın havasını tamamen değiştirecek ürünleri 1 alan 1 bedava indirimiyle anında alın. Her tarza uygun modern tasarımlarla şıklığınızı konuşturun. Şıklığın yanı sıra kaliteyi odalarınıza taşıyan kampanya stoklarla sınırlıdır. Tükenmeden alma için acele edin, düşük fiyat üstün kaliteyi kaçırmayın.
Karaca Home Kalitesiyle Lüks Havlu& Bornoz Koleksiyonu!
1 alana 1 bedava kampanyası ila yumuşacık bornozlara sahip olun. Lüks havlu ve bornoz koleksiyonu şık tasarımı ve kaliteli kumaşıyla talepleriniz karşılar. Günlük banyo rutininizi zenginleştiren ürünle konforu yaşarsınız. Farklı renklerle tasarlanan onlarca farklı üründen dilediğinizi uygun fiyata alırsınız. Ayrıca kampanya kapsamında düz havlularda yer alır. Yüzde yüz pamuk üretim olan havlularla banyolarınız stil sahibi olmaktadır. Farklı renk, desen ve boyutlardaki havlular misafirlerinizde tarzınızı göstermenizi sağlar. Misafir havlularına yeni bir boyut getiren markanın en kaliteli ürünlerine indirimli fiyattan sahip olursunuz. Ayrıca kampanya ila çocuklarınızın da ihtiyaçlarını karşılarsınız. Çocuklara özel üretilen bornoz setleri miniklerin cildine zarar vermez. Pamuktan üretilen bornozlarda ufaklıkların ilgisini çeken figürler kullanılmaktadır. Hayvanlar ve bitkiler işlenen bornoz takımlarına uygun fiyata sahip olursunuz. Ufaklıkların banyodan sonraki konforu için Karaca’ ya gelin.#karaca #karacahome #satinala
Karaca Home İndiriminde Oda Kokuları Evinizi Ferahlatır!
Markanın kampanyasında oda kokuları da yer almaktadır. 1 alana 1 bedava indiriminde evinizin her köşesini mis kokularla ferahlatırsınız. Wide Ocean Oda ve Çamaşır Spreyi ile eviniz çiçek kokar. Menekşe ve gülü buluşturan ürün okyanus ferahlığı sunar. Üst notası şeftali olan kokuyu tüm odalarda kullanabilirsiniz. Hatta çamaşırlarınızda mis gibi kokmaktadır. Uzun süre kalıcı hoş kokusuyla eviniz daha temiz hissettirir. Benzersiz kokuya sahip ürünle evinizin havası daima ferah kalır. Taze ve davetkar koku enerjinizi yükseltmektedir. Kampanya kapsamında stoklarla sınırlı olan üründen alma için acele edin. Markanın web adresinden sevdiğiniz kokuyu bularak anında alın. Evinizin her köşesinin taze bahar çiçekleri gibi kokmasını sağlayın. Read the full article
0 notes
Text
orkide ismini muhteşem saçları ve kokusuyla çevresini büyüleyen orkis’ten almaktadır.efsaneye göre,aşk acısı çeken orkis’in rüzgârla birlikte kaybolmasından sonra gerisinde mis gibi bir koku ve gözyaşlarından oluşmuş bir çiçek kalmıştır.bu çiçeğin ismi de bu muhteşem güzellikteki orkis’ten gelmektedir.
1 note
·
View note
Text
Erguvan Çiçeği reçeli hem göze, hem damağa hitap ediyor
Erguvan Çiçeği reçeli hem göze, hem damağa hitap ediyor
Rengi kendi adı ile anılan ve bahar aylarında Kuşadası’nı süsleyen Erguvan çiçeği, kadınların hünerli ellerinde kahvaltı sofralarının vazgeçilmezi reçele dönüşüyor. Nisan ve Mayıs aylarında çiçek açan, sahip olduğu eşsiz renk ve koku ile dikkat çeken Erguvan çiçeği, Kuşadalı kadınlar tarafından mevsiminde toplanıp odun ateşinde kaynatılıyor. Erguvan çiçeği reçeli, ekşi ve hoş tadı ile damakları…
View On WordPress
0 notes
Text
Let your light shine
Bir narenciye parfümü kullanmak istiyorsam, aklıma ilk gelen markalardan biri Acqua di Parma oluyor. Markanın nerdeyse bütün parfümlerinin kalbinde yoğun bir narenciye akoru mevcut. Ama kendine has bir dokunuşla. Markanın çizgisine hakimseniz, gözünüzü kapatıp kokladığınız zaman onun bir Acqua di Parma parfümü olduğunu anlayabilirsiniz. Eşsiz kaliteyi ve köklerine olan bağlılıktan doğan klasik ve zamansız kokuları hissediyorsunuz.
Yuzu, Camelia, Osmanthus ve Sakura markanın en son çıkan, gene kalbinde yoğun bir narenciye akorunun olduğu çiçeksi - narenciye parfümleri. Beni en çok heyecanlandıran Yuzu ve Osmanthus olduğu için bu iki parfümden bahsetmek istiyorum. Denediğim bütün osmanthus parfümerini seviyorum. Osmanthus çiçeğinin kokusu kayısının kremsi-meyvemsi tonlarını anımsatıyor bana. Yetiştiği yere göre de kokusal profili değişiklik gösteriyor. Mesela kimi kayısı ve çay notalarını anımsatırken kimisi kayısı notalarıyla beraber hayvansı ve deriye kaçan bir kokuya sahip. Osmanthus çiçeği eşittir mutluluk benim için. Sonbahar güneşi gibi parlak ve sıcak bir atmosferi var. Parfümlerde de birçok profilde karşımıza çıkıyor. Kimi daha meyvemsi, kimi daha narenciye yoğunluklu kimi de çaya yakın meyvemsi bir karaktere sahip. Acqua di Parma tahmin edileceği gibi narenciye notalarının yoğunlukta olduğu, çiçek ve meyve notalarıyla desteklenmiş bir mutluluk deposu. Dikkatimi çeken ve yoğun bir şekilde hissettiğim portakal çiçeği notası tüm kompozisyona sanki nefes vermiş. Temiz ve yalın kokuları seviyorsanız, Osmanthus kesinlikle aradığınız parfüm olabilir. Ayrıca bu parfümü kullanırken aldığım övgülerin sayısını inanın hatırlamıyorum. Girdiğim her ortamda fark edilen ve istisnasız sorulan bir koku Osmanthus. Yuzu'yu birkaç kez deneme şansım oldu ve Osmanthus kadar uzun süre kullanmadım. Ama onu ilk denediğim andan itibaren çok sevdim. Çiçeksi notalar ve asidik narenciye notalarıyla harmanlanmış mutluluk verici bir parfüm. Kendisinden beklenmedik bir kalıcılık gösterdiğini de eklemek isterim. Sabah bileğime sıktığım parfümü akşam saatlerinde bile hissediyorum. Hafif, tazeleyici ve modunuzu yükseltmeye yardımcı olacak bir parfüm arayışındaysanız kesinlikle bu seriyi denemenizi öneririm.
0 notes
Text
KARŞI KOMŞUM
Sonbaharın ilk günleriydi. Mahalledeki çınar ağaçları yapraklarını yollara dökmeye başlamıştı. Dün gibi hatırlıyorum, Mustafa Bey karşı daireme taşındığı gün işten çıkartılmıştım. Taşınma kamyonu, gözüm gibi koruduğum park yerim ile birlikte tüm sokağı trafiğe kapatmıştı. Bunun anlamı etrafta bir çok umutsuz tur atıp, arabama yer bulmalıydım. Oysa o kadar bitkindim ki tek isteğim bir an evvel evime ulaşıp, o ana kadar taktığım ağır zırhı yere bırakıp, bağıra çağıra ağlamaktı. Yan koltuğumda tıngırdayan şarap şişelerime o anki en yakın arkadaşlarım gibi baktım. “Neden hep yapmak istediklerimin önünde bir engel oluşuveriyor?” diye kendi kendime konuştum.
Başlangıcı benim kişisel tarihimin kötü bir gününe geldiği için mi bilmiyorum, başlarda yeni komşuma bir türlü ısınamadım. Açık��ası o günlerde hiç kimseye, hiçbir şeye ısınamıyordum. Ev bir heves aldığım, üzerinde etiketleri ile duran kıyafetler, belki de ömür boyu kullanmayacağım ev aletleri, ikinci satırında okumaktan bunaldığım kullanım talimatları ile doluydu. Uzun yürüyüşlere çıkıyordum. Tam onun kapısının önünden geçerken, biraz soluklanıp koklamayı adet edinmiştim. Pek bir şey pişirmiyordu. Evin sokak kapısından bile dışarı sızmayı başaran bir yaşlılık kokusu vardı sadece. Hani canım bilirsiniz, o koku tarif edilemez kolay kolay. Eşyadaki eskimişlik kokusundan farklıdır, insanın yaşlılık kokusu. Bir daha yaşlı bir insanın evine ziyarete gittiğinizde, ya da daha da yaklaşıp onu öptüğünüzde koklayın. Hafif ekşimtırak, yaşlı deri kokusunu duyarsınız. Beni hafif tiksindiren, koşarak uzaklaşmak istediğim bir koku. Kapısının önündeki koklama seansım bittiğinde apartmandan dışarıya çıkar çıkmaz ciğerlerimi temiz hava ile doldururdum. Yaşamı tekrar hissetmek isterdim.
Garip bir sessizlik vardı dairesinde, parti vermesini beklemiyordum ama yaşıyor mu yaşamıyor mu diye de merak ediyordum. Geleni gideni yoktu. Dışarıya hiç çıkmıyordu. Çok nadir beyaz başını kapı aralığından sucu çocuğa para verirken görüyordum. Çöpü bile yoktu. Hiç konuşmuyordu. O aralar kendi iç seslerimle çok meşgul olmama rağmen ben bir adım atmaya karar verdim. Bir akşam elimde köşe başındaki çingenelerden alınmış bir fulya demeti ile kapısını çalıverdim. Salonun ortasına koyar belki, eve taptaze bir hava verirdi. Çaldıktan sonra da, aldığım gereksiz eşyalardan duyduğum pişmanlığa benzer bir duygu kapladı içimi. Sıkıldım. Ne konuşacaktım şimdi? Kapı ağzında mı konuşacaktık, beni içeriye buyur eder miydi? Bunları düşünürken baya bir vakit geçti, rahatlamış arkamı dönüp gitmeye hazırlanırken yarım açtı kapıyı. Beni hiç görmemiş, tanımayan gözlerle baktı. Alınmıştım biraz bu tanımaz bakışına. Oysa ilk taşındığı gün kısacık da olsa görmüştük birbirimizi. Garipsemiştim bu yaşta bir adamın yalnız taşınmasını, yardım teklif etmiştim. Benimkisi de boş lakırdı, kendimi taşıyamazken ne taşıyacaktım o gün ama geçiştirdi gelecek şimdi birileri dedi, kuru bir teşekkür etti ben de üstelemedim.aba, ben karşı komşunuz Mehmet” dedim.
Göz kapaklarının altında kaybolan küçük gözlerini kırpıştırdı. Pamuk gibi beyaz saçları hala gürdü hiç seyrelmemişti. Plastik eldivenli elini değdirmeden alnındaki bir tutamı geriye itti. Ya adım tuhaftı ya ziyaretim ya da zaman. Beni çaktırmadan hızlıca süzdü. Ayakkabılarıma gözü takılmıştı. İçinden neler düşündüğünü merak ederken konuştu.
“Ha, merhaba oğlum. İçeriye davet ederdim ama Musa’nın kafesini değiştiriyorum. Baya huysuzdur. Evin içinde dolaşıyor şimdi, sana musallat olur, rahatsız eder diye korkarım.”
“ Aa ne güzel muhabbet kuşu mu? Ben çok severim muhabbet kuşlarını, babam da küçükken almıştı bir tane, omuzumda dolaşırdı, Sinbad’ın papağını gibi.”
“ Musa da papağan oğlum.” “ Dilersen bir yarım saat sonra uğra, işim bitmiş olur o zamana.”
“Yok yok ben hiç rahatsız etmeyeyim. Bir türlü hoş geldiniz diyemedim apartmanımıza. Karşı komşunuz olarak bir merhaba demek istedim.” diyerek elimdeki çiçek demetini uzattım.
“Çiçekleri alayım ben elinden zahmet etmişsin, ama sonra uğra mutlaka olur mu?” kapıyı ağır ağır kapamak için ağzında mırıltı ile “iyi akşamlar, iyi akşamlar” derken benim aklıma şu gereksiz teklif geldi. Böyle işte aklımdakini sesle buluşturmayınca rahat edemiyorum ben. Şarap şişeleri ile bile sesli konuşuyorum o yüzden. “ İsminiz neydi çok pardon, söylemediniz galiba.” “ Mustafa” dedi ama sabırsızlığı her halinden belli oluyordu. Artık kapıyı kapatmak kendi özel dünyasına geri dönmek istiyordu. Sanki içeride onu bekleyen kerkenez bir papağan değil, küvetten eli sarkan bir ceset vardı. Ellerindeki lekeli mavi eldivenler de hayal gücümü gıdıklamıştı. Ama yok artık, daha neler! Bu yaşlandıkça iyice küçülmüş ama gençliğinde de selvi boylu bir delikanlı olmadığı belli olan 1.60 lık adamcağız hangi yaşamsal güç ile bir hayata son verebilecekti? Gözlerinin feri sönmüştü yahu. Münasebetsiz teklifimi sunmadan olmazdı. “Papağan hassas hayvandır. Bakımı da zordur aslında. Bir gün bir yerlere gitmeniz, uzun kalmanız gerekirse, ben bakarım papağanınıza, siz hiç merak etmeyin.” dedim. Yüzüme uzunca bir süre baktı, bakışlarından ne düşündüğünü çıkartmak çok zordu. “ Çok zor oğlum, çok zor”dedi. Bundan bir yerlere gidip uzun kalmasının imkansız mı olduğu yoksa papağan bakımının mı çok zor olduğuna dair bir sonuç çıkartamadım. Neyse, ben teklifimi yapmıştım. Müşvik ve sevecen bir komşu olarak, akşam izlediğim polisiye dizime yetişmek için alelacele bir banyo yapmak hevesiyle evime girdim. Kapının deliğinden son kez tam karşımda olan kapısına baktım. Şimdi onu daha da merak ediyordum.
O günden sonra, mevcudiyetini hissedecek pek bir şey olmadı. Ama bu garip değildi. Varlığı ile yokluğu birdi zaten. Kendime kızıyordum, bir yarım saat sonra gel dediğinde neden gitmedim? Evini de en az onun kadar merak ediyordum. Etraftaki her obje, her fotoğraf bir şeyler fısıldayacaktı bana. Belki bu ufacık tefecik adam MİT ajanıydı eskiden. Onlar böyle yapayalnız, ıssız bir hayat sürmeyi tercih ederdi. Hiç evlenmiş miydi, çocukları var mıydı? Sonra da diyordum ki Mehmet, sana ne ? Elalemin adamı işte. Çok boş zamanın oluştu tabi, meşgale lazım sana kafanı meşgul edecek takıldın kaldın. Hayır, öyle değildi? Garip bir şey vardı adamda beni çeken. Keşfetme arzusu ile tazı burnumu kaşındıran.
Ertesi sabah kapısını çalmaya kararlı bir şekilde başucu lambamı söndürdüm.
Elimde çıtır sıcacık simidim ve mahalle bakkalının enfes keçi peyniri ile kapısını makul bir saatte çaldım. Yaşlıların daha erken kalktıklarını bildiğim için çoktan günü yarılamış olabileceği bir saatti bana göre. Ama kapı açılmadı. Zil öyle uyuz, öyle cılız, isteksiz bir sesle çalıyordu ki, duymamış olabilir diye alacaklılar gelmiş gibi değil ama birkaç kere kapısını elimle tıklattım.
Ses yoktu. Akşam üstü tekrar uğrarım, simitler ziyan olmasın diyerek eve dönüp, çay koydum.
Güneş batmaya yüz tuttuğunda, tekrar kapısını çaldım, yine açan olmadı. Kulağımı kapıya dayayıp içeriden gelebilecek sesleri dinledim. Çıt çıkmıyordu. O nahoş, ekşimik eski deri kokusu da uçup gitmişti sanki. Meraklanmaya başladım.
Köşe başı marketin evlere servis yapan genç çocuğu geldi aklıma birden. Birkaç kez kapısında görmüştüm. Mustafa Bey’i en son ne zaman gördüğünü sormak için, ayağıma bir şey geçirip sokağa fırladım. Doğru iz üzerindeydim. Mustafa Bey dün gece markete gitmiş, kapıda onu görünce şaşırmış bizim toy oğlan Ediz. Buyur amca ne zahmet ettin, ben getirirdim demiş ama adamın hali tavrı bir garipmiş. Kendi kendine mırıldanır gibi konuşuyormuş. Söylediklerinden çoğunu anlamamış, aklı başında değildi galiba. “Başına bir şey gelmesinden korkuyorum.” dedi. “Ne aldı peki, bir şey aldı mı?” dedim, sanki aldığı şey bir ipucu olacakmış gibi. “Evet aldı abi, önce fener istedi, yok dedik sonra şu elektrikler kesildiğinde yaktığımız mumlardan bir de bir kutu kibrit aldı.” Sonra merak ettim, arkasından baktım ama apartmana doğru yürümedi tam tersi istikamete gitti.
Karanlıkta ilerleyen omuzları düşük, yılgın küçük bedeni, sarı sokak lambasının altında gözümün önüne geldi. Nereye gitmiş olabilirdi? Bu dün gece olduysa bir gecedir dışarıdaydı. Belki de birine gitmişti, neden amaçsızca dışarıya çıksın ki? Mumlar ve kibritler ile ne yapacaktı?
Yürüdüğü istikamete, karanlığa doğru yürüdüm. Başka sorabileceğim kimse de yoktu. Dün gece ortadan kaybolduysa onu sokak sokak arayamazdım. Bir ihtimal belirdi aklımda. Sokağın başında ki yediden yetmişe herkesin uğrak yeri cafeye gittim. Hava daha çok soğuk olmadığı için dışarıda birkaç masa doluydu. Belki burada durup soluklanmıştı bir dışarı çıktığında. Bir umut sordum gedikli garsonu Ümit’e. “Ümit benim apartmana taşınan yaşlı bir adam var, hiç gelip oturmuşluğu var mı sizin kafeye.” “ Mustafa Bey’i mi söylüyorsun. Her sabah uğrar, Türk kahvesini içer ondan sonra da kalkar gider. “ Şaşırıp kalmıştım, aynı adamdan mı bahsediyorduk. “Hiç konuştunuz mu peki.” “ Birkaç kez konuşmaya çalıştım, havadan sudan gevezelik edeyim dedim ama hiç yanaşmadı. Bir huzur veriyordu bana varlığı, ayağı kesilmesin diye bunaltmadım.” “Ama bir kere..” “Ee.. bir kere?”
Arka masalardan sesleniyorlardı. Dur Mehmet, şunların derdine bir derman olayım iki dakikaya yanındayım. Bir şey içmek ister misin?” dedi. Hiçbir şey içmek istemiyordum, bir an evvel öğrenmek istiyordum ne olduğunu.
Bir müddet sonra yanıma geldi, sandalye çekip karşıma oturdu Ümit. “Bir keresinde oğlundan bahsetti, yıllar evvel bir deniz kazasında mı ne kaybetmiş, zavallının ceseti hiç bulunamamış mı öyle bir şey. Adam konuşurken, sanki iç sesi de paralelinde konuşuyor gibi oluyor. Ses ve duygular yankılaşıyor gibi. Tam anlamıyorsun ne anlattığını.” Anlamıştım neden bahsettiğini, ben de tıpatıp aynı duyguya kapılmıştım kısacık diyaloğumuzda. “ Bir sis perdesinin arkasında duruyormuş gibi. Herkese arkasında ne olduğunu merak ettiren bir perde. “Nerede olmuş bu olay? “Ne biliyim abi ben, ama boğazda, burada olabilir. Benimkisi tahmin sadece. Burada kahvesini içtikten sonra da boğaz kenarına yürüyormuş.”
Evden hiç ses çıkmaması belli, benim bütün gün yatıyor dediğim adam meğer evde hiç durmuyormuş.
“Dün geceden beri ortada yok bu adamcağız. Kimi kimsesi de yok, merak ediyorum. Ola ki görürsen, buraya gelirse bana hemen haber ver lütfen.” deyip kalktım.
Dönmüştür belki diyerek tekrar kapısını tıklattım ama taş gibi bir sessizlik vardı dairesinde.
Sabah bir telaş, bağırış çağırış içinde uyandım. Sokaktan geliyordu gürültüler. Camdan baktığımda birkaç mahallelinin sokağın yıllanmış çınar ağacına doğru baktığını gördüm. Ağacın dallarında bembeyaz bir papağan vardı. Görür görmez bu papağanın Musa olduğunu anladım. Üzerimdeki pijama ve ayağıma geçirdiğim terlikler ile nasıl evden çıktığımı bilmiyorum. İlk olarak kapısına gidip bu defa resmen yumrukladım. Cılız zile parmağımı çekmeden bastım. Nafile, hiç ses çıkmıyordu. Merdivenlerden aşağıya, çocukluğumdaki gibi ikişer ikişer indim. Soluk soluğa kalmıştım. Apartmanımızın karşı kaldırımından dairesinin olduğu yere kafamı kaldırdım. Beyaz tül, açık pencereden dalgalanıyordu. Tül, Musa kadar beyaz ve özgürdü.
19.11.2017
Nisa Aslı Erten Çokça
\lsdpri
2 notes
·
View notes
Text
Avon Incandessence Kadın Parfüm Edp 50 Ml.
Ürün Özellikleri Ürün Özelliği EDP Marka Avon Ürün Miktarı 50 ML Fiyat Takibi Haftalık Aylık Değişim Oranı: Ayrıntılar ÜRÜN KODU PARFUM0014 ÖZELLİKLER Cilt Tipleri Tüm cilt tipleri için uygundur. Ürün Özellikleri Ürün Avon firması tarafından jelatinsiz üretilmektedir. Yumuşak, duygusal, romantik Modern hayatın romantik kadınlarını kendine çeken bir parfüm. Çiçeklerin zarif ve kırılgan doğasını yansıtan, seçkin notalarıyla dikkat çekici bir koku. Çiçek kokuları Orkidenin Frezya ve sarı lale ile karışımından oluşan büyüleyici bir parfüm. Ürün Avantajları Günlük kullanıma uygundur. Ürün Kullanımı Temiz tene ve kıyafete istenilen sıklıkta uygulanır. Bu İlan ENTEGRA Entegrasyon Sistemleri ile Listelenmiştir Teslimat Bilgileri En geç 19 Aralık Çarşamba günü kargoya verilir. Saat 16.00'a kadar dükkanımızdan alınan tüm ürünler aynı gün kargolanır. İade / Değişim Bilgileri ’dan satın aldığınız ürünler için cayma hakkınızı kullanabilirsiniz.* İade Sürecini Gör Farklı bir model, beden veya renkle Ürün Değişimi yapabilirsiniz. Ürünü mağazaya ücretsiz göndermek için mağazanın anlaşmalı kargo firmasını tercih edin. Ürünle ilgili bilgi almak için Mağazaya Soru Sor alanından mağazayla iletişime geçebilirsiniz. *Cayma Hakkı Kullanımı ve İade Şartları, 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve Mesafeli Sözleşmeler Yönetmeliği hükümlerine tabidir. Read the full article
0 notes
Link
Farmasi Signora Kadın Parfüm Serisi
Çeşitli kozmetik ürünlerin ve sağlığa faydalı çok sayıda ürünün yerli üretimini yaparak müşterileri ile buluşturan Farmasi markası ürün grupları arasında yer alan çeşitli parfümleri ile de kullanıcılarını memnun etmeye devam ediyor. Parfüm satışlarında özel setler oluşturup fiyatları uygun olacak şekilde kullanıcıya sunan marka ayrıca parfüm serileri ile de dikkat çekiyor. Farmasi Signora Kadın Parfüm Serisi de bu dikkat çeken kokular arasında yerini almış durumda. Toplam dört farklı çiçeksi ve meyveli kokulardan oluşan Farmasi Signora Kadın Parfüm Serisi uzun süren kalıcılığı ile sizlerle buluşmaya hazır.
Farmasi Signora Kadın Parfüm Serisinde Yer Alan Parfümler
Seride yer alan parfümlerin her biri sizi farklı bir çiçek ve meyve bahçesine götürecek şekilde formüle edilmiştir. Ürünlerin şişe tasarımları aynıdır ancak içinde bulunan çiçek ve meyvelerin çeşitlerine göre farklı renklerle karşınıza çıktıklarını görebilirsiniz. Çantanızda kolaylıkla taşıyabileceğiniz 50 ml şişeler içinde hafif oluşu da ayrıca kolaylık sağlayacaktır.
Farmasi Signora Pearl EDP Kadın Parfüm
Formülünde şam gülü, frezya çiçeği, manolya ve müge çiçeği bulunan Signora Pearl EDP oldukça güzel bir kokudur. Sıktıktan kısa bir süre sonra kokunun çok daha güzel kokmaya başladığına şahit olabilirsiniz. Seri içerisinde tatlı pembe rengi ile yerini alan bu parfümü mutlaka deneyin.
Farmasi Signora Sapphire EDP Kadın Parfüm
Bu parfüm içerisinde ise hanımeli çiçeği, kayısı kokusu ve şakayık kokusunu hissedebilirsiniz. Çok şirin bir maviliği bulunan bu parfüm de uzun süre kalıcılığı olan bir kokudur. Bayanların severek kullanacakları ve çantalarından ayırmak istemeyecekleri bir koku olduğu da söylenebilir.
Farmasi Signora Topaz EDP Kadın Parfüm
Oldukça hoş olan sarı bir kutu ile karşınıza çıkacak Signora Topaz vazgeçilmez kokularınızdan birisi olmaya aday bir parfümdür. Heliotrop, karamel ve vanilya kokuları ile harmanlanmış parfümün kendi rengi de sarı tonlarındadır.
Farmasi Signora Ruby EDP Kadın Parfüm
Signora Ruby de yine serinin pembe tonlarında olan bir parfümüdür. Müge çiçeği, yasemin ve mayıs gülü kokularının harmanlandığı bu parfümle girdiğiniz her ortamda kolaylıkla fark edilebilirsiniz. Şık bir kutu içine tasarlanan Signora Ruby parfümü denediğinizde bir daha yanınızdan ayırmayacaksınız.
Satın almak için tıklayınız ! İndirimli satın almak için Üyelik Formunu doldurunuz !
0 notes
Text
Silikon Tabancası Nasıl Kullanılır?
Silikon Tabancası Nasıl Kullanılır?
Bilhassa evimizdeki onarım işlerimizde ve imalathanelerde olmak suretiyle derhal her yerde bir yapıştırıcıya gereksinim duyulur. Sağlamlık ve kullanılabilirlik açısından yapıştırma mühim bir işlevdir. Bunun için kullanılan yapıştırıcılara da dikkat edilmelidir. Yapıştırma işlerinde, yapıştığı yeri kolay kolay bırakmaması ve koku yapmaması, gerektiğinde iz bırakmadan sökülebilmesi sebebiyle tercih edilen silikon tabancası, ahşap, metal, plastik maddeler üstünde, elektrik devrelerinde elektriği yalıtmak için, kumaş deri, karton yapıştırma, kablo çerçeve sabitleme, oyuncak, çiçek imalatı şeklinde birçok alanda kullanılabilir bu alet. Hatta kimi zaman hayal gücümüze bağlı olarak kullanım alanı daha da genişleyebilir örnek olarak yuvasında çıkan prizlerinizi silikon tabancasıyla kolaylıkla sabitleyebilirsiniz. Her derde ilaç bu aletin kullanımı da oldukça kolaydır: Tabancanın arkasına mum yerleştirilir ve mum tabancaya tamamıyla girene kadar tetiğe basılır. Tabanca fişe takılır ve 2-3 dk. kadar ısınması beklenir. Tetiğe basıldığında mum kolayca eriyorsa artık yapıştırma için hazır durumda anlamına gelir. Yapıştırılacak ya da sabitlenecek olan şeye tabancayla plastik mum sıkılır ve mum erimeden yapıştırma ya da sabitleme işi gerçekleştirilir. Yapışacak kısım mum soğuyuncaya dek bastırılır. Kullanımı bu kadar kolay ve bu kadar işe yarayan adeta her derde ilaç bu aleti kesinlikle evimizde bulundurmalıyız. Tedarik için herhangi bir nalbura gitmemiz kafi olacaktır. Sadece bu tür aletleri alırken kalitesine de kesinlikle dikkat etmeliyiz. Fazlaca ucuza yapım edilen bayağı bir silikon tabancası almaktansa, birkaç kuruş fazla verip hem ömrü uzun hem verimi fazla bir silikon tabancası daha yararlı olacaktır bizim için. Her alette olduğu şeklinde silikon tabancasını kullanırken dikkat etmemiz ihtiyaç duyulan noktalar var. Ilk olarak silikon tabancamız sıcakken etrafa zarar vermemesi için güvenli bir yerde ayaklıkları üstünde tutulmalıdır. Tabanca şeklinde olduğundan evlatların ilgisini çeken bu alet çocuklardan uzak tutulmalıdır. Kullanırken kesinlikle ucuna dokunmamız ihtiyaç duyulan tabancamızı, işimizi bitirdikten sonrasında fişten çekip kapatmayı da unutmamalıyız.
OKUDUYSANIZ yada IZLEDIYSENIZ PAYLAŞIN LÜTFEN HERKES OKUSUN ve IZLESIN. Read the full article
0 notes
Text
Eminönü İskender Boğazı Sokağı 2002 yılından beri güne güzel bir kokuyla başlıyor, mis kokunun tarihi ise 1969 yılına Tarihi Kapalı Çarşı’nın içerisinde bir dükkâna dayanıyor. Pastanenin sokağına doğru döndüğünüzde ciğerleriniz tarçın ve elmanın ahenkle dans ettiğini fark edebiliyor. Adımlarınız sıklaştıkça tarçına; vanilya, tahin, badem gibi güzel kokuların da eşlik ettiğini anlıyorsunuz.
Bazen 5 çayının yanına bazen de dost kahvesinin ucuna iliştirdiğimiz mis gibi atıştırmalıklardan bir merdiven dayıyor sanki yol size. Biz de bu yolu takip ederek şimdilerde Mustafa Takyan’ın işlettiği fakat geçmişte bir Ermeni usta tarafından açılan bu dükkâna giriyoruz. Hatıralarımızda kalan belki de bizim bile hatırlamadığımız ama babalarımızdan, annelerimizden dinlediğimiz gibi tam bizden birilerini, eski İstanbul esnafını hatırlatan güler yüzlü ağabeyler tarafından karşılanıyorum. Kendime bir çay ve elmalı turta söyledikten sonra bu büyük şehirde böylesine güzel ve özel kalabilmenin sırrını merak ediyorum, biraz da burayı geç bulmanın mahcubiyetiyle o soruyu soruyorum. Burası ne kadar süredir var? Dükkânın sahibi olan Mustafa Abi anlatmaya başlıyor: “Dükkân 2002 yılından beri burada, öncesi de 1969 yılına Kapalı Çarşı’nın içine dayanıyor. Ben askerden geldikten sonra Levon Tekneci ustanın yanına çırak olarak girdim ve işi ondan öğrendim. Onun da baba mesleğiymiş. Ustamın çocukları bu işi yapmak istemediler. O da yaşlanmıştı, bu nedenle dükkânı bırakacak birilerini arıyordu. Ben de uzun yıllar yanında çalıştığım için bana teklif etti ve kabul ettim. 2009 yılından beri burayı işletiyorum. Burası bize onlardan bir yadigâr, sattığımız ürünlerin tarifinin yüzde 90’ı Levon usta ve babasından kalmadır.”
ÜRÜNLERİMİZ GÜNLÜK DEĞİL SAATLİK Bahsettiğimiz bu etkileyici kokunun püf noktaları var elbette. Kullanılan ürünler olsun, tarifler ve pişirme yöntemleri olsun hepsi gerçekten kendi mutfağınızda yaptığınız gibi. Hatta 21. yüzyıla nazaran daha özenli. Tezgâhı süsleyen kurabiye, börek, poğaçalar günlük mü sorusuna Mustafa Abi’nin verdiği cevap; “Hayır efendim günlük değil, hepsi saatlik.” Yıllardır bu dükkândan alışveriş yapan müşteriler, Kapalı Çarşı esnafı hatta gezmeye gelip ülkelerine kurabiye çörek götüren turistler bile bu duruma alışmış. Dükkân paket servisi yapmıyor ama “Saat 19.00’a 3 Paskalya Çöreği, saat 17.00’a 2 Tahinli Çörek” gibi gelen telefonlara tezgâh arkasında paketler hazırlanıyor. Biz oradayken 40 yıldır olduğu gibi akşamüstü saat 4’te elmalı turtasını yemeye gelen Nebil Bey şöyle dâhil oluyor sohbete “Kapalı Çarşı’da kuyumculuk yapıyorum. 40 yıldır bu dükkânın müşterisiyim, haftada bir kez mutlaka elmalı turta yemek için buraya gelirim. Ben elmalı turtayı çok seviyorum burada yiyorum ama eşim tahinli çöreğe bayılır. Giderken ona da çörek götürüyorum. Burası için İstanbul’un en temiz pastanesi diyebiliriz, buradakilerin tadı başka bir yerde yok, fiyatlar da gayet uygun.”
Day Day Pastahanesi’nin işletmecisi Mustafa Takyan / Mustafa Takyan manager of Day Day Patiserie
USTALARDAN KALAN TARİFLER Elmalı turta, çikolatalı turta, tahinli çörek, acıbadem kurabiyesi, ekler, kandil simidi ve sabah saat 8’den 11’e kadar çıkan börek ve poğaçalarıyla az çalışanlı küçük bir dükkân olmasına rağmen azımsanmayacak kadar tarif çıkıyor tezgâhlara. En çok tercih edilen Tahinli Çörek tamamen vegan, yani içerisinde hayvansal gıda yok. Yumurta ve katı yağ konmayan çöreğe ay çiçek yağı ve su kullanılıyor. Diğer dükkânlarda pişirilen 4-5 çöreğe yetecek kadar tahin ise dut pekmeziyle karıştırılıp tek bir çöreğe konuyor. Çörekte kullanılan tahin özellikle Konya’dan getiriliyor, Paskalya çöreğinin içindeki damla sakızı ise Sakız Adası’ndan, ayrıca dükkânda kullanılan tarçın ve mahlep de Mısır Çarşısı’ndan alınıyor, Acıbadem kurabiyesinde ise badem ezmesi dışında bir şey kullanılmıyor.
FARKLI OLMAK İSTİYORSAN, YOLUNU FARKLI ÇİZECEKSİN Tabii yakaladıkları bu lezzet ve bunca yıl İstanbul’da ayakta kalmanın yolu bir başka merak konusu. Onu da uzun uzadıya anlatıyor Mustafa Takyan: “Diğerlerinden farklı olmak istiyorsan, gittiğin yolun farklı olması gerek. Biz makine kullanmıyoruz, her şey el emeği. Başka yerler 10 kişi çalıştıracağına makine koyuyor ve 3 kişi çalıştırıyor, haliyle lezzeti de kaybediyor. Biz öyle yapmıyoruz, makine kullanmıyoruz mesela. Makine dışında yaptığımız ürünlerde tarife ve lezzete göre su kullanmıyoruz onun yerine yoğurt ya da süt tercih ediyoruz. Ürünlerimizde glikoz ya da früktoz kullanmıyoruz. Tariflerimizi fabrikasyon değil ev tarzı hazırlamaya çalışıyoruz. Getirdiğimiz malzemeler olsun makine kullanmamamız olsun bunların hepsini tarifin tadını korumak için yapıyoruz.” Her meslekte olduğu gibi burada çalışmanın da zor yanları var. Güne diğerlerinden daha erken başlıyorlar, tatillerde özellikle de bayram ziyaretlerine giderken Elmalı turta ya da Tahinli Çörek götürmek isteyen müşterilerin ellerini boş bırakmamak için çalışıyorlar, aynı tadı ve kaliteyi tutturmayı da vizyon edinmiş bu pastanede çalışan herkesin söylediği tek bir şey var: “Müşterilerimizi ve işimizi sevdiğimiz için bunların hiç biri zor gelmiyor. Onlara her gün aynı tadı sunmak bizim en önemli işimiz” Eğer siz de 48 yıllık birbirinden güzel tariflerin tadına bakmak isterseniz Eminönü İskender Boğazı sokağının başından kokuyu takip ederek küçük ama içerisinde bir sürü lezzeti barındıran bu dükkânı bulabilirsiniz.
ELMALI TURTANIN SIRRI Namı neredeyse İstanbul’un tamamına yayılan, sözlüklerde entry alan, hatta turistler sayesinde ülke sınırlarını aşan bu tarifin püf noktası kullanılacak elmaların Mustafa Abinin memleketi Niğde’den gelmesi. “Turtanın fırında pişme süresi 45 dakika fakat içerisine koyduğumuz marmelatta elma ve tarçının özdeşleşmesi için 3-4 saat kadar kısık ateşte pişiriyoruz, hamurun içine de kesinlikle su katmıyoruz onun yerine yoğurt koyuyoruz. İnsanları buraya çeken de o koku oluyor genellikle.”
Yazı ve Fotoğraf :Dilara Özdeş
*Bu yazı Marmara Life sayı 104’de yayımlanmıştır.
Bu Güzel Kokan Şey de Ne? Eminönü İskender Boğazı Sokağı 2002 yılından beri güne güzel bir kokuyla başlıyor, mis kokunun tarihi ise 1969 yılına Tarihi Kapalı Çarşı’nın içerisinde bir dükkâna dayanıyor.
0 notes
Text
Başka Dillerin Şarkısı Kitabı pdf indir pdf indir
Başka Dillerin Şarkısı Mektubunu okumak, kent ışıklarının peşimiz sıra sularda döne döne ışıldadığı dönüş vapuruna kısmet oldu. Yine korkularımı boşa; inancımı, umudumu haklı çıkararak geldin. İçim ısındı, ayazım dindi, çiçek kokularımı saçtım beni içine çeken burna. Ferah bir koku vardı senin üzerinde de. Sanki çimenler vardı, usul usul bir dere. Akşam ay vardı sanki, cırcırböcekleri, ahşap kokusu, kulübe, döşek, sen, ben. Denizkızı olsam saçlarımın ağına seni takar, derinlikler boyu peşim sıra sürüklerdim. Hiçbir ada seni bırakabileceğim bir yer gibi görünmezdi gözüme. Sen de taşını toprağını, yuvanı ben bellerdin. Denizkızı değildim. Vapurdan yine yalnız indim. Karin Karakaşlı, 1998’de Yaşar Nabi Nayır Ödülü’nü kazanan ilk kitabı Başka Dillerin Şarkısı’yla bir dilde yazılan ama bütün dilleri kucaklayan sımsıcak öyküler anlatıyor bize. İstanbul’a, yaşamaya ve İstanbul’u yaşamaya dair.
Başka Dillerin Şarkısı Kitabı pdf indir pdf indir oku
#Başka Dillerin Şarkısı kitabı pdf indir#Başka Dillerin Şarkısı pdf oku#Başka Dillerin Şarkısı ücretsiz indir#Başka Dillerin Şarkısı ücretsiz pdf indir#Edebiyat
0 notes
Text
Bu yazımda sizlere sarkan balkon çiçekleri hakkında bilgi vererek nasıl balkon dekorasyonu yapabileceğinizi anlatacağım.
Balkon çiçekleri ile dekorasyon fikirleri
Millet olarak çiçek yetiştirmeyi severiz. Evin içinde, bahçede ve özellikle de balkonda yetiştirilen çiçekler sayesinde dekorasyon anlayışımız bu çiçeklerin odak noktası olarak belirlenmesi ile yeniden şekillenmektedir. Sarkan balkon çiçekleri ise dış dekorasyon için çokça kullanılan çiçek türleri arasındadır.
Rengarenk balkon çiçekleri
Sarkan balkon çiçekleri türlerinden hangisinin size uygun olacağını belirlemek için çiçeklerin bakımları ve renkleri ile ilgili mutlaka bilgi sahibi olmalısınız. Aksi halde beklemediğiniz sonuçlarla karşılaşabilir ve emeğinizle birlikte paranız da boşa gidebilir.
Sarkan balkon çiçekleri arasında çok fazla kullanılan türlerden biri “petunya”dır. Bu çiçek hızlı gelişimi sayesinde balkonunuzun dekorasyonuna çok çabuk katkı sağlayabilmektedir.
Aşırı suyu sevmeyen Petunyalar için güneş ışığı ve gübre gereklidir. Mor, beyaz, kırmızı ve pembe renkli çiçekleri ile balkonunuzu rengarenk bir görünüme kavuşturabilir.
Fransız balkon çiçekleri
Kalp şeklindeki sapları ile ilgi odağı olan “Begonya” da balkonlarda yetiştirilebilen çiçekler arasındadır. Nem ve gübrelenmiş toprak sayesinde loş balkonlarda dahi kolaylıkla yetiştirilen begonyalar da balkon dekorasyonunun en belirgin çiçekleri arasında yer almaktadır.
Balkon çiçeklerinin bakımları ile ilgili aklınıza takılanları balkon çiçekleri nasıl yetiştirilir yazımda bulabilirsiniz.
Fransız balkon çiçekleri
Hem Fransız balkonlarda yetiştirebileceğiniz hem de diğer balkonlar için kullanabileceğiniz güzel bir çiçek türü de “Lobelya”dır.
Beyaz, mavi ve pembe renkleri ile dikkat çeken bu çiçek, budama ile daha hızlı bir büyümektedir. Çok fazla bakım gerektirmeyen Lobelya ışığı sevmesine rağmen loş balkonlarda da yetiştirilebilir.
Balkon için sardunya çiçeği
Bir çiçekten kadifemsi bir görüntü ile birlikte güzel bir koku beklentiniz varsa “Hercaimenekşe” tam da sizin istediğiniz özelliklere sahiptir. Balkondan sarkan saksılarda kolaylıkla yetiştirilen bu çiçeğin çok renkli olması da size pozitif bir enerji verecektir.
Loş Fransız balkonlarının vazgeçilmez çiçeklerinden biri de “camgüzeli”dir. Bu çiçek hafif ışıkta dahi yetiştirilebilir. Nemli, işlenmiş ve gübreli bir toprağı seven çiçek için ikindi güneşini almak yeterli olacaktır.
Balkon çiçekleri
Gülden sonra en çok yetiştirilen çiçeklerden biri olan kasımpatı çiçeği sarkan balkon çiçekleri olarak da kullanılabilir. Balkonunuz güneş alıyorsa doğru bir sulama programı ile çok güzel kasımpatılara sahip olabilirsiniz.
Çiçekler ile birlikte küçük balkon dekorasyonu hakkında merak ettiklerinizi yazımda bulabilirsiniz.
Harika denilecek sarkan balkon çiçekleri
Size örnek olabilecek birbirinden güzel sarkan balkon çiçeklerini sizler için derledik.
#gallery-0-7 { margin: auto; } #gallery-0-7 .gallery-item { float: left; margin-top: 10px; text-align: center; width: 25%; } #gallery-0-7 img { border: 2px solid #cfcfcf; } #gallery-0-7 .gallery-caption { margin-left: 0; } /* see gallery_shortcode() in wp-includes/media.php */
Sarkan Balkon Çiçekleri ile Balkon Dekorasyonu Bu yazımda sizlere sarkan balkon çiçekleri hakkında bilgi vererek nasıl balkon dekorasyonu yapabileceğinizi anlatacağım. Balkon çiçekleri ile dekorasyon fikirleri…
0 notes
Link
KARA ARDIÇ Ağaç | 1-5m | 4-5 Aylar | Ho,Na | Sürgünü | Çok Zehirli Kara ardıç, Sadebaum, Junipers sabina L. (Syn: Sabina officinalis GARCKE) Kokar ardıç Zehirli ardıç Kadın ilacı Familyası: Selvigillerden, Zypressengwâchse, Cupressoceae Drugları: Karaardıç sürgünleri; Sabinae summitates Karaardıç eter yağı; Sabinae aetheroleum Karaardıcın sürgünleri tentür, natürel ilaç yapımında ve ter yağı elde etmek için kullanılır. Çok zehirli olması nedeni ile çayı içilmez. Giriş: Karaardıç eskiden ardıçla birlikte değerlendirilmekte idi fakat özel-likle de çok zehirli olması, botanik yapısı ve kullanım maksatlarının fark-lılığı nedeni ile ayrı bir başlıkta incelenmesinin daha faydalı olacağı kana-atindeyim. Karaardıç selvigillerin alt grubu olan Ardıçgillere dahildir ve diğer şifalı ardıçtan bir diğer farklılığı ise yapraklarını ezdiğinizde etrafa pis bir koku yayar. Bu nedenle de Kokar Ardıç, zehirli olması nedeni ile de Zehirli ardıç diye de anılır. Botanik: Avrupa ve Asyanın ılıman bölgeleri, Türkiyenin ise Karadeniz ve Doğu bölgesinde yetişen Karaardıç genellikle 1-2m boyunda nadiren 5m olabilir, bazen çalı bazen de küçük bir ağaç şeklinde olabilir ve ge¬nel-likle yatay vaziyette olup geriden şemsiye görünümü verir. Zehirli ve pis kokulu olması nedeni ile Kokar ardıç diye de anılır. Karaardıcın çi¬çekleri 1 veya 2 evli, yani erkek ve dişi çiçek aynı bitkide olduğu gibi ayrı ayrı bitkilerle de olabilir. Yaprakları sürgünler üzerine dizilmiş olup 1-2mm büyüklüğünde, birbirini kiremit şeklinde örtmüş, pul, üçgen veya mızrak şeklindedir. Meyveleri (kozalakları) grimsi mavi veya açık mavi renkte 4-5mm çapında yumuşak, içi etli, kabuğu ince ve aşağı doğru sarkık vaziyette durur. Hasat zamanı: Yapraklarını dökmediğinden hemen her mevsimde sür-günleri toplanarak işlenebilir. Fakat en uygun zamanı Nisan ve Mayıs aylarıdır. Zira bu aylarda çiçek açar ve en etkili olduğu zaman bu aydır. Birleşimi: Karaardıç sürgünlerindeki en önemli maddeleri söyle sırala-yabiliriz; a) Eter yağı türevleri (uçucu yağ türevleri) %3-5 olup en önemlileri %35-40 ile Sabinolacetat, %25-30 Sabinen, %5-10 Terpinen, 4-ol ve çok az miktarda Sabinol γ-Terpinen, Limonen, Cadinen ve Pinen içerir. Ardıç sürgünlerinin bazik ve asitik ortamda damıtılması onun birleşimindeki maddeleri çok etkiler. Ph=8de Sabinen %40, Terpinen-4-ol (Çama bak), %1 ve Ph=2de Sabinen %5, Terpinen-4-ol %20 olabilir. En ideal olan PH değerinin 5.5 olduğu anda yapılan damıtmadır. b) Liganlar %0,2-0,4 oranında olup en önemlileri Podophyllotoxin (Ördek otuna bakınız) ve Sabinin olup ayrıca çok az miktarda Desoxypodophyllotonin Acetilepikodophyllotoxinden oluşur. c) Cumarin türevleri; Cuamrsabin, 8-Methoxycumarinsabin ve Siderini sayabiliriz. d) Ayrıca Propiophenod türevleri, Tanen ve acı maddeler içerir. Tesir şekli: Adet görmeyi kolaylaştırıcı, idrar artırıcı, kan temizleyici, antiseptik, deriyi ve mesaneyi tahriş edici, çoğu iltihapları azdırıcı, azı iltihapları önleyici, pis kokulu, renksiz veya sarımsı renkte bir sıvıdır. Araştırmalar: 32 yaşında hamile olan bir kadın düşük yapmak için 5gr Karaardıç yaprağı içer ve hemen düşük yaptıktan sonra böbrek iltihaplanması ve üremi (kanda aşırı üre oluşması) sonucu ölür. Bir defada 0,5gr Karaardıç yağı veya 15-20gr Karaardıç sürgünü öldürebilir. Bir tanıdığım hanım 3 aylık hamile iken düşük yapma tehlikesi hasıl onluda ben ona D3 tentüründen (1/100) etanol ile sıvılaştırılmış yani 100ml etanol 1 ml tentür içeren günde 3 defa 5-6damla 7-10gün almasını şayet kanama durur ise damlayı almayı bırakmasını söyledim ve bayanın bir hafta damlayı aldıktan sonra durumunun normalleştiğini öğrendim. (Nisan 1999) Açıklama: Bu damladan uzun süre almak mahzurludur. Çünkü kısa süre alındığında rahim ağzını kapar fakat uzun süre alınır ise bu seferde rahim büyümez böyle durumlarda da Gilaboru tentürüne başvurulur. Şayet doğum sırasında sancı gelmez ise o zamanda Kadın kökü tentüründen alınır. Çok zehirli olması nedeni ile çayı içilmez ve eter yağı alınmaz. Ancak ve ancak Homeopatide tentürü veya eter yağı kullanılabilir. Eskiden çocuk düşürmek isteyen kadınlar, adet rahatsızlığı çeken kadın¬lar tarafından kullanılmış ve tam dozajını ayarlayamayanların öldüğü görülmüştür. Almanyada eczanelerden ancak D4 tentürü (1ml tentür 999ml %70lik etanol ile karıştırılarak elde edilir) temin edilebilir. Kullanılması: Karaardıç tentürü başta rahim iltihaplanması, rahmin ar-kaya düşmesi, aşırı kanama, zamansız adet görme, pis kokulu kana-malar, pis kokulu beyaz akıntı ve düşük tehlikesine karşı kullanılır. Bazı kadınların düşük yapması sonucu kanamalar, sezaryenli doğumdan sonra kanamanın devam etmesi, hamile iken şüpheli kanama geçiren kadınlar kullanabilirler. Ayrıca nikris (gut) ve artritis (eklem iltihaplanması) gibi rahatsızlıklara da karşı kullanılabilir. Aromaterapisi: Karaardıç sürgünleri su buharı destilasyonu ile damıtılır ve eter yağı elde edilir. Eter yağı bitkinin damıtıldığı duruma göre yani bazik veya asidik ortama göre değişiklik gösterir. Bu damladan günde en fazla 3-4defa 1-2damla alınabilir. Homeopatide: Karaardıç sürgünlerinden 50gr ince doğrandıktan sonra bir şişeye konur ve üzerine %70lik 500ml etanol ilave edilir. Güneş ışı¬ğın-dan uzakta, 4-6hafta muhafaza edildikten sonra süzülerek Home¬opatide <<Sabino>>adı ile anılan tentür elde edilir. bu tentürden 1mlsi 100mllik %70lik etanol ile karıştırılarak Homeopatide D3 diye anılan tentür elde edilir. Bu tentürden duruma göre 3-5damla, 2-3hafta süreyle alınır. Hastalığın belirtileri (semptom): 1) Adet çok erken, çok ve uzun sürüyorsa ve ağrılıysa 2) Adet zamanı dışında kanama oluyorsa 3) Kuyruk sokumundan rahme kadar sancı ve ağrı 4) Şayet hamile kadınlarda özellikle üçüncü ayda düşük yapma tehlikesi olursa 5) Bacakların ön kısmında dayak yemiş gibi ağrı hissetme 6) Düşük yaptıktan sonra geride kalan eşin sebep olduğu kanama 7) Bel soğukluğu nedeni ile mesane ve böbrek iltihaplanması Bu gibi rahatsızlılara karşı Karaardıç tentürü kullanılır. Yan tesirleri: Karaardıç çok zehirlidir. Bu nedenle tarife uymak gerekir. Aksi halde sonu ölümle biten zehirlenmeler olabilir. Alternatif Tıp ve Alternatif Tedavi, bitkisel ürünler, sifamarket
0 notes
Text
Huzur
Son zamanlarda küresel düzeyde zor günlerde geçiriyoruz. Konu hakkında dramatik bir şeyler yazmak istemiyorum çünkü herkesin canı zaten yeterince sıkılmış durumda. Evimize kapanmış bir şeylerle meşgul oluyoruz. Hobilerimizi gözden geçiriyor, kitap okuyor, film seyrediyor ve elbette sosyal medyayı aktif bir şekilde takip ediyoruz. Bu yazımda mutluluk veren parfümlerden bahsetmek istedim. Şuan tek ihtiyacımız önce sağlık sonra huzur ve mutluluk. Ve insanı en kolay mutlu edecek şeylerden biri de koku. Bulunduğunuz mekanın algısını ve ruh halinizi değiştirecek en hızlı ve etkili yöntemlerden biri de denebilir. Peki, koku insanı nasıl mutlu edebilir?
Araştırmalar narenciye kokularının beyinde serotonin seviyesini arttırdığını gösteriyor. Sizin için de narenciyeler sımsıcak yazı, tatili, Akdeniz'i, Ege'yi, mavinin her tonuna ev sahipliği yapan, yemyeşil ağaçlar ve kokulu çiçeklerle bezenmiş sahil kasabalarını anımsatmıyor mu? Aqua Universalis benim ruh halimi en hızlı değiştiren ve onu iyi bir noktaya çeken nadir parfümlerden biri. Onu ne zaman koklasam mutlu olmamak elde değil. Minimalist ama etkisi çok güçlü. Frederic Malle Carnal Flower ve En Passant bahar çiçeklerinden kocaman bir buket adeta. Onları ne zaman kullansam kucağımda kocaman bir taze çiçek buketiyle geziyormuşum gibi hissediyorum ve bana çok iyi hissettiriyor. Acqua di Parma Arancia di Capri asidik narenciye notaları ve şekerli (asla abartılı değil) alt notalarıyla sanki İtalya'nın göz alıcı, muhteşem adalarına yapılan bir seyahat, rüya gibi bir tatili anlatıyor. Yazarken bile beni heyecanlandıran, aynı zamanda mutlu eden bu parfümler birçok kişinin de ruh haline iyi geleceğine inanıyorum. Bir miktar teninize, yastığınıza ve bulunduğunuz ortama sıkacağınız bu notalar zor günlerde eminim size ilaç gibi gelecek. Tabii evde kalmak ve dışarıya çok mecbur kalmadıkça çıkmamak kaydıyla. Sağlıcakla kalın.
0 notes