#Cengiz Gültekin
Explore tagged Tumblr posts
goceciblog · 1 month ago
Text
Yazar Sami Gültekin’in Başarı ve Sağlıklı Yaşam Üzerine Yol Gösteren Kitabı Yayımlandı
“Yeter ki İste, Başarırsın” kitabının yazarı Sami Gültekin 85 yaşında ömrünü ülkesine ve topluma adayan Sami Gültekin’in dördüncü kitabı “Yeter ki İste Başarırsın” yayımlandı. Bu eser, başarı hikayeleri ve sağlıklı yaşamın önemine dair genç nesillere ders niteliğinde öğütler sunuyor. Emekli Astsubay ve eski iş insanı, eski gazeteci Sami Gültekin, 85 yaşında yazdığı ve nihayet basımı gerçekleşen…
0 notes
okuryazarlar · 2 months ago
Text
Tumblr media
19 yaşında dünya güzeli iki genç kızımız, bugün canice *ldürüldü.
Sosyal ve ekonomik açıdan bitirilmiş, *yuşturucu cenneti pardon cinneti haline getirilen Türkiye'de iki genç kız bir cani tarafından vahşete kurban gitti, sapık ruh hastası bu iki *inayet sonrası Topkapı surlarından atlayarak yaşamına son verdi.
İki gencimizden İkbal'in kafasını koparacak kadar çıldırmış, gözü dönmüş ruh ve madde hastası canileri yetiştiren bir toplum düzenine sahip, karanlığa gömülmüş bir ülke olduk.
Yine medyaya yansıyan genç bir kadına gece ulu orta tecavüze yeltenecek kadar gözü dönmüş sapkınların dolaştığı sokaklarda, asla güvende değiliz.
Korkunç bir yönetim. Sıfır güvenlik. Caydırıcı olmayan yetersiz cezalar ve çürümüş eğitim sistemi ile adalet düzeni arasında sıkışmış durumda, endişe içindeyiz. En kötüsü bu tarz korkunç olayların biteceğine dair umut yok.
Rastgele bir yere çiçek bıraksak, bir kadının mezarına denk gelecek kadar kadın öldürüldü bu ülkede.
Kadın düşmanlığı, hayvan düşmanlığı, çocuk istismarı, uyuşturucu, çeteleşme, güvensiz sokaklar...
2002 yılında işlenen kadın cinayeti 66 iken, 2021'de 280 kadın *ldürülüyor, 217 kadın şüpheli şekilde ölü bulunuyor. 2019 yılında kadın cinayetleri tavan yapıyor, 474 kadın cinayete kurban gidiyor.
2020 yılında 300 kadın *ldürülüyor, 171 kadın şüpheli şekilde ölü bulunuyor. 2022 yılında 334, 2023 yılında 438, 2024 yılı ilk 8 ay 250'yi aşkın *inayete kurban giden kadınlarımız.
Buna karşılık, kadınları koruyan "İstanbul Sözleşmesi'nin" imzalandığı 2011 yılında kadın cinayetlerinde ciddi bir azalma görülüyor. O yıl 163 kadın cinayete kurban gidiyor.
Güldünya Tören, Münevver Karabulut, Esin Güneş, Ferdane Çöl, Özgecan Aslan, Şule Çet, Fatma Şengül, Emine Bulut, Başak Cengiz, Pınar Gültekin, Narin Güran ve sayısız nice kurban...
Yeter artık!
Güvenli sokaklar istiyoruz.
Güvenli bir ülke istiyoruz!
256 notes · View notes
aybarskagan · 1 year ago
Text
Dünyanın hiçbir ülkesinde bu olmaz!
‘Türkiye destekli Azerbaycan Ermenistan’a saldırmış, etnik temizlik ve soykırım tehlikesi varmış’ diye Uluslararası örgütlere ‘kurtarın’ çağrısı yapan 128 ‘hak savunucusu’ çıktı!Emperyalizm uşağısınız anladık da, kaç paralık adamsınız onu söyleyin!
Aha liste de burada: A. Serdar Koçman, Abdullah Demirbaş, Adil Okay, Adnan Cangüder, Ahmet Hulusi Kırım, Ahmet Konuk, Akın Birdal, Akın Atauz, Akup Alakuş, Ali Ekber Kaypakkaya, Ali Gökkaya,  Anjel Dikme, Ari Günter, Aris Nalcı, Armen Korkmaz,  Atilla Dirim,  Attila Tuygan, Ayşe Hür, Aziz Tunç, Baskın Oran, Burak Demir, Cengiz Aktar, Cengiz Gültekin, Demir Sönmez, Denis Dreisbusch, Dilek Ak, Dinç Dinç, Doğan Özgüden, Emre Uslu, Enver Enli, Eren Keskin, Faruk Mızrak,  Fatime Akalın, Fatin Kanat, Fatma Gök,  Ferhat Umruk, Ferit Barut, Feyyaz Kerimo, Fikret Başkaya, Garo Kaprielyan, Gülseren Yoleri, Gün Zileli, Güngör Şenkal, Hacı Orman, Hakan Tahmaz, Haldun Açıksözlü, Halil Savda, Hanife Elmadağ, Haydar Doğan,  Hosrof Köletavitoğlu, Hovsep Hayreni, Hrant Kasparyan, Huriye Şahin, Hüseyin Habib Taşkın, Hüseyin Karakuş, Hüseyin Şenol, Hüsnü Öndül,  İlyas Danyeli, İnan Gedik, İnci Tuğsavul, İshak Kocabıyık, Jan Beth-Sawoce, Kasım Ergün, Kayuş Çalıkman G., Kazım Gündoğan, Kemal Bilget, Kenan Yenice, Kuvvet Lordoğlu, Leman Stehn, Lerna Ekmekçioğlu, Mahinur Şaşmaz, Mahmut Konuk, Mahmut Uzun, Mazlum Çetinkaya, Mehmet Ali Orğun, Mehmet Onur Yılmaz, Mehmet Tursun, Mehmet Uluışık, Memik Horuz, Mihail Vasiliadis, Miran Afşar, Murad Karakaş, Murad Mıhçı, Murat Polat, Necati Abay, Nedim Durmuş, Nevzat Onaran, Nuran Yüce, Nurten Kırmızıgül, Ohannis Conkar, Onur Hamzaoğlu, Osman Tiftikçi, Pınar Ömeroğlu, Ramazan Gezgin, Recep Maraşlı, Sait Çetinoğlu, Sarkis Adam, Selahattin Esmer, Selay Ertem, Sibel Perçinel, Sinan Canlı, Süleyman Eryılmaz, Şaban İba, Şanar Yurdatapan, Şenol Karakaş, Şiar Rişvanoğlu, Şükriye Ercan, Şükrü Hamarat, Taner Akçam, Tufan Sisli, Tuncay Yılmaz, Ufuk Güneş, Ülkü Çevik, Veysi Sarısözen, Yalçın Ergündoğan, Yasemin Balıkçı, Yasemin Çongar, Yıldız Aydın, Zehra Kabasakal Arat, Zeki Kahraman, Zeliha İkizer, Ziya Özder…
2 notes · View notes
kurtlukiraz · 1 year ago
Link
Bozkırda bir Anadolu masalı #GönülDağı her cumartesi #TRT1’de! Berk Atan, Semih Ertürk, Cihat Süvarioğlu, Ecem Özkaya, Nazlı Pınar Kaya, Ferdi Sancar, Ali Düşenkalkar, Erdal Cindoruk, Gülhan Tekin, Feyza Işık, Ege Aydan, Eser Eyüboğlu, Şebnem Dilligil, Yavuz Sepetçi, Nuri Gökaşan, Hazal Çağlar, Serkan Kuru, Hüseyin Sevimli, Çiğdem Aygün, Ulviye Karaca, Ayten Uncuoğlu, Zümre Meğreli, Öznur Yağcı, Güliz Aybay, Sait Seçkin, Sevilay Gültekin, Hande Nur Tekin, Beril Karademir, Samet Arda Mercan, Ali Toptaş, Sercan İnceer, Mücahit Koçak, Cengiz Sezgin, Melis Sevinç, Eren Can Vurucu, Faruk Karagül, Özlem Mert Köseoğlu, Kadir Bertan, Mustafa Şahin, Ulaş İnan Torun Gönül Dağı Resmi Facebook Sayfası:  Gönül Dağı Resmi Twitter Sayfası:  Gönül Dağı Resmi Instagram Sayfası:  ------------------------------------------- TRT 1 Resmi Facebook Sayfası:  TRT 1 Resmi Twitter Sayfası:  TRT 1 Resmi Instagram Sayfası:  TRT 1 Resmi YouTube Kanalı:  TRT 1 Resmi Tiktok Sayfası: TRT 1 Resmi WhatsApp Sayfası:
0 notes
gundemburadadedim · 1 year ago
Link
Bozkırda bir Anadolu masalı #GönülDağı her cumartesi #TRT1’de! Berk Atan, Semih Ertürk, Cihat Süvarioğlu, Ecem Özkaya, Nazlı Pınar Kaya, Ferdi Sancar, Ali Düşenkalkar, Erdal Cindoruk, Gülhan Tekin, Feyza Işık, Ege Aydan, Eser Eyüboğlu, Şebnem Dilligil, Yavuz Sepetçi, Nuri Gökaşan, Hazal Çağlar, Serkan Kuru, Hüseyin Sevimli, Çiğdem Aygün, Ulviye Karaca, Ayten Uncuoğlu, Zümre Meğreli, Öznur Yağcı, Güliz Aybay, Sait Seçkin, Sevilay Gültekin, Hande Nur Tekin, Beril Karademir, Samet Arda Mercan, Ali Toptaş, Sercan İnceer, Mücahit Koçak, Cengiz Sezgin, Melis Sevinç, Eren Can Vurucu, Faruk Karagül, Özlem Mert Köseoğlu, Kadir Bertan, Mustafa Şahin, Ulaş İnan Torun Gönül Dağı Resmi Facebook Sayfası:  Gönül Dağı Resmi Twitter Sayfası:  Gönül Dağı Resmi Instagram Sayfası:  ------------------------------------------- TRT 1 Resmi Facebook Sayfası:  TRT 1 Resmi Twitter Sayfası:  TRT 1 Resmi Instagram Sayfası:  TRT 1 Resmi YouTube Kanalı:  TRT 1 Resmi Tiktok Sayfası: TRT 1 Resmi WhatsApp Sayfası:
0 notes
dakikamagazin · 1 year ago
Link
Sen Türkülerini Söyle yarışmasının şampiyonu belli oldu
0 notes
nekadarhaber · 2 years ago
Text
Biz iki Kemal’e aşık olduk !
Tumblr media Tumblr media
Biz iki Kemal’e aşık olduk ! Biz iki Kemal’e aşık olduk ! Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Antalya mitinginde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal ve Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek ile birlikte sahneye çıktı.Haberin detayı için okumaya devam edebilirsiniz. Kılıçdaroğlu'nun Antalya mitingi, bu seçim sürecinde düzenlenen mitinglerin en kalabalık ve en renkli olanlarından biriydi. Mitingde, birbirini takip eden "Hak hukuk adalet", "Patates soğan güle güle Erdoğan", "Yarı a�� yarı tok kurtar bizi altı ok" ve Antalya şivesiyle "Gocattın Bizi Erdoğan" sloganları atıldı. Meydanda açılan pankartlar da dikkat çekiciydi: "Biz iki Kemal'e aşık olduk", "Hıdrellez dileğim senin cumhurbaşkanı olman", "Phaselis'e dokunma", "Maaşımızın tamamını ev kiralarına vermeye hayır", "Söz gençlikte", "Her şey çok güzel olacak" gibi pankartlar açıldı. Miting boyunca sık sık "değişim" vurgusu yapan Kılıçdaroğlu, kendisini dinleyen kitleye "Değişime hazır mısınız?" ve "Halkın iktidarını getirecek miyiz?" sorularını yöneltti. Ayrıca, Antalya'dan şu mesajları verdi: "Dünyanın en güzel kentlerinden birinde yaşıyorsunuz, Antalya'nın güzel insanları. Olağanüstü güzel bir doğası, dağları, ovaları var. Tarihi var, sanayisi var, her şeyi var. Bu kentte herkesin huzur içinde yaşamasını istiyorum. Biz Mustafa Kemal'e inanmışız, 'Yurtta barış, dünyada barış' deriz. Kimse ile kavga etmeyeceğiz, herkesi kucaklayacağız. Turist Antalya'ya gelecek, gidecek, kenti anlatacak." Katılımcıların telefon ışıklarını yaktığı mitingin sonunda, Millet Buluşmaları'nın koordinatörü ve İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, Kılıçdaroğlu'nun baş danışmanı ve İzmir Milletvekili Tuncay Özkan, CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka, Antalya milletvekilleri Aydın Özer, Rafet Zeybek, Çetin Osman Budak, CHP İl Başkanı Nuri Cengiz, Deva Partisi İl Başkanı Emre Karaşin, Demokrat Partisi İl Başkanı Mahmut Çil, Gelecek Partisi İl Başkanı Mevlüt Demir, İYİ Parti İl Başkanı Vahdet Afşin Karaca, Saadet Partisi İl Başkanı Ramazan Düzen, Millet İttifakı milletvekili adayları, Antalya ilçe belediye başkanları, Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz ve Yeni Mahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar, birlikte sahneye çıkarak Antalyalıları selamladı.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Read the full article
0 notes
bydpolat44 · 3 years ago
Text
Başak Cengiz
Burda
Münevver Karabulut
BURDA
Özgecan Aslan
BURDA
Helin Palandöken
BURDA
Cansel Buse Kınalı
BURDA
Emine Bulut
BURDA
Değer Deniz
BURDA
Dilek Zengin
BURDA
Ceren Damar
BURDA
Şule Çet
BURDA
Gülede Cankel
BURDA
Pırnar Gültekin
BURDA
Artık Yeter
#KadinaSiddeteHayir
Tumblr media
1 note · View note
hsynozpercin · 7 years ago
Text
Özlem Özdil – Böyle İkrar İle
Ezginin Günlüğü – Şivekar    
Ayşenur Kolivar - Getma
Simir Rudan - Serxweş
Darya Dadvar - Ye Gole Saye Chaman & Leyli Bawanem
Ezgi Aldemir – Alageyik
Suavi – Aşk Bize Küstü Usta
Cengiz Özkan - Male Male
Kent Şarkıları - Yarım
Ezginin Günlügü - Gelmiyorsun
Erdal Erzincan - Al Mendil
Ezginin Günlüğü - Şimdi Sevişme Vakti
Ezginin Günlüğü - Şimdi Sevişme Vakti
Cengiz Özkan - Yandı Ha Yandı
Ezginin Günlüğü - Rüya 
Musa Eroğlu - Yare Söyleme
Muhlis Akarsu - Medet Sevdiğim
Hüsnü Arkan - Gülersen
Hüsnü Arkan - 5 Mayıs
Hannah Berger & Katalin Burns - Magusa Limanı
Lisa Ekdahl - Heavenly Shower
Sabahat Akkiraz - Seni Seven Sevmesini Bilmemiş
Leyla Işxan - Wey Malino
Metin Kemal Kahraman - Xece
Metin Kemal Kahraman – Meyman
Orfeas Peridis - Kati Mou Krivis
Aytekin Ataş - Mecnunum Leylamı Gördüm
Ahmet Ihvani - Gel Ey Hilal Kaşlım
Erkan Oğur - Ah Leyla
Sabahat Akkiraz&Mustafa Özarslan - Kirpiklerini Ok Eyle
Hüsnü Arkan - Tutuşsun
Arianna Savall - Adoucit la Mélodie
Manuş Baba - Haberin Var Mı?
Hasret Gültekin - Bir İnsan Ömrünü Neye Vermeli
İlkay Akkaya - Haziranda Gülüver
Aynur Doğan - Lawikê Metînê / Heyder
Grup Alzaymır - Yaz Gibi Gel
Cengiz Özkan - Deli Gönül Feryat Etme Boşuna
Hüsnü Arkan - Boş Masa
Hüsnü Arkan - Yokuş Yol'a
Hasret Gültekin - Derman Sendedir
Neşet Ertaş - Evvelim Sen Oldun
Ezginin Günlüğü / Semeni
Ezginin Günlüğü - Çamdan Sakız Akıyor
Ezginin Günlüğü - Dönüş
Ezginin Günlüğü Veda
Ezginin Günlüğü - Oğul (Ev Yapımı)
Ezginin Günlüğü - Papatya (Ev Yapımı)
Neşet Ertaş - Neredesin Sen
Ezginin Günlüğü-Yaralı Kuş
Özlem Özdil - Ak Göğsünde
Arzu Görücü - Gözlerinin İçini Öpeyim
Maria Farantouri ve Fuat Saka - Nesini Söyleyim Canım Efendim
Hüsnü Arkan - Nurhak
Grup Alzaymır - Dut Ağacı
Hasret Gültekin -Ağla Kızılırmak
Hasret Gültekin - (Açığım Yok) Semah
Ezginin Günlüğü - Aşk Güzel
Mustafa Özarslan - Aşağıdan Bir Yel Esti  
Kardeş Türküler - Gançum Em Ari Ar
Hakan Yılmaz - Gurbete Gidişimdir
Neşet Ertaş - Derde Düştüm Dermanını Aradım
Ezginin Günlüğü - Aşkın Rüyası
Neşet Ertaş - Sen Benimsin Ben Senin
221 notes · View notes
hetesiya · 3 years ago
Text
Mafyasız Kapitalizm Ol(a)Maz[*]
Tumblr media
Temel Demirer
“Suç, düzenin aynasıdır.”[1]
Kısa bir süre önce AKP’yi alkışlayan bir liberalin dahi, “Son gelişmelerden, Peker’in arka arkaya gelen açıklamalarından sonra Türkiye’de hukuk devletinin ‘yok hükmünde’ olduğu iyice ortaya çıktı… Diğer ifadeyle, bu çetelerin siyasi iktidarın kullandığı, resmi kurumlara ilişkili bir araca dönüştüğü anlaşılıyor… Ağar, Çakıcı, Peker gibi isimlerin korku, tehdit, seferberlik mekanizmasının işlevsel parçaları hâline getirilmeleri... Türkiye suç örgütlerinin siyasallaşması bakımından hiç bu kadar rejimsel bir tehlikenin sınırında olmadı,”[2] diye betimlediği tablo kimileri için “şaşırtıcı” olsa da, bizim için -kapitalizmin bir semptomu olması bağlamında- “doğal”![3] Hayır sadece 1990’lı yılların “Derin (denilen) Devlet, Susurluk, faili (hiç de) meçhul (olmayan) cinayetler, mafya, ihale, yolsuzluk” gibi terimlerle hatırlanandan ötede şeylerden, devletin tarih bilgisine dair hafızadan söz ediyorum. Malum kapitalist devlet, “meşru güç odağı”; mafya da “gayrimeşru güç” olarak sunulurken; görülmesi gereken bu olgular arasındaki sembiyoz (ortakyaşam) ilişkidir. Özellikle coğrafyamızın tarihinde devlet-mafya ilişkisi İttihat-Terakki yönetiminde, 1911’den itibaren etkili olan Teşkilât-ı Mahsusa pratiğinde çok net ortaya çıkar. Mesela hiçbir devlet görevi olmayan İttihat-Terakki’nin katib-i mes’ulü Dr. Bahattin Şakir’in, Diyarbakır Valisi Dr. Reşit’le birlikte yürüttüğü Ermeni Soykırımı’ndaki üzere... Mesela Yunanistan’ın Balkan’lardaki üstünlüğüne devletin bekası için Anadolu’yu Rum’lardan temizlemek amacıyla milli çetelerin devreye sokulması ve çeteleri Marmara ve Ege bölgelerinde Galip Hoca (Celal Bayar) ile Kuşçubaşı Eşref’in, Karadeniz’de ise Giresunlu Topal Osman’ın yönetmesi gibi… Ya da Alevî kırımları; özellikle de Gazi’de tanığı olduğumuz üzere… 1) Diren Satı (Pir Haber Ajansı): Devlet-mafya-siyaset-medya ilişkisi yeniden Türkiye’nin gündeminde. Bu sizin için sürpriz miydi? Söz konusu çerçevede olup da bit(mey)en sürpriz değil, kapitalizme mündemiç hakikâtin ta kendisidir! “Nasıl” mı? Basit bir örnek, ya da işte Mehmet Ağar’ı cezaevinde ziyaret eden isimlerden bazıları: Mustafa Koç, Mehmet Cengiz, Ferit Şahenk, Adnan Polat, Nihat Özdemir, Süleyman Selmanoğlu (dönemin AKP’li Elâzığ Belediye Başkanı), İsmail Cevahir, Yüksel Çağlar, Hikmet Çetin, Gültekin Uysal, Fatih Terim, Rıdvan Dilmen, Yıldırım Demirören, Aziz Yıldırım, Fikret Orman, Haluk Ulusoy, Yılmaz Vural, Ersun Yanal, Sadri Şener, Arda Turan, Hıncal Uluç, Ercan Saatçi… “Derin (denilen) devlet”in içindekilerin ve “yancıları”nın fotoğrafıdır bu! Ya da İranlı uyuşturucu baronu Naci Şerifi Zindaşti ile ilişkileri fotoğraf ve HTS kayıtlarıyla ortaya çıkan eski AKP milletvekili Prof. Burhan Kuzu’nun yeraltı dünyası ile bağıntısı bununla da sınırlı değildi. Kuzu’nun kendisini “Hanım Ağa” olarak tanıtan ve Sedat Peker’i tehdidiyle gündeme gelen Güniz Akkuş’u Meclis’te Anayasa Komisyonu Başkanlığı döneminde makamında ağırladığı ortaya çıktı.[4] Veya Mahmut Alınak’ın, “Kontrgerilla, illegal bir örgüt değil; maaşı, makamları belli olan devletin resmi örgütü,”[5] saptaması anımsanmalıdır. Örnekleri çoğaltarak vakit kaybedecek değilim. Lakin öncelikle ve “Ama”sız, “Fakat”sız görülmeli şu: Her türlü pisliği üreten bataklık kapitalizmdir. Çeteleşmenin, mafyanın önünü açan -egemen sınıfının baskı ve şiddet aracı- devletin kapitalist sistemin aparatı olduğu ve “Kutsal Devlet” yaygaralarının da başka bir anlamı olmadığı görülmeli. Dudak uçuklatan yolsuzluklar, hırsızlıklar, kara para aklamaları, “vergi cennetlerine” servet aktarımları, devlet terörü, kol kola sarmaş dolaş fotoğraflar vd’leri “Kutsal Devlet”in ne olduğunu net biçimde öğretmiyor mu? Nihayetinde her şey “sermaye birikimi”ne yönelik değil mi? Bir kere daha altını çizeyim: Kapitalist devlet, en büyük suç, şiddet ve cinayet örgütüdür. Çünkü Kapitalist devlet her şeyi ile burjuvazinin hizmetindeyken; asalak burjuvalar ise en büyük hırsız, rüşvetçi, yağmacı, soyguncu ve zorba sınıftır. Dolayısıyla da onların devleti suç, şiddet ve egemenlik organıdır. Ya coğrafyamızda olup da bit(mey)enleri “yeni(lenmiş) versiyonu”
mu? Yüce idealleri(?) betimleyen süslü asil sözcükleri, gelenekselleşmiş, kutsallık sıfatlarını, sloganları, söylenceleri, temenni sözcüklerini, törenlerde dile getirilenleri bir yana koyarak; olayı yalın, dürüst ifade edersek bu Charles Darwin’in, “Hırsızlar çalarken değil, paylaşırken kavga eder,” diye tanımladığı bir paylaşım kavgasıdır. Evet Mehmet Ali Güller’in ifadesiyle “dokuz bileşenli” AKP’nin “denizin tükendiği” noktadaki hâlinin özetidir paylaşım kavgası. Her ne kadar son sözü tek adam da söylese, yine de onun “orkestra şefliğini” yaptığı iktidar, çeşitli bileşenlerden oluşuyor: 1) İktidar, ilk günden beri tarikat ve cemaat koalisyonudur. İskenderpaşa dergâhından Fethullah Cemaati’ne kadar pek çok dinci yapı, kabineye temsilcisini vererek iktidarın bileşeni olmuştu. Bu sistem, Fethullah Cemaati’siz olarak hâlâ iktidarın en temel bileşenidir. 2) İçinden çıktıkları ama sonradan parça parça ele geçirdikleri, temsilcisi Numan Kurtulmuş olan Milli Görüş. 3) Cumhur İttifakı ortağı MHP kanalıyla Çakıcı’dan Peker’e uzanan ülkücü mafya yapıları. 4) BBP başta kimi partiler. 5) Temsilcileri Süleyman Soylu olan ve kökleri 90’larda bulunan Çiller-Ağar yapılanması. 6) Temsilcisi Hulusi Akar olan; güvenlik bürokrasisi ağırlıklı devlet organları uzlaşması. 7) En bilineni SADAT olan çeşitli milis grupları. 8) Baronlar: Zarrab, Zindaşti, Mansimov vb. 9) Çeşitli sermaye grupları; başta 5’li çete vd. Görüldüğü gibi siyaset, tarikat, sermaye ve mafya gruplarından oluşan bir yapı var... Orkestra şefi, aynı zamanda tüm bu yapıların yörüngelerinde ahenkle dönmesini sağlayan kütlesi büyük merkezdir. Ancak kütle azalmaktadır ve bu nedenle yörüngeden sapmalar oluşmaktadır. İşte “Peker olayı” bir yanıyla, zayıflayan merkez (Saray) nedeniyle yörüngeden sapmaların başlaması durumudur. Kılıcın eskisi gibi keskin olmayışı, bölüşüm anlaşmazlıklarını daha çok gün yüzüne çıkarır böyle durumlarda...[6] 2) DS: Muhalefetin ve alternatif güçlerin bu süreci doğru yorumladığını düşünüyor musunuz? Kanımca herkes puzzle’ın bir yanını öne çıkarırken, kilit önemdeki aslî yan gölgede kalıyor. Örneğin Nurcan Gökdemir, “Mafya, sistemin önemli ortağı”[7] dese de; “Mafya doğrudan bir devlet organına dönüştü.”[8] “Bir eli mafyanın, çetenin içinde olan devlet değil artık karşımızda olan. Mafyanın, çetenin devlet olduğu bir rejim demektir bu,”[9] gerçeğinden hareketle, mafyanın merkezi rolüne dikkat edilmeli… CHP sözcüsü Faik Öztrak’ın, “Bugün yaşanan her bir skandal, 1996’da kamyon kasasında patlayan, Susurluk skandalından çok daha beter”;[10] Fikri Sağlar’ın, “Susurluk’tan daha vahim bir durumdayız,”[11] saptamaları; Topal Osman’ı bugünlere taşıyan zihniyetin öncel(ler)ini “es” geçiyor… Ertuğrul Kürkçü’nün, “Sedat Peker topluma devleti anlatıyor,”[12] deyişine ise, “bir kısmını” notunu düşerek hatırlatalım: Mafyasız bir kapitalizm olamaz. Devleti mafyayla ile mücadeleye çağırmak devleti de mafyayı da anlamamaktır. Çünkü Dario Bätancourt ile Marta Maria’nın ifadesiyle, “Mafya yasadışı kapitalizm, kapitalizm de yasal mafyadır!”[13] Evet devlet anlaşılmadan mafya kavranamaz. Çünkü Antonio Marchel’in deyimiyle “Mafya devletin bilinçaltıdır,” diyebiliriz.[14] Önceleri kurallara ve kanunlara karşı olarak ortaya çıkan, sonra ise iktidar ve devlet yapısıyla hâlvet olan bu kurum “mafya”dır. Türkiye’den dünyanın herhangi bir coğrafyasına dek artık mafya neredeyse hayatımızın bir parçasıdır.[15] Egemen sınıfın yürütme gücü olarak devlet, zor kullanma tekeline sahiptir. Zor tekelinin kullanılma yöntemi ve meşruluğunu “demokratik devlet”lerde hukuk belirler. Mafya ise, devletin güç kullanan organlarının dışında “zor kullanan” yapılardır. En önemli farkları, “hukuk” dışı olmalarıdır. Devletin zayıfladığı ya da hukukun zor tekelini çeşitli nedenlerle denetleyemediği zemin, mafyanın hayat bulduğu alanken; kürselleşme ile kapitalist devletin, giderek özel teşebbüsün uzantısına dönüşmesiyle, mafya ve benzer tipteki örgütlenmelerin yeri gündelik yaşamda artıyor. “Yeraltı Dünyası” olarak tanımlanan “Mafya” biçim değiştirerek endüstriyelleşiyor. (Mesela uyuşturucu sektörü
gibi!) Sinalao mafyasının El Chapo diye anılan lideri Joaquin Guzman’ın sağ kolu olan sanık Alex Cifuentes; mahkemede verdiği ifadelerde eski Meksika Devlet Başkanı Enrique Penã Nieto’nun seçim kampanyası için El Chapo’yla bizzat görüştüğünü, ona “250 milyon dolar ver, peşini bırakayım!” dediğini, “100 milyon veririm” cevabını alınca da hemen kabul ettiğini iddia etmektedir. Sanık Alex Cifuentes, 100 milyon dolar rüşveti Başkan Nieto’ya elden teslim eden kişidir. Morelos kentindeki rüşvet buluşmasına Başkan Nieto’nun yanında CISEN (Meksika’nın MİT’i) yöneticisi Eugenio İmaz Gispert ile geldiğini söylemektedir.[16] Ayrıca Dünya uyuşturucu ticaretinin büyük bir bölümünü elinde tutan Kolombiyalı Madellin kartelinin lideri Pablo Escobar, ülkesinin hükümetine “Bırakın Kolombiya’nın dış borçlarını biz ödeyelim” önerisinde bulunmuştu. Sahip olduğu sermaye ülkenin bütçesinden üç kat fazlaydı çünkü! Erdoğan’ın yakını hâline gelmiş “işadamı” Sedat Peker’in de, Suriye’deki Bayırbucak Türkmenlerine 4 TIR dolusu yardım gönderdiğini biliyorsunuz değil mi?[17] Şunu görmek/ göstermek gerek: Coğrafyamızda mafya yeraltında değil herkesin gözleri önünde. İktidarın söylemlerine ve uygulamalarına, mahkemelerin kararlarına, seçimlere, Meclis’ten çıkan yasalara, bürokrasiye, kayyumlara mafyöz yönetim biçimi tamamen yerleşti. “Yeni kokain üssü olduğu”ndan[18] söz edilen; “İstanbul, dünyada en çok esrar ve eroin kullanılan ikinci şehir oldu!” diye betimlenen;[19] BM’nin ‘Uyuşturucu Kontrol Kurulu 2020 Raporu’nda, “Uyuşturucu trafiğinde Türkiye üçüncü sırada” notu düşülen;[20] “Güney Amerika’dan Avrupa ve Asya’ya kokain sevkinde yeni rota Türkiye oldu”[21] denilen tabloda devlet-siyaset-mafya üçgenindeki hikâye uyuşturucu sektörü (ticareti) zemininde yükseliyor. Elbette tüm bunların ABD emperyalizmi[22] ile coğrafyamızdaki iktidar bloğunun ilişkileri ve kirli savaş hakikâti dışında gerçekleşmesi mümkün değildir.[23] “Pudra şekeri” realitesini unut(tur)madan tüm bunlara şunları da eklemeden geçmemeli: ‘Avrupa 2019 Uyuşturucu Raporu’na göre, Türkiye’de uyuşturucu kullanımında birçok kategoride korkutucu denebilecek seviyede bir artış söz konusu. Ayrıca uyuşturucu ile ilgili işlenen suç oranlarında yüzde 45 artış var. Aşırı doz uyuşturucudan ölümlerde 6 yılda 9 misli artış olmuş. Türkiye’de bir yıl içinde ele geçirilen uyuşturucu miktarı tüm AB ülkelerinde ele geçirilenden çok fazla.[24] ‘AB Uyuşturucu Ajansı’nın 2019 raporunda Türkiye’de doz aşımı kaynaklı ölümlerin arttığı belirtildi.[25] 10 yılda günde 465 kişi hakkında kullanıcı olduğu gerekçesiyle işlem yapılan Türkiye’de 2009-2019 kesitinde uyuşturucuya bağlı suçlardan toplam 2 milyon 69 bin 868 kişi hakkında Cumhuriyet Başsavcılıklarınca şüpheli sıfatıyla işlem yapıldı. Bu sayı Türkiye nüfusunun yüzde 2’sine denk düşerken aynı zamanda sokaktaki her 50 kişiden 1’inin uyuşturucu kullandığını gösterdi.[26] Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’in raporuna göre uyuşturucu satışı yüzde bin 36 arttı. Raporda, 12-17 yaş aralığındaki 917 çocuğun cezaevinde olması dikkat çekti.[27] Çocuk Koruma ve Bakım Hizmetleri Programı Öğretim Görevlisi Barış Tuncer, çocuk ve gençler arasında madde kullanımının arttığını, madde kullananların 664 bin 906 kişiye yükseldiğini ve madde kullanımının 5-14 yaş arasında arttığını açıkladı.[28] 3) DS: Toplum bu cenderenin içinden nasıl çıkar? Kapitalizm tarih boyunca kendi yasalarının dışında karanlık bir alanı her zaman bıraktı. Çünkü sermaye birikimini gerçekleştirmek için kendi yasalarını bile çiğnemesini gerektirecek işleri her zaman oldu. Dahası, kirli işlerini gördürecek güçlere her zaman ihtiyaç duydu. Mafya da, “derin (denilen) devlet” de hep bunun için vardı; vardır; var olacaktır da! Bu bağlamda mafyayı da, “derin (denilen) devlet”i de mücadele onu var eden zeminden, yani ücretli kapitalist kölelik düzeninden bağımsız ele alınamaz. O hâlde öncelikle “cendere” denilen şeyin kapitalizm ile yarattığı kültürel iklim olduğu bilince çıkar(t)ılmalıdır. Niccolo Machiavelli’nin, “Eğer bir millet, iktidarda bulunan kişilerin şerefsizliğini, alçaklığını, hırsızlığını,
yalnızca kendi siyasi görüşünden olduğu için görmezden geliyorsa, o millet erdemini yitirmiştir,” biçiminde tarif ettiği kültürel iklimi besleyen ise, aslı astarı olmayan “demokrasi” çığırtkanlıklarıdır. Gerçekten de “Kârlarına kâr katmak için zenginlere hizmet etme bahtiyarlığı ile avuç açmak arasında sıkıştırıldığımız bu dünya”nın[29] neo-liberal ilkeleri, demokrasiye doğrudan saldırı ve imhadan başka bir şey değildir. O hâlde Sedat Peker’in iddialarının araştırılması önergesinin AKP ve MHP oylarıyla reddedildiğini bir an dahi unutmadan; bundan birkaç hafta önce “Erdoğan kuşatmayı yarıp ittifakı bozacak. Reform yapıp derincileri gönderecek, MHP’yi harcayacak! Ciddi değişikliğe mecbur! Seçimler yakında!” türünden sanrıları bırakıp, “Bunlar daha iyi günleriniz,” tehdidiyle yüzleşmek gerekiyor. Daha açık bir deyişle “Müesses Nizamın Muhalefeti”[30] olmaktan kurtulmak gerekiyor! Kılıçdaroğlu, “Ülkede demokrasi yok!” diyor. Peki, ne var? Demokrasi yoksa, seçimler nasıl olacak? “Nasıl olsa bütün bunların tamamı değişecek” iddiasının dayanağı nedir? Kılıçdaroğlu, olup biteni tekrarlıyor; doğru, demokrasinin askıya alındığı, yasaların keyfileştiği, polis şiddetinin orantısız düzeylere yükseldiğini saptıyor. Ancak çözüm olarak hiçbir program, eylem, önlem önerisi yok. Diğer taraftan, kamuoyu yoklamaları istikrarlı biçimde Rejim’in partisi AKP’nin seçmen tabanının (büyük olasılıkla, siyasal İslâmın örgütlü, kararlı ve de silahlı tabanına doğru) daralmaya devam ettiğini gösteriyor. Bu sırada muhalefet kanadı yeni partilerle parçalanmaya devam ediyor. Ana muhalefet partisinin oyu yüzde 20’lerin üzerine çıkamıyor. Böyle olunca da insan düşünmeden edemiyor: Muhalefet, bir taraftan ülkede demokrasi yok diyor, diğer taraftan seçimler yapılacak bunlar gidecek havasında![31] Soru(n) tam da burada! Bunlara bir de coğrafyamızın realitesini eklemek gerek: Şimdi öyle bir ülke düşünün ki, yöneticileri kendilerine darbe yapılmak istendiğini ya da bunun bir “bildiride” ima edildiğini ileri sürüyorlar. Ve bu ülkede: İktidar ortağı partinin başkanı “Anayasa Mahkemesi kaldırılsın!” diyor. İktidardakiler Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına uymuyorlar ve bunu açıkça beyan ediyorlar. Mahkeme “adı var, kendi yok” hükmünde. Çoğunluğu iktidarın atadığı üyelerden oluşan Yüksek Mahkeme başkanları iktidara sadakatlerini her fırsatta belirtmeyi bir görev addediyorlar ve yargı bağımsızlığını ortadan kaldıran açıklamalar yapıyorlar. Meclis devre dışı bırakılmış; sadece gölge bir organ olarak varlığını sürdürüyor. Yürütme gücü, yargı organlarına ve diğer idari kurumlara tanınan yetkileri gasp ediyor. Liyakat dışı atamalarla kurumsal yapıların içi boşaltılmış. İktidarın mali denetimi söz konusu değil, mali denetimi sağlayan kurumlar sadece kâğıt üstünde kalmış. İktidar, suç örgütlerini kendisiyle bağlantılı olduğu ölçüde koruyor; bu örgütlerin muhalefet liderlerine yönelik hakaret ve sindirmelerine sessiz kalıyor. Özgür basını savunan ya da olguları-olayları olduğu gibi yansıtmaya çalışan tarafsız gazeteciler ile muhalefetteki siyasetçiler saldırıya uğruyor; saldırganlar iktidar tarafından açıkça korunuyor. İktidarın ideologluğuna soyunmuş kötü kopya (Schmitt’ci) teorisyenler “Hukukun üstünlüğü de neymiş, siyaset güce dayanır!” diye “akademik” yazılar yazıyorlar. İktidarın çıkarlarıyla ya da niyetleriyle çatışan her düşünce-eylem, darbeci ve terörist olduğu gerekçesiyle kriminalize ediliyor. Gerçekte darbe yapmış olanlarla bağlantılı kişiler değil ama darbeci olarak yaftalananlar her tür insanlık, hukuk ve ahlâk dışı muameleye reva görülüyor (Tıpkı sömürgecilerin işgal ettikleri ülkelerdeki yerli halka uyguladıkları “insandışılaştırma” siyaseti gibi). Etkili olması beklenen muhalefet “darbeci” olarak yaftalanmamak için, haksız yere darbeci olarak yaftalananların haklarını savunmuyor. Özgürlük olmadan yoksulluk ortadan kalkmayacağı hâlde, muhalefet, özgürlüğü iktisadi sorunlarını gizleyen ikincil bir sorun gibi görüyor, “yapay gündem” olarak addediyor. Bu liste uzatılabilir, ama gerek yok.[32] Burası “yeni” (ya da “eski(meyen)”!) Türkiye! Ve oynanan oyun,
aktörleri sahneden indirilip, bozulana dek oynanacak; birileri “Yetti gayrı/ Êdî bese” diyene dek… 4) DS: Güçler savaşı nereye kadar sürer? Emekçiler “Hayır” diyene kadar! Malum düzenin mafyalaşması, bir çöküş ve çürümeye işaret ederken; ahlâki, siyasal, kültürel ve toplumsal bakımdan bir tükeniş demektir. Bu toplumsal bir “dekadans”da (çürüme + yozlaşma) ifadesini buluyorsa da; yolun sonunu gelindiğinden söz etmek mümkün değil. Ancak yolumuzu açarak ilerlemek için Gracchus Babeuf’ün, 28 Haziran 1795 ‘Germain’e Mektup’undaki, “Kötülükleri söküp atmanın en iyi yolu, kötülük yuvalarını ortadan kaldırmaktır. Bu yuvalar ortadan kalkmadıkça, onları diriltmek isteyenler olacaktır her zaman. Kilise ve manastır durdukça papaz, saray durdukça zorba, şato durdukça derebeyi, hücre durdukça keşiş, zindan durdukça mahpus, darağacı durdukça cellat ve kurbanı yeniden gelir,”[33] uyarıyı pratikleştirerek haykırmalıyız: “Eğer dünya böyleyse, şimdi olduğu gibi tepetaklaksa, ayakları üzerinde durması için onu ters çevirmemiz gerekmez mi?”[34] 29 Mayıs 2021 16:20:36, İstanbul. N O T L A R [*] 31 Mayıs 2021’de PİRHA’da yayınlandı. [1] Eduardo Galeano, Tepetaklak-Tersine Dünya Okulu, çev: Bülent Kale, Sel Yay., 2018, s.127. [2] Ali Bayramoğlu, “Suç Siyaseti”, Karar, 22 Mayıs 2021, s.6. [3] Bkz: Sibel Özbudun-Temel Demirer, Kara Para Kirli Savaş (Türkiye’de Mafya ve Devlet), Özgür Üniversite Yay., 1996… Sibel Özbudun-Temel Demirer-Jean Claude Grimal-Guilemette de Vericourt, Mafya Narkoekonomi ve Susurluk/ Şemdinli, Ütopya Yay., 2006… Sibel Özbudun-Temel Demirer, “Derin” Milliyetçiliğin Siyasal İktisadı, Ütopya Yay., 2006… Temel Demirer, “Mafya Cumhuriyeti”, Ülkede Gündem, 20 Ağustos 1998/ Özgür Politika, 21 Ağustos 1998/ İktibas Dergisi, Yıl:16, No:237, Eylül-1998… Temel Demirer, “Uyuşturucu Cumhuriyeti”, Ülkede Gündem, 27 Ağustos 1998/ Özgür Politika, 28 Ağustos 1998/ İktibas Dergisi, Yıl:16, No:238, Ekim-1998… Sibel Özbudun-Temel Demirer, “Hayır, Evet’ten Önce Gelir”! Hukuk(suzluk) Yazıları, Ütopya Yay., 2008… Sibel Özbudun-Temel Demirer, “Söylenecek Yalan Kalmadı” İnsan Hak(sızlık)ları, Ütopya Yay., 2008… Temel Demirer, Hak(sızlık), Hukuk(suzluk) mu? “Suçumuz İnsan Olmak”!, Kardelen Yay., 2009… Temel Demirer, Hrant’ın Katil(ler)i… Pêrî Yay., 2009… [4] Seyhan Avşar, “Mafya Sevdalısı Kuzu”, Cumhuriyet, 30 Mayıs 2020, s.5. [5] Nazlı Eda Piyade, “Mahmut Alınak: Kontrgerilla, İllegal Bir Örgüt Değil; Maaşı, Makamları Belli Olan Devletin Resmi Örgütü”, 12 Mayıs 2021… https://artigercek.com/haberler/m-alinak [6] Mehmet Ali Güller, “Neo-Mafyokrasi Düzeni Ve İktidarın Bileşenleri”, Cumhuriyet, 20 Mayıs 2021, s.12. [7] Nurcan Gökdemir, “Mafya, Sistemin Önemli Ortağı”, Birgün, 22 Mayıs 2021, s.9. [8] Yusuf Tuna Koç, “Timur Soykan: Mafya Doğrudan Bir Devlet Organına Dönüştü”, Birgün Pazar, Yıl:18, No:741, 23 Mayıs 2021, s.8. [9] “Ahmet İnsel: Tek Adam Rejimlerinde, Devletin Kendisi Çeteleşiyor”, 26 Mayıs 2021… https://artigercek.com/haberler/tek-adam-rejimlerinde-devletin-kendisi-cetelesiyor [10] “Susurluk’tan Beter”, Cumhuriyet, 22 Mayıs 2021, s.5. [11] Yunus Emre Ceren, “Fikri Sağlar: Susurluk’tan Daha Vahim Bir Durumdayız”, Birgün Pazar, Yıl:18, No:741, 23 Mayıs 2021, s.9. [12] “Ertuğrul Kürkçü: Sedat Peker Topluma Devleti Anlatıyor”, 24 Mayıs 2021… https://artigercek.com/haberler/kurkcu-sedat-peker-topluma-devleti-anlatiyor [13] Dario Bätancourt-Marta Maria, aktaran: Arnd Schneider-Oscar Zarate, Herkes İçin Mafya. [14] Tomas Lappalainen, Mafya, Çev: Ali Arda, Yerdeniz Yay., 2005. [15] Temel Demirer, “Mafya Yasadışı Kapitalizm, Kapitalizm de Yasal Mafyadır!”, Odak Dergisi, No:2008/15 (SN:15), Nisan 2008...   [16] Mine G. Kırıkkanat, “Yolsuzluk Aynı, Kalibre Farklı”, Cumhuriyet, 22 Kasım 2020, s.8. [17] Mustafa K. Erdemol, “Yasadışı Kapitalizm ‘Vatan Savunmasında’…”, Birgün, 24 Kasım 2015, s.2. [18] “Türkiye Yeni Kokain Üssü Oldu”, Karar, 23 Mayıs 2021, s.8. [19] 2017’de Yeşilay ile İstanbul Üniversitesi Adli Tıp ve Adli Bilimler Enstitüsü, atık sudan uyuşturucu madde tespiti yapmak için başladığı “Atık Sudan Bağımlılığa” projesi
çalışmalarının son verileri geçtiğimiz günlerde açıklandı. “Atık Sulardan Uyuşturucu ve Diğer Psikoaktif Maddelerin İzlenmesi” başlıklı proje kapsamında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Adli Bilimler Enstitüsü akademisyenleri Dr. Selda Mercan, Prof. Dr. Faruk Aşıcıoğlu ve araştırma görevlisi Merve Kuloğlu Genç’in 2019 yılında yaptığı analizler bu yıl Water Research Dergisi’nde “İstanbul’da Geçici-Zamana Bağlı Yasadışı Uyuşturucu, Alkol Ve Tütün Eğilimlerinin Araştırılması: 14 Arıtma Tesisinin Atık Su Analizi” başlığı ile yayımlandı. Prof. Dr. Sevil Atasoy’un Twitter hesabından paylaştığı, 2019’daki veriler üzerinden yapılan araştırmada ise esrar, İstanbul’un en çok kullandığı uyuşturucu madde oldu. Eroin kullanımı ise en çok Sarıyer, Büyükçekmece, Çatalca, Beylikdüzü, Esenyurt, Arnavutköy, Başakşehir Avcılar ve Silivri’de görüldü. İstanbul’da en çok tüketilen esrar, en az tüketilen ise amfetamin olarak belirlendi. Esrardan sonra en çok tüketilen uyuşturucu eroin. Esrarın en çok tüketildiği bölge ise İstanbul’un Avrupa Yakası. Eroin kullanımı Avrupa Yakası’nda yoğunlaşırken Anadolu Yakası da eroin kullanımı istatistiklerine giriyor. Kokain ise en çok şu bölgelerde kullanılıyor: Beylikdüzü, Esenyurt, Arnavutköy, Başakşehir, Avcılar, Sarıyer, Büyükçekmece, Çatalca, Eyüpsultan, Şişli, Beşiktaş, Beyoğlu. En az kullanılan ise amfetamin, ekstazi ve metamfetamin oldu. (“İstanbul, Dünyada En Çok Esrar ve Eroin Kullanılan İkinci Şehir Oldu!”, 4 Nisan 2021… https://www.gercekgundem.com/guncel/263954/istanbul-dunyada-en-cok-esrar... ) [20] “Uyuşturucu Trafiği BM Raporunda: Türkiye Üçüncü Sırada”, 27 Mayıs 2021… https://artigercek.com/haberler/uyusturucu-trafigi-bm-raporunda-turkiye-... [21] “Güney Amerika’dan Avrupa ve Asya’ya Kokain Sevkinde Yeni Rota Türkiye Oldu”, 22 Mayıs 2021… https://noktahaberyorum.com/guney-amerikadan-avrupa-ve-asyaya-kokain-sev... [22] ABD istihbarat örgütü CIA’nın küresel uyuşturucu ağının ana düzenleyicisi olduğu bir gerçekliktir. CIA bu ağı denetiminde tutarak uyuşturucu gelirlerini yönetmektedir. O gelirlerle de terör örgütlerinin finansmanını sağlamakta, darbeler için kaynak oluşturmaktadır. Örneğin CIA, arka bahçesi gördüğü Latin Amerika’da hem solcu iktidarlara karşı darbelerde, hem de solcu-devrimci örgütlere karşı kontra örgütlenmesinde uyuşturucuyu kullanmıştır. Öyle ki pislikler ortalığa serilince konu ABD Kongresi’nde bir soruşturmaya bile dönüşmek zorunda kalmıştır: CIA, Nikaragua’daki solcu Sandinista hareketini önlemek için, faşist grup Contras’a (Kontralar) kokain kaçakçılığı izni vermiş, hatta rotalarını bile çizmiştir. Peki, 2001’den beri ABD işgali altındaki Afganistan’da durum nedir? Rusya, ilk kez dışişleri yetkilisi düzeyinde ABD’nin bu konudaki rolünü deşifre etti. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Afganistan Özel Temsilcisi ve Dışişleri Bakanlığı Asya İkinci Dairesi Başkanı Zamir Kabulov 5 Temmuz 2020’de, açık açık CIA’nın uyuşturucu ticareti yaptığını ilan etti: “Amerikan istihbaratının ajanları uyuşturucu trafiğinin içinde. Uçakları Kandahar ve Bagram’dan kontrol edilmeden Almanya’ya, Romanya’ya, akla gelen her yere uçuyor. Bu böyle bir iş ki, Kâbil’de her Afgan size anlatır, tembel kişiler bile bu konu hakkında konuşmaya hazır. Bu sır, artık herkesi bıktıran ve herkes tarafından bilinen bir sırdır. Herkes bunu var olan bir şey olarak kabul etmiş durumda.” (Mehmet Ali Güller, “Modern Sömürgecilik ve CIA’nın Uyuşturucu Ağı”, Cumhuriyet, 6 Temmuz 2020, s.12.) [23] Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 8 kilo 660 gram esrarla yakalanan uzman çavuş Ferhat Ö. ve onunla birlikte hareket ettikleri gerekçesiyle 29 Kasım 2019’da tutuklanan Lice Merkez İlçe Jandarma Komutanı Astsubay Hakan K, aynı karakolda görevli uzman çavuşlar Kemal T. ve Osman T. ile mahalle muhtarları Abdullah Y. ve Necat İ. hakkında yürütülen soruşturmada askerler bütün tezgâhı itiraf etti. (“Askerler Lice’deki Uyuşturucu Trafiği”, Yeni Yaşam, 19 Haziran 2020, s.3.) [24] Özlem Yüzak, “Mezun, İşsiz, Borçlu...”, Cumhuriyet, 18 Ekim 2019, s.11. [25] “Uyuşturucu Raporu: Türkiye’de Doz Aşımı Kaynaklı Ölümler Artıyor”, 6
Haziran 2019… http://www.diken.com.tr/uyusturucu-raporu-turkiyede-doz-asimi-kaynakli-o... [26] “Uyuşturucuda Korkutan Artış”, Birgün, 4 Nisan 2021, s.7. [27] “Uyuşturucuda Yaş Küçüldü, Sayı Arttı”, Birgün, 30 Aralık 2019, s.7. [28]  “Madde Kullanımı 5-14 Yaş Arasında Artıyor”, Evrensel, 3 Ocak 2019, s.12. [29] John Holloway, Öfke Günleri, çev: Utku Özmakas, İletişim Yay., 2017 [30] Fikret Başkaya, “Müesses Nizamın Muhalefeti”, Kaldıraç, No:238, Mayıs 2021, s.76-78. [31] Ergin Yıldızoğlu, “Rejim Böyle, Peki Ya Muhalefet?”, Cumhuriyet, 3 Mayıs 2021, s.11. [32] Filiz Zabcı, “Ku-De-Ta”, Birgün Pazar, Yıl:17, No:735, 11 Nisan 2021, s.11. [33] Gracchus Babeuf, Devrim Yazıları, çev: Sabahattin Eyüboğlu-Vedat Günyol, Çan Yay., 1964. [34] Eduardo Galeano, Tepetaklak-Tersine Dünya Okulu, çev Bülent Kale, Sel Yay., 2018, s.309.
https://edebiyatbahcesi.net/kose-yazisi/3062/mafyasiz-kapitalizm-olamaz
0 notes
kalpherzamansoldanatar · 7 years ago
Photo
Tumblr media
10 Eylül 1920’de Bakü’de toplanarak kuruluşunu ilan eden TKP, Anadolu’da süren savaşla yakından ilgileniyor ve önüne ikili bir görev koyuyordu: “Komünist Partisi için memlekete musallat olan düşmanları kovmak nasıl bir görev ise, içte halkın sırtından geçinen yağmacı ve asalak sınıfları da hazır yiyicilik halinden çıkarıp, yumruk altında çalıştırmak da o derece esaslı bir görevdir.” Anadolu’da süren mücadeleye katılmak isteyen TKP, Mustafa Kemal ile temasa geçer. TKP heyeti Mustafa Kemal’in daveti üzerine 28 Ocak 1921’de Kars’a giriş yapar ve burada büyük bir coşkuyla karşılanır. O dönem Kars’ta Sovyetler Birliği’nin etkisi büyüktür. Kars’ta bir süre kalan heyetin ikinci durağı Erzurum’dur. Ancak burada Erzurum Valisinin organize ettiği büyük bir protesto ile karşılaşan heyetin güzergahı değiştirilir. Ankara’ya ulaşmak için Türkiye’ye giriş yapan heyet planlı bir şekilde, İttihatçı örgütlenmenin çok güçlü olduğu illerden biri olan Trabzon’a yönlendirilir. Gidiş yolunda ve Trabzon’da türlü p rovokasyonlarla karşılaşan heyet ülke dışına çıkmaya zorlanır ve Sovyetler Birliği’nin Trabzon Konsolosu Bagirof’un da izniyle Batum’a gönderilmelerine karar verilir. Ancak ne yazık ki, Karadeniz üzerinden gerçekleşecek bu yolculuğun varış noktası olmayacaktır. İsimlerini burada bir kez daha saygıyla anmaktan onur duyduğum heyetin içinde: Samsun Hançerli Mahallesi’nden Mustafa Suphi, Eski İzmir Maarif Müdürü Ethem Nejat, Erzincanlı öğretmen Aşçıoğlu Bahaeddin, Uşak’ın Hacı Hulusi Mahallesi’nden Kazım Hulusi, Sürmene’nin Kırali Mahallesi’nden Kıralioğlu Maksut, Cihangirli Dr. Hilmioğlu İsmail Hakkı, Van’ın Erciş kazasından er Ahmetoğlu Hayrettin, Bandırma’nın Manyas nahiyesinden Topçu Yüzbaşı Hakkıoğlu Mehmet Ali, İstanbullu mühendis Emin Şefik, Pilot Yüzbaşı Kadıköylü Tevfikoğlu Ahmet, İhtiyat zabiti Manisalı Kazımoğlu Ali, Erzincan Akdağ köyünden Hatipoğlu Mehmet, İzmir’in Tilkilik Mahallesi’nden Hacı Mustafaoğlu Mehmet, Eski Elmalı Kaymakamı Cemil Nazmioğlu İbrahim ve Maria Suphi bulunmaktadır. Bu yazı o gün o heyetin içinde olup öldürülmeyen ama unutularak defalarca öldürülen Maria Suphi’nin anısına kaleme alınmıştır. 1921 yılı. Ocak ayının 28’ini 29’una bağlayan gece. Karadeniz. İki sınıfın temsili iki taka, arka arkaya, yol alıyor. Bu gece, insanlığın kanla yoğurduğu tarihine bir yenisi eklenecek Anadolu’nun. Herkesin bildiği ama sustuğu, herkesin ortağı olduğu ama kimsenin sahiplenmediği bir katliam. 15 kurbanı olacak bu katliamın. Yıllar geçecek üstünden, herkesin hakkında sustuğu, faali “meçhul” olan bu katliam konuşulur olacak. Katliamı kimin planladığına, Samsun’dan Trabzon’a kadar tüm limanların kahyası olan ve komünistleri bizzat katleden çetenin lideri Yahya’nın kimin adamı olduğuna ilişkin tartışmalar yapılacak. Elbette bazı şeyler zamanla ortaya çıkacak: “TKP’lilerin katledilmesinin birinci dereceden sorumlusu sayılan kayıkçılar kahyası Yahya’nın oğlu Osman Kahya, Mete Tunçay’a yazdığı 15.12.1967 tarihli mektupta, babasının o zamanlar vatani bir görev yaptığından bahsetmiş ve ‘asıl katilin bugün tapılan biri’ olduğunu belirtmiştir.” Kendisine verilen “vatani görevi” “kusursuzca” yerine getiren Kahya Yahya, benzeri bir “vatani görev” aşkıyla hareket eden Topal Osman’ın adamları tarafından 3 Temmuz 1922’de öldürülür. Bu katliamın sorumluları arasında Kazım Karabekir’in de adı sıkça geçmektedir. Bölgede TKP heyetine karşı gerçekleştirilen provakatif eylemleri bilinçli olarak engellemediği, gerekli koruma önlemlerini almayarak TKP’lilerin katliamına yol açtığına ilişkin kuvvetli iddialar bulunmaktadır. Ancak en önemli belgelerden biri Mustafa Kemal’in 22 Ocak 1921’de Meclis’te yaptığı konuşmadır: “İşte bu serseriler, Türkiye Komünist Fırkası diye bir fırka teşkil etmişlerdir ve bu fırkayı teşkil edenlerin başında da Mustafa Suphi ve emsali bulunmaktadır. Bunlar kendilerine para veren, kendilerini himaye eden ve bunlara ehemmiyet atfeden Moskova’daki prensip sahiplerine yaranmak için birtakım teşebbüsatı serseriyanede bulunmuşlardır. Bu suretle memleketimize, milletimize hariçten komünizm cereyanı sokulmaya başlanmıştır…” Bütün bu yaşananların yanında en trajik olanı ise SSCB’nin tavrıdır. Katliamın ardından Ankara hükümetinden Mustafa Suphi’lerin akibetini soran SSCB, TKP’lilerin bir deniz kazası sonucu  yaşamlarını yitirdiklerine ilişkin yapılan açıklamayı yeterli bulmuş ve 16 Mart 1921’de Ankara hükümeti ile “dostluk” antlaşması imzalamıştır. Velhasıl, Trabzon’nun iki mil açıklarında gerçekleşen ve uzun süre herkesin üç maymunu oynadığı bu katliam yıllar sonra açıkça konuşulur olacaktır. Ama bir isnisna ile… Maria… Odessalı bir Rus kadınıdır Maria. 1905 devrimine katılmış 1917’de aktif rol üstlenmiştir. Mustafa Suphi ile tanıştıktan sonra TKP’ye katılmış ve TKP heyetiyle birlikte Türkiye’ye giriş yapmış enternasyonalist bir devrimcidir Maria. Eşi Mustafa Suphi ve 13 yoldaşının katliamına bizzat tanık olmuştur. O gün öldürülmemiştir Maria. Kahya Yahya tarafından ilk önce seks kölesi haline getirilmiş sonra bölgenin zenginlerinden Nemlizade Ragıp Bey’e satılmıştır. Bir süre sonra Maria’yı Namlizade’den geri alan Yahya onu Rizeli kabadayılara “armağan” etmiştir. İki tevatür var Maria’nın akıbetiyle ilgili: Biri Rizeli kabadayıların aleminde canına kıyıldığına, diğeri ise ileri yaşlara kadar yaşayıp sokaklarda öldüğüne ilişkin. Hangisi doğru bilmiyoruz. Zaten bildiklerimizi de çok eski tarihlerde değil, yeni öğrendik. Unuttuk biz Maria’yı! Adorno “kurbanı unutmak onu tekrar kurban etmektir” diyor. Biz tekrar tekrar tekrar kurban ettik Maria’yı! Duymadık onu! Ne Odessa kıyılarında -rüzgar savururken saçlarını- göğe yükselen kahkahalarını ne 917’de işçi kadınlarla haykırdığı sloganları ne Mustafa ile ilk karşılaştığında titreyen sesini ne de Yahya’nın onu hapsettiği zamanki haykırışlarını. Duymadık onu! Oysa Maria, bahar yağmuru gibi ılık ve taze bir uyanışın yanında saf tutmak için bizimleydi. Hürriyete, adalete olan açlığımızın kardeşiydi. Dilini, dinini, cinsiyetini inkar ederek bizimleydi. Duymadık onu! Karadeniz’in bereketli sularında 14 yoldaşını -yanı başındaki omuzları bile halen dokunabilecek gibi elle- öldürdüler gözlerinin önünde, katillerinin kurtuluşuna hayatlarını adamış, Karadeniz eşitliğin, emeğin denizi olsun diye yola çıkan 14 komünisti. Birlikte dövüştüğü kardeşlerini yanından kopardılar. Sevgilisini kucağından… Duymadık onu! “Unutmak iyileşmektir” der Nietzsche. İyileşmeyelim! Bırakalım utanç bir yara izi gibi asılı kalsın yüzümüzde. Gizlemeye, mazeret üretmeye çalışmayalım. “Ama”ların sefil dünyasından uzak duralım. Bir bayrak gibi dalgalansın ihanetimiz. Bütün benliğimizle doya doya utanalım. Affet bizi Maria… Cengiz Gültekin (sendika.org)
32 notes · View notes
goceciblog · 2 months ago
Text
Bulgaristan’da Seçim Heyecanı: Türkiye’de 168 Sandık Kurulacak
Bulgaristan’da 27 Ekim 2024’te yapılacak parlamento seçimleri için Türkiye’de sandık başına gidecek seçmenler oylarını kullanmak için sıraya giriyor. 2021’den bu yana hükümet krizleri yaşayan Bulgaristan, 27 Ekim 2024’te bir kez daha sandığa gidiyor. Türkiye, Bulgaristan parlamento seçimleri için en fazla sandığın kurulduğu ülke olurken, oy ticareti skandalları seçim sürecine gölge düşürüyor.…
0 notes
4mevsimsarkilar · 4 years ago
Video
Olgun Şimşek Cengiz Özkan Güler Duman Aysun Gültekin "Dağlar Seni Delik ...
0 notes
kurtlukiraz · 1 year ago
Link
Dünyaya seslendiğimiz yer: tabii! 💚 Bozkırda bir Anadolu masalı #GönülDağı her cumartesi #TRT1’de! Berk Atan, Semih Ertürk, Cihat Süvarioğlu, Ecem Özkaya, Nazlı Pınar Kaya, Ferdi Sancar, Ali Düşenkalkar, Erdal Cindoruk, Gülhan Tekin, Feyza Işık, Ege Aydan, Eser Eyüboğlu, Şebnem Dilligil, Yavuz Sepetçi, Nuri Gökaşan, Hazal Çağlar, Serkan Kuru, Hüseyin Sevimli, Çiğdem Aygün, Ulviye Karaca, Ayten Uncuoğlu, Zümre Meğreli, Öznur Yağcı, Güliz Aybay, Sait Seçkin, Sevilay Gültekin, Hande Nur Tekin, Beril Karademir, Samet Arda Mercan, Ali Toptaş, Sercan İnceer, Mücahit Koçak, Cengiz Sezgin, Melis Sevinç, Eren Can Vurucu, Faruk Karagül, Özlem Mert Köseoğlu, Kadir Bertan, Mustafa Şahin, Ulaş İnan Torun Gönül Dağı Resmi Facebook Sayfası: Gönül Dağı Resmi Twitter Sayfası: Gönül Dağı Resmi Instagram Sayfası: ------------------------------------------- TRT 1 Resmi Facebook Sayfası: TRT 1 Resmi Twitter Sayfası: TRT 1 Resmi Instagram Sayfası: TRT 1 Resmi YouTube Kanalı: TRT 1 Resmi Tiktok Sayfası: TRT 1 Resmi WhatsApp Sayfası:
0 notes
gundemburadadedim · 1 year ago
Link
Dünyaya seslendiğimiz yer: tabii! 💚 Bozkırda bir Anadolu masalı #GönülDağı her cumartesi #TRT1’de! Berk Atan, Semih Ertürk, Cihat Süvarioğlu, Ecem Özkaya, Nazlı Pınar Kaya, Ferdi Sancar, Ali Düşenkalkar, Erdal Cindoruk, Gülhan Tekin, Feyza Işık, Ege Aydan, Eser Eyüboğlu, Şebnem Dilligil, Yavuz Sepetçi, Nuri Gökaşan, Hazal Çağlar, Serkan Kuru, Hüseyin Sevimli, Çiğdem Aygün, Ulviye Karaca, Ayten Uncuoğlu, Zümre Meğreli, Öznur Yağcı, Güliz Aybay, Sait Seçkin, Sevilay Gültekin, Hande Nur Tekin, Beril Karademir, Samet Arda Mercan, Ali Toptaş, Sercan İnceer, Mücahit Koçak, Cengiz Sezgin, Melis Sevinç, Eren Can Vurucu, Faruk Karagül, Özlem Mert Köseoğlu, Kadir Bertan, Mustafa Şahin, Ulaş İnan Torun Gönül Dağı Resmi Facebook Sayfası: Gönül Dağı Resmi Twitter Sayfası: Gönül Dağı Resmi Instagram Sayfası: ------------------------------------------- TRT 1 Resmi Facebook Sayfası: TRT 1 Resmi Twitter Sayfası: TRT 1 Resmi Instagram Sayfası: TRT 1 Resmi YouTube Kanalı: TRT 1 Resmi Tiktok Sayfası: TRT 1 Resmi WhatsApp Sayfası:
0 notes
architectsarchive · 5 years ago
Text
SALT Araştırma Mimarlık ve Tasarım Arşivi
SALT Araştırma Mimarlık ve Tasarım Arşivi ise 20. yüzyıl Türkiye’sinde etkin mimar ve tasarımcılara ait resmî yazışmalardan mesleki not ve eskizlere, tarihî fotoğraflardan pafta ve haritalara çeşitlilik gösteriyor. 162 bini aşkın belge içeren arşiv bünyesinde, Ali Saim Ülgen, Altuğ-Behruz Çinici, Cengiz Bektaş, Doğan Tekeli-Sami Sisa, Harika-Kemali Söylemezoğlu, Hayati Tabanlıoğlu, Utarit İzgi, Erkal Güngören, Fazıl Aysu, Mustafa Şemsettin Şeniz, Peykan-Yaşar Dalbaşar, Azmi-Bediz Koz, Sadi Öziş ve Kare Metal, Sadi Diren arşivleri ile Rahmi M. Koç Arşivi ortaklığında hazırlanan Sedad Hakkı Eldem Arşivi bulunuyor. Bu arşivlerin yanı sıra Gültekin Çizgen, Kayıhan Türköz ile Türkiye'de Mimari Maket fotoğraf seçkilerinden oluşan koleksiyonlar yer alıyor.
https://archives.saltresearch.org/
0 notes