#Türkiye Bulgaristan ilişkileri
Explore tagged Tumblr posts
Text
Filibe'de Cumhuriyet Coşkusu: Sezai Irmak Sanat Akademisi'nden Genç Sanatçılarla Özel Kutlama
Türkiye Cumhuriyeti Filibe Başkonsolosu Korhan Küngerü, Cumhuriyet’in 101. yılı etkinliğinde konuşma sırasında düzenlenen etkinlikte. Etkinlikte, Türkiye ve Bulgaristan arasındaki dostluk ve iş birliği vurgulandı. Türkiye Cumhuriyeti’nin 101. yılında Filibe’de düzenlenen özel bir etkinlikle coşkuyla kutlandı. Türkiye Cumhuriyeti Filibe Başkonsolosluğu’nun ev sahipliğinde gerçekleşen gecede Sezai…
#A&039;mak-ı Hayal#Cumhurbaşkanı Erdoğan mesajı#Cumhuriyet Bayramı#Filibe Başkonsolosluğu#Kapıkule sınır kapısı#kültürel etkinlikler#Sezai Irmak Sanat Akademisi#Türk Filmleri Haftası#Türkiye Bulgaristan ilişkileri
0 notes
Text
RUMELİSİAD Balkanlarla köprü oluyor
https://pazaryerigundem.com/haber/171651/rumelisiad-balkanlarla-kopru-oluyor/
RUMELİSİAD Balkanlarla köprü oluyor
Rumeli kökenli girişimcilerin Türkiye’deki ve Balkanlardaki sesi olmak ve dünyaya tanıtmak vizyonu ile çalışmalarını sürdüren RUMELİSİAD, Türkiye ile Balkan ülkeleri arasında ticaret köprüsü olmaya devam ediyor.
BURSA (İGFA)- RUMELİSİAD öncülüğünde, Bulgar-Türk İş Adamları Derneği (BULTİŞ) ve Eskişehir Rumeli Sanayici ve İş İnsanları Derneği (ERİAD) bu yıl 6.sı düzenlenen Uluslararası Balkan Ekonomi Zirvesi, Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da gerçekleştirildi. İki gün süren program kapsamında; Sırbistan ile ekonomik iş birliği ve yatırım imkanları ele alınırken, çok sayıda B2B görüşmeye imza atıldı.
ÖNEMLİ İSİMLER KATILDI
Metropol Palace Hotel’de düzenlenen programa;Sırbistan İç ve Dış Ticaret Bakanı Tomislav Momirovic, TürkiyeCumhuriyeti Belgrad Büyükelçisi Hami Aksoy, Bulgaristan’ın Belgrad Büyükelçisi Petko Doykov, RUMELİSİAD Başkanı ve Sırbistan’ın Bursa Fahri Konsolosu Zarif Alp, ERİAD Başkanı Rüştü Şentuna, BULTİŞ Başkanı Donka Koleva, Sırbistan Ticaret ve Sanayi Odası Stratejik Analiz, Hizmetler ve Uluslararasılaştırma Sektörü Direktörü Mihailo Vesović,Ticaret Müşaviri Yasemin Yüce,Filibe Bölge Valisi Müh. Iliya Zyumbilev, Sırbistan Ticaret ve Sanayi Odası Yatırım Desteği Kıdemli Danışmanı Stefan Jakovljević,Feka Automotive CEO’su Taner Karslıoğlu ve Halkbank Yönetim Kurulu Başkanı Aziz Arslan’ın yanı sıra çok sayıda iş insanıve davetliler katıldı.
“TÜRKİYE İLE SIRBİSTAN ARASINDA 2023 YILINDA 2,3 MİLYAR EURO SEVİYESİNDE TİCARET”
Programda konuşan Sırbistan İç ve Dış Ticaret Bakanı Tomislav Momirovic,Sırbistan ile Türkiye arasındaki ticaret hacminin her geçen yıl daha da arttığına vurgu yaparken, yapılan güçlü iş birliği ve çalışmaların mevcut iş hacminin artmasına önemli katkılar sağladığını söyledi. Türkiye ile Sırbistan arasında 2023 yılında 2,3 milyar euro seviyesinde ticaretin gerçekleştiğine değinen Momirovic, Türkiye’deki iş insanları için Sırbistan’da avantajların bulunduğunu s��zlerine ekledi.
Daha sonra söz alan Türkiye’nin Belgrad Büyükelçisi Hami Aksoy ise “Balkanlar ile tarihten gelen köklü bağlarımız bulunmaktadır. Bu köklü bağların ekonomik ve ticari açıdan güçlendiği bir dönemden geçiyor. Sırbistan’da faaliyet gösteren bini aşkın şirketimiz ve 20’ye yakın fabrikamızla ikili ekonomik ilişkilerimizi her geçen gün güçlendiriyoruz. Bulgaristan da Sırbistan ile birlikte komşumuz, bu üç ülkenin ekonomide önemli işler yapacağına inanıyoruz. Türkiye ile Sırbistan arasındaki kültürel ilişkiler de her geçen gün gelişiyor. Bu zirve, Sırbistan’daki yatırım fırsatlarının tanıtımı için çok önemli” ifadelerini kullandı.
Programda konuşan Bulgaristan’ın Belgrad Büyükelçisi Petko Doykovise “Bulgaristan-Türkiye ve Sırbistan arasında böyle bir organizasyonun gerçekleşmesi, mevcut iş birliğinin ve ticaret hacminin artması açısından çok faydalı oldu.Çünkü Bulgaristan,3 ülkenin de bağlantı noktasında yer alıyor. Hem Bulgar Türk iş adamları hem de Sırbistan’daki iş insanları açısından buradaki ikili iş görüşmeleri çok değerli oldu. Emeği geçenlere teşekkür ederim” dedi.
“UZUN VADEDE 5 MİLYAR DOLARLIK TİCARET HACMİ HEDEFİ”
Açılış programında konuşan RUMELİSİAD Başkanı ve Sırbistan’ın Bursa Fahri Konsolosu Zarif Alp de şimdiye kadar düzenledikleri tüm zirvelerde katılımcılar açısından son derece olumlu sonuçlar aldıklarını söyledi.Türkiye ile Balkan ülkeleri arasında ekonominin yanı sıra güçlü tarihi ve kültürel bağların bulunduğunu dile getiren Alp, “Sırbistan ile Türkiye ilişkileri özellikle son yıllarda atılan pozitif adımların da etkisiyle, tarihin en iyi seviyesine gelmiş durumda. Öyle ki geçtiğimiz yılın ticaret hacmi 2 milyar dolar seviyesine çıkarken, her yıl yeni rekorlara imza atılıyor. Uzun vadede ise 5 milyar dolarlık ticaret hacmi hedefleri belirlenmiş durumda.İş dünyası temsilcileri olarak bizler de bu köklü bağlardan aldığımız güçle, karşılıklı iş birliğimizi kuvvetlendirme ve ticari faaliyetlerimizi daha geniş bir çerçevede yaygınlaştırmak adına sorumluluk almaya devam ediyoruz.Kurulacak başarılı iş bağlantıları, Balkan coğrafyasındaki ülkelerimizin refahını artırmak açısından büyük önem taşıyor.Bu bakımdan, bugün yapılacak görüşmelerin ardından ortaya çıkacak yeni fırsatların ve yatırımların, karşılıklı olumlu sonuçlar vereceğine inanıyorum” dedi.
Konuşmasında, “RUMELİSİAD olarak, kurulduğumuz günden bu yana Balkanlarda ve Türkiye’de kalıcı eserler bırakmak hedefi ile yolumuza devam ederken; ülkelerarası ekonomik, ticari, sosyal ve kültürel ilişkilerin gelişimi noktasında önemli katkılara imza atmanın gururunu yaşıyoruz” diyen Alp, “Balkanlar ve Türkiye arasında köprü vazifesi gören derneğimiz, 26 farklı sektörde 50 binin üzerinde istihdamın ve 160 ülkede 1 milyar dolar seviyesinde ticaret hacminin de temsilcisi konumundadır.Bugüne kadar hem Türkiye’de hem Balkanlarda ticaretten ekonomiye, genç işsizliğin önlenmesinden sosyal sorumluluk çalışmalarına ve tarihi değerlerin yenilenmesine kadar pek çok alanda önemli projeleri hayata geçirdik, yeni projelerle birlikte bu yöndeki çalışmalarımız hız kesmeden devam edecek” ifadelerini kullandı.
Açılış töreninde konuşan ERİAD Başkanı Rüştü Şentuna da Eskişehir’in önemli bir sanayi kenti olduğunu vurgulayarak, savunma sanayisinden beyaz eşya üretimine kadar pek çok konuda iş birliği yapılabileceğini söyledi ve yatırımcıları Eskişehir’e davet etti.
BULTİŞ Başkanı Donka Koleva ise Bulgaristan ve Türk iş insanları arasında kurulan BULTİŞ olarak, her iki ülkede de yatırım yapmak isteyenlere destek olmaktan büyük memnuniyet duyacaklarını söyledi.
Açılışta konuşan Filibe Bölge ValisiMüh. Iliya Zyumbilev deFilibe’deki sanayi bölgelerinde çok fazla yatırım imkânı oluştuğunu anlatarak, yatırımcıları bölgeye davet etti.
Türkiye Cumhuriyeti Ticaret Müşaviri Yasemin Yüce de ülkelerarası diyalogların artması neticesinde ekonomik ve ticari açıdan önemli fırsatlar doğduğunu ifade ederek, bu konuda ellerinden gelen desteği vermeye hazır olduklarını ifade etti.
Sırbistan Ticaret odası yetkilileri Mihailo Vesović ve Stefan Jakovljević de Türk firmalarını yatırıma davet ederek, daha çok iş birlikleri yapılabileceğini söyledi.
Programda konuşan Feka Automotive CEO’su Taner Karslıoğlu ise şirket olarak, Sırbistan’da yaptıkları yatırımın çok büyük artıları oldu. Dönem dönem bazı sorunlar yaşansa da büyük destekler aldıklarını söyledi.
Halkbank Yönetim Kurulu Başkanı Aziz Arslan da karşılıklı iş birliklerinin geliştirilmesi noktasında banka olarak her türlü finansal süreçlerde iş insanlarının yanında oldukları mesajını vererek, desteğe hazır olduklarını söyledi. Öte yandan, 6. Uluslararası Balkan Ekonomi Zirvesi kapsamında 200’e yakın firma B2B görüşme gerçekleştirdi.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Bulgaristan Meclis Başkanı Raşidov ile görüştü
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Bulgaristan Meclis Başkanı Raşidov ile görüştü
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, Raşidov ile yaptığı görüşmede, Türkiye ve Bulgaristan arasındaki ikili ilişkileri ve parlamentolar arası işbirliği konularını ele aldıklarını belirtti.
View On WordPress
0 notes
Text
Mustafa Kemal Balkanlar’da!
Benim gibi Türklerin ana yurtlarından birisi olan balkan tarihi ile ilgilyseniz bu kitap tam sizlik. Atatürk’ün özel hayatı ile ilgili okullarda belgesellerde öğrenmediğimiz önemli detayları bu kitapta bulabilirsiniz. Bu detayların paralelinde Mustafa Kemal’in bizler gibi etten kemikten olduğunu fakat birinci Dünya Savaşı öncesi ve devamında Türk milletinin ihtiyaçları doğrultusunda içerisindeki cevheri dışarı çıkartabilmiş ve milletinin Çıkarları doğrultusunda kullanmış büyük bir lideri görüyoruz.
Bundan yaklaşık bir asır öncesinde Bulgaristan’da 1 milyon Türk’ün olması mecliste 18 Türk milletvekilinin olması ve bunların Bulgaristan siyasetinde kilit bir noktada olması dikkate değer noktalar. Yolculuklar yapıp yeni ülkeler görmeyi seven biri olarak yakın zamanda Balkanlara gitmek istiyorum özellikle Bulgaristana. Atatürk’ü yani o zamanki Osmanlı Ateşemililerini bayram havasında karşılayan Filibe şehrini görmek istiyorum. Yine deli orman kasabası (veya köyü şehiri tam olarak bilmiyorum ) İnsanlarının uzun yaşamasıdan dolayı hafızamda yer edindi. Atatürk’ün Bulgaristan’daki Türklerin bölgesini gezerken Deliorman civarında tarlada çalışan iki tane yaşlı Türkiye denk gelmesi. Denk geldiği iki Türk’ten birinin yaşı doksan diğeri ise altmış! 90 yaşında olan 60 yaşında olanın babasıymış Atatürk’ün bir Türk subayı olduğunu görünce 60 yaşındaki oğluna hemen Türk zabiti için içecek bir şeyler getirmesini söylemiş 😊😃 .Bu iki çalışkan dinç insan Atatürk’ün dikkatini çekmiş ve Atatürk o anda çevresinde bulunan insanlara işte Türk böyle olmalı demiş..Tabi kitabı okurken bu şehirlerin hangi noktalarda olduğunu araştırdım şu anda isimleri değişmiş olsa da hangi şehirler olduğunu bulabiliyoruz.
Entellektüel birikimi ile önsezileri ve insan ilişkileri ile o zamanki Bulgaristan’da Yer edinen Mustafa Kemal.Bu ilişkilerini kurtuluş savaşında da milletimiz lehine kullanmayı bilmiş. O zaman bize de kitabın son sayfasında yazdığı gibi “Bâki kalan bu kubbede hoş bir sadâ imiş”; Sadânı hoş tut ve ölümsüz ol sen de.. demek düşer…
#Atatürk#gazi mustafa kemal#mustafa kemalin askerleriyiz#mustafakemalbalkanlarda#bulgaristan#kitap alintilari#kitapkokusu#kitap#blog#okumasevgisi
2 notes
·
View notes
Text
İNSAN KOMÜNİSTSE KOLAY ÖĞRENİR
- FUNDA BAŞARAN -
Kurgulanmış ve ileriye doğru akıp gittiği sanılan zamanın içinde, göremediğimiz, bilemediğimiz bir geleceğe doğru ilerlediğimizi sanırken tutunacak, hayatı hakkıyla yaşamamızı sağlayacak farklı zaman ufuklarına (1) ihtiyacımız var. Farklı zaman ufukları arasındaki karmaşık ilişkiler bilgiyi, deneyimi, anlamı, hatta aşkı ve umudu yaratırlar. Çünkü bunların her biri şimdiye dair olmasına rağmen, varolabilmek için farklı zamansal ufuklara gereksinim duyar; hepsi de zamanla ilgilidir. Şimdi ve burada varolan, bir zamanlar olmuş olan ve henüz olmayanın farklı biçimlerde bağlanması ile açığa çıkarlar.
Sürekli “yeni başlangıçlara” açık olsak da bu yeni başlangıçlar için bile yaşam ve eylem gücünü arttıracak bir geçmişi bilme gereksinimi duyarız. Çünkü her yeni başlangıçta, bütün bir hayatı yeniden yaşamayı arzulayacak kadar yaşanılan hayata hakkını verme arzusu, hayata sadakat, gerekiyor. Diğer türlü geçmişte yaşanılanların ve yaşamış olanların, üst üste yığılmış ölüler yığınının üstüne basarak ileriye gidilebileceğini sananlardan ya da geçmiş yığının içindeki adaletsizlik ve haksızlıklar dışında hiç bir şeyin farkına varamayıp, bıkkınlık içinde varolanı sürdürüp durmayı kabul edenlerden oluyoruz. Oysa “hayatı onu hep yeniden yaşamayı isteyecek” biçimde yaşamak lazım.
İşte bu yüzden hatırlamak bir görev, ama hatırladıklarımıza karşı bir görev değil, kendimize ve anlatacaklarımıza karşı bir görev. Ricoeur (2) hatırlama görevini anlatırken bununla birlikte Arendt’in ölümlere rağmen, izlerin aşınmasına rağmen, eylemin devam etmesinin nasıl mümkün olduğu sorusuna verdiği yanıtı hatırlatıyor. Eylemin devamı için iki koşul bir araya geliyor: Bağışlamak ve vaat etmek, Yalnızca insan, bağışlamayla bağlarından kurtulma ve vaat etmeyle bağlanma yeteneğine sahip.
***
Geçen yıl bu zamanlar, 16 Şubat 2019’da, bir komünist İzmir’de dünya üzerindeki yolculuğunu tamamladı. Haber Paris’in kıyısındaki bir banliyöde iki kişinin yaşadığı 50 metrekarelik bir eve birkaç saat içinde ulaştı. İşte bu yazı, o komünisti hiç görmemiş olsalar da aylarca her gün posta kutusundan ona gelen postaları toplayan, yatağını, banyosunu, mutfak eşyalarını kullanan, hiç görmedikleri bir insanı evdeki küçük ayrıntılardan tanımaya, anlamaya çalışan, ama en çok kendi memleketlerinden yarı gönülsüz çıktıkları yolculuğun sonunda geldikleri yabancı bir şehirde, gerçek bir komünistin mesafeleri ve zamanları aşan dayanışmasına ve hayat yolculuğuna tanık olma şansını bulan iki kişinin hatırla(t)ma görevi…
Cemal Amca (Kıral) hayat yolculuğunu sadece zamanda değil, kentler, ülkeler, coğrafyalar boyunca gerçekleştirmiş. Her kent, her ülke, her coğrafya yeni bir yolculuksa onun hayatı tek bir yolculuktan değil, bir sürü yolculuktan oluşmuş. 1932 yılında Bulgaristan’da doğmuş. Bulgaristan’ın güney bölgesinde Cebel’e yakın bir köyde. Çocukluğu o köyde geçmiş. Yıllar sonra bile özlediği, ama bir daha hiç gidemediği o yerde, Bulgaristan Partizan Hareketi’nin coşkulu kahramanlık hikayelerinden çok etkilendiğini ve hiç unutmadığını söylüyor. 14 yaşına geldiğinde komünist olmayı seçmiş. Bulgaristan İşçi Gençlik Birliği’nde başlayan siyasi yaşamı, Dimitro Halk Gençlik Birliği’nde devam etmiş. Bulgaristan’da geçen gençliğine damgasını vuran duyguyu ise “hazıra konmuşluk duygusu” olarak adlandırıyor.
1950’de tüm ailesiyle birlikte Türkiye’ye göç etmiş. 18 yaşında genç bir komünist olarak Türkiye’ye doğru çıktığı yolculuğu ise “hazıra konmuşluk” halinden kurtulma, neredeyse yoktan var edilecek bir mücadeleyi başlatma ile anlamlandırmış. Ailesi ile birlikte ilk durağı Manisa Akhisar. 1951’de İzmir’e gelmiş. İzmir’de yaprak tütün işletmelerinde işçi olarak başlamış. Kendisi gibi tütün işçisi olan eşiyle 1953’te evlenmiş. 1950’lerin ortalarında yine kendi deyimiyle hazıra konmuşluğundan kurtulmasını sağlayacak, yeniden başlangıçlar yaratmayı uman bir ilişkiler ağına dahil olmuş.
Cemal Amca, yıllarca Türkiye’de komünist bir gelecek için, işçi örgütlenmelerinde çalışmış. Bulgaristan’da başlayıp, Türkiye’de devam eden yol hikayesi ise 12 Eylül’ün kör karanlığı ile birlikte sonu gelmez bir göçmenlik hikayesine dönüşmüş.
12 Eylül geldiğinde TKP’nin merkez komitesi üyesi ve Ege yöre komitesi sekreteriymiş Cemal Amca. Bir yıl kendi ülkesinde kaçak yaşamış. Fotoğrafları garların duvarlarına, otobüs duraklarına asılmış, aranıyor baskısıyla… Her ne kadar kendisi o yıllarda ülkeyi terk etmemeyi savunsa da parti kararı doğrultusunda ve yakalanmasının diğer parti üyelerinde yaratacağı panikten ötürü 1981 yılında atlamış otobüse, geçmiş Sofya’ya sahte pasaportuyla. Bulgar yoldaşları karşılamış ve misafir etmiş Cemal Amca’yı. Ne var ki aynı Bulgaristan o günlerde cuntanın başı Evren’i de misafir etmiş. “Şahin bakışlı general” demişler gazetelerde. Cemal Amca, “olacak şey değildi” diyor yıllar sonra o günleri anlatırken.
Sonraki durağı Doğu Berlin olmuş. Doğu Berlin’de “yoldaşlar üzerimize titriyorlardı” diyor, ama Türkiye’den haber almanın zor olduğu, gazetelerin gelmediği, en önemlisi ailelerle hiçbir iletişimin kurulamadığı zamanlar. Bir yıl sonra Paris’e gitmiş. Paris’te “Türkiyeyle Dayanışma” grubunu kurmuş başka yoldaşlarıyla. Dünya Barış Konseyi’ne üye olmuş. Köln’de bütün Avrupa’dan meslek örgütlerinin, sendikaların, partilerin katıldığı “Anayasaya Hayır” konferansının düzenleyicileri arasında yer almış. O sıralar Yunanistan’a geçmiş. Yunanistan’da Yunan bir yoldaşının evinde kalmış iki yıl. Bu iki yıl boyunca Yunan ailenin bir ferdi gibi yaşadığını söylüyor Cemal Amca ve ekliyor “gerçek yoldaşlık ilişkileri böyledir”…
Yunanistan’da bir doktorun villasında bahçıvanlık yaparken, İstanbul’dan göç ettirilmiş bir Rum kadının eve bıraktığı gazeteyi okuduğunda kendi haberiyle karşılaşmış: “Cemal Kıral Türk vatandaşlığından çıkarıldı.” Hasırdan sandalye, mobilya örmeyi öğrenmiş Yunanistan’da. 4,5 yıl kalmış. Yunanlı yoldaşlarının dostluğunu, sıcaklığını hiç unutmasa da İstanbullu Rum dostlarının yeri hep ayrı olmuş. Paris’e geri dönerken iki tane yeni mesleği varmış, ama asıl işi daima partisi olmuş. Merkez komitesinin tamamı ülke dışında olan bir partinin anlamı olmadığını savunarak, “Parti bizim Türkiye’ye d��nme zeminimizi hazırlayamıyorsa, bırakın merkez komitesi üyeleri kendi dönme zeminlerini yaratsın” demiş ve aynı dönemde TBKP tartışmaları başlamış.
TBKP’nin merkez komitesinde kısa bir süre yer almış ama yeni partinin oluşma biçimi ve TKP’nin kapatılması hiç içine sinmemiş. Tekrar vatandaşlığa alınmak için başvuru yapmak da içine sinmemiş. “Ben kendim çıkmadım ki niye başvurayım” demiş. Daha sonra Meclis’te çıkan bir kanunla vatandaşlıktan çıkarılma işlemleri iptal olunca yeniden Türkiye vatandaşı olmuş. O zamana dek Paris’te hayatını sürdürmek için her işi yapmış. Bahçıvanlık ve hasır örmenin yanında bir başka meslek daha edinmiş. Antika tamirciliği. Hatta Paris’in sayılı antika tamircilerinden birisi olmuş. “İnsan komünistse kolay öğrenir” diyor…
En çok Nazım Hikmet’i sevmiş… Bir de Don Kişot’u… Doğu Berlin, Paris ve Atina’da 13 yıl geçirdikten sonra İzmir’e döndüğünde evini taşımasına yardımcı olan gençlerden birisi “Ağabey ne işin var burada; Paris’ten niye geldin ki” dediğinde o gence bir şey söylememiş. Ama içinden “benim köküm burada” demiş. Komünistler enternasyonalisttir, kök önemli değil diyenlere, Cemal Amca “hayır” diyor, “Belli bir yere ait olmak enternasyonal duygulara aykırı değil. Hatta tam tersine bir yere bağlı olabileceksin ki, onu aşarak enternasyonalist olabil, öbür türlüsü biraz moda… Ben böyle düşünüyorum, yanlış olsun zararı yok”. Bir röportajda söylediği bu cümle, Cemal Amca’nın evinin duvarında asılı olan, camı tam on iki parçaya ayrılmış ve sonra bantlarla yeniden birleştirilmiş içinde masmavi bir Miro reprodüksiyonu olan ve yine camı sekiz parçaya ayrılmış ve bantlarla birleştirilmiş sıcacık sarı tonlardan oluşan bir Kandinsky reprodüksiyonu olan çerçevelerin gizini fısıldayıveriyor: Hakkıyla yaşanmış bir hayatta geçmiş bilinir, izlerin korunması gerekir.
***
John Berger, masasında hep bir bant ve makas bulundurduğunu anlatıyor Nazım Hikmet’e yazdığı uzun mektubunda. Zor olanın bantın başlangıcının rulonun neresinde olduğunu keşfetmek olduğunu söylüyor. Nasıl da sinirlenip sabırsızlanarak, herkesin yaptığı gibi bant rulosunun yüzeyini tırnaklarıyla kazıdığını anlatıyor. Nihayet başlangıcı bulmayı başardığında bantın ucunu masanın kenarına yapıştırıyor ve ruloyu çözülmeye bırakıyor. Onun bantı pencereden gelen esintiyle bir minyatür çağlayana dönüşüyor ve verandanın zemininden masanın önündeki boş iskemleye doğru yolculuğa çıkıyor… (3)
Bantın çıktığı yolculuk denizi gören bir verandaya uzanıyor. Küçük bir otelin odalarının açıldığı bir veranda bu. Odalardan birisinin kapısı açık. Kapıdan sarı sıcak bir ışık yayılıyor verandaya. İçeride iki kişi var. Yatağın üzerine oturmuşlar. Buzdolabı poşetlerine yarın yanlarında götürebilecekleri pek az şeyi sarıp sarmalıyorlar ve bantlarla kapatıyorlar. Buzdolabı poşetlerinin içi su almasın diye tekrar tekrar poşetleyip, tekrar tekrar bantlıyorlar. Bir süre sonra birisi duruyor ve “dur” diyor diğerine, “durmazsak az sonra kendimizi de buzdolabı poşetlerine sarıp bantlayacağız”. Kahkahalarla gülüyorlar ama kısacık. Sonra karanlık verandaya çıkıyorlar. Birbirlerine bakmıyorlar, gözleri karanlıkta görünmeyen bir ufka dalıyor ve sigara içiyorlar…
Midilli’nin bir köyünü mesken tutmuş dünya iyisi dostlarım o köyün sahiline zaman zaman çıkan mülteci teknelerini anlatıyorlar. Geçtiğimiz yaz, ağustos ayı içinde Yunanistan’ın Midilli Adası’na ulaşan mülteci sayısında büyük artış yaşandığını, mültecilerin adadaki durumunun ise giderek kötüleştiğini söylüyorlar. Yaşadıkları köy ve çevre köylerdeki endişeli bekleyişi, kıyılarda mültecilere yardımcı olmak için nöbet tutan gönüllüleri, kıyıya ulaşan mültecilerin bu gönüllüler tarafından karşılanışını ve olabilecek en hızlı şekilde adada kurulu mülteci kamplarına ulaştırıldıklarını anlatıyorlar. Bir de aynı gönüllülerin kıyıların ve denizin atıklardan temizlenmesi için harcadığı çabayı anlatıyorlar. Çünkü mülteciler ulaşabildikleri kıyılardan kampa götürülürken arkalarında can yeleği, poşet ve bantlardan oluşan doğada geri dönüşemeyen artıklar bırakıyorlar…
Birkaç gün önce internette karşılaştığım bir fotoğrafı hatırlıyorum: Çeşme’de batan teknede yaşamları biten sekizi çocuk 11 mülteciyi anlatan kısa bir haberin fotoğrafı. Haber diyor ki “hayatını kaybedenlerin denize açıldıkları koyda can yelekleri, kimlik, pasaport, fotoğraf ve çeşitli eşyalar ile çocuk ayakkabıları ve kıyafetleri karaya vurdu”. Fotoğrafta üç kişinin vesikalık fotoğrafları var. Muhtemelen onlardan önce dalgaların sahile taşıdığı ıslak olduğu belli odun parçalarının üzerine sıralanmış, iki kadın ile bir erkeğin beş tane vesikalık fotoğrafları. Kadınlardan genç olanla, erkeğin fotoğrafları ikişer tane. Onlar üst üste konulmuş. Fotoğraflar başka bir fotoğrafın içinden bakıyorlar. Bilmedikleri, belirsiz bir geleceğe doğru bakıyorlar (Fotoğraftaki fotoğraflar üzerine zihin açıcı bir okuma için). Biz ise onların o bakışına bakıyoruz. Bakarken önce o fotoğrafların o sahilde karaya vuruşuna, sonra o karaya vurmuş fotoğrafların çekildiği zamana, yani geri döndürülmesi olanaksız bir geçmişe bakıyoruz. Fotoğrafların altındaki odun parçalarının ıslak oldukları her hallerinden belliyken, fotoğraflara belli ki hiç su değmemiş. Belli ki haberin fotoğrafı için, o fotoğraflar bantlarla sarılmış buzdolabı poşetlerinden çıkartılıp, sahile sıralanmış ve öyle fotoğraflanmış. Besbelli, baktıkları geleceğe ulaşabilselermiş, çözüp bantları, o fotoğrafları yeniden başlamak için kullanacaklarmış…
Bantın ışıl ışıl bir minyatür çağlayan olan yolculuğu kesintiye uğrarsa, başlangıç ucu kaybolmasın diye, Cemal Amca’nın evindeki çekmeceleri dolduran türlü ebatlardaki bantların başlangıç uçları özenle içe bükülmüş. Kendisi ya da bantı eline alan bir başkası tırnaklarıyla rulonun üzerini kazıyarak başlangıcı aramasın diye… Geçmişi hiç unutmadan, onun izleriyle yeniden başlayabilsin diye…
(GAZETE DUVAR)
1 note
·
View note
Text
Türkiye-AB ilişkilerinde zirve beklentisi
Konuya ilişkin açıklama yapan üst düzey AB Konseyi yetkilisi, olası bir liderler toplantısına ilişkin detayların henüz belli olmadığını belirterek “AB Türkiye’yle diyaloğu sürdürmeye hazır ve bir liderler toplantısı için iç çalışmalarını devam ettiriyor.” diye konuştu. Öte yandan, Türkiye ve AB tarafından yapılan açıklamalar, diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiler, karşılıklı planlanan…
View On WordPress
#Avrupa Birliği#Ekaterina Zaharieva#Türkiye Almanya ilişkileri#Türkiye Bulgaristan ilişkileri#Türkiye- Avrupa Birliği ilişkileri#Türkiye-AB ilişkileri
0 notes
Text
Lojistikte dev buluşma logitrans 2022 kapılarını açmaya hazırlanıyor https://ift.tt/BkxQtab
Lojistikte dev buluşma logitrans 2022 kapılarını açmaya hazırlanıyor
Lojistikte dev buluşma logitrans 2022 kapılarını açmaya hazırlanıyor
Lojistik sektörünün dev buluşması Logitrans 2022 uluslararası ve ulusal düzeyde zengin bir katılımcı kuruluş ve şirket profiliyle ziyaretçilerini karşılmaya hazırlanıyor.
Pandeminin ardından ilk kez fiziksel katılımla gerçekleşen logitrans 2021 çok yüksek bir katılımcı sayısı ile gerçekleşirken,bu fuarın yarattığı sinerji 2022 logitrans için de büyük bir talep patlaması yarattı. Fuarda oluşan katılımcı memnuniyeti sayesinde logitrans sergi alanlarının önemli bir kısmı daha fuar süresince katılımcılar tarafından sözleşmeye bağlandı. logitrans 2022 ziyaretçilerini ve katılımcıları tüm sergi ve stand alanları dolu olarak karşılayacak.
Lojistik Sektörünün devleri için en büyük buluşma noktası logitrans 2022 hem Türkiye’den hem Avrupa’dan hem de yakın coğrafyalardan önemli katılımcı kuruluşlara ve şirketlere ev sahipliği yapacak.
Avrupa ve Asya arasındaki kıtalararası tedarik zincirinde iş ilişkileri kurabilmek için en uygun platform olarak kabul edilen ‘Uluslararası logitrans Transport Lojistik Fuarı 16-18 Kasım 2022 tarihlerinde kapılarını bu kez Yenikapı Fuar alanında açıyor.
Uluslararası katılım logitrans Fuarı’na bu yıl 21 ülke katılıyor. Bu ülkeler Avusturya, Belçika, Bulgaristan, Çin, Çekya, Mısır, Estonya, Fransa, Almanya, Macaristan, İtalya, Kazakistan, Letonya, Sırbistan, Rusya, İspanya, Hollanda, Türkiye, Türkmenistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Birleşik Krallık olarak açıklandı. Fuarda 4 ülke, Almanya, Çekya, Rusya, Letonya ise pavilyon olarak temsil edilecek.
Fuarda her biri kendi alanında isim ve marka yapmış 150’yi aşkın katılımcı kuruluş ve şirket yer alacak. logitrans’ın katılımcıları arasında Sarp Intermodal, Arkas, Galata, Evolog, Omsan, Karınca, Ulusoy, Tırsan gibi lojistik sektörünün dev isimleri dikkat çekerken, Turkish Cargo yine logitrans’ın vitrin katılımcılarından biri olacak. Fuara Türkiye dışından katılan kuruluşlar arasında büyük uluslararası markalar yer alıyor. Fuarın yabancı katılımcıları arasında DFDS, Kazakhstan Railways, Qatar Airways, Hessers, Lufthansa Cargo, Port of Trieste, DSV, Port of Toulon, Port of Marseille, Medlink Ports gibi önemli isimler alacak. Alman Pavillion’unda ise Dachser gibi dünya markaları fuarda temsil edilecek.
Bu yılki fuara logitrans’ın sürekli katılımcıları yanı sıra ilk kez katılan kuruluşlar ve şirketler de önemli bir sayıya ulaştı.
Türkiye lojistikte bölgenin en önemli merkezi
Uluslararası logitrans Transport Lojistik Fuarı’nın Türkiye’nin lojistik alt yapısını ve servis üstünlüklerini görmek adına tüm dünyanın ilgisini çektiğini belirten EKO Fuarcılık Genel Müdür Yardımcısı Ekin Seren Ünsaç, “logitrans bu yıl her zamankinden daha güçlü bir odak noktası olarak büyük bir ilgi çekiyor” diyerek şunları söyledi:
Lojistikte dev buluşma logitrans 2022 kapılarını açmaya hazırlanıyor 2
“Dünyada tüketim hacminde önemli bir büyüklüğü oluşturan Avrupa ve batı bloku pandemi sürecinde yer yer kopan dünya tedarik zincirine şimdi çok daha stratejik bir gözle bakıyor. Türkiye’nin konumu, tüm coğrafyalara olan erişim olanakları, lojistik alt yapısı ve kendi sektörlerinde yetkin şirketleri ile çok daha önemli hale geldi. Türkiye sadece bir bölgesel çözüm merkezi değil, tesisleri, depoları, karayolları, deniz ve hava limanlarıyla dünyanın lojistik hub’larından biri olma yolunda.”
Lojistikte dev buluşma logitrans 2022 kapılarını açmaya hazırlanıyor
from 0 554 1730000 I [email protected] / Güncel Havacılık Haberleri https://ift.tt/VS2PAtp via IFTTT
0 notes
Text
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan mevkidaşlarıyla diplomasi trafiği
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan mevkidaşlarıyla diplomasi trafiği
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö ve Bulgaristan Cumhurbaşkanı Rumen Radev ile birertelefon görüşmesi gerçekleştirdi. ANKARA (İGFA) – Cumhurbaşkanı Erdoğan, Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö ile telefonda görüştü İletişim Başkanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre görüşmede, Türkiye-Finlandiya ilişkileri ve bölgesel konuları ele alındı. Cumhurbaşkanı…
View On WordPress
0 notes
Photo
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İtalya ve Bulgaristan Başbakanları ile telefonda görüştü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov ve ;İtalya Başbakanı Giusseppe Conte ile telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov ile telefon görüşmesi gerçekleştirdi. İletişim Başkanlığından yapılan açıklamaya göre, Erdoğan-Borisov görüşmesinde, ikili ilişkileri geliştirmeye yönelik adımlar ele alındı ve bölgesel meseleler değerlendirildi. CONTE İLE GÖRÜŞTÜ Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bulgaristan Başbakanı Borisov ile görüşmesinin ardından İtalya Başbakanı Conte ile telefongörüşmesi gerçekleştirdi. İletişim Başkanlığından yapılan açıklamaya göre, Erdoğan-Conte görüşmesinde, Türkiye-İtalya ilişkileri ve bölgesel meseleler ele alındı. https://www.instagram.com/p/CFNRlmxF9jL/?igshid=o7i7rbiwly2o
0 notes
Text
Bulgaristan’da Seçim Heyecanı: Türkiye’de 168 Sandık Kurulacak
Bulgaristan’da 27 Ekim 2024’te yapılacak parlamento seçimleri için Türkiye’de sandık başına gidecek seçmenler oylarını kullanmak için sıraya giriyor. 2021’den bu yana hükümet krizleri yaşayan Bulgaristan, 27 Ekim 2024’te bir kez daha sandığa gidiyor. Türkiye, Bulgaristan parlamento seçimleri için en fazla sandığın kurulduğu ülke olurken, oy ticareti skandalları seçim sürecine gölge düşürüyor.…
#2024 Bulgaristan parlamento seçimleri#Bulgaristan Merkez Seçim Komisyonu.#Bulgaristan seçim operasyonu#Bulgaristan seçimleri#Bulgaristan seçimlerinde oy kullanma#Bulgaristan siyasi krizi#Bulgaristan&039;da hükümet kurma#Cengiz Gültekin çağrısı#çifte vatandaş oy kullanma#Edirne seçim sandıkları#oy ticareti skandalı#oy ticareti soruşturması#Türkiye Bulgaristan ilişkileri#Türkiye&039;de Bulgaristan seçim sandıkları#Türkiye&039;deki Bulgar vatandaşları
0 notes
Text
Diploma Tercümesi Neden Yapılır?
Ülkemizde orta öğrenimini tamamladıktan sonra çok sayıda genç yurttaşımız Türk üniversitelerinde bulunan mevcut sınırlı kontenjan kısıtlamaları gibi nedenlerle örgün yükseköğrenim imkânı bulamamaktadır. Açık üniversite veya uzaktan eğitim gibi fırsatlar olsa dahi örgün eğitim görmek üzere şanslarını yurt dışında değerlendirmek için adaylara yönelik çok sayıda bilgilendirici form, broşür, web sitesi, eğitim fuarı ve benzeri cazip etkinliklerin bulunduğu tüm ilgililerin malumudur.
Ülkemizin yakın coğrafyasında yer alan ayrıca Türkiye ile siyasi, ekonomik, kültürel, sosyal ve ticari ilişkileri güçlü bulunan çok sayıda devlet; ülke dışında lisans eğitimi almak isteyen öğrencilerimize yönelik faaliyet göstermektedir. Bu devletleri genel olarak Bulgaristan, Kuzey Makedonya, Bosna-Hersek, KKTC, Rusya, Ukrayna, Moldova, Azerbaycan, Gürcistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkmenistan şeklinde saymak mümkündür. Söz konusu devletlerin birçoğunda Türkiye hükümeti ile ortak kurulmuş ve on yıllardır faaliyet gösteren kurumlara ilaveten ülkemizce tanınan çok sayıda üniversiteler bulunmaktadır.
Türk öğrencilerin de ilgi gösterdiği ve yaklaşık 20 senelik geçmişi olan birçok yükseköğrenim kurumunda Türkiye’den görevlendirilen akademisyenler ve yöneticiler de görev yapmaktadır. Maalesef sözü edilen ülkelerde yer alan ve yurttaşlarımızın da bilmeden devam ettiği ancak ülkemiz Yüksek Öğrenim Kurumu (YÖK) tarafından tanınmayan eğitim kurumları da mevcuttur. Çok sayıda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının yanlış bilgilendirilerek hatta kandırılarak, müşteri gibi yönlendirilerek kaydolduğu bazı eğitim kurumlarından aldıkları mezuniyet belgeleri ülkemize döndüklerinde geçerli bulunmamaktadır.
---
Bu ve benzeri sorunların yaşanmaması adına ülkemiz kurumlarının öğrencilerimizi sıklıkla uyarması ve bilgilendirme çabalarına karşın bazı öğrencilerin ve ailelerin yanıltıldıkları ve sürecin sonunda mağdur olduğu bilinmektedir. Bu sorunla yüzleşmek istemeyen vatandaşlarımızın Yüksek Öğrenim Kurumu’nun web sitesini dikkatle takip etmeleri, ülkemizce tanınan üniversiteleri iyi bilmeleri ve kendilerine yönelik aldatıcı ve dolandırıcı faaliyetlerden uzak durmaları elzemdir.
Aksi takdirde söz konusu eğitim kurumlarının verdiği mezuniyet belgesi, transkript ve diploma tercümesi dokümanının Türkiye’de bir anlamı bulunmayacaktır. Harcanan zaman, emek ve yapılan masraflar da maalesef geçersiz kalacağından çok üzücü bir durum söz konusu olabilir.
0 notes
Text
Çin’den gelen tren Türkiye ticaret yollarını güncelleyecek
05 Kasım 2019, Salı 10:53
İstanbul
Sinem ERYILMAZ – Özgür KUMANOVALI / İSTANBUL,(DHA)- Çin’den yola çıkıp, Marmaray’ı kullanarak Avrupa’ya geçecek ilk yük treninin Türkiye açısından önemini anlatan Prof. Dr. Sedat Aybar, “Bundan sonra yapılması gereken, Türkiye içerisindeki şehirlerin birbirleriyle demiryolları ile bağlanması ve limanların güncellenerek kapasitelerinin arttırılmasıdır” diye konuştu.
Çin’in Xi’an şehrinden yola çıkıp, Marmaray’ı kullanarak Avrupa’ya geçecek China Railway Express adlı kargo treni Kazakistan’ın ardından BTK hattında olan Azerbaycan ve Gürcistan’ı geçerek Kars üzerinden Türkiye’ye giriş yaptı. ‘Tek Kuşak Tek Yol’ projesi kapsamında Çin’den gelen yaklaşık 850 metre uzunluğundaki ilk yük treni yarın Ankara’da olacak. Tren, Demir İpek Yolu üzerinden Marmaray Tüp Geçidi’ni de kullanarak Bulgaristan, Sırbistan, Macaristan ve Slovakya’yı geçerek Prag’a ulaşacak.
Trenin ekonomi açısından önemini değerlendiren İstanbul Aydın Üniversitesi, Ekonomi ve Finans Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sedat Aybar, “Bu İpek Yolu’nun bir parçası olarak gelişen bir olgu. İpek Yolu denilen kavram da 2013 yılında Çin Devlet Başkanı Xi Jinping tarafından ilan edilen çok kapsamlı bir proje. Modern demiryollarının kurulmasını, Pasifik’i Atlantik’le buluşturmayı hedefleyen bir proje. Aynı zamanda deniz yolunu kat ederek gelişen bir proje” dedi.
GÜZERGAHI ÜZERİNDEKİ ÜLKELERİ GÜNCELLEYECEK
Trenin, destinasyonu üzerindeki şehirlerin güncellenmesi ve akıllı şehirler haline gelmesine büyük katkı sağlayacağını ifade eden Prof. Dr. Sedat Aybar, “Bunun içerisinde Çin’den çıkan trenlerin destinasyonları üzerindeki ülkelerin gelişmelerine yapacağı bir katkı var. Bu destinasyon üzerindeki şehirlerin güncellenmesi, akıllı şehirler haline getirilmesi, altyapılarının yenilenmesi ve bu şehirleri çağdaş dünya ile buluşturacak şekilde modernleştirmesini kapsayan bir proje. Çin Halk Cumhuriyeti’nin aldığı büyük bir inisiyatif. Bu aynı zamanda yeni bir küreselleşme ivmesini de getirecek. O anlamda bizim açımızdan da çok önemli olan bir şey. Türkiye geleneksel İpek Yolu’nun üzerinde olan kilit bir ülke. Bu projenin de önemli partnerlerinden bir tanesi. Bu anlamda bütün bu gelişmeler ve trenin buraya gelmiş olması, bir zamanlar rüya gibi kabul edilen bir olguyu gerçeğe dönüştüren bir durum. Bundan sonra yapılması gereken, Türkiye içerisindeki şehirlerin birbirleriyle demiryolları ile bağlanması ve limanların güncellenerek kapasitelerinin arttırılmasıdır” açıklamasında bulundu.
“REFAHI, HUZURU VE BARIŞI ARTTIRACAK BİR UNSUR”
Prof. Dr. Sedat Aybar sözlerini şöyle noktaladı:
“Bütün bunlar Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki konumunu ve politik önemini çok daha arttıran gelişmeler. Aynı zamanda Çin Halk Cumuhuriyeti’ni de bu coğrafyaya taşıyan bir gelişme bu. Özellikle bölgemizdeki türbülanslı dönemin ardından Çin’in büyük yatırımlarla refahı, huzuru ve barışı arttıracak bir unsur. Çin Halk Cumhuriyeti ile Türkiye arasındaki ilişkiler tarihte yaşadığı en yakın ilişkileri yaşıyor. Her iki ülkenin liderleri son birkaç yıl içerisinde birçok defa görüştü. Bu iki ülkenin birbirine yakın duruşunu gösteriyor. Türkiye Batı ittifakının içerisinde olan bir ülke. Bu durumu ve Doğu Akdeniz’deki stratejik pozisyonu ile Çin Halk Cumhuriyeti için çok önemli kaldıraç sağlayan bir ülke. Çin Halk Cumhuriyeti iktisadi olarak atılımlar yapmış bir ülke. Dünyada ikinci büyük ekonomi. Çin Halk Cumhuriyeti’nin birtakım zaafiyetleri de var. Özellikle teknoloji alanında. Başta ABD olmak üzere Batı’ya bağımlılığı da var. Bütün bunlara baktığımızda Çin Halk Cumhuriyeti önemli bir üretim merkezi haline geldi. Bu küresel ekonomi için bir büyüme ivmesi sağlayan bir durum.”
(GÖRÜNTÜLÜ-FOTOĞRAFLI)
Kaynak: DHA
Bu Yazı Çin’den gelen tren Türkiye ticaret yollarını güncelleyecek adresinde ilk olarak yayınlanmıştır. BakNeDio.Com.
source https://baknedio.com/cinden-gelen-tren-turkiye-ticaret-yollarini-guncelleyecek/
0 notes
Text
Uzan'ların Batan İmparatorluğu
https://samosan.com/uzanlarin-batan-imparatorlugu/ adresinde yayınlandı
Uzan'ların Batan İmparatorluğu
Uzanlar, Balkan Savaşı sırasında, 1910’da Saraybosna’dan Türkiye’ye, Adapazarı’na geldi. ‘Üzüm’ olan soyadını 1960’larda ‘Uzan’ olarak değiştirdiler. En büyükleri ailenin de reisi olarak bildiğimiz 1935 Adapazarı doğumlu Kemal Uzan’dı. Yavuz Uzan, ondan 2 yıl sonra; Bahattin Uzan geldi dünyaya.
Kemal Uzan, İstanbul-Sakarya tren hattında çiklet satarak ticarete başladı. 1956’da Yapı Ticaret A.Ş. inşaat firmasını kuran Uzan, kısa sürede devletten işler aldı. Önce göçmen konutları yaptı. Ali Sami Yen Stadı, Afşin Elbistan Termik Santrali, Samsun’daki Hasan Uğurlu Barajı, Akdeniz Oyunları çerçevesinde İzmir’de Halkapınar Olimpiyat Tesisleri’nin inşaatı Uzanlar tarafından yapıldı. Aile, Suudi Arabistan ve Libya’da da önemli işler üstlendi.
Bazı rivayetlerde baba Kemal Uzan için, “Yugoslavya’nın kurucusu Mareşal Tito’nun servetini yönetiyor” ya da “Sovyet Merkez Bankası’na ait külçe altınları İstanbul Kapalıçarşı’da paraya çeviriyor” denilse de Uzanlar’ın sermaye birikiminin başlangıcı Ali Sami Yen Stadı’nın yapımına endeksleniyor.
Ali Sami Yen Stadı’nın açılışı 22 Aralık 1964’te Türkiye-Bulgaristan maçı ile yapılacaktır. Maç başlamadan bazı tribünler çöktü. Gazete manşetlerinde artık onun adı vardır. O müteahhit Kemal Uzan’dır. Kemal Uzan’ın işadamı itibarı da ilk yarasını almıştır. Talihsizlik Uzan’ın yakasını bırakmaz; 1971’de de Akdeniz Oyunları’nın yapılacağı tesislerin tribünlerinde yangın çıkar.
Cem Cengiz Uzan 26 Aralık 1960’ta, Adapazarı’nda dünyaya geldi. Günümüzde Fransa’da siyasi sığınma talep ederek yaşayan Boşnak göçmeni, Türk işadamıdır.
Kemal Uzan, 1964’te basını keşfetti. Yeni İstanbul gazetesini satın alan Uzan kardeşler, ünlü gazetecilerini kadrosuna kattı.
Cumhuriyet’in başındaki Erol Dallı bunlardan biriydi. Erol Dallı, o dönemi, gazeteci Nedim Şener’e anlattı. ”Gazete kuponla daire vermeye karar verir. Kuponlar toplanır. Tiraj 140 binlere çıkar. Sıra ev vermeye geldiğinde makine dairesindeki Salim Usta’ya verilir bir ev. Diğer evler de okurlara verilmez.”
Uzanlar, her dönemde daha da büyür. 1960, 1970 ve 12 Eylül darbesine kadar Bir kadim dost’un eli yanlarında olur.
Adalet Partisi Genel Başkanı, eski Başbakan Süleyman Demirel, en önemli isimdi bu konuda. Ahmet Özal’la da önemli ilişkileri oldu.
Cem Uzan, aile şirketlerine 2004 yılında Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından el konulmasına dek babası Kemal Uzan ve kardeşi Hakan Uzan’la birlikte Türkiye’nin ekonomik olarak en güçlü ailelerinden birinin üyesiydi.
İstanbul Özel Alman Lisesi mezunudur. ABD’de işletme eğitimi almıştır. Türkiye’de görsel ve işitsel basın alanlarında ilk özel (Star TV), ilk tematik (Teleon TV), ilk müzik (Kral TV), ilk Türk sineması (Yeşilçam TV) ve ilk Türk dizileri (Dizi TV) televizyon kanalları; ilk özel (Süper FM), ilk arabesk müzik yayını yapan (Kral FM), ilk yabancı müzik yayını yapan (Metro FM) ve ilk slow müzik yayını yapan (Joy FM) radyo istasyonları ile ilk sayısal yayın platformunu (Star Digital) kurarak önemli işler başarmıştır. Mobil iletişim alanında da Telsim şirketiyle; GPRS, MMS, WAP, MVS, PushToTalk gibi hizmetleri Türkiye’de ilk olarak hizmete sokmuştur.
Genelde yaptığı birçok işte sansasyon yaratmıştır. Star TV’yi 1989 yılında açarken Türkiye’de özel televizyonculuk yasak olduğundan şiddetli tartışmalar yaşanmıştır. Cem Uzan ve babası Kemal Uzan’ın kanal yönetimindeki gizli ortağının dönemin cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın büyük oğlu Ahmet Özal olduğu ve yayın için gerekli vericilerin TRT’den PTT yoluyla Star TV’ye kaçırıldığı ancak 1992 yılındaki özel televizyonculuğu serbest bırakan yasayla ortaya çıkmış ve kanalın üç yıl yasak bir şekilde yayın yaptığı anlaşılmıştır.
Uzan ailesi 1990’lı yıllarda gerek özel gerek kamuya ait olsun satılan her şirkete alıcı çıkıyordu. Ancak Uzanlar’ın asıl ilgi odağı özelleştirme kapsamındaki şirketlerdi. Demirel hükümeti döneminde özelleştirme ihalelerinin gedikli müşterileri olan Uzanlar, Trabzon , Gaziantep, Urfa, Bartın Çimento fabrikalarına milyonlarca dolar ödeyerek satın aldılar. Asıl çıkışlarını ise Koç ve Sabancı Holding’in de alıcı olduğu Çukurova ve Kepez Elektrik’in hisselerini satın alarak gerçekleştirdiler. Çukurova Elektrik’in (ÇEAŞ) devlete ait yüzde 11.25’ini, Kepez Elektrik’in ise 25.39’unu satın alan Uzan Grubu, yıllık net kârı 500 milyar olan şirketin yönetimini ele geçirmek için harekete geçti. Para karşılığı hisselerin vekâletini toplamaya başladılar. Bu arada Uzanlar, küçük hisseleri toplayarak hissedarlık oranlarını yüzde 11’den yüzde 60’lara çıkardılar. Hisselerin vekâletlerini toplarken “ÇEAŞ, KİT gibi yönetiliyor, şirketleri daha iyi yönetip, ortaklara daha çok kazandıracağız” sözü verildi. Ancak yönetim Uzan ailesine geçtikten sonra hissedarların beklentileri gerçekleşmedi. Uzan grubu ile Sabancı grubu karşı karşıya geldi. Kavga Sabancılar’ın ÇEAŞ’taki hisselerini Akbank kanalı ile Adabank’a satması ile bitti. Türkiye’de demir çelik sektörünün ilk özel kuruluşu olan Metaş’taki kamu hisseleri de bu yılın nisan ayında 57 milyon 900 dolara Uzanlar’a ait Rumeli Çelik’e geçer. Her satışa alıcı oldular Özelleştirmeden aldığı bir diğer şirket de Türk Otomotiv Endüstrisi (TOE) olmuştur. Sadece arazisine 500 milyar lira değer biçilen TOE, 242 milyar liraya satın alan Uzan ailesi Başbakan Demirel’in sözüne karşın 450 işçinin iş akdini feshetti. Borçları nedeniyle icralık olan Türkiye’nin en büyük alüminyum üreticisi şirketlerinden Nasaş’ı açık arttırma da 1 trilyon 1 milyar liraya Uzanlar’a ait İmar Bankası satın aldı. Şirketlerinin sayısını 128’e çıkartan ve Türkiye’nin en büyük grupları arasına sokan Cem Uzan, en büyük tutkularından biri olan futbol alanına da el atmakta gecikmedi. 1992 yılında Emin Cankurtaran’dan İstanbulspor’u satın alan Uzan, takımı birinci lige çıkarmak için büyük paralar harcadı. Ancak asıl amacı olan Galatasaray Kulüp Başkanlığı’nı elde etmek bir yana kulüp üyeliğinden de çıkarıldı. 1993 yılında Uzan grubu, PTT’nin mobil ihalesine girmeden ihaleyi kazanan firmalarla ortak şirket kurarak santralların yapım ve işletmesini üstlendi. İhaleyi kazanan konsorsiyumdaki şirketler santral yapmak ve işletmek amacıyla kurdukları şirkete Uzanlar’ın Rumeli Holding’ini ortak aldılar. 10 milyar lira sermayeli “Telsim” şirketinin yüzde 49 ile en büyük hissedarı Rumeli Holding oldu. Bir yıl sonra Uzanlar, çoğunluk hissesini ele geçirdiler. 1993 yılında iktidarda olan DYP-SHP koalisyon hükümetinde bankalardan sorumlu Devlet Bakanı Tansu Çiller, yolsuzluklardan sorumlu Devlet Bakanı Orhan Kilercioğlu’na gönderdiği raporda İmar Bankası’ndaki usulsüzlüklere dikkat çekiyordu. 20 Ocak 1992 tarihli Bankalar Yeminli Murakıpları’nca hazırlanan raporda banka kredilerinin neredeyse tamamına yakınının düşük faizle grup şirketlerine verildiği, banka yönetimindeki üç kişiye usulsüz kredi açıldığı, bilançoda sahtecilik yapıldığı, ailenin banka mallarını üzerine geçirdiği, Adabank’ta da benzer şekilde Uzan ailesine teminatsız krediler verildiği iddialarına yer veriliyordu. Yine aynı yıl, aile Süper Oto Şirketi’nin yurtdışından ithal ettiği SEAT otomobilleri için 25 milyar lira vergi kaçırmakla suçlandı. Ancak tüm suçlamalara karşın hükümet Uzan ailesi üzerine gitmedi ya da gidemedi
Ailenin kara günleri başlıyor 2000’li yıllar, ailenin bütün kazanımlarını bir bir kaybettiği ve sonu firarla sonuçlanan kâbus dolu bir dönem oldu. SPK 2000 yılında Çukurova Elektrik ve Kepez Elektrik’i incelemeye aldı. Çünkü bir yıl öncesine kadar kâr eden şirketlerin o yılki bilançolarında zarar gözükmektedir. Bu iki şirketin kaynaklarının gruba ait zarar eden şirketlere aktarıldığı, şirketin yüksek miktardaki nakit parasının Uzan ğrubuna ait İmar Bankası’na düşük faizle yatırıldığı, buna karşılık yatırım ve cari harcamalar için nakit ihtiyacı olduğunda ise yine grup bankalarından yüksek faizle kredi kullandırıldığına dikkat çekiliyordu. ÇEAŞ’tan değişik yöntemlerle grup şirketlerine milyonlarca dolar aktarıldığının saptandığı belirtiliyordu. Kârlı bir şirket olan ÇEAŞ, her yeni şirket alımında Uzanlar için bir nevi banka işlevi gördü. Çimento fabrikalarının alımında olduğu gibi Telsim’in kuruluşunda da bu şirketten kaynak aktarıldı. Karşılığında Telsim’in yüzde 15 hissesini ÇEAŞ’a devrettiler. Sözleşme gereği ÇEAŞ, faaliyet alanı dışındaki alanlarda yatarım yapamazdı. Usulsüz bu işlemler nedeniyle SPK, şirket yönetimi için yirmiyi aşkın suç duyurusunda bulunuldu. Bu suç duyurularından beşi için dava açıldı.1 Temmuz 2000 tarihinde Çukurova ve Kepez Elektrik’in merkezi, mali polis tarafından basıldı ve belgelere el konuldu. Ayrıca Çukurova ve Kepez Elektrik ile Metaş Metalürji A.Ş’nin borsadaki işlemleri geçici olarak durduruldu ve özelleştirmeden alınan beş çimento fabrikasının hisselerinin Çukurova Elektrik’e devredilmesinde ve grup bankalarından kullandırılan kredi hesaplarındaki usulsüzlük tespit edilerek 15 milyar 600 milyon lira ceza kesti. Antalya Sulh Ceza Mahkemesi’ne açılan davada da Kepez Elektrik A.Ş’nin ortağı Kemal Uzan’ın alım satım işlemlerini borsada tescil ettirmediği ve istenen belge ve bilgileri SPK’ye göndermediği gerekçesiyle Kemal ve Yavuz Uzan hakkında iki yıla kadar hapis ceza isteniyordu. Ancak Uzan kardeşler, ÇEAŞ ve Kepez Elektrik yönetim kurularının kararlarına “muhalif kaldıkları” için ceza almaktan kurtuldular. Kepez Elektrik’e haciz Vergi borcundan dolayı Kepez Elektrik’e 2001 yılı Ocak ayında 16.6 trilyon liralık haciz geldi. Aynı yıl Berke Barajı’nın ana inşaatını yapma işini üstlenen İtalyan İtalstrade de işi bırakma kararı aldı. Berke Barajı’ndaki gecikme nedeniyle oluşan zarar 40 milyon dolar olarak hesaplanıyordu. 1999 yılında Uzan ailesi içinde de sorunlar başlamıştı. Rumeli Telekom’un başkanı Kemal Uzan, istifa etmediği halde oğlu Hakan Uzan tarafından etmiş gibi gösterildiği iddiasıyla dava açtı. ‘Telsim borcunu ödemiyor’ Telsim şirketinin borcunu ödemediği gerekçesiyle 2001 yılında Motorola firması, New York Borsası’na “Telsim borcunu ödemiyor” bildiriminde bulundu. Motorola, Inc, iki milyar dolar borcu olan Telsim’in mevcut hisse sayısını arttırarak şirketlerinin payını yüzde 66’dan yüzde 22’ye indirdiğini açıkladı. Bu arada Finlandiyalı Nokia firması da Telsim’den 240 milyon dolarlık borcunu alamadığı için Motorola gibi ABD’de dava açtı. Motorola’ya olan 2 milyar dolarlık borcunu ödemeyen Uzan ailesi için ABD yönetimi resmi olarak devreye girdi. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Mark Grossman, Türkiye ile resmi düzeyde temasa geçerek bu sorunun Türkiye’nin uluslararası mali itibarını etkileyeceği uyarısında bulundu. Nokia, Uzanlar aleyhine açtığı davayı kazandı ve 35 milyon Avro’luk alacağının 25 milyon Avro’luk bölümünü tahsil etti. Motorola şirketi de Uzanlar’ın Londra ve New York’taki ev, helikopter ve yatlarına el konması için harekete geçti. Amerikan Motorola şirketinin talebi üzerine Uzanlar’a ait 2 uçağa Paris ve Berlin’de el konuldu. Genç Parti, batış ve kaçış… Cem Uzan, grubun 46. yıl kutlamaları nedeniyle Türkiye çapında geziler yaparak ülke sorunları hakkında uzun konuşmalar yaptı. Konuşmalarında popülist milliyetçi söylemle kitlelerin karşısına çıkan Uzan, bir anlamda birkaç ay sonra kuracağı partinin alt yapısını hazırlıyordu. Motorola ve Nokia davası ile ilgili aleyhte haberlerin her gün rakip gazetelerde manşetleri süslediği 2002 Temmuz’unda Cem Uzan, siyasete gireceğini açıkladı. Birkaç gün sonra da grubun gazetesi Star’da logosuyla birlikte Genç Parti’nin kuruluşu açıklandı. Partinin kuruluş sürecinde, Cem ve Hakan Uzan kardeşlerin Ürdün vatandaşı olduğuna ilişkin belgeler basında yer aldı. Partinin aşması gereken bir handikap vardır. Seçim kanununa göre, bir partinin seçime katılabilmesi için toplam şehir sayısının yarısında, yani 40 ilde örgütlenmiş olması gerekiyordu. Genç Parti’nin 40 ilde örgütlenmesi henüz yoktu. Hemen kollar sıvandı ve bu özellikle sahip bir partiyi ele geçirip adını Genç Parti olarak değiştirmek gerekiyordu. Aranan parti bulundu. 1992 yılında Hasan Celal Güzel’in kurduğu Yeniden Doğuş Partisi, Cem Uzan’ın operasyonuyla ele geçirildi ve genel kongrede partinin amblemi ve adı değiştirilerek Genç Parti’ye dönüştürüldü. Hasan Celal Güzel, eski partililerini “partiyi para ve hediyeler karşılığında Genç Parti’ye satmak” ile suçladı. Genç Parti 12 Ağustos 2002’den itibaren seçim mitinglerini başlattı. Ünlü sanatçıların konser verdiği dönerli pilavlı ikramların yapıldığı mitinglerde kürsüye çıkan Cem Uzan’ın vaadleri espri konusu oluyordu. Uzan konuşmalarında KDV’yi sıfıra indireceklerini, mazotu 1 liraya satacaklarını, üniversite sınavlarını kaldıracaklarını, ev ve arabası olmayanlara düşük faizli kredi vereceklerini vaat ediyordu. Toplam 147 miting yapan Uzan’ın konuşmalarının tamamı sahibi olduğu Star Gazetesi ve Star televizyonundan duyruluyordu. 4 Ekim 2002’de RTÜK Star, Starmax ve Kanal 6’ya beş gün yayın durdurma cezası verdi. 3 Kasım 2002 seçimlerinin sonucunda Genç Parti’nin aldığı yüzde 7.2’lik oy oranı herkesi şaşırttı.
‘Gücün buna mı yetiyor..’
Cem Uzan, seçim sonrasında da mitinglerini sürdürdü. Ancak 2003 tarihinde beklenmedik bir gelişme oldu. Çukurova ve Kepez Elektrik’e el kondu. Bu iki şirkete el konması Berke Barajı’nın da Uzanlar’ın elinden çıkması anlamına geliyordu. Enerji Bakanlığı’nın bu iki şirkete el koyma gerekçesi, “sözleşme hükümlerinin sürekli ihlal edilmesi”ydi. Uzan’a göre el koyma kararı tümüyle siyasiydi. Ertesi gün Uzan’ın gazetesi Star, Başbakan Tayyip Erdoğan’a hitaben, “Gücün buna mı yetiyor Kalleş?” manşeti ile çıktı. Cem Uzan’ın Başbakan’ı hedef alan sözleri giderek ağırlaştı. 13 Haziran 2003’te Bursa mitinginde Cem Uzan, Başbakan Erdoğan’a, “Ey kalleş adam, sana tapulu malım olan ÇEAŞ ve Kepez’i yedirirsem bana da adam demesinler. Sende Allah korkusu kalmamış, sen Allahsız olmuşsun, Allahsız herif!” diye sesleniyordu.
youtube
Bu arada grubun bankalarında mevduatlar hızla çekilmeye başlanmıştı ve bankalar da ciddi sarsıntı geçiriyordu. 4 Temmuz 2003’te BDDK, İmar Bankası’na, 23 gün sonra da Adabank’a el kondu. BDDK, bundan sonra da Uzanlar’ın mallarına ve banka hesaplarına ihtiyati tedbir kararı aldırdı. Bir ay sonra ise Uzanlar’ın ev ve ofisleri, yazlıkları ve çiftliklerine baskın düzenlendi ve baba Kemal Uzan, küçük oğlu Hakan, Yavuz ve Bahattin Uzan hakkında tutuklama kararı çıkarıldı. Ancak Kemal ve Hakan Uzan, çoktan sırra kadem basmıştı. BDDK Başkanı Engin Akçakoca, İmar Bankası’nda resmi ve gayri resmi kayıtlar olduğunu, bankanın resmi makamlara bildirilen 750 trilyonluk mevduatın aslında daha büyük olduğunu açıkladı. Uzanlar’ın malları TMSF’ye devredilerek açık arttırma yoluyla satıldı. Yurtdışına çıkış yasağı bulunan Cem Uzan, hükümetle anlaşma yolları aradı, ancak umduğunu bulamadı ve hakkında açılan davaların aleyhine sonuçlanacağını öğrenince, Şeker Bayramı’nda o da Fransa’nın yolunu tuttu. Böylece Uzan hanedanlığı çökmüş oldu.
0 notes
Text
ANLAYANA (1/1)
ORTADOĞU DA 'SAVAŞ' TEKERRÜRÜ..?
DİZAYN! PROJELERİ! UYGULANAN!
NEDEN KATAR HEDEF ALINDI?
■ Katar, 2016 yılında bütçesi;
47 milyar $ fazla veren, dünyadaki tek ülke.
■ Katar, Kişi başına milli geliri;
129. 000 $ olan Müslüman bir ülke.
■ Katar, Türkiye Devlet'i il birlikte;
Mısır' daki, Muradiye ve İhvan Hareketine destek veren bir ülke.
■ Katar, Suriye deki ESED yönetimine karşı oluşturulan; ÖSO Güçlerine karşı Türkiye ile birlikte en güçlü desteği veren tek İslam Ülkesi.
■ Katar, Libya da, Kaddafi'nin devrilmesin de ve sonrasındaki aşırı İslamcılara silah ve para (Libya'nın Batı Bölgesinde devam eden,) Trablus Hükümetine; Türkiye ile birlikte en güçlü destek veren bir ülke.
■ Katar, Geçtiğiniz son on yıl içerisinde Türkiye ye doğrudan veya dolaylı olarak, özellikle ekonomik kriz dönemlerinde Türkiye ye en fazla ($) destek ve yardım sağlayan tek ülke.
■ Yine Katar;
Osman'lıya karşı isyan bayrağı açan ve başını bugünkü Suud ailesinin dedeleri; Şerif Hüseyin ve El Şu'uzun başını çektiği isyanlarda...!
Hiçbir zaman Osmanlı yı haince sırtından vurmayan; El-Sani sulalesinin hükümran olduğu topraklarda kurulu olan ülke.
ŞİMDİKİ KATAR YÖNETİMİNİN;
Liderinin Dedeleri olan;
El-Saninin son sıkı evlatlarına vasiyeti, şu olmuştur;
"Osmanlılar; Gerçek İslâm ve İslâm'ın tek Sancaktarlığını yapanlardır. O yüzdendir ki Osmanlı ile bir olmayacak iseniz bile, asla silah çekmeyin. Ayrılırsanız da asla irtibatı kesmeyin, unutmayin ey evlatlarım;
En iyi ve En cömert Haçlıdan, En garip ve En fakir Osmanlı daha evladır.
İŞTE!
BU YÜZDEN KATAR BİZİM İÇİN HEM MANEVİ HEM DE STRATEJİK (Körfez) açıdan, Türkiye Devleti'nin;
Cebi-Eli-Gözü ve Dostudur. İşin aslına..!
GOP DİZAYNINA GELİNCE DE;
ABD, Ortadoğu’ya olan gereksinimin 2050 yılına dek süreceğinin, Ahtapot ve Dizayn ve yeniden çizilen haritalar, savaşlar ve
kitlesel kırımlar bölge ülkelerini nelerin beklediğini..
GOP ile Ortadoğu’da tek belirleyici olmak için, “diplomatik ilişkileri, olmazsa “askeri yöntemleri” ve “işbirlikçi yönetimle ya da terör gruplarını"
Kullanmaktadır / Kullanacaktır.
Türkiye’nin Güneyinde devlet kurulmasına bedeli ne olursa olsun izin veremeyiz. Hükümet çevrelerinde ve yandaş medya söylem değişikliğinin yerine acilen..
"Milli Siyasetin"
Gerekleri yerine getirilmelidir.
Maalesef ki bitirilmiş olan ayrılıkçı terörü canlandıran politikalar yürütülmüş...
Türk Askerini kışlasına kapatmış, çözüm süreci adını verdiği uygulamalarla bugünü hazırlamıştır.
Journal’da,
Ortadoğu’yu 22 yeni devletciğe bölen ünlü haritayı yayınlıyor ve..
“Kanlı Sınırlar”
Başlıklı bir yazı kaleme alarak, kurulacak Kürt devletinin niteliği konusun da şunları söylüyor;
“Kurulacak bağımsız Kürt devleti; Suriye, Irak, İran ve Türkiye’ den toprak almalıdır. Bu devlet Bulgaristan ’dan Japonya’ya kadar uzanan bölgede en Amerikan yanlısı ülke olacaktır."
Türkiye Devlet'i;
Varlığıyla ilgili ağır bir tehdit altındadır. Batının ve abd’nin Ortadoğu’dan uzak durması mümkün değil.
EN ÖNEMLİSİ DE ŞUDUR;
■ Aslında hedef!
Türkiye Cumhuriyeti Devlet'i dir.
(Çünkü, BOP bitmiş! GOP..? Başlamıştır.)
Sınırlarımızda Kurdurulacak olan Sözde Kürdistanın ön hazırlık aşamasıdır.
PYD-YPG'ye Karşı Olan..
Türkiye yi Zor da Bırakıp;
》Sözde Kürdistan,
》Federasyon Referandumu,
》Rıza Zarrap Olayı,
》Kıbrıs Hakimiyeti,
》Silah Satışı,
Ve en önemlisi ise..
》İran ile mutlak bir savaşa sokturulma.!
Proje ve Dizaynların uygulama safhadadır.
Türkiye’ye karşı, Siyasi, Politik Stratejik ve Jeopolitik hegemonyalarının saldırıları ile;
• Siyasi Abluka!
• Stratejik Hamlelere!
• İçsel Ayaklanmaya!
• Terör, Terörizmle!
• Dışsal Ekonomik Baskısıyla!
• Sınırsal Savaşa!
Dizaynlar Mutlak ve mutlak karşı, karşıya getireceklerdir.
BÖYLECE,
▪ Kanal İstanbul,
▪ Milli Savunma Sanayi,
▪ 3. Havaalanı,
▪ Milli Ekonomiyi..
Engelleme. Değiştirme. Yaptırmaya.!
Projelerinin devamı olacaktır.
Meselenin özeti budur! 1/2 ..
0 notes
Text
Tekirdağ Bulgaristan Vize Merkezi
Tekirdağ Bulgaristan Vize Merkezi
Tekirdağ Bulgaristan Vize Merkezi; Türkiye ile iyi ilişkileri bulunan Bulgaristan, Türkiye vatandaşlarının ülkeyi ziyaret etmek için bir vizeye sahip olmasını istemektedir. Bulgaristan vizenizi Tekirdağ Bulgaristan vize merkezi ile iş birliği sağlayarak kısa süre içerisinde temin edebilirsiniz. Tekirdağ ilinde ikamet etmiyorsanız üzülmenize gerek yok. İşlemlerinizi başlatmamız için belgelerinizi…
View On WordPress
#Bulgaristan Vize Başvurusu#Bulgaristan Vize Randevusu#Bulgaristan Vize Şartları#Bulgaristan Vizesi İçin Gerekli Belgeler Ve Evraklar
0 notes
Text
Emirates Türkiye’deki Yolcularına Verdiği Hizmetlerin 34. Yılını Kutluyor! https://ift.tt/3BYyN80
Emirates Türkiye’deki Yolcularına Verdiği Hizmetlerin 34. Yılını Kutluyor!
Emirates, Türkiye’ye ve Türkiye’den 23.000’den fazla uçuşta altı milyon yolcu taşıdı.
Türkiye’den dünyaya seyahat ve ticareti güçlendirmek için ilham kaynağı olan Emirates, Türkiye ile Dubai ilişkilerinde önemli rol oynuyor.
İlk olarak 31 Temmuz 1987 tarihinde İstanbul seferlerine başlayan Emirates, 374 koltuk kapasiteli Boeing 727 tipi uçaklarıyla haftada iki defa gerçekleştirdiği operasyonlarla, sadece bir senede 15.600’dan fazla yolcu taşıdı. O günden bu yana Emirates, Türkiye’ye ve Türkiye’den 23.000’den fazla uçuşta altı milyon yolcu taşıdı. Emirates şu anda Boeing 777-300 tipi uçaklarla İstanbul Havalimanı’ndan haftada 18 sefer gerçekleştiriyor.
Emirates, Türkiye’deki 34 yılı boyunca, Türkiye’deki ticaretin, turizmin ve ekonominin uzun vadeli bir ortağı olarak, dünya standartlarındaki servis hizmeti ile pazarda yüksek talep gördü. İstikrarlı şekilde uçuşlarını artıran Emirates, yolcular tarafından çok sevilen A380 de dahil kullandığı uçak tiplerini sürekli geliştiriyor. İş ve seyahat için yolculuk yapanlar, Emirates’in geniş çaplı güzergah seçeneğiyle Dubai’den dünyanın birçok noktasına ulaşabiliyor. Emirates uçuş ortaklarıyla gerçekleştirdiği uçuşlarla da altı kıtada yolcularına sunduğu uçuş sayısını artırıp, uçuş ağını genişletti.
Kargo Hizmeti
Emirates SkyCargo, 31 Temmuz 1987’den beri Türkiye’nin güvenilir ve lider hava kargo taşıyıcılarından biri olarak Türkiye ile dünya arasında önemli bir ticaret hacmi sağlarken, 34 yıllık tecrübesi, verimli ve geniş gövdeli filosu ile Türk hava kargo pazarına çözüm odaklı hizmet ve yadsınamaz bir kargo kapasitesi sunuyor.
Türkiye’nin ihracatı, Emirates SkyCargo aracılığıyla dünya çapında önemli katkılar sağlıyor. Çabuk bozulan meyveler, hazır giyim, tekstil ve aksesuarları, kumaş, otomotiv parçaları, kimyasallar, endüstriyel ürünler ve kuruyemiş gibi ihracatın yanı sıra Türkiye, dünyanın Covid-19 ile mücadelesine destek olacak ürünlerin ihracatında da önemli bir üs haline geldi. Emirates SkyCargo uçuşları, dokunmasız kumaşlar, koruyucu önlükler, tıbbi maskeler, sterilize edilmiş el jeli ürünleri ve tıbbi ilaçlar dahil olmak üzere kişisel koruyucu ekipmana yönelik hammaddelerin dünyanın birçok yerine taşınmasına yardımcı olarak bu ürünlerin tesliminde önemli bir rol oynamaktadır.
Emirates’in Türkiye, Romanya ve Bulgaristan Bölge Müdürü Bahar Birinci; “Emirates olarak Türkiye’de sunduğumuz ürün ve hizmetlerimizle yolcularımıza benzersiz deneyimler yaşatıyoruz. 34 yıldır ve Dubai üzerinden hem iş hem de tatil amaçlı seyahat eden yolcular için küresel bağlantı sağlamada oynadığımız rolden büyük gurur duyuyoruz. Bir havayolunun en önemli görevlerinden biri uçtuğu ülkeler ile kendi ülkesi arasında ticari ve turistik bağlantıları ve ilişkileri kuvvetlendirmektir. Emirates Türkiye’ye uçuşlarının başladığı günden bu yana yaptığı çalışmalar ile Dubai’yi Türkiye’nin gündemine, Türkiye’yi de Dubai’nin gündemine taşıdı.’’
‘’Özellikle pandeminin etkilerinin hala devam ettiği bu değişken dönemde de yolcularımızın ihtiyaçlarını karşılayarak, teması azaltan ve en yüksek hijyen seviyesini koruyan yenilikçi ürün ve hizmetlerimizle sektöre liderlik etmeye devam ediyoruz. Yolcularımızın seyahatini güvenli ve kolay hale getiren en son politika güncellemelerimizle yolcularımız, Emirates’in sektörde bir ilk olma özelliği taşıyan ve ücretsiz olarak sunduğu ‘Çoklu Risk İçeren Seyahat Sigortası’ sayesinde dünyanın neresinde olursa olsun ekstra güvenli bir seyahat deneyimi yaşıyor. Ayrıca seyahatlerini planlarken rezervasyon iptallerinde daha fazla seçenek ve esnekliğin de keyfini çıkarabiliyorlar. Her durumda en iyi hizmeti sağlama taahhüdümüzü yerine getirerek, Türk yolcuların dünyayı güvenle keşfetmelerine yardımcı olmak için çalışmalarımıza devam edeceğiz.’’ şeklinde konuştu.
Emirates Hakkında:
Emirates, dünyayı global merkezi olan Dubai aracılığıyla birbirine bağlayan, dünyanın en hızlı büyüyen havayolu şirketlerinden biridir. Emirates, bugüne kadar 500’ün üzerinde uluslararası ödül kazandı. Modern, verimli ve rahat uçaklarıyla 1987 yılından beri Türkiye’deki yolcularını Dubai üzerinden dünyaya bağlıyor. Emirates’in sektörde bir ilk olma özelliği taşıyan ve ücretsiz olarak sunduğu ‘Çoklu Risk İçeren Seyahat Sigortası’ sayesinde yolcular, dünyanın neresinde olursa olsun ekstra güvenli bir seyahat deneyimi yaşıyor. İstanbul Havalimanı’ndan günde iki uçuş ile haftada toplam 14 sefer gerçekleştiren Emirates, 1 Temmuz’dan itibaren ise haftada toplam 18 sefer gerçekleştiriyor olacak.
Detaylı bilgi için: www.emirates.com.tr
from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri https://ift.tt/3zLHxMM via IFTTT
0 notes