#Boksör
Explore tagged Tumblr posts
Text
Kocammm
4 notes
·
View notes
Text
Mike Tyson Kimdir? Efsane Boksörün Hayatı ve Kariyerindeki Dönüm Noktaları https://www.sondakikam.com.tr/5n1k-icerikleri/mike-tyson-kimdir-efsane-boksorun-hayati-ve-kariyerindeki-donum-noktalari/2910
0 notes
Text
Irkçılık ve Ayrımcılıkla Mücadeleyle Geçen Bir Hayat: Muhammed Ali
Spor dünyasında "tüm zamanların en büyüğü" olarak anılan, ömrünü ırkçılık ile ayrımcılıkla mücadeleye adayan unutulmaz boksör ve Müslüman aktivist Muhammed Ali vefatının 7. yılında anılıyor. ABD'nin Kentucky eyaletinin Louisville kentinde 17 Ocak 1942'de dünyaya gelen Muhammed Ali, İslam dinini seçmeden önce Cassius Marcellus Clay Jr. adını taşıyordu. Orta sınıf Afro-Amerikan bir ailenin 6 çocuğundan biri olan Ali'nin boksla tanışması, hırsızlık olayıyla başladı. 12 yaşındaki Muhammed Ali, bisikletinin çalınmasının ardından karakola başvurdu. Karakolda, sinirlerini kontrol altına almakta zorlanan Ali'ye boks yapması tavsiyesinde bulunuldu. Sonraki 4 yıl boyunca boks antrenörü Chuck Bodak tarafından çalıştırılan Muhammed Ali, bu süre zarfında bölgesel birçok turnuvada "Altın Eldiven" kazandı. Ali, amatör olarak çıktığı 100 maçın 95'ini aldı. Birçok otorite tarafından tüm zamanların en iyi ağır sıklet boks şampiyonu olarak kabul edilen Muhammed Ali, asıl çıkışını 1960 Roma Olimpiyatları'nda hafif ağır sıklette altın madalyaya ulaşarak yaptı. Zaferinin ardından gittiği bir restorana ten rengi nedeniyle alınmamasına kızan Ali, kazandığı altın madalyayı Ohio Nehri'ne fırlattı. ABD'li boksör, emekliye ayrılmasından yıllar sonra olimpiyat ateşini taşıdığı 1996'da Atlanta'da düzenlenen oyunlarda aldığı ödülle, kaybettiği madalyaya yeniden kavuştu.
ALTIN KEMERE 4 YILDA UZANDI İlk profesyonel maçında 29 Ekim 1960'ta Tunney Hunsaker'ı yenen Muhammed Ali, aralarında döneminin önemli boksörleri Tony Esperti, Jim Robinson, Donnie Fleeman, Alonzo Johnson, George Logan, Willi Besmanoff, Lamar Clark, Doug Jones ve Henry Cooper'ın da yer aldığı rakiplerini de mağlup etti. Profesyonel boks hayatının ilk üç yılı boyunca ringde çıktığı 19 maçın 15'ini nakavtla kazanan Ali, hızlı yükselişiyle boks camiasının da dikkatini çekti. İLK BÜYÜK ZAFERİ LİSTON'A KARŞI Müsabakalarda alaycı ifadeler kullanarak psikolojik açıdan rakiplerinin üzerinde baskı kurmasıyla ünlenen Muhammed Ali, dönemin ağır sıklet boks şampiyonu Sonny Liston ile unvan maçına 25 Şubat 1964'te Miami'de çıktı. Karşılaşma öncesinde düzenlediği basın toplantısında ünlü "Kelebek gibi uçarım, arı gibi sokarım" ifadesini kullanan Ali'nin performansı, kesin favori olarak gösterilen ABD'li Liston karşısında büyük heyecan uyandırdı. Liston'un 7. rauntta aldığı darbelerin ardından devam edememesi üzerine galip ilan edilen Muhammed Ali, böylece ilk altın kemerine henüz 22 yaşında uzandı. EN KISA RÖVANŞ Liston ile 1965'in mayıs ayında rövanş maçına çıkan Muhammed Ali, ilk rauntta yaklaşık 2 dakika içinde rakibini devirerek unvanını korudu. Muhammed Ali'nin rakibinin devrilmesine yol açan darbesi o kadar hızlıydı ki boks tarihine "hayalet yumruk" olarak geçti. PROFESYONEL 61 MAÇTA 56 ZAFER Muhammed Ali, amatör olarak katıldığı 167 maçın 161'ini kazanarak bu alanda bir rekora imza attı. Profesyonel döneminde yaptığı 61 maçta sadece 5 kez yenilen, olimpiyat ve dünya şampiyonu olan Muhammed Ali, 37'si nakavt olmak üzere 56 maçını kazandı. 22 YAŞINDA MÜSLÜMAN OLDU Henüz 22 yaşındayken 1964'te Sonny Liston'u yenip en genç dünya ağır sıklet boks şampiyonu olan Muhammed Ali, zaferinin ardından İslam dinini seçti. Ali'nin İslam dinine ilgisi, Wallace D. Fard Muhammad tarafından ABD'de kurulan "İslam Milleti" adlı siyahi harekete 1964'te katılmasıyla ortaya çıktı. İlk olarak kendisine "Cassius X" adını veren ünlü boksör, daha sonra ise Muhammed Ali adını seçerek Müslüman olduğunu açıkladı. Ali, dönemin Afro-Amerikan Müslüman siyasi temsilci ve insan hakları savunucusu Malcom X ile yakın ilişkiler kurarken, İslamiyet'in doğru tanınması ve yaygınlaşması amacıyla çeşitli çalışmalarda bulundu. Siyahilerin birçok temel haktan mahrum olduğu 1960'ların ABD'sinde aynı zamanda Müslüman da olan Muhammed Ali, ABD hükümeti tarafından 1966'da acil koduyla Vietnam Savaşı'na çağrıldı. "Vietnamlılar bana hiçbir kötülük yapmadılar ki onlarla savaşayım." diyerek Vietnam Savaşı'na gitmeyi reddeden Ali, 5 yıl hapis ve 10 bin dolar para cezasına çarptırıldı, lisansı, pasaportu ve unvanları elinden alındı. Kararı ABD Yüksek Mahkemesinde temyiz eden Ali, 3,5 yıl boyunca bokstan uzak kaldı ve dava süresince ciddi maddi sıkıntı içine girdi. 1971'de Yüksek Mahkeme'deki temyiz davasını kazandı. Muhammed Ali, 1972 ve 1988 yıllarında iki kez Hacca gitti. ÜÇ DÜNYA ŞAMPİYONLUĞUNA ULAŞAN İLK İSİM 1971'de Joe Frazier ile "asrın maçı" olarak adlandırılan müsabakaya çıkan Muhammed Ali, profesyonel boks kariyerinde ilk defa bir maçı kaybetti. Ali, aynı yıl bir kez daha karşılaştığı Joe Fraizer'ı bu sefer yenerek dünya ağır sıklet boks şampiyonu unvanını geri aldı. Muhammed Ali, 1977'de Leon Spinks'e yenildi ancak bir yıl sonra rakibini yenerek dünya şampiyonluğunu 3 kez elde eden ilk boksör olarak tarihe geçti. Unutulmaz boksör, 1978'de boksu bıraktığında dünya şampiyonu unvanına sahipti. 1984 yılında Parkinson hastalığına yakalanmasına rağmen bunu gizleyip büyük para karşılığı iki maç daha yapan Muhammed Ali, bunları kaybetti. BOKSTAN SONRAKİ YAŞAMI 1984 yılında, dönemin ABD Başkanı Ronald Reagan'ın yeniden seçilebilmesi için kendisine destek verdiğini açıkladı. 1991 yılında Körfez Savaşı sırasında Irak'a gitti ve Amerikalı rehinelerin serbest bırakılmasını müzakere etmek amacıyla Saddam Hüseyin ile bir araya geldi. 17 Kasım 2002'de, "Birleşmiş Milletler (BM) Barış Elçisi" olarak Afganistan'a gitti. BM özel konuğu olarak üç günlük bir iyi niyet misyonu kapsamında Kabil'de bulundu. 27 Temmuz 2012 tarihinde ise Londra'da, 2012 Yaz Olimpiyatları açılış töreninde olimpiyat bayrağını taşıdı. Parkinson hastalığından dolayı stadyumda bayrağı taşıyamayacak hale gelince eşi Lonnie, ayakta durmasına yardımcı oldu. 1996 Atlanta Olimpiyatları'nda da olimpiyat ateşini yaktı ve aynı olimpiyatlarda, 1960 yılında kazandığı ve nehre attığı altın madalyası düzenlenen bir törenle kendisine tekrar verildi. Parkinson hastalığı yüzünden uzun süre Michigan'daki çiftliğinde gözlerden uzak yaşamayı tercih eden ünlü boksör, ringlerde 20 yıldır ağzından düşürmediği "Bütün zamanların en iyisiyim" lafını ispatlayarak bir efsane olarak tarihe geçti. Farklı dönemlerde dört evlilik yapan Ali'nin toplam 9 çocuğu oldu. Ünlü boksörün hayatı, Hollywood tarafından 2001 yılında beyaz perdeye de uyarlandı. ABD'li ünlü aktör Will Smith'in başrolünde oynadığı "Ali" adlı yapım, büyük ses getirmişti. Uzun süre Parkinson hastalığı ile mücadele eden Muhammed Ali, solunum yolu rahatsızlığı nedeniyle tedavi gördüğü Arizona'nın Phoenix kentindeki bir hastanede 3 Haziran 2016 günü hayata gözlerini yumdu. Read the full article
0 notes
Text
Malatya'lı Boksörler 2023 e Odaklandı
Malatya Gençlik ve spor il müdürlüğünde çalışmalarını sürdüren sporcular 2023 yılları içerisinde yapılacak müsabakalara odaklandılar.
Çalışmalarla ile ilgili olarak Milli Takım Antrenörü Ramazan Yavuz şunları söyledi; ‘’Yaklaşık 4 aydır yeni bir sporcu kafilemiz bulunmaktadır.
Bu sporcular içerisinde bir aylık sporcularda bulunmakta ve her gün yenileri aramıza katılmaktadır. Aralarında gerçekten de 2023 yılında tarih yazacak yetenekli sporcular bulunmaktadır. Çalışmalarımız bu yönde istikrarlı ve kararlı bir şekilde devam etmektedir. Tabii ki avantajlarımızdan bir kaçını sizlere paylaşmak istiyorum; özellikle Malatya gençlik ve spor il müdürlüğü boks salonun da Antrenman yapmamız ve bu önemli tesislerden faydalanmamız çok önemlidir. Bu anlamda başta Spor bakanımız olmak üzere, spor bakan yardımcıları, Malatya gençlik ve spor il müdürümüz, Yeşilyurt ilçe spor müdürümüz, spor şube müdürümüz, tesis amirimiz ve tüm personellere hem şahsım hem de sporcular adına şükranlarımı sunuyorum. Haftada 3 gün Malatya gençlik ve spor il müdürlüğü çok amaçlı boks salonunda 3 günde koşular ve faklı Antrenman periyodları ile 2023 yılında yapılacak olan şampiyonlara hız kesmeden hazırlıklarımız devam ediyor. Yaklaşık 10 yılda Boks – Muaythai – Wushu kungfu ve Kick Boks 4 Farklı branşta 400 yakın Türkiye dereceli sporcu ve 100 Yakın Avrupa ve Balkan dereceli sporcular çıkardık. Malatya’nın ilk Muaythai Avrupa şampiyonu olan milli sporcumuz Eylül ASLAN, Malatya adına Türkiye Wushu kungfu şampiyonasında en çok madalya kazanan Balkan Şampiyonu milli sporcumuz Yusuf ÖZGENEL ve kadınlarda Malatya adına lisanslı Avrupa Boks şampiyonasın da yarışan ilk bayan milli sporcumuz Ayla FIRAT gibi tecrübeli sporcular bulunmaktadır. Ancak bunlara katılan yeni sporcular takviye ederek İnşAllah 2023 yılındaki yarışmalar da yeniden birçok tarih yazmak istiyoruz. Malatya gençlik ve spor il müdürlüğü çok amaçlı boks salonunda isteyen sağlık için isteyende müsabakalara katılmak için Antrenmanlarımız devam etmektedir. Ring Sporlarında 2023 yılı Malatya yılı olacağını umut ediyorum. Simdi den tüm sporcu kardeşlerime başarılar diliyorum. Dedi.’’ Read the full article
0 notes
Text
Olimpiyatlarda Rezillik devam ediyor, Erkekten dönme boksörü ringe çıkarmışlar Kadın boksörlere karşı dövüştürüyorlar, İtalyan boksör bu rezilliğe isyan edip maçtan çekilmiş.
Medeni avrup değil rezil avrupa
Trans Tetikçi Arda Güler
12 notes
·
View notes
Text
Yollksulluk ve cahillik iktidar treninin lokomotifi olmuş!
Güçler ayrılığı bitmiş, yasama -yürütme -yargı tek adamın eline bırakılmış!
Ülke toprakları, zavallı bir sömürge ülkeninki gibi yerli işbirlikçiler yardımıyla yağma ve talana açılmış! Madenlerimiz, yer altı zenginliklerimiz, sularımız, verimli topraklarımız bu vahşi kar hırsına kurban verilmiş!
Hukuk bitmiş. İktidar yargısı oluşmuş. Adalet yüce efendinin keyfine kalmış.
Eğitim dinselleştirilmiş. Sağlık iflas etmiş. Kerameti kendinden menkul tarikatlar devleti parsel parsel bürümüş!
Bürokrasi çökmüş. Devlet mekanizması felç olmuş. Felaketler peş peşe geldikçe devletin yetersizliği kabak gibi görünür olmuş.
Pahalılık, enflasyon, işsizlik had safhaya gelmiş. Açlık baş göstermiş. İçe kapanma, ümitsizlik, yeis, çaresizlik, gelecekten beklentisi kalmamak toplumu bir virüs gibi sarmış, intiharlar, şiddet, cinayetler artmış. Fırsatını bulan yurt dışına kapağı atmış.
Kötülük, fırsatçılık, yolunu bulma, işini halletme, rüşvet, iltimas, liyakatsizlik almış yürümüş. Mafia düzeni katman katman topluma yayılır olmuş. Toplum çürümüş! Sevgisizlik ve tahammülsüzlük sokaktaki masum canlara kadar yıkıcı sonuçlar vermeye başlamış.
Doğa ve çevre katliamları hukuk, bürokrasi ve kolluk gücü kullanılarak legal hale getirilmiş! Beton dininin paraya tapan müritleri etrafımızı sarmış.
Koca ülke mülteci deposu olmuş, demografik yapı bilerek tahrif edilmiş. Kolayca vatandaşlık verilen, sayıları belirsiz göçmen oy deposu olarak kenara ayrılmış.
Ayda milyonlarca lira maaş ödedikleri trollerinin öncülüğünde isyan ve itiraz edenin anında tepesine binilmiş, canına okunmuş.
Basın esir edilmiş. Özgür basın ise sürekli acı bedel ödemek zorunda bırakılarak yıldırılmaya çalışılmış.
Sadaka ve aralıksız din propagandasıyla cahil kesim oy deposuna dönüştürülmüş.
Seçim ve sandık, sürekli iktidara kazandıran bir enstrümana dönüşmüş. İktidarın seçim propagandasını, devletin gücünü arkasına alarak sınır tanımayan dezenformasyona, yalan ve iftira üretimine dayandırırken muhalefet kıskaç altında kıpırdayamaz, sürekli savunmada olan bir hale gelmiş.
Olay artık öyle hale gelmiş ki, iktidar sahipleri" Bize oy vermezseniz hizmet mizmet yok, kusura bakmayın!" diyebilecek hadsizliğe kadar gelmiş!
Bu liste sayfalarca uzar gider.
Şu listeye rağmen hala ana muhalefeti yıpratmaya, ezmeye, kötülemeye devam eden bir insan;
bir ringde kolları arkadan bağlanmış bir boksör ile eldiven üstü muştalı, üzeri zırhlı boksörün dövüşünü seyrederken maçın adaletsizliğini protesto edip eline geçeni tribüne atıp, ıslık çalarak yuh çekecek yerde,"Tüüü beceriksiz, tüüü senin kalıbına, tüüü yetersiz, bu mu len senin boksörlüğün? diyerek elleri bağlı boksöre kötü tezahürat yapıyor demektir.
Kendilerini bu duyarsızlıkları için kutluyorum. Çünkü insan evladının gelebileceği en uç duyarsızlık seviyesine ulaşmışlardır ve bu da beğeniriz, beğenmeyiz bir BAŞARIdır. Helal olsun!...
22 notes
·
View notes
Text
Mike Tyson 78 milyon dolarlık ünvan maçının hastalığı yüzünden 4 ay ertelenmesi sebebi ile CNBC de canlı yayına katıldı söyleşinin bitiminde aynen şunları söyledi.
🥊Tyson : Son olarak canlı yayını bahane bilerek bir kaç şey söylemek istiyorum. Biliyorsunuz aylardır Filistin topraklarında işgalci faşist İsrail rejimi tarafından bir soykırım gerçekleştiriliyor, dünyanın gözü önünde 10binlerce çocuk kadın masum insan hayatlarını kaybetti ve kaybediyor, buradan faşist barbar İsrail rejimine karşı direniş gösteren dünya halklarına bir şey söylemek istiyorum bir boksör ringe çıktığında dakikalarca dövüşür yumruk yer ve yumruk atar bazen bu o kadar uzar ki 11. rounda kadar yılmadan yumruk sallarsınız seyredenler bu yumrukların bir işe yaramadığını sanar çünkü rakip hala ayaktadır ve sürekli yıkılmadığı ve güçlü olduğu izlenimi vermeye çalışır ama boksörler bilir ki aslı öyle değildir 11 round boyunca atılan o yumruklar aslında o son yıkıcı vuruşa hizmet eder ve zamanı geldiğinde o son asil yumruk karşınızdakini yere devirir.
İsrail’e karşı verdiğimiz direnişin işe yaramadığına bizi inandırmaya çalışanlara aldırmayın İsrail in ne kadar güçlü yıkılması imkansız bir rakip olduğunu göstermek isteyen şeytana inanmayın attığımız her yumruk onu yere yıkacağımız son yumruğa hizmet ediyor yılmadan yıkılmadan direnecez boykota devam ediyoruz direnişimizi sürdürüyoruz, bu direnişe katılan her renkten her ırktan her dinden insana saygı duyuyorum lütfen yılmayın son yumruğu düşünün hiçbir kötülük sizden güçlü değildir....
Mike Tyson bu konuşmayı 4 kez sözünü kesmek istemelerine rağmen yapıp bitirdi.
12 notes
·
View notes
Text
Zihninizi Her Koşula Uyum Sağlayacak Şekilde Eğitin
Hayatta ne olursa olsun başımıza ne gelirse gelsin, sahip olduğumuz içsel güvene göre tüm bu olaylar karşısında nasıl tepki vereceğimizi biliriz.
Birkaç gün evvel iş yerinde iş arkadaşlarımdan biriyle yaşadığım olumsuz bir olayı hatırlıyorum. Başta sinirlendim, kendimi ifade etmekte zorlandığım için kendimi sıktım ve ağlamaya başladım. Çok kızmıştım ve aniden apar topar kalkıp gittim. Daha sonraları verdiğim bu tepkiyi düşündüğümde tam olarak umduğum ve kendimden beklediğim bir tepki değildi. Haklıydım ancak öfkemi bu denli yansıtmam günün sonunda beni haklıyken haksız duruma düşürebilirdi ve işleri daha da kötüleştirebilirdi.
Sorun şu ki, insanlar basit derecede sinir bozucu durumlar karşısında örneğin yavaş teknoloji, trafik sorunu ya da tişörtünüzü istemsizce kirleten martılar söz konusu olduğunda doğru tepkileri vermekte çok da zorlanmazlar (öfke problemi olanlar hariç, onları ve abartılı tepkilerini ayrı tutuyorum).
Peki ya, işler birazcık daha zorlaştığında? Beklenmedik bir şey olduğunda?
İşte tam da bu noktada nasıl tepki vereceğimize dair hiçbir fikrimiz yok. Yoğun stresle karşılaşıyoruz ve bu duyguyla baş edemiyoruz. Haliyle panikleyip hata yapıyoruz.
Şimdi fikir şu: Zihnimize senaryolar üzerinden tek tek nasıl tepki vereceğini öğretmek yerine, onu her duruma uyum sağlamak için öğretmeliyiz. Tıpkı Epiktetos'un da dediği gibi, eğer koşullar bizi senaryonun dışına çıkarırsa yeni bir yol/ilham aramak için çaresiz kalmayız.
Birisi bize her durumda tam olarak ne yapmamız gerektiğini gösterse iyi olurdu. Aslında düşününce hayatımızın büyük bir kısmını bunu yaparak geçiriyoruz: Buna hazırlanmak, buna çalışmak. Gelecekte ulaşmak istediğimiz konum için tasarruf yapmak veya bunu öngörmek. Ancak boksör Mike Tyson'ın da belirttiği gibi planlar yalnızca yüzünüze yumruk yiyene kadar sürer.
Stoacılar zannedildiği gibi her sonunun cevabını bilmezler ya da her beklenmedik durum için yeni bir plan oluşturmazlar. Tüm bunlara rağmen normal insanlardan farklı olarak bu evrede, endişesiz görünürler. Niçin? Çünkü şartlara uyum sağlayabileceklerine ve değişebileceklerine olan inançlarını asla yitirmezler. Talimat aramak yerine yaratıcılık, bağımsızlık, kendine güven ve problem çözme yeteneği gibi becerileri geliştirirler. Bu sayede hemen her durum karşısında katı değil ama dayanıklı olurlar. Bizler de kendi hayatlarımız için aynı öğretiyi uygulayabiliriz.
Bugün taktikten ziyade stratejiye odaklanacağız. Basitçe verilenden ziyade öğretilmenin, bir senaryoya bağlı kalmaktansa esnek olmanın daha iyi olduğunu kendimize gün içerisinde sıkça hatırlatacağız.
Zihninizi her duruma uyum sağlayabilecek şekilde eğitin. Bu muhtemelen kendiniz için yapabileceğiniz en iyi yatırımdır.
Sonuçta hayat tamamen sizin ondan ne anladığınızla ilgilidir. İyi eğitilmiş bir zihin, bundan en iyi şekilde yararlanmanıza yardımcı olacaktır.
Planlama yapmak yüzümüze yumruk yiyene kadar harikadır veya arabamız bozulana kadar iş görüşmesine yetişmek için evden zamanında ayrılmak sorun olmaz. Şunu kabul etmek zorundayız. Hayatta hazırlanamayacağımız şeyler vardır. Bazen işler ters gider. Yüzümüze bir yumruk yer düşeriz veya arabamız bozulduğu için iş görüşmesini kaçırırız. Tekrar ediyorum, gerçek hayatta her şeye hazırlanamayız. Ve hazırlanmak zorunda da değiliz. Sorun değil, sonuçta olması gereken olması gerektiği gibi olacaktır. Ancak yapabileceğimiz bir şey var: Her spesifik duruma hazır olmasak da değişken durumlara uyum sağlamaya hazırlanabiliriz.
Hazırlanamayan Bir Şeye Nasıl Hazırlanılır?
Stoacılığın oyuna girdiği yer işte tam da burası. Yukarıda sizler için bir şey anlattım: Stoacılar her sorunun cevabını ya da her beklenmedik bir durum için bir plan bulmaya çalışmazlar. Bunun yerine, koşullara uyum sağlayabileceklerine ve değişebileceklerine dair içsel bir güvene sahiptirler. Bu yüzden belli başlı yetenekler geliştirirler. Bizler de aynısını yapabiliriz, peki nasıl?
Neyi Kontrol Edip Edemeyeceğinize Bakmalısınız
Bugün meydana gelen dış olayları kontrol edemeyiz. Bu korkutucu mu geldi? Biraz ama olaylara dair düşüncelerimizi kontrol edebildiğimizi gördüğümüz zaman daha dengeli oluyor. İyi mi kötü mü, adil mi haksız mı olduğuna siz karar verirsiniz. Durumu kontrol edemezsiniz ama onun hakkında ne düşündüğünüzü kontrol edersiniz. Bu konuda ne düşündüğünüzü ve ne yaptığınızı kontrol edebilirsiniz.
Bizim de burada yapmaya çalıştığımız şey aslında bu: Olacak her şeye iyi tepki vermeye kendimizi hazırlamak. Dış olayların hiçbir önemi yok. Önemli olan bizim bunlara yönelik yorumlarımız ve tepkilerimizdir.
Kötü durumların yaşanmasını hiç kimse istemez ancak bunlar kesinlikle olacak ve yaşandıkları zaman bizlerde uyandıracağı duygular da bunalmışlık, stres, öfke, sinir, incinmiş olmak gibi olumsuz duygular olacaktır. Ancak bu duyguların nedenleri hiçbir zaman dış olaylar değil, onlardan ne anladığımızdır. Birisi sizi hayal kırıklığına uğratamaz, iş sizi bunaltamaz; bunlar dış nesnelerdir ve zihninize erişimleri yoktur. Ne kadar gerçek olursa olsun hissettiğiniz duygular dışarıdan değil tam aksine içeriden gelir. Örneğin sinirlendiğiniz bir olayı yeni baştan düşünün. Öfke duyduğunuz şeyin nedeni karşınızdaki kişide değil, tamamen sizde.
Neden bizden çok daha büyük sebeplere ve güçlere kızma zahmetine gireriz ki? Neden olayları kişisel olarak algılıyoruz? Sonuçta dış olaylar, insanlar gibi duyarlı varlıklar değiller; bağırışlarımıza ve çığlıklarımıza yanıt veremezler. Bu nedenle, dışarıdan gelen bir olay karşısında sinirlenmek veya sevinmek gibi duyguları azaltın, hatta yapabiliyorsanız bırakın.
Sinirlenmek İşleri Daha da Kötü Hale Getirir
"Öfke ve kederin sonuçları, onların bizde uyandırdığı koşullardan daha zararlıdır!" der Marcus Aurelius.
Bir an için bunu düşünün. Çünkü neredeyse her gün, sinirlendiğimiz durumlar oluyor ve bunu değiştiremiyoruz. Zaten halihazırda olmuş olan bir şeye kızmak işe yaramayacaktır. Tam tersi, kendimizi kötü hissetmemize neden olacağı için işleri daha da kötüleştirecektir. Ayrıca kendimizi kurban gibi hissetmemize neden olur çünkü değiştiremeyeceğimiz bir şeye kızmak, gücümüzü adeta damarlarımızdan çeker alır. Bizi çaresiz bırakır. Çünkü eğer kontrol edemediğimiz dış olayların nasıl hissettiğimizi belirlemesine izin verirsek, o zaman hayatlarımız üzerinde de bizim değil, bu dış olaylar ve sonucunda ortaya çıkan kötü duygular hakim olur. Bunu yapmak yerine, yalnızca kontrol edebildiklerimize odaklanmalıyız.
Bir öfke krizinin yaklaştığını hissettiğinizde bu düşünceyi elinizin altında bulundurun; öfkelenmek yerine daha insani bir davranış olan nezaketi düşünmeye çalışın. Marcus Aurelius, "Gerçek bir erkek öfkeye ve hoşnutsuzluğa boyun eğmez ve böyle bir insan öfkeli ve şikayetçi olanın aksine güce, cesarete ve dayanıklılığa sahiptir. Bir insan sakin bir zihne ne kadar yaklaşırsa, güce de o kadar yaklaşır." der.
Güç, kendini tutma yeteneğidir. Asla sinirlenmeyen, sarsılmayan kişi olmaktır çünkü tutkuları tarafından kontrol edilmek yerine kişinin doğrudan tutkularını kontrol etmesidir. Ayrıca panik kadar, sakin kalmak da bulaşıcıdır.
Şunu bir düşünün, herkesin iş yerinde olmak istediği kişi tam olarak şöyle biridir: Herkese derin bir nefes almasını ve endişelenmemesi gerektiğini söyleyen, her durumda rahat davranın bir kişi. Kimse kışkırtıcı, paranoyak, endişeli veya mantıksız tavırlar sergileyen birine dönüşmeyi istemez.
Küçük Zorluklarla Nasıl Başa Çıktığınız, Her Şeylerle Nasıl Başa Çıkacağınızı Gösterir
Herhangi bir şeyi nasıl yaparsanız, diğer her şeyi de öyle yaparsınız. Bunun faydalı bir tavsiye olduğunu düşünüyorum. Çünkü küçük zorluklar karşısında sakin kalmak çok daha kolaydır.
Tren geciktiği zaman sakin olun. En sevdiğiniz bardak kırıldığında sakin olun. Cep telefonunuz düştüğünde sakin olun. Küçük olaylar karşısında sakin kalabildiğinizde, gerçek bir sıkıntıyla karşılaştığınız zaman sakin kalma şansınız daha yüksek olacaktır.
Kimse Kolay Olacağını Söylemedi
Bu sakin kalma işi kulağa çok kolay geliyor ama açıkçası öyle değil. Aslında zannettiğinizden de zor olabilir. Ve bunun hızlı bir çözümü de yok. Her şey güllük gülistanlık değil ve her gün güneş ışığını saçmıyor bizlere. Öyle de olmaması gerekiyor. Kimse hayatın kolay veya adil olacağını söylemiyor. Ama kendimizi tüm bu zorluklara hazırlayabiliriz. Zihnimizi her duruma uyum sağlayacak şekilde eğitebiliriz. En büyük engelleri bu şekilde aşabiliriz. Ancak uyarmak da gerekir: Önümüzde daha birçok engel var ve asla bitmeyecek.
Şimdi ilk adım olarak tek yapmanız gereken:
Sakin olmak.
Doğru şeyi yapmak.
Son bir alıntı:
"O halde kim yenilmez? Mantıklı tercihinin dışında hiçbir şeye üzülemeyen."
— Epiktetos
7 notes
·
View notes
Text
KADININ HASI- CAN YÜCEL 🌹
Her gün kim bilir kaç kadın görüyorum...
Sokakta, vapurda, okulda,
kuaförde, orda, burda...Ama olmuyor hanımlar, olmuyor! Kadınlar
kadınlığı unutalı daha kaç on yıl oldu ki? Solaryuma girmeye, çıplak
gezmeye, kariyer hırsıyla yüzlerini buruşturmaya başlayalı kaç on yıl
oldu?
Çevremde gördüğüm kadınlardan bazılarının birtakım özelliklerini seçtim.
Bunlara, dizilerdeki, filmlerdeki, romanlardaki kadınların hoşuma giden
özelliklerini ekledim. Gözlerimi kapadım, Osmanlı zamanından kalma, hani
şu afet-i devran denen kadınları düşündüm. O nasıl bir cazibedir ki,
peçelerin ardından bile erkekleri aşık eder.
Bir Fransız kadınının zarafetini düşündüm sonra, bir İspanyol kadınının
ateşini ve bir Türk köylü kızının tazeliğini..
Kadının güle benzemesi gerektiğine karar verdim sonunda. Kadının hası
güle benzer. Rengiyle, kokusuyla, dikeniyle. Açın televizyonu, bir tane
gül görüyor musunuz?
Kadının hası yumuşak başlı olmaz, ama ağırbaşlı ve sıcak olur.
Ağırbaşlılıktan kastım, sıkıcılık değil elbet. Şımarıklığın da hakkını
verir.
Ağırbaşlı tebessümleri olur bir de. Kadın yüzü dediğin mahkeme duvarına
benzemeyecek. Bu tebessümler sevgidir. Yumuşacık bir sevgi olur kadın
yüreğinde. Kim olursa olsun, ne yaşamış olursa olsun.
Erkeğini dizine yatırıp saçlarını okşamayı bilir gerçek bir kadın.
Kadının hası nerede, nasıl davranacağını bilir. . İnsanların içinde
kapris yapmaz, hır çıkarmaz; ama gerçek bir Osmanlı kadını gibi,
adabıyla, raconuyla istediğini alır. Dırdır etmez. Çok konuşup, baskı
yapıp erkeği bezdirmez. Yüz göz olmaz kadının hası. Bazen öyle bir bakar
ki, hele bir de bazen öyle bir susar ki, bin tümceye bedeldir bu
bakmalarla susmalar. Bu kadın üzülmeyi de bilir, ağlamayı da, kızmayı
da. Ama üzmemek lazım, ayrıca kızdırmaya da gelmez.
Gerçek bir kadın ezik durmaz. Kambur yürümez, dimdik durur. Kendine
saygısı, güveni vardır. erkeğine can yoldaşı olur,destek olur, onu
dinlemeyi bilir.
Bazen utangaç olur, bazen ürkek. Soğuktan ya da yalnızlıktan korkabilir
kadın. Aptal olmaz gerçek bir kadın. Bön bön bakmaz adamların suratına.
Hülyalı bakışları da olsa, zihni uyanık olur.
Hüznü, gökten deli deli yağan yağmur gibi olur, saçlarından akar.
Neşesi ise öyle renkli, öyle dağınık; saçları savrulur. Kahkahaları
vardır bu kadının, çın çın eder odaların duvarlarında.
Sesi güzel olur kadının, biraz buğulu...arada bir pencereye yaslar
başını, sokağa dalıp gider, bir şarkı söyler.
Olgunluğuyla şaşırtır erkeği. Bazen de öyle çocuk olur, öyle sağlam
saçmalar ki, yine, yine şaşırtır onu.
Sıkmaz kadın, bunaltmaz, yaşa yaşa bitmez. Huzur verir varlığıyla.
İçmesini de bilir kadının hası. Bazı akşamlar anason kokulu tüter
sofrasının sıcağı. İçli bir türkü dinler bazen, üşür, sırtına hırkasını alır. Konuşurken insanın yüzüne bakar kadın. Kibirli olmaz. Kültürsüz
olmaz. Bomboş olmaz kafası. Dünyanın, ülkenin olaylarını bilir, anlar,
söyleyecek sözü vardır. kişiliklidir. Beceriklidir. Tırnağı kırılınca
üzülür, üzülür işte, profesör de olsa, sultan da olsa, boksör de olsa üzülür.
Gerçek bir kadın hiçbir zaman reklam panolarındaki kızlara benzemez.
Etini teşhir etmez. Fosforlu bir taş gibiliği yoktur onun, loş bir cazibesi vardır. albenisi metrelerce öteden çarpar adamı.Ne kadar
örtüneceğini, ne kadar açılacağını, yerine ve zamanına göre bilir.Gerçek
bir kadın Paris podyumlarında yürüyen, 17. yüzyılın vebalı kadınları
gibi mankenlere benzemez. Uzun saçları vardır kadının. Yumuşak olur,
güzel kokar. Kadının hası saçlarını ne zaman toplayacağını, ne zaman
salacağını bilir. Kadına yaraşmaz soğukluk.
Gerçek bir kadın göbek atmayı, gerdan kırmayı, iyi becerir; ama öyle her
yerde masaların üstüne çıkıp oynamaz. Havasında oldu mu, bir oynadı mı,
herkes onu izler.
Kadın korunmayı sever, ama korunmaya muhtaç olmaz. Erkekler korumayı
severler, ama yine de güçsüz, zavallı kadınlardan hoşlanmazlar.Güçlü
kadından ise çekinirler, ona yanaşamazlar. Kadının hası bu dengeyi
kurmayı bilir; gücünü erkeğin gözüne gözüne sokmaz.
Has kadına naz da yakışır, kapris de. Öyle tatlı, öyle kıvamlı naz eder
ki, onun nazını erkek zevkle çeker.
Gerçek bir kadın şiir gibi olur, mey gibi olur, ömür gibi olur...
CAN YÜCEL
3 notes
·
View notes
Note
Kardeşin boksördü dimi kaç yaşında acaba ve ne işi yapıyor sadece boksör mü milli takimda mi yani
evet boksör milli takımda değil hobi olarak yapıyor asıl işi ticaret 21 yaşında
2 notes
·
View notes
Text
AK PARTY REPRESENTATION TO THE UNITED STATES LLC…
Bu da nereden çıktı demeyin. Anlatacağım ama önce şu hatırlatmayı yapayım.
Erdoğan ailesi Türken Vakfı;
1-Amerika’nın New York’taki Manhattan bölgesinde 67 milyon dolara yani 2,2 milyar liraya gökdelen yaptı.
2-Michigan’da St. Joseph Nehri kıyısındaki merhum boksör Muhammed Ali’nin 328 dönümlük arazisi ve malikanesi bulunan çiftliği 2 milyon 895 bin 37 dolara yani 95,5 milyon liraya satın aldı.
Değerli gazeteci kardeşim Yılmaz Polat’ın TELE 1 televizyonunda izlediğim haberine göre Recep Tayyip Erdoğan’ın genel başkanı olduğu AK Parti Amerika’da 2 yeni bina satın almış.
Anlaşılan o ki Erdoğan ailesine New York’taki gökdelen ile Michigan’daki malikâne ve çiftlik yetmemiş, AK Parti de şu isimle 2 ayrı bina almış.
-AK Party Representation to the United States LLC.
Amerika Birleşik Devletleri'nde kullanılan şirketler Türkiye’deki LTD ya da AŞ gibi, Limited Liability Company (LLC) uzantısı kullanırlarmış.
8 ay arayla peşin alınan iki binanın toplam değeri 9 milyon 300 bin dolar yani 307 milyon lira.
AK Party LLC’nin birinci binası:
Birinci Dünya Savaşı ve sonrasında kritik siyasi konferansların yapıldığı tarihî bina nakit 4 milyon 800 bin dolara yani 158,5 milyon liraya satın alınmış.
Washington’da Başkanlık Bulvarı olarak da anılan, Beyaz Saray’a yakın 16’ncı Cadde’deki bu tarihî bina 1907’de yapılmış.
Fransız mimarisi tarzındaki bina Amerikalılar tarafından Paris’teki ünlü Élysée Sarayı benzetmesi olarak adlandırılıyormuş.
AK Party LLC’nin ikinci binası:
Washington’daki ikinci binasını 4 milyon 55 bin dolara alan AK Parti yabancı temsilcilik binalarının bulunduğu bölgedeki bu binaya yıllık 53 bin 637 dolar emlak vergisi ödüyor.
LLC statüsünde şirketleşen AKP- ABD temsilciliğini Erdoğan’ın kuzeni Halil Mutlu yürütüyor.
Siyasi partiler yasasının 67. maddesi şöyle: Siyasi partiler ticari faaliyette bulunamazlar…
AK Parti’nin Amerika’daki AK Party Representation to the United States LLC şirketi neyin nesi?
Soruyorum: Şirket kurması yasak olan AK Parti’nin Amerika’daki temsilciliği şirket olabilir mi?
Soruyorum: Amerika’daki binalarının parası AK Parti’nin devlet bütçesinden aldığı yardım paraları ile mi ödendi?
Soruyorum: AK Parti’nin Amerika’da satın aldığı 2 binanın paralarını kim ya da kimler ödedi?
Soruyorum: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı TELE 1 TV’deki Yılmaz Polat haberi üzerine AK Parti’nin Amerika’daki şirketi ve temsilciliği hakkında inceleme ve soruşturma başlattı mı?
Değerli okurlarım,
Asla yanıt vermez ama mesleki etik değerlerim açısından ve tarihe geçsin diye yine de soruyorum:
-Ailene bu milyonlarca doları nereden ve nasıl temin ediyorsun Erdoğan?
-Seçilemezsen niyetin ailenle birlikte Amerika’da mı yaşamak Erdoğan?
-Başbakanlığın ve Cumhurbaşkanlığın dönemleri dâhil 2002’den bu yana ailenin kurucusu ya da üyesi olduğu vakıflara kimler ne kadar bağışta bulundular açıklar mısın Erdoğan?
Tüm sorularım için AK Parti’den ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Muhsin Şentürk’ten yanıt bekliyorum.
Orhan UĞUROĞLU
3 notes
·
View notes
Text
Tükendim, yıkıldım, yenildim, pes ettim, gücüm bitti ama hâlâ ringteyim hayat acımasız bir boksör.
39 notes
·
View notes
Text
profesyonel bir boksöre yaptığı bir şeyden dolayı aşırı sinirlendiğim için “ağzınıza sıçarlar bi gün” dedim yaklaşık bir saat önce. canımın pek bir kıymeti yok belli ki.
3 notes
·
View notes
Text
Mike Tyson'ı Yenen Jake Paul'a Hiç Beklemediği Bir Yerden Teklif Geldi
Mike Tyson ve Jake Paul: Boks Dünyasında Yeni Bir Dönem Boks dünyası, son dönemde heyecan verici gelişmelere tanıklık ediyor. Eski ağır siklet şampiyonu Mike Tyson, genç ve yetenekli boksör Jake Paul ile karşı karşıya geldi. Bu karşılaşma, yalnızca Tyson’ın tecrübesiyle Paul’ün gençliğinin çatışması değil, aynı zamanda boks sporunun evrimini de gösteriyor. Boks dünyasında bu tür maçların önemi…
0 notes
Link
Mike Tyson ve Jake Paul karşılaşmasının diğer kazananı Sydney Thomas oldu
0 notes