#Ben yağmuru bilirim
Explore tagged Tumblr posts
Text
Geri gelmez giden, gitmiş
Gelse n'olur ömrüm bitmiş
Aklında olsan n'olur kalbinden silmiş
Sen söyle, hiç böyle kaldın mı çaresiz
19 notes
·
View notes
Text
Aklında olsan n'olur kalbinden silmiş
Sen söyle, hiç böyle kaldın mı çaresiz...
3 notes
·
View notes
Text
İçim gider ben dururum...
16 notes
·
View notes
Text
Bir anda;
yazdı bana psikolojik manyak. Bakma manyak dediğime, psikopat da olsa evrendeki en güzel kalplerden birine sahip. Aslında kendini hatırlatmak ya da bağırıp çağırmak için değildi gelişi sadece rutinini yaşayıp, biraz içini döküp belki biraz sövüp gidecekti. Bir daha rüyamda görmedim seni. Hatırlıyor musun anlatmıştım sana, seni rüyamda ilk gördüğümde odamda uzanmış bir hâldeyken bir anda kalkıp bana 'PİŞMAN OLACAKSIN' demiştin ve gerçekten de öyle oldu biliyor musun? Gerçekten de öyle oldu biliyor musun? Keşke seni tanımasaydım, sevmeseydim demiyorum ama pişman oldum işte.
Herkese bu konuda her zaman hak verdim. Ben sevilmesi gereken biri değilim ki. Bu süslü bir cümle değil, bu acıtasyon değil, bu manipülasyon değil bu gerçek oğlu gerçek. Ben sevilmeyi sevmiyorum sevmeyi seviyorum. Ve ben biri tarafından seviliyorsam eğer muhakkak gün sonunda beni sevdiği için pişman olacak. Bu hiç sekmedi. Kalpsiz biri asla değilim, sevgimin, ruhumun güzelliğiyle hayatta kaldım ben ama ben sevilmeyi hiçbir zaman sevmedim. Hani Şanışer Beni Bana Yar Etmezler şarkısında 'Sevmeyi bilirim ben, savaşmaktan anlamam' diyor ya, işte tam olarak durum bundan ibaret. Ben sevmeyi biliyorum. Eğer ben sana seni seviyorum demediysem, bana asla seni seviyorum deme. Çünkü beni, bu iki kelimen kaybetmeye yetiyor. Evet anlamıyorsun belki bunu ki bu çok normal ama ben böyle bir insanım. Beni sevmek, en sevdiğimden veriyorum örneği. Gökyüzü belirsizliğini o en koyu griliği ile gösterir ama yağmuru vermez ya, sadece göğün gürlemesiyle o grilik gün boyu kalır da kalır sen de o belirsizlik içinde yağmur yağacak mı yağmayacak mı diye beklersin ve yağmur yağmaz ama minicik de olsa bir umutla beklersin, belki diye. Yani belki o minicik umut kırıntısına bağlanmaya çalışırsın ama işte ondan değil. Ben o umudu vermem! Ben o yağmuru vermem! Ne demek beni sevmek biliyor musun? Gökyüzü o hâldeyken pasifik okyanusunun ennnnnnn azgın dalgaları içerisinde minicik bir teknede keyifli bir yolculuk yapmak gibi. Yani imkansız, yani ölümle dans ve tabiiki sonunda ölüm. Dediğim gibi, ben umut vermem SÖKÜP ATARIM.
Bütün bunların içinde bir de her kötü şeyi tuzla buz eden sevgim gerçeği var. Sevgimin güzelleştirdiği gerçeği var. Üç günlük sevgiliyi de, üçyüz günlük sevgiliyi de sevdim ben. Canfeza'nın Acı şarkısındaki 'seni seviyorum dediğim herkesi sevdim, inan yine olsalardı yine severdim' sözü beni özetler nitelikte. Daha önce seviyorum dediğim herkesi iyi ki sevdim dedim her zaman çünkü ben sevince varım. 'en az' seviyorum dediğim insana beslediğim sevgi bile o kadar büyüktü ki belki de binlerce insanın 'çok fazla' dediği sevgiden çok daha fazlaydı. Sevgimin ruh iyileştirdiği gerçeği var ve ben bunu hep yaşadım. Ama sevince! Ayran gönüllü değilim ben, sevmem bile imkansız aslında bakma. İnan bana beni her zaman ayakta tutan şey sevgimdi ve hâlâ öyle. Çünkü insan sevince var. Pürüzsüz ve saf sevgisiyle. İçine zerre menfaat, cinsellik, para aklınıza gelebilecek tek taraflı her kötü duygudan arındırılmış o harika hissiyatıyla aaaahhhhh çektiren pürüzsüz sevgi. Böyle var insan, böyle var olur insan. Yaklaşık üç gün önce, uzun zaman önce yazdığım bir metin çıktı karşıma sevdiğim birine ithaf ettiğim bir yazıydı ve ben bu yazının ekran görüntülerini alıp arkadaşıma atmışım. Mesajları falan incelerken o fotoğraflar çıktı karşıma ve oturdum okudum duygulandım hatta biraz ağladım. O fotoğrafları andromedaya gönderdim. Hadi sen de oku dedim. Sonra o da bana, Emir ne kadar aşıkmışsın. Cidden var olacağına inanmaya başlayacağım bu duygunun. Hislere heyecana ne çok sevmişsin Ben bile duygulandım. Hiçbir kötü niyet olmadan saf sevemene saf aşkına duygulandım. Ama sen basit bir ruha değil, çabalayan bir ruha değil, özgür veya bağımsız bir ruha değil sen asıl mucize denilen bir ruha sahipsin. Böyle bir ruh için basit kelimeler söylenemez çünkü. Mucize dışında' dedi.
Biliyorum, öyleydi...
52 notes
·
View notes
Text
ben takıntıları olan bir kadınım. insanlara öyle sevgiyle yaklaşamam. yüzüm her saniye gülmez. derinlerimde bir acı taşıyorum. kahveyi sigarasız içemem. pasta sevmem. çikolataya bayılmam. ama emin ol, küçük şeylerle mutlu olmasını bilirim. bir çiçek veya ufak bir kolye. belki de sahil kenarında susarak oturmak. bunlar bile iyi gelir bana. kitapları severim. ama öyle aşk dolu şeylerden nefret ederim. ellerim her saniye titrer. gözlerim hep donuk bakar. öyle sevilecek bir kadın değilim. gözlerime bakarken kaybolma ihtimalini kimse göze alamaz. renkleri severim. mavi renk ruhumu canlandırır. yeşil renkten korkarım. saçlarıma sertçe dokunulmasından hoşlanmam. rüzgarı severim, yağmuru da. başım hep diktir ama eğme isteğim hep var. saatlerce konuşamam kimseyle. dinlerim. bazen susup yalnızca giderim. arkama bile bakmam. geceleri sevmem. dert, acı ağır gelir. üç, beş ilaç alıp yatarım. çok sigara içerim. yemek yemeyi sevmem. şu son zamanlarda tek lokma bile geçmiyor boğazımdan. kendimi beğenmem. ilgi için sanar herkes ama inan bana, değil. burnum büyük, gözlerim küçük, dudaklarım yara dolu. bedenim kesik izleri, boğazım tırnak izleri. beğenilecek bir kadın değilim. bir bakan ikinciye bakmaz. unutkanım. bir şeyleri hatırlamam çok zaman alır. ağzımı bıçak açmaz çoğu zaman ama bazen susmak bilmem. çocuk gibi değilim. çoğuna göre olgunum. sıkılırlar bu olgunluktan. az gül, eğlen derler. yapamayınca da, rol yapmayı beceremeyince de giderler. tüm bunlara alışmış bir kadınım ben. saatlerce aynı yerde oturup bekleyebilirim, hiçbir şey yapmadan. yarası olan bir kadınım. çoğuna göre, zorum. kimse anlamaya çalışmaz, görmek için çabalamaz. bilmemlerim çoktur. saatlerce konuşsan cevap veremem. keşkelerim fazla, iyi kilerim az. nazik sayılmam. ağzım bozuktur. şiirleri severim ama kimseye harcamam. o güzelliği bozmam, bozmak istemem. susarım. çok susarım. sokakları severim ama korkarım da. kimse bilmez, gök gürültüsünden korktuğumu. kapı seslerini sevmem. o sert çarpılan kapıları ezbereyim. korkak bir kadınım ben. sevilmem.
47 notes
·
View notes
Text
İçimdeki sıfır çarpanını kendime bölünce belirsizlik buldum.
Saat gece yarısını geçti. Yaşım yirmiye dayadı merdivenini. Uykum bu gece benim değil, baş ağrılarımın tuttu tarafını. Neyseki bu gece ben kendimin tarafındayım. Kaç hafta ya da kaç ay oldu bilmiyorum ama kendimi görmekten o kadar korktum ki beni yansıtıyor diye yazmadım. Tek taraflı bir ateşkes imzaladım cümlelerle. Sanırım bu gece hatta bu süreçte sadece anlayış ile doluyum kendime. Nefretimi kimin mezarına ektim bilmiyorum ancak kendi kefenimi kontrol ettim cepleri yırtık değildi. Şüpheli ve de nihayet. Kendimle barıştım. Benim suçum değildi. Kabullenmemin yıllarımı almasını geçtim beni de benden aldı. O yüzden şimdi döktüğüm bu gözyaşları gönül rahatlığı ile söyleyebilirim ki kendi kucağıma yattığım için. Ben elimden geleni de yaptım, ardını da açık yüreklilik ile fazlasını da. Bundan ilerisi gerçekten boyumu aşıyor, yüzmeyi de pek sevmem dalgalı denizde. Bundan ilerisi zaten yolun sonu olur benim için. Bütün anlamlarıyla. Daha önceleri neyi istediğimi öylesine iyi bildiğimi sanıyordum, şu an elimde sadece neyi istemediğim var. Ki bunu da söylemeden geçemeyeceğim: ellerim gri. Sorumluluk almak da ödünç vermek de korkunç sancılıymış. Bu bir tercih meselesi bile değildi. Bir kere aşınca tam manası ile asla bırakılmayan, kendinin unutulması istemeyen kıskanç birisiymiş. Bu belki de kendime bir “hoşgeldin” yahut “güle güle” o yüzden eteğimdeki tüm harflerimi dökücem. Aslında döksem mesela tüm içimi. İçim dışıma çıkana kadar ağlarım. Pınarlarım kurudu inan. İçimde birisine ama kime sesleniyorum bilmiyorum. Gölgemi kaçırırsam bu hengameden kurtulurum sandım. Saye diye çığlıklarımı hep bundan attım. Şimdi cesaretimi topladım arkama baktım; yok saye falan. Gölgem bile yok. O sorumluluğu ben işte öyle yalın sırtlandım. O yüzden saye falan değil bu kez. Bak kızım yağmur. Kendine hor davranmayı kes. Müziği biraz azalt. Yemek yemeyi unutma. O vitaminleri al. Çıkman gereken doktor kontrollerini artık aksatma. Aynalara göz devirmeyi de unut artık bi kırığın bitişinde. İyiyim demeyi azalt. Güçten, güçsüz düşecek kadar güçlüsün. Kimse bilmez ama ben bilirim. Kumsallar anlamaz yağmurun neden yağdığını, okyanus üstünden gidene kadar. İnsanları da görmek istediğin gibi görmeyi bırak. Olduğu gibi gör. O gerçekten öyleymiş. Yangın kendi saçına gelene dek, aynanın karşısında tararmış. Dene ama sevmeden sevilmeyi. Soluna çok yüklendiğinden şaştı dengen. Kime neyi anlatıyorsam. Tamam. Sus. Kapat konuyu. Düşüncelerim var işte öyle benim pas tuttu üzerlerini ama yokluyor arada aklımı. Sus. Saçma. Çok kez öldüm. Ölüm çare değil. Neden biliyor musun? Çünkü benim mevsimim değişti. Kışın ortasındayız ama bu bir kış yağmuru değil. Bu benim ilk yağmurum da değil. Bu benim belki de kasımın sonunda nisan yağmurum. Biri değil, yani şakası da yok. Mevzu bahis bile değil tercih için de ve içimde.
21.11.23 01.32
10 notes
·
View notes
Text
Severmişim Meğer
Yıl 62 Mart 28 Prag-Berlin treninde pencerenin yanındayım akşam oluyor dumanlı ıslak ovaya akşamın yorgun bir kuş gibi inişini severmişim meğer akşamın inişini yorgun kuşun inişine benzetmeyi sevmedim toprağı severmişim meğer toprağı sevdim diyebilir mi onu bir kez olsun sürmeyen ben sürmedim Platonik biricik sevdam da buymuş meğer. meğer ırmağı severmişim ister böyle kımıldanmadan aksın kıvrıla kıvrıla tepelerin eteğinde doruklarına şatolar kondurulmuş Avrupa tepelerinin ister uzasın göz alabildiğine dümdüz bilirim aynı ırmakta yıkanılmaz bir kere bile bilirim ırmak yeni ışıklar getirecek sen göremeyeceksin bilirim ömrümüz beygirinkinden azıcık uzun karganınkinden alabildiğine kısa bilirim benden önce duyulmuş bu keder benden sonra da duyulacak benden önce söylenmiş bunların hepsi bin kere benden sonra da söylenecek gökyüzünü severmişim meğer kapalı olsun açık olsun Borodino savaş alanında Andırey’in sırtüstü seyrettiği gök kubbe hapiste Türkçeye çevirdim iki cildini Savaşla Barış’ın kulağıma sesler geliyor gök kubbeden değil meydan yerinden gardiyanlar birini dövüyor yine ağaçları severmişim meğer çırılçıplak kayınlar Moskova dolaylarında Peredelkino’da kışın çıkarlar karşıma alçakgönüllü kibar kayınlar Rus sayılıyor kavakları Türk saydığımız gibi İzmir’in kavakları dökülür yaprakları bize de Çakıcı derler yar fidan boylum yakarız konakları Ilgaz ormanlarında yıl 920 bir keten mendil astım bir çam dalına ucu işlemeli yolları severmişim meğer asfaltını da Vera direksiyonda Moskova’dan Kırım’a gidiyoruz Koktebel’e asıl adı Göktepe ili bir kapalı kutuda ikimiz dünya akıyor iki yandan dışarda dilsiz uzak hiç kimseyle hiçbir zaman böyle yakın olmadım eşkiyalar çıktı karşıma Bolu’dan inerken Gerede’ye kırmızı yolda ve yaşım on sekiz yaylıda canımdan gayri alacakları eşyam da yok ve on sekizimde en değersiz eşyamız canımızdır bunu bir kere daha yazdımdı çamurlu karanlık sokakta bata çıka Karagöz’e gidiyorum Ramazan gecesi önde körüklü kaat fener belki böyle bir şey olmadı …. çiçekler geldi aklıma her nedense gelincikler kaktüsler fulyalar İstanbul’da Kadıköy’de Fulya tarlasında öptüm Marika’yı ağzı acıbadem kokuyoryaşım on yedi kolan vurdu yüreğim salıncak buluklara girdi çıktı çiçekleri severmişim meğer üç kırmızı karanfil yolladı bana hapishaneye yoldaşlar 1948 yıldızları hatırladım … severmişim meğer gözümün önüne kar yağışı geliyor ağır ağır dilsiz kuşbaşısı da buram buram tipisi de meğer kar yağışını severmişim güneşi severmişim meğer şimdi şu vişne reçeline bulanmış batarken bile güneş İstanbul’da da kimi kere renkli kartpostallardaki gibi batar ama onun resmini sen öyle yapmayacaksın meğer denizi severmişim hem de nasıl ama Ayvazofki’nin denizleri bir yana bulutları severmişim meğer ister altlarında olayım ister üstlerinde ister devlere benzesinler ister ak tüylü hayvanlara ayışığı geliyor aklıma en aygın baygın en yalancısı en küçük burjuvası severmişim yağmuru severmişim meğer ağ gibi de inse üstüme ve damlayıp dağılsa da camlarımda yüreğim beni olduğum yerde bırakır ağlara dolanık ya da bir damlanın içinde ve çıkar yolculuğa hartada çizilmemiş bir memlekete gider yağmuru severmişim meğer ama neden birdenbire keşfettim bu sevdaları Prag-Berlin treninde yanında pencerenin altıncı cıgaramı yaktığımdan mı bir eski ölümdür benim için Moskova’da kalan birilerini düşündüğümden mi geberesiye saçları saman sarısı kirpikleri mavi zifiri karanlıkta gidiyor tren zifiri karanlığı severmişim meğer kıvılcımlar uçuşuyor lokomotiften kıvılcımları severmişim meğer meğer ne çok şeyi severmişim de altmışında farkına vardım bunun Prag-Berlin treninde yanında pencerenin yeryüzünü dönülmez bir yolculuğa çıkmışım gibi seyrederek NÂZIM HİKMET 19 Nisan 1962
4 notes
·
View notes
Text
elena'ya mektup
[...]
itiraf etmem gerekirse kıskandığım çok şey var. seninle alakalı yani. doğaya düşman ettin beni. yüzünü gören güneşi bile kıskanıyorum. sana bakarken ona ihtiyaç duymuyorum çünkü ben senin yanındayken hiç üşümüyorum. sen oldukça gözlerim karanlıkta daha iyi görüyor. yağan yağmuru kıskanıyorum sana dokunabildiği için. elini tutmak nasıldır bilmediğimden, artık ıslanmaktan korkmuyorum.
yavaş yavaş bu hayattan yorulduğumu ve vaktimin geldiğini hissetmeye başladım.
sana söyleyemediğim çok şey var, öyle ki hepsini söylemek isteseydim bunu tek bir zaman diliminde yapamazdım.
keşke daha çok hayatım olsaydı, böylece her birinde seni tekrar sevebilirdim.
sana sadece şunları yazabiliyorum;
bir gün ölüme olan isteğim sana olan sevgimin önüne geçerse bil ki dünya sen içinde oldukça güzel. çünkü ben seninle tanışana dek nerede, kiminle ve nasıl olduğumun bir önemi yok sanardım.
unutma ki seni tanımak, bir insanın erişebileceği en büyük mutluluktur ve,
sadece gerçekleri göremeyen biri seni çirkin bulabilir. bunu söylüyorum çünkü kendini pek sevmediğini bilirim.
beni hatırla.
ara sıra.
son olarak, sana bunu söylemenin bambaşka yollarını biliyor olmayı isterdim ama artık kaçmama gerek yok.
seni seviyorum. tahmin ettiğinden daha çok.
3 notes
·
View notes
Text
02/03/21
"Ben yağmuru bilirim, yağmur beni, ikimizde senin için ağlarız bu gece." Pera/ Ben Yağmuru Bilirim
36 notes
·
View notes