#Bülent Dalgın
Explore tagged Tumblr posts
Text
Bursa'da Kayıp Oğul İçin Gözyaşları: 113 Günlük Bekleyiş
Bursa’da Kayıp Oğul İçin Gözyaşları Türkiye, 76 yaşındaki Zeliha Dalgın’ı, balkonunda gözyaşları içinde evi terk eden oğlunu beklerken tanıdı. Oğlunun kaybolmasının üzerinden tam 113 gün geçti. Devletin yardım eli uzattığı yaşlı kadının tek bir isteği var; kayıp oğlu Bülent Dalgın’ın “ölü ya da diri” bulunması. Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesinde yıllar önce eşinden boşanan Zeliha Dalgın, oğlu…
#aile dramı#Bülent Dalgın#Bursa#devlet desteği#gözyaşı#Huzurevi#Kaybolma#Kayıp#Zeliha Dalgın#’annelik
0 notes
Text
Osmanlı Akıncı Bülent Ergincanlı
-(OAKINCI70TR)-
-GÖNÜLDOSTLARI)-
💟⭐🌙💟⭐🌙💟🌙🌙🌙💟⭐🌙💟⭐🌙💟
💟💡💟"Akparti Bizim Sevdamızdır"💟💡💟🇵🇸
🌹⭐🌙🌹🌍İstanbul'un Fêthi🌎🌹⭐🌙🌹🇹🇷
🕋🎪🎠🎡🎠🎡🎠🎡🎠🎡🎠🎡🎠🎪🌹💗🕌
💟⭐🌙💟⭐🌙💟🌙🌙🌙💟⭐🌙💟⭐🌙💟
🌟-«[{İthaf: Beş yüzüncü yıldönümü için:}]»-🌟
I
Gün batmada İstanbulun üstünde Haliçten,
Bir renge bürünmüş yanıyor Marmara içten.
Durgunlaşıp engin, silinirken kırışıklar,
Oklar gibi fışkırmada her yandan ışıklar...
Bir penbe bulut bağrı delinmiş kanamakta,
Yorgun uyuyan tekneler altında uzakta.
Altındır ufuk çizgisi, altındır akisler,
Altın tozlu hainde iner her yana sisler...
Durgun sular üstünde kesik vakvakalarla,
Uçmakta gümüş martılar, altın gagalarla.
Gök şimdi yeşil, şimdi kızıl, şimdi turuncu,
Camilerin andırmada mermerleri tuncu
Kandır dağılan şimdi günün battığı terden,
Kandır sızan etrafa alev pencerelerden.
Kandır görünen Fatihin altın aleminde,
Fethin yine İstanbul o en kanlı deminde:
II
Mevsim mayısın sonları, yaz başlamış artık,
Gittikçe açılmakta, dağılmakta karanlık.
Her şey hareketsiz, ağaran tan yeri sessiz,
Kalmış gibi şehrin sarılan bağrı nefessiz...
Bir korkulu rüyayı yataklarda sayıklar,
Dalgın uyuyanlar beraber uyanıklar...
Bir saltanatın son gününün korkusudur bu!
" - Türkler hareketsiz duruyor, bir pusudur bu!"
Kostantin ümitsiz, saray erkanı telaşta
Surlarda Bizans askeri, Jüstinyani başta!
Çarpmakta bugün bir yeni korkuyla yürekler,
Zağnos Paşa bir yanda hücum emrini bekler.
TURHAN Bey uzaklarda yakıp yıkmada hâlâ!
Bir yandan o Beylerbeyi korkunç Karaca'yla,
Türk ordusu İstanbulu sarmış çepeçevre,
Dünya girecektir bu sabah bir yeni devre!
III
Birdenbire gökkubbe dolar velvelelerle,
Atlar koşar ön safta kabarmış yelelerle!
Tozlarla, dumanlarla karışmakta ateş, kan...,
Yer yer tutuşur toprağın altındaki volkan!
Mızraklar uçar, oklar uçar, taşlar uçarken,
Burçlar yıkılırken, kesilen başlar uçarken,
Etrafa saçılmakta cehennemden alevler,
Tunç topların ağzıyla homurdanmada devler...
Her hamleyi bir hamle kucaklar yeni baştan,
Jüstinyani bir sedyede kaçmakta savaştan!
Bir burca zafer sancağı dikmiş Ulubatlı...
İlk hızla girer Topkapıdan yirmi bin atlı!
"Türkler geliyor!" çığlığı aksetmede dağ dağ,
Bir çağ kapanır böylece, başlar yeni bir çağ
Rum Kayseri'nin kellesi bir mızrak ucunda,
Şarkın eşi yok incisi Türkün avucunda!
IV
Ey Kayser, öğünsen yeridir kanlı başınla,
Tarihe adın geçti o erkek savaşınla!
Ey Fatih, iraden gibi kuvvetli bir elde,
Dünyanın asırlar boyu göz koyduğu belde!
Ey ünlü kumandan paşalar, tuğlu vezirler,
Ey tulgalı erler, ağalar, beyler, emirler...
Haşmetli zafer menkibeniz geçti şafaktan,
Gördüm, düşünürken sizi beş yüz yıl uzaktan!
Ey mutlu ışık beldesi, nurunla yıkansın,
Her türlü hiyanet dolu tarihi Bizansın!
Artık savaşın hüsnüne hayranlık içindir,
Artık zaferin şi'r için, insanlık içindir.
Sihrinle, füsununla, gururunla, nazınla,
Altın Halicin, Marmaran, aşık Boğazınla,
Endamını sarmakta ipek tüllü karanlık,
Türkün güzel İstanbulu mesut uyu artık!
-«(Orhan Seyfi Orhon)»-
Osmanlı Akıncı Bülent
-(OAKINCI70TR)-
-(GÖNÜLDOSTLARI)-
4 notes
·
View notes
Photo
Ünlü söz yazarı Kazdağları'nda 3 gün ekmeksiz kaldı Edremit'in Güre Mahallesi'nde Kazdağları'nın eteklerinde yaşayan ünlü söz yazarı Mehmet Yüzüak, hayatının büyük bir çoğunluğunu burada geçiriyor. Çin'de ortaya çıkan ve kısa sürede tüm dünyaya yayılan korona (Covid-19) virüs nedeniyle sık sık yapılan ‘Evde kal' çağrısına uyan ve evinden çıkmayan Yüzüak, 3 gün boyunca ekmeksiz kalınca jandarma ekiplerinden yardım istedi. Edremit İlçe Jandarma Komutanlığına bağlı Güre Karakolunda görevli ekipler, ünlü söz yazarına fırından aldıkları ekmekleri ekip aracıyla götürerek teslim etti. O anları sosyal medya hesabından paylaşan Yüzüak, “Arkadaşlar, Kazdağları'nda 3 gün ekmeksiz kaldım, hemen jandarmayı aradım. Allah başımızdan eksik etmesin. Ben neden askerleri çok seviyorum? Her ailede, her ana baba yuvasında aslan gibi bir asker vardır. Ekmeğim de geldi çok şükür. Evinde kal Türkiye. Ne istersen getiriyorlar. Teşekkür ediyorum jandarma komutanlığına” ifadelerine yer verdi. Köpeği Tarçın ile ‘evde kal' çağrısı Türkiye'nin sıkıntılı zamanlardan geçtiğini ve bu süreçte takipçilerine de ‘evde kal' çağrısı yapan ünlü söz yazarı Mehmet Yüzüak, köpeği Tarçın'a taktığı maskeyle de farkındalık oluşturmak adına bir video yayınladı. O video, sosyal medyada yüzlerce beğeni topladı. Mehmet Yüzüak kimdir? İlk yazdığı 'Kader Çıkmazı' adlı şarkı Kamuran Akkor'a Altın Plak kazandırdı. Yüzüak; Kemancı, Şarkıların Kaderi, Yüz Karası, Hovardaymış Kime Ne, Sevgilim Var Gurbette Onu Sevdim İzmir'de, Biride Bir Bini de Bir, Hasret Pınarı, Günah Defteri, Anne, Hasret Ateşi, Dalgın Gözler, Günahkar Olmadan, Sevda Yolu gibi önemli şarkılara imza attı. 1976-77 yıllarında düzenlenen Altın Kelebek Yarışması'nda 'Kemancı' üst üste 2 yıl 'Yılın Şarkısı' seçilerek Altın Kelebek Ödülü'nü kazandı. Emel Sayın, Gönül Yazar, Zeki Müren, Bülent Ersoy, Gülden Karaböcek, Neşe Karaböcek, Gönül Akkor, Kamuran Akkor, Tanju Okan, Seda Sayan gibi usta isimler şarkılarını seslendirdi. Utku Yaşar Cüce #urfahaber #urfayazar #urfa #sanliurfa #urfagündemi #urfasondakika #haber #sondakikahaber #haberler
0 notes
Photo
⚓ Diyecek bir şey bulamıyorum... Sene 1999. Haziran ayıydı ama, kış gibiydi, bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu, deniz otobüsü saat tam 07.40'ta Mudanya'dan hareket etti, 108 yolcusu vardı, 26 müdahil, 38 izleyici, 12 şehit yakını, 12 yabancı izleyici, 12 gazeteci, 8 yabancı gazeteci… Kimse konuşmuyor, herkes dalgın dalgın denize bakıyor, dışardaki kapkara havayı seyrediyordu. Duruşmaların üçüncü günüydü, İmralı'ya gidiyorlardı. * Yanaştılar iskeleye, indiler, sessizce yürüdüler, 132 kişilik salona girdiler. Apo getirildi. Cam kafese oturtuldu. İşte oradaydı… Türkiye tarihinin en kanlı terör örgütünün elebaşı, süklüm püklüm karşılarındaydı. 12 müdahil avukat, 12 savunma avukatı yerini aldı. * En önce… Astsubay eşi gözlerinin önünde şehit edilen, hemşire Yıldız Namdar'a söz verildi. “Sadece hayat arkadaşımı değil, hayallerimi kaybettim” dedi. Avukatlar ağlıyordu. Mahkeme başkanı Turgut Okyay kürsünün altına eğildi, mendiliyle gözlerini sildi. Diğer müdahil şehit yakınları konuştu, sıra Mehmet Gencer'e geldi. * Şehit babasıydı. “Oğlumu kaybettim” dedi. “Serhatımı…” Apo'nun suratına bakarak sordu: “Benim ağabeyimin eşi, yengem Kürt kökenli, kız alıp vermişiz, iç içe geçmişiz, etle tırnak olmuşuz, ayrımız gayrımız olmamış, bu milletin Türk-Kürt ayrımı yoktur, bunu bize niye yaptınız?” * 21 yaşındaydı Serhat. Deniz piyade astsubayıydı. Foça'daki amfibi taburundaydı. Çatışmalar şiddetlendiği için takviye birlik olarak Şırnak'a Cudi dağına gönderilmişlerdi. Türkiye Kömür İşletmeleri'ne ait linyit sahalarını koruyan Maden Karakolu'nda görevliydi. 8 Ocak 1994 gecesi Miraç Kandili'ydi. Roket sağanağı başladı. Trok trok trok, kalleş kaleş saydırıyordu. İki saat aralıksız vurdular karakolu… Dokuz şehit verdik. Serhat'la birlikte Mustafa, Kemal, Uğur, Ahmet, Sadık, Ramazan, Ali, Abdullah hayatını kaybetti. Kırıkkale, Afyon, Sakarya, Isparta, Antalya, Muğla, Ankara ve İstanbul'a ateş düştü. * Serhat'ın babası, Apo'nun suratına bakarak işte bunu sormuştu İmralı'da… Bunu bize niye yaptınız? * Yargılama bir ay sürdü. Karar günü yine salondaydı. O tarihi an'a bizzat tanıklık etti. Elbette evladı geri gelmeyecekti ama, hiç olmazsa adaletin yerini bulduğunu düşünüyordu. Hem kendisinin, hem başkalarının acısını paylaşarak hafifletmek için, dayanışma için aktif çaba harcadı, Şehit Aileleri Federasyonu Başkanı oldu. * Gel zaman git zaman… Sayın hükümetimiz Pkk'yla masaya oturdu. Mücadele bırakıldı, İmralı'yla Kandil'le müzakere başladı. * Rezalet ayyuka çıkmıştı ama, hâlâ inkar ediliyordu. “Masaya oturduğumuzu iddia edenler şerefsizdir” filan deniyordu. Bir taraftan Pkk'yla pazarlık ediliyor, öbür taraftan vatan-bayrak edebiyatıyla milliyetçi seçmen kafalanıyordu. * Tam o günlerde… Asrın liderimiz TBMM'de kürsüye çıktı. Ağlamaklı ses tonuyla, şehit astsubay Serhat'ın mektubunu okudu. * “Bakınız, size şu olayı aktarmak istiyorum, çok enteresan… Serhat Gencer, astsubay çavuş, Şırnak'ta görev yapıyor. Bir akşam arkadaşına mektup uzatıyor, ben diyor, dedemi çok severdim, bugün rüyamda gördüm, beni yanına çağırıyor, eğer ben şehit olursam bu mektubu aileme gönder diyor. Aynı gece bir askerine de şunu söylüyor, bugün Miraç Kandili, sen sivilken imamdın, hadi beraber namaz kılıp Yasin okuyalım diyor. Serhat o gece şehit düşüyor.” * Cümlenin tam bu noktasında, canlı yayın yapan kameralar milletvekillerine dönüyor, en başta Bülent Arınç, Akp milletvekillerinin hepsi hıçkıra hıçkıra ağlıyor, Akp grup salonunun balkonunu dolduran goygoycu kalabalık “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye tezahürat yapıyor, asrın liderimiz balkona el sallıyor, kederli ses tonuyla mektubu okumaya devam ediyordu. * “Bu mektup, ancak ben öldükten sonra elinize geçecektir, beni unutmayın, hep kalbinizin köşesinde saklayın. Allah'ın verdiği canı Allah'tan başkası alamaz, sakın üzülmeyin. Size söylemek istediğim bir şey var, Burcu'yu çok seviyorum, bu sevgimi de mezara götürüyorum. Ben burada öldümse, Allah yolunda, vatan, namus, millet yolunda öldüm. Gülün, asla ağlamayın, eğer ağlarsanız ben yattığım yerde rahat edemem, dedeme de hepinizin selamını söylerim, sizleri çok seviyorum, sizleri çok özledim, diyecek başka bir şey bulamıyorum, oğlunuz Serhat.” * Alkış tufanı koptu… Gözler ağlamaktan şişmişti. Asrın liderimiz lafı evirdi çevirdi, Chp'yle Mhp'ye getirdi, o zamanlar devlet bahçeli henüz evetçi olmamıştı, Chp'yle Mhp birlikte yuhalandı. “Serhat'ın mektubu” ertesi gün yandaş medyada komple manşetti, yandaş televizyonlarda defalarca, saatlerce gösterildi. * Bilahare… Gizlisi saklısı kalmadı. Apo'yla açık açık görüşülmeye başlandı. Hatta, neden görüşülüyor diye itiraz edenler linç edildi. “Analar ağlasın mı istiyorsun, ırkçı, faşist, vampir, iki cihanda lekeli” damgası vuruldu. Yetmedi… Asrın liderimiz, Barzani'yle birlikte Diyarbakır'da miting yaptı, ilk kez “Kürdistan” dedi. Şivan Perver'e düet yaptırdı, şampiyon olmuş boksör gibi elini havaya kaldırarak, ahaliyi selamlattı, beşir atalaygillerin oturduğu protokol gözyaşlarına boğuldu. * Türkiye gözlerine kulaklarına inanamıyordu. Şehit Serhat'ın babası Mehmet Gencer dayanamadı, Pkk'nın hamisi Barzani'yle kolkola girilmesini eleştirerek, “Türk milletini ayaklar altına alıyorlar” dedi. Sonra da eşiyle birlikte, yani şehit annesiyle birlikte Kırıkkale PTT'sine giderek, asrın liderimizin adresine bir kilo kına postaladı. * Şehit babası hacıydı, gönderdiği kınayı da Mekke'den getirmişti. “Bu kınayı bayram hediyesi olarak gönderiyorum, buyursun yaksın” dedi. * Vay sen misin kına gönderen… Şehit Serhat'ın babası hakkında, asrın liderimize hakaret ettiği iddiasıyla çifte dava açıldı. Pkk bayrağı taşımak serbest bırakılırken, şehit babasına hapis cezası isteniyordu. * Şehit Serhat'ın “sanık” babası, adliye kapısında konuştu, seneler evvel İmralı'da Apo'nun suratına sorduğu soruyu, bu defa gazetecilere sordu… “1994'te şehit düşen Serhat'ın babasıyım, 2008'de Bingöl'de şehit düşen üsteğmen Serkan Gencer'in amcasıyım, hem oğlunu hem yeğenini şehit vermiş biri olarak, Şivan Perver'le kucaklaşan başbakanı tenkit ettim, hepsi buydu. Bunu bize niye yapıyorlar?” * Şehit babası dört sene yargılandı, mahkeme mahkeme süründürüldü. Netice… “Kına” davasından beraat etti ama, “hakaret” davasından bir sene iki ay hapis cezasına çarptırıldı. Şehitlerin hakkını savunduğu için hapse mahkum edilen ilk şehit babası oldu. Lütfedip cezaevine atmadılar, yedi bin lira para cezasına çevirdiler, beş sene ertelediler. Beş sene boyunca çenesini kapatacak, gıkını çıkarırsa içeri tıkılacaktı! * Beş sene henüz dolmadı ama, şehit babasının eleştirilerinde ne kadar haklı olduğu ortaya çıktı. Pkk'yla masaya oturulduğu için, açılım ayaklarıyla teröristlere hoşgörüyle bakıldığı için, 2002'de neredeyse sıfıra inmiş olan şehit sayısında patlama yaşandı, Sur'da Cizre'de içsavaş manzaraları oluştu, sırf hendek operasyonlarında 249 şehit verdik, Türkiye Cumhuriyeti'nin 25 şehrini Kürdistan haritasında gösteren Barzani, Ankara'nın göbeğine Kürdistan bayrağı dikti. * Ve hal böyleyken… * Asrın liderimize “gazi” unvanı verilmesi için TBMM'ye başvuruldu. * Hissetmişti Serhat. Şöyle bitiriyordu mektubunu… “Diyecek bir şey bulamıyorum!” Yılmaz ÖZDİL
0 notes