#Avusturya Şiiri
Explore tagged Tumblr posts
sivadikfanzin · 4 years ago
Text
Sreçko Kosovel
Tumblr media
Çalkantılı tarihlerin çocukları biraz kayıp, biraz mahcuptur. Erken büyür ve erken ölürler.
Tarihin birçok kesişim noktası gene o tarihi yaşayan sanatçılar tarafından özümsenerek, geleceğin çapraz adımlarına ilişir. Sayısal verilerin üzerine yığılan soğuk tarih algısı, teneffüs edilen bir hale bürünür ve biz onu yaşarız. Karst Yaylasında dünyaya yayılan Kosovel meltemi gibi.
1904 yılında, o zamanlar Avusturya Macaristan İmparatorluğu toprakları içinde yer alan Trieste'ye bağlı olan Sezana'da dünyaya geldi. Sloven bir ailede, beş çocuktan en küçüğü olan Kosovel, Birinci Dünya Savaşına yakından tanıklık etti. Evlerinin 15km ötesinde, 29 ay süren Isonzo Muharebesi yaşamında öylesinde derin izler bıraktı ki; ölüm, şiirlerinde öncü tema haline gelmiştir. Yaşamının bu kesitiyle Rimbaud'ya benzetiliyor olsa da bilinirlik açısından şiirinden daha önce giden noktası onun Sloven duruşudur.
Patlamalar, yaralılar ve ölen askerlerin arasında yaşamaya çalışan aile 1916 yılında kızlarının erken ölümü ile derinden sarsıldı. Dünya Savaşı bitimi sonrasında değişen sınırlara onun şehri de eklendi ve 1920 yılında Rapallo Antlaşması'yla İtalyan Krallığına verilen bölge ile Slovenlere olan baskılar daha da arttı. İtalyanlaştırma hareketi (Italianization), meşhur İtalyan faşizmi ile ele geçirdiği topraklardaki Hırvat, Alman ve Sloven halkları kültürel ve etnik asimilasyonla temizlemeye girişti. Açık alanlarda kendi dillerini konuşmayan, basım yayın yapılamayan bir ortamda Kosovel yayınlanamayacak şiirler yazıyordu. İktidar eliyle artan baskılara yazarak direnirken mısralardaki anlam katmanlarını dil ve şekil yapısı içinde giderek farklılaştırdı. Baskılara dayanamayarak ailesi ile birlikte anlaşma sınırları dışına, Yugoslavya'nın Ljubljana kentine gittiler ve memleket özlemi mısralarındaki yerini aldı.
Ljubljana Üniversitesi'ndeyken ilk dergi çalışması olan Lepa Vida'yı kurdu. Bıraktığı memleketinde ağırlaşan İtalyan baskısı günden güne daha siyasal bir çizgi izlemesine yol açtı. Ivan Cankar yazarlar kulübüne faaliyetler yürüttü ve ilerleyen dönemlerde radikal anti faşist örgüt TIGR ile bağlantılar kurdu. Dil üzerinden bakıldığında 1925 sonrası şiiri, yapısalcı bir lirizimden zamanla daha saldırgan, sert bir boyuta evrildi. Deneysel tarzı o kadar perçinlendi ki; artık semboller, renkler ve formüller şiirin içine giriyordu. Birbirinden kopuk gibi görünen birçok imge koca bir bütünün parçalarını meydana getirircesine birbirine eklemleniyordu. Aslında şiirlerinde yarına dair umut ve heyecan taşıyan mısralar yer alsa da, şiirin karmaşık yapısı birçok akımdan izler taşır. Otorite denen kesimlerce metnini empresyonist, ekspresyonist, konstrüktivist ve en son tahlilde dadaist, sürrealist, füturist noktalar barındırdığı söyleniyorsa da kanımca bu genç şairin yapmak istediği tek şey, denemek ve satır aralarında düzene karşı olan kinini yedirmekti. Elbet zaman içinde düşüncelerini açık eden eserleri de yok değil fakat başını kaldırıp gökyüzüne bakarken bile çevresinde olan biten bu haksızlıklara direnme inancı taşıdığını söyleyebilirim.
Mladina dergisi editörlüğüne geldiğinde gene bir farklılaşmaya giderek daha basit anlatımlarla işçi sınıfı eksenli eserler vermiş olsa da, iç karmaşık yapısı çoğunlukla saklı kaldı. Yazılarının kitaplaşması ölümünden sonra mümkün olan Kosovel, 1926 yılında menenjitten yaşamını yitirdi. Kısa ömrüne rağmen Sloven haklının hafızalarına kazınan şair, şiirleriyle de dünya edebiyatında özgün tarzıyla bilinmektedir.
Efe Elmastaş
...Sıvadık Fanzin Sayı 24
2 notes · View notes
etpoetica · 6 years ago
Text
Gecenin Nal Sesleriyle, Ingeborg Bachmann
Gecenin Nal Sesleriyle, Ingeborg Bachmann
GECENİN NAL SESLERİYLE
Gecenin nal sesleriyle, nal sesleriyle kapıdaki kara aygırın, bir zamanlar olduğunca titriyor yüreğim, uçarken eriştiriyor bana eğeri, kızıl eğeri, kızıl, Diomedes’in bana verdiği kın gibi. Önümsıra kırıp döküyor rüzgar sokaklarda, saçlarını ayırıyor uyuyan ağaçların, ki ayışığının ıslattığı meyveler korkuyla tutsaklığa, ölüme atılıyor, sönmüş bir yıldıza sallıyorum kamçıyı.
View On WordPress
0 notes
benbirbaskasidir · 6 years ago
Text
defonce
mutlu uyanmak mümkünmüş. avusturya istilasından kalma pencerenin önünde, osmanlıdan kalma bir masa. üstünde öne çıkmak için yarışan notlar. sandalyesine yan oturmuş, yüzyıl öncesinin vakasını yazan bir kadın. yazmaya başlamadan, kahve yapmış, birini masasına, birini burnumun dibine koymuş. eric clapton çalıyor, have you ever loved a woman? gitar ağlıyor, ben gülümsüyorum.
'politika konuşurken, cohen alıntılayan biriyle konuştuğum için kendimi çok şanslı hissediyorum' dediğim için buradayım. 'alıntıladığım yazarı, ben söylemeden bilen biriyle konuştuğum için çok şanslı hissediyorum" dediği için buradayım. 'konuşurken, göğüslerime değil, gözlerime baktığın için gömleğimi çıkarıyorsun' dediği için mutluyum. heyecanını ertelemeden öpüştüğü için, dünyanın en güzel göğüslerine sahip olduğu için, kahkahalarla seviştiği için...
yaklaşıp bir öpücük konduruyorum. kağıt kalem uzatıyor. vahiy gibi 'yaz' diyor bana. hayatımın en üretken dönemini yaşadığımdan, aktif yedi blog tuttuğumdan bahsetmiştim zaten. onu yazacağımı biliyor. yazmaya mecburum, anlıyor. kahveme viski de koymuş zaten. üstüne bir de omuzlarına düşen saçlarını toplayıp içine bir kalem geçiriyor. sırtındaki dövme belirgenleşiyor. hala çıplak olduğunu söylememiştim sanırım. ve dövmesinin bir şiir olduğunu. gece sevişirken sırtında yazan şiiri okuyup hayal gördüğümü sanmıştım. oysa alabildiğine gerçek, alabildiğine hüzünlü, alabildiğine çarpıcı...
she was crying for the revolution
that i never believed in yet kept singing
and kissing and reading and wishing for something good
never easy to say it's never gonna happen
we were all dreamers for some scattered dreams
and possibility of any broken dream is inspiring
lovely to make love and drink all night long
but never easy to sing that one, last, bitter song
then she said you have to go to prague
verdiği kağıda bunları yazıp, kağıdı kahveme batırdım. ıslak kağıdı camına yapıştırdım sonra. gülümseyek 'kitapların son sayfasını okumadan almıyorsun, değil mi?" dedi. bu kez ben gülümseyip şarkıyı değiştirdim. sibylle baier, the end'i açtım. sandalyesinden kaldırdım ve dansetmeye başladık. şarkıyı kulağıma fısıldayarak, sımsıkı sarılıyordu bana. danstan çok bir sarılmaydı yaptığımız. eğer biraz olsun sallanmazsak, bir deprem olabilirdi. sarıldık ve sallandık. birer sanrı olmadığımıza ikna oluncaya dek sar��ldık. 
4 notes · View notes
dramatik-buluntular · 7 years ago
Photo
Tumblr media
SÜSSÜZ, YAPMACIK OLAN HER ŞEYDEN UZAK BİR KADIN : INGEBORG BACHMANN
Ingeborg Bachmann 20. yüzyılın en önemli Avusturyalı kadın yazarlarındandır. Öğretmenlikle yaşamını devam ettiren bir ailenin üç çocuğundan en büyüğü olan Ingeborg Bachmann, 25 Haziran 1926’da Avusturya’nın güneyinde yer alan Karintiya’nın başkenti Klagenfurt’ta dünyaya gelir.
ngeborg Bachmann felsefe, psikoloji ve Alman filolojisi okumak için önce Innsbruck’a ardından Graz ve 1946’da Viyana’ya gider. Aynı sene şehrin bir gazetesinde ‘’Kayıkçı’’ adında bir öykü yayımlar, bitmesine iki bölüm kalan romanı İsimsiz Şehir’e devam eder ve tezini yazmaya başlar. Çalışmalarında özellikle Heidegger ve Wittgenstein üzerinde yoğunlaşır. 1950’de ‘Martin Heidegger’in Varoluş Felsefesinin Eleştirel Kabulü’ adlı teziyle doktor unvanı alır.
‘47’ de, Grup 47 yazarları; Heinrich Böll, Martin Walser, Hans Magnus, Enzensberger, Uwe Johnson, Peter Weiss ve diğerleri ile tanışır.( Grup 47, Alman yazar Hans Werner Richter’in 1947’den 1967’ye kadar Almanca’da eser veren yazarları davet ederek oluşturduğu bir gruptur. Grubun buluşmaları, okunan metnin iki taraflı eleştirisi ve genç, daha tanınmamış yazarları destekleme amacı gütmekteydi.)  Edebiyatın estetik ve politik meseleleri üzerine düşünmek için sık sık Cafe Raimund’da toplanırlar. Hepsi Bachmann’ın varlığından etkilenir. Nereye giderse gitsin, Ingeborg Bachmann daima ilgi merkezi olur ve bunu kimse açıklayamaz.
‘’Bir tarzı vardır, sustuğunda bile bir tarzı vardır ki, bu daha açıklanamaz bir şeydir.’’
O kadar içine kapanık ve utangaçtır ki Grup 47 karşısında yaptığı ilk okumada sesini duyuramaz. Bunun üzerine orada bulunan yazarlardan biri şiirini yüksek ve net bir sesle okumasını önerir. Bachmann heyecandan bayılır.
Arkadaşlarına göre o, her zaman her zaman bütün yazarlardan kaçar, onları kötücül, büyüklük deliliğine kapılmış küçük burjuvalar olarak görür; o ki hiç masalarına oturmaz, düşüncelerinde hiçbir şekilde geri adım atmaz. Kendini şiirlerine verir.
ngebor Bachmann şiirler, öyküler ve radyo oyunları yazar. İlk şiirleri 1948-49 yıllarında yayımlanır. Türler arasında bölünmüş olmayı umursamaz. Çok geçmeden tanınmaya başlar. Her zaman olduğu gibi. Eleştirmenler ilk iki şiir kitabı Askıdaki Zaman (1953) ve Büyük Ayıya Yakarış’ta (1956) felaketten sonra yeni bir şiirin mümkün olduğunu görür.
Tumblr media
Herkeste büyük hayranlık uyandırır. Çalışmaları, Georg Büchner Ödülü, Grup 47 Ödülü, Bremen Kenti Yazın Ödülü, Berlin Eleştirmenler Ödülü, Avusturya Büyük Devlet Ödülü ve Anton Wildgans Ödülü gibi ödüllerle takdir görür. Geleneksel lirizm ile bağını koparmadan kendine has bir sesi olduğuna dair herkes hemfikirdir. Bu, savaş sonrası nesil için bir nevi umudu temsil etmektedir.
Yıkıcı bir basın kampanyasının patlak vermesi yıllar sonra Malina’nın yayımlanmasıyla başlar. Artık savaş sonrasının teselli veren güzel şairi değil, kırılmanın yazarıdır. Sadece romanın biçimsel ve kavramsal kıstaslarına karşı gelmez, edebiyat camiasını da şiddetle reddeder. Denkleri arasında kabul görerek yazmaya devam eder.
Ingebor Bachmann’ın ataerkil şiddete ve ortalığı hala kırıp geçiren ölümcül ideolojilere karşı getirdiği kekremsi lanetlemeye karşı afallayan, Avusturya’yı eleştiren bir yazıdan rahatsız olan eleştirmenlerin büyük çoğunluğu sesini duymayacak haldedir ve onu yitik şair olarak nitelerler.
Bachmann yeni bir dil olmadan yeni bir dünya olmayacağına inanmıştır. İnatla ütopik, yolunu başka dillerden geçerek yapan, hem tekil hem çoğul, yazarın sözlerini başkalarınınkiyle, ölü veya diri o kağıttan kardeşleriyle, Shakespeare ile, Wittgenstein ile, Goethe ile harmanlayan bir dil icat etmeye çalışır.
1959-60 yıllarında doçent unvanıyla Frankfurt Üniversitesi’nde şiir konulu dersler verir. Ingeborg Bachmann, 1959’da vermeyi kabul ettiği Frankfurt Dersleri’nde kırılgan ve kendinden emin olmayan bir sesle, edebiyattan beklediğini biçimlendirmeye çalışır. Onun süssüz ve yapmacık olan her şeyden uzak olmasını ister.
Bachmann’ın şiiri klasik dönemin ve sürrealizmin etkisi altındadır. Ayrıca eserlerinde Bachmann genelde aşkın imkansızlığı, suçluluk ve hassas umutları kıran düşüncesiz güçler üzerine yazar. Düzyazılarında ise Bachmann daha çok sosyal konuları ele alır. Fakat üslubundaki lirik özellik ve derin düşünsel yapıyı korur. Ataerkil ailede kadına karşı düşmanlık, eserlerinin ortak temasını oluşturur.
Katı ve mesafeli bir üslupla yazdığı şiirleri genelde hüzünlü bir havaya sahiptir. Karanlık ve güçlü imgelerinin kaynağı acı dolu kişisel deneyimler, mitoloji, insan ilişkileri ve sosyal olaylardır. Gelecekle ilgili düşünceleri genelde karamsardır.
Çok anlamlı olabilirdi: tükenmekteyiz, gitmek zorundayız, çağrılmadan geliriz. Ama konuşmak ve anlaşamamak, ve bir an bile kavuşamayan ellerimiz, yıkmakta bunca şeyi: kalıcı değiliz.
Yazar, Max Frish’le 3 Temmuz 1958’de tanışır, ilişkileri beş yıl kadar sürer ve oldukça dokunaklı bir şekilde sonlanır. Bachmann’ın yakınları onun ayrılıktan sonra yıkıldığını ve Frisch’in patavatsızlıklarından dolayı bir hayli yaralandığını söyler. Zürih’te bir kliniğe kapatıldığı, uyku hapları ve sakinleştirici kullanma alışkanlığı edindiği bilinmektedir.
‘’Bazı adamlar vardır, durum tamamen umutsuzdur, bazılarıyla ise biraz daha az umutsuzdur.’’
Aralarında Fransa, İngiltere, İtalya ve Amerika Birleşik Devletleri’nin de bulunduğu pek çok ülkeye yolculuk eder. 1965’ten itibaren Roma’da yaşamaya başlar.
Ingeborg Bachmann hayatının son yıllarını kuruntusuz yaşamaya ve kendini büyük projesi Ölme Biçimleri’ne vermeye çalışır. Projenin ismi bile aslında ruhunun çoktan vazgeçtiğinin ve kara bulutların omuzlarına çöktüğünün habercisidir.
Ölme Biçimleri üç kitaptan oluşacaktı: Malina, Franza ve Fanny Goldman’a Ağıt. Sadece Malina biter ve 1971’de Franza ve Fany Goldman’a Ağıt tamamlanamayıp ölümünden sonra yayımlanır.
“Bir gün gelecek, insanların siyah ama altın gibi parlayan gözleri olacak; onlar, güzelliği görecekler, pisliklerden arınmış ve tüm yüklerden kurtulmuş olacaklar, havalara yükselecekler, suların dibine inecekler, sıkıntılarını ve ellerinin nasır bağlamış olduğunu unutacaklar. Bir gün gelecek, insanlar özgür olacaklar, bütün insanlar özgür olacaklar, kendi özgürlük kavramları karşısında da özgür olacaklar. Bu, daha büyük bir özgürlük olacak, ölçüsüz olacak, bütün bir yaşam boyunca sürecek…”
                                                                                     (Malina’dan)
Daha önce, 5 Mayıs 1971 tarihli bir konuşmada, Malina’dan söz ederken: “Kitabı yazdığım sıralarda, bugün yayımlananların pek azını okumuştum, ama içimde bir şeye karşı yazdığım duygusu vardı. Varlığını hep koruyan bir teröre karşı. Çünkü insanın gerçek ölümü, hastalıklardan değildir, insanın insana yaptıklarındandır.”
Ingeborg Bachmann, uzun yıllar yaşadığı Roma’daki evinde fazla miktarda uyku hapı aldıktan sonra yaktığı sigaranın yol açtığı yangında aldığı yaralar ve oluşan yanıklarından dolayı 17 Ekim 1973’te hayatını yitirir.
Yangının sebebi olarak sönmemiş bir sigara gösterilse de bu konu tam olarak açıklık kazanmamıştır.
Tumblr media
Curriculum vitae şiirinde Bachmann şöyle diyordu:
“Gökyüzünü sürükleyip götürmek zorundalar mı? /İzin vermeyin toprağın beni almasına /Sessizlik içinde yatmama izin verin/ Sessizlik içinde, gece için.”
Ayyüce Yılmaz
(sanat karavanı)
22 notes · View notes
sonmuzik · 4 years ago
Text
Kanuni Sultan Süleyman Kimdir
Tumblr media
Kanuni Sultan Süleyman Kimdir
Kanuni Sultan Süleyman Dönemi (1520 – 1566) – Osmanlı Devleti 10. Padişahı, 75. İslam halifesidir. Kanuni Sultan Süleyman kimdir? Hayatı, Kanuni Sultan Süleyman nasıl öldü eşi Hürrem ve çocukları kimdir? Kanuni Sultan Süleyman neler yaptı, kimlerle savaştı? Kanuni Sultan Süleyman Kimdir? I. Süleyman‎, Sultan Süleyman-ı Evvel; 6 Kasım 1494, Trabzon – 7 Eylül 1566, Zigetvar Osmanlı İmparatorluğu’nun onuncu padişahı ve 89. İslam halifesi ve aynı zamanda Batıda Muhteşem Süleyman, Doğuda ise adaletli yönetimine atfen Kanunî Sultan Süleyman olarak da tanınan I. Süleyman, 1520’den 1566’daki ölümüne kadar, yaklaşık 46 yıl boyunca padişahlık yapmıştır. 13 kez sefere çıkan I. Süleyman, saltanatının toplam 10 yıl 1 ayını seferlerde geçirmiştir.Süleyman böylece imparatorluğun hem en uzun süre görev yapan hem en çok sefere çıkan ve de en uzun süre sefer yapan Osmanlı Sultanı olmuştur. Kanuni Sultan Süleyman; Osmanlı Devleti’nin 10. sultanı ve İslam halifelerinin yetmiş beşincisi. Babası Yavuz Sultan Selim Han, annesi Aişe Hafsa Sultan olup, Kanuni lakabıyla meşhur oldu. Avrupalılar Büyük Türk ve Muhteşem Süleyman lakaplarını verdiler. Muhteşem Süleyman Hayatı Kısaca 10. Osmanlı Padişahı Kanunî Sultan Süleyman (I. Süleyman) 6 Kasım 1494 tarihinde Trabzon’da doğdu. Halife – İki Kutsal Caminin Hizmetkârı I. Süleyman 1520 yılında, babası I. Selim’in ölümünün ardından tahta çıktı. Batıda Belgrad, Rodos, Boğdan ve Macaristan’ın büyük kısmını imparatorluk topraklarına kattı. 1529 yılında Viyana’yı kuşatsa da çeşitli sebeplerden ötürü bu kuşatma başarısızlıkla sonuçlandı. Doğuda, Safevîlerle yapılan savaşlar sonrasında Orta Doğu’nun büyük kısmını ele geçirdi. Afrika’da imparatorluğun sınırları Cezayir’e kadar uzanırken; Osmanlı Donanması ise Akdeniz’den Kızıldeniz’e kadar olan sularda hakimiyet kurmuştu. I. Selim’den 6.557.000 km2 olarak devraldığı Osmanlı İmparatorluğu’nu, padişahlığı döneminde 14.893.000 km2’ye ulaştırmıştır. Zigetvar Kuşatması’nın sonlanmasından bir gün önce, 7 Eylül 1566 tarihinde 71 yaşındayken hayatını kaybetti ve yerine oğlu II. Selim geçti. Hüküm süresi ; 30 Eylül 1520 – 7 Eylül 1566 Kanunî Sultan Süleyman’dan önce gelen padişah I. Selim, sonra gelen padişah ise oğlu II. Selim’dir. Sultan Süleyman’ın eşleri sırasıyla; Hürrem Sultan, Mahidevran Sultan, Gülfem Hatun, Fülane Hatun Hürrem Sultan, Sancak beyliği veya 1520’deki tahta çıkışının ardından haremine girdiği tahmin edilen cariyelerindendir. Hürrem Sultan, 1521’de Mehmed’ı, 1522’de Mihrimah’ı, 1522 veya 1523’de Abdullah’ı, 1524’de Selim’ı, 1525’de Bayezid’ı, 1531’de Cihangir’ı dünyaya getirdi. 15 Nisan 1558’de vefat etti. Toplam 11 çocuğu vardır, çocuklarının isimleri; Şehzade Mahmud, Şehzade Mustafa, Şehzade Murad, Şehzade Mehmed, Mihrimah Sultan, Şehzade Abdullah, Raziye Sultan, Şehzade Ahmed, II. Selim, Şehzade Bayezid, Şehzade Cihangir Kanuni Sultan Süleyman Dönemi Yavuz Sultan Selim’in tek oğludur. Annesi Hafsa Sultan Kırım Hanı Mengli Giray’ın kızıdır. Kanuni Süleyman, Trabzon’da, babası orada sancakbeyi iken doğdu, Zigetvar Seferi sırasında 71 yaşında öldü. 46 yıl tahtta kaldı ki, bu Osmanlı padişahlarının en uzun saltanat süresidir. Kanunî Sultan Süleyman, 1520’de babası Yavuz Sultan Selim’in beklenmeyen ölümü üzerine 25 yaşında tahta çıktı. Saltanatı hemen hemen hep savaşlarla geçti. 29 ağustos 1521’de Macaristan’ın en önemli kalesi, kilit noktası olan Belgrat’ı aldı. 1522’de Rodos adasını ele geçirerek buradaki Rodos şövalyeleri devletine son verdi. Almanya İmparatoru Şarlken’in eline esir düşen Fransa Kralı I. François (Fransua) nın yardım istemesi üzerine, Şarlken’e karşı savaş açtı. Mohaç’ta 2 saat içinde Macar ordusunu yok etti. Macaristan’ı haritadan sildi. Bec’i (Viyana’yı) kuşattıysa da bastıran kış üzerine 16 ekim 1529’da kuşatmayı kaldırdı. 1532’de Almanlar’dan Graz şehrini aldı. 1534’de çıktığı Irak seferinde Hamedan’ı, dünyanın en ünlü şehirlerinden biri olan Bağdat’ı aldı. Irak’ta Safevîler’in egemenliğine son verdi. Doğu Anadolu’da İran’ın elinde bulunan son toprakları Erzurum’la Van’ı ele geçirerek Türkiye’nin bugünkü doğu sınırlarını çizmiş oldu. 1536’da Korfu, Bordan (Moldavya) seferlerinden sonra düzenlediği Budin seferinde Macaristan’ın yönetim şeklini değiştirdi, bir eyalet olarak İstanbul’a bağladı. Estergon seferiyle, Macaristan’ı Almanya’nın istilasından kurtardı. 1547’de Almanya – İspanya ile yapılan barışta V. Karl (Şarlken) en ağır şartları kabul zorunda kaldı. Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa’daki egemenliği en yüksek noktasına çıkmıştı. Kanuni Süleyman 1553’te üçüncü defa İran üzerine yürüdü. Karabağ’ı, Nahcıvan’ı aldı. İki yıla yakın süren bu seferden dönerken, 35 yıl içinde Osmanlı İmparatorluğu’nu iki kat genişletmiş bulunuyordu. Estergon Zaferi Kanunî’nin en büyük zaferlerinden biri Estergon Seferi’dir. Bir yıl süren bu seferde, Viyana ile Budin arasındaki en önemli kale olan, Türk akıncılarının bundan böyle başlıca merkezlerinden biri haline gelen Estergon, Almanlar’dan geri alındı. Bali Paşa’nın 24 kasım 1542’de kazandığı bu büyük zafer, Macaristan’ı Alman imparatoru’ nun istilâsından kurtarmıştı. Yalnız, Almanlar’ın giriştiği o taarruzun cezasını vermek gerekiyordu. Kanunî’nin bu seferi (1543) maksadı sağladığı gibi, Macaristan’ı Osmanlı Imparatorluğu’na daha sıkı bağlarla bağladı. Bu sıralarda, 1543 yazında, Barbaros da batıdan V. Karl’a (Şarlken)e ağır darbeler vurdu, Nice’i aldı, Roma’ya 15 km. yaklaştı, Fransa’yı himayesine aldı. 19 haziran 1547’de Almanya – İspanya ile barış yapıldı; V. Karl, en ağır şartları kabul zorunda kaldı; Osmanlı devletine yıllık haraç vermeyi bile taahhüt etti. Avrupa’da Osmanlı İmparatorluğu’nun nüfuzu şahikasına çıktı, Habsburglar’ın itibarı azaldı. Lehistan, Rusya, Fransa, bazan ingiltere ile Venedik, Osmanlı devletinin nüfuzuna girdiler. Venedik, Rusya ve Lehistan Osmanlılar’a yıllık vergi veriyor, Fransa, Osmanlı devletinden büyük para, silah yardımı görüyordu. Vefatı Kanunî Süleyman son çıktığı Zigetvar seferinde 7 Eylül 1566 tarihinde 71 yaşındayken gut hastalığı sebebiyle vefat etti. Veziriâzam (başbakan) Sokullu Mehmet Paşa, padişahın sağ kalan tek oğlu şehzade Selim (II. Selim) Belgrat’a gelinceye kadar Kanunî’nin ölümünü ordudan sakladı. Cenazesi sonradan İstanbul’a getirilerek Süleymaniye Camisi’ndeki türbesine gömüldü. Süleyman’ın vefatının ardından yerine oğlu II. Selim geçti. Kanunî, Osmanlı tarihinin en büyük hükümdarlarından biridir, imparatorluğu dünyanın en büyük ülkesi durumuna getirmiştir. Avrupalılar ona «Muhteşem» derler. Türkler de, hakseverliği, yaptığı kanunlardan ötürü «Kanunî» adını vermişlerdir. Kanunî Süleyman Fatih’ten sonra Osmanlılar’ın en büyük devlet, siyaset adamı, Yavuz’ dan sonra da Osmanlılar’ın yetiştirdiği en büyük asker olarak kabul edilir. Kanunî «Muhibbî» takma adıyla şiir de yazardı. “Halk içinde mûteber bir nesne yok devlet gibi Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” beyti pek tanınmıştır. Kanuni’nin Mezarı / Türbesi Nerede? 28 Kasım 1566 yılında 71 yaşında vefat eden Kanuni Sultan Süleyman’ın mezarı ve türbesi Süleymaniye Camii’nde bulunmaktadır. Kanuni Sultan Süleyman Dönemindeki Faaliyetler Kanuni Sultan Süleyman ne yaptı? Yavuz Sultan Selim Döneminde Osmanlı Devleti’nin doğu sorunları neredeyse çözülmüştü, bu yüzden Kanuni tahta çıkar çıkmaz batıya yöneldi. Kanuni Sultan Süleyman Dönemi Özellikleri (1520 – 1566) Sultan Süleyman Osmanlı hanedanı içinde en uzun süre tahtta kalan padişahtır. Baba Zünnun ve Kalender çelebi isyanları Sadrazam İbrahim Paşa tarafından bastırılmıştır. 1521’de belgratı alarak 1526 da Mohaç Savaşıyla Macaristanın büyük bir kısmı alınmıştır. Bunun üzerine Avusturyalılar memnun olmamışlar.Osmanlı Venediği kuşatmış ama ele geçirememişlerdir.1533 İstanbul Antlaşması imzalanmıştır. Antlaşamaya göre: Avusturya Arşüdükası Osmanlı Sadrazamına eşit sayılacaktır.(bu madde ile Avusturya Osmanlının üstün oldugunu kabul etmiştir.) Avusturya savaş tazminatı verecek idi. 1535 de fransaya geçici kapütülasyonlar verildi. 1565 İran ile Amasya Antlaşması imzalandı.(bu antlaşma Osmanlı ile iran arasındaki ilk antlaşmadır.) 1522 Rodos adası fethedildi. 1538 Barbaros Hayrettin Paşa ile PREVEZE DENİZ SAVAŞI kazanılmış Akdeniz türk gölü haline gelmiştir. 1534 cezayir,1551 Trablusgarp fethedildi. Barbaros Hayrettin Paşa ve Kitab-ı Bahriye adılı kitabıyla PİRİ REİS Osmanlı deniz hizmetinde görev yapmışlardır. Ünlü şarkiyâtçılarından Ortalon’un şu sözleri onun nasıl bir padişah olduğunu göstermesi bakımından önemlidir: “Sultân Süleyman’ın eserleri bir sıraya konulsa, en alt katta muhârebeleri, onun üstünde bıraktığı âbideler ve en üstte ise, kurmuş olduğu ilmî ve hukukî müesseseler gelir.” “Gazelleri inceden inceye işlenmiş hayaller ve söz oyunlarıyla doludur. Sade yazmaktan ve zaman zaman ustaca kaleme alınmış kahramanlık şiirleri nazmetmekten hoşlanan bir şairdir.” (Ahmet Atilla Şentürk) Kenan Işık kimdir KAYNAKÇA (Başlıcaları): Nihat Sami Banarlı / Resimli Türk Edebiyatı Tarihi (Kanuni Sultan Süleyman I, s. 567-570), Prof. Dr. M. Tayyip Gökbilgin / Kanuni Sultan Süleyman (1992), Ahmet Atilla Şentürk / Osmanlı Şiiri Antolojisi (1999), Coşkun Ak / Şair Padişahlar (2001), Güler Tüzün / Muhteşem Süleyman (Tarihte Olağanüstü Kişiler, s.19, 2004) – Kanuni (Britannica Bilgi Hazinesi, s. 477, 2008), İhsan Işık / TEKAA (2006), Yavuz Bahadıroğlu / Kanuni Sultan Süleyman: Muhteşem Padişah (Osmanlı Tarihi, s.157-189, 2009), Mustafa Armağan / Avrupa’nın Patronu Kim Olacak? “Kanuni’nin casuslarından mektup var!” (Kır Zincirlerini Osmanlı, s.158-161, 2010). Read the full article
0 notes
yaziatolyesi · 6 years ago
Text
Jacob Ludwig Felix Mendelssohn Bartholdy
Alman romantizm stilinde klasik batı müziği bestecisidir. Bach'ı yeniden hayata döndüren kişi olarak tanınır. Gelmiş geçmiş en yetenekli bestecilerden birisi kabul edilen Mendelssohn, Mozart'ın 19. yüzyıldaki eşdeğeri olarak değerlendirilmiştir. Hayatı Aristokrat bir ailenin dört çocuğundan üçüncüsü olarak Hamburg'da doğdu. Babası Abraham Mendelssohn zengin bir bankacı, büyükbabası Moses Mendelssohn Yahudi bir din adamı ve filozoftu. Her ne kadar büyükbaba din adamı olsa ve Alman yahudilerinin gettoların dışında saygı görmek için din değiştirip Hristiyan olmalarına karşı çıksa da Mendelssohn'un ailesi 1816'da Hamburg'dan Berlin'e taşındıkları sırada Musevilikten Protestanlığa geçmiş ve Bartholdy soyadını almıştır. Ancak Felix, bu değişime direnmiş ve Mendelssohn soyadını kullanmaya devam etmiştir. Protestanlığı kabul etmiş ancak Yahudi geçmişinden de gurur duyan birisi olması, kilise müziği alanında yaptığı çalışmalarda kendisini sıkıntılı tartışmaların içinde bulmasına yol açmıştır. İlk piyano derslerini annesinden ve ablası Fanny'den aldı. Berlin'e taşındıktan sonra sonra Ludwig Berger ile piyano, Carl Zelter ile teori ve kompozisyon çalıştı. Babası, çocuklarını okula göndermeyip evde kendi geliştirdiği sistemle eğitiyor ve özel dersler aldırıyordu. Bu sebeple Felix, içine kapalı ve çekingen bir kişi olarak yetişti. Bu arada Mozart ve Bach'ın eserlerini çalışmak için ablası Fanny ile beraber Paris'e bir yolculuk yaptı. Bu bestecilerden, özellikle de Bach'tan, esinlenerek besteler yaptı. 1820'de ilk eserini besteleyen Felix 12 yaşında iken Carl Zelter onu Alman şair Goethe ile tanışmak üzere Goethe'nin evine götürdü. Felix, 72 yaşındaki şairin evinde iki hafta kaldı. Goethe'nin evinde Carl Maria von Weber ile tanıştı ve ona piyano dörtlüsünü seslendirdi. Felix'in yeteneğinden çok etkilenen Goethe, kendisine o anda yazdığı bir şiiri veda armağanı olarak sundu. Goethe'nin şiirlerinin yanı sıra Shakespeare'in eserlerinden de ilham alan Felix, aristokrat ailelerin salonlarında çalınmak üzere besteler yapmaya devam etti. Henüz 13 yaşındayken Do minör Senfoni'sini yaratmıştı. 16 yaşında, türünün ilk örneklerinden birisi olan Yaylı Çalgılar için Mi diyez Majör Sekizlisini (Op. 20) besteledi. 17 yaşındayken dahi çocuk olarak ünü yayıldı ve Bir Yaz Gecesi Rüyası (Op. 21) uvertürü seslendirildi. William Shakespeare'in bir komedisi için bestelenen bu eser, klasik müziğin romantik döneminin en güzel eserlerinden sayılır. 1826-1829 yılları arasında ailesinin isteği üzerine Berlin Üniversitesi'nde öğrenim gören Mendelsshon, daha sonra meslek olarak müziği seçmeye karar vermiştir. Üniversite yıllarında besteciliğinin yanı sıra iyi bir bilardo ve satranç oyuncusu, iyi bir dansçı ve binici olarak tanınıp sevilmişti. Mendelsshon, 20 yaşına geldiğinde unutulmuş bir besteci olan Bach'ın eserlerini incelemeye kendini vermişti. Henüz 13 yaşındayken doğum günü hediyesi olarak Johann Sebastian Bach'ın "Matthaus Passionu" nun ("Aziz Matta") notalarını isteyen ve bu eser üzerine çalışmalar yapan sanatçı, kendisini ileride "Bach'ı yeniden yaşama döndüren kişi” yapacak yola böylece girmişti. Öğretmeni Zelter'in itirazlarına rağmen bu yolda çalışmaya devam etti. Berlin'de Bach'ın eserlerini seslendirdiği başarılı konserlerin ardından Avrupa müziğini tanımak üzere babasının desteğiyle üç yıllık bir Avrupa turnesine çıktı. Mendelssohn'un turnesi İngiltere'den başlıyordu. Bu ülkede, George Frideric Handel'den sonra en sevilen Alman besteci olarak gönüllerde taht kurdu. İngiltere'de iken pek çok eser besteledi ve İskoçya'ya yaptığı geziden esinle İskoç Senfonisi'ni bestelemeye başladı. Anne-babasının 25. evlilik yıldönümlerinde çalınmak üzere "Die Heimkehr aus der Fremde" başlıklı şarkı dizisini de bu dönemde besteledi. Sanatçının gezileri; Güney Almanya, Avusturya, İtalya, İsviçre, Fransa ve tekrar İngiltere'den sonra, 1832 yılının Nisan ayında yine Berlin'de sona erdi. Öğretmeni Zelter'in ölümünden sonra Berliner Singakademie adlı müzik okulunda Zelter'den boşalan göreve gelmek istediyse de bu göreve alınmadı. Bunun nedeni akademi üyelerinin geçmişi Musevi biri ile çalışmak istememesi ve 50 yaşındaki birinden boşalan yeri 24 yaşındaki tecrübesiz bir gence devredilmesini uygun görmeyişleridir. Bu seçim, Alman müzik tarihinde önemli bir rol oynadı. Mendelsshon, 1833'te Düsseldorf kentindeki Niederrhein Müzik Festivali'nin genel direktörlüğü görevini kabul ederek şehirden ayrılmasından sonraki gelişmeler sonucu Berlin, müzik alanındaki üstünlüğünü kaybetti. Mendellshon genel direktörlüğünü üstlendiği festival boyunca Händel Orotoryaları'nın yorumlanmasını sağlayarak Barok Dönem müziğini yeniden hayata geçirdi. Aynı yıl kendisi vokal eserlerini ve Avrupa turnesi sırasında gördüğü İtalya'nın canlılığı ve renklerinden esinlenerek İtalyan Senfonisi'ni besteledi. Londra Filarmoni'nin ısmarladığı bu eseri, festival yöneticiliği görevine başlamadan hemen önce bir kere daha Londra'ya giderek ilk seslendirilişini gerçekleştridi. Festivalin başarısından sonra Düsseldorf kenti müzik dünyasının en üst yöneticisi konumuna geldi ancak çevresi ile geçimsizliği sonucu bu görevi kısa sürede bıraktı. Birkaç yıl sonra ise Leipziger Gewandhaus orkestrasının yönetimini üstlendi ve Leipzig kentini Almanya'nın en önemli müzik merkezlerinden birisi haline getirdi. Bach ve Händel'in eserlerinin yanı sıra Schubert'in Büyük Senfonisini müzik dünyasına tanıttı. 1840 yılında Orta Avrupa'nın en tanınmış bestecisi haline gelen Mendelssohn, 1841'de Leipzig'de bir konservatuvar kurdu. Bu konservatuvar, 1846'da Avrupa'nın en üstün müzik okulu haline geldi. 1847'de ablası Fanny'nin ölüm haberi üzerine yaşama isteğini yitiren sanatçı, Fa Minör 6. Yaylı Çalgılar Dörtlüsü ve Fanny için Requiem'i besteledi. Aynı yıl bir beyin sarsıntısı geçirerek kısmi felç olan Mendelssohn, 4 Kasım 1847'de hayatını kaybetti ve ablası Fanny'nin yanına gömüldü
0 notes
ahu-kaya-blog · 7 years ago
Text
Johann Strauss II kimdir
New Post has been published on https://arkadasca.org/johann-strauss-ii-kimdir.html
Johann Strauss II kimdir
Tumblr media
Johann Strauss II kimdir, 19. yüzyıl Avusturyalı Klasik Batı Müziği Bestecisi. Vals Kralı olarak ün yapmıştır.
Johann Strauss II, 25 Ekim 1825 tarihinde Viyana, Avusturya‘da dünyaya gelmiştir. Tam adı Johann Sebastian Strauss’dır. Anası Maria Anna Streim, babası besteci Johann Strauss I‘dir. Baba Johann Strauss I, ülkesinde valsleri ile ün yapmış saygı duyulan bir besteci, orkestra şefidir. Tüm Avrupa’da vals isteğinin bir hastalık şeklinde yayılmasına öncülük eden baba Johann Strauss, oğullarının müzikle ilgilenmesini engellemeye çalıştıysa da 3 oğlu başarıya ulaşmış müzisyenler oldular. Josef Strauss (d. 1827) ve Eduard Strauss (d.1835) adlarında müzisyen 2 adam kardeşi ile Anna (d. 1829) ve Therese (d.1831) isminde iki kız kardeşi vardı.
Johann Strauss II‘ye anası 6 yaşlarında iken ilk kemanını almaya yüreklendirmişti. Johann, babasından gizli saklı olarak keman çalıştı. İlk valsini 6 yaşlarında besteledi. Bu eseri 15 yaşlarında iken seslendirildi.
1841 senesinde Polytechnic okuluna girdi. Muhasebe mevzularına ilgisi olmadığından 2 yıl sonrasında atıldı. 1842 senesinde babası evi terk edince evin yükünü omuzladı. Tümüyle müziğe yöneldi. Sahneye çıkmak için Viyana otoritelerinden izin aldıktan sonrasında minik bir orkestra kurdu. İlk konserini 1844 senesinde 19 yaşlarında iken verdi. Bu konserde tam 19 kez sahneye çağrıldı.
Oğul Strauss’un müzik hayatına girmesi ile baba-oğul birbirine rakip duruma geldiler. Beş yıl süresince Viyana dans dünyasını yan yana yönettiler. Genç Strauss, 1849 senesinde babasının ölümü üstüne kendi orkestrası ile babasınınkini birleştirip Rusya, İngiltere, Polonya‘da konserler düzenledi. Bir çok vakit aynı gecede birkaç balo salonu ile lokantada çalışan Strauss, bir gösteriden diğerine koşturup durduğu oldukca yoğun bir gidişat ile çalıştı. Bu yoğun emek harcama temposu sağlığını bozmuş olduğu için 1853 senesinde çalışmalarına 6 ay kadar ara vermek mecburiyetinde bırakıldı.
Kendisinin hasta olduğu bu zamanda iyi para kazandıkları konser turnelerini iptal etmeyerek mimarlık eğitimi almış olan kardeşi Josef’i kendisi yerine konserlere göndermeye başladı.
1864 senesinde Saray balolarında orkestra şefi olarak göreve getirildi. En meşhur valslerini bestelediği bu yıllarda, Fransız operetlerinin meşhur adı Jacques Offenbach ile tanıştı. 1870 senesinde saraydaki görevinden ayırarak, kendini operet yazmaya adadı.
Strauss, Viyana valsi olarak adlandırılan kıvrak, canlı, melodik vals türünün yaratıcısıdır. Bilhassa bira evlerinde sevilerek dinlenen bu dans müziğini, balo salonlarının olmazsa olmaz bir öğesi konumuna getirmiştir. Frühlings Stimmen (ilkbahar Sesleri) adlı yapıtı, insan sesi kullandığı tek valsidir.
En meşhur eseri Mavi Tuna, aslen koro için yazılmış bir valsti. Viyana Adam Korosu’nun şefinden almış olduğu sipariş üstüne kendisine verilen şiiri besteleyen Strauss’un eseri koro tarafınca seslendirildiğinde besteci ummuş olduğu başarıyı bulamadı sadece şiiri atıp eseri tekrardan orkestra için düzenlediğinde yaratı büyük yankı uyandırdı, 400 valsi içinde en ünlüsü olan Mavi Tuna Valsi böylece dünyaya geldi. Strauss’un valsleri Johannes Brahms, Vilhelm Richard Wagner şeklinde müzisyenlerin de hayranlığını kazanmıştı.
1870 senesinde kardeşi Josef Strauss ölünce uzun süre kendine gelemedi. 1871 senesinde operetler bestelemeye başladı. 1871 senesinde ilk başarıya ulaşmış çıkışını Kırk Haramiler ile Binbir Gece Masalları adlı opereti ile yapmış oldu. 1874 senesinde en meşhur opereti “Yarasa” (Die Fledermaus The Bat)’yı besteledi. Mavi Tuna ile Yarasa onun ününün Avrupa sınırlarını aşmasını sağlayacak olan eserleridir.
Johann Strauss II, Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’nin yayınlanmasının 100. yılı sebebiyle bir çağrı alınca 1876 senesinde ABD‘ye giderek binden fazla konser verdi.
Johann Strauss II, 1862 senesinde müzisyen Henrietta Treffz ile evlenerek ilk evliliğini yapmış oldu. Eşi 8 Nisan 1878 tarihinde bir kalp krizi neticesinde öldü. Bu ölüm üstüne oldukca sarsılan, eşinin cenazesine de katılamayan Strauss, yaşamını yalnız sürdüremeyeceğini hissederek Henrietta Treffz’nin ölümünden 50 gün sonrasında kendisinden 25 yaş minik, «Lilly» adıyla tanınan şarkıcı-oyuncu Angelica Dittrich ile evliliğe ilk adımını attı. Bu evlilik, 4 yıl sonrasında eşinin evi terk etmesi ile son buldu. Adele Deutsch hayatına girdi. Angelica ile boşanması kilise tarafınca onaylanmadığı için evlenemedilerse de Adele, Strauss’un evine yerleşerek Jetty’nin ölümünden sonrasında doğan boşluğu doldurdu. Yasal olarak evlenmeleri sadece 1887’de gerçekleşti.
Strauss, Venedik’te Bir Gece, Çingene Baron, Viyana Kanı operetlerini Angelica ile birlikteliği esnasında besteledi. Ondan sonra tekrardan valslere dönerek en güzel valslerinden birisi olan İmparator Valsi’ni besteledi.
Soğuk algınlığı ile yatağa düşen Johann Strauss II, 3 Haziran 1899 tarihinde Viyana, Avusturya‘da 74 yaşlarında ölmüştür. Viyana’da Johannes Brahms, Franz Schubert ile Ludwig van Beethoven‘in yanına gömüldü.
Strauss’un müziği her yıl, Viyana Filarmoni Orkestrası’nın meşhur yeni yıl konserinde çalınmaktadır. Bu görenek, 1929’da Viyana Devlet Orkestrası ile hususi bir Strauss programı meydana getiren Avusturyalı orkestra şefi Clemens Krauss’un çabaları ile gelişmiş olup, 1941’en beri aralıksız süregelmektedir.
Yapıtları : Operetler – Indigo und die vierzig Räuber Indigo and the Forty Thieves (1871) – Der Karneval in Rom The Carnival in Rome (1873) – Die Fledermaus The Bat (1874) – Cagliostro in Wien Cagliostro in Vienna (1875) – Prinz Methusalem Prince Methusalem (1877) – Blindekuh Blind Man’s Buff (1878) – Das Spitzentuch der Königin The Queen’s Lace Handkerchief (1880) – Der lustige Krieg The Merry War (1881) – Eine Nacht in Venedig A Night in Venice (1883) – Der Zigeunerbaron The Gypsy Baron (1885) – Simplicius (1887) – Fürstin Ninetta Princess Ninetta (1893) – Jabuka — Das Apfelfest Apple festival (1894) – Waldmeister Woodruff (1895) – Die Göttin der Vernunft The Goddess of Reason (1897) – Wiener Blut (1899) – Casanova (premiered in 1928, music arranged by Ralph Benatzky)
Opera – Ritter Pásmán Knight Pásmán (1892)
Bale – Aschenbrödel Cinderella (1899)
Valsler – Sinngedichte op. 1 Epigrams (1844) – Gunstwerber op. 4 Favour Solicitor (1844) – Faschingslieder op. 11 Carnival Songs (1846) – Jugendträume op. 12 Youthful Dreams (1846) – Sträußchen op. 15 Bouquets (1846) – Sängerfahrten op. 41 Singers’ Journeys (1847) – Klange aus der Walachei op. 50 Echoes from Walachia (1850) – Freiheitslieder op. 52 – Burschenlieder op. 55 – Frohsinns-Spenden op. 73 Gifts of Cheerfulness (1850) – Lava-Ströme op. 74 Streams of Lava (1850) – Rhadamantus-Klänge op. 94 Echoes of Rhadamantus (1851) – Idyllen op. 95 Idylls (1851) – Mephistos Höllenrufe op. 101 Cries of Mephistopheles from Hell (1851) – Liebeslieder op. 114 Lovesongs (1852) – Phönix-Schwingen op. 125 Wings of the Phoenix (1853) – Schneeglöckchen op. 143 Snowdrops (1854) – Novellen op. 146 Legal Amendments (1854) – Nachtfalter op. 157 Moths (1855) – Glossen op. 163 Marginal Notes (1855) – Man lebt nur einmal! op. 167 You Only Live Once! (1855) – Abschieds-Rufe op. 179 Cries of Farewell (1856) – Grossfürsten Alexandra-Walzer op.181 Grand Duchess Alexandra (1856) – Phanomene op. 193 Phenomena (1857) – Abschied von St. Petersburg op. 210 Farewell to Saint Petersburg (1858) – Hell und Voll op. 216 Bright and Full (1859) – Promotionen op. 221 Graduations (1859) – Accelerationen op. 234 Accelerations (1860) – Immer heiterer op. 235 More and More Cheerful (1860) – Grillenbanner op. 247 Banisher of Gloom (1861) – Klangfiguren op. 251 (1861) – Dividenden op. 252 Dividends – Patronessen op. 264 Patronesses (1862) – Karnevalsbotschafter op. 270 Carnival Ambassador (1862) – Leitartikel op. 273 Leading Article (1863) – Morgenblätter op. 279 Morning Journals (1863) – Studentenlust op. 285 Students’ Joy (1864) – Aus den Bergen op. 292 From the Mountains (1864) – Feuilleton op. 293 (1865) – Bürgersinn op. 295 Citizen Spirit (1865) – Flugschriften op. 300 Pamphlets (1865) – Wiener Bonbons op. 307 Viennese Sweets (1866) – Feenmärchen op. 312 Fairytales (1866) – An der schönen blauen Donau op. 314 On the Beautiful Blue Danube (1867) – Künstlerleben op. 316 Artists’ Life (1867) – Telegramme op. 318 Telegrams (1867) – Die Publicisten op. 321 The Publicists (1868) – G’schichten aus dem Wienerwald Tales from the Vienna Woods op. 325 (1868), – Illustrationen op. 331 Illustrations (1869) – Wein, Weib und Gesang op. 333 Wine, Women and Song (1869) – Freuet Euch des Lebens op. 340 Enjoy Life (1870) – Neu Wien op. 342 New Vienna (1870) – Tausend und eine Nacht op. 346 Thousand and One Nights (1871) – Wiener Blut (waltz) op. 354 Viennese Blood (1873) – Carnevalsbilder op. 357 Carnival Pictures (1873) – Bei uns Z’haus op. 361 At Home (1873) – Wo die Zitronen blühen op. 364 Where the Lemons Blossom (1874) – Du und du from Die Fledermaus op. 367 You and you (1874) – Cagliostro-Walzer op. 370 (1875) – O schöner Mai! op. 375 Oh Lovely May! (1877) – Rosen aus dem Süden op. 388 Roses from the South (1880) – Nordseebilder op. 390 North Sea Pictures (1880) – Kuss-Walzer op. 400 Kiss Waltz (1881) – Frühlingsstimmen op. 410 Voices of Spring (1883) – Lagunen-Walzer op. 411 Lagoon Waltz (1883) – Schatz-Walzer op. 418 Treasure Waltz (1885) – Wiener Frauen op. 423 Viennese Ladies (1886) – Donauweibchen op. 427 Danube Maiden (1887) – Kaiser-Jubiläum-Jubelwalzer op. 434 Emperor Jubilation (1888) – Kaiser-Walzer op. 437 Emperor Waltz (1888) – Rathausball-Tänze op. 438 City Hall Ball (1890) – Gross-Wien op. 440 Great Vienna (1891) – Seid umschlungen, Millionen! op. 443 Be Embraced, You Millions! (1892) – Klug Gretelein op. 462 Clever Gretel (1895) – Trau, Schau, Wem! op. 463 Take Care in Whom You Trust! (1895) – Farewell to America o. op.
Polkalar – Herzenslust op. 3 Heart’s Content – Explosions-Polka op. 43 – Harmonie Polka op. 106 – Annen op. 117 (1852) Anna – Veilchen op. 132 Violets – Aurora op. 165 – Champagne-Polka op. 211 – Tritsch-Tratsch-Polka op. 214 (1858) Chit-chat – Maskenzug op. 240 Masked Ball – Perpetuum Mobile op. 257 – Demolirer Polka-française op. 269 Demolition Men (1862) – Vergnügungszug op. 281 Journey Train (1864) – S gibt nur a Kaiserstadt,’s gibt nur a Wien! op. 291 Only one Imperial City, one Vienna – Kreuzfidel op. 301 Cross-Fiddling – Lob der Frauen Polka-mazurka op. 315 Praise of Women – Postillon D’Amour Polka-française op. 317 (1867) – Leichtes Blut Galop op. 319 Light Blood (1867) – Figaro-Polka op. 320 – Stadt und Land Polka-mazurka op. 322 Town and Country – Ein Herz, ein Sinn! Polka-mazurka op. 323 One Heart, One Mind! – Unter Donner und Blitz op. 324 Thunder & Lightning (1868) – Freikugeln op. 326 Free-shooter (1868) – Fata Morgana Polka-mazurka op. 330 – Éljen a Magyar! polka schnell op. 332 Long live the Magyar! – Im Krapfenwald’l Polka-française op. 336 In Krapfen’s Woods – Im Sturmschritt op. 348 At the Double! – Die Bajadere op. 351 The Bayadere – Vom Donaustrande op. 358 By the Danube’s Shores – Bitte schön! Polka-française op. 372 If You Please! (1875) – Auf der Jagd! op.373 On the Hunt! (1875) – Banditen-Galopp op. 378 Bandits’ Galop (1877) – Waldine op. 385 (1879) – Neue Pizzicato Polka op. 449 New Pizzicato Polka – Klipp-Klapp Galopp op. 466
Marşlar – Patrioten op. 8 (1845) – Austria op.20 (1846) – Fest op. 49 (1847) – Revolutions-Marsch op. 54 (1848) – Studenten-Marsch Students’ March op. 56 (1848) – Brünner Nationalgarde, op. 58 Brno National Guard (1848) – Kaiser Franz Josef op. 67 Emperor Francis Joseph (1849) – Triumph op. 69 (1850) – Wiener Garnison op. 77 Viennese Garrison (1850) – Ottinger Reiter op. 83 (1850) – Kaiser-Jäger op. 93 (1851) – Viribus unitis op. 96 “With United Strength” (1851) – Grossfürsten op. 107 (1852) – Sachsen-Kürassier op. 113 Saxon-Cuirassiers (1852) – Wiener Jubel-Gruss op. 115 Viennese Joyful Greetings (1852) – Kaiser-Franz-Josef-Rettungs-Jubel Op.126 Joy at Deliverance of Emperor Franz Josef (1853) – Caroussel op.133 Carousel (1853) – Kron op.139 (1853) – Erzherzog Wilhelm Genesungs op.149 (1854) – Napoleon op.156 (1854) – Alliance (musical work) op. 158 (1854) – Krönungs op.183 Coronation (1856) – Fürst Bariatinsky op.212 (1858) – Deutscher Kriegermarsch op.284 (1864) – Verbrüderungs op.287 Fraternization (1864) – Persischer Marsch op.289 Persian March (1864) – Ägyptischer op.335 Egyptian March (1869) – Indigo-Marsch op.339 (from Indigo und die vierzig Rauber) – Hoch Osterreich! op.371 Hail Austria (from Cagliostro in Wien) – Jubelfest op.396 Jubilee Festival (1881) – Der Lustige Krieg op.397 (1882) – Matador op.406 (on Themes from Das Spitzentuch der Königin) (1883) – Habsburg Hoch! op. 408 Hail Habsburg (1882) – Russischer Marsch op.426 Russian March (1886) – Reiter op.428 (from Simplicius) (1888) – Spanischer Marsch op.433 Spanish March (1888) – Fest op.452 Festival (1893) – Živio! op.456 Your Health (1894) – Es war so wunderschön op.467 It Was So Wonderful (from Waldmeister) (1896) – Deutschmeister Jubiläums op.470 (1896) – Auf’s Korn! op.478 Take Aim! (1898)
Kadriller : – Debut-Quadrille op. 2 (1844) – Le beau Monde op. 199 Fashionable Society (1857) – Indigo-Quadrille op. 344 (1871) – Cagliostro-Quadrille op. 369 (1875)
Tumblr media
  Uyarı: Sitemizde yer edinen ve alacak yazı, haber, yazı, video, yorum ve tüm mevzular kategoriler tıbbi bilgiler bir tek genel bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgiler vakit içinde geçerliliğini kaybedebilir. Sitede yer edinen bu bilgiler hiçbir süre doktor muayenesinin yerini alamaz, doktor muayenesi ve tedavisi yerine kullanılamaz, kişisel teşhis ve tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilemez. Sitemiz, uzman bir doktora danışılmadan meydana getirilen herhangi bir uygulamadan doğabilecek zarardan görevli tutulamaz. Sitemizi ziyaret eden, yorum icra eden kişiler, bu ikazları kabul etmiş sayılacaktır. Arkadasca isminde herhangi bir bireysel yada kurumsal şirket , siteler ve kişiler ile ilgili en küçük bir bağlantısı , ortaklığı ve benzeri ilişkileri yoktur.
0 notes