#Arzu Oruç
Explore tagged Tumblr posts
ilmiyyat1453 · 11 months ago
Text
Tumblr media
Oruca geceden niyet ederek, oruçla nefs-i emmâreyi kahretmeye ve şehvetlerini, arzularını kesmeye niyet etmek orucun sünnetlerindendir. Faydasız, boş ve çirkin sözler söylememek de orucun sünnetlerindendir. Oruçlu kimse mâlâyânî yani lüzumsuz şeyleri terk eder, oruçlu hiç kimseye sövmez, kimseyle kavga ve münakaşa etmez. Birisi gelip sataşırsa "ben oruçluyum" der. Oruç tutanın üzerinde sükûnet, âzâlarında vakar (ağırbaşlılık) kalbinde huşû, dilinde sükût olmalıdır, birisi ona hoşuna gitmeyen kötü bir harekette bulunursa "Selâmünaleyküm ben oruçluyum" demelidir.
Şir'atü'l İslam
44 notes · View notes
umuttherzamanvar · 3 months ago
Text
Tumblr media
DİNDE KIRK PRENSİP
YEDİNCİ PRENSİP (GAZALİ)
Bu prensip helâl rızkı aramakla ilgilidir.
Allah teâlâ şöyle buyurmuştur:
"Helâl ve temiz şeyler yiyin, sâlih amel işleyin ve yararlı işler yapın.
Ben neler yaptığınızı bilenim."Mü'minûn, 51
SAYFA 106 İMÂM-I GAZÂLİ
Allah Resûlu aleyhissalatu vesselâm da şunları söylemiştir:
"Helâl rızk aramak farzdır."
"Kırk gün helâl yiyen (ve günah işlemeyen) kim- senin kalbini Allah teâlâ kendi nuruyla nurlandırır."
"Haram yiyenlerin ibadetleri kabul edilmez."82
82-Bu hadis-i şerif, uzun zamandan beri kafamı kurcalayan bir müşkülümü halletti.
Müşkül şuydu: Bazı insanlar, hiç kaçırmadan ibadetleri tam olarak, hatta bazen fazla olarak ifa ederler.
Buna rağmen bu ibadetlerin iyileştirici ve ıslah edici etkileri onların ahlâkında, vicdanında, beşerî ilişkilerinde, iş ve muâmelelerinde, hak ve hukuka yaklaşımlarında görülmez.
Halbuki, Kur'ân'ın açık ifadesiyle, namaz insanı kötü ve çirkin işlerden uzaklaştırır, oruç insana takva kazandırır, hac insanı yıkayıp dünyaya yeni gelmiş gibi temiz bir duruma getirir.
Fakat, demek ki, haram yedikleri ve haramla beslendikleri için, sözünü ettiğim insanların ibadetleri kabul edilmez.
İbadetler kabul edilmeyince de, hiç yapılmamış gibi olurlar.
Bu insanlar da bu yüzden hiç iyileşme alâmetleri göstermezler.
"Bir kimse on dirhem verip bir elbise alsa, o dirhemlerin içinde bir tanesi haram olsa, Allah teâlâ o kimsenin bu elbise içinde kıldığı namazları kabul etmez."
Abdullah ibni Ömer radıyallahu anh şunu söylemiştir:
"İki büklüm oluncaya kadar namaz kılsanız ve tel gibi inceleşinceye kadar oruç tutsanız, haram yemekten sakınmadıkça, ibadetleriniz kabul edilmez."
SAYFA107 DİNDEKIRKPRENSİP
Şöyle denilmiştir:
"İbadet etmekle birlikte haram yemek, ilaç kullanmakla beraber zehir içmek gibidir." Zehir ilacın etkisini bozduğu gibi, haram yemek de ibadetin sevabını, olumlu etkisini ve faydasını yok eder.
Bil ki, helâl ile beslenmenin kalp tasfiyesinde, nurlanmasında, marifet (Allah teâlâ'yı tanımak) kazanmasında ve hakikatleri anlamasında büyük etkisi vardır.
Bu sebeple, haramdan sakınmayan kimselerde bu hallerin oluşması zorlaşır. Belki de hiç mümkün olmaz. Haramdan sakınmak ise önem sırasına göre dört türlüdür:
1- Açık olan ve bilinen haramlardan sakınmak.
En önemli sakınma türü budur.
Çünkü açık olan haramlardan sakınmayan bir kimse şeriat nazarında fåsık olur ve adâlet vasfını kaybeder.83
83 -Şeriat hukukuna göre, her hangi bir konuda şahidlik edebilmek veya sözü makbul sayılmak için adalet vasfına sahip olmak lazımdır.
Bu vasıf, daha başka bazı işlerde de gereklidir.
2- Haram olma ihtimali ve şüphesi bulunan şeylerden sakınmak.
Allah Resûlu aleyhissalatu vesselâm buna işaret ederek şöyle buyurmuştur:
"Sende şüphe bırakan şeyi terk et, şüphe bırakmayan şeyi yap." Bu sakınma türü, orta derecedeki sâlihlerin takvasıdır.
3- Harama yol açma ihtimali bulunan helâl şeylerden sakınmak. Allah Resûlu aleyhissalatu vesselâm buna işaret ederek şöyle buyurmuştur:
"Kul, sakıncalı olmayan ve fakat sakıncalı olana
yol açma ihtimali bulunan şeyleri terk etmedikçe, yüksek derecedeki takva ehlinin derecesine ulaşamaz."
Hz. Ömer radıyallahu anh da şunu söylemiştir:
"Allah Resûlu döneminde, biz harama yol açma ihtimalinden dolayı helâl şeylerin onda dokuzunu terk ederdik."
Helâl olan ziynetlerden ve lezzetli şeyleri yemekten sakınmak da bu kısma dahildir.
Çünkü bunların nefsi azdırıp bozmasından ve haram şeyleri de arzu edilir hâle getirmelerinden korkulur.
Dünya ehlinin malına bakmaktan ve nasıl yaşadıklarını öğrenmekten sakınmak da bu kısma girer. Çünkü bunlar da, nefiste harama karşı gıpta ve arzu uyandırırlar.
Bu sebeple, Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurulmuştur:
"İmtihan etmek için bazı kimselere geçici olan dünya hayatından verdiğimiz şeylere gözlerini dikme!
Rabbinin verdiği helâl rızk, (azda olsa) bu şeylerden daha hayırlıdır.
Ev halkına ve çoluk çocuğuna namazı emret.
Kendin de namaz üzerinde sabit ol...84
84-Bugün öğlen vakti, ben camiye gitmeye hazırlanırken dışarıdan komşunun sesi geliyordu.
Kapıdaki birisine seslenerek,
"Namaz kılıp geleceğim." diyordu.
Ben bu sesi duyunca, onun namaz kıldığını öğrendim. Fakat çocukları namaz kılmıyorlardı
Akıbet (iyi, sevindirici ve kalıcı olan son) takvanındır."
Taha, 132
İsâ aleyhisselâm da şunu söyleniştir:
"Dünya ehlinin mal ve mülklerine bakmayın.
Çünkü bunlara bakmak, imanınızın tadını bozarlar."
Ve şöyle denilmiştir:
"Elbisesi ince (ipekli, süslü, fantazi) olanın dini de ince (zayıf, çürük ve bozuk) olur."
O hâlde, yenilecek ve kullanılacak şeyin bizzat helâl olması yetmez, onun bir harama yol açma ihtimalinin bulunmaması da lâzımdır.
4- Allah teâlâ'ya şükretmek için vesile bulmak ve O'na ibadet etmek için kuvvet kazanmak maksadları dışında her türlü nimetten sakınmak. Bu sakınma türü sıddıkların takvasıdır.
Çünkü sıddıklara göre, şükür ve ibadet için kullanmayan her şey haramdır.
ve belki de Kıblenin ne olduğunu bilmiyorlardı.
Bu çelişkili aile tablosu üzerinde biraz düşündüm ve kendi kendime şöyle dedim: "Bu aile reisi (erkek veya kadın), eğer namaz kılmanın kişinin âhiret kurtuluşu için zarurî ve zorunlu olduğunu biliyorsa, nasıl çocuklarının namaz kılmamalarına ve hatta namazın ne olduğunu bilmemelerine seyirci kalabiliyor, şefkat ve vicdanı isyan etmiyor?
Ve eğer, namazın böyle zorunlu ve hayatî bir önemi olduğuna inanmıyorsa, o zaman da neden kendisi namaz kılıp rahat ve istirahatını bozuyor?
Kapıyı açıp bu düşüncelerimi kendisine söylemek istedim. Fakat, vazgeçtim.
Çünkü düşünerek cevap vermeyeceğini, basma kalıp ve harc-ı âlem şeyler söyleyeceğini biliyordum. Bunlar da beni tatmin etmezlerdi.
110İmam Gazâlî Risaleleri13
Kur'ân-ı Kerim'de bu anlayışa işaret edilerek şöyle buyurulmuştur:
""Allah, de!
Ondan sonra insanları bırak, daldıkları bataklıkta oynasınlar."En.am 91
Buradaki Allah demekten maksat, her şeyi Allah teâlâ hesabına değerlendirmektir.
Bataklıkta oynamaktan maksat ise, nefis hesabına yaşamak ve nimetleri nefis için tüketmektir.
#DİNDE #KIRK #PRENSİP
#HELÂL #RIZIK #ARAMAK
#7YEDİNCİ #PRENSİP
#İMAM-I #GAZÂLÎ
4 notes · View notes
mnsrykt · 2 years ago
Text
"Ramazan-ı Şerifin orucu, nefsin tehzib-i ahlâkına ve serkeşane muamelelerinden vazgeçmesi cihetine baktığı noktasındaki çok hikmetlerinden birisi şudur ki: Nefs-i insaniye gafletle kendini unutuyor. Mahiyetindeki hadsiz aczi, nihayetsiz fakrı, gayet derecedeki kusurunu göremez ve görmek istemez. Hem ne kadar zaîf ve zevale maruz ve musibetlere hedef bulunduğunu ve çabuk bozulur dağılır et ve kemikten ibaret olduğunu düşünmez. Âdeta polattan bir vücudu var gibi, lâyemutane kendini ebedî tahayyül eder gibi dünyaya saldırır. Şedid bir hırs ve tama' ile ve şiddetli alâka ve muhabbet ile dünyaya atılır. Her lezzetli ve menfaatli şeylere bağlanır. Hem kendini kemal-i şefkatle terbiye eden Hâlıkını unutur. Hem netice-i hayatını ve hayat-ı uhreviyesini düşünmez; ahlâk-ı seyyie içinde yuvarlanır.  
İşte Ramazan-ı Şerifteki oruç; en gafillere ve mütemerridlere, za'fını ve aczini ve fakrını ihsas ediyor. Açlık vasıtasıyla midesini düşünüyor. Midesindeki ihtiyacını anlar. Zaîf vücudu, ne derece çürük olduğunu hatırlıyor. Ne derece merhamete ve şefkate muhtaç olduğunu derk eder. Nefsin firavunluğunu bırakıp, kemal-i acz ve fakr ile dergâh-ı İlahiyeye ilticaya bir arzu hisseder ve bir şükr-ü manevî eliyle rahmet kapısını çalmağa hazırlanır. Eğer gaflet kalbini bozmamış ise..."
14 notes · View notes
tevhidinur · 2 years ago
Text
Tumblr media
ŞA‘BÂN AYI Ebû Hüreyre (radiyallahu anh);ın bildirdiği hadîs-i şerîfte: “Şa‘bân, Benim ayım, Receb Allâhü Te‘âlânın ayı, Ramazân da Benim ümmetimin ayıdır. Şa‘bân günâhların keffâret ayı, Ramazân ise, günâhların temizleyici ayıdır.” buyuruldu.
Yine buyuruldu ki: “Şa‘bân, Receb ile Ramazân ayları arasında bir aydır. İnsanlar bundan gâfildir. Hâlbuki Şa‘bân’da kulların ameli, Allâhü Te‘âlâ’nın dergâhına çıkarılır. Ben, Şa‘bân’da oruçlu olduğum hâlde, amelimin çıkarılmasını arzu ederim.” Enes bin Mâlik (radiyallahu anh)’in bildirdiği hadîs-i şerîfte: “Receb ayının diğer aylara olan üstünlüğü, Kur’ân-ı Kerîm’in diğer kitâblar üzerine olan üstünlüğü gibidir. Şa‘bân ayının diğer aylardan üstünlüğü, Benim, diğer peygamberlerden üstünlüğüm gibidir. Ramazân’ın diğer aylardan üstünlüğü, Allâhü Te‘âlâ’nın yaratıklarına olan üstünlüğü gibidir.” buyrulur.
Hazreti Âişe (radiyallahu anhâ)’nın bildirdiği hadîs-i şerîfte: “Yâ Âişe, bir sene içerisinde ölecek olan kimselerin isimleri Şa‘bân’da özel defterinden silinip Azrâil (aleyhisselam)’a teslim edilir. Binâen‘aleyh oruçlu olduğum hâlde ismimin defterden silinip diğer deftere nakledilmesini arzu ederim; bu sebepten dolayı Şa‘bân ayına muhabbet ederim.” buyuruldu.
Enes bin Mâlik (radiyallahu anh) der ki: “Resûlullâh (sallallahualeyhivesellem)’in ashâb-ı kirâmı, Şa‘bân ayının hilâlini görünce, Mushâf-ı şerîf üzerine kapanıp Kur’ân-ı Kerîm okumağa devâm ederlerdi. Müslümânlar bu ayda mallarının zekâtını çıkarıp, Ramazân-ı şerîfte oruç tutacaklara kuvvet ve kudret bahşetmek için fakîr, miskin ve zaîflere verirlerdi.” Ecel ve rızıkları ve o yıl hacca gideceklerin yazıldığı Berât gecesi, Şa‘bân-ı şerîfin on beşinci gecesidir. Âişe (radiyallahu anhâ) buyurdular ki: Resûlullâh (sallallahualeyhivesellem) (bazen) oruca öyle devam ederdi ki, “(Bu ay) hiç yemeyecek” derdik. Bazen de öyle devamlı yerdi ki, “(Bu ay) hiç tutmayacak” derdik. Ben, O(sallallahualeyhivesellem)’in Ramazan dışında bir ayı tam olarak tuttuğunu görmedim. Herhangi bir ayda, Şa‘bân ayında tuttuğundan daha fazla tuttuğunu da görmedim. (Buharî)
9 notes · View notes
astrologcigdemakkaya · 2 months ago
Text
Tumblr media
Mars ve İrade Üzerine…
Modern insanın,onu tüketen sisteme karşı en büyük sınavı, bence irade eğitimi ile ilgili. Pompalanan arzu nesneleri içerisinde aslında ve gerçekten neyi istediğimizi ve daha da önemlisi neye ihtiyacımız olduğunu ayırt edemez hale getirilmiş durumdayız. Bu yüzdendir ki elde ettiğimiz herşeyden hevesimiz çabucak kaçıveriyor.
Yetişkin olmanın en temel prensiblerinden biri, hazzı erteleyebilme güdüsüdür, çocuk bunu yapamaz çünkü… Kadim zamanlarda çile olarak anlatılan, yeme, cinsellik vb. Unsurları ertelemeye yönelik tüm çalışmalar, kişiyi olgunlaştırmak ve dışarının baştan çıkarıcı ve tüketici cazibelerini püskürtmeyi( haritada Mars’ınızın görevi) öğretebilmek içindir nitekim oruç eden, uruç eder(ruhani olarak yükselmek)
Mars’ın geri harekette olduğu şu günlerde belki de yapılacak en güzel şey; kend irademiz üstüne çalışmaktır çünkü varoluş;enerjimizi koruma ve sürdürme çabasının bir diğer adıdır. Erkimizi ne için kullanıyoruz, önümüze hedef olarak konulan ve sunulan şey, ruhumuzun gerçek ihtiyacı mı, doğru yerde “Hayır” diyebiliyor muyuz,arzu nesnelerine gömdüğümüz kişisel servetimiz, doğru deneyimler satın almaya yönlendirilseydi hayatımız nasıl olurdu vb..
Bu günler tüm bu sorular üzerine kafa yormak adına ideal enerjiler barındırıyor.
0 notes
gundemarsivi · 1 year ago
Text
Tumblr media
Kapitalizmde Din ve Moda
✍🏻 Anıl Güven
https://www.gundemarsivi.com/kapitalizmde-din-ve-moda/?amp=1
“Bir ülke karanlıktır, bir sokağı sönükse.”
Özdemir Asaf
Tüketilen emeğin karşılığının ödenmediği bir dünyada yaşıyoruz. Yaşam koşulları her geçen gün daha çok kötüleşmekte. Kapitalist sistemin odağındaki holdingler-tröstler devletin içine öylesine yerleşmişler ki siyasal yapıdaki zayıf karakterli, zaafları olan, egoist, halkına karşı öfke kusan zalimleri yanına çekerek gelirlerini arttırıyorlar.
Karşılıklı kazanca dönüşen sistem kurgusunda arada aykırı sesler yükselse de biri diğerinin zimmetine geçirdiği emtianın dışarıya sızdıracağı kaygısıyla her iki tarafta suskunluğa bürünmekte!
Yasaların bir ya da birkaç kişinin dudağında bulunmasından dolayı da hak arama makamları kapı-duvar durumuna geçmekte! İnsanlık tarihi direnme üzerine gelişmesine karşın: grev; toplu iş bırakma, miting yapma kamu düzenine zarar verebilir kaygısından dolayı yasaklanmıştır.
Özgürlük kavramı içi boşaltılmış olduğundan yalnızca soluk alıp verme düzeyine indirgenmiştir. Kişi kutsal hakları dışında eylemde bulunamaz, camiye gider namazınızı kılabilirsiniz. Ramazan ayında ya da üç aylarda oruç tutmanın önünde hiçbir engel bulunmamaktadır.
Paranız varsa kurban da kesebilirsiniz. Devlet gücünün denetiminde “hilafet bayrağı” açarak yürüyüş yapabilirsiniz. Kendi doğruları içerisinde sarıklı, cübbeli, takkeli zevatı ileride oluşturulacak başka bir yönetim biçimi için gereksinim duyulacak şiddeti demlemek gerekiyor bu arada!
Eğer sosyal yapınız zayıflamışsa, dinsel yönetimin önermelerini ciddiye alarak, öteki dünyada inançlı kişilere sunulacak olan varsıllığa kendinizi hazırlamanız gerekiyor.
Şükürden yana değil de Nietzsche derinliğinde bakıyorsanız “Ben gönlünü müsrifçe harcayanı severim… Ben gönlü yaralıyken bile derin olanı, hiçten bir şeyle yok olanı severim. Ben kendini mahvedebileni severim.“ ve bu özgüven içindeyseniz, yaşama ket vuran tüm yanılsama-aldatma çarkının dişlisine yumruğunuzu sokacaksınız. Unutmayalım “Cesaret bankaya yatırılabilecek bir şey değildir!” der Trevanian, Şibumi adlı yapıtında!..
“Kininize sahip çakacaksınız!”
Söylemini asla boşa almayın. Hatta bu tümceyi unutmamak için bir fiyonk gibi yakanıza takınız. Yalçın Küçük hocamızın bir tümcesini hiç unutmam “Kin insana akıllı işler yaptırıyor.” ve devamında da ”Umudu olanların korkusu olmaz .”
Günlük yaşamımızı çembere alan, yaşamımızı arzu edilene odaklayan MODA bir de var yanılsatma ışığının içinde. Kapitalizmin dinden sonra varlığını borçlu olduğunu en önemli kurumdur bu. Kim ne denli ayırdında bilemiyorum…
Saç kesiminden tutun da günlük giyim kuşamımıza yön verilirken cinsiyet yitimine uğruyoruz. Bakunin’in çok değer verdiğim “Yıkma arzusu aynı zamanda yaratma arzusudur.“ sözünü okuduktan sonra belleğinizde bir dolaştırınız!..
Postmodernizm salatası içerisinde gelecekte kadın-erkek cinsiyeti tekilleşecek; bu doğru mu? Kısmen doğru! Bakımlı erkek, bakımlı kadın; metroseksüel olarak sahnelendi. Dar paça, yüksek kesim pantolonu ve topuksuz çorabı giyen yüz kiloluk erkekler ışıklı caddelerde yürürken kollarında botoks ve silikon dolgulu kadınlar… Bi acayip saç kesimleri…
Tüketim ekonomisi ne istiyor?
Din ve Modanın yüceltilmesini! Görsel yansıması yüksek, ışıltılı bireyler ortalıkta saman dolu kafayla konumlanmakta! Ülkenin-ülkelerin eğitim düzeyi sıfırlanmış, görsel sunumun yan çıktısını da inanç temelli göksel güç…
Kapitalizm sarmalında din ve moda yaşamımızı kalıplara sokuyor…
Ne yazık ki içine girdiğimiz kalıbı bir süre sonra kanıksıyoruz. Ona sığınıyoruz.
Sözü fazla uzatmadan Prof. Dr. Tarık Zafer Tuna‘ya hocamızın ‘Devrim Hareketleri İçinde‘ adlı çalışmanın çok önemli vurgusunu burada alıntılanmak istiyorum:
“Türkiye, Türk Devrimi’nin , Türk Milli Kuruluş Hareketinin eseridir. Osmanlı kayasından çıkarılan, siyasal yönleriyle dip diri bir organizmadır Türkiye… Sultanların kaftanları, tahtları yanına ve Hazine Dairesine konacak müzelik bir süs eşyası değildir Türkiye…”
Biz ulusumuzun varlığı için ömrümüzü verecek kadar vatan severiz. Koşullar olgunlaştıkça yurttaşlık bilinci yükselecektir; kapitalizmin azgınlığını, dinin çürümüş yapısını, modanın evrensel gözboyama düzeneğinin önünü açan her güç yok edilir bir gün! O gün hangi gün?
İnsanın alacası içinde, hayvanın alacası dışında!
04 Ocak 2024
Atina
Anıl Güven
0 notes
antalyamemurlarcom · 2 years ago
Text
Türkiye Taekwondo Federasyonu Aday Hakem Kursu Sonuçları açıklandı
Tumblr media
01 – 04 Haziran 2023 tarihleri arasında İstanbul ilinde yapılan Aday Hakem Kursu’nda başarılı olan kursiyerlerin tescilleri Merkez Hakem Kurulu’nun 5 Haziran 2023 tarih ve 14 sayılı kararıyla onaylanarak açıklandı. ADAY HAKEMLİĞE TERFİ EDEN HAKEMLER 1 ADEM AYKUT ÖZER İSTANBUL 2 AFRA NURAY AYKINER İZMİR 3 AHMET KÜRŞAT TECER İSTANBUL 4 AHMET KÜSKÜ İSTANBUL 5 AHMET TALHA ÖZTÜRK İSTANBUL 6 ALEYNA AKÇAY İSTANBUL 7 ALEYNA ATMACA İSTANBUL 8 ALİ ER BİLECİK 9 ARZU ÖZTÜRK ANKARA 10 ASLI AKAR İSTANBUL 11 AYSEL TUNCAY KONYA 12 AYŞE KURT SİVAS 13 AYŞENUR GÜLEŞCİ İZMİR 14 AYŞENUR SÖZER İSTANBUL 15 AZİZE DEVELİ İSTANBUL 16 AZİZE DİKMEN TOKAT 17 AZRA MARAŞLI İSTANBUL 18 BARIŞ SUSAM ESKİŞEHİR 19 BATIN GÖRKEM TANRIÖVER ISPARTA 20 BERFİN ERDOĞAN İSTANBUL 21 BERKE ÖZTÜRK İZMİR 22 BERNA NUR ATEŞ ISPARTA 23 BETÜL EŞKİLER İSTANBUL 24 BETÜL TORUNOĞLU KOCAELİ 25 BEYZA GÜL ORUÇ İSTANBUL 26 BEYZANUR KAYAYURT TOKAT 27 BEYZANUR KIZIL SAMSUN 28 BİLAL KÜSKÜ İSTANBUL 29 BURCU SEZGİN İSTANBUL 30 CAFER ÖZTÜRK İSTANBUL 31 CANSEL CEYLAN İSTANBUL 32 CANSU AYDIN TEKİRDAĞ 33 CANSU DURMUŞ İSTANBUL 34 CELAL ÇİL İSTANBUL 35 CEMAL TUZ İSTANBUL 36 CEREN SOYTÜRK İSTANBUL 37 CEVAD HAKAN ÇAKIR KOCAELİ 38 ÇAĞLA GÖNÜLTAŞ İSTANBUL 39 ÇİĞDEM UMSULU ALIRSATAR İZMİR 40 DEMET SARAÇ TOKAT 41 DİLARA KAYA ESKİŞEHİR 42 DOĞUKAN ATAŞ SİNOP 43 DUHAN BERKİN KETMEN EDİRNE 44 EDİBE AYGÜN İSTANBUL 45 EFSUN SOLAK İSTANBUL 46 ELİF ÇAPKIN İSTANBUL 47 ELİF EGİN İSTANBUL 48 EMİR KARASU KOCAELİ 49 EMİRHAN ALBAYRAK İSTANBUL 50 EMİRHAN KUTSAL İSTANBUL 51 EMRAH KAYA ESKİŞEHİR 52 ERENCAN DEMİR İSTANBUL 53 ESMANUR BAŞAR İSTANBUL 54 ESRA ŞAHİN İSTANBUL 55 EVA DÜLEKER ANKARA 56 EVİN YEŞİL İSTANBUL 57 EYÜP DENİZ İSTANBUL 58 FARUK İSLAM İSTANBUL 59 FATİH GÜLDÜR İSTANBUL 60 FATİME CESUR İSTANBUL 61 FATMA ASLANATA İZMİR 62 FATMA ESİN EROL İSTANBUL 63 FURKAN GÜNES İSTANBUL 64 FURKAN KABAGÖZ İSTANBUL 65 GİZEM AKSU İSTANBUL 66 GİZEM DEMİRKOL EDİRNE 67 GİZEM MERCAN İSTANBUL 68 GÖKÇE KAYA İSTANBUL 69 GÖRKEM NUR BOSTANCI İSTANBUL 70 GÜNEY ACUN İSTANBUL 71 GÜRSEL KILIÇ İSTANBUL 72 HABİBE RUKİYE HASYAR İSTANBUL 73 HAKAN AYLA İSTANBUL 74 HAMZA ONUR KORKMAZ İSTANBUL 75 HASAN KILIÇ İSTANBUL 76 HASAN ÖZGÜR GÜÇLÜ İSTANBUL 77 HASRET AKSOY İSTANBUL 78 HATİCE CEREN KARAMAN İSTANBUL 79 HATİCE ERBEY ANKARA 80 HAVVA KARALİ İSTANBUL 81 HAYRUNNİSA AYCAN YILDIZ İSTANBUL 82 HİLAL BENGİSU ÇIBIK ANKARA 83 HİLAL BEYZA ÇİL İSTANBUL 84 HİLAL ÇÖKER TEKİRDAĞ 85 HİLAL NUR GÜL İSTANBUL 86 HÜLYA KOÇAK İSTANBUL 87 HÜSEYİN BERK EMANETOĞLU YALOVA 88 HÜSEYİN KAYA İSTANBUL 89 HÜSEYİN ŞİŞMAN İSTANBUL 90 HÜSNA KESKİN İSTANBUL 91 HÜSNA NUR KESİK İSTANBUL 92 İLAYDA İLTEM İSTANBUL 93 İLKER İNGİNAR EDİRNE 94 KADİR EFE ESKİŞEHİR 95 KEZBAN KARDUZ İSTANBUL 96 KORAY BULDUK EDİRNE 97 KORAY CAN ÜNKARACALAR İSTANBUL 98 KÜBRA DOĞAN İSTANBUL 99 LEYLA YILMAZ TOKAT 100 MAHMUT DÖNGÜL DENİZLİ 101 MEDİNE SARIUSTA İSTANBUL 102 MELEK OKCAN KOCAELİ 103 MELİKE KARASU KOCAELİ 104 MELTEM DENİZ ŞİMŞEK İSTANBUL 105 MERVE DÖNMEZ İSTANBUL 106 MUHAMMED EMİN ÇEBİ İSTANBUL 107 MUHAMMET YILMAZ İSTANBUL 108 MÜCTEBA TOKGÖZ İSTANBUL 109 NACİYE SEVDE SAVAŞ İSTANBUL 110 NAİLE GEZER ÇORUM 111 NAZİLE AKBAŞ İSTANBUL 112 NESİM KÜSKÜ İSTANBUL 113 NESLİŞAH ATALAY İSTANBUL 114 NUR DEMİR KIRKLARELİ 115 NUR ÜNAL İSTANBUL 116 NURŞEN DOSANOĞLU İSTANBUL 117 OĞUZ TAN İSTANBUL 118 OĞUZCAN ÇALAYIR İZMİR 119 OKAN YILMAZ İZMİR 120 ÖZLEM DURMAZ TEKİRDAĞ 121 ÖZLEM KAYA İSTANBUL 122 PINAR ÇİFTÇİ İSTANBUL 123 RABİA GENCER İSTANBUL 124 RAFET İSLAM İSTANBUL 125 RESUL GÜLEÇ İSTANBUL 126 RUMEYSA ALKAN İSTANBUL 127 RUVEYBE AMASYA KAYSERİ 128 SAHRA ELİYAZICI ZONGULDAK 129 SELAMETTİN DEMİRCAN İSTANBUL 130 SELÇUK ÖZTÜRK İSTANBUL 131 SEMANUR TOPRAK İSTANBUL 132 SENEM KEMALOĞLU İSTANBUL 133 SERRA BAYDAR İSTANBUL 134 SERYA EDİZ İSTANBUL 135 SEVDA KURUCA İSTANBUL 136 SEYDİ BATTAL GAZİ ÖZÇINAR İSTANBUL 137 SEYFETTİN AYDIN İSTANBUL 138 SHAHIN FATEHPOUR İSTANBUL 139 SİNEM NUR SAYLAĞ EDİRNE 140 SİNEM YALAP İSTANBUL 141 SUDE YILDIZ İSTANBUL 142 SUDENAZ İRKEN İSTANBUL 143 SÜMEYYE RABİA HOŞAP İSTANBUL 144 SÜMEYYENUR DİLARA TÜRK İSTANBUL 145 ŞEVVAL ÇAKIR İSTANBUL 146 ŞEVVAL GÜL İSTANBUL 147 ŞEVVAL YENİ İSTANBUL 148 ŞEYMA ÖZTÜRK ANKARA 149 ŞÜKRİYE İZMİR İSTANBUL 150 TUBA NARİN TEKİRDAĞ 151 TUBANUR TÜRKMEN EDİRNE 152 TUĞBA SUZEN İSTANBUL 153 TUĞÇE KADER ESEN İSTANBUL 154 TÜLAY SEYREK İSTANBUL 155 UĞUR TUZCU KAYSERİ 156 UMUT GÖKTUĞ ELMAZ İSTANBUL 157 VEYSEL DOĞAN İSTANBUL 158 YAĞMUR KOCAGÜLLE İSTANBUL 159 YAREN BAHÇE İSTANBUL 160 YASEMİN KURUCA İSTANBUL 161 YASEMİN RAHAT İSTANBUL 162 YASEMİN ZEKİYE ARIK KAYSERİ 163 YASİN YETİŞ KAPTAN İSTANBUL 164 YUNUS EMRE BAYAT İSTANBUL 165 ZEYNEP KURT SİVAS 166 ZEYNEP SUDE BAYGÜN YALOVA 167 ZEYNEP USLU İZMİR 168 ZİYA ALPEREN SAVAŞ İSTANBUL Read the full article
0 notes
ruhurevan-tr · 4 years ago
Text
Tumblr media
Hasan-ı Basri (r.a) şöyle dedi :
— Oruç tut ama orucun da haddi aşma!
— Oruçta haddi aşmak nedir? diye soruldu. Şöyle cevap verdi:
— Bir adamın "Yarın oruç tutmak istiyorum, benim için şunu, şunu hazırlayın" demesidir.
26 notes · View notes
odainsan · 6 years ago
Text
Bir cemre de ruhumuza
Tumblr media
Jo Grundy - Bahar Bahçesi
“Şimdi gelecek sana Bahar yeniden: bırak, bilme, ne -
ne bil, ne bilme: gelsin hepsi yeniden sen bilmeden, hiç.” Oruç Aruoba - Ne ki hiç
Bugün üçüncü cemre toprağa düştü. Beton bloklar arasında tek tük dallarda beyaz çiçekler açmış; gelecek baharın tecessümü. Hem de yeni ayda.
Tecessüm etmek bir şeyin cisimlenmesi yani algıladığımız gerçeklik içinde bir boyut kazanması demek. Bunun için insan durmadan tılsımlı işaretlerin peşinde: cemrenin düşmesini, yeni ayın gelmesini ya da dalların çiçeklenmesini bekliyor. Popüler kişisel gelişim dünyasında hayallerinizi gerçekleştirmek için önerilen sayısız teknik var. “İnan ve hayal et, meditasyon yap, dilek tut, niyet et ve bir adım at.” Hepsi düşündüklerinizi gerçek kılabileceğinizi size inandırmak için vesileler yaratmak arzusunda.
Halbuki yaşamın kendisi başlı başına bir tecessüm hareketi değil mi? Soyut/somut emeklerle gerçekleştirdiklerimizle dolu bir yaşam. Kimi zaman sebzelerden bir yemek, kimi zaman düşüncelerden bir kavram, kimi zaman boyalardan bir şahaser yaratan insanın vesileye ihtiyacı var mı?
Vesile olsun olmasın hep yaratıyoruz. Belki de fark edemediğimiz bu. Yediden yetmişe sürekli bir üretim halindeyiz. Bir şey üretmiyormuş gibi düşündüğümüzde bile farkında olmadan başkasının yaratım sürecine katkıda bulunuyoruz. Nehir durmadan akıyor; bazen çağlayarak bazen bir fotoğraf karesi donukluğunda.
O değerli tılsımı/işareti beklemeden yola koyulun. Gün be gün bir cemre düşsün ruhunuza. Bahar zaten gelecek; “bırakın gelsin hepsi yeniden siz bilmeden.”
Sevgiyle kalın.
3 notes · View notes
derdiderun · 2 years ago
Text
Sünnet Olmadan...
"Eğer Kur’ân ayetlerini, istediğimizi söyleteceğimiz, arzu ettiğimiz anlamı yükleyebileceğimiz bir “metin”e indirgersek, ortaya Kur’an ayetlerinden hareketle oluşturulmuş bir din çıkar. Ama bu, İslâm olarak isimlendirilemez. “Kur’aniyyun”, ya da onun ülkemizdeki versiyonu olan “Mealcilik” akımının mensuplarının, namaz, oruç, zekât, hac… gibi temel ibadetleri bildiğimiz anlamda yerine getirmesi mümkün değildir. Çünkü bu temel ibadetlerin bildiğimiz form ve muhtevası Sünnet tarafından belirlenmiştir. Sünnet’i yok sayan Müslümanlık anlayışı eğer dürüst ve kendi içinde tutarlı olduğu iddiasındaysa, namaz, oruç, zekât ve hac gibi temel ibadetleri yeni baştan tanımlamalıdır. Bu durumda namaz, oruç, zekât ve hac adına ortaya, bu Ümmet’in 1400 küsur yıldır bilip uyguladığından çok farklı şeylerin çıkması kaçınılmazdır. Bunu niçin yapmıyorlar?
Bir diğer husus: Sünnet’i bir kurum ve kaynak olarak kabul eden herkes, Efendimiz (s.a.v.)’in, Kur’ân’da yer almayan hükümler getirdiğini bilir ve kabul eder. Çünkü bilir ve kabul eder ki, bu çerçevedeki Sünnet de vahye dayanır."
(Ebubekir Sifil, Sana Din'den Sorarlar)
16 notes · View notes
yorgunherakles · 3 years ago
Quote
gayet aklıbaşında görünüyor, insanlarla konuşuyordu; herşeyi ötekilerin yaptığı gibi yapıyordu, ama içinde iğrenç bir boşluk vardı, artık hiçbir kaygı duymuyordu,hiçbir arzu; varoluşu zorunlu bir yüktü ona. - öylesine yaşayıp gitti.
oruç aruoba - uzak
113 notes · View notes
umuttherzamanvar · 2 years ago
Text
Tumblr media
ŞA'BAN-I ŞERİF VE ONBEŞİNCİ GECESİ
Ebû Seleme bin Abdurrahman'dan bildirerek Ebû Nadr mevid Ömer
bin Abdullah'ın, ondan da Mâlik bin Enes'in, ondan Abdullah bin Seleme'nin, ondan İshak bin Hasen'in, ondan Ebû Bekr Muhammed bin Abdullah Şafi'nin, ondan hafız (ya'ni hadis âlimi) Ebû Feth'e isnadla, Ebül Hasan Ali bin Muhammed bin Hafas Ca'fer-i Makrinin, ondan Şeyh Ebû Nasr Muhammed'in babası Ebû Ali Hüseyin'den naklen bize verdiği haberinde, Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) hanımı Hazret-i Aişe'nin (radıyallahu anha): Resûlüllah (sallallahu aleyhi ve sellem) birbiri ardınca öyle oruç tutardıki biz:
��Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir daha orucunu açmıyacak derdik.
Bazan birbiri ardınca yer, hiç oruç tutmazdı.
Biz, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bir daha oruc tutmıyacak derdik.
Ve ben Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) Ramazandan başka bir ayı tamamen oruç tuttuğunu hiç bir zaman görmedim. Ben, Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem):
«Şa'bân-ı şeriften daha çok, herhangi bir ayda oruç tuttuğunu görmedim diye buyurduğu beyan edilmiştir.
Bu hadis-i sahihtir. (Buhâri) bunu Abdullah bin Yusuf'dan, o da Malik'den (rahimehullah) almışlardır.
Bize Ebu Nasr'in Muhammed'den, onun da isnad ile babasından, onunda Hişam bin Urve'den alarak verdiği haberinde Aişe-i Sıddıka'nın (radıyallahü anh):
«Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) birbiri arkasından öyle oruc tutardı ki, biz Resûlüllah, (sallallahü aleyhi ve sellem)bir daha yemeyecek derdik. Bazan birbiri arkasından, günlerce hiç oruç tutmaz, biz de, bir daha oruç tutmayacak derdik. Resûlüllah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) en sevgili orucu, Şa'ban ayındaki oruçları idi.
Ben, yâ Resûlüllah, seni Şa'ban ayında oruçlu görüyorum, hikmeti nedir? diye sorduğumda:
«Ey Aişe, Şa'ban öyle bir aydır ki, o senenin içinde ölecek kimselerin isimleri deftere yazılıp Melekü'l-Mevt'e [can alıcı meleğe] tesilm olunur. Ben ancak oruçlu bulunduğum halde ismimin deftere geçirilmesini arzu ederim» buyurduğunu beyan eylemiştir.
Bize Ebû Nasr'in Muhammed'den, onun da isnâd ile babasından, onunda Ata' bin Yesar'dan alarak verdiği haberinde, Ümmü Seleme'nin (radiyallahu anha). Resûlüllah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) Ramazandan başka aylarda, Şa'ban'dan daha çok hiç bir ayda oruc tutmadığını bildirdiğini beyên eylemiştir.
Bu da, o yılda vefat edeceklerin isimlerinin, Şa'ban ayında yaşıyanlar defterinden ölenler defterine geçirilmiş olduğundan, onun hakkında:
«Nerede öleceğini bilmezsiniz» âyet-i kerimesinin sırrının ortaya çıkacağı aşikardır.
Ebû Nasr'in isnad ile babasından, onun da Sabit'ten alarak bize verdiği haberde
hazret-i Enes'in (radıyallahü anh) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) oruçların en üstünü hangisidir?
sorusuna cevab olarak:
«Oruçların en üstünü Ramazan-i Şerife ta'zim ve hürmet için Sa'ban ayında tutulan oructur» buyurduğunu beyan eylemiştir.
Ebû Nasr'in Isnad ile babasından, onun da Muaviye bin Salih bin Ubeydullah bin Ebû Kavs'dan alarak bize verdiği haberinde, Aişe-i Siddika'dan (radıyallahu anha), Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem).
«Ayların en sevgilisi Ramazan'a kavuşturan Şa'ban ayıdır.» buyurduğunu işitmiş olduğunu beyan eylemiştir.
Abdullah'ın (radıyallahü anh) bildirdiği hadis-i şerifte:
«Şâ'ban ayının son pazartesi günü oruç tutanın günahları mağfiret olunur buyurdu.
Bu hadis-i şerifteki son pazartesinden murad, ayın en son pazartesi günüdür.
Yoksa Şa'ban'ın son günü demek değildir.
Çünkü Ramazan-i şerife bir veya iki gün kala Ramazan şerifi karşılamak için oruç tutmak yasaktır.
Enes bin Malik'in (radıyallohu anh) bildirdiği bir hadîs-i şerifte:
«Şa'ban ayına, Şa'ban denmesi, onda Ramazan için büyük hayırların teşa'üb [dağılma] etmesi,
Ramazan ayına Ramazan denmesi, bu ayda günahların yanması sebebiyledir» buyuruldu.
#GUNYETUT-#TALİBİN
#Abdülkadir-i #Geylânî Hazretleri Kuddise sırruhu
9 notes · View notes
mnsrykt · 2 years ago
Text
  "Ramazan-ı Şerifteki oruç, nefsin terbiyesine baktığı cihetindeki çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki: Nefis, kendini hür ve serbest ister ve öyle telakki eder. Hattâ mevhum bir rububiyet ve keyfemayeşa hareketi, fıtrî olarak arzu eder. Hadsiz nimetlerle terbiye olunduğunu düşünmek istemiyor. Hususan dünyada servet ve iktidarı da varsa, gaflet dahi yardım etmiş ise; bütün bütün gasıbane, hırsızcasına nimet-i İlahiyeyi hayvan gibi yutar.
   İşte Ramazan-ı Şerifte en zenginden en fakire kadar herkesin nefsi anlar ki: Kendisi mâlik değil, memluktür; hür değil, abddir. Emir olunmazsa en âdi ve en rahat şeyi de yapamaz, elini suya uzatamaz diye mevhum rububiyeti kırılır, ubudiyeti takınır, hakikî vazifesi olan şükre girer."
12 notes · View notes
ah-val · 2 years ago
Text
Regaib Kandili
Regaib, çok değerli hediye, bağış, içten gelerek ve yoğun bir şekilde arzu edilen şey anlamlarına gelir. Cenâb-ı Hakk’ın, ilâhî ihsan ve manevi hediyelerinin diğer zamanlardan daha çok tecelli etmesi ve samimi kalple Allah’a yönelenlerin affedilme ümitleri dolayısıyla, müminler tarafından heyecanla beklendiği ve gönülden arzulandığı için receb ayının ilk cuma gecesine Regaib kandili denmiştir.
Regaib kandili, kandilleri, ramazan ayını, Kadir gecesini ve ramazan bayramını müjdeleyen mübarek bir gecedir.
Regaib Kandilinde Neler Yapmalıyız?
Regaib gecesini ibadetle geçirmeli, kazâsı olan, hiç değilse bir günlük kazâ namazı kılmalıdır. Kazâsı olmayan da nâfile namaz kılmalı, Kur’ân-ı Kerîm okumalı, tesbih çekmeli, tövbe ve istiğfar etmeli, kendisinin, ailesinin ve tüm müslümanların selâmeti, affı ve mağfireti için dualar etmelidir. Ayrıca kalbimize yönelmeli, gönül sarayımızı bulandıran haset, kin, düşmanlık, haksızlık ve zulüm çamuruna bulaşmaktan sakınmalı, birbirimize, anne ve babamıza, yakınlarımıza sevgi ve iyilikle yaklaşmalıyız.
Perşembe günü oruç tutup, gecesini de ihya etmek çok sevaptır.
Semerkand Takvimi
2 notes · View notes
baybaykus · 3 years ago
Text
İNSAN ORUÇLU İKEN CANI HER ŞEY İSTİYOR..
Bugün akşam saati marketde yaşadığım bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum...
İlk defa gördüğüm yaşlı bir teyze, benimle birlikte markete girdi.
Kadının hareketleri özellikle dikkatimi çekti.
Manav reyonunda meyve ve sebzelerin üzerinde yazan etiketlerdeki fiyatları sürekli reyon görevlisine soruyordu.
Belli ki; okuma yazması yoktu.
Jest ve mimiklerinden her şeyi pahalı bulduğu anlaşılıyordu.
Bir ara bana doğru döndü ve yüzüme bakarak dedi ki;
-"İnsan oruçlu olunca canı her şey istiyor işte. Ancak fiyatlar ateş pahası.."
Dudaklarımı sıkıp başıma sallayarak yaşlı kadını tasdik ettim.
Ancak kadının sözleri içime işlemişti. Oradan sadece en ucuzundan bir kilo taze bakla, bir de en ucuz armuttan birkaç tane aldı.
Oradan uzaklaşınca reyon görevlisine dedim ki;
-"Bu teyzeyi daha önce gördünüz mü? İhtiyaç sahibi birisine benziyor. Eğer ihtiyaç sahibi birisiyse, ben yardımcı olayım. Aldıklarının bedelini ödemek isterim. Ancak onu üzüp kırmak da istemiyorum..."
Reyon görevlisi;
-"Hayır, kendisini tanımıyorum. İlk defa gördüm..." diye cevap verdi.
Sonra kasaya beraber gittik kadınla.
Daha doğrusu ben özellikle takip ettim kendisini.
Bir punduna getirip aldıklarının bedelini ödeyecektim.
Kasiyerin önünde tam önümde duruyordu.
Cesaretimi toplayarak kulağına eğildim ve ancak onun duyacağı şekilde;
-"Teyzem, izin verirsen, elindekilerin bedelini ben ödeyebilir miyim?"
Minnet dolu gözlerle yüzüme baktı, arkasından teşekkür ve dua etti.
Oysa teşekkür edecek bir durum yoktu ortada.
Altı üstü bir kilo en ucuzundan bakla, en ucuzundan birkaç tane deveci armuduydu aldıkları.
Bunlar için teşekkürle yetinmedi, üstüne bir de dua etti teyze.
Teyze mutlu olunca ben de mutlu oldum.
Görüntüsüne bakılırsa, gündelik temizliğe giden birine benziyordu.
65-70 yaşlarında gösteriyordu.
Belli ki, bizim mahalledeki evlerden birine temizlik için gelmiş, evine giderken de meyve ve sebze almak istemişti.
Bu durum beni daha çok üzmüştü.
Çünkü kadın, bu yaşlı halinde hem çalışıyor, hem de oruç tutuyordu. Oruçlu iken nefsi bir çok şeyi çekiyordu ama satın alacak gücü yoktu.
Bence insanlar, tanımasalar bile fırsatını buldukça diğer insanlara böyle ufak tefek de olsa yardım etmekten çekinmemelidirler.
Hani iyilik bulaşıcı derler ya.
Umarım ben de böyle bir bulaşa sebep olabilirim...
(Arzu Nacioğlu)
2 notes · View notes
kur-an-ve-risalei-nur · 4 years ago
Text
Tumblr media
⭐⭐⭐⭐⭐
Ramazanın onüçüncü günündeyim.
Çok değerli bir misafiri Ramazan ay'ını güzel bir şekilde ağırlayamamanın verdiği burukluk ve hüzün var üzerimde.
Öyle bir misafir ki
cömert,
sevecen,
nazik,
merhametli ve bereketli...
Kalbimin kapısını çalan bu misafiri kalbimin ve ruhumun baş köşesinde ağırlamalıyım ki merhameti, sevecenliği, cömertliği bana da bulaşsın istiyorum.
Bu ramazan günlerinde içimin boşluklarını oruçla, umutla, merhametle doldurmayı öğrendim.
Oruç acizliğimi ve yalnızlığımı hissettirdi bana.
Ruhumla tenha yerlere taşınmayı, cam şişeler hükmünde olan dünyadan ve dünyalıklardan arınmayı arzu ettim.
Hani Efendim Sen buyurmuştun ya : "Dünyada rahat ettim diyen kendisinden korksun"
biz dünyada rahat etmediğimiz zamanların hesabını sorar olduk Efendim.
Bu ramazan anladım ki hepsi hiçlik okyanusunda bir katre bir zerreymiş.
HEPSİ HİÇLİGİN HER ZERRESİNİ HER ŞEY ZANNETMEKTEN ÖTE DEGİLMİŞ EFENDİM.
Bu rahmet ayları, bilmediğim sarayların kapısında dost yüzlü hatıralar ve kabul olsun diye gecelerce başında beklediğim dualar bıraktı ellerimde, kalbimde, dudağımda.
Uzun zamandır dışarı çıkmıyordum.
RAMAZAN KALBİMDE KALABALIK BİR İNZİVA BIRAKTI Ve İÇİME ÇEKİLDİM.
Ramazan ruhumun ve kalbimin dokunulmamış çekmecelerini açmayı öğretti bana.
Günahlar beni sahiplenmiş
sevaplar beni terk edip başka bedenler bulmuştu kendine,
bu ramazanda sevaplarla samimi olmayı günahlara küs kalmayı Ögrendim. Rabbim!
Bizleri günâhların kıdemlisi sevapların acemisi kılma.
Ramazanla sonuna kadar açmaya çalıştığımız sevap ve feyiz musluğunu ramazandan sonra da hayatımızda milad olacak şekilde devam etmeyi nasip eyle...
Allah'ım!!!...
Bu duyguları yazarken dışarda Rahmetin yeryüzünü yıkadığını fark ettim. Bu Rahmet damlacıkları gibi toprağı sulayıp bereketlendirdiğin gibi bizlerinde iç âlemimizi yıka bereketli kıl günahlardan aźad eyle...
Bu günlük de bu kadar Efendim...
____________°🌺💞🌸°______________
🎀
11 notes · View notes