#Açık Lise
Explore tagged Tumblr posts
lolonolo-com · 2 years ago
Text
548- Türk Dili ve Edebiyatı -8 2023 Deneme Sınavı
548- Türk Dili ve Edebiyatı – 8 2023 Deneme Sınavı 548- Türk Dili ve Edebiyatı – 8 2023 Deneme Sınavı 1- Aşağıdakilerden hangisi Millî edebiyat akımının temsilcilerinden biri değildir? A) Halit Ziya Uşaklıgil B) Refik Halit Karay C) Yahya Kemal Beyatlı D) Orhan Pamuk Cevap: D) Orhan Pamuk Millî edebiyat akımı, 20. yüzyılın başlarında Türk edebiyatının şekillendiği bir akımdır ve Halit Ziya…
Tumblr media
View On WordPress
1 note · View note
handemsiy · 5 months ago
Text
ASBL Film Night ✨️
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
1 note · View note
yesimkirman · 1 year ago
Text
2023 - 2024 Eğitim Öğretim Yılı Açık Liseye Geçiş Şartları
Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’in Resmî Gazete’de yayımlanmasının ardından Bakan Yusuf Tekin’in imzaladığı açık öğretim liselerine geçişlerle ilgili usul ve esasları belirleyen genelge, 81 ile gönderildi. Genelgeyle hangi şartları taşıyan öğrencilerin açık liseye geçiş yapabileceği de netleşmiş oldu. Çocuğunuzun eğitim…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
sonsuzcare · 3 months ago
Text
NORTH FLY
Tumblr media
Havacılık dünyasında kariyer yapmayı hayal edenler için Northfly, bu hayali gerçeğe dönüştürmenin kapılarını aralıyor. Uçuş okulları ve pilotaj eğitimleri konusunda uluslararası standartlarda hizmet sunan Northfly, hem deneyimli eğitmen kadrosu hem de modern eğitim araçlarıyla hava yollarında güvenli ve profesyonel bir kariyer için gerekli temelleri atmanıza yardımcı oluyor. Nasıl pilot olurum? sorusunun cevabını merak edenler için kapsamlı bir yol haritası sunan Northfly, pilot olma şartlarından, eğitim sürecine kadar pek çok bilgiyi tek bir çatı altında topluyor. Üstelik, sectorün dinamiklerine uygun eğitim yöntemleri ile sizi bu büyülü dünyanın içine çekiyor. İlerde gökyüzünde süzülen bir pilot olma hayaliniz için, Northfly ile ilk adımı atabilirsiniz!
Nasıl Pilot Olurum?
Pilot olmanın birçok yolu bulunmaktadır ve bu süreç, kararlı bir adım atmakla başlar. İlk olarak, pilotluk eğitimine başlamadan önce temek eğitim şartlarını yerine getirmek önemlidir. Bu aşamada, gerekli sağlık kontrollerinden geçmek ve uçuş eğitimi alacağınız okulu belirlemek gerekmektedir.
Uçuş okulları genellikle çeşitli kurslar sunmaktadır. Anahtar olarak, PPL (Private Pilot License) olarak bilinen özel pilot lisansı ile başlayarak, ilerleyen aşamalarda CPL (Commercial Pilot License) gibi ticari pilot lisanslarına yönelmek mümkündür. Eğitiminiz sırasında hem teorik bilgi hem de pratik uçuş deneyimi kazanacaksınız.
Bir diğer kritik konu, finansman kaynaklarını belirlemektir. Pilotluk eğitimi, önemli bir bütçe gerektirebilir; bu nedenle burslar ve kredi imkânlarını araştırmak faydalı olacaktır. Eğitim sürecinde sağlıklı bir kariyer planı yapmak, hedeflerinizi net bir şekilde belirlemenize yardımcı olacaktır.
Sürekli bir gelişim içinde olmayı hedeflemelisiniz. Uçuş saatlerinizi artırarak deneyim kazanmak ve sürekli eğitim alarak sertifikalarınızı güncel tutmak, sektördeki rekabet üstünlüğünüzü artıracaktır. Unutmayın, 'Nasıl pilot olurum' sorusunun cevabı kararlılık ve azimle doludur!
Nasıl Pilot Olunur?
Pilot olma yolculuğunuzda atacağınız ilk adım, detaylı bir araştırma yapmaktır. Bu süreç, ihtiyaçlarınıza en uygun eğitim programını seçmek ve hangi lisans türünü almak istediğinizi belirlemek için oldukça önemlidir. Örneğin, özel pilot lisansı (PPL) veya ticari pilot lisansı (CPL) gibi farklı seçenekler bulunmaktadır.
Bir sonraki aşama, alacağınız eğitimi doğru bir okulda gerçekleştirmektir. Northfly gibi akredite okullar, deneyimli eğitmenler ve modern eğitim materyalleri ile sizi bu süreçte destekler. Uçuş simülatörlerinden gerçek uçuş deneyimlerine kadar geniş bir eğitim yelpazesi sunarak, hem teorik hem de pratik becerilerinizi geliştirmenize yardımcı olurlar.
Eğitim sürecinde, gerekli sağlık muayenelerini yaptırmayı da unutmamalısınız. Nasıl pilot olunur arasında, uçuşa elverişli bir sağlık durumu bulunmanız gerekmektedir. Bunun yanı sıra, İngilizce dil bilgisi de pilotlar için büyük öneme sahiptir; bu yüzden İngilizce kurslarına katılmak faydalı olabilir.
Uçuş saatlerinizi tamamladıktan sonra gerekli sınavları geçerek lisansınızı almanız gerekecek. Her aşamada gösterdiğiniz çaba, pilot olma hedefinize ulaşmanızda büyük bir rol oynayacaktır. Unutmayın, her zaman yeni bilgileri öğrenmeye ve kendinizi geliştirmeye açık olun!
Pilot Olma Şartları
Bir pilot olma yolculuğu, birçok zorluğun üstesinden gelmeyi gerektirir. Öncelikle, belirli eğitim ve sağlık şartlarını yerine getirmeniz gerektiğini unutmamalısınız. Uçuş okulları genellikle aday pilotlardan en az lise diploması ve belirli bir seviyede matematik ve fen bilgisi becerileri bekler.
Ayrıca, fiziki sağlık durumunuzun gerekli olduğunu gösterecek bir sağlık raporunu almanız da elzemdir. Bunun yanı sıra, uçuş saatlerini tamamlamak ve teorik dersleri geçmek, profesyonel bir pilot olma şartları arasında yer alır. Uçuş eğitimi, deneyim kazanmanızı sağlarken aynı zamanda, bu süreçte güvenli uçuş prosedürleri hakkında derinlemesine bilgi edinmenize yardımcı olur.
Hava yolu şirketlerinin çoğu, işe alım süreçlerinde lisans ve uçuş deneyimi gibi kriterleri göz önünde bulundurur. Bu nedenle, eğitim sürecinde sağlam bir eğitim almanız ve mümkünse pratik deneyim kazanmanız büyük önem taşır. Sonuç olarak, pilot olma hedefinize giden yolda dikkatle eğitiminizi şekillendirmelisiniz.
Northfly Aero gibi profesyonel uçuş okulları, süreç boyunca ihtiyaç duyacağınız bütün desteği ve yönlendirmeyi sunarak, pilot olma şartları en iyi şekilde yerine getirmenize yardımcı olabilir. Hedeflerinizi gerçekleştirmek için harekete geçin ve hayalinizdeki kariyere doğru ilk adımı atın!
535 notes · View notes
sertsiken0606 · 29 days ago
Text
Merhabalar arkadaşlar ben Ülkü 53 yaşında emekli öğretmenim hiç evlilik yapmadım babam 2001 yılında vefat etti anneme bakmam lazımdı çok isteyenim vardı ama annem yüzünden evlenmedim . Annem çok huysuz bir kadındı. Ne kaynanam olacak insana ne damadı olacak adama gün yüzü göstermezdi bu yüzden annem vefat edene kadar evlenmedim. Şuan 169 boyunda 68 kg ağırlığında saçları ağarmış yüzünde kırışıklıkları giderek çoğalmış biriyim.
Annem 2023 ten 24 e geçeceğimiz gün yani 31 Aralık günü vefat etti. Annenin babanın ölümüne sevinmez insan ama ben annemin ölümüne çok sevindim.
04 03.2024 günü başına gelenleri anlatmak istiyorum.
Sabah 9 gibi kapım çaldı gittiğimde yan komşunun 3 yaşındaki kızı Hülya kapıma gelmiş biraz onunla kapıda oynadım içeri girmedi bir türlü kapı eşiğinde oynadık o sırada benim karşı dairemdeki Serap hanım ve ev ahalisi ellerinde kutularla gidiyordu arkalarından seslendim ev sahibi kira yüzünden savcılıktan tahliye kararı almış polislerde evi bosalttırmak için gelmiş annelerinin yanına gittim hemen ne yapabilirsin ne yapmalıyım bilemedim 3 çocukları var en büyük lise 2 sınıfa gidiyor diğerleri 5 ve 2 yaşlarında . Bebekler yani sonuçta 5 ve 2 yaşlarındaki çocukları kapımı çalan Gönül hanımın evine bıraktık liseye giden Hurşit i eski öğretmen olduğum için ben alacaktım .
Okul dağılmış Hurşit gelmişti aç olduğunu biliyordum hemen bir tost yapıp meyve suyu ile birlikte verdim masada yemeğini yerken dikkatini çekti siki kalkmıştı belliydi. Acaba bir tarafım mı açık diyerek kontrol ettim açıkta hiçbir şey yoktu yemeği bitmiş tabağı masadan alırken tekrar baktım baya baya kalkmış mutfakta çok düşündüm hem genç hem yakışıklı uzun boylu gençken hayalini kurduğum bir erkek tipiydi aklım karıştı düşünemiyordum belki yarın saat mutfakta hayal kurarak kendimle oynadım medeni cesaretimi toplayıp yanına gittim ders kitaplarını çıkarmış ders çalışıyordu üzerimde pantolon vardı aklıma etek giyip frikik vermek azdırmak geldi gidip emekli olmadan önce okulda giyindiğim midi eteği giydim tam karşısında oturdum içimde iç çamaşırı yoktu mahsustan bacaklarımı aralayıp arasını görmesi için fırsat veriyordum Hurşit terledi belli ki benim hareketlerim azdırmıştı Hurşit i
Yerimden kalkıp bir bardak süt doldurup yanına gittim mahsustan sanki halıya takılmış gibi sütü üzerine söktüm hemen banyoya git geliyorum dedim gittiğimde soyunmuş sikini elinin altında saklıyordu güldüm duşu açtım altına soktum bende ıslanmış gibi yaptım elbiselerimle duşun altına girdim Hurşit in sırtını ovuyormuş gibi yapıyorum fakat okşuyordum. Hurşit ellerini yana bırakmış siki taş gibi olmuştu eğildim sikini ağzıma aldım emmeye başladım Hurşit tuhaf sesler çıkararak 2 dakika bile olmadan ağzıma boşaldı bütün döllerini tükürdüm tekrar ağzıma aldım sakso çekiyordum bir taraftan da üzerindeki elbiseleri tek tek çıkarıyordum ben de artık çıplaktım elinden tutup yatak odama götürdüm. Öpüşmeye başladık ikimizde acemi bir şekilde öpüşmeye devam ettik birden aklıma TV den porno video yayınlayan kanallardan birini açmak geldi aklıma ama hepsi kapalıydı bende aylardır elimi sürmediğim tableti alıp Yandex ten porno video açtım tam istediğim gibi bir videoyu açtım Hurşit bunlar ne yaparsa sende onu yap dedim videodaki erkek kadını yere yatırdı amını emmeye başladı Hurşit te benim amımı yalamaya başladı sonra erkek kadına sikini verdi ağzına aldı bende yaptım onlar 69 pozisyonuna geçti bizde geçtik artık sikiş başlamalıydı adam yerde kadın üst tarafta kadın erkeğin sikini tuttu bende aynı şekilde yaptım Sikini amıma sürterek kendi ellerimle sokmasına yardım ettim artık bakire değildim zevkten ne yaptığımı bilmiyordum videodakiler göt sikmeye başladı Hurşide söylediğim gibi onlar ne yaparsa sende yap demiştim sikini amımdan çıkartıp göt deliğime sokmaya başladı canım acıdı ama ayrı bir zevk alıyordum hayatımda hiç tatmadığım zevki küçük Hurşit bana yapıyordu ben titrerken Hurşit içime boşalmaya başladı. Artık Hurşit benim sikicim olmuştu ailesi ev bulana kadar Hurşit bende kaldı Hurşit her gün geliyor sikişiyoruz banyo yapıp annesinin yanına gidiyor.
71 notes · View notes
hataysekshikayelerisblog · 29 days ago
Text
Bana Aşıkmış! (Osman 38 Y., İzmir)
İş toplantısı için geldiğim şehirde sadece iş portalı olan bir sitedeki adresime gelen maili tıkladım. "Siz şu Liseden tanıdığım şu kişi misiniz?" diye yazıyordu. Gönderen ismine baktım birşeyler anımsatsın diye, hafızamı yokladım, o isimde tanıdığım, okulu sorduğuna göre okuldan bir kişi vardı, ama aradan neredeyse 20 yıl geçmişti. Ben son sınıfta okurken kendi sınıfımdan çıktığım bir kızla biraz sorun yaşamıştık ve bana mektupla ilan-ı aşk eden ilk sınıflardan bir kızla 2 haftalık kısa bir arkadaşlık etmiştik. O zamanlar kızın elini tutabileceğiniz tek yer sinemaydı ve bu kız sinema davetime evden izin alamadığı için gelememiş, ben de yol vermiş yollamıştım.
Günlerden Perşembeydi ve o akşam yaşadığım şehre dönecektim. Nerede yaşadığım iş portalımda yazıyordu. Ben de onun profiline baktım. Şaşkınlık verecek şekilde ikimiz de doğup büyüdüğümüz şehrin dışında, ama aynı büyükşehirde yaşıyorduk. Birkaç mailden sonra birbirimize telefonlarımızı yazdık, whatsaptan yazışmaya başladık. Cuma günü sabah 09:00'da yazdı. O gün akşama dek karşılıklı mesajlar gidip geldi. Cumartesi çalışmadığımı, görüşüp eski günleri yadetmek isteyip istemeyeceğini sordum. Çok sevineceğini söyledi. Cumartesi öğlen saat 13:00'de buluşacaktık. O öğlene dek çalıştığı için işyerine yakın bir yerden almamı istedi.
Saat 13:00'de çok kalabalık bir kavşaktki otobüs durağının yakınına park ettiğimde, cep telefonumun şarjının bittiğini farkettim. Telaşa kapıldım bir an, nasıl tanıyacaktım. İşte o an kalabalığın arasından o lisedeki kız çıktı, gülümseyerek bana doğru geldi. Ben o lisedeki cılız çocuk değildim, ama kilolu da değildim, yıllar daha bir karizma katmış, fakat genel anlamda değişmemiştim. Ama o tamamen aynıydı. İkimiz de evli, birer çocuk sahibiydik ve aradan bilmem kaç yıl geçmişti.
Sarıldık. Farkettiğim, çıktığımız 2 hafta da bile böyle bir hamlemiz olmamıştı. Önce şehir dışına doğru bildiğim bir restorana yemeğe gittik, açık havada çok güzel sakin bir yerdi. Bu hararetle anlatırken çantasından 3 tane defter çıkardı. Bizim yaştakiler bilir, o zamanlar günlük, hatıra defteri falan tutmak modaydı kızlar arasında. Üniversitede okurken İngiltere'de yaşayan abisinin yanına her yaz gidip bebek bakıcılığı, garsonluk yapmış. Lise, üniversite ve İngiltere yıllarını kapsayan evlenene kadar devam eden 3 kalın defteri uzattı bana.
Hemen hemen her sayfasında ismim vardı. Beni yolda görmüş mesela, okuduğum üniversitenin basketbol takımında oynarken maça gelmiş izlemiş, evlenmeden önce kocasına benimle ilgili günlüğü okutup, o gün son notu yazmış vesaire vesaire. Bir an korktum. "Kocana ne dedin gelirken?" dedim yemekten kalkıp başka bir yerlere gitmek için arabaya yürürken. "Seninle buluşacağımı söyledim, o da gelmek istedi, ama rahat davranamayız diye başka zaman gelebileceğini söyledim!" dedi.
Bu arada arabaya binmiştik. Uzanıp elini tuttum. Elini çekmek istediğinde, "Bakalım defterde yazdığın hisler halen duruyor mu?" diye sordum. Gözlerime bakıp dudağımdan öpüp geri çekildi, mahçup bir gülümsemeyle...
Şirkete büyük alım yaptığımız ve faturalarını benim imzaladığım bir tedarikçi firmanın sahibi var. Her yıl yaptığımız geleneksel akşam yemeğinde, adam alkolü biraz fazla kaçırmıştı. Bana Moldovalı metresini anlatmış, "Sen de çapkın birine benziyorsun! İstediğin zaman evi kullanabilirsin!" deyip, bir adres ve bir anahtar uzatmış, "Hasanağa parkının dibinde, oğlum burdaki üniversiteyi kazanınca almıştım, oğlan okulu bitirdi, ben de geldikçe kalırım diye satmadım!" demişti. Hiç gitmemiştim, ama şimdi tam zamanıydı.
"Nereye gidiyoruz?" diye sorduğunda olayı anlattım. Sessizce oturuyordu. Adres kolaydı. Arabayı parkedip kapıyı açtım. Oturma odasında bildiğiniz eski minibüslerin bütünleşik en arka 4'lü koltuğu, ön 2'li koltuklarından oluşan bacakları olmayın yere konmuş bir oturma grubu, arkada bir yatak odası, bir banyo tuvalet ve mutfak, küçücük bir sofa bahçe karışımı. İkimiz de minibüs koltuklarını ve üzerine geçirilmiş kırmızı kumaşları görünce, "Aaa ilginçmiş!" diye o ilk anki heyecanımızı unuttuk. Ellerini tutup gözlerine bakarak öpmeye başladım ayakta o da bana karşılık veriyordu. Yüzümü gözlerimi öpüyor sonra tekrar dudaklarıma dudaklarını bastırıyordu.
Ellerim vücudunu dolaşmaya başladığında sırtından kalçalarına inip avuçladığım göt yanaklarından çekip kasıklarını tam kasıklarıma getirdim. Bu arada dizlerimi kırıp biraz alçalıp tam hizasına getirmiştim yarağımı. Kıyafetlerimiz üzerinden birbirimize sürtünüyor, ikimiz de öpüşmeyi bırakmadan ellerimizi çalıştırıyorduk. İkimizde de tişört ve kot vardı. Ayrılıp önce o benim tişörtümü çıkardı, sonra ben onunkini, aynı anda ellerimiz birbirimizin kot düğmelerini çözüyordu.
Kotu indirdiğimde altında bembeyaz bir babaanne külodu ve beyaz bir sütyen giymişti. O an o külot o kadar iticiydi ki, sanki anladı ve "İlk günden bunu yapacağımızı düşünmemiştim..." dedi. Onları da çıkarıp, arkasına geçip başı yana dönük dudaklarını öperken, kalçalarına dayadığım yarağımla yönlendirip yatak odasına götürdüm. Yatağa uzatıp dudaklarını boynunu öptüm, sonra bir şaşkınlık daha yaşadım. Bugüne dek onlarca kadınla birlikte olmuştum, ama hiç içe dönük meme uçları görmemiştim. Memelerini emdim, her ne kadar içe dönük olsa da uçlarını dilleyip okşadım. Sonra da aşağı inip göbek deliğini ve kasıklarını öptüm emdim.
Dilimi amcığına getirdiğimde incecik bir çizgi gibiydi, sanki daha önce hiç sikilmemiş. Dilimle çizginin üzerinden geçip parmaklarımla araladığım amın iç dudaklarına dilim ve dudaklarımla daldım. Sularını salarken, ben emiyor yalıyor küçük ısırıklar atıyordum. İnlemeleri artık çok artmış, adımı sayıklıyor, içine girmemi istiyordu. Onu dnlemeyip emmeye yalamaya devam ettim. Bu arada kolumu yukarı uzatmış göğüslerini avuçluyor, sıkıyordum.
"Ne olur sok, sok artık, sen bana ne yapıyorsun böyle, offfff, ohhhhh, aşkım, erkeğim, gel sik kadınını, sevgilini, ohhhhhh!" diye inleyerek orgazm oldu. Tüm gün zıpkın gibi gergin vücudu orgazmın etkisiyle zangır zangır titriyor, gözlerinden yaşlar boşalmış ağlıyordu. Yanına uzandım. Sımsıkı sarıldı bana. "Neden ağlıyorsun?" dedim. "Mutluluktan!" dedi gülümsemeye çalışıp, "35 yaşında sen de ilk orgazmını yaşasan, sen de ağlardın!" diye ekledi. Kocasında erken boşalma sorunu olduğunu anlattı. "Bunun için doktorlara bile gittik, ama olmuyor!" dedi.
Öyle tavana bakar yatar haldeyken aletimi eline alıp eğildi, yalamaya başladı. "Bunu yapmayı hep sevdim, ama erken boşalan kocan olunca her zaman yapamıyorsun!" diyerek yalamaya devam etti. Bir süre yaladıktan sonra kıvrılıp kucağıma oturdu. Elimle düzelttiğim sikimi amına soktum. Üzerimde zıplamaya başladığında ben yine içeri kaçmış göğüs uçlarını emmeye, ısırmaya, kalçalarını tokatlamaya başlamıştım. Her köklediğimde, "Uhhhh, ohhhh!" diye sesler çıkarıyor, amını yarağıma bastırıp kendini geriye doğru attırıp amını öne itiyordu. Parmağımı göt deliğine dokundurduğumda, komple kendini kastı. Oysa ordan sikmek istiyordum, ama anladım ki halen mühürlü...
Saat 14:30'da girdiğimiz ve 4 posta sikiştiğimiz evden, saat 19:00'da kocasından gelen, "Daha gelmiyor musun?" mesajıyla çıktık.
[Osman]
59 notes · View notes
gercekhikayem · 8 months ago
Text
Şebnem'in anlattıkları
" erkek takipçiden gelen bir hikayedir, devamını yazma sözü verdi"
Oldukça erken yaşta, beklenmedik bir şekilde kaybedilen kızlık, sonra yaklaşık�� 10-15 civarında, çoğu duygusallıktan oldukça yoksun, kısa dönem arkadaşlıklarla mutluluğu aramak, bu arada 2 sonuçsuz nişan ve sonunda istemeden yapılan ve iyi gitmeyeceği önceden az çok belli olan bir evlilik. Kısaca böyleydi Şebnem’in bana anlattıkları. Akranlarına göre boyu biraz daha uzun ve kalçaları daha gelişmiş, ortalamanın üzerinde iriliğe sahip göğüsleri ile dikkat çekici, uzun siyah gür saçlı, oldukça güzel bir kızdı lise yıllarında.
Kendisinin, “beklenmedik şekilde gelişen bir macera” olarak adlandırdığı kızlığını kaybetme olayı, liseyi bitirdikten sonra üniversite sınavlarına hazırlanırken dershane öğretmeninin evine gitmesiyle başlıyordu.
Murat Bey, 40’lı yaşların başında, evli bir öğretmen. Uzun boylu iri yapılı, önden hafif seyrelmeye başlamış kırlaşma yolundaki saçları, yakışıklılığı, sevecenliği, tatlı dili ve hafif sert babacan tavrıyla epey etkilediği Şebnem’in macerası; Murat Beyin eşinin sık sık annesinin yanına memleketine gittiği günlerde, test çözdürmek üzere evine çağırmasıyla başlıyor. Kızın 18 yaşını geçtiği günden beri öğretmeninin hareketleri de daha cesur daha atak. Kızı evine bu nedenle çekinmeden çağırabiliyor. Bu ilk defa evine öğrenci çağırması değil, genç kızlarla yakın arkadaşlık kurma alışkanlığı arkadaşları çevresinde dikkat çeken ama dillendirilmeyen bir konu.
İlk gün evde test çalışmasından sonra başlayan koyu bir sohbet, öğretmenin kültürü, tatlı dili, hoş esprileri ve Şebnem’in de sıcakkanlılığı ile öğrenci öğretmen ilişkisi, aradaki statü ve yaş farkına rağmen yakın arkadaşlığa dönüşüyor. Ailesinde bulamadığı sevgi ve anlayışı, olgun bir erkeğin koruyuculuğunu öğretmeninde buluyor genç kız. Gördüğü bu ilgiden memnun dönüyor her defasında evine. Kendine güveni de artıyor. Lisedeyken diğer erkekleri iki gülümseme ile tavlamak kolay, ama Murat öğretmen öyle mi? Adamın ona ilgisi varsa hem güzelliği hem zekâsındandır diye düşünüyor. İlk günden başlayan yakınlık, ikinci buluşmada sevgi sözcükleriyle yapılan karşılıklı iltifatlarla daha da artıyor, müzik zevkleri de ortak olduğu anlaşılınca, müzikli sohbetlerden sonra dans etmeye kadar gidiyor ilişkileri, sonunda romantik bir ortamda beklenen oluyor ve dudaklar bir anda birleşiyor.
Bir erkekle hayatının ilk öpüşmesini yaşarken, kollarını adamın boynuna nasıl doladığını fark etmiyor bile, o anda aklının değil, dişilik duygusunun yönetiminde. Deneyimli erkeğin ağzında lokum gibi emilerek adeta eriyen etli dudaklarının verdiği ilk defa tatmakta olduğu hazla ayakları yerden kesiliyor, heyecandan ellerini, ensesini ter basıyor, kulakları uğulduyor. Kolları birbirlerinin boynuna sarılmış olarak, Murat’ın dans eder gibi usulca yürüyerek kanepeye doğru yönlendirdiğini fark ediyor ve kanepeye yanaştıklarında, kendini kanepeye bırakıveriyor, Murat ise kanepeye, hemen yanına oturuyor.  Hızla kızın gömleğinin düğmelerini açıp kenarları dantelli beyaz saten, yumuşak sutyenini de bir parmak darbesiyle aşağı kaydırarak, ergenliğinde hızla büyüyen ve bir belki bir buçuk yıldır dikkat çekecek kadar gelişmiş olan göğsüne dayıyor ağzını, Şebnem o anda ağzından çıkan hafif bir çığlığa kendisi de şaşırıyor. Öğretmenine o kadar çok güveniyor ki başına ilk defa gelen bu cinsel yaklaşımdan tedirginlik duymuyor. Önceden hayal bile edemediği bir şeyi yapıyor, elini erkeğinin ensesine atıp başını göğsüne bastırıyor, bir göğsü erkeğinin ağzında diğer göğsü ise avucunda kauçuk bir top gibi sıkıştırılmakta.
Murat, Şebnem’in bir memesini emerken ucunu da dudaklarının arasında nazikçe sıkıştırıyor, avcundaki diğer memenin ucunu da iki parmağının arasında hafif hafif ezip bırakıyor. Şebnem’in yaşıtlarına göre bile daha açık renkli meme uçları daha önce hiç olmadığı kadar dik ve sertleşmiş. Az önce dudaklarından vücuduna yayılan haz şimdi memelerinden özellikle meme uçlarından bütün vücuduna yayılıyor. Başı geriye, vücudu ise dışa doğru gerilmiş durumda ve ilk kez yaşamakta olduğu bu hazzın sarhoşluğunda ne yapacağını bilemiyor. Zaten bilmesine de gerek kalmıyor, kendisini hoşlandığı, tecrübeli, olgun güvendiği bir adamın kollarına bırakmış durumda, o anda yeryüzünde sanki sadece ikisi arasında da tarif edilmez müthiş bir haz alışverişi var. Gözleri kısık, gömlek ve etekliğinin adamın maharetli elleriyle üzerinden nasıl kayıp gittiğini fark edemiyor bile, gözlerini araladığında yanında yerde diz üstü duran, üst tarafı çıplak erkeğini görüyor. Murat eğilip tekrar dudaklarını ağzının içine alıyor ama bu defa dudaklarının arasından erkeğinin dilinin ağzına içeri girdiğini fark ediyor, vücudunun tepkisine uyarak ağzını aralıyor, ağzının içinde diline ve damağına değerek kımıldayan erkeğinin dilini hissetmek! İşte bu tarif edilmez duyguyu yaşamakta, bir yıl kadar önce yaz tatilinde yanlarında ailelerinden kimse olmadan özgür günler geçirdikleri Teyzesinin kızı Zühal’le oynaşırken öpüşmesinden farklı bu.
Murat kanepenin yanında diz çökmüş olarak, Şebnem’i Fransız öpücüğü ile hazdan hazza uçururken bir eli yine kızın göğsünde, diğer eli karnını üzerinde okşar gibi gezinerek aşağı doğru kaymaya başlıyor. Ağzı erkeğinin ağzıyla birleşmiş olmasa duygularını sesli olarak hafif çığlıklarla yaşamak istiyor, ancak ses olarak sadece belli belirsiz inlemeler çıkarabiliyor. Öğretmeninin aşağıya doğru kayarak uzanan eli önce külotu üzerinden amına geliyor, kızın çok genç olmasına rağmen amının etli ve kabarık olmasına bir an şaşırıyor ve külotun üzerinden elinin altındaki amı avuçlayarak sıkıyor. Külota rağmen amın su gibi olmuş ıslaklığı hissediliyor, külotun kenarından belli belirsiz dışarı taşan uzun sayılmayacak incecik tüy irisi kıllar Murat’ın aklını başından alıyor. Son yıllarda iyice monotonlaşan evliliğinde ilk yıllarda bile duymadığı hazzı yaşıyor şu anda. Elini biraz geri çekip, külotun üst tarafına gelerek elini külotun lastiğinden içeri doğru uzatıyor. Kızın amı sırılsıklam, Murat elini, kızın geçen hafta makasla üstlerinde biraz kısalttığı ince zayıf kıllarla kaplı amının üzerinde gezdirerek sıkıca tekrar avuçluyor elinin altındaki etli kabarık ıslak amı ve elini biraz daha aşağı kaydırdığında amın sularının kalçalarına doğru sızdığını fark ediyor, sevişiyor olmasalar çiş kaçırdığını düşünecek ama hayır, Murat o kaygan sıvıyı çok iyi tanıyor. Bu kanepede bu yaş grubunda ağırladığı ilk kişi değil karşısındaki. Aynı anda ağzını kızın memesine getirip meme ucunu ağzına alıp emerek hafifçe dişlerini geçiriyor. Bir erkek tarafında amının avuçlanması ve aynı anda meme ucunun hafifçe dişlenmesinin verdiği zevkle tiz bir zevk çığlık kopuyor ağzından. Bunları başkası yapsa dur diyecek ama aklı öğretmenine teslim olmuş halde. Sert bir erkek elinin kendi parmaklarının narin dokunuşundan daha çok zevk veriyor. Hem bedeni hem aklı dur demek istemiyor.
Murat’ın usta elleri avuçlamayı bırakıp parmaklarını amın dudaklarına boylu boyunca içeri doğru bastırmadan gezdiriyor, sonra dudakların üst taraftaki çıkıntıyı buluyor, dokunduğu bızır kızın yaşına göre oldukça iri, o çıkıntıyı iki parmağının arasına alarak üstten aşağı doğru hafifçe sıkarak parmaklarını aşağı yukarı hareket ettiriyor. Şebnem bu hareketi ve hazzı biraz tanıyor. Bir yıl kadar önce yaz tatilinde başlarında ailelerinden kimse olmadan özgür günler geçirdikleri Teyzesinin kızı Zühal’in öğrettiği şekilde zaman zaman banyoda veya gece yatarken kendisi de yapıyor ve o çıkıntıyı okşamanın hazzı arttığını, sonunda doruk noktasına geldiğinde titreme ile birlikte amından bütün vücuduna zevk dalgası yayıldığını biliyor. Okuduklarından ve biraz annesinin ve daha çok da kendisinden 6 yaş büyük ve bu konularda kurt sayılabilecek Zühal’in anlattıklarından buna orgazm dendiğini de biliyor, ancak bu defa çok farklı. Bu haz, bira içtikleri bir akşam Zühal’le oynaşırken bızırını okşayarak memesini de bir erkek gibi emerek yaşattığı orgazma benzemiyor, kendi kendine oynayarak yaşadığına da hiç benzemiyor. Elinde olmadan titriyor, kalçaları havaya inip kalkıyor, neredeyse kanepede bütün vücudu hoplar gibi yukarı kalkıp geriliyor, başı elinde olmadan sağa sola sallanıyor attığı çığlıkları duyamayacak kadar kulakları uğulduyor, bu sanki yeni yetme bir kızın orgazmı değil bir erkeğin kollarında yaşadığı volkan patlaması gibi. Şebnem, bir erkeğin elinden olan bu ilk orgazmını daha önce hiç olmadığı kadar uzun ve şiddetli yaşıyor. Murat daha önce de benzerlerini başka kadınlarda gördüğü halde, bunun daha uzun ve şiddetli olduğunu fark ediyor. Sadece okşayarak boşalttığı bakirenin beyaz tenine uzun bacaklarına iri biçimli göğüslerine iştahla bakıyor.
Şiddeti azalsa da orgazm tam olarak bitmiyor, bacaklar hafif titremeye devam ediyorken, gözleri kapalı, ne dediği anlaşılmadan mırıldanıyor ve elleri kolları da hafifçe titriyor. Murat kızın başını ellerinin arasına alıp yanaklarına kulaklarına öpücükler kondurarak kulağına “harikasın bebeğim” diye fısıldayarak sakinleştirmeye çalışıyor. Şebnem’in titremeleri diniyor ama göğsü körük gibi inip kalkarak hızla nefes almaya devam ediyor. Biraz sakinleşir gibi olunca yanında, yerde diz üstü duran erkeğine bakarak, belli belirsiz gülümsüyor sadece. Kızın uzun süren şiddetli orgazmı bitiyor ama içinde kaynamaya başlayan volkan henüz sönmemiş durumda. Her an yeniden patlamaya hazır. Erkeğin dudakları önce küçük ama yoğun öpücükler kondurarak göğüslerine, oradan göbeğine oradan da külotun üzerinden amına geliyor, amın üzerinde öpücükler yalamaya dönüşürken, iki elini külotun yan taraflarına takıp aşağı çekerken Şebnem de poposunu kaldırarak çabuklaştırıyor külottan kurtulmayı. İlk defa bir erkekle baş başa olmasına rağmen dişilik içgüdüleri gerekli yönlendirmeleri yapıyor.
“Hocam” diye fısıldıyor çekinerek, “korkma” diye cevap geliyor ve sonra parmağının ucundaki am suyuyla sırılsıklam olmuş minik külotu önce kokusunu içine çekip sonra fırlatıp kenara atıyor. Kızın dizlerini yukarı kaldırıp bacaklarını hafif ayırarak, amının üzerine eğilip, burnunu dudaklarını, makasla acemice kısaltılmış amın tüyleri üzerinde gezdirerek, biraz aşağı kayarak dilini bızırın üzerine denk getirip sağlı sollu dil darbeleri atmaya başlıyor, parmağı da amın ıslak, kaygan dudaklarının üzerinde aşağı yukarı kayarak minik dudakları okşuyor. Bu yaşananlar çok fazla kız için, amına değen, amı kadar ıslak bir dilin darbeleri ve bir erkeğin sıcak nefesinin en mahrem yerinde dolaşması.
Sanki az önce yaşanan ilk orgazm bitmemiş kısa bir mola verilmiş gibi ikinci orgazm az önce bittiği yerden tekrar başlamak üzere, kızın nefes almaları tekrar hızlanıyor. Bızırının üzerindeki dil darbeleri ve amının dudaklarında gezinen Murat’ın maharetli dili ve parmağ�� çok kısa sürede kızı az önceki volkan patlamasını yaşadığı doruğa tekrar ulaştırmak üzere. Bu kadar çabuk ikinci orgazmı Murat da beklemiyordu. Yoksa aynı orgazm devam mı ediyordu kaldığı yerden? Şebnem yine ince keskin çığlıklar atarak titriyor sarsılmaya başlıyor, Murat ise inleyerek boşalmaya başlayan kızın amını yalamayı bırakmış, parmağını amın dudaklarından çekip titremekte olan kızın amını olduğu gibi avuçlayıp sıkmaya başlıyor. Bu, kızın titremelerini daha da artırıyor, elinin altında sarsılmakta olan kıza hayranlıkla bakan Murat, “keşke bakire olmasaydı” diye aklından geçiriyor, bu arada kızın titremeleri ve inlemeleri azalarak bitmeye yaklaşıyor.
Kızın amını sıkan elini gevşeterek fakat amın üzerinden çekmeden, yukarı doğrularak sikini Şebnem’in memelerinin hizasına getiriyor, Şebnem o anda ilk defa gerçek bir sik görmekte, erkeğinin çıplak olduğunu fark ettiğinde, az önce amını yalarken pantolon ve külotunu çıkartmış olduğunu anlıyor.
Zühal’in gösterdiği dergilerde adamların dimdik siklerini görüp şaşkınlıkla baktığında ve kadınların sikleri ağızlarına alıp emdiklerini gördüğünde daha da hayrete düşmüş, Zühal “Kız çok zevkli bir olay onu ellemek, ağzına alıp ağzında hissetmek meme emer gibi emmek” dediğinde şaşkınlığı ve merakı iyice artmıştı o zaman, şu anda ise kendisini zevkten zevke uçuran adamın dimdik duran siki neredeyse burnunun dibinde nabız gibi hafifçe sallanmakta. Sanki gerçeği, dergilerde gördüğünden daha büyük. Başının renginin morluğu ve gövdesinden ayrı rengi şaşırtıcı. Bir siki yakından tanıma merakını artık giderebilirdi. Murat, kızın karşında duran siki hayranlıkla seyrettiğini görerek, siki ağzına almayı aklından geçirdiğini tahmin edip vücudunu kızın yüzüne doğru yaklaştırıyor. O anda göz göze geliyorlar, sikine dikkatle bakan kıza “tutabilirsin istersen güzelim” dediğinde Şebnem çekinerek elini sike uzatıp önce dikkatlice tutup sonra avucundaki siki hafifçe sıkarak sertliğini elinde hissediyor. Kendisine büyük zevkler yaşatmakta olan adamın en özel yerini, taş gibi sert ve sıcacık sikini tutmak çok hoşuna gidiyor, değişik bir duygu, güvendiği, hoşlandığı, kendisine zevk yaşatan bir erkeğin sikini tutmanın heyecanlandırdığını hissediyor. Sanki kemik var içinde çok sert ama derisi ve başı kaygan ve çok sıcak avucundaki sik.
Seviştiği, hayran olduğu bu güzel adam, hiç çekinmeden kendisinin ıslak amını yalamış, dilini en hassas yerlerine, bızırına sürterek onu adeta bulutların üzerine uçurmuştu, şimdi Şebnem de elinde sımsıkı tuttuğu siki dergilerde gördüğü gibi ağzına almayı aklından geçirmekteydi, ama bunu nasıl yapacaktı? Murat elini kızın amından çekip kanepeye dayadığı dizini kaldırarak, ayağını kızın vücudunun diğer tarafında kanepeye koyuyor, şimdi bir ayağı yerde diğer ayağı kanepede kızın üzerinde göğüs hizasında ayakta dikilmekte. Kontrolü ele alıp rakibi yere sermiş edasıyla Şebnem’in üzerinde ona yukarıdan bakmakta, siki de kızın yüzünün üzerinde sallanmaktaydı. Şebnem elini uzatarak siki tekrar tutu.
Murat biraz daha öne doğru uzandığında, kızın başı hizasındaki siki ağzına almak için dudaklarını aralaması yeterliydi, önce ıslak dudakların arasına başı dokunan sik, Murat’ın ufak bir kalça hareketiyle dudaklarının arasından kayarak ağzının içine girdi. Ağzında hissettiği sikin, elinde tutarken olduğundan daha sıcak olduğunu fark etti, ağzının içini dolduran sertliğin verdiği haz, Zühal’in tarif ettiğinden çok daha güzeldi, Murat kızın ağzına girdiğinde sikinin başının bademciklerini kadar girip kızı rahatsız etmemesi için sikin bir kısmı dışarıda kalacak şekilde daha fazla ileri gitmeden kızın ağzına girip çıkmaya başladı, Bir şey söyleyip altındaki ceylanı ürkütmek de istemiyordu, yoksa aklından “dişine dikkat dilini biraz daha kullan” demek geçiyordu.
Şebnem gözlerini yukarı kaldırdığında, göz göze geliyorlar, ikisi de birbirlerinin gözlerinde hazzı ve mutluluğu görüyor o an, kızın ağzı dolu olmasaydı Murat onun dudaklarındaki gülümsemeyi de fark edecekti ama sadece gözlerindeki, gülümsemesini görebildi. Şebnem, ağzında hafifçe ileri geri hareket eden siki emerken, Zühal’le daha önce, birlikte mastürbasyon yaptıklarında, Zühal’in aynı anda bir eliyle kendi bızırıyla diğer eliyle de Şebnem’in bızırıyla oynarken “kız ellerin boş durmasın kendi memelerini avuçla, uçlarını da sık” dediğini hatırladı, ellerini uzatıp meme uçlarını sıkmaya başladı, " Murat keşke arkaya doğru da uzanabilseydi de amını avuçlasaydı, bu şekilde bir kez daha zevkli olurdu” diye aklından geçirdi. O sırada Murat’ın kalça hareketleriyle ağzında ileri geri girip çıkan sik ve Murat’ın nefes alışları gittikçe hızlanmaya başlamıştı. Yukarı doğru gözlerini çevirdiğinde erkeğinin gözlerinin kısıldığını, yüzünün tuhaf bir şekilde hafif yamulduğunu fark etti, hızlı nefes alışlarıyla beraber hafif inlemeleri duyuluyordu. İşte hayran olduğu, kendisinden güçlü bir erkeği mutlu ediyordu.
Kendini güçlü bir kadın gibi hissediyor o an. Şebnem, ağzındaki sikin kasıldığını fark ettiği anda, Murat sikini kızın ağzından aniden çeker çekmez inleyerek kızın dipdiri göğüslerine doğru boşalmaya başlıyor. Adamın sikinden hızla dolu dolu fışkıran iri uzun damlalar kızın göğsüne çarpmaya başladığında, ilk hissettiği şey göğsüne yağan sıvının sıcaklığı oluyor, o anda sanki Murat’ın sikinden kızın göğsüne meni değil sıcak zevk taneleri fışkırmakta, erkeğinin sevişmeden aldığı zevki, göğsüne çarpan meninin sıcaklığını hissederek paylaştığını düşünmekteydi Şebnem. Merak ve heyecanla sikin göğsüne fışkırmasını izledi, damlanın biri çenesine gelmişti, çenesindeki damlanın aşağı doğru kaydını hissetti. Murat, boşalması biterken sikini sıvazlayarak ucuna gelen son damlayı da sikinin ucunu kızın çenesine sürerek bıraktı. Nefes nefese kalmıştı, hayatının en zevkli seksini yaptığını düşündü o an ve kanepedeki ayağını indirip yere koyarak eğilip kızın dudaklarına bir öpücük kondurup, “harikasın” diye fısıldadı. Şebnem, yanında ayakta duran adamın az önceki sertliğini kaybetmiş ama halen diri duran sikine hayranlıkla dalgın dalgın bakarken Murat’ın “kağıt havlu getireyim, göğsünü silelim” demesiyle bir an göğsündeki artık yavaş yavaş kanepeye kaymaya başlayan menileri hatırladı “Hayır dursun, onlar ortak zevkimizin hatırası, evden çıkana kadar silmeyeceğim” dedi. Bugün aldığı ders en iyisi idi. Meni, neredeyse yanan bir mumdan akan damlalar kadar sıcak ve kokusu genzini yakacak kadar yoğun bir şeydi.
Murat kızın böyle bir olaya alışık olmadığını anlamış, tekrar seks yapana kadar çırılçıplak dolaşmak istememişti, beline bir banyo havlusu sarıp “Filtre kahve var, kahve mi içersin soğuk bir şey mi” diye sordu. “Kahve olsun, varsa sütlü lütfen” cevabından sonra, mutfağa geçip kendisine soğuk bir bira ve kıza da sütle hazırladığı kahvesini getirdiğinde kızın halen uzanmakta olduğunu ancak kanepenin üzerinde bulunan örtüyü altından çekip amını örtecek şekilde bacaklarının arasına aldığını gördü, göğsündeki ıslaklık duruyordu. Kızın başucuna bir sehpa çekip elindekileri bıraktı, sonra yan koltuklardaki iki minderi alıp kızın başının altına koydu, sonra da az önce amını yalarken zeminde diz üstü durduğu yere de bir minder çelip yere, kızın yanı başına oturdu. Birasından yudum alırken göz göze geldiler, kız hafifçe gülümsüyordu, bu defa kızın gülümsemesini sadece gözlerinde değil, az önceki gibi dolu olmayan dudaklarında da gördü. Bir erkekle ilk sevişmesinin hazzının verdiği mutluluk gülümsemesi olduğunu düşündü, dolu bir sevişme olmuştu, bunu kolay kolay unutmayacak diye içinden geçirdi. Kız arkasındaki yastıklara dayanarak iki eliyle tuttuğu kupadan kahvesini içerken gözleri dalmış, kahveye bakıyordu, ikisi de susmuştu, ama gergin değil dingin bir suskunluktu, kahve bitene kadar konuşmadılar, kızın kahvesi biterken Murat’ın eli kızın bacaklarının arasında, örtünün altına doğru kaymaktaydı. Şu andaki birliktelik fırsatı sonuna kadar değerlendirmek, az önce birlikte paylaşarak yaşadıkları hazzı birlikte tekrar yaşamak istiyordu. Eli kızın, halen ıslak olan amındaydı. Oturduğu yerden kalkıp kızın yuvarlak kalçalarını kavrayarak olduğu yerde çevirdi, o esnada beline sardığı havlu kaymış, başı yukarı doğru bakar vaziyette dimdik, taş gibi siki ortaya çıkmıştı. Karısı ile olsaydı böyle bir performansı düşünemezdi bile ama 18 yaşındaki taş bebek gibi ve son derece arzulu halleriyle kız onu bu hale getirmişti. Şebnem şimdi kaykılarak kanepenin kenarına, ayakları yere basarak oturmuş vaziyetteydi, Murat diz üstü durduğu yerde kızın bir bacağını kaldırıp bacaklarının arasına girdi ve sonrasında kızın iki bacağını da ayırarak havaya kaldırdı.
Karşısında çok küçük sayılamayacak ıslak dudakları açılmış ince tüylü tazecik ama bakınca, bu güne kadar gördüğü en güzel şey olduğunu düşündü ve yüzünü, ağzı amın dudaklarına denk gelecek şekilde karşısında duran ama yapıştırdı.   Bu defa bızıra dil darbeleri yerine onu dudaklarının arasına alarak bir emzik gibi emme başladı. Bu ani saldırı ile yerinde zıpladı ve sonra derin inliyor kız. Murat’ın eli yine ıslak am dudakları üzerinde geziniyordu, kızın amından gelen sular erkeğinin salyalarına karışarak aşağı doğru akmaktaydı, Şebnem’in kalçalarının arası ve minik göt deliğini sırılsıklam olmuştu. Murat amın dudakları üzerinde başparmağını gezdirmeye devam ederken orta parmağını göt deliğinin üzerine getirdi, salya ve am sularıyla iyice kayganlaşmış olan deliğe orta parmağıyla masaj yapar gibi ovalamaya başladı, kız kendinden geçmiş bir şekilde gözlerini kapatmış bütün kontrolü kendini teslim ettiği erkeğine bırakmıştı. Murat’ın parmağı arka deliğe değdiğinde birden yaşamakta olduğu hazzın yoğunlaştığını hissetti, Zühal arkadan da zevk alındığından bahsetmişti, hatta yaptıkları kaçamakların bazılarında parmağını Şebnem’in arkasına biraz soktuğunda da hoşlanmıştı ama bu defa bambaşkaydı hissettiği haz. Zaten hoşlandığı adamın dudakları arasında emzik gibi emilen bızırı kızı bulutların üzerine çıkartmaya yetmişti, üstelik bunun yanı sıra bir memesi erkeğinin avucunda, arka deliği de erkeğinin marifetli parmağının masajı altındayken içerisinde bulunduğu zevk deryasında aklı başından gitmek üzereydi.
Murat kızın iyice kıvama geldiğini gördüğünde arka deliğe masaj yapmakta olduğu parmağını yavaşça deliğin içine kaydırmaya başladı, akan am suyuyla ve erkeğin salyalarıyla fazlasıyla kayganlaşmış ve içinde bulunduğu büyük hazdan dolayı gevşemiş olan göt kaslarından dolayı parmak rahatça içeri kaydı, orta parmak dibine kadar kızın arkasına gömülmüştü, Bir an bekledi ve kızın titremelerini, kesik kesik nefes alışını dinledi ve sonra parmağı çıkartmadan içeride tutarak kımıldatmaya başladı, kızın vücudu buna kalçalarını aşağı yukarı oynatarak sanki daha fazla gömülmesini sağlamak istiyor gibi tepki veriyordu. 
Kızın yaklaşmakta olan orgazmını fark edince arkadaki parmağı sokup çıkartmaya, kızı, parmağını sıkıca saran götünden sikmeye başladı, Şebnem’in içindeki volkan patlamak üzereydi, arkasındaki parmak gidip geldikçe erkeğinin elinin hareketlerine uyarak kalçalarını oynatıyordu, erkeğinin dilinden de bızırına, oradan bütün vücuduna bir zevk dalgası yayılmaktaydı. O arada arkasından gelen zevk dalgasının arttığını fark etti ama nedenini anlayamamıştı, nedeni önemli de değildi zaten, şu anda aldığı zevke ve ulaşmak üzere olduğu volkan patlamasına odaklanmıştı o nedenle arkasına girip çıkan parmağın artık iki tane olduğunu fark edemedi, erkeğinin kendisini kaç parmakla götünden siktiğini değil, aldığı zevkin artığını hissetti. Çığlık atmaya başladı, bacakları ve bütün vücudu titriyordu başı arkaya kıvrılmış, kesik kesik çığlıklar atıyordu, amından akan sular bacaklarından kalçalarından her yere yayılıyordu, halen bızırıyla dili ve dudaklarıyla oynamakta olan adamın başını itekledi, dayanamıyordu, nefesi kesiliyordu, günün en şiddetli orgazmını yaşıyordu. Titremeleri devam ederken Murat başını amından geri çekti, parmaklarını da sokup çıkartmayı durdurmuş, arka deliğine gömülü duran iki parmağını alttan yukarı doğru kımıldatarak kızın amına içerden göt tarafından titreşimler yolluyordu. Parmaklarını böyle sıkan bir götün içinde sikinin alacağı zevkten başka şey düşünemez olmuştu. İstemeyerek de olsa parmaklarını geri çekti. Kızın titremesi uzun sürdü, götündeki parmakların amına doğru alttan yaptığı titreşimler orgazmının sona ermesine izin vermiyordu, aynı orgazm devam mı ediyordu yoksa biri biterken yenisi mi başlıyordu? Bunu ne kendisi anlayabildi, ne de Murat.
Uzun süren şiddetli orgazmdan sonra sakinleşmesi de epey sürdü, yorulmuştu, Murat kızın durumunu anladı ve bacaklarını yan çevirip kanepeye uzanmasını sağladı, üzerine de kanepenin örtüsünü örttü. 5 dakika sonra gözlerini açtığında karşısında dimdik siki ile ayakta kendisini izleyen erkeğini gördü, tüm yorgunluğuna rağmen içindeki volkan halen için için kaynıyordu, kanepede doğrularak oturdu ve önünde taş gibi dimdik duran sike uzanarak eliyle siki ağzı hizasına eğerek ağzını uzattı, taş gibi sikin başı dudaklarının arasından kayarak neredeyse bademciklerine kadar dayanacaktı bu defa. Murat da az önce kıza yaşattığı müthiş volkan patlamasında, kendisi de zevkten boşalmanın eşiğine gelmişti, o heyecanla kız sikini ağzına alınca elini kızın ensesine koyarak kalçalarını ileri doğru hareket ettirince sikin başı ve gövdesi kızın ağzında kaybolmuştu sanki.  Bir an kızın nefesi kesilir gibi oldu, gözleri kocaman açılmıştı, Murat heyecandan durumun farkında değildi, sikini sanki bademciklerden arasında aşağı kaydıracakmış gibi kızın ensesinden çekip biraz daha bastırınca Şebnem elinde olmadan ağzını açıp nefes almaya çalıştı gözlerinden yaş gelmişti.  Durumu fark edip geri çekilince kız rahat bir nefes alıp ağzındaki siki kaldığı yerden emmeye başladı, Murat şimdi daha dikkati bir şekilde yine eli kızın ensesinde ağzına girip çıkmaya başladı, gelmek üzereyken “seni ağzından sikmek büyük zevk” dedi kısık bir sesle, kızın duymadığını fark edemedi, kızın ağzına boşalmak üzereydi. kız da kendini kaptırmış ağzındaki siki zevkle mırıltılar çıkarak emiyordu, bir an kasıldığını hissetti ağzındaki sikin, sonra kasılmalar devam ederken arka arkaya ağzına hızla kaygan, sıcak sıvı dolmaya başladı, yutmak aklına gelmemişti o an, ancak ağzında biriken sıvıyı tutamaz olup dudaklarının kenarından salyası ile birlikte sızmaya başladığında farkına varmadan yutkundu ve ağzındakileri de yutmuş oldu, emmeye devam etti, aralıklı kasılmalarla sıvı az da olsa halen geliyordu, bir iki kez daha yutkunarak ağzındakilerin hepsini yutmuş oldu. Halen ağzında duran sik yine sertti ama az önceki taş gibi sertliğinin olmadığını fark etti, sertliği gittikçe azalıyordu sanki. Bacaklarında güç kalmayan adam sikini kızın ağzından çıkartıp baş tarafını sıkarak içindeki son minik beyaz damlayı da çıkarttı ve kızın dudağına sıyırarak bıraktı. Kızın şaşkın bakışından ne yapması gerektiğini bilemediğini fark edince eliyle damlayı dudağın üzerinden içeri doğru itekledi, Şebnem anlamıştı son zevk damlasını da kaçırmaması gerektiğini, yine gülümseyerek erkeğine baktı.
Murat eğilerek kızın çenesinden tutup çenesinden tutarak yukarı çevirdi başını ve dudaklarını ağzına alıp emerek öpmeye başladı. İkisinin de başını döndüren bu öpüşmeden sonra Murat kendisine ve kıza kahve hazırlamak için mutfağa yöneldiğinde Şebnem kanepeye uzandı, ağzındaki ekşi hafif acımsı tadı anlamaya çalışıyordu, hoşuna gitmişti, Zühal ilk defasında hoşuna gitmeyebilir demişti ama öyle olmadı, ilk defa tattığı meninin tadı garipti ama tekrar denemekten kaçınacak kadar kötü hiç değildi. Kuzeninin cesaretlendirmeleri aklından çıkmıyordu, “erkekler ağzına boşaldığında hem çok zevk alırlar hem de ne kadar orospu olduğunu göstermiş olursa onlara” demişti.
Kanepede yan yana çıplak oturup kahvelerini içerken konuşmadılar sayılır, Murat “İyisin değil mi? Üzerine bir şey ister misin üşüme” deyince kız “yok yok gayet iyiyim sağ ol” diye cevap verdi. Şebnem yaklaşık 3-4 saat gibi kısa sürede arka arkaya çok şey yaşamanın verdiği kafa karışıklığı içerisinde ama mutlulukla dalgın dalgın kahvesini içti, karmaşık duygular yaşıyordu, içindeki duyguların en ağır basanın “kendini mutlu hissetmek” olduğuna karar verdi. Murat’a âşık olduğunu düşündü, aşk dedikleri bu haz mıydı sadece? Adam hem evli hem yaklaşık 20 yaş büyük, hem de öğretmeniydi, nasıl sürecekti bu ilişki? İçinden “boş ver, her şey bir şekilde yoluna girer şimdi bunları düşünme” dedi ve banyoya girmeden giyinmeye başladı külotu halen kurumamıştı.
“Ne zaman görüşürüz, yani dershanenin dışında” diye sormayı düşündü ama cesaret edemedi, artık giyinmişlerdi ve “Murat Bey” artık yine öğretmeniydi ama gerek de kalmadı sormasına. Ayakkabısını ayağına geçirirken Murat “yarın ve sonraki gün dershaneden sonra özel dersim var, ondan sonraki gün aynı saatte gelebilirsen evde olacağım, test kitabı ve defterlerini de getir ama gelirken” diye bir öğretmen cevabı verdi. Çıkması için kapıyı açmadan önce yanağına bir öpücük kondurdu ve kız çıkıp merdivenlerden inmeye başlarken, az önce zevk çığlıklarının, inlemelerin doldurduğu salon sessizliğe bürünmüştü.
https://gercekhikayeciniz.blogspot.com/2024/06/sebnemin-anlattiklari.html
138 notes · View notes
se-a-ser · 5 months ago
Text
okul döneminden, aslında lise döneminden hatırladığım en gergin anlar derse geç kaldığım anlardı
merdivenlerde tek tük insanlar vardır. önce öğrenci olanlar sonra öğretmenler merdivenden kaybolur. koridora varırsın. sınıf koridorun sonundadır. silüetler sınıflara girer, kimse kalmaz. diğer koridorlardaki seslere kulak verirsin, onlar seni rahatlatır. derken o sesler de kesilir. sınıfın kapısına gelirsin. kapı kapalıysa ve ses gelmiyorsa öğretmen içerdedir. kapıyı tıklatırsın... açarsın
büyüyünce bu korkular şekil değiştirir. herkes bir tarafa gider ya da sen gidersin. iş başvurusu yaparsın, yeni işe başlarsın. gece olur. bayram olur
Kayahan en güzel şarkılarını evliyken sevgilisine yazmış. uzun süre bunu ne hayatında ne de şarkılarında açık etmemiş. bir şarkısında ismini söyleyecek gibi oluyor sonra toparlıyor. Lale diyecekken "La" dedikten sonra kıvırıyor "fa" diyor. şarkının devamında
"el ayak çekilince, sohbetler tükenince, dostlar eve gidince"
sözleri koridordaki ürpertiyi anlatıyor bir şekilde. bir de Ahmet Kaya'nın söylediği Yusuf Hayaloğlu sözleri var
"işi gücü olanlar çoktan gitti, bir ben kaldım, voltasında gecenin"
biriki tane daha vardı hatırlayınca yazarım
23 notes · View notes
huzun1u-b1r-sask1n · 11 months ago
Text
15.02.2024
Seninle tanıştığım ilk zamanlar geldi aklıma. Lise üçün başları. Nasıl salakça bir heyecan oluşmuştu üstümde. Senin yanında saçma sapan bir şey yaparım da gülünç duruma düşerim diye aylarca hep kasmıştım kendimi. Bana gülersin diye. Senden o kadar hoşlanıyordum ki konuşmaya bile çekiniyordum halbuki aynı sınıftaydık konuşacak sohbet edecek birçok şey vardı doğal olarak. Ama utandım işte ne bileyim. Seninle aynı sınıfta olmak ve 2 sıra arkamda oturuyor olman bana hiç yardımcı olmuyordu. Heyecan yapıyordum. Elim ayağım birbirine dolaşıyordu. Yere hep bir şeyler düşürüyordum sen aklıma geldikçe. Sürekli bir bahaneyle arkama dönüyordum maksat az da olsa göreyim seni. Ne yapayım benimki de böyle komik bir şeydi işte. Özellikle akşam okuldan eve dönmeyi çok severdim ben. Tüm öğrenciler gibi eve gittiğim için değil, onunla aynı otobüste belki yan yana gideceğim için çok mutlu olurdum. Otobüste onu izlerdim. Güneş yüzüne vururdu o zaman açık kahve gözleri daha bir parlardı. Daha bir severdim onu. Rüzgar düz kumral saçlarını uçururdu kokusu gelirdi bazen. Daha çok hayran olurdum ona. Şimdi düşününce sanki çok uzun yıllar geçmiş gibi geliyor. Belki de bu güzel şeylerin üstüne çok üzüldüm çok kırıldım çok gözyaşı döktüm diye çok uzaktaymış gibi geliyordur bilemiyorum. Şu an arkamı dönüp baktığımda tek gördüğüm boşa geçen iki sene. Bu kadar uğraşın sonu bu kadar gözyaşının çabanın sonu bu olmamalıydı diye düşünüyorum. Ben seni gerçekten sevmiştim ama bazen bir şey yapamayız. Bazen sevgimiz tek başına yetmez. BAZEN KARŞINDAKİ DE ÇABALAMALIDIR. Bazen olmaz yani. Ben bunu hak etmedim. Benim sana karşı sevgimin karşılığı bu değildi anlıyor musun ? Tamam kimse kimseyi sevmek zorunda değil ben buna bir şey demiyorum zaten. Benim seni sevmek için bir nedenim yoksa senin de sevmemek için olabilir ben kızmıyorum kızmadım da zaten üzüldüm. Ama benim en çok üzüldüğüm son yaşadıklarımızdı biliyor musun ? Ben bu son yaptıklarını kendi içimde hala daha tam yedirememişken o zaman bile sana karşı bir şeyler hissediyor oluşumdu beni parçalayan. Arkamdan söylediğin sözler kulağıma geldi ve sen ben duyayım diye bunu ortak arkadaşımıza -benim en yakın arkadaşım- söyledin. Gelsin Yağmur bak o senin hakkında böyle böyle dedi desin diye sen o kadar kırıcı konuştun ki. Şimdi hiç bir şey olmamış gibi ayrı yollardayız kendi önümüze bakıyoruz. Ama merak ediyorum sen de ara sıra durup arkana bakıyor musun ? Bakıyor olsaydın benim ne halde olduğumu görürdün. Gerçekten bakıyor olsaydın bana benimle böyle oynamazdın kırmazdın kalbimi gururumu.
Neyse işte rehberde gördüm ismini konu nerelere geldi. Ne komik değil mi ? Evini biliyorum gidemiyorum, numaran var arayamıyorum, mesaj at desen atamıyorum. En komiği de telefonumdan numaranı silemiyorum. Daha doğrusu yapmak istemiyorum bunları. Ben şu an toparlanıyorum. Bu hadi deyince olacak bir şey değil zamanla olacak. Kalbimdeki yara belki tam geçmeyecek ama ufak bir sızı olarak kalacak. Bazen yine acısını hissettirecek ama şimdiki kadar yakmayacak canımı.
Gitmeden bir şarkı bırakmak istiyorum belki aranızda dinleyenler vardır. Herkese İyi geceler dilerim...
youtube
21 notes · View notes
lolonolo-com · 2 years ago
Text
Felsefe-3 (125) Sınav Soruları
Felsefe-3 (125) Sınav Soruları 1. Spinoza’ya göre insan doğanın bir parçasıdır. İnsan kendisini doğaya bırakarak doğanın düzenini anlamalı , bu şekilde güçlü, özgür ve erdemli yaşamalıdır. İnsan doğaya uyum sağlayarak olumsuz ve yıkıcı tutkularını yenebilir. Böylece ahlaklı yaşamış olur. Buna göre, Hangisi spinoza’ya ait bir düşünce değildir? Cevap : İnsan duygularının peşinden gitmelidir. 2.…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
sillagen · 1 year ago
Text
Lise açık öğretim kapatılmasından sonra lise zorunluluğu kalkmalı herkes okumak zorunda değil. Okumak istemeyen çocuğu zorla tutuyoruz
53 notes · View notes
sesizim · 4 months ago
Text
Lise 3.sınıftım bir gün müzik öğretmenimiz akıllı tahtadan cem adria'nın"Kül"şarkısını açtı ve herkesin önüne bir kağıt verip o an kağıda ne isterseniz yazın dedi bize bıraktı herşeyi.İlk başta kağıtla biraz bakıştım ama sonra şarkının verdiği o hüzün ile kendimi yazarken buldum ilk defa duygularımı bu kadar açık ve net yazmaya başlamıştım yazdıkça cümlelerim bitmiyordu daha çok yazmak istiyordum,daha çok haykırmak...O kağıtları istedi hocamız alıp okuyucakmış başta vermek istemedim bunlar bende kalsın istedim ama sonra ne anlamı var dedim sen haykırmışsın bırak biraz da insanlar seni anlamaya çalışsın biraz da onlar benim için uğraşsın.♡Hani bazı anlar insanın hayatına etkide bulunur ya bende de işte o zamanlar başladı bu yazma işi(Ha birde cem adriana olan sevgim de o an başladı:)♡💐
6 notes · View notes
sertsiken0606 · 6 months ago
Text
Merhaba ben Ayşegül. Çok güzel hikayeler paylaşıyorsunuz bende sizlere başımdan geçen ilk seks hikayemi anlatacağım. 12 yaşımda arkadaşım Kezban dan mastürbasyon yapmasını öğrendim. O zamanlar hemen hemen her gece yorgan altında amımı oynamadan uyuyamaz olmuştum. Liseye başladığım ilk zamanlar erkek arkadaşım yoktu hep orta okuldan tanıdığım kızlarla geziyordum . 1 dönem ilk yazılılar bitmiş biraz rahatlamıştım. Emre diye oldukça yakışıklı bir sınıf arkadaşım vardı ilk bakışmalarla başladı sonra kuzeni Eda ile beni beğendiğini arkadaşım olmak istediğini söyletti kabul ettim ilk zamanlar el ele tutuşmalar ilerleyen günlerde ufak ufak öpüşmeler başlamıştı. Bu arada ben ben şuan 30 yaşımda 3 çocuk annesi 173 boyunda esmer oldukça güzel bir kadınım. Kocam Hollanda da bunu da belirteyim. Konumuza dönelim Emre yarı yıl tatiline girmeden önce beni evlerine götürdü ilk defa orada çırılçıplak soyunduk birbirimizi elledik okşadık öpüşmek emişmek çok hoşuma gitmişti bana porno dergilerden hikayeler okuttu birlikte fazla ileriye gitmeden seviştik hikayelerin birinde halasının kocası kızları götünden sikiyordu anlattıklarına göre ilk olduğu için canı yanmış ama her zaman götten sikilmeyi çok sevdiğini anlatıyordu onların yaptığı gibi banyodan şampuan getirip Emre nin sikine sonra götüme sürdüm önünde domaldım sikini yavaş yavaş yüklenip sokmaya başladı canım yanıyordu ama dişlerini sıkıyordum sesim çıkmadığı için o da rahat ediyor yavaş yavaş sikini götüme soktu bekledi memelerimi tuttu okşamaya başladı meme uçlarım fındık tanesi gibi olmuş sertleşmişti içimde bekledi bekledi sonra yavaş yavaş çıkartmaya başladı canım yanıyordu ama zevkte alıyordum artık alışmaya başladı Emre işini biliyordu hep yavaş davranıyordu artık zevk sularım amımdan akıyordu bunu hissede biliyordum Emre ye hızlan zevk alıyorum hızlan dedim artık durmak yoktu soktukça sokuyor boşalmak bilmiyordu benim amımdan sularım dizime akıyordu saçlarımdan tutup çekerek daha sert girip çıkmaya başladı birden sikini çıkardı götümden ben boşalıyor sandım tekrar götüme sokmaya çalışıyordu nasıl oldu anlamadım sanırım akan sıvılardan olacak bir anda amıma soktu yere kan gibi ama daha açık pembemsi birşeyler damladı anlamıştım kızlığımın bozulduğunu ama umurumda değildi zevk çığlıkları atıyordum Emre durdu siki içimde kalp gibi atıyordu Emre nin boşaldığını içimdeki sıcaklığı hissettiğimde anladım çok kızdım hamile kalabilirdim ne götümün sikildiği umrumdaydı ne de kızlığımın bozulduğu hemen elbiselerimi toplayıp giyindim eve gittim anneme dolaylı olarak arkadaşımın böyle bir şey yaptığını ne yaparsa hamile kalmaz diye sordum annem ertesi gün hapı verdi aman kızım sakın sen böyle şeyler yapma al bu hapları arkadaşına götür 1 tanesini içsin endişe etmesin hamile kalmaz dedi . Hemen evden çıktım a101 e gidip su alıp içtim hapı biraz bekleyip eve döndüm . Artık her tarafım açıktı çok mutlu olmuştum lise bitene kadar Emre ile her fırsatta seks yapmaya devam ettik. Lise bitince Emre İstanbul a gitti ben aydın a gittim . Aydın da şuanda ki kocamla tanıştık 2 . sınıfta nişanlandık kendimi bakire gibi gösterip evlenene kadar hiç dokundurmadım 3 sınıf bitiminde ailemden istemeye geldiler 1 ay içinde nişan ve düğün yaptık gerdek gecesi doktor arkadaşımın verdiği suni kızlık zarını amıma yerleştirip beni bakire bozuyormuş sanarak birlikte oldu ben halen başka erkeklerle birlikte oluyorum daha büyük daha kalın yarak arıyorum. Kendine güvenen erkekler buraya not bıraksın . Hasan bey yayınlarsanız çok sevinirim teşekkür ederim.
99 notes · View notes
hataysekshikayelerisblog · 1 year ago
Text
Annemin Teyzekızının Götü! (Yılmaz 45 Y., İstanbul)
Lise sona yeni geçmiştim, Fatih'te dedemden kalma ahşap evin üst katında oturuyorduk. Babam memurdu, annem ev kadını. Ablam iktisat fakültesine o yıl girmişti. Annemin teyzekızı Sacide abla sık sık Adapazarı'ndan İstanbul'a gelir, bizde kalırdı. Senelerdir Sacide abla gelince benim odamda yatardı, ben de salondaki kanepede. Şikayetçi olmazdım hiç bu durumdan; odamdan almam gereken bir şey olduğunda serbestçe girebiliyordum nasıl olsa. Hele Sacide Abla uyuyorsa... Gecelik giymezdi hiç; uyurken sütyen de takmazdı. Açık kumral saçları, bembeyaz teni, dolgun göğüsleriyle güzel sayılabilecek bir fiziği vardı. Uzun uzun seyrederdim onu uyurken, sonra da onu siktiğimi hayal ederek 31 çeker boşalırdım tabii.
Okula devam ederken aynı zamanda büyük kulüplerimizin birinde basketbol yıldız takım oyuncusuydum; babam okulu aksatmamam şartıyla razı olmuştu spor yapmama. Bir maç sırasında ciddi bir sakatlanma yaşadım; sol bacağımda lif kopmuştu. Babam çok bozulmuştu bu sakatlığa, tam da Mayıs ayında imtihan döneminde oluşumuz sinirlendirmişti onu. Çalan kapı ziliyle Hızır gibi yetişmişti Sacide Abla! Ama sakatlığım, ciddi bir yatak istirahati gerektirdiği için, odamı verememiştim sevgili Sacide ablaya, bu kez salonda yatan o olacaktı mecburen...
Ertesi sabah uyandığımda, Sacide abla bornozla benim odamdaydı, herkes salonda kahvaltı masasında olduğundan mecburen benim odamda giyinecekti! Önce benim uykuda olduğumdan emin olmak için üzerime doğru eğilip baktı; nemli sabun kokusu beni çıldırtmaya yetmişti, taş gibi olan sikimde nabız atışlarımı hissediyordum. Bana arkası dönük bornozu çıkarttı, apışarasını iyice kurulayıp, külodunu giymek için domaldı. Açık kaherengi göt deliğinin altında kılsız amcığının etli dudaklarını görünce sikim külodumu yırtacak hale gelmişti. Sacide Abla giyinip odamdan çıkınca, sikime ufak bir dokunuşla inanılmaz bir patlama ile boşalıp tekrar yatıp uyudum.
Akşam saatlerinde gelen bir telefonla anneannemin rahatsızlanıp hastaneye yatırıldığı haberiyle, annem ve babam ani bir kararla Adapazarı'na gitmek zorunda kalmışlar. Sabah uyandığımda, ablam da çoktan okula gitmişti. Elimi yüzümü yıkayıp topallayarak salona doğru yürürken, fısıltı halinde konuşmalar duydum. Sessizce salona yaklaştığımda, Sacide ablanın telefonla konuştuğunu duydum, "Evett! evettt! Sok artık yarrağını içime! Geçirrrr! Amımı götümü doldur o koca sikinle!" diye konuşuyordu. Salonun kapısını hafif araladığımda, elindeki hıyarı götüne sokup çıkarmaktaydı...
Şaşkınlıkla kapıyı kapamamla çıkan gürültü Sacide ablanın paniklemesine yetmişti. Odama dönüp yatağa uzandıktan sonra uzun bir sessizlik oldu. Yarım saat kadar sonra odamın kapısı yavaşca açıldı. Az önce gördüğümde çırılçıplak olan Sacide ablam giyinik olarak karşımdaydı. Bana, "Ne diyeceğimi bilemiyorum..." derken sesi titriyordu, "Kimseye birşey söyleme n'oolur Yılmaz!" dedi. Hiç konuşmadan elimi uzattım. Yanıma geldi, yatağımın kenarına oturup elimi tuttu. Ben de yan dönüp diğer elimi apışarasına koydum, titrediğini hissettim. Yüzüme eğilip dudaklarımdan öpmesiyle ok yaydan çıkmıştı artık, bacağımdaki sakatlığı bile hissetmez olmuştum.
İkimiz de süratli bir şekilde çırılçıplak soyunduk. Sacide ablam deneyimlerini kullanıp idareyi ele almıştı; önce üzerime ters uzanıp 69 oldu, yarağımı yalamaya başladı. Ben de onun amını çılgın gibi yalıyordum. Amının dolgun dudaklarını ağzıma doldurup emdikçe, Sacide abla üzerimde inleyerek kıvrana kıvrana orgazm oldu, çığlıklar atarak... Ablamın okuldan gelmesi yaklaşınca kalktı yatağımdan, her yanı titriyordu.
Annemlerin dönüşüne kadar, her sabah Sacide ablayla, ablamın okula gidişiyle sevişmeye başlıyorduk. Sacide abla ikinci günden itibaren götünü de siktirdi bana, ama bakireliğini korudu kararlılıkla! Telefonda seks yaptığı sevgilisi hakkında sorduğum soruları yanıtlamamıştı, ama dört gün boyunca götünden çılgınca sikişmişti benimle...
Gidişine alışamamıştım, rüyamda sikişiyordum Sacide ablamla sürekli. Yıllar sürecek bir ilişkinin başladığını bilemezdim. Sacide ablayla yaşadıklarımızın üzerinden iki ay kadar geçmiş, yaz tatili başlamış, sakatlığım epey düzelmişti. Son rahatsızlığından sonra anneannem maalesef yatalak durumdaydı, Adapazarı'nda oturan Hacer Teyzem, annemin teyze kızları Macide ve Sacide ablamlar dönüşümlü olarak ilgileniyorlardı anneannemle.
Temmmuz başlarında anneannemi ziyaret bahanesiyle Adapazarı'na gittim, esas amacım Sacide abla'mı sikmekti tabii ki! Anneannem felç nedeniyle tam konuşamıyordu, ama beni görünce ne kadar sevindiği gözlerinden okunuyordu. Anneanemin evi tek katlıydı; bir oda, bir banyo, bir oda da çatı katında vardı. Ben orada kalmayı istedim, teyzemin ısrarlarına direnip kaldım da...
İkinci gecenin sabahında sikimde serin bir ıslaklıkla uyandım; Sacide abla yanıma diz çökmüş, boxerimden çıkardığı sikimi yalamaktaydı! Uyanıp irkilmemle gülerek, "Korkma kimse yok evde! Teyzem zaten kalkamaz!" dedi. Doğrulup dudaklarına yumuldum, aceleyle soyunduk. Biribirimizi açlıkla yalarken inliyorduk. Sacide abla, "Yılmaz'ım, hep seni düşledim! Beni bağırta bağırta sikkk!" diyordu. Sacide abla sikimi ve götünü iyice tükürükleyip beni yatırdı, üzerime çıkıp yarağımın üzerine aniden çökmesiyle inledik beraberce. Hızlı bir tempoyla adeta o beni sikti! Sonunda ikimiz de boşaldığımızda üzerime abandı kaldı nefes nefese...
Sikiş arası sohbetlerde bu kez açıldı bana, sevgilisi İstanbul'da üniversitede okuyan İran'lı zengin bir ailenin oğluymuş! Bir sene sonra mezun olacakmış, evlenip Tahran'a yerleşeceklermiş! Şok olmuştum; Sacide ablamı artık karım gibi görüyorken, başka bir ülkeye gelin gitmesi bir balyoz gibi inivermişti başıma! Sinir basmıştı birden; giyinip sokağa attım kendimi, hızlı adımlarla nereye gittiğimi bilmeden amaçsızca yürüyordum...
"Yılmaaazz! Yılmaazz!" diye seslenen kadın sesini farkedince durup döndüm. Gelen Macide ablanın büyük kızı Nurdan'dı, "Deminden beri bağırıyorum! Sağır mısın!" diye azarladı beni. Arkamdan koşmaktan nefes nefese kalmıştı, "Ne bu halin? Karadeniz'de gemilerin mi battı?" dedi gülerek. "Yoo, nereden çıkardın bunu?" dememle sarıldı sımsıkı, "Ulan buraya geldin, beni görmeden mi gideceksin!" deyip, bir daha sarıldı. Sütyensiz memelerinin sertleşmiş uçlarını göğsümde hissetmemle sikim esas duruşa geçmişti bile...
Macide abla annemin teyzesinin ilk çocuğuydu, arada iki erkek, üç düşük derken, en son olarak Sacide ablayı doğurmuştu, tekne kazıntısı olarak. Macide Abla 42 yaşındaydı, 20 yaşındayken, baba tarafından akraba Ali abiyle evlendirilmişti, iki kız doğurmuştu. Nurdan 20, Nurcan 18 yaşındaydı. Kızlarının ikisi de okumamış, koca bekliyordu.
Nurdan'ın dişiliğini hissedince rahatlamıştım. Halen Sacide ablaya kızgındım, içimden, (Ulan Sacide abla, ben de senin yeğenin Nurdan'ı sikmez miyim!) diyerek, bir elimi arkadan Nurdan'ın başına atıp saçlarını okşadım. Saçlarının kokusunu içime çekip, "Seni görmeye geldim ben, görmeden gider miyim?" diye gülerken, belinden vücudunu sikime doğru yasladım. Benden yaşca büyüktü ama, spor yaptığım için gelişmiş olan vücudum bu farkı kapatıyordu. Nurdan koluma girdi, sohbet ederek epeyi yürüdük. Nurdan geçen yıl kazanamayınca tekrar üniversite sınavına girmiş, falan filan...
Akşam anneannemin evine girer girmez, Sacide abla üzerime öfkeyle atıldı; "Nurdan'la sürtmeye mi geldin buraya!" diye bağırdı. Şaşkınlıkla karışık bir öfkeyle bir tokat attım, sustu. Ama hemen pişman olmuştum, ne diyeceğimi bilemiyordum. Birden boynuna atılıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım, "Affet beni lütfen, birden kendimi kaybettim!" dedim. O gece birbirimize sarılıp yattık, sevişmedik. Sabah uyandığmızda susuzluğumuzu doyasıya giderdik, dillerimiz, ellerimiz dumaksızın çalıştı, bağırta bağırta siktim Sacide ablanın götünü defalarca.
Sonunda dönüş günü geldi çattı tabii, döndüm İstanbul'a. Yaz bitti, okul antrenmanlar derken günler geçiyordu. Bir akşam eve gittiğimde bizimkiler yemeğe oturmuştu. Onlara katılmak için içeri girince donup kaldım, benim sofradaki yerimde Nurdan oturuyordu! Bana, "Selam!" diyerek gülümsedi, "İstanbul Üniversitesi'ni kazandım, kutlamayacak mısın beni?" dedi. Eczacılık okuyacakmış haspa, yurt falan ayarlayıncaya kadar da bizdeymiş! İçimden, (Hoşgeldin teyzesini siktiğim!) dedim, sevinmiştim gerçekten :)
[Yılmaz]
138 notes · View notes
iyikililim · 2 months ago
Text
2. Şans
48 yıl, 585 ay, 17830 gün…nasıl ne zaman?   22 yıllık evlilik, 2 genç evlat ve anlık kocaman bir yalnızlık… böyle de görünebilir tabii ama yok öyle değil, herkes gibi zaman zaman çok mutlu, bazen kırgın üzgün hatta yazık ki mutsuz, çoğu zaman birbirinin aynı geçen günlerle dolu 48 yıl, 585 ay, 17830 gün.
Detayları yeri geldikçe konuşalım önemli bugün bunları yazmama sebeptir çünkü. Yapım gereği iyimser bir insanım beni değil bizi düşünür ona göre hareket ederim. Olaya değil çözüme odaklanırım. Evet evet sütten çıkmış ak kaşığım… İnsan kendini beğenmese çatlarmış nerden geldiyse aklıma… kötü huylarımda var tabii fazla alınganım , duvarlarım var , fazla duygusalım ve sanki zayıflıkmış gibi saklama çabasındayım, eleştiriye çok açık değilim çalışıyorum üzerinde ama😊
Yaş alıp tecrübe ettikçe bir zamanlar çok önem verdiğim pek çok duygunun kişinin beni ne kadar hırpaladığını fark ediyorum. Çok moda bir kavram var ya anda olmak farkında olmak içine sindirip yaşayabilmek o kadar değerli ki. Yarın yokmuş gibi yaşamak. Bu yaşımda böyle düşünmek garip gelebilir ama duygum bu yarın var mı bilmiyorum. Elimde şuan var ve hakkını vermek gerek. Hayatımdan hatırladığım karelere bakıyorum düşünüyorum. Çocukluğum klasik 80 ler sokakta oynayan nesildenim. Gençlik lise üniversite ilk aşklar ikinci aşklar platonik aşklar hayal kırıklıkları. Yeterli harçlığın varsa sınavdan da geçer notun varsa bu akşam nereye gidelim in en büyük derdin olduğu en mutlu 8-10 yıl.
Sonrası iş hayatı entrika ve dedikoduyla tanışma dönüşme zamanı.. Ardından evlenme bir iki harika yıl oda şanslıysan. Sonra çocuk ve annelik batağı yetmez ikinci çocuk ..Mükemmel anne ve aile olma çabalarında kendini ve eşini yavaş yavaş kaybetme dönemi . bunu o kadar doğal ve farkında olmadan yapıyorsun ki ancak çocukların ergen olduğunda aydınlanma yaşıyorsun. Ama üzgünüm geçmiş olsun.  Günden güne kendinden birbirinden uzaklaştığın anne baba olma çabasıyla sevgili olmayı unuttuğun anlık farkına varsan da kavgalar küsmelerle geçiştirip üstünü örttüğün evcilik oyunu… Böyle anlatınca sanki tek fatura çocuklara çıkıyor gibi görünebilir. İlgisi yok aslında çocuk sahibi olmak öyle bir doyum ki insan egosunda çok kolay kayboluyor yazık… Düşünsenize senin bakımına beslemene ilgine o kadar muhtaç ki ilk kalp atışı içinde gün be gün büyümesi mucizen oluyor. Doğduğu an öyle bir büyüleniyorsun ki başka hiç kimsenin önemi kalmıyor .
Kırılma noktaları oluyor çokça bazıları bunu çok hızlı fark edip toparlıyor bazıları hiç fark etmiyor. Ben farkına vardığım da çoktan yabancılaşmıştık. Benim aşık olduğum adam değil di o . Hiç konuşamıyorduk artık . Yıllarca sadece çocukların okulları ihtiyaçları arkadaşları sınavları vs hakkında konuşmaktan ebeveyn olmaktan biz olmayı unutmuştuk ve tekrar hatırlayamadık, ayrıldık…
Sonrası garip bir ferahlama hayata farklı bir bakış kendinle tanışma. Öyle düşündüğüm gibi unutmamışım eğlenmeyi gülmeyi sadece kendim için sofra kurup istediğim diziyi açıp keyifle izlemeyi. Tek başına tatile gitmek ne güzelmiş mesela. Kendimi ne kadar sevdiğimi yeni fark ediyorum yaş 48….
Hayat gerçek bir mucize neye ihtiyacın varsa onu veriyor sana.  
2 notes · View notes
psycheblog1 · 2 months ago
Text
"Psikolojinin Babası": Freud Kimdir?
Psikolojiden bahsetmeye başladığımız ilk an, akla gelen isimlerden biridir Sigmund Freud. Herkes görüşlerini, açıklamalarını mutlaka duymuştur. Psikanalizin öncüsü olan bu kişi fikirlerinden bağımsız olarak, sahiden kimdir peki? Nasıl bir evde doğdu? Aile ilişkileri nasıldı? Nasıl bir hayat yaşadı ve nasıl öldü? Önyargıları bir kenara bırakarak bu tanışma sürecine başlayabiliriz.
6 Mayıs 1856 yılında şimdiki adı Çekoslovakya olan Moravia’da doğdu. Yahudi bir ailenin sekiz çocuğunun en büyüğü olarak dünyaya gelen Freud, babasının kötü giden işleri nedeniyle küçük yaşta önce Leipzig’e ardından Viyana’ya taşındı. Annesinden 20 yaş büyük olan babası Jacob; oldukça sert, otoriter bir adamdı. Sigmund babasına karşı sevgi dolu olsa da içerisinde her zaman belirli bir korku duygusu barınmaktaydı. Annesiyle olan ilişkisindeki temel duygulardan biriyse hayranlıktı. Amalia oğluna daimî bir sevgi, ilgi ve destekle yaklaşmakta onun geleceğine umutla bakmaktaydı. Aile ortamında diğer kardeşlere nazaran Sigmund’a ayrı fırsatlar yaratılmış, bu durumsa diğer kardeşlerin ağabeylerine hırs dolmalarına neden olmuştu.
Kendisine verilen tüm bu fırsatlara başarıyla karşılık veren Freud, lise öğretimine normalden bir sene önce başladı. Evde Almanca ve İbranice konuşurken okulda Latince, Fransızca, İngilizce öğrenmişti. Henüz kariyerine tam olarak karar vermediği senelerde Darwin’in evrim teorisi, kafasında yeni soru işaretleri oluşturdu. Yaşamı anlamak adına doktorluğa ilgi duymasa da tıp okumaya karar verdi. Tıp eğitiminden önce biyoloji ve fizyoloji ile ilgilendi, araştırmalar yaptı. Lisans eğitiminin bitişinin ardından 1881 yılında klinik nöroloji alanında lisansüstü eğitimini tamamladı. Eğitimlerinin ardından çalışma hayatına geçti ve yaklaşık 4 senedir nişanlısı olan Martha Bernays ile evlendi. Martha’ya yazmış olduğu mektuplara göre Freud karısını ailesinden kıskanacak kadar kısıtlayıcı ve kontrolcüydü. Evlenmelerinde de sorunlar çıkmasına neden olan yoksulluksa Freud işe başladıktan sonra da peşlerini bir süre daha bırakmadı. Uzun yıllar boyunca yoğun saatler çalışması Sigmund’un çocuklarıyla bağ kurmasını zorlaştırdı. Ancak yine de bu durum ünlü bilim insanını çocukları üzerinde gözlem yapmaktan alıkoyamadı.
Bu yoğun çalışmalar sonucunda tarihe birçok teori ile adını kalın harflerle yazmayı başaran Freud, aynı zamanda döneme göre marjinal sayılan düşünceleri nedeniyle çokça da eleştiriye uğradı. Tüm bu araştırmaları anlamak adına yapılan okumalarla; Sigmund Freud’un fikirlerinin özünde, özel hayatındaki tecrübelerinin ve gözlemlerinin mevcut olduğunu anlamak aslında çok da zor sayılmazdı.
Kişilik, gelişim, psikanaliz, serbest çağrışım, rüyalar gibi birçok konuda eleştiriye hala açık olsa da bilim dünyasında genel kabul görmüş birçok teori ve açıklamaya imza attı. Geçen yıllarla beraber hala çok çalışsa da artık yaz tatillerinde bireysel zaman ayırmaya özen göstermeye başladı. Ta ki 1923 yılında ağız kanserine yakalanana kadar. Çok kez ameliyat olan ve hastalık sürecinde üst çenesini aldıran Freud takılan protezle oldukça zor konuşuyor olsa da devamlı hastaları ile görüşmeye devam etti. Kullanmış olduğu zararlı alışkanlığını bırakmak konusunda hiçbir çaba göstermedi.
1933 yılında Hitlerin yükselişiyle Berlin’de Sigmund Freud’un ciltlerce kitapları yakıldı. Bu davranışa neden olaraksa, insan yaşamında cinselliğin abartılması ve ruhun derinliğinin göz ardı edilmesi gösterildi. Freud ise bu durum için şu cümleleri söyledi. “Bizimki de ne ilerleme! Orta çağda olsa beni yakarlardı, bugünlerde kitaplarımı yakmakla tatmin oluyorlar.” Her ne kadar kanıtlanabilirlik açısından sorgulanacak fikirlere sahip olsa da hiçbir eleştiri, bunca emeğin mirasçısı olan kitapların yakılmasını elbette meşrulaştırmamalıydı. 1934 yılında çoğu Yahudi bilim insanı Almanya’yı terk etti. Mevcut egemen görüş olan Nazi kampanyası Sigmund Freud’un neredeyse üretmiş olduğu tüm eser ve teorilerin yok olmasına çaba gösterdi.
Yakınlarının tüm ısrarına rağmen Viyana’da kalmaya devam etti. 1938 yılında Avusturya, Almanya tarafından işgal edildi ve Nazi çetesi tarafından Freud’un evi yağmalandı. Bu karmaşıklıkta kızı Anna Freud tutuklandı ve bir gün esir tutuldu. Bu olaylardan sonra kitaplarının yakılmak üzere İsviçre’den geri getirilmesi karşılığı ile Sigmund’un İngiltere’ye kaçmasına izin verildi. Ancak ne yazık ki Freud ailesinden, Sigmund’un dört kardeşi toplama kamplarında öldürüldü.
Tüm bu olaylar ve ilerleyen hastalığı durumu daha da kötü hale getirdi. Hayatının son dönemine kadar çalışmalarını sürdürdü. Ancak artık durumu gittikçe ciddileşiyor, Freud ise buna daha fazla katlanmak istemiyordu. Yıllar önce özel doktoru olan Max Schur’u kendisinin çok acı çekmesine izin vermemesi konusunda uyarmış ve doktorla bu konuda anlaşmıştı. 21 Eylül 1939’da Freud doktoruna bu anlaşmayı hatırlattı. Artık sadece işkence gördüğünü, yaşamının bir anlamı kalmadığından bahsetti. Doktor, hastasının dileğini gerçekleştirdi ve ona aşırı dozda morfin uyguladı. Bunun sonunda Sigmund Freud komaya girdi ve yıllarca hatırlanacak bu ismin yaşamı 23 Eylül 1939 yılında son buldu.
İngiltere’de yaşamış olduğu ev şu an müze halinde korunmaktadır. Eğer sanal tur şeklinde gezmek isterseniz https://www.freud.org.uk/visit/virtual-tour/ linkinden ulaşabilirsiniz. Çoğu kişi ne kadar ön yargı ile yaklaşsa da, dolu dolu geçen bir hayat, bolca araştırma ve günümüzde bile geçerliliğini koruyan teoriler. İşte önyargılardan ve buluşlarından bağımsız doğduğu evden ölüm şekline kadar, tüm hayatının kısa bir özetiyle Sigmund Freud.
KAYNAK:
Modern Psikoloji Tarihi- Duane P. Schultz/ Sydney Ellen Schultz - Kaknüs Psikoloji Yayınevi
Tumblr media
4 notes · View notes