Tumgik
#27 Temmuz 2020
aykutiltertr · 2 months
Video
youtube
İtirazım Var - Levent Yüksel ✩ Ritim Karaoke Orijinal Trafik (Muhayyer K...  ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın  👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ✩ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://youtu.be/l_PYsSLLFZ0 ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ İtirazım Var - Levent Yüksel ✩ Ritim Karaoke Orijinal Trafik (Muhayyer Kürdi Vahde Arabesk ) Müzik: Rıfat Şallıel Bm İtirazım var bu zalim kadere Em                               F# İtirazım var bu sonsuz kedere                              Em Feleğin sillesine, hayatın cilvesine Bm                       F# Dertlerin cümlesine               Bm İtirazım var Bm Yarım kalan sevgiye                           F# Şu emanet gülmeye Yaşamadan ölmeye              Bm İtirazım var Bm                             Em                       Bm Ben hep yenilmeye mahkum muyum Bm                            Em                Bm Ben hep ezilmeye mecbur muyum Em                      F# İtirazım var bu yalan dolana            Em               Bm               F# Benim şu dertlere ne borcum var ki                                     Bm Tuttu yakamı bırakmıyor Em                             G Benim mutlulukla ne zorum var ki F#                     G    F#        Bm Bana cehennemi aratmıyor Bm İtirazım var değişmez yazıma Em                             F# İtirazım var bu dertli şansıma                    Em Sevginin sahtesine, hayatın cilvesine Bm                      F# Dertlerin böylesine               Bm İtirazım var Bm Yalan dolu gözlere                             F# Durulmamış sözlere Dost olmayan yüzlere              Bm İtirazım var Bm                             Em                       Bm Ben hep yenilmeye mahkum muyum Bm                            Em                Bm Ben hep ezilmeye mecbur muyum Em                      F# İtirazım var bu yalan dolana            Em               Bm               F# Benim şu dertlere ne borcum var ki                                     Bm Tuttu yakamı bırakmıyor Em                             G Benim mutlulukla ne zorum var ki F#                     G    F#        Bm Bana cehennemi aratmıyor Levent Yüksel Doğum Levent Uğur Yüksel 21 Ekim 1964 (59 yaşında) Antalya, Türkiye Tarzlar Pop Çalgılar Basgitar, kontrbas, Bağlama, Cümbüş Etkin yıllar 1993-günümüz Müzik şirketi Tempa Foneks (1993-1996) Raks Müzik (1996-2000) DMC (2000-2004) ID İletişim (2004-2012) Esen Müzik (2012-günümüz) Eş Sertab Erener (e. 1990; b. 1996) Özlem Öztürk (e. 2020) Levent Uğur Yüksel (d. 21 Ekim 1964), Türk şarkıcı ve müzisyen. Hayatı 1964 yılında Antalya’da doğdu. Antalya Lisesinden mezun olduktan sonra konservatuvar eğitimi almak için İstanbul’a geldi. Bugün adı İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı olan İstanbul Belediye Konservatuvarı'nın kontrbas bölümünden mezun oldu. Konservatuvar eğitimi sırasında basgitarist olarak çalışmış ve birçok sanatçıya eşlik etmiştir. Askerlik vazifesini tamamladıktan sonra İstanbul’da bir gece kulübü orkestrasında Fatih Erkoç ve Sertab Erener'le birlikte 2 sene çalıştı. Aykut Gürel ile birlikte çalıştığı dönemde, Sezen Aksu ile tanıştı. Harun Kolçak bir gün rahatsızlanınca, sahnede Sezen Aksu’ya hem vokal yapması, hem de basgitar çalması teklif edilir. Böylece Sezen Aksu ile çalışmaya başlar. İlk evliliğini 1990 yılında Sertab Erener ile yapan Yüksel’in bu evliliği, 18 Haziran 1996 tarihinde sonlanır. Yüksel, boşanmalarıyla ilgili olarak "Sertab ile yaşadıklarımız herkes için örnek alınacak bir evlilik, örnek bir boşanma ve örnek bir ayrılıktır. Levent Yüksel, 2020 yılında spor sektöründe yöneticilik yapan Özlem Öztürk ile ikinci evliliğini yapmıştır. İlk albümü Med Cezir'i 1993 yılının Mayıs ayında çıkaran Levent Yüksel, 1996 yılında kariyerinde ikinci stüdyo albümü olan Levent Yüksel'in 2. CD'si'ni çıkarmıştır. 1997 yılının Temmuz ayında çıkardığı Bi'Daha teklisi o yılın en çok satan teklisi olmuştur. 1998'in Nisan ayında ise Adı Menekşe albümünü çıkarmış, 2000 yılı Ekim ayında 15 şarkıdan oluşan Aşkla albümünü çıkararak yoluna devam eden sanatçı, 27 Mayıs 2004 tarihinde Uslanmadım albümünü yayımlamış ve bu albümde Orhan Gencebay'ın şarkısı Yarabbim'i yeniden seslendirmiştir. Kadın sanatçıların seslendirmiş olduğu eski şarkıları yorumladığı 26 Mart 2006 tarihinde çıkardığı Kadın Şarkıları albümü, Yüksel'in toplamda yedinci albüm çalışması olmuştur. Yüksel albümü için bir röportajında, yeni albümünde neden sadece kadın şarkılarına yer verdiğini, Tanju Okan'ın Kadınım şarkısı gibi erkeklere ait eserler var.
0 notes
gamerbulten · 5 months
Link
Trackmania Beta İnceleme ...
0 notes
level999comtr · 7 months
Text
Sonraki Valorant Gece Pazarı 2023 tarihleri
Sonraki Valorant Gece Pazarı 2023 tarihleri ••• ••• Kaynakça: https://level999.com.tr/blog/2023/12/12/sonraki-valorant-gece-pazari-2023-tarihleri/ ••• Bir sonraki Valorant Gece Pazarı ne zaman? Umarız uzun zamandır aradığınız silah görünümlerinden bazıları koleksiyonunuza eklenmiştir. Değerli Valorant puanlarınızı kullanıp kullanmayacağınızdan emin değilseniz, size ne kadar süre içinde karar vermeniz gerektiğini ve pazarınızdan hayal kırıklığına uğradıysanız bir sonrakine kadar ne kadar bekleyeceğinizi söyleyebiliriz. Valorant görünümleri elbette herhangi bir rekabet avantajı sunmuyor, ancak havalı görünmek ve rakiplerinize FPS oyununda üstünlük sağlarken onlara bakacakları güzel bir şey vermek bunun avantajlarını sunuyor. Çoğu Valorant silahı ve bıçağı için sezonluk kaplamalardan renkli desenlere ve korkutucu tasarımlara kadar her şeyle, bir sonraki Valorant Gece Pazarı'nda mutlaka beğeneceğiniz bir şey olacak. Valorant Gece Pazarı 2023 Bir sonraki Valorant Gece Pazarı 13 Aralık 2023'te gerçekleşecek ve alışılmadık üç hafta boyunca devam edecek ve 8 Ocak 2024'te sona erecek. Daha sonra Bölüm 8, Perde 1'in 9 Ocak 2024'te başlamasını bekliyoruz. Valorant Gece Pazarına nasıl erişilir: Piyasa ilk açıldıktan sonra ilk giriş yaptığınızda ana menünün sol tarafında bir bilgi istemi görünecektir. Dilediğiniz zaman ekranın sağ üst kısmında, mağaza sekmesinin yanında yer alan Tarot kartı sembolüne tıklayarak Gece Pazarı'na dönebilirsiniz. Her Gece Pazarı size Select, Deluxe ve Premium katmanlarından indirimli olarak satın alabileceğiniz altı rastgele silah görünümü sunar. İsterseniz birkaç eski görünümü de takas edebilirsiniz. Seçiminiz değiştirilemez, halihazırda sahip olduğunuz görünümleri içermez ve iki hafta sonra kaybolur. Tipik olarak, perde başına yalnızca bir Gece Pazarı vardır, ancak Bölüm 1 Perde 3'ten bu yana her perdede bir Gece Pazarı bulunmaktadır, dolayısıyla tutarlıdırlar. Önceki Valorant Gece Pazarı tarihleri Aralık 2020'deki ilkinden bu yana önceki Gece Pazarı tarihlerinin tümü burada. 11 Ekim 2023 - 30 Ekim 2023 (Bölüm 7, Perde 2) 9 Ağustos 2023 - 28 Ağustos 2023 (Bölüm 7, Perde 1) 14 Haziran 2023 - 27 Haziran 2023, 7 Haziran lansmanındaki aşağıdaki sayılar (Bölüm 6, Perde 3) 5 Nisan 2023 - 25 Nisan 2023 (Bölüm 6, Perde 2) 15 Şubat 2023 - 27 Şubat 2023 (Bölüm 6, Perde 1) 7 Aralık 2022 - 4 Ocak 2023 (Bölüm 5, Perde 3) 28 Eylül 2022 – 11 Ekim 2022 (Bölüm 5, Perde 2) 20 Temmuz 2022 - 2 Ağustos 2022 (Bölüm 5, Perde 1) 18 Mayıs 2022 - 31 Mayıs 2022 (Bölüm 4, Perde 3) 6 Nisan 2022 - 19 Nisan 2022 (Bölüm 4, Perde 2) 9 Şubat 2022 - 22 Şubat 2022 (Bölüm 4, Perde 1) 9 Aralık 2021 – 21 Aralık 2021 (Bölüm 3, Perde 3) 29 Eylül 2021 – 12 Ekim 2021 (Bölüm 3, Perde 2) 28 Temmuz 2021 – 10 Ağustos 2021 (Bölüm 3, Perde 1) 2 Haziran 2021 – 15 Haziran 2021 (Bölüm 2, Perde 3) 8 Nisan 2021 – 20 Nisan 2021 (Bölüm 2, Perde 2) 11 Şubat 2021 – 23 Şubat 2021 (Bölüm 2, Perde 1) 10 Aralık 2020 – 11 Ocak 2021 (Bölüm 1, Perde 3) Yeni Valorant Gece Pazarı görünümleri Aşağıdaki mevcut tüm uygun Night Market koleksiyonlarının yanı sıra, Valorant 7. Bölüm, 3. Perde sırasında mevcut Night Market havuzunda aşağıdaki görünüm setleri de mevcut olacaktır: Hayaller (Bölüm 7, Perde 1) Güncel Valorant Gece Pazarı görünümleri Sihirbaz (Bölüm 6, Perde 3) LİMİT YOK (Bölüm 6, Perde 3) Kara borsa (Bölüm 6, Perde 2) Oni (Bölüm 6, Perde 2) Rakım (Bölüm 6, Perde 2) Araxy'ler (Bölüm 6, Perde 1) Hayal (Bölüm 6, Perde 1) Luna (Bölüm 6, Perde 1) İyon Bölüm 5 (Bölüm 5, Perde 3) Ruh çekişmesi (Bölüm 5, Perde 3) Abisal (Bölüm 5, Perde 3) Kriyostaz (Bölüm 5, Perde 3) Kohaku ve Matsuba (Bölüm 5, Perde 2) Kızılcanavar (Bölüm 5, Perde 2) Sarmad (Bölüm 5, Perde 1) Yağmacı 2.0 (Bölüm 5, Perde 1) Kaosun başlangıcı (Bölüm 5, Perde 1) Yabancı Avcısı (Bölüm 4, Perde 3) Neptün (Bölüm 4, Perde 3) Titanmail (Bölüm 4, Perde 3) Karalama tomurcukları (Bölüm 4, Perde 2) çaba (Bölüm 4, Perde 2) Takım Ası (Bölüm 4, Perde 2) Gaia'nın İntikamı (Bölüm 4, Perde 2) Şehiraltı (Bölüm 4, Perde 1) Dicle (Bölüm 4, Perde 1) Kar yağışı (Bölüm 3, Perde 3) Büyücü 2.0 (Bölüm 3, Perde 3) Işıltılı Kriz 001 (Bölüm 3, Perde 3) Nunca Olvidados (Bölüm 3, Perde 2) Valorant'a Git! Cilt 2 (Bölüm 3, Perde 2) Keşif (Bölüm 3, Perde 1) Menşei (Bölüm 2, Perde 3) Bağlı Diyarlar (Bölüm 2, Perde 3) Minimum (Bölüm 2, Perde 3) Terkedilmiş (Bölüm 2, Perde 3) Silvanus (Bölüm 2, Perde 2) Sihirbaz (Bölüm 2, Perde 2) Piyade (Bölüm 2, Perde 2) Başbakan 2.0 (Bölüm 2, Perde 2) Valorant'a Git! Cilt 1 (Bölüm 2, Perde 1) Göksel (Bölüm 2, Perde 1) Ufuk (Bölüm 2, Perde 1) Prizma II (Bölüm 2, Perde 1) Kışwunderland (Bölüm 1, Perde 3) Duygu (Bölüm 1, Perde 3) Çorak (Bölüm 1, Perde 3) İyon (Bölüm 1, Perde 3) yağmacı (Bölüm 1, Perde 3) Yerçekimsel Uranyum Nöroblaster (Bölüm 1, Perde 2) Vur (Bölüm 1, Perde 2) Benlik (Bölüm 1, Perde 2) Kamalı çizgi (Bölüm 1, Perde 2) Bulutsusu (Bölüm 1, Perde 2) Oni (Bölüm 1, Perde 1) Prizma (Bölüm 1, Perde 1) Egemen (Bölüm 1, Perde 1) Astar vurmak (Bölüm 1, Perde 1) Çığ (Bölüm 1, Perde 1) Dışbükey (Bölüm 1, Perde 1) Sakura (Bölüm 1, Perde 1) Acele etmek (Bölüm 1, Perde 1) Galleria (Bölüm 1, Perde 1) Aristokrat (Bölüm 1, Perde 1) Lüks (Bölüm 1, Perde 1) Yeni Valorant Gece Pazarı hakkında bilmeniz gereken her şey bu. Daha fazla Valorant kılavuzu için Valorant artı işaret kodları özetimize ve ayrıca yeni Valorant karakterlerinin mevcut ajanlarla karşılaştırıldığında nerede olduğu da dahil olmak üzere mevcut meta hakkında bilgi sahibi olmak için Valorant katman listemize göz atın. Kaynak: pcgamesn
0 notes
haber71net · 11 months
Link
27 Temmuz 2020 tarihinde Usta Birliği görevini yapmak üzere Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne sevkiyatları yapılmakta iken Mersin İli Mut İlçesi sınırlarında yolculuk yaptıkları otobüsün kaza yapması s... ---------------------------- Haberin devamı haber71.net'te.
0 notes
teknoloskop · 8 years
Photo
Tumblr media
Yeni yazımıza göz atın https://www.teknoloskop.net/dcnin-yeni-cikacak-olan-filmleri/
DC'nin Yeni Çıkacak Olan Filmleri
Tumblr media
Geçtiğimiz dönemde Batman vs Superman: Dawn of Justice ve Suicide Squad ile birlikte süperkahraman şenliği yaşamıştık.(Marvel evreninden bahsetmiyorum bile) Ancak Warner Bros önümüzdeki dönemlerde de bizleri kahramanlara boğacak desek yeridir.Hali hazırda takvimi oldukça kalabalık olan Warner Bros, DC evreni için iki büyük film duyurusu daha yaptı.
    Tarihleri verilmesine rağmen isimleri açıklanmayan bu iki film 27 Eylül 2019 ve 2 Şubat 2020 tarihlerinde çıkış yapacak. İsimleri tanıtılmayan bu iki filmin The Batman ve Man of Steel 2 olabileceği dedikodusu heryerde konuşuluyor. Üstelik DC’nin diğer film tarihlerine baktığımızda bu iki filmi göremiyorduk. 
      İşte DC Film Takvimi;
Wonder Woman – 2 Haziran 2017 Justice League – 17 Kasım 2017 The Flash – 16 Mart 2018 Aquaman – 27 Temmuz 2018 Duyurulmayan bir film – 5 Ekim 2018 Shazam – 5 Nisan 2019 Justice League 2 – 14 Haziran 2019 Duyurulmayan bir film – 1 Kasım 2019 Cyborg – 3 Nisan 2020 Green Lantern Corps – 14 Temmuz 2020
0 notes
gundembuca · 2 years
Text
Buca Belediyesinde Gündem Belli Oldu.
Tumblr media
I- MECLİSİN AÇILIŞI II- 5393 SAYILI BELEDİYE KANUNUNUN 25. MADDESİNE İSTİNADEN DENETİM KOMİSYONU ÜYELERİNİN SEÇİMİ III- BAŞKANLIK ÖNERGELERİNİN GÖRÜŞÜLMESİ 1- Buca, Çamlıkule Mahallesi 290/8 Sokak No:34/1 adresinde bulunan yapı ile ilgili, İzmir Bölge İdare Mahkemesi, 4. İdari Dava Dairesinin 16.06.2020 tarih ve 2020/912 Y.D. itiraz no.lu kararına istinaden Buca, Çamlıkule Mahallesi, 290/8 Sokak No:34/1 adresinde bulunan taşınmazın zemin-üstü kamulaştırmasının yapılabilmesi için Buca Belediyesi VII. Beş Yıllık İmar Programına ek olarak alınması istemine dair önerge. 2- Mülkiyeti Maliye Hazinesi adına kayıtlı bulunan 658 ada 69 parsel nolu 4.588,00 m2 yüzölçümlü taşınmazın kiralama süresinin de Sayın Meclisimizce belirlenerek “Hurda Araç Parkı” olarak kullanılmak üzere 5393 sayılı yasanın 15. Maddesinin (h) bendinde belirtildiği üzere Belediyemize kiralanabilmesi için aynı yasanın 18. Maddesinin ( e ) bendine göre karar alınması istemine dair önerge. 3- Belediyemizde 5393 Sayılı Belediye Kanunu’ nun 49 uncu maddesi’ nin 3 üncü fıkrası gereği görev yapan sözleşmeli personellere 01.01.2023 tarihinden itibaren ve meclis kararı tarihinden sonra yeni göreve başlayacak olan sözleşmeli personele göreve başladığı tarihten 31.12.2023 tarihine kadar ödenmek üzere, ekli listede ünvanları belirtilen kadrolar karşılık gösterilerek, 2023 yılı Ocak ve Temmuz ayları yayımlanacak olan Hazine ve Maliye Bakanlığı Kamu Mali Yönetim ve Dönüşüm Genel Müdürlüğü’ nün Genelgeleri ekindeki ekli (1) sayılı Tam Zamanlı Sözleşmeli Personel Ücretleri Cetvellerinde belirtilen Taban Ücrete ilaveten artı olarak net ücret ödemelerinin, norm kadrolu emsallerin geçmeyecek şekilde yapılabilmesi için tespit edilen net ücretler ile; Hazine ve Maliye Bakanlığı Kamu Mali Yönetim ve Dönüşüm Genel Müdürlüğü’ nün 2023 yılında yayımlanan genelgede belirtilen oranlarda ek ödemenin yapılabilmesi hususlarında karar alınması istemine dair önerge. 4- Belediyemizde ihtiyaç duyulan 2 adet 1. Derece Peyzaj Mimarı kadrosu 17 Nisan 2022 tarihli 31812 Sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan “Belediye ve Bağlı Kuruluşları ile Mahalli İdare Birlikleri Norm Kadro İlke ve Standartlarına Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” ile yayınlanan (V) sayılı Teknik Personel Kadro Unvanları listesinden belirlenerek ihdası yapılmak üzere (I) Sayılı Kadro İhdası (Memur) cetvelinde gösterilmiş olup, karara bağlanması istemine dair önerge. 5- 7151 ada 1 parsel nolu 134.212,00m²’lik taşınmaz içerisinde yer alan tarihi Forbes Köşkü’nün korunup, bakımının yapılması ve kamu hizmetlerinde kullanılabilmesi için 5393 sayılı yasanın 15. maddesinin (h) bendinde belirtildiği üzere Belediyemizce kiralanabilmesi için (Kiralama süresinin de Sayın Meclisimizce belirlenerek) aynı yasanın 18. Maddesinin (e) bendine göre karar alınması istemine dair önerge. 6- Buca İlçesi, Kuruçeşme Mahallesi, 205/27 sokağın Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği' nin 19/f maddesi kapsamında zemin katta ticaret kullanımı için yol boyu ticaret teşekkül etmiş olarak belirlenmesi istemine dair önerge. 7- İnönü Mahallesi, 673 sokağın Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği'nin 19/f maddesi kapsamında zemin katta ticaret kullanımı için yol boyu ticaret teşekkül etmiş olarak belirlenmesi istemine dair önerge. 8- Belediyemiz sınırları dâhilinde tapunun Dumlupınar Mahallesi 40372 ada 3 parselde ve kuzeyindeki kamuya terkli alanda hazırlanan imar planı değişikliği dosyası ve ekleri ile sunulan 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı değişikliği istemine dair önerge. 9- Buca İlçesi, Kızılçullu Mahallesi 711 ada, 78 parsel nolu 145,24m² yüzölçümlü taşınmazın, 1847/14524(18,47)m²'si Belediyemiz adına kayıtlıdır. Belediyemiz adına kayıtlı 18,47m²'lik hissenin, 3194 sayılı kanunun 17. maddesince satılması hususunda; 5393 sayılı Belediye yasasının 18. maddesinin (e) bendi gereğince bir karar alınması istemine dair önerge. 10- İlçemiz sınırları içerisinde kurulan açık ve kapalı semt pazar yerlerinde esnaflar arasında beş yılı doldurmadan devir işlemi yapanlardan alınmak üzere 2023 yılı Pazar yeri devir ücreti belirlenmesi için 2022 yılında alınan devir ücretleri üzerinden % 122,93 enflasyon oranında artış hesaplanarak ekli tabloda sunulmuş olup, 2023 yılı ücret tarifesinin belirlenmesi istemine dair önerge. 11- Buca İlçesi, Güven Mahallesi, 388 Sokak, No:25/1 adresinde bulunan taşınmazın zemin üstü kamulaştırma işlemlerinin yapılabilmesi için 2020-2024 yıllarını kapsayan Buca Belediyesi VII. Beş Yıllık İmar Programına Ek olarak alınması istemine dair önerge. 12- Buca Belediyesi Zabıta Müdürlüğü Emir ve Yasaklar Uygulama Yönetmeliği'nin 2022 Yılı Müfettiş Denetiminde değiştirilmesinin talep edilmesi ve İzmir Büyükşehir Belediyesi Zabıta Daire Başkanlığı ile 35 İlçe Zabıta Müdürleri koordinasyon toplantısında alınan kararda, her ilçenin aynı yönetmeliği kullanması gerektiği belirtilmiş olduğundan, "Buca Belediyesi Zabıta Müdürlüğü Emir ve Yasaklar Uygulama Yönetmeliği'nin 5393 Sayılı Belediye Kanunu'nun 18. maddesinin (m) fıkrası gereği karara bağlanması istemine dair önerge. 13- Tapunun 38130 ada 16 parsel numarasında kayıtlı taşınmazın Belediyemize ait olan 6,00m²’sinin ve 38130 ada 17 parsel numaralı taşınmazın Belediyemize ait olan 54,00m²’sinin İzmir 6. İdare Mahkemesinin kararı gereği davacıların veraset ilamındaki hisseleri oranında adlarına tescil edilmesi hususunda, 5393 sayılı yasanın 18. Maddesine (e) bendine istinaden karar alınması istemine dair önerge. 14- Tapunun 574 ada 6 parsel numarasında kayıtlı taşınmazın 39.188,70m²’lik açık alan ve 471,30m²’lik kapalı alanının 5393 sayılı yasanın 15. maddesinin (h) bendine göre Belediyemizce kiralanmasına ilişkin hazırlanan 30.11.2022 Tarihli protokolün 5393 sayılı yasanın 18. Maddesinin (e) bendine istinaden onaylanması istemine dair önerge. IV- KOMİSYONDAN GELEN RAPORLARIN GÖRÜŞÜLMESİ 1- Buca İlçesi, Valirahmibey Mahallesi, 126/2 sokağın Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği' nin 19/f maddesi kapsamında zemin katta ticaret kullanımı için yol boyu ticaret teşekkül etmiş olarak belirlenmesi istemi incelenmiş olup; İmar ve Bayındırlık, Çevre ve Sağlık ile Esnaf Komisyonlarınca oy birliğiyle KABULÜNE dair rapor. Cumhuriyet Halk Partili Komisyon Üyesi Taner KAZANOĞLU’nun RED oyuna karşın, söz konusu sokağın yapılan yerinde inceleme sonucu ‘’Yol Boyu Ticaret Olarak Teşekkül Eden Konut Alanları’’ tanımına uygun olduğu anlaşıldığından, Diğer Komisyon Üyelerinin KABUL oylarıyla, Valirahmibey Mahallesi, 126/2 sokağın Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği'nin 19/f maddesi kapsamında, zemin katta ticaret kullanımı için yol boyu ticaret teşekkül etmiş olarak belirlenmesi önergesinin Hukuk Komisyonunca oy çokluğu ile KABULÜNE dair rapor. 2- İzmir 1 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 24.12.2021 tarih ve 13244 sayılı kararında özetle; “İzmir İli, Buca İlçesi, Kızılçullu Mahallesinde yer alan ve tapunun 43 pafta, 432 ada 3 parsel ile 708 ada 1 parsel numarasında kayıtlı, 2.Grup korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olarak tescilli taşınmazlar ile bu taşınmazın koruma alanında kalan 154 ada 5 parsel dışında kalan alanlarda imar planı doğrultusunda imar uygulaması yapılmasının 2863 sayılı yasa kapsamında değerlendirilemeyeceğine, tescilli taşınmazda ve koruma alanında; tescil taramasının ve koruma kararlarının işleneceği imar planı tadilatının Kurulumuza iletilmesine, bu plan tadilatının uygun bulunmasından önce mevcut imar planı doğrultusunda imar uygulaması yapılamayacağına karar verildi.” denilmektedir. İzmir 1 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 25.10.2022 tarih ve 14775 sayılı kararında özetle; “İzmir İli, Buca İlçesi, Kızılçullu Mahallesinde yer alan,43 pafta, 432 ada, 3 parsel ile 708 ada,1 parsel numarasında kayıtlı, 2. grup korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olarak tescilli taşınmazlar ile bu taşınmazlara ilişkin korunma alanı kapsamında hazırlanan 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliğinin tescilli 432 ada, 3 parsele ilişkin içerdiği kullanım ve yapılaşma koşulları itibariyle parsel bütünlüğünü bozduğu anlaşıldığından uygun olmadığına, tescilli 432 ada, 3 parsel ve 708 ada, 1 parsele ilişkin 27.09.2021 tarih ve 12773 sayılı kararda korunma alanının 154 ada, 5 parsel ile sınırlandırılmasına karar verildiğinden ve söz konusu parselin günümüzde kaydına rastlanmamakla birlikte demiryolu hattına ilişkin parsel olduğu hususu dikkate alınarak korunma alanı sınırının hattın iki parselin arasında kalan kısmını içerecek biçimde revize edildiği, 432 ada, 3 parselin parsel bütünlüğünü bozmayacak ve parselin doğusunda yer alan 465 sokağın devamlılığı da dikkate alınarak bu yöndeki terkleri devam ettirecek şekilde imar hattının düzenlendiği, parsele ilişkin işlev koşulunun parsel bütününde aynı olacak şekilde “resmi kurum” olarak revize edildiği, plan notlarına 09.11.2021 tarih ve 13020 sayılı Kurul kararı ile uygun bulunan restorasyon projesine de atıfta bulunularak parseldeki uygulamalara yönelik sürecin tanımlandığı yeterlilikte plan notlarının oluşturulduğu 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliği teklifinin yeniden hazırlanarak iletilmesine karar verildi.” denilmektedir. İzmir 1 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 24.12.2021 tarih ve 13244 sayılı Kararı ile 25.10.2022 tarih ve 14775 sayılı Kararı gereği; söz konusu alana ilişkin 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı değişikliği istemiincelenmiş olup; İmar ve Bayındırlık ile Kentsel Yenileme ve Kentsel Dönüşüm Komisyonlarınca oy birliğiyle KABULÜNE dair rapor. 3- Buca Belediye Meclis Üyelerinin tamamının sözlü önergesi ile; Buca sınırları dahilinde komisyonlar tarafından uygun görülecek bir parka, Bucamızın güzide değerlerinden ve geçtiğimiz günlerde kaybetmiş olduğumuz Mustafa KAPLANSOY isminin verilmesi istemiincelenmiş olup; Onat Caddesi ile 351 Sokak kesişiminde (Laleli Cami bitişiğinde) kalan Park Alanına, Mustafa KAPLANSOY isminin verilmesinin; İmar ve Bayındırlık, Hukuk, Çevre ve Sağlık, Kent Tarihi ve Turizmi ile Kültür, Sanat, Spor Komisyonlarınca oy birliğiyle KABULÜNE dair rapor. V- KOMİSYONLARA HAVALE EDİLEN, HENÜZ KARARA BAĞLANAMAYAN ÖNERGELERİN GÖRÜŞÜLMESİ 1- Yapı Kontrol Müdürlüğünün, Müdürlük iş ve işlemlerinin yürütülmesi esnasında mevzuat ve görev kapsamı değişiklikleri nedeni ile Yapı Kontrol Müdürlüğü’nün Görev, Yetki ve Çalışma Esaslarına Dair Yönetmelik Taslağı’nın 5393 sayılı Belediye Kanununun 18. maddesinin ( m ) fıkrası gereği, görüşülerek karara bağlanması istemi. Read the full article
0 notes
sporvsobesite · 2 years
Text
PROJENİN AMAÇ VE HEDEFLERİ- OBJECTIVES AND OBJECTIVES OF THE PROJECT
Polatlı Halk Eğitim merkezi Ankara'nın Polatlı ilçesinde yetişkinlere yönelik eğitim veren bir kamu kurumudur. Okulumuzda çok farklı türden kurslar vardır. En çok tercih edilen kurslar El sanatları kursları ve spor kurslarıdır. Spor alanında çeşitliliği artırmak ve yetişkin sporcu sayısında artış sağlamak için kurumumuz bu projeyi swot analizini kendi kurumunda yaparak ve kendi emekleri ile yazarak gerçekleştirmeye karar vermiştir. Projemiz Aralık 2020-Eylül 2022 yılları arasında uygulanmıştır. Projemizin hareketlilik kısmında kurumumuzda görev yapan 3 spor öğretmeni ve okul müdür yardımcısı olmak üzere toplamda 4 öğretmen yer almıştır. İtalya'da konumlu olan “Submeet – incontrarsi per crescere” adlı kurum hareketlilik kısmında öğretmenlerimize lojistik destek vermiştir. Çeşitli spor kurumlarında değişik spor dallarında eğitim alınmıştır ve yetişkin alanında sporun uygulanması ve obesitenin spor ile önlenmesi alanında teorik ve uygulamalı dersler alınmıştır. Aynı zamanda öğretmenler kültürler arası öğrenmeyi ve Avrupa vatandaşlığı gibi kavramları ziyaretleri esnasında öğrenmişlerdir. Hareketlilik tarihimiz 27 Haziran-03 Temmuz 2022 tarihleri arasında olmuştur. Projemizin hareketlilik kısmında yer alan öğretmenler Türkiye'ye dönüşlerinden sonra öğrendikleri değişik spor türlerinden kurumumuzda kurs açma gayreti içerisindeler. Yetişkinleri bu spora yönlendirmek için gerekli çalışmaları Polatlı İlçe Gençlik ve Spor Müdürlüğü ve Polatlı Belediyesinin paydaş olmaları ile ortaklaşa yapıyoruz. Obesitenin ilçemizde engellenmesi, sporun yaygınlaşması ve lisanslı sporcuların sayısındaki artış somut hedefler aramızdandır. Kurumumuzun imajı bu proje ile artacaktır. Uluslararası alanda bilinirliği armış ve Erasmus+ projeleri için ortak bulmada ve uygulamada gerekli motivasyonu yakalayacaktır. Projemizin yaygınlaştırılması web sayfası, sosyal medya kanalları, raporlar ve ilçemizde vereceğimiz bir dizi seminer ile gerçekleşmiştir. Kurumumuzda aynı zamanda yabancı dil öğrenmenin önemi ve AB fırsatları gibi konular alanında da bir motivasyon artışı olmuştur. Polatlı Public Education Center is a public institution that provides education for adults in the Polatlı district of Ankara. There are many different types of courses in our school. The most preferred courses are handicraft courses and sports courses. In order to increase diversity in the field of sports and increase the number of adult athletes, our institution has decided to carry out this project by doing SWOT analysis in its own institution and writing it with their own efforts. Our project was implemented between December 2020 and September 2022. In the mobility part of our project, a total of 4 teachers, including 3 sports teachers and assistant school principals working in our institution, took part. The institution named “Submeet – incontrarsi per crescere” located in Italy provided logistical support to our teachers in the mobility part. Training was received in various sports branches in various sports institutions, and theoretical and practical courses were taken in the field of the application of sports in the adult field and the prevention of obesity with sports. At the same time, the teachers learned about intercultural learning and concepts such as European citizenship during their visits. Our mobility date was between 27 June and 03 July 2022. The teachers involved in the mobility part of our project are in an effort to open courses in our institution on the different types of sports they learned after their return to Turkey. We are doing the necessary work to direct adults to this sport in partnership with the Polatlı District Youth and Sports Directorate and the Polatlı Municipality as stakeholders. Preventing obesity in our district, spreading sports and increasing the number of licensed athletes are among our concrete targets. The image of our institution will increase with this project. It has gained international recognition and will gain the necessary motivation to find and implement partners for Erasmus+ projects. The dissemination of our project was realized with the web page, social media channels, reports and a series of seminars we will give in our district. At the same time, there has been an increase in motivation in the field of issues such as the importance of learning a foreign language and EU opportunities.
0 notes
kriptohaber · 2 years
Text
Bitcoin Boğa sezonu başlıyor mu? 2022
Tumblr media
Bitcoin Boğa sezonu başlıyor mu, Btc Ayı sezonu bitti mi? Lider kripto para birimi Bitcoin (BTC) için kripto para borsa bakiyeleri 4 yılın en düşük seviyelerinde seyrederken, Bitcoin ise yeni bir yükseliş trendinin sinyallerini veriyor. Analistlere göre Bitcoin, Temmuz ayının sonlarında gelen yükselişlerle birlikte yeni bir makro yükseliş trendine başlamış olabilir. Bu noktada analistler, Temmuz 2022 itibariyle en az bir yıldır hareketsiz haldeki Bitcoin arz miktarını da içeren son verilerden yola çıkarak bu olası senaryoyu ortaya koyuyor. Öte yandan Bitcoin’in son 2 haftada duraksamalar olsa da ortaya koyduğu yükselişler, piyasada birçok analiste göre daha kalıcı ve uzun vadeli bir yükseliş hareketini gösteriyor. Borsa bakiyeleri ve hareketsiz Bitcoin arzı eşliğinde ortaya çıkan tablo ne durumda, Bitcoin’i ne bekliyor?
Bitcoin Boğa sezonu: BITCOIN'DE "YUVARLAK ÜST" GÖRÜNÜMÜ
Kripto para piyasalarının en ünlü analistlerinden biri olan Miles Johal, 29 Temmuz tarihinde sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlarla Bitcoin ve genel olarak kripto para piyasasını değerlendirdi. Johal’e göre HODL edilen Bitcoin arzındaki “yuvarlak üst” oluşumu artık tamamlanma sürecinde seyrediyor. Daha önce defalarca bu tabloda “yuvarlak üst” görünümü elde edildiğinde fiyat da bu duruma tepki vermişti ve bu nedenle bir kez daha Bitcoin fiyatının bu görünüme fiyat tepkisi vermesi bekleniyor. Bu ölçüm, her bir Bitcoin’in en son ne zaman hareket ettiğine göre, arzı kıran Bitcoin’in HODL Dalgası metriği üzerinden yapılıyor. Elde edilen verilere göre 1 yıllık HODL, şu anda arzın çoğunluğuna denk geliyor.
Bitcoin Boğa sezonu: ANALİST HODL DALGALARINA ODAKLANIYOR
Analist Miles Johal’in ortaya koyduğu grafik, genel arzın en az 1 yıl boyunca sabit kalma oranının ne kadar büyük olursa, BTC/USD paritesinin de bir makro dibe o kadar yakın olduğunu ortaya koydu. Ancak bu noktada asıl dikkat çeken konu, birikimin durulmaya başladığını gösteren 1 yıllık HODL Dalgası’nın yavaşlaması ve sonrasında bir geri dönüşün başlamasının bugüne kadar yer zaman yeni bir uzun vadeli Bitcoin fiyat yükselişi trendinin başlangıcında görülmüştü. Ele alınan “yuvarlak üst” grafik görünümü, Bitcoin’in halihazırda zemini kaybetmesi ile birlikte potansiyel bir umut kaynağı olarak görünüyor. Analist Johal öte yandan çok az kişinin HODL Dalgaları konusuyla ilgilendiğini belirtiyor.
Tumblr media
Bitcoin Boğa sezonu
Bitcoin Boğa sezonu: BORSALARDA TUTULAN BTC SAYISI AZALDI
Bir diğer yandan zincir üstü analitik firması Glassnode’un sağladığı verilere göre borsalardan Bitcoin çıkarma eğilimi de güncel piyasalarda devam ediyor. Borsa cüzdanlarında bulunan Bitcoin miktarına bakıldığında ise seviyenin, Mart 2020’den bu yana %4,6 oranda azalarak, toplam Bitcoin arzının sadece ,6’sına denk geldiği görülüyor. Mart 2020’de 3,15 milyon Bitcoin olarak kaydedilen bu seviye, şu anda sadece 2,4 milyon olarak kaydediliyor. Ayrıca bu seviyenin, Temmuz 2018 döneminden bu yana görülen en düşük seviye olduğu da biliniyor. Ayrıca uzmanlar, Temmuz 2022 başlarında borsalardan coin çıkarma işlemlerinin artan hızlanan bir eğilime geçtiğini de ifade etmişti.
Bitcoin Boğa sezonu: BITCOIN'DE GÜNCEL FİYAT VERİLERİ
Tüm bu etkenlerle birlikte Bitcoin fiyatı ve güncel durumu incelendiğinde, lider kripto para biriminin son günlerde pozitif bölgede seyrediyor olması da analistlerin yeni ralli senaryosunu güçlendiriyor. Zira Bitcoin, son 4 günün 3’ünde pozitif bölgede gün kapanışı yapmayı başardı. Ayrıca 27 Temmuz günü Bitcoin, ABD Merkez Bankası’nın (Fed) faiz kararını açıklamasından sonra elde ettiği değer artışlarıyla 27 Temmuz gününü %8,05 oranda değer kazancıyla kapatmıştı. 17 – 24 Temmuz tarihlerini kapsayan 7 günlük sürece bakıldığında ise Bitcoin’in %6,81 oranda değer artışı yaşadığı görülüyor. Bu verilerle birlikte Bitcoin’in olası bir ralli başlatması halinde uzmanlar ilk güçlü direncin 25 bin dolar seviyesinde görülebileceğini ifade ediyor. Kripto Haber yatırım tavsiyesi vermez. Haberin kaynağı uzman isimlerin yorum ve görüşleridir. Bitcoin hakkında senin fikrin nedir? Yatırım yapmak için iyi bir kripto para olabilir mi? Soru ve yorumlarını bekliyoruz. Bitcoin Teknik Analiz: Düşen Hacimler Neyin Göstergesi? Haberimizi mutlaka okuyunuz. Read the full article
0 notes
aykutiltertr · 2 months
Video
youtube
Hor Görme Garibi - Levent Yüksel ✩ Ritim Karaoke Orijinal Trafik (Uşşak ...  ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın  👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ✩ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://youtu.be/R1SYdYBeTOo ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ Hor Görme Garibi - Levent Yüksel ✩ Ritim Karaoke Orijinal Trafik (Uşşak 2/4 Arabesk) HOR GÖRME GARİBİ SÖZ MÜZİK ORHAN GENCEBAY Bm                          A      ) Nerde boynu bükük bir garip görsen  ) F#                            Bm     )2 Hor görme kim bilir ne derdi vardır ) Em                 D O garip halinde ne sırlar gizli     ) D                  A              )2 Onu bu hallere bir koyan vardır     ) F#                       Bm Belki benim gibi sevdiği vardır     )2 Em                      D Ümitsiz bir aşkın garibi oldum D                       Bm Aradım hatayı kendimde buldum Em                     D Ne söylesem gönlüm dinlemez D                  C Deli gibi seven yine ben oldum C        D          C Ne söylesem gönlüm dinlemez C               Am    Bm Delice seven yine ben oldum Bm                  A Nice ümit dolu hayat yolunda F#                       Bm Yolunu kaybeden garip ne yapsın Bm                  A Nice ümit dolu hayat yolunda F#                    Bm Yolunu şaşıran garip ne yapsın Em                          D       ) Her şey haktan amma zulmetmek kuldan  ) D                    A              )2 Gönül bir zalimi sevdi ne yapsın      ) F#                        Bm Gönlüm bir zalimi sevdi ne yapsın  )2 Em                     D Madem yaşamaya geldik dünyaya D                        Bm Benim de her şeyde bir hakkım vardır Em                        D Sevmiyorsan hor görme bari D                         C Benim de senin gibi Allah'ım vardır D                         C Sevmiyorsan hor görme bari C                   Am       Bm Benim de senin gibi Allah'ım vardır ) 4 Levent Yüksel Genel bilgiler Doğum Levent Uğur Yüksel 21 Ekim 1964 (59 yaşında) Antalya, Türkiye Tarzlar Pop Çalgılar Basgitar, kontrbas, Bağlama, Cümbüş Etkin yıllar 1993-günümüz Müzik şirketi Tempa Foneks (1993-1996) Raks Müzik (1996-2000) DMC (2000-2004) ID İletişim (2004-2012) Esen Müzik (2012-günümüz) Eş Sertab Erener (e. 1990; b. 1996) Özlem Öztürk (e. 2020) Levent Uğur Yüksel (d. 21 Ekim 1964), Türk şarkıcı ve müzisyen. Hayatı 1964 yılında Antalya’da doğdu. Antalya Lisesinden mezun olduktan sonra konservatuvar eğitimi almak için İstanbul’a geldi. Bugün adı İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı olan İstanbul Belediye Konservatuvarı'nın kontrbas bölümünden mezun oldu. Konservatuvar eğitimi sırasında basgitarist olarak çalışmış ve birçok sanatçıya eşlik etmiştir. Askerlik vazifesini tamamladıktan sonra İstanbul’da bir gece kulübü orkestrasında Fatih Erkoç ve Sertab Erener'le birlikte 2 sene çalıştı. Aykut Gürel ile birlikte çalıştığı dönemde, Sezen Aksu ile tanıştı. Sezen Aksu’nun o dönem vokalistliğini yapan Harun Kolçak bir gün rahatsızlanınca, sahnede Sezen Aksu’ya hem vokal yapması, hem de basgitar çalması teklif edilir. Böylece Sezen Aksu ile çalışmaya başlar. İlk evliliğini 1990 yılında Sertab Erener ile yapan Yüksel’in bu evliliği, 18 Haziran 1996 tarihinde sonlanır.[1] Yüksel, boşanmalarıyla ilgili olarak "Sertab ile yaşadıklarımız herkes için örnek alınacak bir evlilik, örnek bir boşanma ve örnek bir ayrılıktır. Bunu her söylediğimde insanlar nedense kendilerine değil de tuhaf tuhaf suratıma bakıyorlar." demiştir.[2] Levent Yüksel, 2020 yılında spor sektöründe yöneticilik yapan Özlem Öztürk ile ikinci evliliğini yapmıştır.[3] Müzik hayatı İlk albümü Med Cezir'i 1993 yılının Mayıs ayında çıkaran Levent Yüksel, 1996 yılında kariyerinde ikinci stüdyo albümü olan Levent Yüksel'in 2. CD'si'ni çıkarmıştır. 1997 yılının Temmuz ayında çıkardığı Bi'Daha teklisi o yılın en çok satan teklisi olmuştur. 1998'in Nisan ayında ise Adı Menekşe albümünü çıkarmış, 2000 yılı Ekim ayında 15 şarkıdan oluşan Aşkla albümünü çıkararak yoluna devam eden sanatçı, 27 Mayıs 2004 tarihinde Uslanmadım albümünü yayımlamış ve bu albümde Orhan Gencebay'ın şarkısı Yarabbim'i yeniden seslendirmiştir. Kadın sanatçıların seslendirmiş olduğu eski şarkıları yorumladığı 26 Mart 2006 tarihinde çıkardığı Kadın Şarkıları albümü, Yüksel'in toplamda yedinci albüm çalışması olmuştur. Yüksel albümü için bir röportajında, yeni albümünde neden sadece kadın şarkılarına yer verdiğini, Tanju Okan'ın Kadınım şarkısı gibi erkeklere ait eserler var. Emre Altuğ ve Yaşar ile de çalıştı. İbret-i Alem ve Sıcak albümündeki bazı şarkıları Emre Altuğ, Levent Yüksel ile düet yaparak söyledi.
0 notes
gozel · 3 years
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
https://kizilbayrak56.net/ana-sayfa/kizil-bayrak-yazilari/dunya/almanyanin-degismeyen-gundemi-irkcilik-ve-fasist-hareketler
Almanya’nın değişmeyen gündemi: Irkçılık ve faşist hareketler
                               C. Ozan            
               Hitler faşizmi şahsında faşizmin en berbat halini yaşamış Alman toplumunda faşizmin tekrar yükselişe geçmesi kaygı vericidir. Alman sermaye sınıfı kriz koşullarında faşist hareketleri sınıf mücadelesine karşı dalga kıran olarak el altında tutmaya devam ediyor. Alman burjuvazisinin faşizme daha ne kadar yol vereceği onun ihtiyaçlarına ve daha da önemlisi toplumsal güç dengelerine bağlıdır.            
Irkçılık ve ırkçı saldırılar Almanya’nın değişmeyen gündemlerinden biri olmaya ve gün geçtikçe artmaya devam ediyor. Almanya ırkçılık suçunda sicili en kabarık ülkelerden biridir ve bunun tarihi çok eskiye dayanıyor. Öncesi bir yana, ikinci emperyalist paylaşım savaşından sonra ırkçı saldırıların yeniden tırmanışa geçmesi, 1990’lı yıllara, yani “duvarların” ve Doğu Bloku’nun yıkıldığı, sözüm ona “demokrasi ve özgürlüğe” kulaç atıldığı yıllara rastlar.
O tarihten bu yana, ülkenin değişik yerlerinde sayısız ırkçı saldırı gerçekleştirildi. Bunlardan en çok bilinen ve hafızalarda kalanları şunlardı:
- 23 Kasım 1992, Mölln: 3 Türkiyeli öldürüldü.
- 29 Mayıs 1993, Solingen: Aynı aileden 5 Türkiyeli yakıldı.
- 18 Ocak 1996, Lübeck: Çoğu çocuk 10 Afrika kökenli insan öldürüldü.
- 7 Ekim 2003, Overaht: 3 kişi öldürüldü.
- 2000-2007 yılları arası NSU cinayetleri: 8’i Türkiyeli 10 kişi öldürüldü.
- 22 Temmuz 2016, Münih: Bir alışveriş merkezine düzenlenen saldırı sonucu 10 göçmen öldürüldü, 36 kişi yaralandı.
- 2 Haziran 2019, Kassel: CDU’lu Kassel valisi Walter Lübcke öldürüldü.
- 9 Ekim 2019, Halle: Bir Sinegog’a araba yüklü patlayıcıyla yapılan saldırı başarısız olunca, yolda geçen bir kadın ile Türkiyeli bir esnaf öldürüldü.
- 1 Ocak 2019, Bottrop: 8 göçmen yaralandı. - 20 Şubat 2020, Hanau: 9 göçmen genç öldürüldü.
Bunların dışında yaşanan çok sayıda ırkçı saldırı sonucu Almanya’da 1990-2020 arası toplam 200’den fazla kişi katledildi. Bu rakamlara bizzat polisin ırkçı saiklerle katlettiği göçmenler dahil değil kuşkusuz. Çünkü sadece sivil faşistlerin katliamları ırkçı saldırı kategorisine giriyor, resmiler değil!
Bu kabarık faturaya rağmen, ırkçı örgütlenme ve saldırılar önlenmek şöyle dursun, aksine gün gittikçe artmaya devam etti. Geçtiğimiz haftalarda Almanya’nın Bavyera eyaletinde yayınlanan bir rapor ülkedeki ırkçı-faşist örgütlenmenin ve saldırıların vardığı korkunç boyutu bir kez daha gözler önüne serdi. Bahsi geçen rapor eyalet meclisindeki Yeşiller grubu tarafından hazırlandı. Grubun, eyaletteki radikal sağ örgütlere karşı strateji geliştirme sorumlusu Cemal Bozoğlu, 25 meclis araştırma önergesinden elde ettiği bilgi ve belgeleri rapor haline getirerek kamuoyu ile paylaştı. “Bavyera’daki aşırı sağcılar” başlığıyla hazırlanan, resimler ve istatistik tablolarıyla desteklenen 27 sayfalık kapsamlı rapor durumu ayrıntısıyla ortaya koyuyor. Yeşiller bu tür raporları 2014’ten bu yana her yıl düzenli olarak hazırlıyor.
Raporda onlarca ırkçı-faşist örgüt, bunların özellikleri, yaptıkları eylemler, vakalardaki artışlar, polisin ve istihbaratın yaklaşımı, talepler, öneriler ve uyarılar ayrıntısıyla yer alıyor. Raporun Bavyera’dan çıkması önemli. Zira Bavyera, Almanya’nın coğrafik olarak en büyük ve ülkenin en zengin eyaletlerinin başında geliyor. Allianz, BMW, Leoni, Audi, Schaeffler, MAN, Adidas, Media-Saturn-Holding GmbH, Siemens, Netto ve dünyaca tanınmış daha onlarca firmanın merkezi bu eyalette yer alıyor. Eyalette sağcı parti CSU (Christlich-Sozial Union) 1960’lardan bu yana kesintisiz bir şekilde hükümette bulunuyor. Muhafazakar (konservatif) ve gelenekçi özellikleriyle tanınan, kendine has bir şivesi olan, kendini Almanya’dan ayrı gören ve hatta zaman zaman ayrılmayı dillendiren bir eyalet Bavyera. Bu özellikleri ve başka birtakım etkenlerden dolayı, doğu eyaletlerinde olduğu gibi ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının yüksek olduğu ve ırkçı-faşist örgütlerin üslendiği temel alanlardan biri durumunda. Dolayısıyla bu tipik ve deyim uygunsa “steril” bölgeden yansıyan veriler oldukça önemlidir ve tüm ülkeyi kesen niteliktedir.
Sayıda, çeşitlilikte ve yöntemlerde artış
Raporda en dikkat çeken hususlardan biri ırkçı-faşist örgütlerin sayısındaki artıştır. Kendilerini özellikle tarihteki gerici-faşist sembollerden esinlenerek isimlendiren, kimisi yasaklanan, kimisi ise hala faaliyet yürüten onlarca oluşum, örgüt ve partiden bahsediliyor. Önemli bir kısmı raporda da yer alan, Almanya’daki ırkçı-faşist yapılanmaların bazıları şöyle sıralanıyor:
Partiler:
•      AfD
•      NPD
•      Die Rechte
•      Pro NRW
•      Der 3. Weg
Faal olan örgütler:
•      Old School Society
•      Freie Kamaradschaft Dresten
•      Nauener Gruppe
•      Gruppe Nordadler
•      Kamaradschaft Aryans
•      Devrim Chemnitz
•      Gruppe Freital
•      NSU 2.0
•      Reichbürger
•      Wodans Erben Germanien
•      Viking Security Germania
Yasaklananlar:
•      Blood and Honour Division
•      Combat 18
•      Weisse Wölfe Terrorcrew (WWT)
•      Atermedia Deutschland
•      Heimattreue Deutsche Jugend
•      Collegium Humanum
•      Freitliche Deutsche Arbeiterpartei
•      Viking-Jugend-WJ
•      Nationale Offensive
•      Deutsche Aternative
•      Nationalistische Front
•      Atomwaffen Division
Sayılan bu kabarık listenin dışında, raporda adı geçen irili ufaklı daha onlarca oluşum var. Adı geçen “yasal” partilerin dışında bu örgütlerin çoğu yarı-legal ya da illegal faaliyet yürütüyorlar. Yine çoğu, legal veya illegal yollardan edindikleri silahlara sahipler. Sayı ve çeşitlilikteki bu artış yapılan eylemlere de yansıyor.
1945’ten bu yana Almanya’daki en yoğun saldırılar 2019’da yaşandı. Resmi rakamlara göre son bir yıl içerisinde ülke çapında, 1.000’i hafif veya ağır yaralama olmak üzere, toplam 22.337 ırkçı saldırı gerçekleşti. Anayasayı Koruma Örgütü’nün verilerine göre, 13 bini şiddet yanlısı olmak üzere, Almanya’da 24 binden fazla kişi “aşırı sağcı” olarak nitelendiriliyor. Bunların işledikleri suçlar arasında, mültecilere, göçmenlere, yabancılara, siyasetçilere yönelik saldırılar ile mala zarar verme, tehdit, baskı, nefret suçları, iftira vb. sayılmaktadır. Saldırılar, mülteci akınının tırmanışa geçtiği 2013’ten itibaren yükselerek 2016’da doruğa çıkıyor. Sonraki yıllarda düşse bile 2019’da tekrar yükseliyor. Almanya İçişleri Bakanı Horst Seehofer (CDU), ülkede 50 civarında aşırı tehlikeli radikal sağcının yaşadığını ve bunların izlendiğini açıkladı.
Sayılardaki bu artış Bavyera için verilen rakamlardan da görülebiliyor. Eyalette ırkçı motifli saldırılar önceki yıl 1.771 iken, 2019’da 2.042’ye yükseldi. Göçmen yurtlarına saldırı 18’den 25’e, politik motifli ırkçı saldırılar 198’den 296’ya (bunlardan sadece 5’nin faili yabancı), nefret suçları 659’dan 793’e, ırkçı motifli tehditler 44’ten 48’e, nefret suçları 180’den 293’e yükseldi. Anti-Semitik saldırılarda da %40 artışla son 12 yılın en yüksek seviyesine ulaşıldı. Bavyera’da toplam 2.570 ırkçı tespit edildi. Bunlardan 1.000’i şiddet eğilimli. 2019’da çeşitli birey ve kurum temsilcilerine yönelik cezai işlem gerektiren, 20’si şiddet içerikli toplam 158 saldırı (2018’de 8 idi) gerçekleşti. Yine politikacılara yönelik saldırılar 44’ten 51’e yükseldi vs. Liste böyle uzayıp gidiyor.
Bütün bu saldırıları, hazırlanan ölüm listeleri tamamlıyor. Almanya çapında toplamda 85 bin kişilik ölüm listelerinden bahsediliyor. Bunlardan 2.000’i Bavyera’da yaşıyor. Lağvedildiği iddia edilen NSU’nun da 10 bin kişilik ölüm listesi vardı. Öldürülen CDU’lu politikacı Walter Lübcke’nin de bu listede yer aldığı söyleniyor. Lübcke yabancılar sorunu konusunda ılımlı politikalarıyla tanınıyordu ve bu yüzden sık sık Neonazilerin tehditlerine maruz kalıyordu. Bavyera polisi de 15 değişik ölüm listesi tespit etti.
Neonazilerin propaganda, eylem ve örgütlenme yöntemlerinde de önemli değişiklikler var. Eskisi gibi bir avuç “dazlaktan” ibaret değiller artık. Toplumun her kesiminden taraftar bulmakta zorlanmıyorlar. Özellikle çağın yeni iletişim aracı olan internet ve sosyal medyayı çok yoğun kullanıyorlar. Var olan örgütlerin en az yarısının internet ortamında örgütlendikleri iddia ediliyor. Kullandıkları diğer bazı araçlar basın, spor kulüpleri, futbol taraftar grupları, müzik grupları, gece kulüpleri vs.dir. Bunların içinde dövüş sporları ve atış poligonları önemli bir yer tutuyor. İnsanlar buralarda bedensel ve psikolojik olarak şiddete hazırlanıyorlar. Hanau katliamının faili olan faşistin de kısa bir süre önce Bavyera’dan geldiği ve burada silahlı atış talimi yaptığı ortaya çıktı. Ticari amaçlı da kullanılan bu tür yerlerin dışında, emlakçılar, müzik stüdyoları, “sosyal” amaçlı görünen bazı dernekler vb. üzerinden de maddi kaynak sağlanıyor. Sadece Bavyera’da Neonazi bağlantılı 22 emlak bürosu var örneğin. Bu bürolar vasıtasıyla hem maddi kaynak ve hem de özellikle illegal olanlara barınma olanakları sağlanıyor. Başta küçük kasabaları olmak üzere Almanya’nın her yerinde Almanlar için “kurtarılmış bölgeler” yaratmayı hedeflemekten bazı mahallelerde sopalı ve silahlı devriye atmaya kadar varan bir kudurganlık söz konusu.
Irkçı-faşistlerin sadece sivil alanda değil, polis ve ordu içinde de çeşitli örgütlenmelere gittikleri çeşitli defalar basına yansıdı. Frankfurt polisi içerisinde bulunan ve NSU davasını takip eden Türkiyeli bir avukata karakol bilgisayarından tehdit mektupları göndermeleri üzerine ortaya çıkan NSU 2.0 adlı oluşum buna bir örnektir.
Neonaziler kültür-sanat alanına da eskisi gibi mesafeli değiller. Özellikle müziği bir örgütlenme aracı olarak gittikçe daha fazla kullanıyorlar. Almanya’nın birçok kentinde onlarca müzik grupları mevcut. Sırf Bavyera’da 10 müzik grupları var. 2019’da bunların 5 konserleri yasaklandı. Nürnberg’de‚ “Patriot TV” diye bir televizyon kanalları var. Bunun dışında her yıl ulusal ve uluslararası onlarca seminer, konferans, kongre, konser ve kültür festivali düzenliyorlar.
Irkçı-faşistlerin yeni el attıkları alanlardan biri de işçi sınıfıdır. Eskiden girmeleri oldukça zor olan sınıf alanına gittikçe daha fazla yoğunlaşıyorlar. Sendikalara ve özellikle de işçi temsilciliklerine sızma çabaları var. Bavyera’da ve Baden-Wüttemberg’de bazı önemli işletmelerin işçi temsilciliklerine girmeyi başardıkları da bir gerçektir. Gerek bu çabaların bir ürünü olarak ve gerekse de genel siyasal atmosferin etkisiyle, faşist ideoloji ve örgütlenmelerin işçi ve emekçi tabanı içindeki etkisi de gün geçtikçe artıyor. Mesela Ver.di ve IG-Metal üyeleri içinde AfD seçmeni olanların oranının %20-25 civarında olduğu ileri sürülüyor. Sendikaların, bünyelerinde bilinen ve tespit edilmiş faal faşistlere yönelik herhangi bir yönelimi ve tavrının olmaması da cesaretlerini arttırıyor.
Gittikçe artan bu yoğun propaganda ve örgütlenme faaliyeti, parlamenter alanda sağlanan başarı ile taçlanıyor. Irkçı-faşistlerin öne çıkan yeni odağı olan AfD en son 2017 genel seçimlerinde %12,6 oy oranı ve 89 milletvekiliyle Alman meclisindeki üçüncü büyük ve aynı zamanda ana muhalefet partisi konumuna yükseldi. AfD’nin bu seçim başarısı ne tesadüf ne de geçici bir durumdur. Aksine, yukarıda anlatılmaya çalışıldığı gibi, son derece yoğun ve istikrarlı bir taban çalışmasına dayanıyor. Bu açıdan son derece ciddiye alınması gereken tehlikeli bir gidişatla karşı karşıyayız. AfD’nin meclisteki varlığı, ırkçı-faşist hareketi güçlendiren, cesaretlendiren ve meşrulaştıran bir rol oynuyor. Bu‚ “kravatlı faşistlerin” her konuşması sokaklarda yankısını buluyor.
Bu bir yana, birçok AfD’li, yerel faşist gruplarla doğrudan ve dolaylı ilişkilere sahiptir. Mesela AfD içinde öne çıkan iki faşist olan Thüringen ve Brandenburg eyaletlerinin başkanları Björ Höcke ve Andreas Kalbitz, çeşitli yerel faşist organizasyonların düzenledikleri panel ve konferansların aranan konuşmacıları arasındalar. Özellikle AfD’nin gençlik örgütü “Junge Alternative” ve partinin “halkçı-milliyetçi” olarak nitelenen kanadı yerel ırkçı örgütlerle bağlantı ve örgütlenme faaliyeti yürütüyor. Kamuoyunda artan tepkiler üzerine bu halkçı-milliyetçi kanat AfD tarafından lağvedildi. Yakın zamanda Anayasayı Koruma Örgütü (Alman istihbarat teşkilatı) tarafından AfD “şüpheli”, “Junge Alternative” ise izlenmesi gereken örgütler listesine dahil edildi. AfD’nin Bavyera’da 5.100 üyesi var.
Zemin hazırlayan, kollayan ve aklayan devlet
Almanya’da yakın zamana kadar, ırkçı-faşistler tarafından işlenen onca cinayete, suikastlara, tehditlere ve ölüm listelerine rağmen, bu hareketler ciddi bir tehlike olarak ele alınmadı. Aksine, neredeyse yaşanan her ırkçı saldırı ve cinayet “münferit” diye nitelendirilerek önemsizleştirildi. Buna karşılık hiçbir dayanağı olmayan “sol terör”den bolca bahsedildi. Böylece, gerçekte var olan ve toplumu tehdit eden sağ terör görmezden gelinerek gölgelendi. Gittikçe yakın bir tehlike ve tehdit haline gelen faşistlerden bahsedilirken bile, onları gerçek isimleriyle nitelemekten kaçınıldı. En fazlasından “aşırı sağ” olarak nitelendirildiler. Böylece anti-faşist hareketler ile faşist hareketler, devletin iradesi dışında ortaya çıkmış, birbirlerinin karşıtı aşırı uçlar olarak sunuldu. Sol sağa eşitlenerek anti-faşist mücadele gözden düşürülmeye çalışıldı.
Oysa dost da düşman da biliyor ki devlet sağ ile sol arasında bir hakem değil bizzat “sağ”ın kendisidir, en hafif deyimle sağdan yanadır. Her defasında bir avuç Neonazi’yi “demokrasi ve fikir özgürlüğü” kisvesiyle, binlerce polis korumasında yürütenler, onlar yürüsünler diye binlerce insana barikat kuran, anti-faşistleri gözaltına alıp tutuklayanların kimden yana olduğu açık değil mi?
Her gün göz önünde yaşanan bu çıplak gerçek bir yana, bundan daha önemli olan ise ırkçı-faşist hareketlerin yeşerdiği alanı kimin düzlediğidir. Irkçı-faşist hareketler işsizlik, yoksulluk, savaş ve göç gibi, kapitalizmin doğrudan sonuçları olan uygun sosyal ve ekonomik zeminde boy verirler. Yani kısacası devlet, faşist hareketlerin kaynağı olan objektif koşulları yaratmakla kalmayıp, bu nesnel zeminde ortaya çıkan sonuçlara yaklaşımda da, yani sübjektif olarak da faşistleri koruyup kollayan bir pozisyondadır. Bunun en bariz ve en çarpıcı örneği NSU davasıdır. Ortaya serilen tüm kanıtlara rağmen devletin bu cinayetteki rolü “ustaca” inkar edildi. Tüm suç birkaç kişiye yüklenerek, neredeyse olay “münferit” olarak görüldü. İlk defa bir ırkçı katliamda en yüksek ceza olan “ömür boyu hapis” cezası verildi. Ki bunu da mağdurların verdikleri yoğun mücadelenin bir başarısı saymak gerekiyor. Yoğun kamuoyu baskısı olmasa bu kadarı bile olmazdı.
Devletin ırkçı-faşist saldırı, katliam ve cinayetlere yaklaşımı Bavyera raporunda da ayrıntısıyla yer alıyor. Açılan davalarda olay tüm kapsamıyla ele alınmıyor. Eğer kamuoyunda yeterince bir sahiplenme yoksa, olay “münferit” olarak ele alınıp en düşük cezalarla geçiştiriliyor veya takipsizlikle sonuçlanıyor. Alman anayasasında ırkçı motiflerle işlenmiş suçlar “insanlığa karşı işlenmiş suçlar” kapsamında ele alınıyor. Fakat bir “hukuk” devleti olmakla övünen Alman devletinde pratikte işler hiç de böyle yürümüyor. Verilen cezalar son derece yetersiz ve caydırıcılıktan uzaktır. Geçmişte yaşanmış Solingen, Möll, Lübeck katliamlarının failleri bugün aramızda dolaşmaya devam ediyorlar. Açılan davaların hiçbirinde tüm bağlantılar ortaya çıkarılmadı. Çünkü eğer sonuna kadar gidilirse iş gelip kendilerine de dayanabilir. Altından savcılar, emniyet yetkilileri, istihbaratçılar, bürokratlar ve hatta akademisyenler çıkabilir. O yüzden sol ve ilericilere karşı oldukça tez canlı olan devlet, sıra “kendi” çocuklarına gelince son derece isteksiz davranıyor.
Bavyera’da aranan 92 Neonazi “bulunamıyor” örneğin. Oysa bahsi geçen örgütler son derece tehlikeli örgütlerdir. Bu örgütlerin yakalanan bazı üyeleriyle birlikte, içerisinde ağır silahların da bulunduğu cephaneler ortaya çıkıyor. Yine bunlardan bazıları Avrupa ve hatta dünya çapında bağlantılara sahipler. Örneğin “Blood and Honour Division” ve onun silahlı kanadı olarak bilinen “Combat 18”, Amerika menşeili bir örgüttür. Amerika’da 5 cinayetten sorumlu tutuluyor. Alman polisi, faşist örgütün Amerikalı bir temsilcinin gelip Almanya’dakileri ziyaret etmesini sorun etmiyor. Yine bunlardan bazıları hedeflerinin iç savaş çıkarmak olduğunu söyleyebiliyorlar. Ya da bazıları “X günü” denilen bir günde devlet yöneticilerine eş zamanlı şok saldırılar düzenleyerek düzeni altüst edip, yönetimi ele geçirmekten bahsedebiliyorlar vs. Bütün olup bitenler karşısında devletin tutumunda şaşılacak bir şey yok yine de. Tümüyle Hitler’in polis teşkilatı olan “Gestapo”nun altyapısı üzerine kurulmuş ve yurtdışından birer birer geri getirilen eski Nazi kadrolarının eğittiği bir teşkilattan daha fazlası da beklenemez zaten.
Fakat 2019’da Kassel Valisi Walter Lübcke’in öldürülmesi ve Halle’de Sinagog’a yapılan saldırı, devletin ırkçı-faşistlere yönelik tavrını kısmen değiştirmişe benziyor. Demirel’in bir zamanlar, “Bana sağcılar cinayet işliyor dedirtemezsiniz!” dediği gibi, her koşulda ırkçılara arka çıkan Alman devleti, son bir yılda ilk defa “sağcı terör” kavramını kullanmaya başladı. Bavyera İçişleri Bakanı Joachim Herrmann (CSU)‚ “Almanya’nın aktüel en büyük iç güvenlik sorunu sağcı terördür” demeye başladı. Yasal silah edinme kısmen zorlaştırıldı. Çünkü işler beklemedikleri şekilde çığırından çıkmaya başladı. Legal ve illegal olarak hızla silahlanan Neonazilerin hazırladıkları ölüm listeleri, iktidardakiler de dahil politikacılara kadar uzanmaya başladı. Öyle ki ele geçirilen bazı ölüm listelerinde, Yeşiller milletvekilleri Cem Özdemir, Claudia Roht, Robert Habeck ve Toni Hofreiter gibilerin isimleri de yer alıyordu. Bu yılın kış aylarında yapılan bir operasyonda toplam 12 Neonazi tutuklandı. Buna rağmen şüpheli Neonazilerin tam sayısı, bunların sahip oldukları silahlar, ölüm listelerinde kimlerin yer aldığı, silahsızlanmaya dönük bir adımın atılıp atılamayacağı gibi sorular açıkta kalmaya devam ediyor. Kısacası, Davutoğlu’nun bir zamanlar IŞİD’ciler için kullandığı, “eyleme geçmeden tutuklayamıyoruz” türünden bekle gör politikası, Alman sermaye devleti için de geçerliliğini koruyor.
“Irkçılık zehirinin” panzehiri sınıf mücadelesidir!
Hanau katliamından sonra Angela Merkel, “Irkçılık bir zehirdir” demişti. Evet, doğru, ırkçılık bir zehirdir. Ama onun açıklamasına eklemeyi unuttuğu bir şey var. Bu zehrin sahibi kimdir ve kim bunu silah olarak kullanmaktadır? Irkçılık, kapitalizmin kaynaklık ettiği savaş, işsizlik, yoksulluk, zorunlu kitlesel göç ve daha envai çeşit sosyal sorunlar zemininde yeşeren, burjuvaziye ait bir ideolojidir. Burjuvazi bu zehirli ideoloji sayesinde işçi ve emekçi hareketini bölüp parçalayarak, düzene karşı çıkmasını engeller. Çoğunlukla azınlıkta olan belli bir toplumsal kesimi günah keçisi ilan etmek ve toplumdaki tüm melanetlerin sebebi olarak onları göstermek, egemen sınıfların başvurduğu çok eski bir taktiktir. Almanya bunu en iyi yapan ülkelerden biridir. Geçmişte Yahudilerdi bu günah keçisi, bugün ise yabancılar, göçmenler veya Müslümanlardır. Oysa şimdi oldukça aktüel olan mezbahanelerdeki durumun gösterdiği gibi, bu ülkede “yabancılar” veya göçmenler en ağır şartlarda çalışan ve en ağır sömürüye maruz kalanların başında geliyorlar. Buna rağmen bu insanları bu ülkelerin ekonomisinin sırtında bir yük olarak lanse etmek burjuva riyakarlığından başka bir şey değildir.
Irkçılık zehrinin biricik panzehiri sınıf mücadelesidir. Milliyetçilik ve ırkçılığın ayrıştırıcı ve ötekileştirici özelliğine karşılık, sınıf mücadelesi birleştiricidir. Sınıf mücadelesi, hangi ulustan, dinden, renkten veya mezhepten olursa olsun tüm emekçilerin aynı sınıfsal çıkarlara sahip olduğunu ve birlikte mücadelesini öğütler. Tüm uluslardan ve inançlardan emekçilerin eşitliğini ve ortak mücadelesini mümkün kılacak olan sınıf mücadelesi olmadan, faşizmin ve ırkçılığın kaynağı olan kapitalizmi ortadan kaldırmak mümkün değildir. Faşizme karşı mücadele etmek elbette önemlidir fakat bu tek başına yetersiz ve eksiktir. Tüm öteki sorunlar gibi, faşizm sorununun da kesin ve kalıcı çözümü için, anti-faşist mücadele aynı zamanda anti-kapitalist mücadele ile birleştirilmelidir. Anti-kapitalist bilinç temelinde örgütlenmiş bir işçi sınıfı, düzenin basit milliyetçi tuzaklarına kolay düşmez. Onun çok eski olan, “böl, parçala, yönet” oyununda figüran olmayı kabul etmez. Dolayısıyla işçilerin birliği ve halkların kardeşliği için sınıf mücadelesinin dışında bir yol yoktur.
Hitler faşizmi şahsında faşizmin en berbat halini yaşamış Alman toplumunda faşizmin tekrar yükselişe geçmesi kaygı vericidir. Alman sermaye sınıfı kriz koşullarında faşist hareketleri sınıf mücadelesine karşı dalga kıran olarak el altında tutmaya devam ediyor. Alman burjuvazisinin faşizme daha ne kadar yol vereceği onun ihtiyaçlarına ve daha da önemlisi toplumsal güç dengelerine bağlıdır. George Floyd eylemleri şahsında sokaklara çıkan yüzbinlerce genç, bu işin öyle kolay olmayacağına dair umut verdi. Fakat bundan da önemlisi, toplumsal güç dengelerinde benzersiz bir rol oynayan işçi sınıfının sahneye çıkıp çıkmayacağıdır. İşçi sınıfının sahne aldığı yerde faşistlerin esamisi okunmaz. 50. yılında öğretmeye devam eden 15-16 Haziran büyük işçi direnişi günlerinde, bugün topluma kan kusturan faşistler kuyruklarını kısıp kaçacak delik arıyorlardı. Dönemin değerli ozanı Aşık İhsani bu gerçeği, “15-16 Haziran’ı olan bir ülkede faşizm fazla yaşamaz!” dizeleriyle kayda geçmişti.
0 notes
seslimeram · 3 years
Text
Normalini Yitiren Ülkeden Kesitler - II
Tumblr media
Anormal olanın normalin ta kendisi diye dayatıldığı bir düzlem gerçek kılınıyor. Bariz ve belirgin büyük ülke nidaları atılırken, ortaya karışık bir karmaşa hali içerisinde büyüyen, sürekli güncellenen bir menzil olduğu rivayet olunsa da yıkımın mabedinde olduğumuz iş bu sahanın sürekli göçmeye devam ettiği örtbas olunmaya çalışılıyor. 1 Mart 2021’den bu yana süreğen kılınan bir normalleşme tiradının ikinci perdesi hiç kimseler için olumlu tek bir pareyi var etmezken, yıkımların arasında yol almanın konuşturulmadığı bir düzlemdir mesele. Anormal olan hallerin toplamına yeni ülke denilir. Günce, hayat istemi, varlığının muhafazasına çabalanan müştereklerimiz ayaklar altına alınır. Hayatın çürümelere rehin, geleceğinin çoktan zayi edildiği, eşitlik ve adalet bahislerinin yerle bir edile geldiği bir yer, bir uzam, ötesi yok, olmayandır.
Biçimlendirilen, yeniden ve yeniden türetilen şiddet ve nefretle, aralıksız ayrımcılık ve tüm o kinle birlikte gözden çıkartılan hayatlarla birlikte o anormallik hali de sabitimiz olarak var edilir. Cerahatin iktidarı, on dokuzuncu yılında bulabildiği faşizan akımla bir ve beraber neofaşist, dini primitif bir yıkıcı / öğütücü olarak konumlandıranlara sabitimiz kılınıyor. Cürümler içerisinde birbirini takip eden bir yıkım sürekliliği arz ediliyor. Sanki her şey uzay boşluğunda belirsiz bir odakta var ediliyormuş gibi bildiriliyor. Oysa hemen her şey gözümüzün içine baka baka, bile isteye çoğu zaman mübalağasız bir yıkım halinin peşinde ilerlenerek güncelleniyor. Devletlinin normalinin hayatını idame ettirmek isteyen o sıradan insan için bir yıkımdan ötesi olmadığı bugün onların gündemiyle bizlerin günlük gündeminin arasındaki uçurumdan bariz kılınır. Bugün bu kesintisiz bir hakikattir.
Emek mücadelesinin gasbedilmesi halinden, gündelik yaşamın kuşatılmasında her gün bir başka eşiğin arşınlanıyor olmasına kendini mükerrer bir biçimde güncelleyen bir tehdit ve tahakküm mekanizması bu meseli anlaşılır kılacaktır. Nefes alamayacak hale kıstırılmış o sıradan hayatların karşısında masallarla çıkagelen devletlinin var ettiği her eşik / dönemeç ve yönelim bir kez daha yıkımı var eder. Anormalin ortasında bir normal varmış sanki hiç söz konusuymuş gibi cümleler var edilir. Oysa ekranlardan atılan nutuklar, onlarla birlikte çıkagelen güzellemeler, örtbas etmelerin kıyısında her şeyin birbirine karıştırıldığı, yerilip yutulduğu bir kara delik var edilir. Yeni, büyük, güçlü ülke tiradı aksettirilirken yoksulluk bir norm kılınır. Ekmek bulabiliyorlarsa aç değiller, fakir hiç değillerdir gibi basitçe hakir görmelerin sofrasında birbiri ardına pıtrak gibi lira / euro / dolarların havalarda uçuştuğu video sızıntılar var edilir. Budur anormallik. Böyle açık bir biçimde insanların umutlarını taze taze, çıtır çıtır yerip yutan bir makamın, düzenin karşısında insanlara hala bir gelecek varmış gibi davranılmasının utancı artık kesintisizdir. Yanıtsızdır, göreni de sorgulayanı da yoktur, yol sahiden de nereyedir?
Yeni Yaşam Gazetesi’nden aktaralım: “Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, "Bu ülkede darbeci arayan varsa bakması gereken yer iktidarın kendisidir. Türkiye'yi yöneten koalisyon, 12 Eylül darbesinin öz evladıdır. Evren mezarda ama fikirleri iktidarda.” değerlendirmesini yaptı. Baş, Mecliste düzenlediği basın toplantısında, 103 emekli amiralin açıklamasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Baş şu ifadeleri kullandı: “İşler kötü mü gidiyor? Bir koro devreye girerek, 'Darbe tehdidi var' diyor. Birileri itiraz mı ediyor? Aynı koro yine devrede. Birileri hakkını arayıp sesini mi yükseltiyor? Aynı koro yine devreye girerek, 'bunlar terörist' diye bağırmaya başlıyor. Bu ülkede darbeci arayan varsa bakması gereken yer iktidarın ta kendisidir. Laf olsun diye söylemiyoruz. Bugünkü Türkiye'yi yöneten koalisyon, 12 Eylül darbesinin öz evladıdır. Bunlar, 'Biz içerideyiz ama fikirlerimiz iktidarda' diyen MHP'nin ortak olduğu bir iktidardır. Kenan Evren mezarda ama fikirleri tümüyle iktidarda. Kenan Evren'in hayalini kurdukları, AKP iktidarında gerçek haline geliyor.
Seçilmiş milletvekillerini ve belediye başkanlarını cezaevlerine atıp halkın temsil hakkını gasbetmek bu iktidarın en önemli eylemleri arasında değil mi? TBMM'yi akademiyi, yargıyı darbelerle esir alan, her yeri hukuksuz biçimde ele geçirip kafasının estiği gibi kararlar alan bu iktidarla darbe tartışması yapmak akıl dışıdır. Bir darbecilik iması ile bu ülke halkının iradesini yok sayan, iradeyi sadece cumhurbaşkanında temsile indiren bir yaklaşımı hakim kılmak istiyorlar. Bunu asla kabul etmiyoruz.”
Bildik ezber edilmiş olan necaset taşıyan sözlerle, itham ve yaftalarla günbegün, anbean var edilmeye çalışılan bir menzildeki anormal hale karşı ses yükseltir Erkan Baş. Mutlak, kati ve kesin, biteviye ve hiç arasız bir biçimde ülke denilenin çukur kılınması o darbe, şu darbeci, bu darbeler silsilesi diye uzaya duran listeye her ek çıkmanın aslında o aralıksız bir biçimde yinelenen darbe mefhumuna kati bir yıkımı ilave etmek adına olduğu açığa düşer. Memleketteki kenarda köşede kalmış, yaşamsal destekleri ve konforlarıyla hemen pek çoğumuzun rüyasında dahi göremeyeceği imkanlarla yaşamaya devam edenlerin var ettiği bir seslenişin darbe etiketine haiz kılınması, yaftalanması mutlak çürümeyi de açık bir biçimde görünür kılar. Kenan Evren gibi, bir zamanların katilinin fikriyatını süreğen kılarak, onun tepkimelerini diri tutarak bir toplumu ayrıştırmaya devam diyen bir akım, akıl, yıkım pratiği var. Bu kadar afaki bir biçimde anormalliği bir normatif kılmaya hala cüret eden bir yönetim katı var. Böyle bir halde bu afaki çürüten düzlemde yaşam her ne yana düşer, düşürülür, bir yanıtı olan var mıdır?
“Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanun Teklifi’nin kabile hukuku icabı suçu isleyenlerin kim olduğuna göre, kimlerden olduğuna göre iş gören ya da görmeyen düzenlemelerden biri olduğunu söyleyen Ahmet Şık’ın konuşmasından satır başlarını İleri Haber’den aktaralım: “Bu düzenlemeyle saray rejimi ittifakı kendince kritik ya da önemli addettiği makam ya da mevkileri sabıkalı olduğunu düşündüklerine kapatıyor. Özetle ‘Bizden olmayan herkes düşman ya da sabıkalıdır." diyor ancak bu yasa teklifi iktidarı paylaşan sizler dâhil herkesin geleceğine bir tehdit. Nedenini bu düzenlemenin amacı çerçevesinde küçük bir güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması simülasyonunda anlatayım ki daha kolay anlaşılsın. Vebalı muamelesini hukuki hâle getiren güvenlik soruşturması, döneme göre saf ya da yer değiştiren isimler ve şeytanlaştırılan ya da dostlaştırılan yapılara göre işletilirse bu soruşturmayı geçemeyecek olan yani "sabıkalı" olarak adlandırılabilecek olanlara bakılırsa durum şöyle: Bürokrasiden iş dünyasına ve borazanlığınızı yapan medyaya kadar çok sayıda kişinin geçmişte iktidarınıza ortakken şimdi şeytanlaştırmakta yarıştığınız Fetullah Gülen'le fotoğrafları var ancak -isim vermeyeceğim ama- sadece 27'nci Dönemin bazı AKP'li milletvekillerini anımsatmakla yetineyim, George Orwell'in 1984 isimli eserinde hakikati eğip büken gerçek bakanlığının işini iktidarınızda üstlenen kişinin Zaman gazetesinde yayımlanan yazıları olan eşi var. Suç ortağı olduğunuz ancak cemaatin çetesini tek fail ilan ettiğiniz kumpaslar sürecinin iş birlikçisiyken şimdi grubunuza Başkan Vekilliği yapan var. İstifa ettiği 2020 Haziranına kadar AKP Tanıtım ve Medya Başkanı Yardımcısı görevini üstlenen ve "Darbeci Kemalist zihniyeti ortadan kaldırmak için FETÖ'yle ittifak yaptık." itirafında bulunanınız var.
Kilis Üniversitesi Rektörüyken Pensilvanya'da Fetullah Gülen'in önünde diz çöken, şimdi ise başka bir üniversite kadrosunda bulunan kardeşe sahip bir vekiliniz var. Necmettin Erbakan Üniversitesinde öğretim üyesiyken Konya merkezli FETÖ operasyonuyla tutuklanan bir kardeşe sahip olan bu Dönemden AKP'li bir başka vekiliniz var. Kardeşi 15 Temmuz kalkışmasının yönetici faillerinden bir generalken Hollanda'ya Türkiye Büyükelçisi yapılanı var.
17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarını eski ortağınızı terörist ilan etmenizin miladı olarak belirlediniz. Düşmanlaştırmak istediğiniz kim varsa bu milat sonrası faaliyetlerine, tutumuna, sözlerine bakarak yargıladınız. Bank Asya'nın önünden geçenlerin, çocuğunu cemaatin okuluna ya da dershanesine gönderenlerin her biri tutuklandılar ancak Gülen'cilerin üniversitesinde ders vermekle kalmayıp milat belirlediğiniz 17-25 Aralık sonrasında cemaat AK PARTİ'den yalıtılmış, yabancısı olduğumuz, bilmediğimiz bir yapı değil; 70'lerden beri hoca efendinin kasetlerini dinleyip yazılarını okuyarak "Yetişmiş insanlarız biz." diyeniniz var.
Muhalefetteyken "Kendisini padişah olarak görüyor, paçalarından yolsuzluk akıyor, hesap sormazsam namerdim." diye esip gürleyen ancak zalimlik ve savunuculuğunu yapmak konusunda tutarlı olup ilkeler konusunda, ilkeler söz konusu olduğunda dünüyle bugünü arasındaki uçurumu menfaatleriyle kapatmaya çalışan bir Bakanınız var. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar) Başbakanın kalbi "Ali" diyor, dili "Muaviye" söylüyor. "Harun gibi gelip Karunlaşanlar, firavunlaşanlar" diyen yöneticileriniz var. Recep Tayyip Erdoğan'ın Kürtçe Kur'an gündemi için edepsizlik, münafıklık benzetmesiyle "Yeri gelince papaz cübbesi, yeri gelince imam kisvesine bürünen iki yüzlüler." diyen, "diktatör muavini" diye tanımlayıp "Herkesten cumhurbaşkanı olur ama Recep Tayyip Erdoğan olmaz." deyip de iktidarınıza ortak olan var.
Cemaatin "FETÖ" diye anılmasında yadsınamaz katkınızı "Ne istediniz de vermedik?" diye özetleyen ancak bu suç itirafını siyasi öz eleştiri olarak gören yargının herhangi bir tasarrufta bulunmaktan kaçtığı, korktuğu Recep Tayyip Erdoğan var.
Kısa ve sınırlı bir arşiv taramasıyla size güvenlik soruşturması yapmış bulundum ki bunların hiç birini suçlamak için söylemedim. Sadece yasanın yaratacağı sorunları ve gelecekte karşınıza ne çıkacağını, yarın iktidar değişir ise sizin ne ile karşı karşıya kalacağınızı anlatmak için bir örneklemeydi ama madem bu teklifin kanunlaşmasında bu kadar ısrarcısınız; buyurun, örneklerini verdiğim üzerinden görevinizin gereğini yapabilirsiniz.”
Anormal olanın bir normatif kılındığı zemin güncellenendir. Güvenlik soruşturması diye çıkartılan kanunun bir memlekette suçlu yaratma konusunda sınırsızlığı var edeceği açığa çıkandır. Ahmet Şık, buna dikkat çeker. Bizden değilse muhakkak düşmandır titrinin ve o aklın var edebileceği cüretin sınırlarında hayatın her ne hallere konulabileceğini, isim isim örnekler. Detaylara girmeye gerek kalmadan, suyun çürüdüğü bir sahnede herkesin ama her bir bireyin hedefe konulabileceği olduğu ortaya çıkar. Yazık ki, birinci defasında iktidar dışında kalan partilerin gayretiyle alt edilen yasa teklifi, bu defasında iktidarın lehine sonuçlandırılır. Baş Amir böyle istemiştir. Oysa ekranlarda kendine güvenen, yeni defterler açmaktan bahsederken, geçmişin hatalarını tekrar etmeyeceğini bildiren bir suret vardır. Olmakta olansa yeniden ve yeniden bir çürüme halinin ortasına demirleyen, hepten gerilemeye tabi olan bir ülkedir. Böyle bir halden medet umarak, dönüştürülmesi sağlama alınan yeni ülke tasarımına devam olunmaktadır. İyi de nereye kadar, bu tahakküm daha ne kadar anormallik!
Evrensel Gazetesi’nden aktaralım: “İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, hazırladığı "2020 Yılı Marmara Bölgesi Hak İhlalleri Raporu"nu dernek binasında düzenlediği basın toplantısıyla kamuoyuna açıkladı. Toplantının yapıldığı salona, “2020 yılı Marmara Bölgesi Hak İhlalleri Raporu" pankartı asıldı. 438 sayfalık raporda, 2020 yılı hak ihlallerinin 2016 Olağanüstü Hal (OHAL) sürecini aştığı belirtildi.
Raporu okuyan İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, raporun derneklerin yapılan başvuru, çeşitli kurumların hazırladığı raporlar ve basına yansıyan haberlerin baz alınarak hazırlandığını söyledi.
Cezaevlerinde 2020 yılında 5 bin 369 hak ihlalinin yaşandığını aktaran Yoleri, İmralı tecridine karşı tutukluların sürdürdüğü ve 134’üncü gününe giren açlık grevlerine dikkati çekti.
Raporun 13 ayrı başlıkta hazırlandığını kaydeden Yoleri, ifade özgürlüğü, düşünce özgürlüğü ve buna bağlı olarak diğer özgürlüklerin yasaklandığı bir dönem yaşandığına işaret etti. 2020 yılında yaşam hakkına yönelik saldırılarda 844 kişinin yaşamını yitirdiği, 358 kişinin ise yaralandığını belirten Yoleri, cezaevlerinden 2 bin 142’si sağlık, bin 181’i işkence ve kötü muamele, bin 422’si iletişim hakkı/ tecrit ve 496’sı infazda ayrımcılık olmak üzere toplam 5 bin 369 ihlalin bildirildiğini ifade etti.
Kişi özgürlüğü ve güvenliğine yönelik ihlallerde toplam 3 bin 786 kişinin gözaltına alındığının tespit edildiğini dile getiren Yoleri, bunların bin 867’nin darbeyle ilişkili olarak, bin 394’ünün toplumsal olaylar nedeniyle ve 24’ünün sosyal medya paylaşımları nedeniyle gözaltına alındıklarını kaydetti. Yoleri, gözaltına alınanalar arasında 47 gazeteci, 3 yazar, 12 avukat, 203 kurum temsilcisi ve 31 trans birey olduğunu da aktardı.
Toplanma ve gösteri özgürlüğüne yönelik ihlallerde de 53 etkinliğin yasaklandığını belirten Yoleri, yasaklanan etkinliklerin 40’ına polis müdahalesi gerçekleştiğini, 13 etkinliğin ise gerekçe gösterilmeksizin engellendiği dile getirdi.
Yoleri, ifade ve basın özgürlüğüne yönelik ihlaller bölümünde 50 gözaltı, 13 tutuklama, 9 adli kontrol, 1 ev hapsi, 3 bin 729 TL idari para cezası, 1 sosyal medya kısıtlamasına dair 31 olayın yaşandığını ifade etti. 1 gazeteci ve gazeteye fiziki saldırı gerçekleşirken, 1 gazetecinin de tehdit edildiğini aktaran Yoleri, 196 gazeteci hakkında açılan dava ile 20 gazeteci hakkındaki soruşturmanın ise devam ettiğini belirtti. Biten davalarda ise 45 beraat ve 3 düşme kararına karşılık, “Örgüt propagandası” , “Cumhurbaşkanı’na hakaret”, “Suçu ve suçluyu övmek”, “Soruşturmanın gizliliğini ihlal”, “Örgüt açıklamasını yayınlamak”, “Casusluk”, “MİT Kanununu ihlal” suçlamalarıyla toplam 122 yıl 4 ay 14 gün hapis ve 13 bin 80 TL para cezası verildiğine dikkat çeken Yoleri, 5 gazeteciye verilen toplam 2 yıl 62 ay 44 gün hapis cezasının ise hükmün açıklanmasının geri bırakıldığını ifade etti.”
Topyekun tersine doğru koşar adım giden, demokrasi mefhumunda, adalet tahayyülüne insan hakkı ve hukukundan, fikri özgürlüklerin sınırlandırılmasına, içeride ya da dışarısı dış çeperde en olmayacak yaraların var edilmesine bir anormallikler toplamı var edilmiş, bugün yeni ülke diye sunulmaktadır. İnsan Hakları Derneğinin kaleme aldığı / sayılarla bildirdiği, yeniden yeniden ve yeniden güncellenen bir yaşam sahasındaki yok etme hal ve sürekliliğinin nereye evrildiğini de göstere gelir. Bir koca senenin, geçtiğimiz kayıp yıl hanesinin de uzantısı olarak güncellediği şey, en son güvenlik soruşturması kanun teklifi vs. ile çıkagelen şey bir ülke titrinin, tavrının, tahayyüllerinin sıradana karşıt olarak iş bu sahada konumlandırılmasıdır. Hiçbir muktedir makamının en ufak bir hesap vermediği ol adaletin çoktandır AKP – MHP zihniyetine yem edildiği, yerle bir edildiği bir ülke gerçek kılınır, gerçekten gerçek!
Anormalliğin adı normal kılınıyor. Bir normal diye tutturulup gidilen istikamette belirgin bir biçimde hayat heder ediliyor. Düzen, mekanizma ve yapı ile ortaya çıkan her şey ama her bir şey bet / feci olanın sınırlarını genişletiyor. Cürüm hemhal bir menzilde, olmakta olanın nasıl bir kaybediş, nasıl bir kuşatma için / adına olduğu bir kez daha karşımıza çıkıyor. Dünden bugüne, bugünden bir yarına ulaştırılmaya devam denilen ülke formunu sıradanın elindeki tüm müştereklerin talan olunduğu bir zemin olarak güncellemeye hala devam ediliyor. Geleceğini bu şimdi dahilinde yıkımlara rehin eden, her şeyin alenen tüm o yalan ve riyayla birlikte işlev kazandırıldığı bir zeminin meselidir, anormallik. İçten dış hazneye, dıştan ta içine, dibine kadar cürümlerle yolunu / yönünü arayıp bulan bir sahada normal artık lafın gelişi bile kalmamıştır. Demokrasinin tüketildiği, hakkın da hukukun da muktedire göre biçimlendirildiği kısıtlandığı ya da hiç kılındığı yerde ne normali olabilir ki sahiden, neyin normali? Bütünüyle çürüyor bir saha, bütünüyle kokuşmuşluk halinin ta dibine mıh gibi çakılıyor bir saha. Bütünüyle, kesintisiz, arasız ve fasılasız bir halde yarın yok ediliyor, normal diye anormalliğin ta kendisine rehin ediliyor. Bu haller toplamından ne yenisi, ne ülkesi, ne hakkı ne hukuku, ne adaleti ne demokrasisi kalır, bırakılır. Hiç ama hiç düşünüyor musunuz? Bütünüyle hayata kast eden, müştereklerimizi yerle bir eden, bir gün öyle bir gün böyle ama hep hepten karanlığa yollanan bir sahanın hakikatini düşünüyor musunuz, bu mu normaldir? Yol nereye?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2021
Görsel: Kesit – Canavar v/ Cornucopia
2 notes · View notes
saireyn · 4 years
Text
Püf Noktası | Odaklanmak
Tumblr media
İnsan, sayısız yetenekle donanmış ve bir o kadar da karmaşık bir varlıktır. Doğumumuzdan ölümümüze değin sayısız şeyi öğrenmeye ve bunları deneyimlemeye çalışırız. Yaşamda kalma ve neslimizi devam ettirebilme adına öğrenmenin önemi oldukça büyüktür. Bir şeyleri deneyimleyebilmek ve etkili bir şekilde öğrenmek için en önemli hususlardan biri de odaklanmaktır. Odaklanma yeteneğimiz sayesinde birçok durumu deneyimleme ve bilgi edinebilme imkanı buluruz. Ancak son yıllarda özellikle teknoloji alanında yaşanan hızlı gelişmelerden ötürü dikkatimizi önemli ölçüde etkileyebilecek durumlar ortaya çıkmıştır. Odaklanma kelimesinin eş anlamlarından biri olan “konsantrasyon”un TDK (TDK 2020) tanımına baktığımızda bu sözcüğün dikkat toplaşımı olarak tanımlandığını görürüz. Bir şeye odaklanabilmek/konsantre olabilmek için ilk adım dikkati toplayabilmektir. Dikkat, ilk önemli adım olduğu için öğrenme süreçlerinde de önemli rol oynayan faktörlerden biridir.
Çevremizde birçok nesneyi görmemize rağmen bunlardan yalnızca dikkatimizi çekenleri algılarız. Yalnızca belirli olay ve objelere odaklanmamıza neden olan birçok unsur bulunmaktadır. Nesnelerin ve olayların özellikleri, renkleri, biçimleri; deneyimlerimiz, görme süremiz ve niyetimiz gibi birçok unsur dikkat süreçlerinde önemli bir rol oynar.
Peki insanlar için bir şeye odaklanmanın formülü var mıdır? Evet, odaklanmanın formülleri olabilir. Ancak bu formüller her kişiye göre değişiklik gösterebilir. Hepimizin farklı zeka türlerine ve dolayısıyla farklı öğrenme metotlarına sahip olduğu düşünülürse odaklanmanın formülünü kendimiz keşfetmeliyiz. Genel olarak odaklanmayı kolaylaştıran faktörlerden bahsedecek olursak bunları; doğru mekan seçimi, dış uyaranları engellemek / azaltmak, odaklanma egzersizleri yapmak ve genetik faktörlerden dolayı oluşan odaklanma problemleri için uzmanlardan yardım almak şeklinde sıralayabiliriz.
Çevremde ve kendimde gözlemlediğim odaklanma süreçlerine örnek verecek olursam, özellikle ders çalışma ve proje üretme anlamında mekan seçiminin odaklanma üzerinde oldukça önemli bir etkisi olduğunu söyleyebilirim. Örneğin; ders çalışmak için kütüphaneye gittiğimizde mekanın ders çalışma/okuma eylemine uygun tasarlandığını ve bu durumun odaklanma eylemi üzerinde olumlu bir etki gösterdiğini görebiliriz. Üstelik sosyal bir varlık olduğumuzdan dolayı çevremizde ders çalışan insanların varlığı bizi ders çalışma eylemine yönlendirecektir.
Odaklanma eylemi sadece bir şeyi öğrenebilmemize, bir işi tamamlayabilmemize yardımcı olmaz, aynı zamanda kaliteli ve mutlu bir yaşam oluşturmamıza yardımcı olur. Bir türlü dikkatimizi veremediğimiz için başarısız olduğumuz alanları ve kaybettiğimiz zamanı göz önünde bulundurursak odaklanma mefhumu son derece önemli bir durumdur. Bu anlamda odaklanma / dikkat eksikliği konusunda yaşamımızı etkileyecek derecede zorluk çektiğimiz zamanlarda, bu alanda uzman kişilerden destek almamız faydalı olacaktır.
Yıldız TOKMAK
Kaynakça
TDK. (2020). Konsantrasyon. Temmuz 27, 2020 tarihinde Türk Dil Kurumu: https://sozluk.gov.tr/ adresinden alındı
13 notes · View notes
uzaydanhaberler · 4 years
Photo
Tumblr media
Bighorn Dağları Ardında Kuyruklu Yıldız ve Yıldırım
Görsel & Telif: Kevin Palmer
Steamboat Point normalde de havalı görünür, ama bu kadar değil. Bighorn Dağları’nın ikonik zirvesi her gün ilgi çekici bir manzaradır, özellikle de Wyoming’deki 14. Otoyol’dan bakıldığında. Bazı nadir zamanlarda ise kayalık dikey sırtlar, uzaktaki bir gök gürültülü fırtınanın önünde görüldüğünde daha bile muhteşemdir. Ama bu ayın başlarında, daha da sıra dışı bir şey gerçekleşti: çıplak gözle görülebilen kuyruklu yıldız NEOWISE gecenin ortasında üzerinde doğdu. Tam da uzak fırtına arka planda devam ederken. Nadir bir fırsat yakaladığını fark eden kararlı bir astrofotoğrafçı, bu garip üçlü kesişimin 1400’den fazla fotoğrafını çektiği uykusuz bir gece geçirdi. Sağda ön planın Ay tarafından aydınlatıldığı bu görüntü içlerinden en iyisiydi. Kuyruklu yıldız C/2020 F3 (NEOWISE) şimdi tekrar dış Güneş Sistemi’ne doğru yola koyuldu ve ancak 6700 yıl kadar sonra geri dönecek.
Görsel & Telif: Kevin Palmer
Yazarlar & Editörler: Robert Nemiroff (MTU) & Jerry Bonnell (UMCP) NASA yetkilisi: Phillip Newman Özel haklara tabidir. NASA Web Gizlilik Politikası ve Önemli Bildirimler Bir ASD at NASA / GSFC & Michigan Tech. U. hizmetidir.
Günün Astronomi Görseli 27 Temmuz 2020 yazısı ilk olarak Uzaydan Haberler sayfasında göründü.
6 notes · View notes
kriptohaber · 2 years
Text
Bitcoin Boğa sezonu başlıyor mu? 2022
Tumblr media
Bitcoin Boğa sezonu başlıyor mu, Btc Ayı sezonu bitti mi? Lider kripto para birimi Bitcoin (BTC) için kripto para borsa bakiyeleri 4 yılın en düşük seviyelerinde seyrederken, Bitcoin ise yeni bir yükseliş trendinin sinyallerini veriyor. Analistlere göre Bitcoin, Temmuz ayının sonlarında gelen yükselişlerle birlikte yeni bir makro yükseliş trendine başlamış olabilir. Bu noktada analistler, Temmuz 2022 itibariyle en az bir yıldır hareketsiz haldeki Bitcoin arz miktarını da içeren son verilerden yola çıkarak bu olası senaryoyu ortaya koyuyor. Öte yandan Bitcoin’in son 2 haftada duraksamalar olsa da ortaya koyduğu yükselişler, piyasada birçok analiste göre daha kalıcı ve uzun vadeli bir yükseliş hareketini gösteriyor. Borsa bakiyeleri ve hareketsiz Bitcoin arzı eşliğinde ortaya çıkan tablo ne durumda, Bitcoin’i ne bekliyor?
Bitcoin Boğa sezonu: BITCOIN'DE "YUVARLAK ÜST" GÖRÜNÜMÜ
Kripto para piyasalarının en ünlü analistlerinden biri olan Miles Johal, 29 Temmuz tarihinde sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlarla Bitcoin ve genel olarak kripto para piyasasını değerlendirdi. Johal’e göre HODL edilen Bitcoin arzındaki “yuvarlak üst” oluşumu artık tamamlanma sürecinde seyrediyor. Daha önce defalarca bu tabloda “yuvarlak üst” görünümü elde edildiğinde fiyat da bu duruma tepki vermişti ve bu nedenle bir kez daha Bitcoin fiyatının bu görünüme fiyat tepkisi vermesi bekleniyor. Bu ölçüm, her bir Bitcoin’in en son ne zaman hareket ettiğine göre, arzı kıran Bitcoin’in HODL Dalgası metriği üzerinden yapılıyor. Elde edilen verilere göre 1 yıllık HODL, şu anda arzın çoğunluğuna denk geliyor.
Bitcoin Boğa sezonu: ANALİST HODL DALGALARINA ODAKLANIYOR
Analist Miles Johal’in ortaya koyduğu grafik, genel arzın en az 1 yıl boyunca sabit kalma oranının ne kadar büyük olursa, BTC/USD paritesinin de bir makro dibe o kadar yakın olduğunu ortaya koydu. Ancak bu noktada asıl dikkat çeken konu, birikimin durulmaya başladığını gösteren 1 yıllık HODL Dalgası’nın yavaşlaması ve sonrasında bir geri dönüşün başlamasının bugüne kadar yer zaman yeni bir uzun vadeli Bitcoin fiyat yükselişi trendinin başlangıcında görülmüştü. Ele alınan “yuvarlak üst” grafik görünümü, Bitcoin’in halihazırda zemini kaybetmesi ile birlikte potansiyel bir umut kaynağı olarak görünüyor. Analist Johal öte yandan çok az kişinin HODL Dalgaları konusuyla ilgilendiğini belirtiyor.
Tumblr media
Bitcoin Boğa sezonu
Bitcoin Boğa sezonu: BORSALARDA TUTULAN BTC SAYISI AZALDI
Bir diğer yandan zincir üstü analitik firması Glassnode’un sağladığı verilere göre borsalardan Bitcoin çıkarma eğilimi de güncel piyasalarda devam ediyor. Borsa cüzdanlarında bulunan Bitcoin miktarına bakıldığında ise seviyenin, Mart 2020’den bu yana %4,6 oranda azalarak, toplam Bitcoin arzının sadece ,6’sına denk geldiği görülüyor. Mart 2020’de 3,15 milyon Bitcoin olarak kaydedilen bu seviye, şu anda sadece 2,4 milyon olarak kaydediliyor. Ayrıca bu seviyenin, Temmuz 2018 döneminden bu yana görülen en düşük seviye olduğu da biliniyor. Ayrıca uzmanlar, Temmuz 2022 başlarında borsalardan coin çıkarma işlemlerinin artan hızlanan bir eğilime geçtiğini de ifade etmişti.
Bitcoin Boğa sezonu: BITCOIN'DE GÜNCEL FİYAT VERİLERİ
Tüm bu etkenlerle birlikte Bitcoin fiyatı ve güncel durumu incelendiğinde, lider kripto para biriminin son günlerde pozitif bölgede seyrediyor olması da analistlerin yeni ralli senaryosunu güçlendiriyor. Zira Bitcoin, son 4 günün 3’ünde pozitif bölgede gün kapanışı yapmayı başardı. Ayrıca 27 Temmuz günü Bitcoin, ABD Merkez Bankası’nın (Fed) faiz kararını açıklamasından sonra elde ettiği değer artışlarıyla 27 Temmuz gününü %8,05 oranda değer kazancıyla kapatmıştı. 17 – 24 Temmuz tarihlerini kapsayan 7 günlük sürece bakıldığında ise Bitcoin’in %6,81 oranda değer artışı yaşadığı görülüyor. Bu verilerle birlikte Bitcoin’in olası bir ralli başlatması halinde uzmanlar ilk güçlü direncin 25 bin dolar seviyesinde görülebileceğini ifade ediyor. Kripto Haber yatırım tavsiyesi vermez. Haberin kaynağı uzman isimlerin yorum ve görüşleridir. Bitcoin hakkında senin fikrin nedir? Yatırım yapmak için iyi bir kripto para olabilir mi? Soru ve yorumlarını bekliyoruz. Bitcoin Teknik Analiz: Düşen Hacimler Neyin Göstergesi? Haberimizi mutlaka okuyunuz. Read the full article
0 notes
cimcimebiri · 4 years
Text
Bazen kalbim ağrıyor gibi hissediyorum... Yeni başlangıçlar yapmak için uğraşıyorum, Tanrım bana bunları yapmam ve eski ben olabilmem için güç ver...
27 Temmuz 2020 pazartesi, saat 22.38
5 notes · View notes
devrimcikadinlar · 4 years
Photo
Tumblr media
TEMİZLİK MALZEMELERİ VERİLMEYEN TUTUKLULAR, BULAŞIK DETERJANIYLA YIKANIYOR.
Görülmüştür Ekibi
14 Mayıs 2020
Korona vakalarının arttığı İstanbul Silivri Cezaevindeki hak ihlallerine bir yenisi daha eklendi. Temizlik malzemeleri verilmeyen tutuklular, bulaşık deterjanıyla yıkanıyor.
BOLD – Koronavirüs salgını nedeniyle Silivri Cezaevinde son günlerde sıkıntılı günler yaşanıyor. Bakırköy Savcılığının yaptığı resmi açıklamaya göre 44 tutuklu ve hükümlünün testi pozitif çıktı. Ancak hasta sayısının çok daha fazla olduğu iddia ediliyor. Sağlık, yemek, temizlik haklarından yoksun bırakılan tutuklu aileleri de yeterli açıklama yapılmadığı için panik içinde.
HDP Kocaeli Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi Ömer Faruk Gergerlioğlu, kendisine ulaşan 27 mahpus yakınının mesaj ve mektuplarında yazdığı bilgilerin doğru olup olmadığının araştırılması için TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuna 27 dilekçe ve Adalet Bakanlığına soru önergesi verdi.
Özellikle vaka iddialarının odağı haline gelen Silivri 7 Nolu Kapalı Cezaevinde kalan bir mahpus yakınının ifadesine göre tutuklular bulaşık deterjanı ve soğuk su ile banyo yapmaya mecbur bırakıldı. Mahpus yakını, “43 kişilik koğuşta 30 kişide ishal, kusma gibi şikayetler var. Haftalardır kantin sorunu yaşıyorlar. Sabun, şampuan ve peçete verilmiyor, bulaşık deterjanı ve soğuk suyla yıkanıyorlar.” dedi.
CEZAEVİ YÖNETİMİ SALGINI YÖNETEMİYOR Bir basın açıklaması yapan Gergerlioğlu, “Silivri Cezaevinde özellikle 7. ve 8. bölümde son 1 haftada birçok Kovid-19 vakası oldu ve yayılım gösteriyor. Koğuşlarda hemen hemen herkeste Covid-19 çıktı! Cezaevi yönetimi olayı yönetemiyor. Cezaevlerine zaten infaz yasası sonrası bir moral bozukluğu arttı, kantin ihtiyaçlarının karşılanamaması ve ardından immün direnç düşüklüğü sonrasında Kovid-19 vakalarının artması manidar!” diye konuştu.
KOĞUŞLAR ARASI DEĞİŞİM SALGINI ARTIRDI Yeni infaz yasası sonrasında açık cezaevlerinin boşalması sonrası yemek kalitesinin düşmesiyle de bu vakaların arttığını belirten Gergerlioğlu, “Birçok kişide ilk testler negatif çıkmasına rağmen sonraki testler pozitif çıkabiliyor. Sadece test sayısına güvenilmemesi gerektiği ortaya çıkıyor. Koğuşlar arası yapılan değişimlerin bulaşımı artırdığını görüyoruz. Bu uygulama çok amatörce sonucu düşünülmeden yapılmış belli ki. Zaten koğuşlarda salgın başladığında durdurmak mümkün değil. 7 kişilik koğuşlarda 35 kişi kalırken karantinaya ayrılan koğuşlar dolayısıyla koğuşlar daha da artmıştı. 7 kişilik yerlerde 45 kişi kalıyor. Balık istifi şeklinde kalınan bu yerlerde salgını durdurmak mümkün değil. Adalet Bakanlığı ve Bakırköy savcılığı halen bir açıklama yapmıyor. Adalet Bakanlığı ilk baştan itibaren hiç güven vermeyen bir şekilde bu olayı yönetiyor.” ifadelerini kullandı.
ORADA ÖLÜME TERK EDİLDİLER Gergerlioğlu şöyle devam etti: “Birçok vakayı biz haber verdik kamuoyuna. Bizden sonra Adalet Bakanlığı açıklama yapmak zorunda kaldı. Bu son yayılımlar konusunda da halen bir açıklama yok. Mahpus ve mahpus yakınları çok kötü bir psikoloji altında. Burada ölüyoruz diyen pek çok mahpusun bilgisi bana ulaştı. Mahpus yakınları, eşleri, çocukları, anneleri, babaları çok tedirgin, çok öfkeli ve karamsar bir şekilde beni arıyorlar. Orada ölüme terk edildiler diyorlar. Bu çok ağır bir psikoloji yetkilileri empati yapmaya davet ediyorum. Bir an evvel şeffaf bir açıklamayla gerçek sayılarla birlikte bir açıklama yapmaya davet ediyorum.”
KAÇ MAHPUSUN TESTİ POZİTİF ÇIKTI BİLİNMİYOR Gergerlioğlu, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün cevaplaması için şu soruları sordu:
Silivri Cezaevinde Covid-19 teşhisi koyulan mahpus sayısı kaçtır? Bu mahpuslardan kaçı yoğun bakımda kaçı entübe durumdadır? Silivri Cezaevinde Korona sebebiyle yaşamını yitiren mahpus sayısı kaçtır?
Silivri Cezaevinde 7 kişilik koğuşta 45 kişinin kaldığı iddiası doğru mudur? Bu iddia doğruysa salgın döneminde buna nasıl izin verilmiştir?
Silivri Cezaevinde Kovid-19 vakasını azaltmak için Korona semptomları taşıyan mahpuslara test yapılmadığı iddiası doğru mudur?
Şu ana kadar test yapılan mahpus sayısı kaçtır? Bu mahpuslardan negatif çıkanların kaçına tekrar test yapılmıştır?
Açık Cezaevlerinin boşaltılması sebebiyle Cezaevlerinde yemek sorunlarının yaşandığı kalitesiz yemekler sebebiyle mahpusların immün dirençlerinin düştüğü ve Koronaya yakalandıkları iddiaları doğru mudur?
İddialar her gün basında ve sosyal medyada dolaşırken Adalet Bakanlığı ve Bakırköy Savcılığının bir açıklama yapmamasının sebepleri nelerdir?
Adalet Bakanlığı ailelerin tedirginliğini gidermek için herhangi bir tatmin edici açıklama yapacak mıdır?
Gergerlioğlu önergede kendisine ulaşan 27 tutuklu aile yakınının mesajlarına da yer verdi:
OĞLUM ATEŞ NEDENİYLE İKİ KEZ REVİRE GÖTÜRÜLDÜ 1: “Z. A. Silivri 5 No’lu Kapalı Cezaevi’nde kalmaktadır. Annesi ile yaptığı telefon görüşmesinde; ateşinin olduğunu bu nedenle 2 defa revire götürüldüğünü daha sonra çağrılan ambulansta mahpustan ambulansın içinde bir örnek alındığını ancak niçin örnek alındığına dair mahpusa bilgi verilmediğini ve hastaneye götürülmeden koğuşuna geri gönderildiğini aktarmıştır.”
15 KİŞİLİK KOĞUŞTA 45 KİŞİ KALIYORLAR 2: “Abim Silivri 2 No’lu Kapalı Cezaevi’nde kalmaktadır. Geçen hafta yaptığımız telefon görüşmesinde yemeklerin az verildiğini söylemişti. Koronavirüs nedeniyle abimin hayatından endişe etmekteyiz. 15 kişilik koğuşta 45 kişi kalıyorlar ve açık cezaevindeki tahliyeler nedeniyle yemekler çok sıkıntılıymış. Zaten 45 kişilik koğuşa 15 kişilik yemek geliyordu yemekler kötü olduğundan yenilecek durumda değilmiş.”
EŞİME ÜÇ AYDIR İLAÇLARI VERİLMİYOR 3: “Eşim Y.A. Silivri 2 No’lu Kapalı Cezaevi’nde kalıyor. Kendisi alerjik astım hastası kendisinin 3 aydır ilaçları verilmiyor. Kendisi her yere dilekçe yazdı ancak hiçbir sonuç yok. Eşimin Kovid-19 nedeniyle hayatından endişe ediyorum.”
KİŞİSEL EŞYALARINA EL KONULDU 4: “Silivri 9 No’lu Kapalı Cezaevi’nde kalanların defter, kalem, kitap, radyo ve kişisel eşyalarına el konulmuş. Avukat görüşü de yasaklanmış. Yakınımın sağlığından da Kovid-19 nedeniyle endişe ediyorum.”
BULAŞIK DETERJANI VE SOĞUK SU İLE BANYO YAPILIYOR 5: “Silivri 7 No’lu Kapalı Cezaevi’nde mahpusların 43 kişi kaldıkları, içeride salgın olduğu, ishal, kusma gibi şikayetlerle 30 kişi aynı sıkıntıyı yaşadığı, haftalardır kantin sorunu olduğu, sabun, şampuan ve peçete verilmediği, bulaşık deterjanıyla banyo yapıldığı, mahpusların soğuk su da yıkandığı.”
C-7’DE BİR KİŞİ POZİTİF ÇIKTI 6: “Silivri 7 No’lu Cezaevi’nde C-7 koğuşunda bir kişi de Kovid-19 testi maalesef pozitif çıkmıştır. Koğuşta bulunan 45 kişi büyük risk altındadır. Koğuştaki diğer mahpuslara da bulaşmasından korkuyoruz.”
7: “Eşim Silivri 2 No’lu Kapalı Cezaevi’nde tutuklu olarak bulunmaktadır. Telefonla görüşmeler 10 dakika bile sürmeden kapanıyor, aynı telefonu yüzlerce kişi kullanıyor, karantina odaları açmak için boşaltılan koğuşlar sonucu bir koğuşta 44 kişiler şu anda.”
EŞİMİN TESTİ POZİTİF ÇIKTI, KENDİSİNDEN HABER ALAMIYORUM 8: “Eşim R.K. Silivri 8 No’lu L Tipi Cezaevi C-6 koğuşunda kalmaktaydı. Eşimin ilk Covid-19 test sonucu negatif. Bugün sabah ise E-Nabız’da 2. Bir test sonucu vardı ve sonuç pozitif çıkmış ama cezaevini aradığımda 2. bir test yapılmadığını, daha sonra yapılacağını söylediler. E-Nabız’da pozitif görünen bir test var ama cezaevi 2. test yapılmadığını söylüyor. Dün aradığımda test sonucu negatif olduğu için C-1 koğuşuna alındığını ve salı sabah yani bugün telefon görüşü olacağını söylediler fakat bugün cezaevini aradığımda pazar telefon görüşü olduğunu söylediler. Eşimden haber alamıyorum ve çok endişeliyim.”
İNSANİ İHTİYAÇLARDAN YOKSUNUZ 9: “Silivri Kapalı Cezaevi’nde hükümlü olarak yatan kardeşim R.G. 06.04.2020 tarihinde yapmış olduğu telefon görüşmesinde her türlü insani ihtiyaçtan yoksun olduklarını, 7 kişilik koğuşta 29 kişinin tutulduğunu, beslenme ihtiyaçları ve temizlik malzemelerinin eksik verildiğini aktarmıştır.”
10: “15 Temmuz mağduru eşim M.K. Silivri L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuklu. Covid-19’dan ve cezaevindeki şartlardan dolayı eşimin hayatından endişeliyim.”
11: “M.E. Silivri L Tipi 5 No’lu Kapalı Cezaevi’nde kalmaktadır. Ailesinin aktarımlarına göre; mahpusun hastalık belirtilerinden kuru öksürük şikayetleri olduğunu, kaldığı koğuşta kronik hastaların bulunduğunu, kişisel temizlik malzemelerin verilmediğini, düzenli olarak soğuk ve sıcak suyun akmadığını, koronavirüs salgınıyla ilgili yeterli bilgi verilmediğini, yemekhanelerde temizlik, hijyen ve sosyal mesafe kuralına uyulmadığını, yemeklerin sağlıksız ve kötü çıktığını, karantina odalarının bulunmadığını iletmiştir.”
12: “Eşim M.K. Silivri Kapalı Cezaevi’nde kalmaktadır. Kovid-19 nedeniyle eşimin hayatından çok endişeliyiz.”
13: “Sayın vekilim, eşim M.A. Silivri 1 No’lu L Tipi Kapalı Cezaevi’nde hükümözlü. 2016 yılının Ekim ayında tutuklandı. O tarihten beri Silivri 1 No’lu L Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalıyor. İstinaf Mahkemesi kararı onadı. Bu kez Yargıtay’a başvurduk ancak son 2 senedir Yargıtay’dan bir cevap gelmedi. 2020 Haziran sonunda cezasının müddeti dolup çıkması gerekiyor ama Yargıtay herhangi bir karara varmadığı için bekliyoruz. Bu durum beni çok tedirgin ediyor. Kesinleşmemiş bir cezayı yatmasına rağmen çıkma ihtimali düşük. Üstelik şimdi de salgın hastalık var ve üzüntümüz kat kat arttı.”
EŞİM SOLUNUM CİHAZIYLA YAŞIYOR 14: “Eşim A.G. Silivri 1 No’lu L Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalmaktadır. Eşim Hava Harp Okulu’nda Kurmay Albay rütbesiyle Dekan olarak görevini icra ediyordu. 15.07.2016 günü 100’lerce personelinin şahitliğiyle görevinin başında, yerinden ayrılmamış ve kimseye de emir vermemiş olmasına rağmen o günden beri tutuklu. Müebbetle yargılanıyor ve dosyası Yargıtay’da. Bu olay öncesi uyku apnesi rahatsızlığından dolayı tedavi görüyordu. Bu uzun süreçte eşimin rahatsızlığı da ilerledi ve solunum cihazı kullanması yönünde rapor edildi, solum cihazı aldık ve yaklaşık 1,5-2 yıldır solunum cihazı kullanıyor. Toplumunda yaşamış olduğu malum Kovid-19’dan dolayı içerideki şartlar çok daha zorlaşmıştır. Eşim solunum cihazı ile de nefes alması zorlaşmış. 40 kişilik odalarda 2 tane tuvalet ve 2 tane duşların olması hiçbir şekilde önlem alınmayan hijyen ve sağlanmayan temizlik malzemelerinin de olmayışı içerideki durumu çok ama çok fazla durumu ve şartları kötüleştirmiştir. Eşimin hayatından endişe ediyorum.” ifadeleri yer almıştır.
15: “Eşim H.K. Silivri Kapalı Cezaevi’nde kalıyor. Eşim dün telefon görüşmesinde hepimiz koğuş olarak eklem ağrısı çekiyoruz ve birkaç arkadaşını da hastaneye götürmüşler. Neden götürdüklerinin bilgisini de vermiyorlar. Eşimin Covid-19 nedeniyle hayatından endişe ediyorum.”
16: “Eşim F.T. Silivri 7 No’lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü’nde 19 aydır hükümlü. Eşim şeker hastası ve bu süreçte Kovid-19 riskinden dolayı hayatından endişeliyiz. Koğuşu çok kalabalık 45 kişi kalıyorlar.”
17: “Eşim E. S. Silivri 2 No’lu Kapalı Cezaevi’nde kalıyor. Eşimde yüksek tansiyon olduğu için Kovid-19 Salgınında risk grubuna giriyor. Eşimin hayatından endişeleniyorum.”
EŞİMİN İKİNCİ TESTİ POZİTİF ÇIKTI 18: “Eşim R.K. Silivri 8 No’lu L Tipi Cezaevi C-6 koğuşunda kalmaktaydı. Eşimin ilk Kovid-19 test sonucu negatif. Bugün sabah ise E-Nabız’da 2. bir test sonucu vardı ve sonuç pozitif çıkmış ama cezaevini aradığımda 2. Bir test yapılmadığını, daha sonra yapılacağını söylediler. E-Nabız’da pozitif görünen bir test var ama cezaevi 2. Test yapılmadığını söylüyor. Dün aradığımda test sonucu negatif olduğu için C-1 koğuşuna alındığını ve salı sabah yani bugün telefon görüşü olacağını söylediler fakat bugün cezaevini aradığımda pazar telefon görüşü olduğunu söylediler. Eşimden haber alamıyorum ve çok endişeliyim.”
19: “Eşim A. A. İstanbul Silivri Kapalı Cezaevi’nde kalmaktadır. Kovid-19 nedeniyle sağlığından endişeliyim.”
KANSER, ŞEKER, TANSİYON, HEPATİT-B HASTALARI VAR 20: “Z. K.; Silivri L Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalmaktadır. Kardeşi ile yaptığı telefon görüşmesinde; mahpuslar arasında yüksek ateş kuru öksürük ve boğaz ağrıları baş göstermiş durumda olduğunu ancak revire çıkarılmadıklarını sadece ateşleri ölçülüp geri koğuşlarına gönderildiklerini, koğuşta ve cezaevi genelinde yaşlı ve kronik rahatsızlıkları olan kişi sayısı çok yüksek olup Koah, kanser, şeker, tansiyon, Hepatit-b ve bunun gibi rahatsızlıkları olan hasta mahpusların bulunulduğunu, koğuşlar kalabalık olduğu için sosyal mesafe bir yana ranzaların dip dibe olduğunu ve aynı masada yemek yediklerini, eldiven, maske ve benzeri koruyucu hiçbir malzeme verilmediğini iletmiştir.”
21: “Ömer Bey ben İlhan Sevinç Silivri Cezaevinde oğlu olan bir babayım, bu salgınla ilgili bilginiz vardır. Sıkıntılar olduğunu duyuyoruz biz sesimizi duyuramıyoruz bizim sesimiz olun lütfen.”
“7 NOLU B8 KOĞUŞUNDA HERKES KORONA OLMUŞ” 22: “Ömer Bey babam cezaevinde, dün babam ile telefonda görüştük 7 Nolu B8 koğuşunda herkes korona olmuş ilaçlar gitmiyor, hastaneye kaldırılmıyorlar.”
7 NOLU’DA VİRÜS YAYILIYOR 23: Silivri 7 Nolu kapalı cezaevi C7 koğuşunda kalıyordu. Koğuştan Enes adlı Harbiyeli öğrencinin testi pozitif çıkmış. Ama koğuştakilere test bile yapılmamış. 6 Mayıs’a kadar sadece ateşleri ölçülmüş. 7 Mayıs’ta eşimin Kovid 19 testi pozitif çıkmış. Silivri 7 Nolu da Kovid 19 hızla yayılıyor. Eşim yemeklerin az geldiğini söyledi. Kantinden ise istediklerimiz gelmiyor dedi. Bugün ise konuşamadım. Koğuşları değiştirmişler. Haber bile alamıyoruz. Silivri’yi arıyoruz telefonu meşgule alıyorlar”
GARDİYANLAR KORKUDAN BAYILAN KİŞİYE DOKUNAMADI 24: “Eşim E. T. Silivri 7 Nolu’da B8 koğuşunda kalmakta. Bugün telefon görüşmemizde söyledikleri şöyle: Birçok kişide yüksek ateş yok ama halsizlik, öksürük, eklem ağrısı, göz burun akıntısı var 1 haftadır. 6 kişi birkaç gündür test yapılsın kronik hastalığım var diye dilekçe yazıyorlar. Bu sabah sadece 2 kişiyi götürüyorlar hastaneye. Yemek yok denecek kadar az birkaç gündür ekmek de yeterli gelmiyor. Bazı arkadaşlar hem hastalık hem açlık sebebiyle oruçlarını dahi tutamıyorlar. Geçen bir arkadaş merdivenlerde bayıldı. Memurlar geldiler ama korkudan adama ellerini bile sürmediler. Müdahale edilmediğinden açlıktan mı hastalıktan mı bilemiyoruz. Kısıtlamalar hat safhada.”
25: “Bir şey almak zaten zordu şimdi hiç yok tedbir amaçlıymış. Para ile dahi kendilerine bir şey alma imkânı tanınmıyor. Bu insanlar nasıl dengeli ve yeterli beslenecek de salgına karşı bağışıklıklarını güçlendirecek sayın vekilim. Sesimize ses olun lütfen. Biz aileler dışarıda onlar dört duvar arasında her an endişe merak ve korku ile yaşamaktan yorulduk. En temel hakları olan yaşam hakkını istiyoruz ve bunun için de yapılması gerekenleri sorumlu mercilerden talep ediyorum, eşim ve arkadaşları adına.”
10 GÜNDÜR RAPORLU İLAÇLARI VERİLMEDİ 26: “Abim H. O. Silivri 8 No’lu Kapalı Cezaevi’nde kalmaktadır. Abimle konuştuğumuzda Kovid-19 testi pozitif çıkan hastalar olduğu ve onlarla temas halinde olduklarını, cezaevi yönetiminden test yapılmasını talep ettiklerini ve olumsuz cevap geldiğini söyledi. Abim koğuşlarda çok kalabalık kaldıklarını söylüyor. Abimin hayatından endişe ediyoruz. Abimin isteği üzerine test yapılmasını istiyoruz.”
27: “Eşim Silivri 7 Nolu B8 koğuşunda. Bu hafta telefon görüşünde 10 gündür raporlu ilacını vermediklerini söyledi. Kendisi 1998’den beri raporlu Hipoparatiroidi hastası. E-nabızdan sürekli kontrol ederim. 4 Mayıs’ta ilaçları reçete edilmiş ama verilmemiş. Koğuştan, haberiniz de olmuştur. Bayılan hastalık belirtisi gösteren 2 kişi çıkarıldı. Testlerinin negatif olduğunu beyan ediyor 7 No, aradığımızda. Yalnız B6’ya geçmiş biri ve bu bizi şüphelendiriyor. Kronik hastalığı bulunduğu için daha bir elzem bizim için. Olası, doz düşüklüğünden, hipoparatiroidi hastalığının semptomlarından biri görülür de Covid diye yanlış yönlendirilirse diye endişeleniyorum.”
https://gorulmustur.org/icerik/temizlik-malzemeleri-verilmeyen-tutuklular-bulasik-deterjaniyla-yikaniyor?fbclid=IwAR2EGUWfYJogxmpfm7JUzhbCVRX_Q6d0CHQpY8AURHxzhlyadRsaD_4ZVyg
5 notes · View notes