#2023 suriye kurban
Explore tagged Tumblr posts
kardesder · 1 year ago
Text
2023 SURİYE KURBAN ORGANİZASYONU
https://www.kardesder.com/2023-suriye-kurban-organizasyonu-104219.html
2023 SURİYE KURBAN ORGANİZASYONU
Tumblr media
Müslümanlar arasında köprü ve hatırlanma vesilesi olan Kurban’ı hep beraber gereği gibi idrak ettik. Yardımların dünyanın bir köşesindeki mazlum Suriyeli Müslüman kardeşlerimize ulaşmasının mutluluğunu yaşadık. Suriye'de ihtiyaç sahiplerini gözetmek adına düzenlemiş olduğumuz kurban organizasyonumuza iştirak etmek için, mazlumların duasını almak bu sayede belki affolunup Rahman'ın müjdesine kavuşmak için acele edin. Şuan bölgedeki kurbanlık fiyatları 3000 ₺ Siz de kurbanlarınızı Suriye'de sıcak bölgelerde kestirerek ya da yetim ve yoksulları kurban bağışınızla doyurmak isterseniz telefon numaralarımızdan bize ulaşabilir, hesap numaramız ve online��bağış hattımızdan anında yardımda bulunabilirsiniz. https://youtu.be/_08wvqQwWJ4 https://youtu.be/sv1FDZd6lNg https://youtu.be/t3lRGuuR2Mw https://youtu.be/xuE0flKLwf8 https://youtu.be/lk5Ego--r5s https://youtu.be/mzN0XWh2G1U https://youtu.be/UMQxJSmAOJ0 https://youtu.be/zMjgil3u12A https://youtu.be/IABb19SYTuw https://youtu.be/Ti1lsSaOLlI https://youtu.be/5i7w-ON7gCY https://youtu.be/rGD-tK417Ss https://youtu.be/sM7hR135NCM https://youtu.be/y9Dt0VnoLlQ https://youtu.be/k4Xn9vBNSaU https://youtu.be/uoFk-vIglOs https://youtu.be/RaHOl5CO64U https://youtu.be/1Zz9JGWZsao https://youtu.be/swtpdKEHpQE https://youtu.be/B1Wum35gMnA https://youtu.be/WW6CGQqIHfw https://youtu.be/EH9__ZZKfP0 https://youtu.be/CmCadf9aINE https://youtu.be/HcG24f8XLz0 https://youtu.be/Wjm7cIqu0jU https://youtu.be/tLf-kWrTvbE https://youtu.be/OCsDovkFUBE https://youtu.be/9nsfF3mdrO4 https://youtu.be/VYMaa0MWIrw https://youtu.be/8xKR1DHpTO4 https://youtu.be/QdQnfx2I618 https://youtu.be/Hk2LnDhTHLE https://youtu.be/ch3BfNf_bEQ https://youtu.be/bbX_NwewtPw https://youtu.be/Byd384WvEqM https://youtu.be/Y7WJtA1I9N0 https://youtu.be/1RwTin4gCwo https://youtu.be/AhrmAsdDBr8 https://youtu.be/tvY6EtJvMKs https://youtu.be/lr_aIUallA4 https://youtu.be/G_YNGPfqbB8 https://youtu.be/6K-rDaWxg4o https://youtu.be/TqVhvDHDHoI https://youtu.be/1f9Y8hubja0 https://youtu.be/Dy-QwJUtAmY https://youtu.be/pohLXFlvZWk https://youtu.be/6sJJscgSRA4 https://youtu.be/7Gaw1jOAl8w https://youtu.be/1qt99PodUN0 https://youtu.be/_2YPF0x51Wo
0 notes
baybaykus · 1 year ago
Text
FELAKETİN BÜYÜKLÜĞÜNÜ BEN SANA BAŞKA NASIL ANLATABİLİRİM Kİ ARKADAŞ
Bilinenleri yazmanın hiçbir kıymeti ve ehemmiyeti yok.
Önemli olan hiç bilinmeyen, bilinmesi istenmeyen veya yüzeysel olarak yalan yanlış olarak bilinen gerçekler.
Sabahtan akşama kadar Türk siyasetini ve Türk siyasetine yön veren baş aktörleri birbirimize şikayet eder, sanal bir ağlama duvarı oluşturarak kendi kendimize tatmin olabiliriz.
Bu durum yaşanan ve yaşanacak olan rezaleti değiştirmediği gibi gerçek sorunlarımızı da göz ardı etmemize neden olur.
Peki nedir bizim gerçek sorunumuz?
Bunu anlatmak için öncelikle mini bir tarih gezintisi yapalım.
Masallar ve yalanlarla uyumayı seçen milletler köle olarak uyanır...
İnsanlık tarihinde on binin üzerinde orta ve büyük ölçekte gerçekleşen savaş yaşandı.
Bu savaşlarda 3 milyarın üzerinde insan yaşamını yitirdi.
Yaşanan her 100 savaştan 98 tanesinin başlama nedeni aşırı din ve milliyetçilik akımları olarak kayıtlara geçti.
Dünya tarihinde 200 üzerinde imparatorluk kuruldu ve tamamı ortak olan tek bir sebepten dolayı yıkıldı.
En Uzun Süre Hüküm Süren 4 İmparatorluk ve Yok Oluş Sebepleri
1- Çin imparatorluğu (2.123 Yıl)
Hanedanlık çatışmaları/ Demografik yapının bozulması
2- Doğu Roma İmparatorluğu (1.058 Yıl)
İç bölünme/Mezhep çatışmaları/ Demografik yapının bozulması
3- Roma Cermen imparatorluğu (844 Yıl)
Kavimler göçü ile başlayan saldırılar/Demografik yapının bozulması
4- Osmanlı İmparatorluğu (624 Yıl)
Ekonomik ve siyasal yapının deformasyonu/Demografik yapının bozulması
Görüldüğü üzere asla ve asla yıkılmaz denilen asırlık imparatorlukların üstte görülen yok oluş sebepleri farklı olsa da tamamının altta yatan tek bir tane ortak özelliği var.
Demografik yapının bozulması
Nedir Bu Demografik Yapı?
Demografi, nüfus bilimidir.
Her ülkenin ve her topluluğun kendisine has bir demografik(Nüfus) yapısı vardır.
Bu yapı bir ülkenin veya bir topluluğun yaşam biçimini, ahlakî kurallarını, kaynak kullanım planlarını, kaide ve ilkelerini kapsar.
Dengesiz müdahale edilmesi durumunda önce ekonomi sonra hukuk sistemi ve nihayetinde tüm yönetim organları felce uğrar.
Çok kısa bir süreçte huzur ve düzenin yerini kaos ve kargaşa teslim alır.
Bölünme ve iç çatışmalar kaçınılmaz, sonu ise felakettir.
Adım Adım Sevr Antlaşması Devreye giriyor...
624 yıl hüküm sürmüş 16. ve 17. yüzyıllarda üç kıtaya yayılmış, Balkanlar, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'nın büyük bir bölümünü egemenliği altında tutmuş olan Osmanlı İmparatorluğunda demografik yapı iyiden iye bozulmuş, istanbul, Bursa, Edirne gibi yerleşim birimlerinde saray mensupları ve yabancı uyruklular lüks içinde şatafatlı bir yaşam sürerken Anadolu halkı yokluk, sefalet ve açlık ile mücadele ediyordu. İşte bu şartlar altında imzalanan Sevr Antlaşmasının maddeleri Osmanlı imparatorluğunun tabutuna çakılan çiviler gibiydi.
Vahdettin ve Damat Ferit'in saray ve saltanat aşkları koskoca bir imparatorluğu taht, lüks ve altına kurban etmişti.
Fikirler sahibine başka bedenler altında ölümsüzlük imkanı sunar...
Bu bölümü dikkatle okuyalım.
Aradan 100 yıl geçmiş olsa da ne Vahdettin nede Damat Ferit öldü. Her ikisinde fikirleri başka bedenlerde yaşamaya devam ediyor.
Yıl 1954
Türkiye Cumhuriyeti Devleti "Sınırlar Bir Ülkenin Namusu dur" diyerek o yılların sınırlı bütçesi ile Suriye, İran ve Irak sınırına mayınlar döşedi.
Yıl 2010
AKP hükümeti o alanlarda tarım yapılacak bahanesi ile mayınları tamamen temizleme kararı aldı ve çok büyük paralar harcanarak 2011 yılının Şubat ayında Suriye sınır mayınları tamamen temizlendi.
Yıl 2011
Mart ayının 22. Günü Suriye İç savaşı başladı.
Yıl 2023
Resmi kayıtlara göre ülkemizde 3,5 Milyon, gayriresmi güvenilir kayıtlara göre ise 6 milyon üzeri Suriye vatandaşı var.
Afganistan ve Pakistan başta olmak üzere diğer kaçak göçmenlerle birlikte bu rakamın 10 milyon üzerinde olduğu iddia ediliyor.
Bu ne demek?
Eğip bükmeye hiç gerek yok.
Potansiyel Afganistan ve Suriye olmamız çok ama çok yakın demek
Kimsenin mal ve can güvenliğinin olmadığı demek.
Çocuklarımızın her an ölümle yüz yüze olması demek.
Enflasyon, hayat pahalılığı ve işsizliğin kaderimiz olması demek.
Bırakın başımızı sokacak bir yuvamız olmasını kiralık ev dahi bulacak olmayışımız demek.
Kendi toprağımız kendi vatanımızda 5. sınıf vatandaş olmamız demek
Daha da net bir ifade ile;
Hepimizin arefe günü kurban bayramını bekleyen kurbanlıklar olmamız demek
e daha ben felaketin büyüklüğünü başka nasıl anlatabilirim ki arkadaş
https://www.turkishnews.com/tr/content/2023/08/26/felaketin-buyuklugunu-sana-baska-nasil-anlatabilirim-ki/
1 note · View note
kurbanbagisi · 1 year ago
Text
Tumblr media
YEDİ BAŞAK KURBANIM KARDEŞLİĞE SLOGANIYLA KURBAN BAĞIŞLARINIZI SAHİPLERİNE ULAŞTIRIYOR!
DEPREM BÖLGESİ KURBAN BAĞIŞI
https://www.yedibasak.org.tr/.../yurtici-vacip-kurban...
YURT DIŞI KURBAN BAĞIŞI
https://www.yedibasak.org.tr/.../yurtdisi-vacib-kurban...
AFRİKA KURBAN BAĞIŞI
https://www.yedibasak.org.tr/.../yurtdisi-vacip-kurban...
SURİYE KURBAN BAĞIŞI
1 note · View note
haberihbarhatti · 6 years ago
Text
“Tehditkar dil kabul edilemez”
Tüm haber ve son dakika gelişmelerini Haber İhbar Hattı ile anlık takip edin! Haber için önce http://www.haberihbarhatti.com/2018/tehditkar-dil-kabul-edilemez/9108/
“Tehditkar dil kabul edilemez”
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “Özellikle NATO müttefiki olduğumuz ve stratejik ortak olarak tanımladığımız ABD’nin Türkiye’de devam eden adli bir konuyu gerekçe göstererek ya da bahane ederek Türkiye’ye yönelik tehditkar dil kullanması asla kabul edilemez” dedi. Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi toplantısı sonrasında açıklama yapan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, toplantıda ele alınan konulara ilişkin bilgi verdi.
“100 GÜNLÜK İCRAAT PROGRAMI CUMA GÜNÜ AÇIKLANACAK” Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın cuma günü açıklayacağı 100 günlük icraat programının detaylarının kabine toplantısında ele alındığını kaydeden Kalın, “Hem seçim döneminde vaat edilen projeleri hem de daha önce başlatılmış devam etmekte olan ya da bitirilecek olan projeleri kapsıyor. 400 civarında projenin bu 100 günlük icraat programı çerçevesinde detayları Kabine toplantısında ele alındı” şeklinde konuştu. 100 günlük programda öncelikli amacın Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişin temel unsurlarının tamamlanması olduğunu, Cumhurbaşkanlığı teşkilat yapısı içinde oluşturulan yeni birimlerin, ofislerin, başkanlıkların, kurulların teşekküllerinin tamamlanması ve buralara üst düzey atamaların yapılması olduğunu kaydeden Kalın, “Bu çerçevede bir takım atamalar yapıldı. Önümüzdeki günlerde bu süreç hızlı bir şekilde tamamlanacak” diye konuştu. 100 günlük icraat programının açıklanmasında paralel olarak 2019-2023 dönemine ait stratejik planının kasım sonuna kadar hazırlanmış olacağını ifade eden Kalın, “Bizim öncelikli hedefimiz Türkiye’nin 2023 hedefleri çerçevesinde yeni sistemin de sunduğu imkanlarla bütün bakanlıklarımızın, ilgili kurum ve kuruluşlarımızın tam kapasite çalışarak bu hedeflere ulaşacak şekilde bir performans hayata geçirmesi” ifadelerini kullandı.
“GÜVENLİK BİRİMLERİMİZ EŞGÜDÜM SAYESİNDE TERÖRE DARBE ÜSTÜNE DARBE VURMAKTADIR” İç ve dış tehditlere yönelik terörle mücadele konusunun da toplantıda ele alındığına dikkat çeken Kalın, “Güvenlik birimlerimiz arasında son dönemde yakalanmış olan eşgüdüm sahada da somut neticeler vermeye devam ediyor. Bütün güvenlik birimlerimiz kendi aralarında oluşturdukları eşgüdüm sayesinde teröre darbe üstüne darbe vurmaktadır” dedi. Suriye’de devam eden savaşın siyasi bir çözüm yolu ile sonuçlandırılmasına yönelik bir dizi siyasi girişimin devam ettiğini de belirten Kalın, Soçi toplantıları ve Astana sürecini hatırlatarak, Türkiye’nin bu sürece etkin bir şekilde katkı vermeye devam edeceğini de belirtti. Kalın, Suriye kaynaklı terör tehditlerine karşı Türkiye’nin etkin mücadelesinin kararlı bir şekilde devam edeceğinin altını çizdi.
“TÜRKİYE HİÇBİR TEHDİDE VE TEHDİTVARİ DİLE ASLA PRİM VERMEZ” Amerika ile Türkiye arasında yaşanan gerilime de dikkat çeken Kalın, “Burada devam eden adli süreç ile ilgili Amerikan makamlarının tehdit dolu açıklamalarına şahit oluyoruz. MGK bildirisinde de ifade edildiği gibi, bugün Cumhurbaşkanımızın Kabine toplantısında da ifade ettiği gibi, Türkiye hiçbir tehdide ve tehditvari dile asla prim vermez. Türkiye’ye yönelik tehdit ifadelerinin kabul edilmesi mümkün değildir. Özellikle NATO müttefiki olduğumuz ve stratejik ortak olarak tanımladığımız ABD’nin Türkiye’de devam eden adli bir konuyu gerekçe göstererek ya da bahane ederek Türkiye’ye yönelik tehditkar dil kullanması asla kabul edilemez. Türkiye bu stratejik ortaklığı kendi ulusal çerçevesinde devam ettirmek için üzerine düşeni fazlasıyla yapmıştır. Buna mukabil Amerikan makamlarının Türkiye’nin ulusal güvenliğini doğrudan ilgilendiren PYD ile angajman ve FETÖ terör örgütüne karşı mücadele konularında Türkiye’yi tatmin edici adımlar atmadığı gerçeği göz önünde bulundurulduğunda Türkiye’nin duruşunun ne kadar haklı ve ilkeli olduğu kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Biz bundan sonraki süreçte de rasyonel, ilkeli, onurlu duruşumuzu aynen devam ettireceğiz” dedi.
“KURBAN BAYRAMI TATİLİ 9 GÜN” Kurban bayramı tatiline ilişkin Kabinenin aldığı kararı paylaşan Kalın, “Yapılan düzenleme çerçevesinde Kurban Bayramı tatili 9 güne çıkartılmıştır. Arife günü olan pazartesi de tatile dahi edilmiştir” diye konuştu. (Derya Yetim – İlker Turak /İHA)
DHA ve İHA tarafından geçilen tüm yerel ve bölge haberlerinde Haberihbarhatti.com editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi yoktur. Haberler web sayfamızda otomatik olarak ajans kanallarından geldiği şekliyle yer almaktadır. Bu alanda yer alan haberlerin hepsinin hukuki muhatabı haberi geçen web siteleri ve ajanslardır.
Görüş, öneri ya da şikayetiniz paylaşmak isterseniz, İletişim Formunu doldurarak bize ulaştırabilirsiniz. En kısa sürede değerlendirip size geri döneceğiz.
Kaynak: http://www.haberihbarhatti.com/2018/tehditkar-dil-kabul-edilemez/9108/
0 notes
seslimeram · 8 years ago
Text
Gelecek Karanlıktır!
Tumblr media
Düzen kendi devamlılığı için hemen her dönemeçte, iradenin karşısında daraltan, sınırlandıran ve tüketen bir nizamın yolunu biçimlendirenlerindir. Sıradanım söz hakkı yoktur. Riya, yalan, tehdit ve bir dolusunun üstüne -hırsızlığın- eklendiği, kati ve kesin zorbalığın peşinde koşulan yerde düzenin hali kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Sadece ‘cürüm’ eksenli bir cumhuriyetin yinelenmesi, geçmişin hatalarını olduğu kadar kötü, bet ve fenanın yolunun tercihiyle, bunları güncelleme gayretinde işte bugün yeniden var edilmektedir.
Hileli, yalanlı, dolanlı bütün o referandum sürecinin öne çıkarttığı, seçim gecesi yaşatılan kepazeliklerin önü de ardı da, bu düzen denilen mefhumun halini açığa çıkartmaktadır. -Şok doktrinleriyle yoluna devam diyen menzilin, kör karanlıkla hemhal hali bir bunu önemseyen erkin, genelleme gayretinin izleri artık hayatımızı kapsayandır. Düzen ‘kör karanlığını’ hileli seçimlerin ardından yeniden biçimlendirenlerindir. Ezici bir çoğunluğun handiyse müdahaleler olmasa açıktan bir yenilgiyi yaşatacağı o uyaranın önü alınmıştır.
Yalan ve riya ile oluşturulan ‘algı’ ile var edilen onaylattırılıp durmak yok yola devam saplantısının neticesinde sözün seçimin üstü bir kez daha çizilmiştir. Kendi muhafazalı geleceklerini imal etmek isteyen ol muktedir ve avenesinin düpedüz güncel kıldığı şey düzen diye bir ucubeliğin imalidir. Bir hızar gibi geliştirilip güncellenen yapımın artık hayatın her anını muhafaza etmeyi değil müdahale etmeyi kendinde hak bilenlerin egemenliği karşımıza çıkartılandır. İç kıyan, can yakan zalimlik artık başkanlık boyutunda da süreğen kılınandır. Bir de bu kavramsalla yeni bir izlek işlenmektedir. Hayat her ne olacaktır bu bahiste artık yanıtsız bırakılandır.
Devlet bir nizam olarak “ölümü” bildirendir. Devlet hemen her hâlükârda yaşamı yağmalamayı tek elden önceleyenlerindir. Devlet a ya da b değil bir tek şık var herkes “buna” riayet edecek diye diretendir. Devlet, kurulu sandık, verilen oy bahsini bir hiç addedip kararı, hükmü halihazırda tek başına var edenlerindir. Devlet, bir buçuk milyondan fazla oy çalarak, yağmalayarak, başka sütundan alarak, iktidarın hanesine yazarak güncellenmesine müsamaha gösteren bir mekanizmanın ta kendisidir. Devletin dünü bugün’de yeniden birleşendir burada.
Devletin dününde var ettiği kötülüğü güncelleyebilmek salt nutuk, lafazanlıklardan değil artık fiili eylemlerle bariz olandır. Eski Türkiye, işte yenisinin temelleridir. Sistemin parametreleri değişim vurgusunda güncellenirken varılan bir gelecek tahayyülünün önünün alındığı bir uzamdır. Düzen kendi devamlılığı için hemen her gün iradenin karşısında daraltan, sınırlayan ve dayatan bir nizam yolunu işlevsel kılmaktadır.
İktidarın ‘faşizan akımlarla’ kol kola devam ettiği bu yönelim birlikteliğinde cürümler coğrafyasını yeniden biçimlendirmektedir. Amaç bu düzlemde bütün bu mahvetme retoriğine sahip çıkan bir akılla geleceği tayin etmektir. Mesele salt bir evet hayır meselesi değil tercihlerin hiçbir zaman hiçbir türlü gerçekliğinin söz konusu edilemediği bir yere dairdir. Şüpheler üzerine alınan yol ve gidilen istikamet basitçe, eşit, adil ve özgür ülke tahayyülünü bir hiç addetmek gailesidir artık.
Bakur Kürdistan’ındaki seçimin katliamların, abluka ve tecrit güncesinin içinde, dâhilinde, namluların gölgesinde yapılmasıdır nizamın alenen bugün var ettiği. Cürümler coğrafyası kendi geçmişini bir kenara terk etmeyen bununla daima övünen, kıvanç duyan bir muktedir algısıyla birlikte işlevselliği için “yeniden” düzenlenendir. Referandumun ardından kurulmak istenen Türkiye, bu çürümenin ta kendisiyle hemhal olan uzamdır. Nizam artık hayata kastedenlerindir. Demokrasi sizlere ömürdür.
Düzen yıkımın onarılmayacak evrelerini muhteviyatında barındırandır. Sınırlandırıp ‘tüketen’ menzil salt biçimlerde değil zayi edilen oylardan sokaklardan uç vermiş idam edeceğiz seslenişlerine, hayır diyenlerin hepsini tek kalemde ötekileştirerek var edilen bir toplamdır. Memleketin hali içler acısı olan yüzü bu karşılaşmalarla var edilenlerdir. Riha’nın Pirsus ilçesindeki bir inşaat içerisinde yırtılmış toplu hayır oyları çıkar. Üzerinde mühür bulunan pusulaların tamamı hayır oylarından oluşmaktadır ne hikmetse. Toptan yırtılıp imha edilmek istenen oylarla ilgili resmi açıklama söz konusu bile edilmeyendir. Çürüme buradan, sadece bu istikametten bir ‘gelecek’ tezahürüne dönüşmektedir.
Zulüm artık bir istikamet olarak salt -kırım / kıtal- ile değil bir kez de böylesi bir irade gaspıyla çıkagelendir. Kürdi-Der tarafından, 2014 yılında Amed’in Licê ilçesine bağlı Karwas köyünde bölge halkının el birliğiyle inşa edilen Kürdçe eğitim verilen 4 katlı okul binası 13 Nisan’da askerler eşliğinde yıkılır. Yazar İrfan Babaoğlu’nun, Dihaber’e verdiği demeçte belirttiği gibi inkâr ve asimilasyon, bir kimliğin reddi, bir dilin halen özden sayılmaması şu düzen denilenin nihai meselesini de ortaya çıkartır. “Okulları kepçelerle yıkıp çocuklarımızın yuvasını yerle bir ediyorlar. Bu durum devletin Kürd dilini ve halkını tanımama hazırlığı yaptığını gösteriyor. Bu yıkımlarla Kürd dilini bilmek isteyenleri kabul etmemeyi istediklerini gösteriyor.”
Düzenin devamlılığı bir asır öncesinin deneyimlerini bugünün muasır(!), medeni(!) ülkesinde yeniden böyle böyle var ediyor. Söz hakkının yitimi için hiçbir şeyden kaçınmayan büyük ve güçlü ülke kendi yurttaşının hakkını, emeğini, dilini ve sesini buldozerler ile çalıyor. Mersin’in Akdeniz ilçesine bağlı o Adanalıoğlu Mahallesinde 17 Nisan gecesi Suriyeli mülteciler ile köylüler arasında yaşanan kavga ve ardından çıkagelen hakikat bu bağlamda, ülkenin hazin halini de gösteregelmektedir. Hayatın tam da merkezinde devletin gölgesi bir kez daha “demografi” oyunlarında çıkagelendir.
Maya Derneği, bölgedeki mülteci çocuklara Türkçe eğitim ve psikolojik destek ve yardım faaliyetleri gerçekleştiren bir yapıdır. O ekibin, bu vahim olay sonrasında kaleme aldığı gözlem raporu, konunun boyutunu, devletin gölgesini, tahayyülünü de bildirmektedir. 2 Suriyeli işçinin bir tarım dükkanından bir miktar tarım ilacı çalmasından sonra köylü gençler tarafından “derdest” edilmelerinden sonra başlayan karşılıklı husumetin halihazırdaki gergin siyasi ortamla birleşimi bu ülkede asıl olan biteni imlemektedir.
“Adanalıoğlu bölgesi Arap Alevilerin çok yoğun yaşadığı bir bölge olup buradaki halkın Suriye'de yaşanan savaş sonrası Türkiye’ye göç etmek zorunda bırakılmış olan Sünni Suriyeli mültecilere karşı çok büyük bir tedirginliği bulunmaktadır. Bunun nedeni Ortadoğu ve Türkiye’deki son dönemde yükselen ırk ve mezhebe dayalı kutuplaşmalardır. Arap Alevileri açısından en küçük bir olay dahi bir cihat çağrısı ve katliam olacak bahsi halinde algılanmakta ve bu durum ciddi korkulara yol açmaktadır. Bölgede çadırda yaşayan diğer mültecilerin hali de budur haddizatında. İslâhiye’ye sürgün olanlar gibi bir belirsizliği muhafaza ederken, devletin gözünü kapalı tutması, yıkımı ve bunca badireyi gündelik kılmaktadır.” Gelecek belirsiz olan bir karanlığın ta kendisine rehin edilmektedir.
Bunca aleni yaşanan yıkım gayretinin gözetiminde bir ülke değil artık sadece, sığ, kirli ve kötücül düzenin devamlılığı güncellenmektedir. Cerahat artık her yerdedir, cerahat her zamankinden de yaygın bir edimdir. Nisebin’i, Cizir’i, Sûr’u yerle yeksan ettikten sonra tek saniye, bundan hicap bile duymayanların Bakur Kürdistan’ından, beş yüz bin civarında insanın iç göçe zorlandıkları bir hakikatken yaşamın değil ol tahakkümün eksiğini, gediğini tamamlamak -çabasına düşülendir.
Yersiz, yurtsuz, biçare koyulmuş insanların yalnızlıkları o düzene kurban bilinme halleri ve şu yukarıdaki pek çok kısa detayın hamlenin başatlığında nizam ve düzen diye bu çürüme ekseni var edilendir. Hedef 2023 diye anılırken hayat inatla / büyük bir kötülükle hala 1915’in derin karanlığıyla hemhal kılınan bir yeri bildirmektedir. Suç meseline sahip çıkan bu bahis ile bir gelecek tahayyülünü var eden devletli bütün ol riya, yalan, tehdit ve tahakküm çabalarının birlikteliğinde bir de hayat hırsızlığı mesleğini icra etmektedir. O yıkımla yol alanlarıdır şimdi büyük ve güçlü ülke.
Bir şablondan öte hayattaki konumu sabitlenen çürümenin karşılığındaki ‘biyopolitik’ aksiyondur. Bu menzilde kural, nizam olarak var edilen tüm bu müdahillik çatısı olan mefhumdur. Düzen müştereklerimizi lâmekân kılarken, onu hayattan bir biçimde söküp atanlarındır artık. Cerahat şimdi tek bir menzilin değil, tüm bu coğrafyanın 1915’ten bu yana ortak paylaştığıdır. İradeyi hiç kılmak adına ablukanın ağır yıkımı ile kuşatılmış, kimilerince fethedilmiş olduğu söylenen Bakur Kürdistan’ındaki tutsak edilen ve yağmalanan, müşahitler, sandık kurulu üyeleri ile kaybettirilen oylarla bahis sağlama alınır.
Devletlinin Kürd tarafını seçti söylemini yaygınlaştırırken silahların gölgesindeki müdahaleler, önceden evet tercihi yapılmış oylarla yağma süreğendir. Sandık görevlisi tutanak elinde beklerken çoktan T3 sonuç formları doldurulmuştur seçim kurullarında. Newroz sırasında gösterilen “yan yana durma” iradesinin üstünü çizmek için hukuk da, oy da, söz de çiğnenendir. Bugün baskın çıkan muktedir çoktan riya, yalan, tehdit ve yıldırı ile birlikte yeni bir düzlemin değil bizzat yıkımın mihmandarıdır. Şiddeti her şeyden ala bilen, yıldırıyı bekası için dayanak olarak gören ülkenin yönetimi evet denilince olağanüstü hal nihayet kalkacaktır diye buyurmuştur referandum sürecinde.
Numan Kurtulmuş’un sözleriyle “fantezi olsun diye değil mecbur oldukları için bir üç aylık dönem için olağanüstü hal uzatılacaktır.” Memlekete bahar değil riyanın kara kışı gelmiştir. Yıkımın karanlığı yazılanlardadır. Baharın değil kuru ayazın ortasında demokrasinin değil tam tersine sabık bir tahakkümün menzili / yeni ülkesi biçimlendirilmektedir. Görünen “köy” kılavuzsuz, nefessizliğimizin sınırlarını imleyen bir menzildir. Görünen ve yaşatılmaya çalışılan vahameti bir norm halinde gören korkuların temsiline öncelik verilen, bununla baskı kurulan kör – sağır bir menzildir. Düzen artık kötülüğündür.
Düzen artık vahim olan bir tükeniş şablonunun kendisi ile yol bulandır. Düzen denile gelen yok etmeyi, tek tip bir ülke tahayyülü için her dem elinin altında tutanlarındır. Düzen korkunun ta kendisidir. Saklanacak bir yer bulamadığım için içimdeki bütün korkuları yok ettim der Cengiz Han. Korkunun bir simya halinde bir sicim hali ve görünürlüğü ile istikamet devşirilen bu menzilde devletlinin tahayyülü de tam olarak sonun bu tükenişin varlığını tersten kurmaktır.
Ontolojik çürümeyi var etmek için ileri sürülenler salt şu yukarıdaki örneklerde olduğu gibi aralıksız doksan dört yıldır yahut da “Ermeni Soykırımı” döneminden bu yana mütemadiyen güncellenen bir tahayyüldür. Gerçekliğe kavuştuğunda ol karanlık, katran karası bir menzil var edilir, yıkım ve tükeniş birliktedir. Bugünün dünyasında tahayyülü bile zor addedilirken tehcir etmenin, kırım ve kıtalle bir istikamet devşirmenin ötesi çürüten ve kaybettiren bir menzildir. Yaşananlar ve var edilenler hep bu bahisle ilintilidir. Şu son on beş yıllık dönemin iktidar perspektifinde yeni bir ülke bahsi ortaya atılırken asıl olan, o geçmişin bizatihi yeniden güncellenmesidir.
Ülke yenilenmiş, düzenlenmiş olanı değil tam tersi istikamette bir geçmişi güncelleme gayreti yıkımla istikbal devşirilmesi çabası, süreğen kılınan bir tahayyüldür. Tekil bir anlamda değil hemen her gün her şekilde yenilenen, güncellenen devlet aklının tahakkümü bir başka, kati, kesin biyopolitik cürüm eksenini var etmektedir artık. Yaşanan menzilin bunca geçmişe referans vermesinin sebepleri artık ortalardaki beliren tehdit düzeneği ve korkunun cismanileştirilmesinden barizleşendir. Korkuların cisimleştirildiği yerde gelecek bir teferruat olarak anılmaya mahkumdur. Halimiz de, ahvalimiz de bu fasit daireyi yıkamadığımız her gün aleyhimizedir.
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2017
Görsel – Tahir ELÇİ Anısına – Nazende – Serpil ODABAŞI 
0 notes
aydinaltinel · 8 years ago
Video
(https://www.youtube.com/watch?v=3RcFwxkBGSc gönderdi)
Erdoğan: Dost demeye dilim varmıyor Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dost demeye dilim varmıyor ama en azından müttefik bildiğimiz ülkelere yakıştıramadığımız bu tablo karşısında elbette üzülüyoruz. Ülkemizde kara listede olup kaçan FETÖ terör örgütünün mensubu ABD'de bir üniversitede rektör olarak atanabiliyor. Bu nasıl bir şey? Batı'da canını kurtarmak için bir tas çorba için kapısına gelenleri kovanlar darbecilere kapılarını açıyor." dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dost demeye dilim varmıyor ama en azından müttefik bildiğimiz ülkelere yakıştıramadığımız bu tablo karşısında elbette üzülüyoruz. Ülkemizde kara listede olup kaçan FETÖ terör örgütünün mensubu ABD'de bir üniversitede rektör olarak atanabiliyor. Bu nasıl bir şey? Batı'da canını kurtarmak için bir tas çorba için kapısına gelenleri kovanlar darbecilere kapılarını açıyor." dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 9. Büyükelçiler Konferansı'nda önemli mesajlar verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle: BİZİM İÇİN 2023 YILI BİR MİHENK TAŞI OLACAKTIR Geleneksel hale gelen hariciye teşkilatımızın yanısıra diğer kuruluşlarımız için de önem arzeden bu konferansın ülkemiz, bölgemiz ve tüm dünya için hayırlara vesile olmasını umuyorum. Binlerce yıllık devlet geleneğine sahip milletimiz için 2023 yılı bir mihenk taşıdır. 2023 için büyük ve iddialı hedefler ortaya koyduk. İnşallah 2023 aynı zamanda bizi 2053 ve 2071 vizyonumuza taşıyacak bir sıçrama noktası olacaktır. Dünyadaki tüm sıkıntılara, badirelere rağmen gecemizi gündüzümüze katarak çalışıyoruz. 15 TEMMUZ GECESİ ENDİŞEMİ HAKLI ÇIKARMIŞTIR Sizlerin bir nakkaş hassasiyetiyle özgüven gerektiren devlet geleneğimizin getirdiği birikimle hareket edeceğinize inanıyorum. Hariciyemize 2023 hedeflerini gerçekleştirmesi önemli mesuliyetler düşüyor. Farklı alanlarda Türkiye'nin dış politika vizyonuna hayata geçiren Kızılay, AFAD, Maarif Vakfı, AA gibi kuruşlarımız da bu süreçte hayati roller üstleniyor. İnşallah önümüzdeki 6 yılı en verimli şekilde değerlendirerek hedeflerimize ulaşacağımıza inanıyorum. Daha önce yaptığımız konuşmada Türkiye aleyhine çalışan odaklar arasında FETÖ'ye ayrı bir yer vermiştim. Bu şer şebekesinin ihanet çizgisine sahip olduğunu ifade etmiştim. 15 Temmuz'da yaşananlar dile getirdiğim endişeleri teyid etmiş bizi haklı çıkarmıştır. BU MİLLETİN CUMHURBAŞKANI OLDUĞUM İÇİN ŞEREF DUYUYURUM Bu çete tarihinin en alçak eylemini gerçekleştirmiştir. Herşey zıddıyla kaimdir. 15 Temmuz gecesi kadın erkek, genci yaşlı her hayat tarzından insan, tüm Türkiye adeta şaha kalktı. O gece milletimiz devletine sahip çıktı ve bu alçak darbe girişimini boşa çıkardı. 29'u bu külliyenin etrafında olmak üzere 248 vatan evladı darbeciler tarafından şehit edildi. İddianameler tamamlandıkça hem ihanetin büyüklüğünü hem de milletin ortaya koyduğu mücadeleyi çok daha iyi anlıyorum. Dünyaya örnek olacak bir demokrasi destanı yazdığı için milletimizle ne kadar iftihar etsek azdır. Ben şahsen böyle bir milletin Cumhurbaşkanı olduğum için şeref duyuyorum, Allahıma hamdediyorum. ÇIPLAK ELLERİYLE TANKA MEYDAN OKUYANLAR GÖRÜLMEMİŞTİR 15 Temmuz nasıl hainlerle vatan aşıklarını ayıştırmışsa dışarıda da aynı görevi icra etmiştir. Bu hadise dostlarımız ve müttefiklerimiz için de turnusol kağıdı oldu. O gece milletimiz canını hiçe sayarak demokrasiyi savunurken bize insan hakları, özgürlük, demokrasi dersi verenler zamana oynamış, bekle gör politikası izlemiştir. Dayanışma ve destek mesajları ancak darbe teşebbüsü başarısız olduktan sonra gelmiştir. Tianenmen Meydanları'nda tankların önüne dikilenlere taltif yağmuruna tutanlar Kazan'da çıplak elleriyle tanklara meydan okuyanlar görmezden gelinmiştir. FETÖ'CÜLERE ELİ KANLI KATİLLERE KOL KANAT GERİLİYOR Darbenin başarılı olmasını isteyenleri de iyi biliyorum. Terör örgütleri ve onların mensupları için gösterilen hassasiyet darbenin en büyük mağduru olan milletimize, şehit ve gazilerimizden esirgeniyor. Gözü yaşlı çocuklar, yüreği dağlanmış analar, bir ömür gönlü buruk kalacak eşler hiçbir şekilde dile getirilmiyor. Hayata geçirdiğimiz OHAL ve tedbirler ilk günden itibaren bu çevreler tarafından insafsızca eleştiriliyor. Darbeciler, FETÖ, eli kanlı katiller kimi Avrupa ülkelerinde mağdur gibi karşılanıyor, kol kanat geriliyor. DOST DEMEYE DİLİM VARMIYOR Dost demeye dilim varmıyor ama en azından müttefik bildiğimiz ülkelere yakıştıramadığımız bu tablo karşısında elbette üzülüyoruz. Ülkemizde kara listede olup kaçan FETÖ terör örgütünün mensubu ABD'de bir üniversitede rektör olarak atanabiliyor. Bu nasıl bir şey? Batı'da canını kurtarmak için bir tas çorba için kapısına gelenleri kovanlar darbecilere kapılarını açıyor. Mermeri delen suyun gücü değildir, damlaların sürekliliğidir. Bugüne kadar doğruları söylemekten çekinmedik, hiçbir zaman da çekinmeyeceğiz. FETÖ İLE MÜCADELE UZUN ZAMAN VE MESAİ ALACAKTIR FETÖ ile mücadelede belli mesafe kaydetmiştik. 15 Temmuz'dan bu yana daha da yoğunlaştırdık. Kamuda olanları büyük bir şekilde temizledik. FETÖ'nün 115 ülkede örgüte militan devşirme merkezi olarak kullandığı okulları bulunmaktaydı. Halihazırda 6 ülkede bu okullar kapatıldı. 6 ülkede kapatıldı, 2 ülkede el konuldu, 7 ülkede Türkiye Maarif Vakfı'na devredildi. Ayrıca Malezya'daki FETÖ okulları terör örgütü unsurlarından arındırıldı. 40 yıldır sinsi bir kanser hücresi gibi içimizde büyüyen, son 25 yıldır dünyayı ahtapot gibi saran böyle bir örgütle mücadele muhakkak kolay değildir. Bu mücadele uzun zaman ve mesai alacaktır. ASALA YANDAŞLARI VE FETÖCÜ'LER ELELE MESAİ YAPIYOR 15 Temmuz'da devlet ve milletin yanında duranlarla kurşun sıkanları elbette ayıracağız. STK'lara, milli kuruluşlara sahip çıkmaya devam edeceğzi. Bir avuç hain yüzünden ne vatandaşlarımızın ne de milli ve yerli kuruluşların zarar görmesine izin veremeyiz. FETÖ her fırsat bulduğu ülkede Türkiye aleyhine algı operasyonu yapıyor. Ülkemize düşman kim varsa, bu milletin hasmı hangi yapı varsa onun eteğine yapışmaktan çekinmiyor. Geçen yaptığımız ABD ziyaretimizde bunu çok açık bir şekilde gördük. PKK sempatizanları, ASALA yandaşları ve FETÖ'cüler elele, kolkola eylem yapıyor. Terör yandaşlığı 15 Temmuz sonrasında ivme kazanmıştır. SİYASET, AKEDEMİ VE MEDYA İÇİNDEN DESTEK ALIYORLAR Siz gayret ettikçe bizlerden de gereken desteği göreceksiniz. Bu belayı devletimizin ve milletimzin başından tamamen defedeceğiz. Tarihimizde tek bir meseleyle uğraştığımız dönem olamaz. Bir yandan FETÖ diğer yandan bölücü örgüt, DEAŞ ve DHKPC ile mücadele ediyoruz. Toplumumuzun farklı kesimlerini hedef aldıkları saldırılarla bu örgütler Suriye ve Irak'taki ateşi ülkemize taşımaya çalışıyorlar. Ülkemizi turizm yönünden yaralamak istiyorlar. Tüm pervasızlıklarına rağmen medya, siyaset, akademi içindeki bazı kendini bilmezlerden aldığı açık desteğe rağmen hamdolsun şimdiye kadar bunu başaramadılar. BUNUN ADI ATEŞLE OYNAMAKTIR Ekonomik ve siyasi sorunları çözemeyen kimi Batılı siyasetçiler bu konuya sarılmış durumda. Avrupa'da vatandaşlarımızın işyerlerine, ibadethanelerine saldırıların arttığını görüyoruz. Bunun adı ateşle oynamaktır. Batıda yükselen kültürel ırkçılık, bu ülkelerdeki Müslüman azınlığın güvenliği hususunda endişelerimizi ciddi olarak arttırmaktadır. Tüm dünyada barış ve huzurun idamesi için de bu çok tehlikelidir. Biz Solingen'de vatandaşları ırkçılığa kurban vermiş bir ülkeyiz. 8 evladını dönerci cinayetleri diye üzeri kapatılmaya çalışan neonazi teröründe kaybetmiş bir ülkeyiz. İSLAM KARŞITLIĞI VE KÜLTÜREL IRKÇILIĞA KARŞI ALARMDAYIZ Yurtdışında İslam düşmanlığı ve yabancı karşıtlığını ülkemizin gündemine almış bulunuyoruz. İslam karşıtlığı ve kültürel ırkçılıkla mücadelede Türk toplumu yalnız değildir. Aynı sorunla muhatap olan diğer müslüman toplumlar ve göçmen toplumlarla elele verip birlikte mücadele etmeliyiz. Ülkemize ve vatandaşlarımıza karşı şiddeti, terörü, nefreti tahrik eden mihraklarla kapsamlı bir hukuk, halkla ilişkileri yurtdışında yürütmeliyzi. 2016 dış politikamız açısından çok yığın ve yoğun bir yıl olmuştur. İstanbul'da düzenlediğimiz 13. İslam Zirvesi'nde islam dünyasının öncelikli konularını ele aldık. MÜTTEFİKLER VE KOALİSYON GÜÇLERİ MAALESEF SINIFTA KALDI Suriye'de akan kanı durdurmak için biz seferber olduk. Akdeniz'in kenarlarında Aylan Bebek sadece onu kucaklamış jandarmanın resmiyle ağlama fotoğrafları çektirmedik. Tam aksine biz onlara nasıl elimizi uzatabiliriz, onlarla bu acıyı nasıl paylaşabiliriz, bunun derdiyle dertledik. Son olarak 45 bin Suriyeli kardeşimizin Halep'ten çıkarılması için geceli gündüzlü bir diplomasi yürüttük. 2017 yılında siyasi çözüm sürecinin önünün açılabilmesi umuduyla adımlar atmış bulunuyoruz. Operasyonlarımız DEAŞ'a tarihin en büyük zararını verdi. Son dönemde DEAŞ'la mücadele konusunda maalesef müttefikimizin ve koalisyon ortaklarının sınıfta kaldığını ifade etmek istiyorum. DIŞ POLİTİKADA 'KİM ACABA NE DER' ANLAYIŞINI TER ETMELİYİZ Irak'ın DEAŞ'a karşı askeri mücadeleyi desteklerken Telafer ve Musul'daki kaygılarımızı gidermek için her türlü tedbiri aldık. Irak hükümetiyle zor ama samimi diyaloğu da başlattık. Sayın İbadi'yle yaptığım telefon görüşmesi akabinde sayın Başbakanımızın Bağdat ve Erbil ziyaretleri yol haritasının belirlenmesi bakımından son derece önemli oldu. Dış politikamızı dar, kurumsal ve ideolojik kalıplara, bekle görlere, acaba kim ne der yaklaşımlarına terk edemeyiz. Önce tedbir sonra tevekkül diyerek önlem almalı ve aktif çaba göstermeliyiz. BU HAFTA AFRİKA'DA 4 ÜLKEYE ZİYARET YAPACAĞIZ Afrika'da, Latin Amerika'da açılım politikalarımızı başarıyla devam ettiriyoruz. Dünya 5'ten büyüktür diye küresel sistemin acilen onarılması uyarılarımızı her vesile ile dile getiriyoruz. Bu hafta 4 Afrika ülkesine ziyaretle yoğunlaştırılmış ziyaretlerimizi başlatacağız. Dünyanın en büyük enerji kaynaklarıyla bunların en büyük kullanıcıların arasında bir köprü olan Türkiye bu alanda da kendine stratejik bir konum edinmiştir. STRATEJİK ÖNCELİĞİMİZ AB AMA TUTARSIZLIKLARA EVET DEMEYİZ Belediye Başkanıydım, Japon elçiler bizi sık sık ziyaret edip, işadamlarını bize getirirlerdi. Aynı şekilde biz de bu adımı atmalıyız. 2017 bu bakımdan çok önemli. 2017 yılında ülkemizi yoğun bir dış politika gündemi bekliyor. Bu hafta içinde Kıbrıs'ta çözüm açısından kritik önemde müzakereler olacak. AB ilişkilerimiz bakımından ise tam üyelik sürecine verdiğimiz öncelik değişmedi. AB hala bizim için stratejik bir tercihtir. Birliğin ülkemize yönelik tutarsızlıklarına, çifte standartlı politikalarına eyvallah demeyiz. Çabalar karşılıklı olursa anlamlı olur. SAYIN TRUMP'LA ANLAYIŞ BİRLİĞİNE VARACAĞIMIZA İNANIYORUM AB tarafından getirilen zirve önerisini de olumlu buluyoruz. ABD ile ilişkilerimiz ise ziyadesiyle hassas dönemden geçiyor. Obama yönetiminin son yıllardaki tutumu bazı tercihlerde hem kamuoyumuzda hem siyasette tartışma konusu haline gelmiştir. Sayın Trump ile anlayış birliğine vararak kısa zamanda mesafe kaydedeceğimize inanıyorum. Allah'ın izni ve hepimizin ortak gayretleriyle ikinci İstiklal zaferimizi taçlandıracağız. Sizler 15 ruhuyla hareket ederek ülkemize karşı sergilenen küstah oyunları bozmanızı istiyorum. Siz kıymetli büyükelçilerimize güveniyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Erdoğan'dan sert tepki: Türkiye’den kaçtı ABD’de rektör oldu 9. Büyükelçiler Konferansı dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen toplantıda katılımcılara hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "15 Temmuz darbe girişimi nasıl içeride hainler ile vatan aşıklarını ayırmış, ayrıştırmışsa, dışarıda da aynı görevi icra etti. Bu hadise, dostlarımız ve müttefiklerimiz için de turnusol kağıdı oldu. Bunu çok açık, net gördük" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan FETÖ’cü firari Şerif Ali Tekalan’ın ABD’de rektör olmasına sert tepki gösterdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 9. Büyükelçiler Konferansı dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen toplantıda katılımcılara hitap etti. FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminin, devlete ve millete yapılmış ilk ihanet olmadığını belirten Erdoğan, şöyle konuştu: "Fakat hedefleri, uygulayıcıları ve sonuçları itibariyle bu darbe girişimi, en sinsi, en pervasız, en büyük ihanettir. 'Himmet, hizmet, diyalog ve eğitim' diyerek, devletimiz içinde örgütlenen, takiye yaparak kendini gizleyen, milletimizin malını, mülkünü, evlatlarını gasp eden bu çete, tarihimizin en alçak terör eylemini gerçekleştirmiştir." "BU NE MENEM İŞTİR" Masumlardan esirgenen sığınma hakkının, terör örgütü mensuplarına verildiğine dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: 'Türkiye'den kaçtı ABD'de rektör oldu" Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Sığınma hakkı, Suriyeli masumlardan, Arakanlı mazlumlardan, Afganistanlı, Afrikalı gariplerden esirgenirken Fetocu ve PKK'lı teröristlere altın tepside sunuluyor. Canını kurtarmak için bir tas çorba için kapılarına gelenleri kovanlar, darbecilere ve azılı teröristlere sahip çıkmaktadır. 'Dost' demeye dilim varmıyor ama en azından müttefik bildiğimiz ülkelere yakıştıramadığımız bu tablo karşısında elbette üzülüyoruz. Bakıyorsunuz şu anda ülkemizde kara listede olup kaçan Feto Terör Örgütünün mensubu, Amerika'da bir üniversiteye rektör olarak atanabiliyor. Bu ne menem iştir, bu nasıl bir şeydir? " "FETÖ'NÜN MANİPÜLASYONLARINA KARŞI MÜTEYAKKIZ OLACAĞIZ" FETÖ'nün sürece müdahalesine karşı tetikte olunacağını ifade eden Erdoğan, "FETÖ'nün manipülasyonlarına ve süreci sulandırma çabalarına karşı daima müteyakkız olacağız. Adalet terazisine halel getirmeden, sapla samanı karıştırmadan, masumla suçluyu iyi ayırt ederek mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz." diye konuştu. "15 TEMMUZ TURNUSOL KAĞIDI OLDU" Darbe girişiminin, hainler ve vatan aşıklarını ayrıştırdığına işaret eden Erdoğan, "15 Temmuz, nasıl içeride hainler ile vatan aşıklarını ayırmış, ayrıştırmışsa, dışarıda da aynı görevi icra etti. Bu hadise, dostlarımız ve müttefiklerimiz için de turnusol kağıdı oldu. Bunu çok açık, net gördük." dedi. "MÜCADELEDE ASLA REHAVETE KAPILMAYACAĞIZ" FETÖ ile mücadelenin süreceğini bildiren Erdoğan, şunları kaydetti: "Sinsi bir kanser hücresi gibi içimizde büyüyen, son 25 yıldır dünyayı bir ahtapot gibi saran böyle bir örgütle mücadele muhakkak kolay değildir. Bu mücadele, uzun zaman ve mesai alacaktır ama biz asla pes etmeyecek, rehavete kapılmayacağız." Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında şunları kaydetti: Bu darbe girişimi en sinsi en pervasız ihanet girişimidir. Milletin malını mülkünü evlatlarını gaspeden bu çete, en büyük terör eylemini gerçekleştirmiştir. O gece milletimiz devletine sahip çıktı ve bu darbe girişimini boşa çıkardı. Şimdi iddianameler tamamlandıkça itiraflar geldikçe ihanetin büyüklüğünü çok daha iyi anlıyoruz. Dünyaya örnek olacak bir demokrasi destanı yazıdğı için milletimizle ne kadar iftihar etsek az. Bu vesileyle bir kez daha şehitlerimize tüm kahramanlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum. 15 Temmuz, nasıl içeride hainler ile vatan aşıklarını ayırmış, ayrıştırmışsa, dışarıda da aynı görevi icra etti. Bu hadise, dostlarımız ve müttefiklerimiz için de turnusol kağıdı oldu. Bunu çok açık, net gördük. O gece miletimiz canını hiçe sayarak demokrasisini savunurken bize yılladır demokrasi dersi verenler bekle, gör politikası izlemişlerdir. Çıplak elleriyle tankları durduranlar, uçaklara meydan okuyanlar.. Burada kayıtsızlıktan bahsediyorum. Hatta darbenin başarılı olmasını ummaktan bahsediyorum. Aynı ikircikli tavır aldığımız yasal tedbirler konusunda da devam ediyor. Yaşadığımız hadiselerin onda birini yaşamadıkları halde aldıkları tedbirler ortadayken bizim aldığımız haklı tedbirler bu çevreler tarafından eleştiriliyor. Hatta bu darbeciler kimi Avrupa ülkelerinde mağdur gibi karşılanıyor. FETÖ'cü ve PKK'lı teröristlere bazı haklar altın tepside sunuluyor. Bir tas çorba için kapısına gelenleri kovanlar bu darbecilere sahip çıkıyor. Dost demeye dilim varmıyor ama en azından müttefik bildiğimiz ülkelere yakıştıramadığımız bu ülkeler karşısında şaşırıyoruz. FETÖ mensupları Amerika'da bir üniversiteye rektör olabiliyor. Bu ne menem bir iştir. Muhataplarımıza bu meseleleri anlatmayı sürdüreceğiz. 115 ÜLKEDE MİLİTAN YETİŞTİREN OKULLARI... FETÖ'nün 115 ülkede örgüte militan yetiştirme okulları vardı. 6 ülkede bu okullar kapatıldı. 2 ülkede okullara el koyuldu. 7 ülkede Türk Maarif Derneği'ne devredildi. Dünyayı ahtapot gibi saran böyle bir örgütle mücadele etmek kolay değildir. Elindeki tüm imkanları ülkemize düşmanlık etmek için kullanıyorlar. Geçen yıl yaptığımız ABD ziayretinde bunu gördük. Sadece Charter okullardan yılda 500 milyon dolar kazanıyor. PKK sempatizanları, Asala yandaşları ve FETÖ'cüler elele kolkola eylem yapıyorlar. Her kurumumuza sızan bu yapının Dışişlerimize de sirayet ettğini biliyorum. Personel sayınız azalsada mücadeleyi yürüttüğünüz için hepinize teşekkür ediyorum. Siz gayret gösterdikçe bizlerden de destek göreceksniz. Kıymetli dostlarım, tarihimizde tek bir mesele ile uğraştığımız olmadı. PKK, FETÖ ve DEAŞ gibi örgütlerle mücadele ediyoruz. Toplumuzun karşıt kesimlerini hedef alan saldırılarla Suriye'deki yaşananları ülkemize taşımak istiyorlar. Tüm pervasızlıklarına rağmen, bazı kendini bilmezlerden aldıkları açık destepe rağmen bunu başaramadılar. Milletimiz birbirine daha çok sarıldı. Fitnecilere pirim vermediler. BATILI SİYASETÇİLER DEAŞ'A SARILDI Birileri ısrarla en fazla müslümanlara zarar veren DEAŞ'ın terörü üzerinden islam düşmanlığı yapıyor. Kimi batılı siyasetçiler bu istismara sarılmış durumdalar. Batıda yükselen küresel ırkçılık bu ülkelerdeki müslümanlar üzerindeki endişemizi artırmaktadır. Tüm dünyada barış ve huzurun idamesi için bu çok tehlikelidir. Yurt dışında yaşayan insanımız için ciddi bir tehdit olan müslüman düşmanlığı tehlike arz ediyor. Kültürel ırkçılıkla mücadelede Türk toplumu yalnız değildir. Dünyanın her yerinde vatandaşlarımıza karşı şiddeti tahrik mihraklara karşı kapsamlı bir hukuk mücadelesini yürütmeliyiz. 2016 dış politikamız açısından çok yoğun bir yıl olmuştur. 13. İslam zirvesinde bu konuları ele aldık. Dünya İnsani Zirvesine 9 bin kişi katılmıştır. Bu etkinliğin hemen arkasından en az gelişmiş ülkelerin başkanlarını ülkemizde ağırladık. Dünyanın en büyük mülteci nüfusuna kapılarımızı açtık. Suriye'de akan kanın durdurulması için seferber olduk. Biz evet, Akdeniz'in kıyılarında Aylan bebeğin sadece orada kıyıya vurmuş cesedinin resmiyle ağlama fotoğrafı çektirmedik. Biz onlara nasıl elimizi uzatabiliriz. Bunun derdiyle dertlendik. Son olarak 45 bin kardeşimizin Halep'ten çıkarılması için gece gündüz çalıştık. Ateşkes için tarihi adımlar atmış bulunuyoruz. Astana sürecinin zeminini hazırladık. Ateşkeste ihlallerle karşılaşılmasına rağmen bu bir fırsat penceresidir. Bunun heba edilmemesi için çalışmaya devam edeceğiz. IRAK İLE İLİŞKİLER Fırat Kalkanı ile DEAŞ terör örgütünü sınırlarımızdan attık. Operasyonlarımız DEAŞ'a tarihinin en büyük zaiyatını verdi. Son dönemde DEAŞ ile mücadelede koalisyon ortaklarının sınıfta kaldığını söyleyebilirim. Milli güvenliğimizi ilgilendiren konularda masada ve sahada olmaya kesinlikle devam edeceğiz. Dün akşam Başbakanımızın Bağdat ve Erbildeydiler. Orada yüksek düzeyli stratejik iş birliği toplantıları ile süreci yeniden başlattılar. Musul, Telafer ve Sincar'daki gelişmeler için tedbirlerimizi aldık. Geçtiğimiz günlerde İbadi ile yaptığım telefon görüşmesi ve Başbakanımızın ziyareti yol haritamız için önemli bir başlangıç oldu. Stratejik etkinliği hedefleyen anlayışla çalışmalarımızı devam ettirmeliyiz. ULUSLARARASI İLİŞKİLER Türk Rus ilişkileri güçlenerek zorlu süreçlerden güçlü bir diplomasiden kaynaklanmaktadır. 13 yıl aradan sonra Özbekistan'ı ziyaret ederek ülkelerimiz arasında yeni bir sayfa açtık. Dünya 5'ten büyüktür diyerek küresel sistemin acilen onarılması için çağrılarımızı yeniliyoruz. Dış politikamızı dar, kurumsal ve ideolojik kalıplara, 'bekle gör'lere, 'acaba kim ne der', bunlara mahkum edemeyiz. Stratejik etkinliği hedefleyen, girişimci ve vicdani diplomasi anlayışıyla çalışmalarımızı sürdürmeliyiz. 'Önce tedbir sonra tevekkül' diyerek önlem almalı, devrede kalmalı, aktif çaba göstermeliyiz. "TRUMP İLE ANLAYIŞ BİRLİĞİNE VARIRSAK..." DEAŞ, FETÖ ve bölücü örgütlerden gelen tehditlere karşı müttefikimiz Amerika Birleşik Devletleri'ni kararlı, güçlü ve tereddütsüz bir biçimde yanımızda görmek istiyoruz. Yeni Başkan Trump'ın 20 Ocak'ta görevi almasıyla özellikle birlikte karşılıklı diyaloğu hızlandıracağımıza inanıyorum. Bilhassa bölgesel konularda Sayın Trump ile anlayış birliğine vararak kısa zamanda mesafe kaydedeceğimize inanıyorum. "DÜNYA 5'TEN, AVRUPA, AVRUPA BİRLİĞİ'NDEN BÜYÜK" Dünya beşten büyüktür. Avrupa da Avrupa Birliği'nden büyüktür. Avrupa Birliği'nin tam üyelik sürecine verdiğimiz öncelik değişmemiştir. Avrupa Birliği halen ülkemiz için stratejik bir tercihtir. Bir taraftan bu hedef doğrultusunda adımlar atarken, Birliğin ülkemize yönelik tutarsızlıklarına, çifte standartlı politikalarına da 'eyvallah' demeyiz. Çabalar ancak karşılıklı olursa, adımlar iki taraflı atılırsa anlamlıdır.
0 notes