#2 Aralık 2019 Pazartesi
Explore tagged Tumblr posts
Text
2019 Biterken
31 Aralık 2018 pazartesi akşamı evde oturup gece yarısını beklerken ve diğer taraftan Zeki Müren şarkıları dinleyerek, müthiş gece manzarasını seyrederken bu yıl için 19 tane hedef yazmıştım. Geçen yılların aksine bu yıl değerlendirmemi o 19 hedef üzerinden yapacağım.
Çayınızı, kahvenizi, ıhlamurunuzu artık ne içmeyi seviyorsanız alıp gelebilirsiniz. Çünkü gerçekten uzun olacak.
Bir de şey: sıradan bir hayat yaşayan, kendini ara sıra Heidi olarak gören bir kızın, sıradan bir yıl değerlendirme yazısını okuyacaksınız. Bunun yerine daha faydalı işler yapabilirsiniz. Değerli vakitlerinizi çalıp bu günaha ortak olmak istemem. Bu yazı sadece kendimi rahatlatmak için yazılmıştır.
Başlıyorum.
1. Çok çok çok oku. Güzel oku.
3. sınıf stajının, teorik derslerden bir anda pratiğe geçmeninin vermiş olduğu bunaltıyla okumayı neredeyse unuttuğum bir yılın ardından yazmışım bu hedefi. Hayatımın belirli dönemlerinde gece gündüz, yemeden içmeden kesilip sürekli kitap okuduğum dönemler olduğu gibi elime ne alırsam alayım okumayı bir türlü beceremediğim dönemlerde oldu. Aramızda kalsın Ekim ayında elime bilmem kaçıncı kez aldığım Franz Kafka Davayı daha dün gece bitirdim. Aslında bu maddeyi yazarken hedefim okumayı sürekli bir alışkanlığım haline getirebilmekti. Mesela günümün belirli kısımları yollarda geçiyor neden okumayım ya da gece yatmadan önce mutlaka üç sayfa neden okumayım? yılın ilk yarısında müthiş bir keyifle benden beklenmeyecek bir yükselişle harika kitaplar okudum ve yılın ikinci yarısı ise okuma yaptığım saatler gece uyumadan önceye, stajda dinlenme arasına ve toplu taşımada geçen sürelerle sınırlı kaldı. Yine de harika kitaplar okudum.
2. Kendine daha çok güven.
Uzun zamandır yıllık hedefler koyuyorum kendime ve önceki yıllık yazılarımdan hatırlayanlar olacaktır. Başımın belası ve yıllık hedeflerimin vazgeçilmezidir kendisi. Ve mutlu haber: 2020 için böyle bir madde yazmıyorum, çünkü bu maddenin üzerine kocaman bir çizgi çekmiş bulunmaktayım. Kendimi hatalarımla ve kusurlarımla sevmeyi öğrendiğim o belirsiz andan beridir bu konuyla olan savaşım bitti. Üzerinde çok yazmak dahi istemediğim çünkü kendimi hiç uğruna üzdüğüm zamanları hatırlayıp eğlenebiliyorum artık. Arada bir yaptığım gibi eski günlüklerimi aldım ve okudum. Döktüğüm gözyaşlarına mı yanayım, üzüldüğüm şeylere mi, umutsuzluğa düştüğüm bomboş şeylere mi? Geçen yılda yazmıştım bunu, günlüklerimi okudukça şöyle bir istek geliyor içime: Sıcacık bir el gibi o zamanlara uzanıp kendime sıkıca sarılabilmek ve üzme kendini bu kadar, hiçbirini hatırlamayacaksın sonra diyebilmek. İnsanın kendisine dolu dolu, heyecanla her halimle seviyorum kendimi, hatlarımı, pişmanlıklarımı, kusurlarımı diyebilmesi öyle güzel bir özgürlük ki tarifi yok.
3. Manevi anlamda kendini besle.
Bu alanda kendimi geliştirmek için birbirinden farklı şeyler denedim. Ve yine en iyi yöntemi kişinin kendisini tanıyarak bulabileceğini gördüm. insan kendini bu alanda nasıl besler bilemiyorum fakat şuna emin oldum ki ne zaman ruhum aç kalsa tüm vücut işleyişim ve hatta gündelik hayatım bu durumdan kötü etkileniyor. En basitinden kendime ısmarladığım sinema ve yemek, düşüncelerimle birlikte bir yerde oturup içtiğim bir fincan kahve, hiç bir şey düşünmeden gözlerimi dikip baktığım pencere ve aklıma gelmeyen diğer şeylerle ruhumu olabildiğine beslemeye çalıştım. Buna da tik atabiliriz.
4. Dinginleş. Sakinleş.
Kendine güvenmekten sonra başımın bir diğer belası. Koşmaktan yoruldum temalı onlarca post attım. Bu problemi nasıl anlatsam bilemiyorum. Kafanızın içinde koşan yüzlerce at düşünün. Hepsi farklı yönlere doğru koşuyorlar ve gerçekten çılgınca koşuyorlar. Bu problem bana doğru nefes almam gerektiğini öğretti. Çözüm bu diyemem. Fakat beynimdeki atlar ortaya çıktığında bir kenara çekilip derin derin nefesler almaya çalışıyorum. Yıl boyunca bunu denedim. Başka da bir çözüm yok. bir dakika kaliteli nefes almak. mis gibi çözüm.
5.Kendini mutlu hissedeceğin kadar kadar kilo ver.
Bu maddeye güzel bir random gülüş atmak istiyorum. jshdjhsDjhsdhsdhsdkhDS. Buram buram yüzeysellik kokan bu maddenin üzerini daha şubat ayındandayken çizdim çünkü gerçekçi olmadığına karar verdim. Kilo ile mutluluğu eşleştirmek rahatsız etti beni aslında. Sonra dedim ki ben bu maddeyi sağlıklı beslenmeye çevireyim. Önce yine yavaştan paketli gıdaları kestim. Sonra yine bir anda, 1 eylülde rafine şekeri bırakma kararı aldım. O gün bugündür rafine şeker olmadan beslenmeye çalışıyorum. deliler gibi erimedim fakat vücudum müthiş inceldi. Ama yine, her şeyden önemlisi mutluyum, gecenin bir yarısı gelen çikolata yeme krizlerim olmuyor, ya da uykudan uyanınca bir anda şeker yeme ihtiyacım. Bunu kimseye inandıramıyorum ama ruhi olarak da iyi geliyor, nasıl anlatsam: Mesela aşırı hızlı duygu değişimlerini yaşamıyorum artık ve bana kalırsa en müthiş şey bu benim için. Ha bir de ben rafine şekeri bıraktığımdan beri evde kendi ekmeğimizi yapmaya annemleri de ikna ettim. Yaklaşık dört aydır mis gibi ev ekmeği yiyoruz.
6. Eleştirilere karşı sakin kal.
Kendimi eğitmek istediğim bir başka konuydu. Sanırım başardım. Konuşmadan önce içimden üçe kadar sayınca ağzımın ucuna gelen her şey geri gidiyor.
7. Hayır kelimesini doğru kullan.
Hayır gelemem bugün işlerim var diyebilmek benim için dünyanın en zor işlerinden biriydi. Son durumu şöyle özetlemek isterim: geçenlerde annem bana ‘’her şeye hayır deme artık, biraz dur düşün’’ diyerek sitem etti. Dengeyi ucundan kaçırmış olabiliriz.
8. Önceliklerine önem ver.
Bu maddeyi neden yazdım bilmiyorum. Ajanda kullanmaya başladığımdan beri her günümü ve haftamı yaklaşık olarak planlamaya çalışıyorum ve bunu yaparken önceliklere dikkat ediyorum. Aslında bu maddeyi ertelemeyi bırak olmalıydı. Ertelemekten tamamen kurtulduğum söylenemez fakat gerçekten iyi seviyedeyim.
9. Herkesi mutlu etmek zorunda olmadığını unutma.
Bu mükemmel madde, sen bir pizza değilsin herkesi mutlu edemezsin sözü yüzünden tüm ciddiyetini kaybediyor. Bu konu hakkında çok konuşmak istemiyorum. Sanırım hayır diyebilmek, önceliğe önem vermek maddelerinde gösterdiğim üstün başarılarım dolaylı olarak bu maddeyi de etkiledi. Çevremdeki kişileri sevgiden boğduğum doğrudur fakat herkesi mutlu edebilme hevesimden bir hayli uzağım artık. Çünkü gerçekten yoruluyorum ve bazen kendimi de sevmem gerekiyor.
10. Bu madde sır.
11. 365 gün boyunca kendi fotoğrafını çek.
ilk üç ay devam ettiğim bu mükemmel hedef 4. ayda sonsuza kadar durdu. Çünkü sıkıldım jdhskhsak.
12. Mümkün olduğunca sağlıklı beslen.
5. maddede açıkladığım gibi bu maddeye dolu dolu bir başardım yazmak istiyorum. Umarım devamlı olur.
13. Mutlu olabildiğin şeyleri yapmaya çalış.
Bu da her yıl hedeflerim arasında olan bir maddeydi. Ve mutluluğu genelde insanlara bağlardım. Bu yıl tek başıma da harika ve mutlu günler yaşayabildim. Mutluluk olayıyla olan kavgam sanırım bu yıl bitti. Hatta ara sıra gelen blog ismini de mi değiştirsem hissini de yazmasam olmaz. mutluluğun sürekli bir hedef olarak gösterilmesinden biraz bıktım galiba. Yaşadığım hayat engelli koşu gibi bir şey ve ne zaman, hangi zorlukta, nasıl bir engelin geleceğini kestiremiyorum. Şu bitsin mutlu olacağım, buna ulaşayım mutlu olacağım gibi sözleri görmek bir yana duymaya dahi katlanamıyorum. Yok böyle bir şey yok. Hatta belki hiçbir zaman mutlu da olmayabiliriz. Böyle de bir gerçek var. Önemli olan güzel görebilmek her zaman ve her yerde.
14. Kendini bir konuda gerçekten geliştir.
Bu dönem okulda bir ödevimiz vardı. Personal Growth Project. Benim projem fotoğrafçılık konusunda kendimi geliştirmekti. Hatta bu uzun projenin sunumunu geçen hafta bir video çekerek yaptım. Elimde uzun çalışmalar sonucu çekebildiğim ve bastırdığım 54 fotoğrafım var. Bakıp bakıp mutlu oluyorum. her birinin başka emeği ve hikayesi var.
15.Bu madde sır.
16.Sabah saatlerini değerlendir.
Kesin ve net olarak bu maddeyi burada bitirmek istiyorum. Ben, işim olmadığı sürece kesinlikle sabah insanı değilim. Keyfim yoksa ve mutsuzsam akşama kadar panda gibi yatabilirim. Tamamen keyfime bağlı bir mesele. en azından artık bunu anladım. Bundan sonra sabah insanı olmalıyım, eyvah sabahlarım verimsiz geçiyor diyerek kendime acı vermeyi bırakıyorum. Yok olmuyor.
17. Korkularının üzerine git.
Bu madde altında tek tek ne yaptım hatırlamıyorum fakat sanıyorum ki kendine güvenmek ve sevmek konusunda attığım her adım aslında bu maddeyle aşırı ilgili.
18. Daha çok su iç.
Komik bir madde ama son derece önemli. Sanırım başarılı oldum.
19. Doğa ile daha çok içe içe ol.
Elimden geldiğince üzerinde çalıştığım bir başka konu. Doğada daha çok zaman geçirmek dışında doğal olanı ve doğayı korumak adına da güzel şeyler gerçekleştirdim. Kendi deodorantımı yaparak başladığım yolculuğa şampuan kullanmayı bırakarak devam ettim. Sirkey ve karbonat en yakın arkadaşlarım oldular. Önce kendi ekmeğimizi sonra kendi sirkemizi yapmaya başladık. Her sabah bir kaşık ev yapımı misler gibi elma sirkesi içmek keyfini anlatamam mesela. Doğada ve doğal olanla ne kadar çok vakit geçirirsem o kadar sakin, o kadar mutlu, keyifli ve hayat dolu oluyorum. Bana yaşama gücü veren bir şey varsa o da dokunduğum ağaçlar, kokladığım çiçekler ve incelemeye doyamadığım bulutlardır.
Tüm bu maddelerin dışında arkadaşlarımla harika zamanlar geçirdiğim, ders çalışarak sabahladığım, gelecek kaygısına düşüp üzüldüğüm, sabah uyanırken ağlayıp, eve dans ederek girdiğim, gece yatağa mutlulukla atladığım yüzlerce gün geçirdim. Her yeni güne başlarken tek hedefim, gelecekte bu günü hatırlamaya değecek kadar güzel anılar biriktirerek o günü geçirmekti. Anılara, anlara çok değer veriyorum. Kısacası bu yıl da bitmek üzere, yeni yıl ajandam önümde. Bu yazı sonrası açıp yeni hedefleri yazmam gerek. Düşünerek, tadını çıkararak.
Yazının bu bölümüne kadar gelenlere güzel kokulu dağ çiçekleri gönderiyorum. Yılın sonunda insanın kendi yılını gözden geçirirken, bir başkasının yazdıkları çok da umrunda olmuyor bazen. En başından beri bir üniversite günlüğü tutmak amacıyla başladığım bu blogda, yıllık değerlendirmelerimi topluca görebilmek ilginç bir rahatlama hissi veriyor bana. Bu yazının tek yazılış amacı budur. İçimi rahatlatmak.
69 notes
·
View notes
Text
Mısır'da ilk kez bir kadın eşit miras hakkı kazandı
Huda Nasrallah, “Mücadelem mirasla ilgili değil. Babam bize milyonlar bırakmadı. Kardeşlerimle eşit muamele görmeyi isteme hakkım var” dedi
..
Mısır'da ilk kez bir kadın eşit miras hakkı kazandı
Huda Nasrallah, “Mücadelem mirasla ilgili değil. Babam bize milyonlar bırakmadı. Kardeşlerimle eşit muamele görmeyi isteme hakkım var” dedi
Pazartesi 2 Aralık 2019 17:48
Huda Nasrallah, babasının Aralık 2018'de ölümü sonrası başlattığı hukuk mücadelesinde başarı elde etti
Miras hukukunun şeriata göre düzenlendiği Mısır’da Kıpti Huda Nasrallah, geçen yıl yaşamını yitiren babasının bıraktığı mirastan iki erkek kardeşiyle eşit hak talep etmek için verdiği hukuk savaşını kazandı.
İnsan hakları avukatı olarak görev yapan Nasrallah, iki mahkemeden eli boş dönmesi sonrası eşit mirasa ilişkin Hıristiyan doktrinini referans alarak yeni bir dava açmıştı.
Körfez Haber’in Step Feed’den aktardığı habere göre, 40 yaşındaki Nasrallah’ın mahkeme mücadelesi, eşit miras hakkına sahip olacak şekilde sonuçlanırken, avukatın kardeşleri de bu süreçte Nasrallah’a destek verdi.
Nasrallah yaptığı açıklamada, “Mücadele aslında mirasla ilgili değil, babam bize milyonlarca Mısır Poundu bırakmadı. Kardeşlerim gibi eşit muamele görmeyi isteme hakkım var” ifadelerini kullandı.
El Ezher: İslam hukukuna aykırı
Öte yandan Mısır El Ezher Üniversitesi ise cinsiyetten bağımsız eşit miras teklifini reddederek, bunun ailede kadınların erkek kardeşlerinden yarı oranda miras alabileceğini öngören İslam hukukuna aykırı olduğunu belirtti.
..
El Ezher temsilcilerinden Şeyh Abbas Şuman, “cinsiyetler arasında eşitliğin haksızlık olduğunu” savundu.
11 notes
·
View notes
Text
TRT Spor 2 – 2 - 8 Aralık 2019 – Haftalık Yayın Akışı
TRT Spor 2 – 2 – 8 Aralık 2019 – Haftalık Yayın Akışı
27 Eylül 2019 cuma günü yayın hayatına başlayan; TRT’nin yeni spor kanalı “TRT Spor2” nin 2 – 8 Aralık 2019 haftalık yayın akışına bu başlıktan ulaşabileceksiniz. Yayın akışında oluşacak değişiklikler ve akıştaki eksiklikler; öğrendiğimiz anda akışa eklenecektir.
Son dakika değişikliklerinden haberdar olmak için; hafta boyunca aktif olacak başlığımızı takipte kalın.
TRTSPOR2 Yayında
TRT Spor 2 2…
View On WordPress
#2 - 8 Aralık 2019 Haftalık Yayın Akışı#2 - 8 Aralık 2019 Yayın Akışı#2 Aralık - 8 Aralık 2019 Haftalık Yayın Akışı#2 Aralık - 8 Aralık 2019 Yayın Akışı#2 Aralık 2019#2 Aralık 2019 Pazartesi#2 Aralık 2019 Pazartesi Yayın Akışı#2 Aralık 2019 Yayın Akışı#3 Aralık 2019#3 Aralık 2019 Salı#3 Aralık 2019 Salı Yayın Akışı#3 Aralık 2019 Yayın Akışı#4 Aralık 2019#4 Aralık 2019 Çarşamba#4 Aralık 2019 Çarşamba Yayın Akışı#4 Aralık 2019 Yayın Akışı#5 Aralık 2019#5 Aralık 2019 Perşembe#5 Aralık 2019 Perşembe Yayın Akışı#5 Aralık 2019 Yayın Akışı#6 Aralık 2019#6 Aralık 2019 Cuma#6 Aralık 2019 Cuma TRT Spor 2#6 Aralık 2019 Cuma TRT Spor 2 ilk gün#6 Aralık 2019 Cuma Yayın Akışı#6 Aralık 2019 Yayın Akışı#7 Aralık 2019#7 Aralık 2019 Cumartesi#7 Aralık 2019 Cumartesi Yayın Akışı#7 Aralık 2019 Yayın Akışı
0 notes
Text
2020 yılı asgari ücreti için kritik açıklama
Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 2020 yılında geçerli olacak asgari ücreti belirlemek üzere aralık ayında toplantılarını yapacak. Yeni Ekonomi Programı'nda ve Merkez Bankası'nın enflasyon tahminlerine göre asgari ücretin 2020'de 2 bin 500 TL'yi bulması bekleniyor. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun 2 Aralık Pazartesi günü ilk toplantısını gerçekleştireceğini duyurdu. Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun ilk toplantısı 2 Aralık Pazartesi günü gerçekleştirilecek. İşçi, işveren ve hükümet temsilcilerinden oluşan asgari ücret tespit komisyonu, 2020 yılında geçerli olacak asgari ücreti belirlemek üzere ilk toplantısını Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nda gerçekleştirecek. Taraflar, 1 Ocak 2020 tarihinden itibaren geçerli olacak asgari ücretin yeniden tespiti için bir araya gelecek. İlk toplantının ardından komisyon, işçi ve işverenin ev sahipliğinde de ayrı ayrı toplanacak. Komisyon, son toplantısını yine bakanlıkta yapacak. MİLYONLARCA ÇALIŞANIN GÖZÜ BU TOPLANTIDA 7 milyona yakın çalışanı doğrudan ilgilendiren ve 81 milyonun gelirini, ödemesini etkileyen asgari ücret birçok hesaplamada da kullanılıyor. Şimdi herkesin merak ettiği konu 2020 yılında asgari ücretin ne kadar artacağı. Aslında bu güne kadar yapılan asgari ücret artışlarına baktığımızda yaklaşık bir rakam tahmin etmek mümkün oluyor. Son 10 yıllık artışlara bakıldığında 2016'daki yüzde 30'luk artış dışında tüm zamlar bir önceki yılın enflasyonunun 2-5 puan üzerinde gerçekleşmiş durumda. Yeni Ekonomi Programı'nda ve Merkez Bankası'nın tahminlerinde 2019 yılının enflasyon oranının yüzde 12 civarında olması bekleniyor. Bu rakamdan yola çıkılınca asgari ücretteki artışın yüzde 15 civarında olacağı beklentisi oluşuyor. Buna göre net asgari ücret 2.323 liraya ulaşıyor. Bunun üzerine pazarlıklarla yapılacak seyyanen artışların eklendiği düşünülürse 2.500 liralık net rakam da öngörülebilir. Tabi bu rakama ulaşmak için pazarlıkların sonucunu beklemek gerekiyor. ÜCRET NASIL BELİRLENİYOR? Asgari ücret her yıl aralıkta işçi, işveren ve kamunun temsilcilerinden oluşan 15 kişiyle toplanıyor. Bünyesinde en çok işçiyi bulunduran işçi sendikası (Türk-İş) ile en çok üyeyi bulunduran işveren sendikası (TİSK) 5'er üye ile temsil ediliyor. Komisyon çalışmalarını tamamladıktan sonra bir ücret belirliyor ve bu karar kesin oluyor. Belirlenen rakam, asgari ücret olarak bir yıl boyunca uygulanıyor. NELER DEĞİŞECEK? Asgari ücretin yeniden belirlenmesiyle olacak bazı değişiklikler şunlar: 1- İşsizlerin aldığı maaş aynı oranda artacak. 2- Çalışanların aldığı asgari geçim indirimi de yükselecek. 3- Emeklilik için doğum ve askerlik borçlanması yapanların ödeyecekleri miktarlarda artış olacak. 4- İş görmezlik ödeneği artacak. 5- Yaşlılık, evde bakım, engelli maaşları da Ocak ayı ile birlikte zamlanacak. 6- Kendi primini ödeyenlerin verdikleri paralar yükselecek. Read the full article
1 note
·
View note
Text
E-Ticarette Günlük 6.2 Milyon https://ift.tt/3qBxEOz
Türkiye’de e-ticaret üzerinden verilen ürün ve hizmet siparişi, günlük 6.2 milyon adede ulaştı.
Türkiye’nin ilk para iadeli alışveriş sitesi Avantajix.com’un Ticaret Bakanlığı verilerinden derlediği bilgilere göre, 2019’da günlük 3 milyon 726 bin olan e-ticaret sipariş adedi, 2020’de yüzde 68’lik büyüme ile 6 milyon 273 bin oldu.
Kargo şirketlerince sağlanan toplam gönderiler arasında, e-ticaret gönderilerinin payı da yüzde 60’a çıktı.
EN FAZLA E-TİCARET ALIŞVERİŞİ PAZARTESİ GÜNÜ YAPILIYOR
Yıllık 2,29 milyar adet sipariş karşılığı 226 milyar liralık pazar büyüklüğüne ulaşan e-ticarette, en fazla alışveriş Pazartesi günleri yapılıyor. Tüm siparişler içinde yüzde 20’lik paya sahip Pazartesi’yi, yüzde 16 ile Salı ve Perşembe izliyor. Çarşamba ve Cuma yüzde 14’erlik paylara sahip iken, Cumartesi yüzde 12, Pazar ise yüzde 9 ile e-ticaret pazarının en sakin günleri olarak dikkati çekiyor.
Aylık bazda ise en fazla alışveriş global kampanyaların düzenlendiği Kasım ayında yapılıyor. 27,2 milyar liralık siparişin verildiği Kasım ayını, 26,2 milyar liralık siparişle Yılbaşı alışverişlerinin yapıldığı Aralık ayı izliyor. En sakin aylar ise Nisan (13,1 Milyar TL) ve Mart (13,7 Milyar TL).
İSTANBUL İLK SIRADA
İnternet üzerinden en fazla mal ve hizmet siparişi veren illerin başında İstanbul geliyor. Yüzde 35’llik paya sahip İstanbul, her 3 siparişten birinin adresi oluyor.
İstanbul’u yüzde 11 ile Ankara, yüzde 6 ile İzmir izliyor. Bursa ve Antalya yüzde 3’er, Kocaeli, Adana, Konya, Mersin ve Gaziantep ise yüzde 2’şer payla, e-ticaretin en yoğun olduğu diğer Anadolu illeri olarak sıralamada yer alıyorlar.
İŞLETME SAYISI YÜZDE 275 ARTTI
Avantajix.com Kurucu Ortağı Güçlü Kayral, pandemi nedeniyle tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de alışveriş alışkanlıklarında e-ticaret lehine önemli değişimler yaşandığını belirterek, “Bu değişime paralel olarak dijital pazarlarda faaliyet gösteren işletme sayısı 68 bin 457’den yüzde 275’lik artışla 256 bin 861’e ulaştı. Türk insanı e-ticaretin kolaylığını ve konforunu sevdi. Avantajlarını da keşfetmeye başladı. Fırsat siteleri, fiyat kıyaslama siteleri yoğun şekilde kullanılıyor, kampanyalara rekor katılım oluyor. Bu değişim bizim rakamlarımıza da net olarak yansıyor. Alışverişini Avantajix.com üzerinden yaparak her alışverişte nakit para kazanan üye sayımızda, sektördeki büyüme rakamlarına paralel artışlar yaşıyoruz” dedi.
e-ticaret
from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri https://ift.tt/3drCuZe via IFTTT
0 notes
Text
Koronavirüs tedavisinde yapay zeka ne kadar etkili?
18 Mayıs 2020, Pazartesi 10:38
İstanbul
Koronavirüsün teşhis ve tedavisinde yapay zeka teknolojisi konuşulmaya başlandı. Yapay zekanın ülke sınırları içerisinde kullanılmak kaydıyla başarılı olacağına dikkat çeken Dr. Şebnem Özdemir, “Yapay zekaya bir problem verdiğimizde o ülkedeki verilerden yola çıkarak çözüm üretir. Yani Çin’den transfer edilen yapay zeka uygulaması İtalya’daki hastalar için maalesef yeterli sonuçları üretemeyebilir” dedi.
Yapay zeka teknolojisi hayatın pek çok alanında kullanılmaya başlandı. Sağlık da yapay zekanın çözüm arayacağı alanların başında geliyor. Aralık ayından bu yana dünya gündemini derinden etkileyen koronavirüsün tanı ve tedavisinde yapay zeka teknolojinin sunacağı çözümler konuşuluyor. Pandemi sürecinde yapay zeka teknolojisinin önemli bir yardımcı olduğunun altını çizen İstinye Üniversitesi Yönetim Bilişim Sistemleri Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Şebnem Özdemir, “Yapay zekanın veriden öğrendiğini unutmazsak ve pek çok teknolojiyi kullandığımızı varsayarsak bu noktada biraz dikkatli olmamız gerektiğini tavsiye ederim. Elimizdeki yapay zekanın ciddi bazı sınırlılıkları var. Yapay dar zekaya sahip olduğumuz için yani veriden beslenen yapay zeka ile süreci yürütmeye çalıştığımız için her şeyden önce verinin doğru ve kaliteli olması gerekir” diye konuştu.
“KORONAVİRÜS AYDA İKİ KEZ MUTASYONA UĞRUYOR”
Çin’deki ya da Uzak Doğu’daki yapay zekanın hastalığın teşhis ve tedavisinde kullanılmasının yalnızca o ülkeler için yeterli olacağını hatırlatan Dr. Şebnem Özdemir, şu değerlendirmede bulundu:
“O ülkenin sınırları içerisindeki hastanelerdeki vakalardan toplanan verilerden öğrenen bir yapay zekadan bahsediyoruz. Bu yapay zekayı İtalya’ya transfer edersek ne olur? 1 Nisan’da Stanford Üniversitesi İnsan Merkezli Yapay Zeka Enstitüsü’nün düzenlediği konferansta çok net olarak yapay zekanın merkeze değil problemin merkeze alınması gerektiğini ve ne yazık ki koronavirüsün ayda 2 defa mutasyona uğrağı ifade edildi. Bu durumda Çin’den transfer edilen yapay zeka uygulaması İtalya’daki hastaların (mutasyon anlamında) nerelere ulaştığını öğrenmeden maalesef yeterli sonuçları üretemeyebilir. Çünkü elimizdeki yapay zekaya bir problem verdiğimizde probleme ilişkin topladığımız verinin göstermiş olduğu ölçüde çözüm üretebilme kapasitesine sahip. Eldeki veriyle sınırlı olduğu için bu anlamda verisini doğru toplayan, işleyen ülkelerin teşhis ve tanıda kendileri için faydalı sonuçlar üretebileceğini söyleyebiliriz. Bu ülkelerin geliştirdiği yapay zeka uygulamalarının diğer ülkelerde başarılı sonuçlar üretip üretemeyeceğini de bilemeyiz. Çünkü her şeyden önce yapay zekanın o ülkedeki yeni verilerden yeni durumlardan yeniden öğrenmesi gerekir.”
ÜLKENİN POLİTİKASI VE İNSANLARIN ALIŞKANLIKLARINA DİKKAT
2019’da İngiltere’de yaşanan bir süreci paylaşan Dr. Şebnem Özdemir, “Göğüs kanserinin teşhisinde Amerika’da gerçekleştirilen yapay zeka İngiltere’ye getirildiğinde başarılı sonuçlar vermedi. Bunun ana nedeni ise göğüs kanserinin Amerika’da ortaya çıkış biçimi, parametreleri, kültürel değişkenlerden kaynaklı olarak yapay zekanın öğrenme biçimiydi. Kaggle tarafından paylaşılan verilere göre, bir ülkede koronavirüse ait süreçlerde en önemli kriter, ilk vakanın ortaya çıktığı günden sonraki gün sayısı. İkinci önemli kriter ülkenin politikası ve o ülkedeki sosyal kültürel davranışlar, insanların alışkanlıkları. Dolayısıyla siz Uzak Doğu’daki veri setinden öğrenmiş olan yapay zekayı Avrupa’da kurgulamaya çalışırsanız çok da sağlıklı bir sonuç alamayabilirsiniz” ifadelerini kullandı.
“SARS VE KORONA DİKKATLİCE İNCELENMELİ”
Yapay zekanın hastalığın teşhisinde de etkili olacağının altını çizen Dr. Özdemir, “Tedavi süreçlerinde aşı geliştirilmesi konusunda pek çok şirketin bazı iddiaları oldu. Ancak henüz piyasaya çıkmış bir aşı söz konusu değil. Piyasada yapay zeka ile ilgili çare olacak yönündeki iddialı uygulamalarının hangi kümeden öğrenecek ve nasıl bir tedavi üretecek, mimarisi nasıldır sorularına cevap verebilir olması lazım. Eğer biz dünyadaki virüslerin mutasyonları üzerinden öğrenen ve bu virüsleri tedavi etme biçimlerimizi öğrenen bir tedavi uygulamasından bahsediyorsak SARS ve korona ailesinin dikkatli biçimde incelenmesi gerekiyor.
KİŞİSEL VERİLERİ PAYLAŞIRKEN ÖNLEM ALIN
Son olarak güvenlik uyarısında bulunan Yönetim Bilişim Sistemleri Bölümü Bölüm Başkanı Dr. Şebnem Özdemir, “Yapay zeka hastalığın teşhis ve tedavisinde belli ülke sınırları içerisinde kullanılmak kaydıyla verimli sonuçlar üretir. Özellikle tedaviyi düşündüğümüzde, kimyasallar farklı ülkelerde farklı amaçlarla kullanılıyor olmasına rağmen eğer o kimyasalların vücut ve bağışıklık sistemi üzerindeki belirtilerine dair doğru veriler toplanmışsa, bu veriler üzerinden yapay zeka koronanın nasıl engelleneceğini, nasıl bir yol izlediğini bizlere söyleyebilir. Son olarak pandemi süreci bir gün sona erecek, bunu unutmayalım. Ancak bizler aplikasyonlarla toplanan kişisel verilerimiz nedeniyle corona sonrasında bazı durumlarda zor durumda kalacağız. Mahremimizin bu kadar başka şirketler tarafından bilinmesini istemiyorsak lütfen uygulamaların bizlerden ne tür veriler topladığına dikkat edelim” uyarısında bulundu.
Kaynak: DHA
Bu Yazı Koronavirüs tedavisinde yapay zeka ne kadar etkili? adresinde ilk olarak yayınlanmıştır. BakNeDio.Com.
source https://baknedio.com/koronavirus-tedavisinde-yapay-zeka-ne-kadar-etkili/
0 notes
Text
Nasıl Düzelecektir Şu Ülke!
Gerçekliğin yıkımlar üzerinden yükseltildiği bir cenahta, her şeyin ama en başta fecaatin normalleştirildiği bir düzlemde ikame ediyoruz. Dünümüz bir şimdi yarınımız işte şu anın getirdiği onca heder eden şeyle, farazi değil doğrudan yıkımla işlevselleştiriyor. Kimileri eliyle iş görür kılınıyor. Geriye her ne kaldıysa ol işlevsellikle yağmalanıyor iş bu sahada. Gerçeklik burada çürütüp zayi eden, yıldırıya mahkum kılıp her bir yönden de kuşatan bir muktedir tahayyülüdür artık. Gerçeklik insanın unutturulduğu bir sahadır artık. Gerçekten gerçek kılınmış olan yersiz, yurtsuz olmanın tanımlara döküldüğü bir çukurdur. Gerçeklik yalanların hakikat ilan olunduğu, yönelimin, bekanın buna göre biçimlendirildiği bir yerin varlığıdır.
Rotası, güzergahı, hayattaki duruşu, sözü çalınmış pejmürde bir istenç daimi bir yok etme hali ile dönüştürülmeye çalışılan yerin hakikatidir, sahiden mesele. Biteviye bir döngünün içerisinde cana kast etmelerin, hepsinin üstünde bir demokrasi var riyasının oluşturduğu potansiyelle düş kırımının ta kendisidir mesele. Bir döngünün, yangın yeri kılınmış olan ülkenin meselesidir gerçek, gerçekliğimiz. Cürümler hayatı çitlemeyi sürdürüyor. Cürüm hemhal istenç hayatın anlamını yağmalamayı var ediyor. Erkan onun nezdindeki güdümlü kitle, en alttan en üstteki her makam, paramiliterlerinden sempatizanlarına bir cerahat hali bütün fecaat var ediliyor. Fecaat normatif kılındığında hayatın heder edilmesi süreğen bir mesele dönüştürülendir. Cerahatin üstünde yükselen yeni ülkenin meseli ortadadır. Ağdalı uzun uzadıya cümlelere gerek olmadan, kesintisiz bir halle, bütünleşik bir yıldırı halinin varlığı hayatı hedef alandır. Cerahatle, kötülükle, riya ve hilebazlıkla ancak ve kata hayat yıkıma uğratılır. Bugünün yenisi bunun ta kendisine sahip çıkandır.
Fecaatin bir düzlemde, düzen sağlayıcısı olarak atananlar ve böylesi bildirilenler eliyle aldığı her dönemeç, her yeni şekillendirme hayatiyetin her ne kadar kadük bir meseleye dönüştürüldüğünü gösterir. Cerahat mütemadiyen var edilirken, yeniden ve yeniden şiddet parametreleri bina olunurken her yandan bir irin güncellenirken normatif değil azami bir anormallik gerçek kılınır. Böyle bir tavırla, bunca açık bir cendere halinden bir yeni ülke / yurt / vatan tahayyülüne girişilir. İçte, dışta, çemberin merkezinden hemen en uzak noktasına kadar benzersiz bir cürüm hemhal tavır belirginleştirilendir. Bunun tüm bu bahsin her neresi yenidir, sahiden? Bu kadar bariz, bu kadar aleniyette ve bir o kadar arasız ve fasılasız cerahatin sofrasında hayat her ne hallere koyulur sorguluyor musunuz? Cerahat hayatı zehirlerken bir istikamet bırakılmazken yol mudur, yön müdür tüm bunlar sahiden de normal midir?
Mezopotamya Ajansı’ndan aktaralım: “İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Mardin Valiliği'nin 16 Aralık 2019'da bir günlük sokağa çıkma yasağı ilan ettiği ve Mazıdağı ilçesi Konur (Şêb) ve Derik'in Çayköy (Şêb a Jer) köylerinde karşılaşılan hak ihlallerine ilişkin yapılan incelemeler sonucu hazırlanan raporu açıkladı.
İHD Diyarbakır Şubesi’nde düzenlenen basın toplantısında raporu açıklayan İHD Eş Genel Başkan Yardımcısı Rehşan Bataray Saman, heyetin mağdur ve yakınlarıyla görüşmeler yaptığını, randevu talebinde bulundukları Mardin Valiliği, Mardin Cumhuriyet Başsavcılığından ise taleplerine ilişkin bir yanıt alamadıklarını dile getirdi. Yasak sonrası 8 kişinin gözaltına alındığını hatırlatan Saman, gözaltında işkence gördükleri iddia edilen mağdurların zarar görme endişesiyle heyetin görüşmesini operasyonun devam ettiği köylerde değil İHD Mardin Şubesi'nde gerçekleştirdiğini kaydetti.
Saman, görüşmeyi gerçekleştiren Avukat Kemal Erdem'in görüşmeye ilişkin şu beyanına yer verdi: "Gözaltına alınan kişiler ile gözaltında görüşme sağladık, bir çoğunda darp ve cebir izlerinin mevcut olduğunu, ancak kaygılarından dolayı başvuru yapmak istemediler. Gözaltı süreci sonlandıktan sonra köyden gözaltına alınan 6 kişinin şikayetçi olmak istemediklerini, Derik ilçesinden gözaltına alınan Sinan Danış ve Ahmet Yapıcı’nın şikayetçi oldular. Sinan işkence iddialarını gözaltında ve doktor muayenesi sırasında dile getirdiğinden darp raporu mevcut, ancak Ahmet’in darp raporu yok. Mağdurların tedavi amacı ile TİHV’e başvurduklarını ve bununla ilgili hazırlanan raporu da savcılığa sunacağız. Ancak mağdurların çoğunluğu tekrar gözaltına alınmak ve baskıya maruz kalmaktan korkmaktadırlar."
İşkence mağduru Sinan Danış'ın rapora yansıya beyanına yer veren Saman, Danış'ın gözaltı sonrası Mardin Jandarma Komutanlığına götürüldüklerini aktardığını ifade etti. Danış'ın burada mülakat adı altında rütbeli olduğunu düşündüğü 5-6 sivil giyimli kişiler tarafından sorgulandığını kendilerine aktarıldığını kaydeden Saman, gizli tanık olması teklif edilen ve işkenceye uğradığı iddia edilen Danış'ın 20 yıl hapis cezasıyla tehdit edildiğine yönelik sözlerine yer verdi.
Saman, Danış'ın şu beyanlarına yer verdi: "Köylerde çıkan çatışmalarda ki şahısları sordular, 'tanımıyorum' dedim. 'Sizin bahçeye gelmişler beraber kişileri götürmüşsünüz onların yanına' dedi. Bende 'öyle bir şey yok' dedim. 'Sana 20 yıl kilitleyeceğim belediye başkanlarıyla birlikte sana 20 yıl kilitleyeceğim' dedi. Ben kabul etmedikçe hiddetlendi. 'Haydar diye birini tanıyor musun' dedi. Ben de 'yok' dedim. Meğerse beysbol sopasından bahsediyormuş. 'Tanışırsın' dedi ve sonra masanın üzerinden sopayı aldı. 'Ellerini aç' dedi, ellerime vurdu. Ben de hem acı hem de odanın sıcaklığından dolayı bayağı terlemeye başladım. Terlediğimi görünce, 'bak dediklerimiz doğru demek ki' diyerek suçlu muamelesi yaptı. Küfretmeye başladı. Hakaretler havada uçuşuyordu. 'Kesinlikle öyle bir şey yok, bu dayağı sen yesen sende terlersin' dedim. Ondan sonra odaya iki kişi girdi, sivildiler. Ama asker olup olmadıklarını bilmiyorum. Altında sarı üstünde mavi vardı, her ikisi aynı giyinmişti. Hakaret ederek beni nezarete gönderdiler. Herkesi tek tek çağırıyorlardı, 3 kişi kaldık. Diğer köyden birini dövmüşlerdi, baya kötüydü. Diğer arkadaş geldi, ama durumunu söylemedi. Pazar günü yoktu. Pazartesi sabah yine aynı kişi geldi. 'Senin canını sıkan bir şey diyen oldu mu' dedi askere komutan. Oda 'yok' dedi. Ses geliyordu duydum. 'Benim sinirlerim germişler hıncımı onlardan çıkarayım' dedi. Bunu da hastaneden alınan darp raporuna bağlıyordu. Her gün götürülüyorduk hastaneye. O şahısın tipi 1.70 boylarında esmer kirli sakallı saçları arkadan bağlıydı. İlk gün hastaneye götürüldüğümde acil tarafına götürdüler. Arabanın içinde dört sivil vardı. Doktor arabaya yaklaştı. Kapıdan darp cebir var mı? diye sordu, arabadan bizi çıkarmadan uzaktan soru sorup muayene etmedi. Bizde haliyle yanımızda askerler olduğu için bir şey diyemedik. Ertesi gün tekrar götürüldük. İçeri götürdüler bu defa, 'var mı' dedi. Yanımda yine asker vardı, uzman çavuş bana bakıp 'ne varsa söyle' dedi. Avuçlarımı gösterdim, zaten mosmordu. Kadın doktordu bir şeyler yazdı 'tamam' dedi. Sonra arabaya doğru gidiyorduk, arkamdan çağırdılar. Başka bir doktor vardı. Oda baktı sonra 'tamam' dedi. Tekrar arabaya yöneldik. Bu defa yine biri seslendi. En son tek başıma bir odaya gittim. İki üç tane askerde vardı odada. Dördüncü gün bırakılacağımız gün tekrar muayene gittik. O doktorda darp raporunu onayladı. Mahkemeye çıktık. Tehditler devam etti. Sizi yine alacağız dediler. Gözaltındayken arkadaşlara fotoğraf göstermişler. Onları ima ederek ‘sizi bu torbalara koyacağız’ falan dediler. ‘En geç bir aya kadar ensenizdeyiz’ dediler. Korkutmalar, tehditler işin cabasıydı."
Saman, heyetin yaptığı incelemelerde edindikleri kanaati, "Mağdur ile yapılan görüşmeler, müşteki avukatlarının izlenimleri, hastane Adli Muayene Raporları ile olaya dair yapılan görüşmelerdeki tutarlı beyanlar neticesinde, gözaltına alınan kişilerin Mardin Jandarma Karakolunda işkence ve kötü muameleye maruz kaldığına dair güçlü bir kanaat oluşmuştur" sözleriyle açıkladı.
Gözaltına alınanların muayene ve şikayetçi olmalarına ilişkin bilgi veren Saman, "Gözaltında bulunan mağdurların gözaltı sırasındaki doktor muayeneleri, Jandarma görevlilerinin yanında yapılmış ve 1 kez Jandarma aracının içerisinde yapıldığı anlaşılmaktadır. Gözaltına alınan 8 kişiden 2 kişi işkenceye ilişkin şikayette bulunmuşlardır. Diğer 6 kişinin baskı nedeni ile başvurmadıkları gözlenmiştir" ifadelerini kullandı. İşkence yasağına ilişkin ulusal ve uluslararası mevzuatı hatırlatan Saman, işkence olayına ilişkin etkin bir soruşturma yürütülerek, olayın sorumluları hakkında kamu davasını açılmasını, işkence olayına karışan kolluk kuvvetlerinin görevden uzaklaştırılmasını ve soruşturmanın farklı kolluk birimi tarafından yürütülmesini istedi.”
Fecaatin bir düzlemde hayatı her nasıl zehirlediği tüm bu yukarıda cisimleşen, belgeleri ve tanıklıklarıyla kayıt altına alınan insan hakları ihlallerinden belirgin olur. Bütün bir ve birlikte biteviye bir zulmün yolunda yürünen bununla bir gün / gelecek inşası var edilendir. Yaralar hemen her yerdeyken insana kasıt bir normatif kılınırken, cerahat artık gizlenmeksizin bunlarla bir ülkenin güncelliği karanlığın kılınır. Karanlık artık ötede ya da beride değildir. Karanlık artık bütün / belirgin / bariz olan bir temsilin ta kendisidir. Adaletsiz, eşit olunmayan, kural kaide tanınmayan, sıradana hep düşmanlık taşınan bununla bir yüzleşme hamlesine girişmeyen, barışın dinamitlendiği bir yerde fecaat daha nasıl görünür kılınabilir sahiden de nasıl!
Fecaatin bir düzlemde hayatı her nasıl kuşattığını var edilen yıkım halinin, ötekileştirme meselinin nasıl can yakıcı bir halde bütünlükle güncellendiği Kemal Kurkut’un ardından yaşatılanlarda bariz olur. Evrensel’den aktaralım: “Diyarbakır'da 2017 Newroz kutlamasında üniversite öğrencisi Kemal Kurkut'u öldürmekle yargılanan polis memuru Y.Ş., savunmasında cinayete karıştığı muhtemel Terörle Mücadele’de (TEM) bulunan iki polisin ismini verdiğini ve soruşturulmadığını söyledi. Diyarbakır 7'nci Ağır Ceza Mahkemesinde "olası kasıtla insan öldürmek"ten yargılanan Y.Ş., 14 Ocak'ta görülen 8'inci duruşmada mahkemeye sunduğu yazılı savunmasında, Kurkut'un öldürülmesinde Terörle Mücadele Şubesinde görevlilerin olduğunu, buna rağmen soruşturmanın "uzmanlığı bulunmayan ve olaya taraf olan TEM Şube tarafından yapıldığı”nı savundu.
Adli Tıp Kurumu (ATK) 3. Üst Kurulu tarafından düzenlenen son raporda, "Kurkut'un ölümünün yerden seken mermiyle olmasının mümkün olduğu" yönündeki görüşünün kendi suçsuzluğunu kanıtladığını ileri süren Y.Ş., böylelikle TEM Şube tarafından hazırlan tutanakta, "şahsı direk hedef alarak vurduğu ve sonucu öngörülebilecek ölüm olayına sebep olduğu" tespitine dayanak yapılan iddianamenin çürütüldüğünü savundu. Y.Ş., ATK'nin hazırladığı rapora işaret ederek, "Böylelikle iddia makamının hakkımda olaya karışanların içinde TEM Şube Müdürlüğü görevlileri olmasına rağmen ve bilgi alma tutanaklarında belirtildiği üzere onlarca görevlinin silah kullanmasına ve 50-60 el silah sesi gelmesine rağmen soruşturmayı yürüten ve hiçbir uzmanlığı bulunmayan TEM Şube Müdürlüğünce hazırlanan görüntü inceleme tutanağını baz alarak 'şahsı direkt hedef alarak vurduğum ve sonucu öngörülebilecek ölüm olayına sebep olduğum' gerekçesiyle 'olası kastla adam öldürmek' suçundan düzenlenmiş olduğu iddianame çürütülmüştür" diye savunma yaptı.
Savunmasında, ATK'nin merminin sert bir zeminden sekerek Kurkut'a isabet ettiği yönündeki görüşünden hareketle, Kurkut'un ölümüne neden olan merminin polis bariyerlerinin dışında kalan polislerin yaptığı atışla olabileceğini savunan Y.Ş., şöyle devam etti: "Şahsa bariyerlerin arkasından da ateş edildiği göz önüne alındığında şahsa karşı yapılan silah atışları neticesinde mermi çekirdeğinin bariyerlere çarparak dağılmasının ve şahsa isabet etmesinin mümkün olabileceği ve şahsın benim atış yaptığım esnada vermiş olduğu istem dışı refleksin daha önceden şahsa karşı yapılan atışlar esnasında almış olduğu isabetten dolayı olabileceği gerçeğini göstermektedir. Ayrıca hayatın olağan akışında hiçbir canlı ateşli silah yaralanmasında olayın sıcağı ile anında refleks vermediği, belli bir süre geçtikten sonra hissettiği bilgisi dikkate alındığında Ulusal Kriminal Büro tarafından düzenlenen her iki raporda da bu ayrıntılar göz ardı edilmiştir."
Olay esnasında, Kurkut'un elinde bıçak olması nedeniyle Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu (PVSK) kapsamında silah kullanma yetkisi oluştuğunu savunan Y.Ş., Jandarma Kriminal Laboratuvarının "şaibeli", TEM'i ise "olayın tarafı" olarak niteledi. Beraatını isteyen Y.Ş., savunmasını şöyle tamamladı: "Hakkımda tekbir somut delil bulunmadan onlarca görevlinin silah kullandığı ve ayını anda 50-60 el silah atışı yapıldığı bir olayda sadece iki el atış yapmış olmama rağmen, şaibeli Jandarma Kriminal Laboratuvarı ve olayın tarafı olan hiçbir uzmanlığı bulunmayan TEM Şube Müdürlüğü görevlilerinin hazırlamış olduğu görüntü inceleme tutanağı baz alınarak 'şahsı direk hedef alarak vurduğum ve sonucu öngörebilecek ölüm olayına sebep olduğum' gerekçesiyle 'olası kasıtla adam öldürmek' suçundan düzenlenmiş olan iddianame, mahkemeniz tarafından titizlikle yürütülen kovuşturma safahatında talep edilen bilirkişi raporlarıyla çürütüldüğünden .... beraatımı talep ediyorum.”
Yaraların mütemadiyen yeniden kanatıldığı bir sahadayız. Cürümle cerahatin peşi sıra, onlarla bir yön tayinine girişilen bir düzlemdeyiz. Şiddet pratikleri devamlılığa kavuşturuldukça, suç, devlet / yönetim ve bireyin ya da üçü birden hepsinin var ettiği hal cezasızlıkla taltif olundukça hayat yerle yeksan olunur. Bu kadar afaki böylesine doğrudan bir çürümenin ortasında hayat bahsi teferruat kılınır. Bir uzam yangın yerinin ta kendisine dönüştürülmüş haldeyken hala masallar, hala sayfalarca yalanlar, yok yere edilen yeminler, ortada olan biten meydandayken ben yapmadım ki bahislerinden, bunlar ateş etti, ben değil onlar sorumlu cümleleriyle, beraat talepleriyle zaten bu ülkenin kumaşı da görünür kılınır. Hayat bu sahada bunca açık cerahate rehin olunandır işte.
Gerçekliğin yıkımlar üzerine bina olunduğu bir menzilde bir depremin ardından yaşatılanlar da bu bahse dahil edilebilir. Türkiye’nin bir deprem kuşağı üstünde yer alan, fayların sürekli hareket halinde olduğu bir zeminin üstünde olması da şu yukarıdaki kırılma, kırılganlık gibi biteviye ve süreğen bir meseldir haddizatında. Elazığ’ın Sivrice ilçesini merkez alan bir şiddetli sarsıntı meydana gelir geçtiğimiz Cuma günü. Elazığ, Malatya, Dersim, Urfa başta olmak üzere bölge illeri denilen Bakur Kürdistan sahasında yaşamın her nasıl pamuk ipliğine rehin olunduğu bir kez daha ortaya çıkartılır. Doğanın var ettiğine karşı birlikte yaşama pratiğinin değil, bir rant tufanında nemalanmanın yolları o Elazığ’da ve çevresinde yıkımlara yol açar, Çevrimtaş köyü tamamen yıkılır. Kentte ve yöresinde hasarın boyutları bir kentleşmenin değil insana verilmeyen değerin görünürlüğünü sağlama alır. Son durum şu şekildedir:
“Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’ndan (AFAD) yapılan açıklamada, Elazığ'ın Sivrice ilçesinde 24 Ocak 2020 tarihinde saat 20.55’de meydana gelen 6.8 büyüklüğündeki depremde hayatını kaybedenlerin sayısının 29'a yükseldiği kaydedildi.
AFAD 6.8 büyüklüğündeki deprem sonrası, 14'ünün büyüklüğü 4'ün üzerinde olan 462 artçı deprem meydana geldiğini duyurdu. Açıklamada, "Deprem sonrası AFAD koordinasyonundaki müdahale faaliyetleri ile enkazdan sağ kurtarılan kişi sayısı 43'e yükseldi. Ne yazık ki hayatını kaybeden vatandaşlarımızın sayısı 29 oldu. 1466 vatandaş ise depremden sonra hastanelere başvurdu" denildi.
Açıklamada ayrıca, hasar tespit analizleri ile 72 binanın yıkıldığı, 514’ünün ağır hasar aldığı ve 409’unun az ve orta hasarlı olduğu aktarıldı.
Deprem Tunceli, Bingöl, Malatya, Diyarbakır, Muş, Erzurum, Bitlis, Trabzon, Ordu, Samsun, Çorum, Adana, Mersin, Osmaniye, Hatay, Niğde, Gaziantep, Kahramanmaraş, Sivas, Tokat ve Kilis’te de hissedildi.
Haberleşmede bir sıkıntı yaşanmadığı kaydedildi. Elektrik ve doğalgaz hatlarında da bir sıkıntı bulunmadığı, bazı noktalarda tedbir amaçlı kesintiler yapıldığı belirtildi.”
Gerçeklik burada çürütüp zayi eden, yıldırıya mahkum kılıp her bir yönden de kuşatan bir muktedir tahayyülüdür artık. Gerçeklik insanın unutturulduğu bir sahadır artık. Gerçekten gerçek kılınmış olan yersiz, yurtsuz olmanın tanımlara döküldüğü bir çukurdur. Gerçeklik yalanların hakikat ilan olunduğu, yönelimin, bekanın buna göre biçimlendirildiği bir yerin varlığıdır. Elazığ ve çevresinde yaşananlar sonrasında ortaya çıkan temsil, sanal ortamda ortaya çıkan kimliksel ayrıştırma halleri, onlar kimlerden, şunlar neci tanımlamalarının ağır cürufu ile birlikte hayatın nasıl dönüştürüldüğü de ortaya çıkar. Bir yasta dahi ortaklığı aklına düşürmeyenler, elde klavye yazdıkça, deştikçe yaraları kanatanlar, ve tabi ki devlet, hiçbir şekilde sorumluluk almayan ol devletin gövde gösterileri, baş amirin kendi kendine yazıp söylediği dini motifli bir teslimiyet tahayyülü, sorgulamayın ölen öldü halleri, alt yapı yetersizlikleri, insanların birbirlerine duyarsızlaşması ve nicesi ile o gerçeklik halinin bir başka tezahürü karşımıza çıkar. Sivrice’den başlayarak koca bir fauna, bir yaşam alanının nasıl güç bir istençle yaşamda tutulduğu ortaya çıkar. Kim görecektir o yaraları, nasıl düzelecektir bu ülke? Yanıtları hala aranandır... yanıtları henüz bilinmeyendir... yanıt bulunamayandır.
Elimizde kalanın / bırakılanın her nasıl bir fecaatler toplamı olduğuna dair yazar Mustafa Orman’ın şu kısası yeterince açık bir meramdır: “Elazığ’da Kürtçe konuşan personelden Van’daki depreme uzanan o yol, “Van depreminde enkazdan çıkarılan çocuk Kürtçe “ez mirim, mirim,” (öldüm ben, öldüm) diyordu. Cnntürk’te haberleri sunan kadın “tabii şokta olduğu için ne dediği anlaşılmıyor,” demişti.” Bir karşılaşma anının var ettiğidir bir yandan da mesele: Göçük altından kurtarılan Nurdan Aydın: “O Mahmut dediğim çocuk, biz hani Suriyelilere taş atarız ya, o çocuk tırnaklarıyla kazıya kazıya, elleri paramparça beni oradan çıkardı. Ben ölsem o çocuğu asla unutmam.” Gerçeklik bu sınırlarda bunca bariz kılınmış bir anlama / izah / bilme hallerinin kıyısında şekillendiriliyor. Yanıtı bulmamız için vaktimiz daralırken, her gün bir başka biçimde bir sınama hepimizi kuşatıyor. Her gün bir biçimde yeniden anlamanın / çözmenin gerekliliği akla getirilmesi öncelikli bir mesel oluyor. Soruyor musunuz, anlıyor musunuz, görüyor musunuz? Yaşam gailesi / tahayyülü paramparça edilirken, hiç değilse bunca ağır yıkımlardan sonra bir hal, bir şekil neyin / neden / nasıl önemli olduğunu sorguluyor musunuz.... sahiden de duyuyor musunuz?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2020
Görseller: Sertaç KAYAR – Sputnik Türkiye
#tahakküm#işkence#devlet102#polis şiddeti#yıkım#yıldırı#yeni türkiye#bakur kürdistan#insan hakları#mesel#yaralar#amed#kürd sorunu#kemal kurkut#yara#devlet terörü#kötülük#bağnazlık#yobazlık#kör cinayetler#karanlık çağ#hakikat#uzam#anlamak#deprem#elazığ#bölge#ayrımcılık#başka türkiye var#anlamlı sözler
0 notes
Photo
Üniversite Sporları Basketbol karşılaşmasının galibi MAKÜ Türkiye Üniversite Sporları Erkekler Basketbol 2. Ligi ilk karşılaşması MAKÜ Spor Salonunda yapıldı. 16 Aralık 2019 Pazartesi günü başlayan müsabakalarda Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi ilk maçını Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi ile yaptığı açıklandı; Potaya Rektör Prof.
0 notes
Link
0 notes
Text
TRT’nin yeniden yayın hayatına başlayan kültür ve sanat kanalı “TRT2”nin 2 – 8 Aralık 2019 tarihleri arasındaki, haftalık yayın akışına bu başlıktan ulaşabilirsiniz. Farklı kültür sanat içeriklerini ekrana taşıyan TRT 2’de; sinemadan müziğe, resimden edebiyata, tarihten felsefeye kadar birçok alanı konu alan yapımlar izleyici ile buluşuyor.
Yayın akışında oluşacak değişiklikler ve akıştaki eksiklikler; öğrendiğimiz anda akışa eklenecektir.
TRT2 2 – 8 Aralık 2019 – Haftalık Yayın Akışı: [su_spacer] [su_tabs] [su_tab title=”Pazartesi”] 2 Aralık 2019 Pazartesi: 04:58 İstiklal Marşı 05:00 Eskici 05:30 Anadolu Arkeolojisi 06:00 Bir Resim Bir Hikaye 06:30 Koleksiyoner 07:00 Hülya Koçyiğit İle Film Gibi Hayatlar 08:00 Bir Oyundan Fazlası 08:30 Aykut Köksal İle Mimarlık Söyleşileri 09:30 Resim Sevinci: Bob Ross 10:00 Aramızda Müzik Var 11:00 Sarayın Lezzetleri 11:30 Sinema Dünyası 12:00 Karalama Defteri: Doğan Hızlan 12:30 Sinema + 13:20 Randevu 13:30 Anjelika Akbar İle Sesler 14:20 Fotoğraflar 14:30 Tarihin Ruhu 15:00 Bir Zamanlar 15:30 Opera Dünyası 16:00 Kelimeler Ve ��eyler 17:00 Eskici 17:30 Bizim Resmimiz 18:00 Hayat Sanat 18:30 Anadolu Arkeolojisi 19:00 Geleneğin Kalp Atışları 19:50 Yeryüzleri 20:00 Robbie Williams (One Night At The Palladium Konseri) 21:00 Yabancı Sinema “Malta Şahini” (The Maltese Falcon) (1941) (Yön: John Huston) 22:40 Fotoğraflar 22:50 Kısa Bir Ara 23:00 Tarih Söyleşileri 00:00 Robbie Williams (One Night At The Palladium Konseri) 01:00 Yabancı Sinema “Malta Şahini” (The Maltese Falcon) (1941) (Yön: John Huston) (Tekrar) 02:40 Dünya Müzik Gelenekleri 02:45 Fotoğraflar 03:00 Hayat Sanat 03:30 Sinema + 04:20 Randevu 04:30 Muasır [/su_tab] [su_tab title=”Salı”] 3 Aralık 2019 Salı: 04:58 İstiklal Marşı 05:00 Anjelika Akbar İle Sesler 05:45 Kısa Bir Ara 06:00 Resim Sevinci: Bob Ross 06:30 Hayat Sanat 07:00 Günseli Kato İle Miyako’dan Payitahta 08:00 Bir Zamanlar 08:30 Sarayın Lezzetleri 09:00 Tiyatro Dünyası 09:30 Bizim Resmimiz 10:00 Geleneğin Kalp Atışları 10:50 Yeryüzleri 11:00 obbie Williams (One Night At The Palladium Konseri) 12:00 Eskici 12:30 Hayat Sanat 13:00 Bir Oyundan Fazlası 13:30 Nakkaşın Fırçası 14:00 Evliya Çelebi 14:30 Anadolu Arkeolojisi 15:00 Koleksiyoner 15:30 Murat Boncuk’la Atölye 16:00 Tarih Söyleşileri 17:00 Muasır 17:30 Sinema Dünyası 18:00 Hayat Sanat 18:30 Dünya Müzik Gelenekleri 18:50 Müzelerin Yıldızları 19:00 Bir Resim Bir Hikaye 19:30 Tarihin Ruhu 20:00 Belgesel: Simon Reeve İle Çayın Hikayesi (The Tea Trail With Simon Reeve) 21:00 Yabancı Sinema “Fil Şarkısı” (Elephant Song) (2014) (Yön: Charles Binamé) 23:00 İhmal Edilebilir Nasihatler 00:00 Belgesel: Simon Reeve İle Çayın Hikayesi (The Tea Trail With Simon Reeve) 01:00 Yabancı Sinema “Fil Şarkısı” (Elephant Song) (2014) (Yön: Charles Binamé) (Tekrar) 02:50 Kısa Bir Ara 03:00 Hayat Sanat 03:30 Tiyatro Dünyası 04:00 Nakkaşın Fırçası 04:30 Evliya Çelebi [/su_tab] [su_tab title=”Çarşamba”] 4 Aralık 2019 Çarşamba:
[/su_tab] [su_tab title=”Perşembe”] 5 Aralık 2019 Perşembe:
[/su_tab] [su_tab title=”Cuma”] 6 Aralık 2019 Cuma:
[/su_tab] [su_tab title=”Cumartesi”] 7 Aralık 2019 Cumartesi:
[/su_tab] [su_tab title=”Pazar”] 8 Aralık 2019 Pazar:
[/su_tab] [/su_tabs]
TRT2 kanalının uydu frekans bilgileri ve platform kanal numaraları ise şu şekilde:
#gallery-0-4 { margin: auto; } #gallery-0-4 .gallery-item { float: left; margin-top: 10px; text-align: center; width: 50%; } #gallery-0-4 img { border: 2px solid #cfcfcf; } #gallery-0-4 .gallery-caption { margin-left: 0; } /* see gallery_shortcode() in wp-includes/media.php */
TRT2 Frekans 01
TRT2 Frekans 02
TRT2 – 2 – 8 Aralık 2019 – Haftalık Yayın Akışı TRT'nin yeniden yayın hayatına başlayan kültür ve sanat kanalı “TRT2”nin 2 - 8 Aralık 2019 tarihleri arasındaki, haftalık yayın akışına bu başlıktan ulaşabilirsiniz.
#2 - 8 Aralık 2019 Haftalık Yayın Akışı#2 - 8 Aralık 2019 Yayın Akışı#2 Aralık - 8 Aralık 2019 Haftalık Yayın Akışı#2 Aralık - 8 Aralık 2019 Yayın Akışı#2 Aralık 2019#2 Aralık 2019 Pazartesi#2 Aralık 2019 Pazartesi Yayın Akışı#2 Aralık 2019 Yayın Akışı#3 Aralık 2019#3 Aralık 2019 Salı#3 Aralık 2019 Salı Yayın Akışı#3 Aralık 2019 Yayın Akışı#4 Aralık 2019#4 Aralık 2019 Çarşamba#4 Aralık 2019 Çarşamba Yayın Akışı#4 Aralık 2019 Yayın Akışı#5 Aralık 2019#5 Aralık 2019 Perşembe#5 Aralık 2019 Perşembe Yayın Akışı#5 Aralık 2019 Yayın Akışı#6 Aralık 2019#6 Aralık 2019 Cuma#6 Aralık 2019 Cuma Yayın Akışı#6 Aralık 2019 Yayın Akışı#7 Aralık 2019#7 Aralık 2019 Cumartesi#7 Aralık 2019 Cumartesi Yayın Akışı#7 Aralık 2019 Yayın Akışı#8 Aralık 2019#8 Aralık 2019 Pazar
0 notes
Text
Türk Hava Yolları, Tarihi İpek Yolu’nun başlangıç noktası Xi’an’ı uçuş ağına ekledi https://ift.tt/eA8V8J
Türk Hava Yolları, Tarihi İpek Yolu’nun başlangıç noktası Xi’an’ı uçuş ağına ekledi.
Misafirlerine İstanbul’dan 126 ülkeye direkt uçuş ile seyahat etme ayrıcalığı sunan Türk Hava Yolları, Çin’in 3 bin yıldır yaşayan kenti Xi’an’ı 30 Aralık tarihi itibarıyla uçuş ağına ekledi. Bayrak taşıyıcının Anakara Çin’deki 4. küresel ölçekte ise 318. uçuş noktası olan Xi’an’a gerçekleştireceği seferler Airbus A330 tipi uçaklar ile haftada üç frekans olarak icra edilecek.
Çin Halk Cumhuriyeti’ne ilk uçuşunu 1999 yılında Pekin’e gerçekleştiren Türk Hava Yolları Xi’an uçuşları ile birlikte Asya’yı dünyaya bağlayan güçlü konumunu pekiştirdi. Küresel taşıyıcı yeni uçuş rotası ile Xi’an’dan başlayıp Venedik’e kadar uzanan tarihi ipek yolunun tamamını uçuş ağıyla kapsamış oldu.
Hat açılış programında görüş belirten Türk Hava Yolları Genel Müdürü Bilal Ekşi; “Yeni evimize taşındığımız, birçok farklı alanda yeniliklere imza attığımız 2019 yılını çok özel bir şehri uçuş ağımıza katarak tamamlıyoruz. Misafirlerimizi, tarihin en önemli başkentlerinden olan Xi’an’dan dünyanın 126 ülkesine ulaştıracak, aynı zamanda kargo operasyonlarımız ile deyim yerindeyse tarihi ipek yolunu bulutların üzerine taşıyacağız. Yeni uçuşlarımız, son yıllarda ülkemizin pek çok cazibe merkezine ilgisi artan Çin Halk Cumhuriyeti vatandaşı turistlere de kolaylık sağlayacak böylece ülkemize gelen turist sayısına katkıda bulunacaktır.” dedi.
Dünya tarihinin en eski medeniyetlerinden biri olan Xi’an’a Türk Hava Yolları ayrıcalığıyla seyahat edecek yolcular; şehirde 3 bin yıllık tarihi dokuyu ve sayısız kültürel mirası keşfedebilecek. Çin tarihinde 13 farklı hanedana başkentlik yapmış bölgede en çok ilgi gören nokta ise her yıl iki milyondan fazla turistin ziyaret ettiği Terracotta (Toprak Askerler) Ordusu. Araştırmalarda yaklaşık 2 bin 200 yıldır toprağın altında olduğu belirlenen, ilk kez 1974 yılında yapılan kazılarda ortaya çıkarılan gizemli ordu 8 bin toprak askerden oluşuyor ve dünyanın 8 harikasından biri olarak kabul ediliyor.
Türk Hava Yolları ve uçuş tarifesi ile ilgili daha ayrıntılı bilgilere www.turkishairlines.com web sitesinden, 444 0 849 numaralı Çağrı Merkezi’nden veya satış ofislerinden ulaşılabilir.
*İstanbul – Xi’an – İstanbul uçuş tarifesi
Uçuş No. Günler Kalkış Varış Başlangıç TK 196 Pazartesi, Çarşamba, Cuma IST 01:55 XIY 16:10 30.12.2019 TK 197 Salı, Perşembe, Cumartesi XIY 00:35 IST 06:10 31.12.2019
*Tüm saatler lokaldir.
from Aeroportist I Güncel Havacılık Haberleri https://ift.tt/2QAtAg1 via IFTTT
0 notes
Text
2 Aralık 2019 Pazartesi Hayatta Herşey Var 02.12.2019
2 Aralık 2019 Pazartesi Hayatta Herşey Var 02.12.2019
Yine Herkesin Dop Dolu Beklediği Hayatta Herşey Var Programı Bomba Gibi Bir Bölüm ile Sizlerle Beyaz Tv Ekranlarında Sizlerle Kaldığı Yerden Devam Ediyor.Geçtiğimiz Hafta Yufus Kavaklı Hocamızın Değerli Ve Çok Güzel Dini islam Sohbet’i ile Bir İnsan’ın Aklındaki Sorulara Cevap Vermiştir.Hayatta Herşey Var 2 Aralık 2019
HAYATTA HERŞEY VAR SON BÖLÜMDE NELER SORULDU VE HANGİ KONULAR İŞLENDİ
View On WordPress
0 notes
Photo
Vergi ödemelerinde son gün 2 Aralık Pazartesi https://ift.tt/2qUQpC9
Vergi ödemelerinde son gün 2 Aralık Pazartesi Emlak, Çevre Temizlik ve İlan Reklam Vergileri’nin ikinci taksitleri için ödeme süresi 2 Aralık Pazartesi günü mesai bitimi sona eriyor. Konya’nın merkez Selçuklu İlçe Belediyesi vezneleri 30 Kasım Cumartesi ve 1 Aralık Pazar günleri de açık olacak.
November 29, 2019 at 10:18AM
0 notes
Link
Tatvani Belediyesi tarafından yapılan açıklamada, 2019 yılı Emlak ile Çevre Temizlik Vergisi 2. taksidinin son ödeme tarihinin 02 Aralık 2019 Pazartesi günü olduğu belirtildi.
0 notes
Text
Babam anısına;
Yıl 2001,
-Baba ben işimden memnun değilim.
-Memnun olmadığın bir işi yapmak zorunda değilsin yavrucuğum, “ama yaptığın işi küçümsemeden, aynı işi yapanlar arasında fark yaratarak en iyi şekilde yapmak zorundasın ki; sen ayrıldığında bile o sevmediğin işe nasıl değer kattığın fark edilsin” Ha bu arada hangi kararı verirsen ver arkanda olacağım.
Ülkede 2001 krizi var ben işime devam ediyorum.
Yıl 2005,
-Baba ben işimden memnun değilim.
-Memnun olmadığın bir işi yapmak zorunda değilsin yavrucuğum, hangi kararı verirsen ver arkanda olacağım.
2005 krizi ben işime devam...
Yıl 2010,
-Baba ben işimden memnun değilim.
-Memnun olmadığın bir işi yapmak zorunda değilsin yavrucuğum, hangi kararı verirsen ver arkanda olacağım.
İstifa dilekçemi hazırlıyorum pazartesi kurumuma vereceğim.
Pazar günü merdivenlerden düşüyorum 42 gün hastanede, 6 ay yatakta ve iki yıl süren tedavi sürecinde 4 ameliyat.
Yıl 2015,
-Baba ben işimden memnun değilim.
-Memnun olmadığın bir işi yapmak zorunda değilsin yavrucuğum, hangi kararı verirsen ver arkanda olacağım.
Aralık ayı, yeni yıla hafiflemiş girmek istiyorum. Dilekçemi hazırlıyorum, babam hastalanıyor 05 Aralık babamı kaybediyorum. Dünya ayağımın altından kayıyor.
Yıl 2016,
Hazırım dilekçemi veriyorum kurumuma. Verdim. Özgürüm!
Ama dur o da ne! Aynı günün akşamı hiç olmaz dediğim şey oluyor. Darbe! Ertesi gün için kurduğum bütün hayaller çöp. İlişiğimi kesme sürecim 2 ay SGK işlemlerimin tamamlanması 4 ay.
Yıl 2017,
Global bir şirkette bilgi ve becerimin çok altında bir pozisyonda işe başlıyorum, iki yıl boyunca çok çalışıyorum fakat terfi edemiyorum sebep İngilizcen yok!
Yıl 2019,
Dil öğrenmek için Amerika’ya geliyorum. Dönmeme çok az kaldı.
Sonuç olarak başarılı bir iş hayatım olmasa da babamın verdiği nasihat sayesinde çalıştığım her pozisyonda fark yaratmayı başarıyorum.
Sahi sizlerinde var mı babadan kalma ilke edindiğiniz nasihatlar?
0 notes
Text
Koronavirüs tedavisinde yapay zeka ne kadar etkili?
18 Mayıs 2020, Pazartesi 10:38
İstanbul
Koronavirüsün teşhis ve tedavisinde yapay zeka teknolojisi konuşulmaya başlandı. Yapay zekanın ülke sınırları içerisinde kullanılmak kaydıyla başarılı olacağına dikkat çeken Dr. Şebnem Özdemir, “Yapay zekaya bir problem verdiğimizde o ülkedeki verilerden yola çıkarak çözüm üretir. Yani Çin’den transfer edilen yapay zeka uygulaması İtalya’daki hastalar için maalesef yeterli sonuçları üretemeyebilir” dedi.
Yapay zeka teknolojisi hayatın pek çok alanında kullanılmaya başlandı. Sağlık da yapay zekanın çözüm arayacağı alanların başında geliyor. Aralık ayından bu yana dünya gündemini derinden etkileyen koronavirüsün tanı ve tedavisinde yapay zeka teknolojinin sunacağı çözümler konuşuluyor. Pandemi sürecinde yapay zeka teknolojisinin önemli bir yardımcı olduğunun altını çizen İstinye Üniversitesi Yönetim Bilişim Sistemleri Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Şebnem Özdemir, “Yapay zekanın veriden öğrendiğini unutmazsak ve pek çok teknolojiyi kullandığımızı varsayarsak bu noktada biraz dikkatli olmamız gerektiğini tavsiye ederim. Elimizdeki yapay zekanın ciddi bazı sınırlılıkları var. Yapay dar zekaya sahip olduğumuz için yani veriden beslenen yapay zeka ile süreci yürütmeye çalıştığımız için her şeyden önce verinin doğru ve kaliteli olması gerekir” diye konuştu.
“KORONAVİRÜS AYDA İKİ KEZ MUTASYONA UĞRUYOR”
Çin’deki ya da Uzak Doğu’daki yapay zekanın hastalığın teşhis ve tedavisinde kullanılmasının yalnızca o ülkeler için yeterli olacağını hatırlatan Dr. Şebnem Özdemir, şu değerlendirmede bulundu:
“O ülkenin sınırları içerisindeki hastanelerdeki vakalardan toplanan verilerden öğrenen bir yapay zekadan bahsediyoruz. Bu yapay zekayı İtalya’ya transfer edersek ne olur? 1 Nisan’da Stanford Üniversitesi İnsan Merkezli Yapay Zeka Enstitüsü’nün düzenlediği konferansta çok net olarak yapay zekanın merkeze değil problemin merkeze alınması gerektiğini ve ne yazık ki koronavirüsün ayda 2 defa mutasyona uğrağı ifade edildi. Bu durumda Çin’den transfer edilen yapay zeka uygulaması İtalya’daki hastaların (mutasyon anlamında) nerelere ulaştığını öğrenmeden maalesef yeterli sonuçları üretemeyebilir. Çünkü elimizdeki yapay zekaya bir problem verdiğimizde probleme ilişkin topladığımız verinin göstermiş olduğu ölçüde çözüm üretebilme kapasitesine sahip. Eldeki veriyle sınırlı olduğu için bu anlamda verisini doğru toplayan, işleyen ülkelerin teşhis ve tanıda kendileri için faydalı sonuçlar üretebileceğini söyleyebiliriz. Bu ülkelerin geliştirdiği yapay zeka uygulamalarının diğer ülkelerde başarılı sonuçlar üretip üretemeyeceğini de bilemeyiz. Çünkü her şeyden önce yapay zekanın o ülkedeki yeni verilerden yeni durumlardan yeniden öğrenmesi gerekir.”
ÜLKENİN POLİTİKASI VE İNSANLARIN ALIŞKANLIKLARINA DİKKAT
2019’da İngiltere’de yaşanan bir süreci paylaşan Dr. Şebnem Özdemir, “Göğüs kanserinin teşhisinde Amerika’da gerçekleştirilen yapay zeka İngiltere’ye getirildiğinde başarılı sonuçlar vermedi. Bunun ana nedeni ise göğüs kanserinin Amerika’da ortaya çıkış biçimi, parametreleri, kültürel değişkenlerden kaynaklı olarak yapay zekanın öğrenme biçimiydi. Kaggle tarafından paylaşılan verilere göre, bir ülkede koronavirüse ait süreçlerde en önemli kriter, ilk vakanın ortaya çıktığı günden sonraki gün sayısı. İkinci önemli kriter ülkenin politikası ve o ülkedeki sosyal kültürel davranışlar, insanların alışkanlıkları. Dolayısıyla siz Uzak Doğu’daki veri setinden öğrenmiş olan yapay zekayı Avrupa’da kurgulamaya çalışırsanız çok da sağlıklı bir sonuç alamayabilirsiniz” ifadelerini kullandı.
“SARS VE KORONA DİKKATLİCE İNCELENMELİ”
Yapay zekanın hastalığın teşhisinde de etkili olacağının altını çizen Dr. Özdemir, “Tedavi süreçlerinde aşı geliştirilmesi konusunda pek çok şirketin bazı iddiaları oldu. Ancak henüz piyasaya çıkmış bir aşı söz konusu değil. Piyasada yapay zeka ile ilgili çare olacak yönündeki iddialı uygulamalarının hangi kümeden öğrenecek ve nasıl bir tedavi üretecek, mimarisi nasıldır sorularına cevap verebilir olması lazım. Eğer biz dünyadaki virüslerin mutasyonları üzerinden öğrenen ve bu virüsleri tedavi etme biçimlerimizi öğrenen bir tedavi uygulamasından bahsediyorsak SARS ve korona ailesinin dikkatli biçimde incelenmesi gerekiyor.
KİŞİSEL VERİLERİ PAYLAŞIRKEN ÖNLEM ALIN
Son olarak güvenlik uyarısında bulunan Yönetim Bilişim Sistemleri Bölümü Bölüm Başkanı Dr. Şebnem Özdemir, “Yapay zeka hastalığın teşhis ve tedavisinde belli ülke sınırları içerisinde kullanılmak kaydıyla verimli sonuçlar üretir. Özellikle tedaviyi düşündüğümüzde, kimyasallar farklı ülkelerde farklı amaçlarla kullanılıyor olmasına rağmen eğer o kimyasalların vücut ve bağışıklık sistemi üzerindeki belirtilerine dair doğru veriler toplanmışsa, bu veriler üzerinden yapay zeka koronanın nasıl engelleneceğini, nasıl bir yol izlediğini bizlere söyleyebilir. Son olarak pandemi süreci bir gün sona erecek, bunu unutmayalım. Ancak bizler aplikasyonlarla toplanan kişisel verilerimiz nedeniyle corona sonrasında bazı durumlarda zor durumda kalacağız. Mahremimizin bu kadar başka şirketler tarafından bilinmesini istemiyorsak lütfen uygulamaların bizlerden ne tür veriler topladığına dikkat edelim” uyarısında bulundu.
DHA
The post Koronavirüs tedavisinde yapay zeka ne kadar etkili? appeared first on Kamu365 | Dünya Gündemi.
from WordPress https://ift.tt/2ZdRXWI via IFTTT
0 notes