#16.Bölüm
Explore tagged Tumblr posts
sonmuzik · 1 year ago
Text
Veda Mektubu 16. Bölüm 2. Fragmanı Yayınlandı!
Tumblr media
Veda Mektubu 16. Bölüm 2. Fragmanı Yayınlandı! Seher ve Nevzat Gerçeklerin Üstünü Örtmeyi Çalışıyor!
Veda Mektubu 16. Bölüm 2. Fragmanı Yayınlandı! Seher ve Nevzat Gerçeklerin Üstünü Örtmeyi Çalışıyor! Seher ve Nevzat el ele verip gerçekleri örtbas etmeye çalışır. Aslı ile Mehmet ise yeniden karşı karşıya gelir. Ziya ile Alanur ise yeniden yakınlaşmaya başlar. Aslı'nın sapığı ise eve bir şekilde girmeyi başarır ve ortalığı karıştırır. Veda Mektubu yeni bölümüyle 19 Haziran Pazartesi 20.00'da Kanal D'de! Veda Mektubu 15. Bölüm 2. Fragmanı Yayınlandı! Mehmet: Kendini Oyuna Getirenlerin Peşine Düşüyor! Mehmet, Aslı'ya çarpan arabadan Seher'in bilekliğinin çıkmasıyla sarsılırken, Mehmet'in şüpheli davranışları da Aslı'nın kafasını karıştırır. İkili arasındaki sırlar gerginliğe yol açarken, tüm evde dengeler değişmek üzeredir. Alanur ve Ziya arasında sular durulmazken, Alanur için yeni bir sınav vardır. Beste ve Mahmut arasındaki ilişkiyi Alanur nasıl karşılayacaktır? Aslı ve Mehmet aralarındaki gerilimi bitirmek için bir sonuca ulaşmak zorundadır; bunca zamandır onların başına gelenlerin sebebi Seher midir yoksa bunların hepsi bir tesadüf müdür? Read the full article
0 notes
bungoustraydogs-tr · 5 months ago
Text
Bungou Stray Dogs Dazai, Chuuya, 15 Yaş Manga 16. Bölüm
<önceki bölüm
sonraki bölüm>
MangaTR Linki
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
44 notes · View notes
echoland · 6 months ago
Text
rahat rahat bridgerton izleyebilmek için ödevlerimi yapıyorum evet currently buradayım!!!!!!!!!!
2 notes · View notes
maverickaunnehir · 1 year ago
Text
11 EKİM 2022
Ali, bütün okulun gözü önünde kardeş olduklarını ilan eden Berk'i ve iptal olan maçı, Cemre sayesinde sindirmeye çalışıyordu. Cemre kendisini, annesinin arabasına çekmişti. Genç kız sürücü koltuğunda oturuyordu, Ali de yanında.
Cemre, hiçbir şey söylemeden, hiçbir yorum yapmadan, "Sana müzik açmamı ister misin?" diye sordu.
"Olur."
Kızın oynattığı, "Uzunlar" şarkısıydı. Bu şarkının Cemre'ye düşündürdükleri, Ali'ye çağrıştırdıklarından bambaşka şeylerdi. Cemre kendi kendine, "Bunu ona ben söylemeliyim, bunu birinden öğrenecekse bu ben olmalıyım, çok geç olmadan ben itiraf etmeliyim... ama böyle bir şey nasıl itiraf edilir ki?" diye tekrar ediyordu. "Biliyor musun," dedi nihayet. "Sana söylemem gereken bir şey var..."
"Ne?" diye sordu Ali.
Cemre'nin gözleri, Ali'ninkilere dalıp gidiyordu. Bu bakışmalar, sonsuzluk gibi geldi Ali'ye. Cemre, derin bir nefes aldı, nihayet boğazını temizledi ve buz gibi konuştu:
"Vefa'yı ben öldürdüm."
"Ne?" diye tekrarladı Ali. "Cemre, bu yine o iğrenç esprilerinden biri mi? Bu seferki komik değildi, hem de tam anlamıyla tiksinçti."
"Doğruyu söylüyorum Ali. Vedat abi masum... Tıpkı Kenan amcanın olduğu gibi... gerçek katil benim. Onu seviyordum..."
"Sevdiğin için öldürdün yani?"
"Evet. Beni anlamadığını biliyorum..."
"Doğru, anlamıyorum." Ali, kapının kulpuna uzandı. Cemre,
"N'oldu, nereye gidiyorsun Ali?" diye sordu. Ali,
"Sevdiğin ikinci insanı da elinden alacağım senin," dedi. Hızla arabadan çıkarak, kendisini caddeden geçmekte olan bir aracın önüne attı. Cemre de, sürücü koltuğundan kalktıktan sonra; saniyeler içinde Ali'nin araç tarafından havaya fırlatılan bedenini gördü. Her şey Vefa'yı öldürdüğü geceki gibi olmuştu, ama yerçekimi tersine işliyordu şimdi. Cemre, var gücüyle çığlık attı:
"ALİİİİİ!"
"Bana âşık olduğunu mu söyleyecektin?" sözleriyle genç kızın ayakları, gerçek dünyaya bastı. Ali, gözlerinin önünde elini sallamaktaydı şimdi. "Huuu, kime diyorum? Cemre, gözün açık rüya mı görmeye başladın yine? Yoksa tahmin ettiğim şey mi..."
Cemre'yi durduran bu olmuştu. O an çalan bir telefon, veya başka bir itiraf engeli değil... Cemre, Ali'ye gerçeği itiraf ederse Ali Cemre'ye kıyamazdı. Kıydığı kendisi olurdu. Yani Cemre'nin zihninde, Ali kendisini bu kadar seviyordu...
Aşk için ölecek kadar. Öldürecek kadar. Kendini bile.
Vefa'nın olmadığı dünyada, Ali Cemre'nin ruh eşiydi.
"Gözü açık rüya değildi bu... gözü açık kâbustu..." diyen Cemre, gerisini sesli söyledi: "Hayır... ilaçları bıraktığım falan yok... O hata bir kereye mahsustu... Sana âşık olduğum da doğru... ama ben sadece... Kolton Stewart'a çok benzediğini söyleyecektim."
Ali nihayet sırıttı. "Aklıma Arap geldi. Ben de onu 'EDHO' dizisinden bir karaktere benzetmiştim... Sana ayıp olmayacaksa, ben mahalleme gideyim Cemre."
"Ayıp olur..." dedi Cemre. "Eğer bu arabayla gitmezsek..."
"Cemre..." dedi Ali de. "Ben de sana çok âşığım."
"Öyleyse bunu birbirimize daha çok söyleyelim," diyen Cemre gülümsedi.
"Biliyor musun..." dedi Ali. "Benim karnım çok acıktı. Seni yemeye götüreyim mi önce?"
"Olur! Ne diyeceğiz?" diye sordu Cemre.
"Köfte-ekmek... köfte-ekmek bana daima adaleti hatırlatmıştır."
Cemre güldü. "Ne alaka köfteyle adalet?"
"Biraz düşün... düşünürsen köfteyle adaletin ne alakası olduğunu anlayacaksın. Ama sana daha kişisel bir cevap vereyim, belki daha tatmin edici olur. Küçüklüğümden beri, hiçbir baltaya sap olamazsam, köfteci olacağımı hayal etmiştim... İtalya'ya gidecek ve köfte satacaktım sokaklarda... ondan sonra, kazandığım paralarla bir dükkân yapacaktım..."
"Neden İtalya?"
"Onlar da boğazına düşkün de ondan... Köfteyi beğenirler, diye düşündüm."
"Saçma. İtalya'da başka yemek iş yapar." Cemre, İtalya'yı görmüş olduğu için kolaylıkla yorum yapabiliyordu...
"Ne mesela?" diye sohbeti devam ettirdi Ali. Cemre'yle alelade konulardan konuşmak hoşuna gidiyordu, Berk meselesini unutuyordu...
"Flatbread."
"Ney?" Bilmediği için utanmasını saklamaya çalıştı.
Cemre tekrar güldü. "Yassı ekmek yani... İtalyanlar pizza yaparken, bir sürü seçenek sunarlar biliyorsun. Bazı insanlar, pizzayı sossuz tercih ediyor orada. Bazıları mozarella peyniri istemez... bir de yassı ekmek var; ne sosu vardır, ne de peyniri... İtalyan şefler, günün sonunda ellerinde sossuz ve de peynirsiz ekmek kaldıysa, onu sokakta yaşayan insanlara veriyorlar..."
"Anladım..." dedi Ali. "Ama bu yassı ekmek işi insanı batırır."
"Neden ki? Şöyle düşün, sen Roma'da dükkânı olan bir pizzacısın, günün sonunda bir evsiz gelip senden basit bir flatbread istiyor... ama sen delikanlı Ali olduğun için, ona karışık bir pizza verip, garibanın yüzünü güldürüyorsun... o da ne, evsiz değil, tam tersine bir dâhiymiş...! Sana teşekkür olarak birkaç binlik euro getiriyor, restoranında pay sahibi oluyor, dükkânını kalkındırıyor..."
"İtalya'daki evsizlerin böyle dâhi olduğunu sanmıyorum..."
"İnsanlara inanmayacaksan, sen bilirsin," diye cevap verdi Cemre de. İtalya'da köfte-ekmek satmak mı daha kârlıydı, yoksa "flatbread" mi, orasını ancak Allah bilirdi. "E ha'di ne duruyorsun, geçsene şoför koltuğuna."
"Arabayı annen kullanmayacak mıydı... benim ehliyetim olmadığını unutuyorsun galiba."
"Ama araba kullanmayı biliyorsun, öyle değil mi?"
"Elbette?"
"Okuldan Tozluyaka'ya kadar sürsen ne çıkar, trafik polisine yakalanmazsın öyle değil mi! Hem bir güne kaç tane uğursuzluk sığacak ki!"
Ali, Cemre tarafından resmen suç işlemeye davet edilmeye ne tepki vereceğini şaşırdı. Cemre, "Sevdiğin insan için suç işlemekten korkuyor musun?" diye ısrar etti.
"Aşk tanımımda bu olduğunu sanmıyorum..."
"Ama Bonnie ile Clyde'ınkinde varmış..." diyen Cemre, sıkıntıyla yerinde kıpırdandı. Ali,
"Cemre, beni sıkıcı mı buluyorsun?" diye sordu.
"Bulsam, bur'da olur muyduk?"
"Ne bileyim... bazen düşünmeden edemiyorum. Sonuçta sen etrafında lüks arabalı modellere alışıksın, bense Ali'yim işte. Tozluyakalı Yangın Ali, o kadar. Ne param var, ne son model otomobilim, ne de... yassı ekmek gibi şeyler biliyorum, annem kırk yıllık fırıncı olduğu halde..."
"Az önce saydıklarının hepsine de sahipsin, unuttun mu Kenan Yağızoğlu'nun oğlu?"
Ali nihayet gülmeyi başarmıştı. "Kenan'ın babam olması hiçbir şeyi değiştirmez... bende her şey aynı... Senle de ben... Peter Parker ve Mary-Jane gibiyiz, bizim doğduğumuz yıllardan da eski filmlerin, Lale Devri'nden kalma âşıkları... N'oldu, susuyorsun... gerçekler acı geldi tabi' di mi?"
"Hayır, ondan değil de... aklımdakini söylersem, yanlış anlamandan korkuyorum..."
"Söyle. Anlamam, merak etme..."
"Babam da babası sayesinde değil, evlilik vasıtasıyla zengin olanlardan... yani senin gibi, sonradan zengin olanlardandı... O 'fakirlik' hiç çıkmadı içinden. Beni bahane ederek ayrıldı evden, ama ben biliyorum ki, hiçbir zaman anneme denk hissetmediği için terk etti bizi."
"Ama ben öyle yapmayacağım," dedi Ali.
"Ne yapmayacaksın?"
"Ben seni terk etmeyeceğim baban gibi..."
"N'olursa olsun mu?"
"N'olursa olsun."
"Zaten babamdan sonra sen de gidersen beni üzmüş olmazsın..." dedi Cemre. "Beni yerle bir etmiş olursun, o kadar..."
*****
Maçın iptal olmasına sevinen, bir tek Arap vardı. Bu konuda Berk'e minnet bile duyuyordu. "Demek o küçük sincap..." dedi Zeyno'ya. "Ali'nin abisiymiş ha?"
"Bu yüzden Ali'yle 'sıkı-fıkılarmış' bu zamana kadar..." dedi Zeyno. "Kan çekiyormuş demek ki..."
"Ne zaman öğrendiklerini bilmiyoruz. O sincap bugün öğrenmiş orası belli de, Ali daha evvel biliyormuş demek ki, ikimizden de saklamış..."
"Böyle bir şeyin anlatılması kolay mı Arap? Annesinin düşeceği durumu düşünmüş olmalı... hiçbirimizin aklından geçer miydi ya, yani bizim Derya Sultan'la Kenan müdür... ne bileyim, hiç kimse çaktırmadı ki bugüne kadar...!"
"Eski Ali olsa, bizden saklamazdı Zeyno, ben bunu bilir, bunu söylerim. Bunu Ali'ye de söyleyeceğim."
"Neymiş bana söyleyeceğin şey?" diyen bir ses ortaya çıktı.
"Özel bir şey Ali," diyen Arap, ayağa kalktı. "Gel seninle biraz erkek erkeğe konuşalım..."
"Zeyno'dan gizli-saklımız mı var?"
"Bence senin Zeyno'yla benden gizlediğin bir şeyler vardır... malum, artık birbirimize güvenmiyoruz ya...!"
"Ben sizi yalnız bırakayım..." diyen Zeyno Arap'ın evine girdi. Arap da, nereye gittiğini bilmeksizin yürümeye başladı.
"Arap nereye gidiyorsun, oğlum, dur bi'!"
"Babamı ziyaret edeceğim. Belki bugün bi' umut görüşe çıkar... belki bi' ümit, kafamdaki soruların cevaplarını bulabilirim..."
"Ben de geleceğim."
"Sen kendi babana git."
"Arap, Kenan Yağızoğlu'nun oğlu olmayı ben seçmişim gibi konuşuyorsun!" diye bağırdı Ali. Zeyno'nun evinin önüne gelmişlerdi. "Çok ayıp ediyorsun bana karşı!"
"Ya, senin Zeyno'yla bana yaptığın şey ayıp değil mi peki?"
"Ne ayıp etmişim? Zeyno'nun Reco'ya yaptığı gibi, Berk'in elinden tutup evinize mi getirseydim? 'Bakın arkadaşlar, bu benim kardeşim,' mi deseydim?"
"Sen de haklısın, Zeyno da haklı, bir tek ben haksızım kardeşim!"
"Ne alaka Zeyno? O ne saklıyor ki?"
"O ne saklıyor öyle mi, onun ne sakladığını öğrenmek ister misin Ali?"
"Evet?"
Arap, bir koşu Zeyno'nun evine girip geri döndü. Kader, neler olduğunu merak ederek camdan izlemeye başladı. Arap, elinde tuttuğu bir tomar kâğıdı, Ali'nin üstüne fırlattı. Ali, bunların karakalem portreler olduğunu gördü. Bazıları renkliydi. "Bunlar... benim resimlerim?"
"Evet!" dedi Arap.
"Eee, n'olmuş yani Arap? Zeyno'nun beni çizmesi normal değil mi, ne var bunda saklayacak?"
"Normal elbette, ama 'sadece' seni çizmesi saklanacak bir şey değil mi sence de?" diye sordu. "Bir bak bakalım, bunların arasında ben var mıyım?" Camı gösterdi. "Anası var mı, Vefa var mı, babası var mı, ne bileyim, Reco var mı...?"
Ali, daha fazla şok haber duymak istemezmiş gibi kulaklarını kapadı. "Hayır ya, hayır..."
"Evet, Ali, evet! Sen işitmek istemeyince, kör taklidi yapınca gerçekler ortadan kaybolmuyor. Biraz bırak babasının şarap çanağına tükürdüğümün Yağızoğlu Koleji'ni de, dön bak mahallene...! Tozluyaka yanıyor oğlum, Tozluyaka yanıyor!"
Ondan sonra, hapishaneye giden yoluna devam etti. Ali'yi, yere saçılan resimleri ne yapacağını düşünmek üzere geride bırakmıştı...
*****
"Aferin oğlum," diyordu Kenan. "Aferin."
Berk, böyle zamanlarda babasının ironi yapıp yapmadığını anlayamazdı. Ama Kenan alkışlıyordu: "Tam benim isteyeceğim gibi davrandın. Bütün okul nihayet öğrendi gerçekleri... Benim Derya'dan bir oğlum olduğunu... Ali'nin de senin kardeşin olduğunu... ama kurunun yanında yaş da yandı tabi'. Ne kanser olduğum, bu şekilde duyulsun isterdim, ne de Derya'nın, annenle aramıza girdiği yanlış anlaşılması, ama artık biz bir aileyiz. Derya, sen, ben, Ali, aile terapisi alacağız gerekirse, bütün sorunlarımızı aşacağız..."
Kenan şimdi saçmalamaya başlamıştı işte. Berk onu hiç muhatap almadan, Ozan'ı aradı. "Oğlum, nerelerdesin ya?" diye sordu. "Ne zaman alacaksın bu hamster'ı? Ulan, madem bana kakalamak istiyordun, öyleyse hayvana neden Melisa ismini verdin? O kadar değersiz miydi Melisa senin için?"
"Öyleymiş," dedi Ozan, "Ben yeni birine âşık oldum bro, o hamster sonsuza kadar sende kalabilir."
"Oha. Kime?"
"Ekim'e..."
Berk, bunu ciddiye almadı; Ozan, her zamanki sulu şakalarından yapıyordu herhalde. Kanat'la önce Melisa için yarışa girmek, sonra da Ekim için öyle mi...? "Dostum," dedi, "Bir mesaj geldi, kusura bakmazsan ben onunla bir ilgileneyim..."
Bu bir konum bilgisiydi. Berk önce, yine Ege'den şüphelendi. Ama Ege'yi çok iyi tanıyordu, o asla kendisini bu kadar erken bir saatte çağırmazdı bir yere...
Berk'e gelen "lokasyon", delikanlıyı yarın saat yedide bekliyordu Saatçi Serdar'a.
*****
Zeyno, portrelerinin karıştırılmış olduğunu hemen fark etti. "Anne, sen mi dağıttın bunları?" diye sordu hemen.
"Bugün Arap geldi, Ali'ye bir şey göstermek için, sonra sizin küçükken oyuncaklarınızı toparlamak işi gibi yine benim üstüme kaldı... sırasını bozmuş olabilirim kızım, kusuruma bakma."
"Ne, ben yanlış duymuyorum di mi, Arap bunları Ali'ye mi gösterdi?!"
"Evet," diyen Kader, halen safa yatıyordu, "Şimdi söyle bakayım, patatesi tavukla mı haşlayayım, kırmızı etle mi...?"
"Hangisiyle haşlayacağını bilmem ama, ben Arap'ı haşlamaya gidiyorum!" diyen Zeyno, yerinden fırladı. Arap'ın Duru'yla bir haftayı bile bulmayan ilişkisi, Hazal'la içine girdikleri garip durum, babasının içeride olmasını filan hiç umursamadan, hemen attı kendini dışarıya. Ama o Arap'a gidemeden, Ali ona gelmişti...
"N'aber Zeyno?" diye sordu.
"İ-İyiyim Ali..." diyen Zeyno, Ali'nin kalın kafalı olduğu, ve hiçbir şey anlamadığı umuduna tutunmaya başladı.
"Bana soracak olursan ben hiç iyi değilim..." dedi Ali. "Bugün bir kardeşim olduğunu bütün okul öğrendi. Kardeşlerimden birinin de, aslında hiç kardeşim olmamış olduğunu ben öğrendim..."
"Ali..." dedi Zeyno da. "Özür dilerim, ben bu şekilde öğrenmeni istemezdim... kafasını kıracağım o Arap'ın!"
"Nasıl öğrendimse öğrendim, özür dileyecek ne var...?" dedi Ali. "Benim sadece merak ettiğim bir şey var..." Zeyno'nun bileklerini, avuçları arasına aldı. "Bunları benim için mi yaptın?"
"Hayır, tabii ki de hayır!" Zeyno kabul edebilirdi, ama aklına Cemre geliyordu. Eğer Cemre hiç olmasaydı itiraf edebilirdi, ama Ali'nin ilişkisi... bunu bozmaya hakkı yoktu.
"Sevindim. Çünkü öyleyse, sana şöyle söyleyeceğim için vicdan azabı çekmeyeceğim... Her zaman Cemre vardı. Daima, Cemre var. Ve hep, Cemre olacak..."
"Yakışıyorsunuz da zaten..." dedi Zeyno.
"Böyle düşünmene çok sevindim. Artık Arap'ın kafasını kırmak istemiyorsun öyle değil mi?"
"Hayır."
"Ha'di, şimdi içeri geç o zaman," dedi Ali. "Yarın senle Arap'a pamuk şekeri ısmarlayacağım... tıpkı eski günlerde olduğu gibi..."
Ama Ali, bu sözünü tutamayacaktı...
Yarın, saat yediden evvel, "Ali Bey, size güzel haberlerim var," diyen bir mesaj gelecekti. "Saat çalıştı..."
*****
12 EKİM 2022
Vefa, o günkü fizik-tedavi seansından sonra, yatalak haliyle yapabildiği en iyi şeyi yapıyordu. Geçmişi hatırlıyordu. Bu kez hatıraları, her zamanki gibi babası veya Hazal ile dolu değildi. Bu kez tam bir sene öncesini hatırlamıştı. 12 Ekim 2021'i... Bu hatıralarda, herkes aynı görünüyordu. Bir tek Çağrı'nın, saçlarına attırdığı grimsi beyaz bir boya gölgesi vardı, o kadar...
Berk, öfkeden barut gibi olmuş bir şekilde başlamıştı o haftanın ikinci gününe. "Ne bu şiddet, bu celal?" diye sordu Leyla.
"Cemre tam bir hafta yok!" diye kelimenin tam anlamıyla hırladı Berk. "Yine rehabilitasyona gitti... Allah'ını seven bana bu hafta bulaşmaz!" Berk, Cemre hakkında fazla bile konuşmuştu. Neden rehabilitasyonda olması gerektiğini asla paylaşmamalıydı, asla...
Vefa, bu anları hatırlayınca, Cemre'nin rehabilitasyonuna haddinden az dikkat ettiğini düşündü şimdi. Eğer bu kızın bir akıl hastası olduğunu hiç unutmasaydı, belki şimdi...
Hatırlamaya devam etti Vefa. O gün, matematik öğretmeninin de sürpriz bir "quiz" yapacağı tutmuştu onuncu sınıfları. İngilizceciler sayesinde Türk eğitim sistemine giren "quiz"ler, sayısal hocalarına da ilham olmuştu ve Berk de, saz arkadaşları da, bu "quiz"den kopyayla geçmeyi planlıyorlardı.
İşte Vefa'ya bulaştıkları an bu andı.
"Oğlum açsana şu kâğıdı!" diye fısıldadı Berk ama, Vefa bu "fısıltının" nasıl olup da işitilmediğine hayret etti. Gerginlikle çevresine bakındı, Çağrı'nın da yüzündeki tehditkâr ifadeyi gördü, Ege'nin de gözlerindeki tehdit eden bakışları. Adeta, Hababam Sınıfı tarafından sıkıştırılan Köylü Ahmet'e dönmüştü. Ama kendisinin, Ahmet'ten farklı olarak sırtını yasladığı bir Mahmut hocası yoktu bu okulda, Berklere kopyayı vermeye kalkarsa yakalanacak kadar talihsizdi, üstelik sadece kendisinin suçlanacağını biliyordu. Berk ve oyun arkadaşlarına her zamanki gibi hiçbir şey olmayacaktı.
Vefa, bursunu yakmamak için, daha çok kapandı kâğıdının üzerine.
Şimdiki Vefa olsa, "Aman oğlum, ne abartmışsın, alt tarafı bir 'quiz'miş, veriverseymişsin cevapları..." derdi...
Şimdiki Vefa'nın sağlam bir yeri kalmamıştı ki... artık bütün sınavlar, bütün bir okul hayatı, hatta komple Türk eğitim sistemi, Vefa için önemli olmaktan çıkıyordu...
Duru tarafından, spor salonuna çağırtılmıştı. Hiç kimsenin sözünü ikiletmeyen Vefa, burada Önder hocayı bulacağını düşünerek güvenmişti Duru'ya ama, spor salonundan adımını attığında, sürpriz "quiz"den daha kötü bir sürprizle karşılaştı...
Berk'le Çağrı, kollarını kavuşturmuş bir vaziyette bekliyordu onu. Vefa, hızlı bir çözümle hemen kapıya döndürdü yönünü ama, sırada Ege vardı. İçlerinde en uzun boylu olanı, kapıyı bekliyordu. Vefa'ya geçit vermeyecekti...
"Getir onu buraya," diyen Berk'in sesi, Vefa'nın beklediğinden sakin çıktı. Vefa, Ege tarafından Berklere taraf sürüklenirken, suyuna gitmeye karar vermişti. Fakat Berk, özür dilemesine bile fırsat vermeyecek kadar bilenmişe benziyordu.
"Sen de tut şunun diğer kolundan," dedi Çağrı'ya.
Vefa, korkudan kaskatı kesilmiş, artık istese de özür dileyemezdi. Berk, ilk defa Vefa'yı muhatap alarak, "Sınavdan kaç aldığımı biliyor musun?" diye sordu.
"Bi-Bilmiyorum," diye saçmaladı Vefa, sınav daha bugün yapılmıştı, ne ara okunabilirdi ki!
"Ben tahmin edebiliyorum..." dedi Berk, ve elini bir yumruk yaptı. "Koca bir sıfır!"
Vefa, karnına yediği yumrukla, gözlerinin önünde yıldızların uçuşmasını görebildi. Vefacık daha ilkinin ağrısını kaldıramadan, "Bu da Çağrı'nın aldığı sıfır için!" diye yeni bir ses ulaştı kulaklarına. Bu seferki yumruk, bir süre sonra hissettirmeye başladı verdiği ağrıyı.
Vefa, Berk'in üçüncü yumruğunun yüzüne nişan alındığını seçebiliyordu. "Ne dersin?" diye sordu nefes nefese. "Yüzüne atmalı mıyım sence bunu? Sonra hocalardan biri görürse ne der? Sabaha kadar hesap ver... Ege için de atacağım yumruğu aynı yere kondurayım bari!"
Vefa, yediği bu üçüncü yumrukla yere yığılabilirdi ama, Ege ve Çağrı çok sıkı tutuyordular, düşmesine izin vermediler. Hatta Ege, "Berk, yeter abi..." dedi. "Dersini almıştır bence..."
Ege, babasının Vefa'ya bizzat burs veren kişi olduğunu bilmediği halde, Vefa'ya diğerlerinden daha merhametli gelmişti hep. "Aldın mı lan dersini?" diye sordu Berk.
"Al-Aldım..." dedi Vefa zayıf bir sesle.
"Aldın mı lan!"
"Aldım..."
Berk'in işaretiyle, Ege'yle Çağrı Vefa'nın kollarından çıktılar, Vefa dizlerinin üstüne yıkıldı. Ondan sonra, az önce yaptıkları hiçbir şey yaşanmamış gibi, bu akşam gidecekleri mekânı konuşa konuşa terk ettiler spor salonunu.
Vefa geride, konuştuklarının hepsini duymuştu.
Şimdiki zamanda, Vefa Cemre'nin adını vermiyordu. Efe Şimşek'ten bile daha çok güvendiği fizik-tedavicisine, kendisine saldıranın Cemre olduğunu söylemiyordu, çünkü kendisi bir Monte Kristo Kontu değildi. Ne yazık ki, kendisi bir roman karakterinin aksine, gerçek bir insandı ve bulunduğu uzak mecralardan, intikam planını kurgulayamazdı. Bunun için sağlıklı bir bedene ihtiyacı vardı, şu durumda intikamını almak geride bıraktıklarına düşüyordu.
Vefa biliyordu ki, Ali de, Arap da, Zeyno da Vefa'nın intikamıyla uğraşmaktaydı şimdi.
O gün olduğu gibi.
Vefa, Ali'den hiçbir şey saklayamazdı. Ha'di Arap'la Zeyno neyse de... Ali'den hiçbir şey kaçmazdı. Vefa'nın hatıralarında, üçü de şimdikinden pek de farklı görünmüyordular, özellikle de Arap. Sadece, Zeyno'nun da Ali'nin de saçları dikkat çekici bir biçimde daha uzundu ve Ali'nin kıvırcıkları daha belirgindi. Ali, Vefa'nın karın ağrısı çektiği yalanına inanmadı. Ve Vefa'dan zorla o isimleri alana kadar da, "Vefa, oğlum, kim yaptı bunu sana," diye ısrarla sormaya devam etti.
Ondan sonra o malum soru geldi: "Ner'de bulurum bu Berk'le saz arkadaşlarını?"
"Bir şartla söylerim..." dedi Vefa. "Oraya ben de gideceğim."
"Saçmalama, bu halde olmaz..."
"O zaman söylemem."
Ali'yi, köşeye sıkıştırmıştı. Ali, Vefa'yı da beraberinde getirmek sözünü vererek, Berk'in mekânını öğrenmişti. Hatta, hastaneden henüz çıkan Zeyno bile katılmıştı onlara. Vefa ne kadar, "Ne işe yarayacaksın orada..." diye ısrar ederse etsin...
"Benim adım Kara Bela Zeyno," demişti, "O Çağrı'nın da Ege'nin de aynı anda hakkından gelirim!"
Fakat mekâna ulaştıklarında, Zeyno'nun boşu boşuna gelmediğini gördüler. Zeyno'ya rakip olabilecek Leyla da oradaydı. Az önce yüzmüş olan Berk, nemli saçını karıştırarak, "Ooo, Vefa varoşuna da bak sen..." dedi. "Bu kez abilerini de getirmiş?"
"Bi' tanışalım diye düşündük..." dedi Ali. "Siz Vefa'mızı sahipsiz bellemişsiniz de... Ben Ali. Tozluyakalı Yangın Ali derler... Bu da Sinan... Tozluyakalı Arap Sinan..."
Berk'in baktığı kızıl saçlı çocuk, itici itici sakız çiğniyordu.
"Ben de Zeynep," dedi tanıştırılmayı bekleyemeyen Zeyno. "Tozluyakalı Kara Bela Zeyno derler..."
"Peki..." diyen Berk, ellerini cebine koydu. "Özür diliyorum."
Arap, şöyle bir etrafına bakındı. Bu kapalı spor merkezi de Berk denilen bu kolejli bebenin, aslında onun babasının mekânı veya tanıdığının mekânı olmalıydı, o yüzden Berk tatsızlık çıkmasın istiyor olmalıydı. Fakat Ali, bunu yememişti. Berk'in sözleri altına gizlenmiş, Beyaz Futbol goygoyculuğunu şıp diye çözecek kadar futbol tutkunuydu.
"Biz şöyle yapalım mı birader..." dedi. "Vefa'ya karşılık bu tıfıllarından ver birini bize, biz de onu okşayalım biraz, sonra özür dileriz..."
"Ha siz bela istiyorsunuz yani... yalnız bilesiniz, ben babamı satarım, kardeşlerimi satmam... Ayrıca hatırlatırım, deplâsmandasınız..."
Çağrı, Berk'in ne ara bu denli laf çarpacak kadar futboldan anlamaya başladığını merak etti. O da, Alilerin gitmeye niyetinin olmadığını anlamıştı. Gözüne Arap'ı kıstırdı, Vefa'yı da tartaklamak yine Ege'ye düşüyordu. Gözlerle anlaşıldığı için, Aliler boyunlarını saran kravatlardan kurtulmaya başladılar. Hatta cesaretlenen Vefa da, "Tut şunu," diyerek saatini Zeyno'ya vermeye çalıştı.
"Saçmalama, ne zamandır canım yılışık şıllık yolmak istiyordu..." diye Leyla'nın gözlerinin içine baktı. Berk,
"Öncelik sizin," diye ellerini iki yana açtı. Ali, "Madem ısrar ettin," diye Berk'e saldırdı, Arap Çağrı'ya, Vefa da Ege'ye ama, daha evvel yediği bir posta dayak yüzünden, başı ağrıyordu şimdi ve Ege'nin yine merhametli olmasını diledi. Dileği gerçekleşti, Ege nedense Vefa'ya çok yüklenmedi.
Kavgayı gören spor merkezinin misafirleri, ya korkudan kaçıyor, ya da kavganın ayrılması için işaret vermeye çabalıyordu, ama güvenlik görevlileri Berk'i muhatap almış, "Berk Bey, şu anda bu rezalete son verirseniz, söz veriyoruz olayı babanıza yansıtmayacağız..." diyordu.
Alilerin etkisiz hale gelmesi uzun sürmedi. Gerçekten de el bebek gül bebek büyümüş çocukların, böyle spor merkezlerinde yapılmış pazılarından gelen darbeler sertti. Ali, bir güvenlik görevlisi tarafından merkezin revirine taşındığını gördü yarım yamalak. Sanki aynı taraftalar imiş gibi, Berk'in oturtulduğu sedyenin diğer ucuna oturtulmuştu şimdi de.
Vefa içeri ilk taşınan ve ilk müdahale edilen kişiydi, Berk'le Ali'yi perde arkasından izliyordu. Doktor Berk'le ilgilenirken, hemşire de Ali'yle meşgul olup pansumanını yaptı. Berk doktora, "Yüzümde iz kalmasın..." diye söylendi. "Babam anlarsa, kovdururum seni."
"Peki efendim."
Ali Berk'e kötü kötü bakarken, doktor yediği tehditle, hemşiresini de alıp dışarı çıktı. Görünürde onunla bir şey konuşacaktı, ama aslında utandığı için orayı hemen terk etmek istemişti. Hemen onların ardından, bir su perisi girdi içeriye. Bir hemşire olmak için çok genç ve çok... güzeldi... Vefa, perdenin arkasından Eros'un oklarını Ali'nin kalbine attığını görebiliyordu. Tıpkı baharda suya düşen cemreler gibi, bir ateş gibi ilk görüşte Yangın Ali'nin içine düşen genç kız, hızla Berk'e yaklaştı.
"Cemre senin burada ne işin var... şeyde değil miydin sen?" Berk, göz ucuyla Ali'ye baktı.
"Evet, ama senin için dünyanın öteki ucundan buraya gelirdim... neden rahat durmuyorsun bir türlü?"
"Ha'di çıkalım... burası boğmaya başladı beni..." diye lafı Ali'ye çarptı Berk yine.
"Hayır, ben şeye dönüyorum, sen bur'da kalıyorsun..." dedi Cemre. "Cezalısın."
Cemre çıkmadan önce, Ali'ye de bir geçmiş olsun diledi ve hemen ardından içeri Leyla girerek, Berk'in Cemre üzerine düşünmesine engel oldu. "Ha'di, daha yeni mekâna geçeceğiz."
"Yeni mekân neresiymiş?"
"Hayatta söylemem, bu köpeklerin burnu oranın da kokusunu alır..."
Ali yerinde kıpırdandı ama, Leyla hemen, "Bizim Akşın'ı biliyorsun..." dedi Berk'e.
"Evet."
"Yeni bir eğlence keşfetmiş. Görmen lazım..."
Berk, bu kez de Leyla'ya cevap verecekken bölündü. "Kusura bakma, bunu açmam lazım," diyerek girdiği gibi çıktı içeriden. Kapının önünde, "Ne var Hazal, kaç defadır arıyorsun!" dedi.
"Berk iyi mi...!"
"Kızım, bu kadar belli etmesene!"
"Ya iyi mi söylesene!"
"Domuz gibi, 'deccalin' öz evladına bi' şey olur mu? Hatta öyle iyi ki, bu akşam Akşınların mekâna gelecek..." Leyla ağzından kaçırdığını fark etti ama, çok geç kalmıştı...
"Ben de geliyorum!"
"İyi ha'di gel, bu da Berk kolik oldu başımıza çıktı iyi mi..." diyerek telefonu kapattığında Leyla, karşısında Ege'yi buldu...
"Ne bakıyorsun öyle dik dik?"
"Hiç... iyi olduğundan emin olmak istedim."
"Aman o bastıbacaktan korkan onun gibi olsun... ayrıca sen beni merak etmesene, bilmem farkında mısın ama benim bir sevgilim var... en iyi arkadaşınla çıkıyorum ben, Çağrı'yla..."
"İsterse bir değil, bin tane Çağrı'yla çık," diye yaklaştı Ege. "Her ihanet sevgiyle başlar..."
Vefa Ege'nin yaptığı bu Ezel göndermelerine, Leyla'nın gururunun okşanışına, telefondakinin Hazal oluşuna şahit olmamıştı elbette. O içeride, ortaya çıkmak için Berk'in çıkmasını bekliyordu. Nihayet Ali'yle baş başa kalınca, Zeyno'nun Ali'ye hislerini çoktan unutmuş vaziyette, "Huuu, Ali sana diyorum!" diye elini onun gözleri önünde salladı. "Kız sahipli..."
"Sahipli ne be, cin musallat olmuş gibi... tamam, Allah Berk'e bağışlasın... N'apayım, sevgilisi olan kıza yazacak değiliz. Biz de söndürüveririz içimizde başlayan bu kıvılcımı, ateş olmaya yüz tutmadan... asıl sen kendine yan. Ben en azından vazgeçmesini biliyorum. Ama sen, sevgilisi olmadığı halde Hazal'a açılamadın bi' türlü..."
Vefa, boynunu büktü.
Şimdiyse, bu kadar özlediği Ali'nin, Arap'ın, Zeyno'nun intikamını aldığını biliyordu... Ali, o kavgadaki gibi halen düşmanı olmalıydı Berk'in. Arap, Çağrı'ya da Ege'ye de attıkları o yumrukların katbekatını tattırmış olmalıydı şimdiye... Ve Zeyno, kendisi de anlamıştı; anlatmıştı da Vefa'yı arkasından Hazal'a bol bol... ve aktarmıştı O'nu ne kadar çok sevdiğini...
Hazal, Vefa'yı görmeden âşık olmalıydı şimdi. Herkes, Vefa için üzülüyor olmalıydı, halen onun yasını tutuyor olmalıydı, o saati çalıştırmalıydılar.
Vefa'nın katilini bulmalıydılar.
Vefa yaşıyorsa bile, canlı cenazeden farksızdı, kendisini bu hale getiren Cemre'den, bütün Tozluyakalıların hesap soracağı zamana çok az kalmıştı...
Çok az bir vakit sonra, o kolejli bebelerin hepsinin başına, Yağızoğlu Koleji yıkılacaktı...
Vefa biliyordu, kendisini unutmamıştılar, halen ağlıyorlardı onun için, ve Vefa'nın hikâyesi, Monte Kristo Kontu'nkinden de, Ezel'inkinden de daha iyi sonuçlanacaktı.
Efsane flatbread sembolizmimiz bu bölümde doğmuştu:)))
1 note · View note
dizibolumhd · 1 year ago
Text
Benim Güzel Ailem 16 Bölüm Fragmanı TRT 1
Kaynak https://www.tvalemi.gen.tr/blog/benim-guzel-ailem-16-bolum-fragmani-trt-1-3.html
Benim Güzel Ailem 16 Bölüm Fragmanı TRT 1
Benim Güzel Ailem 16 Bölüm Fragmanı TRT 1 izle Başlık: Benim Güzel Ailem 16 Bölüm Fragmanı TRT 1 Kanal TRT 1 Etiket: Benim Güzel Ailem …
Benim Güzel Ailem 16. Bölüm, Benim Güzel Ailem 16. Bölüm Fragmanı, Benim Güzel Ailem 16. Bölüm Tanıtım izle, Benim Güzel Ailem 16. Yeni Bölüm, Benim Güzel Ailem Son Bölüm, Benim Güzel Ailem Son bölüm Fragmanı, Benim Güzel Ailem Tum Bölümler, Benim Güzel Ailem Yeni Bölüm, Benim Güzel Ailem Yeni bölüm Fragmanı https://www.tvalemi.gen.tr/blog/
0 notes
fantastikceo · 1 year ago
Text
Mushishi 1.Sezon 16 & 17
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
pialews · 1 year ago
Text
ah bi de unutmadan
Tumblr media
“supernatural is bad” supernatural has a scooby doo episode you can’t tell me SHIT
1K notes · View notes
rastgeleticaret · 2 years ago
Text
kısmetse olur aybüke ve tolga'dan ayrılık ! aybüke ve tolga'nın veda nedeni belli oldu
✅Kısmetse Olur Aşkın Gücü programında çok konuşulan ikililerden Aybüke ve Tolga Kısmetse Olur evine veda etti. Yarışmanın ilk gününden bu yana dikkatlerin üzerinde olduğu Aybüke Çangal ve Tolga Kandemir ikilisi şok bir karar alarak kendi istekleriyle yarışmayı bıraktı. Peki Aybüke ve Tolga Kısmetse Olur’a neden veda etti? İşte detaylar… …………………………………………………………….. #kısmetseolur…
Tumblr media
View On WordPress
1 note · View note
kelimesendromu · 1 year ago
Text
✨Soru Postu✨
1~Adın ne?
2~Nerede yaşıyorsun?
3~Mesleğin/okuduğun bölüm ne?
4~Kaç yaşındasın?
5~Boş zamanlarında neler yapıyorsun?
6~Ne kadar zamandır tumblr kullanıyorsun?
7~Kullanıcı adını neyi düşünerek koydun?
8~En sevdiğin takım?
9~En sevdiğin renk?
10~En sevdiğin yemek?
11~Film önerebilir misin?
12~Şarkı önerebilir misin?
13~Kitap önerebilir misin?
14~Kesinlikle yapmam dediğin 3 şey?
15~Kesinlikle hayatımdan çıkarmam dediğin 3 alışkanlık?
16~En sevdiğin hayvan?
17~Hayal kurmayı sever misin?
18~Hangi burçsun?
19~Yükselenin ne?
20~Hayatın nasıl gidiyor?
21~Kendini birkaç cümleyle tanımlar mısın?
22~Kendini 5 kelimeyle özetler misin?
23~En sevmediğin insan tipi nedir?
24~En sevdiğin insan tipi nedir?
25~Asla yapmam dediğin bir şeyi yaptın mı?Yaptıysan ne?
26~Komik bir anını anlatır mısın?
27~Üzgün hissettiğin bir anını anlatır mısın?
28~Rezil olduğunu düşündüğün anını anlatır mısın?
29~Sürekli tumblrda aktif misin?
30~En çok kullandığın uygulamalar neler?
31~Sigara/alkol kullanıyor musun?
32~Dışardan insanlar seni nasıl biri olduğunu söylerler?
33~Hayatına geçirdiğin bir söz bir felsefe var mı?
34~Sosyal misin asosyal mi?
35~YouTube da takip ettiğin kanal var mı?Varsa ne?
36~Instagramda takip ettiğin sayfalardan önerebilir misin?
37~FF verir misin?
38~Oynadığın bir bilgisayar oyunu var mı?Varsa ne?
39~İleriye dair bir planın var mı?Varsa ne?
40~Bir ilkokul anından bahseder misin?
41~Bir lise anından bahseder misin?
42~Bir üniversite anından bahseder misin?
43~Hayatında iyi ki yapmışım dediğin neler var?
44~Hobilerin neler?
45~Fobin var mı? Varsa ne?
RENK AT DA MODUMUZ DEĞİŞSİN🦆
Morcivert:Hadi gardaş olalım.
Bok rengi:Muhteşemsin.
Saks mavisi:Arkadaşın olmak isterdim.
Kuş konmaz rengi:Kendine birşey dokundurmuyorsun.
Çikolata rengi:Çok tatlısın.
Ördek başı:Sevimlisin.
Alev kırmızısı:Ateşlisin.
Karolina mavisi:Samimi gelmiyorsun.
Bebe mavisi:Çok çocukça davranıyorsun.
Lavanta moru:Postlarına bayılıyorum.
Nane yeşili:İçimi ferahlatıyorsun.
İslam yeşili:Gözümde dindar birisin.
Orkide rengi:Benim için özelsin.
Yanık turuncu:Sana düştüm.
Kavuniçi:Kalbinin içinde olmak isterdim.
Saman sarısı:Hasta gibisin.
Civciv sarısı:Müslüm baba gibi dertlisin.
Titan beyazı:Güçlüsün.
Cam göbeği:Dostun olmak isterdim.
Eflatun:Sevgilin olmak istiyorum.
Mint yeşili:Tanışmak isterdim.
Soytarı:Çok güldürüyorsun.
Donuk turuncu:Özlettin kendini.
Fildişi:Defresifsin.
Buz mavisi:Tanımıyorum.
Birbirimizi tanımada güzel sorular. Elden ele yayalım.
2K notes · View notes
selcandy · 4 days ago
Text
Bahar dizisini epey geç izlemeye başlamıştım, işte geçen şubatta yayınlanmış ilk bölümü, ben de nisan mayıs gibi 1. bölümden girmiştim olaya. O dönemde de ya senaristin ya yönetmenin bi’ röportajını okumuştum, şimdi asla bulamıyorum onu keşke bulup direkt birebir aynı cümleleri şey yapabilseydim. Neyse işte Doctor Cha dizisiyle ilk 14 bölüm için anlaşma yapıldığını, sözleşmenin de çok sıkı olduğunu falan anlatıyordu. Kullanılan renklere, ışıklara, görsel efektlere kadar karışıyorlarmış. Ben diğer diziyi izlemedim, röportajın yalancısıyım ama sanırım orijinalinde daha animasyon animasyon olan bazı hikayeleştirmeler bizdekinde daha sinematografik efektlerle halledilmiş, bunu kabul etmişler falan. O zaman kendi kendime üzülmüştüm harika bi’ dizinin 14 bölüm sonraki sıçışını izleyeceğiz diye, nasıl da yanılmadım ama ya.
Zaten orijinal dizi 16 bölüm, muhtemelen son iki bölümü sözleşmeye dahil etmemelerinin nedeni o bölümlerin final bölümleri olması. Diziyi izleyenler bi’ düşünsün, ilk sezonda cidden dizinin girişinde, kapanışında görsel açıdan da epey süslü monologlar falan olurdu, senaryo kalitesini bir kenara bırakalım ışıklar ve hatta renkler dahi bambaşkaydı. Böyle tam anlatamıyorum ama yerine göre daha pastel, yerine göre daha satürasyonlu (mu diyeyim) sahneler olurdu falan, karakterin üzüntüsünü veya sevincini renklere göre hissediyordun. Özellikle Bahar’ın birtakım sanatsal görüntülerin üzerine eklenmiş şiirsel söylemleri falan olurdu. Artık dümdüz başlıyor dizi ve senaryo her geçen bölüm biraz daha sıradanlaşıp sıçıyor, içinde izlenmeye değer hiçbir şey kalmadı, çok kötü. Bi’ de benim izlediğim Türk dizisi sayısı yok denecek kadar az, o kadar üzülüyorum ki artık Bahar’ı da izlememeye karar verdiğime.
O ilk sezonda senariste yönetmene giden tebriklere, alkışlara da üzülüyorum, onların başarısı değilmiş ki o. Baya baya Kore ayağının ipleri sıkı tutup sürekli bir şeyleri dayatmasının, zorunlu kılmasının başarısıymış. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda, geçen sezonki kadar beğeniyor ve heyecanla bekliyor musunuz mesela?
45 notes · View notes
how-much-for-a-whump · 10 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Adı Efsane 16. Bölüm
Prompt: "Knocked out"
source
83 notes · View notes
hermes-0 · 3 months ago
Text
16. BÖLÜM
EHRİMAN ŞEHRİ
Kral Valerius, T’yi yanına çağırdı ve ciddi bir ifadeyle konuşmaya başladı. “T, Ehriman şehri hakkında bilmen gereken çok şey var. Bu şehir, karanlık ve kasvetli bir yer. Yüksek duvarlarla çevrili ve her köşesinde devriye gezen askerler var. Şehrin girişinde, büyük ve ağır demir kapılar bulunuyor. Bu kapılar, sadece düşman komutanının izniyle açılır ve kapanır.”
Valerius, haritayı masanın üzerine serdi ve devam etti. “Şehrin etrafındaki surlar, düşmanların savunma hattını oluşturur. Bu surların üzerinde devasa mancınıklar ve okçular yer alır. Şehrin merkezinde, düşman komutanının karargahı bulunur. Bu yapı, diğer binalardan daha büyük ve daha ihtişamlıdır, ancak aynı zamanda ürkütücü bir görünüme sahiptir.”
Kral, T’nin gözlerinin içine bakarak, “Ehriman’a girmek neredeyse imkansız,” dedi. “Dar ve dolambaçlı sokaklar, her köşede gözetleme kuleleri ve sürekli devriye gezen askerler var. Şehirdeki yaşam, disiplin ve katı kurallarla yönetilir. Halk, sürekli bir korku ve baskı altında yaşar.”
Valerius, derin bir nefes aldı ve ekledi, “Ancak, bu karanlık atmosferin altında, bazı direniş grupları da gizlice faaliyet gösterir ve özgürlük için mücadele eder. Bu gruplarla iletişime geçmek, belki de tek şansımız olabilir. Ama unutma, bu çok tehlikeli bir görev. Her adımını dikkatle atmalısın.”
T, Kral Valerius’un söylediklerini dikkatle dinledi ve başını sallayarak, “Anladım, Majesteleri. S’yi kurtarmak için her şeyi yapacağım,” dedi.
T, kraliyet sarayından çıkarak adanın diğer ucunda kendi inşa ettiği kulübeye gitti. Burada bir süre yalnız kalarak S’yi kurtarmak için bir plan yapmaya çalışıyordu. Tam bu sırada kapı çaldı. “Kim gelmiş olabilir ki?” diye tereddütle kapıyı açtı. Karşısında, adanın uzun zaman önce öldüğünü zannettiği eski büyücüsü Merlin duruyordu.
Merlin, bilge ve güçlü bir büyücüydü. Doğaüstü yetenekleri ve derin bilgisiyle tanınırdı. T, şaşkınlıkla, “Merlin! Sen… sen yaşıyor musun?” diye sordu.
Merlin, gülümseyerek, “Evet, T. Uzun zamandır gölgelerde saklanıyordum. Ama şimdi, S’yi kurtarmak için geri döndüm. Sana yardım edeceğim,” dedi.
Tumblr media
28 notes · View notes
ykrecep · 2 months ago
Text
Mehmed: Fetihler Sultanı 16. Bölüm Fragmanı | 24 Eylül Salı @trt1 'de
youtube
İzlenir....😁
8 notes · View notes
verdiyevnihadofficial · 10 months ago
Text
✨Soru Postu✨
1~Adın ne?
2~Nerede yaşıyorsun?
3~Mesleğin/okuduğun bölüm ne?
4-Kaç yaşındasın?
5~Boş zamanlarında neler yapıyorsun?
6~Ne kadar zamandır tumblr kullanıyorsun?
7~Kullanıcı adını neyi düşünerek koydun?
8-En sevdiğin takım?
9~En sevdiğin renk?
10~En sevdiğin yemek?
11~Film önerebilir misin?
12~Şarkı önerebilir misin?
13-Kitap önerebilir misin?
14-Kesinlikle yapmam dediğin 3 şey?
15-Kesinlikle hayatımdan çıkarmam dediğin 3 alışkanlık?
16~En sevdiğin hayvan?
17~Hayal kurmayı sever misin?
18~Hangi burçsun?
19-Yükselenin ne?
20~Hayatın nasıl gidiyor?
21-Kendini birkaç cümleyle tanımlar mısın?
22-Kendini 5 kelimeyle özetler misin?
23~En sevmediğin insan tipi nedir?
24~En sevdiğin insan tipi nedir?
25-Asla yapmam dediğin bir şeyi yaptın mı? Yaptıysan ne?
26-Komik bir anını anlatır mısın?
27~Üzgün hissettiğin bir anını anlatır misin?
28-Rezil olduğunu düşündüğün anını anlatır mısın?
29-Sürekli tumblrda aktif misin?
30~En çok kullandığın uygulamalar neler?
31~Sigara/alkol kullanıyor musun?
32~Dışardan insanlar seni nasıl biri olduğunu söylerler?
33~Hayatına geçirdiğin bir söz bir felsefe var mı?
34~Sosyal misin asosyal mi?
35~YouTube da takip ettiğin kanal var mı? Varsa ne?
36-Instagramda takip ettiğin sayfalardan önerebilir misin?
37~FF verir misin?
38-Oynadığın bir bilgisayar oyunu var mı? Varsa ne?
39-İleriye dair bir planın var mı?Varsa ne?
40~Bir ilkokul anından bahseder misin?
41~Bir lise anından bahseder misin?
42~Bir üniversite anından bahseder misin?
43~Hayatında iyi ki yapmışım dediğin neler var?
44~Hobilerin neler?
45~Fobin var mı? Varsa ne?
30 notes · View notes
cafetonight · 2 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Tuzak Bölüm 16: Umut y Ceren hacen el amor.
125 notes · View notes
dizibolumhd · 1 year ago
Text
Hayatımın Neşesi 16 Bölüm Fragmanı TRT 1
Kaynak https://www.tvalemi.gen.tr/blog/hayatimin-nesesi-16-bolum-fragmani-trt-1.html
Hayatımın Neşesi 16 Bölüm Fragmanı TRT 1
Hayatımın Neşesi 16 Bölüm Fragmanı TRT 1 izle Başlık: Hayatımın Neşesi 16 Bölüm Fragmanı TRT 1 Kanal TRT 1 Etiket: Hayatımın Neşesi 16. Bölüm,Hayatımın Neşesi …
Hayatımın Neşesi 16. Bölüm, Hayatımın Neşesi 16. Bölüm Fragmanı, Hayatımın Neşesi 16. Bölüm Tanıtım izle, Hayatımın Neşesi 16. Yeni Bölüm, Hayatımın Neşesi Son Bölüm, Hayatımın Neşesi Son bölüm Fragmanı, Hayatımın Neşesi Tum Bölümler, Hayatımın Neşesi Yeni Bölüm, Hayatımın Neşesi Yeni bölüm Fragmanı https://www.tvalemi.gen.tr/blog/
0 notes